• Sonuç bulunamadı

3.2. Günümüz TürkĠYESĠ‟NDE Medya

3.2.1. Türk Medyasının KartelleĢmesi Sorunu

1982 Anayasası, Madde 167; “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet

piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.” denmektedir. Bu ifade tekelleĢme ve kartelleĢmeyi sadece yasaklamaz –hatta yasak

olduğunu zaten kabul edildiği düĢüncesinden hareket eder- ve devlete bunların

469

geliĢmesini engelleyecek bir sorumluluk ve ödev yüklemektedir. Ancak devlet bunu önlemek bir yana özellikle yasama organı TBMM‟nin çıkardığı 2001 tarih ve 4676 sayılı yasa ile tam tersi yönde tekelleĢme ve kartelleĢmeyi teĢvik edici bir niteliğe bürünmüĢtür.

2001 yılında en çok tartıĢılan konulardan biri, DanıĢtay tarafından, farklı mahkemelerde farklı sonuçlara varılan TV sahiplerinin kamu ihalelerine girip taahhüt iĢine kabulü ile ilgili bir konunun içtihat birleĢtirme yoluyla hükme bağlanması olmuĢtur. DanıĢtay, Ġçtihatları BirleĢtirme Kurulu aldığı bu kararda470

,

“3984 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu'nun 29'uncu maddesinin 10'uncu fıkrasında öngörülen ve Devletten, diğer kamu tüzel kişilerinden ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak katıldığı teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işine giren şirketleri oluşturan şirketler ve hissedarlarının özel radyo ve televizyon kuruluşundaki hisselerinin toplamının % 10'u aşması halinde de bu taahhüt işini kabulüne yasal olanak bulunmadığı anlaşılmaktadır.” demektedir.

Yukarıda aktarılan kararın anlamı, bir Radyo-TV kuruluĢunda dolaylı ve dolaysız olarak bulunan hissesi %10‟u aĢan bir kiĢi kamu ihalelerine girip taahhütte bulunamayacaktır. Bu düzenleme medya patronlarının kamu kesimiyle çıkar iliĢkisini önlemeyi amaçlamıĢtır. Medya tarafından anti-demokratik nitelemesiyle çok yoğun eleĢtirilere maruz kalmıĢtır. Buna karĢın DanıĢtay‟ın kararı alma aĢamasındaki önceliği kamu yararı olduğu ortadadır. Bu durum, DanıĢtay‟ın tutanaklarından da anlaĢılmaktadır. Aynı kararın “Ġnceleme ve Çözümleme” baĢlığı altında Ģu ifadelere yer verilmiĢtir;

“Görsel ve işitsel basının sahip olduğu toplumu etkileme gücünün büyüklüğü, kamu yararının korunması yönünde bir takım yasaklar da içeren kurallar konulmasını; söz konusu gücün kötüye kullanılmasının engellenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, kamu ihalelerinde açıklık ve rekabet yoluyla kamu yararının sağlanması için radyo ve televizyon kuruluşlarına belli oranda hissedar olanlara, kamu idarelerinden taahhüt işi alma yasağı getirilmesi doğal bulunmaktadır.

470

Esasen hukukun üstünlüğü ilkesine göre örgütlenen çağdaş demokratik toplumlarda, tekelleşmeler ve kartelleşmeler önlenerek her alanda açıklık ve rekabetin sağlanması özel önem taşımakta, kamu ihalelerinin kamu yararı doğrultusunda yapılabilmesi için yöntemler geliştirilip, önlemler alınmaktadır.”

DanıĢtay‟ın anti-tekel düzenlemesine karĢın 07.06.2001 tarih 4676 sayılı bir yasa ile RTÜK ve 5680 sayılı Basın Kanunu‟nda değiĢiklikler yapılmıĢ ve bir tür karĢı-devrim gerçekleĢtirilmiĢtir. Her ne kadar dönemin CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildiyse de 2002 yılında yürürlüğe girmiĢ olan bu Kanun ile medya tekelleri yararına düzenlemeler yürürlüğe girmiĢtir.

Kanun‟a göre, sahip oldukları televizyon kanalları ya da radyoların yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranı % 20'yi geçmemek koĢuluyla bir gerçek ya da tüzel kiĢi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden fazla televizyon ya da radyo kuruluĢunun tümüne ya da bir kısmına sahip olabilme; Televizyon ya da radyo kuruluĢu sahiplerine kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında iĢlem yapabilme olanağı sağlanmıĢtır.

Yapılan araĢtırmalar, Türkiye'de en yüksek izlenme oranının %14-16 dolayında olduğunu ve bu orana da yalnızca bir yayın kuruluĢunun ulaĢtığını ortaya koymaktadır. Ölçümleme güçlükleri de göz önünde bulundurulduğunda, getirilen sınırın uygulanabilir olmadığı açıkça anlaĢılacaktır. Bu nedenledir ki, Batılı ülkelerde, yayının “ulaĢtığı kiĢi sayısı” ölçü olarak alınmıĢ ya da “bir kiĢinin sahip olacağı kanal sayısı” sınırlandırılmıĢtır. Yayın izleme oranını ölçü alan ülkelerde ise bu oran çok düĢük tutulmuĢtur471

.

Cezaların o dönemin milyarları ile çok yüksek meblağlara ulaĢtığı ve güncel tutulması görevi de Maliye Bakanlığı‟na verilerek, iĢ sağlama alınmıĢtır. Örneğin bir yayın organı sadece bir adres değiĢikliği beyanı aksaklığından dolayı 15 bin TL ödemek üzere cezalandırılmıĢtır. Bu tip ağır cezalar, medya karteli dıĢında kalan yayıncıları susturucu niteliktedir.

471 CumhurbaĢkanlığı B.01.0.KKB.01, Kan.Kar. 39-18/A-1-2001-427 18/06/2001, TBMM‟ye geri gönderme gerekçesi

Tüm bunlar, DanıĢtay‟ın bir sene önce yapmıĢ olduğu düzenlemeye karĢı, medya patronları tarafından verilen yanıt gibi görülmektedir. Ancak sorun, bunun bir devlet organı olan TBMM aracılığı ile yapılmıĢ olmasıdır. Öyle ki 2001‟de oylanan ve veto nedeniyle ancak 2002 yürürlüğe giren yasa, siyasal iktidar-medya kartel iliĢkisini çok net bir Ģekilde resmederek tarihe geçirmiĢtir. Yürürlüğe girmeden önce muhalefette olan milletvekilleri tasarıya karĢı çıkarken, iktidara geldiklerinde de yasaya dört elle sarılmıĢlar; benzer bir Ģekilde o dönemde iktidarda olup Kasım 2002 genel seçimleri ile muhalefete geçen parti ve milletvekilleri de yasaya karĢı çıkmıĢlar ancak yeterince etkili olamamıĢlardır.

15.05.2002 Tarih ve 4756 Sayılı yasa ile 1994 Tarih ve 3984 Sayılı kanunun RTÜK‟ün mali kaynaklarının düzenlendiği madde aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir:

Kanun Madde 12.-(DeğiĢik:15/05/2002-4756/7) Üst Kurulun gelirleri

şunlardır: a) Özel radyo ve televizyon kuruluşlarından alınacak TV kanal ve radyo frekansı yıllık tahsis bedelleri. b) Özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yıllık brüt reklam gelirlerinden % 5 oranında ayrılacak paylar. c) Gerektiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçesinin transfer tertibinde yer alacak ödenek. d) Radyo ve televizyon kuruluşlarına 33 üncü madde uyarınca verilecek idarî para cezaları.

Yukarıda aktarılan yeni düzenlemeyle medyanın sahip olduğu gelirlerle RTÜK‟ün gelirleri arasındaki doğru orantılı iliĢki güçlendirilmiĢtir. Bu noktada, güçlü ve çok reklâm gelirine sahip medya kuruluĢları, Kurulun maddi çıkarları doğrultusunda bir yer edinmektedir. TekelleĢmeyi besleyen bu unsurlar karĢısında tarafsız olması beklenen haberlerin sunumu, siyasal eğilimleri alenen bilinen kiĢilere teslim edilmiĢ, haberler arası reklamlar genel geçer bir kural görmüĢtür. Bu durum, kendisinden demokratik bir rol beklenen medyanın ideal halinin bir ütopya haline geldiğinin, kapitalist sistemin ihtiyaç ve beklentilerine göre Ģekillendiğinin ve siyasal iktidarla karĢılıklı çıkar iliĢkisine girildiğinin bir göstergesidir.

1980‟lerin baĢından bu yana siyasal iktidarın, toplumla iletiĢiminde medyayı istediği yönde kullanmak için, onu birkaç büyük medya karteli haline dönüĢtürüp

kendisine ekonomik çıkarlarla bağlamağı amaçlarken472, medya kartellerinin de gittikçe büyüdüğü ve neredeyse siyasal iktidarla eĢ değer güce sahip hale geldiği görülmektedir. Öyle ki 2000‟lerin Türkiyesinde yaptırım gücü, medyasız açıklanamaz hale gelmiĢtir denilebilir.