• Sonuç bulunamadı

Ekonomik ĠliĢkiler Aracılığıyla KarĢılıklı Denetim

3.2. Günümüz TürkĠYESĠ‟NDE Medya

3.2.3. Günümüz Türk Medyası ile Siyasal Ġktidar ĠliĢkisi

3.2.3.1. Ekonomik ĠliĢkiler Aracılığıyla KarĢılıklı Denetim

Ekonomik iliĢkiler aracılığıyla denetimin tarihteki en göze çarpan örneğini Menderes döneminde görmek mümkündür. 1958 yılında çıkardığı bir kararname ile ilan ve reklâmların tek elden dağıtımını üstlenen hükümet, 1959 Ağustos‟undan itibaren, gazeteleri tiraj ve abone sayısı göz önüne alınmaksızın kategorize etmiĢtir; DP organı gazeteler birinci, DP‟yi destekleyenler ikinci, tarafsızlar üçüncü kategoriye alınmıĢ muhalif gazetelerin adları ilan listesinden çıkarılmıĢtır. Buna karĢın yine o dönemde çeĢitli gazetelerin sahibi ve yazarları olan Necip Fazıl Kısakürek, Orhan Seyfi Orhon, Peyami Safa, Burhan Belge ve Yusuf Ziya Ortaç‟a örtülü ödenekten 100 bin lira aktarıldığı da kayıtlara geçen önemli noktalardan biridir518. Bu durum, siyasal iktidarın ekonomik iliĢkiler aracılığıyla basının kendi yanında yer almasını sağlayan bir denetim türüdür.

Öte yandan, 2 Ocak 1961‟den beri yürürlükte olan 195 sayılı Kanun‟la kurulmuĢ olan Basın Ġlan Kurumu Genel Kurulu, Türkiye‟de yayınlanacak olan resmi ilanların hangi gazetelerde yayınlanacağı konusunda geniĢ yetkiye sahiptir. Düzenleme her ne kadar ilanı veren kurumun, ilanın hangi gazetelerde yayınlanacağını belirtmesi konusunda bir hak vermiĢse de bu gazetenin “vasıfları uygun olması” Ģartı ya da uygun olmaması durumunda da nedeninin açıklanması Ģartı getirilmiĢtir.

Yine Kanun‟un 34. Maddesi‟ne göre; “Resmi ilan verilecek mevkutelerin

vasıfları: a) Münderecat [içerik], b) Sayfa sayı ve ölçüsü, c) Kadro, ç) Fiili satış, d) En az yayın hayatı süresi bakımlarından ve uygun görülecek diğer yönlerden Basın- İlan Kurumu Genel Kurulunca tespit olunur. Genel Kurul, Kurumun şubesi

518

bulunmayan yerlerdeki mevkutelerin vasıflarını yukarıdaki fıkrada yazılı kayıtlara bağlı olmaksızın tespit eder.” denilmektedir.

Denetim denilince sadece iktidarın medya üzerindeki değil, medyanın da iktidar üzerindeki denetiminden bahsetmek gerekmektedir. Örneğin, günümüz büyük medya kartellerinden biri olan Doğan Holding bünyesinde yer alan Hürriyet gazetesindeki köĢe yazarlığı iĢinden çıkartılan Emin ÇölaĢan‟ın, iĢten çıkartılma sürecini aktardığı kitabında siyasal iktidarın medya üzerinde nasıl güçlü bir kontrol mekanizması uyguladığını yer yer verdiği örneklerle gözler önüne serdiği görülmektedir.

ÇölaĢan‟a göre “(…) koalisyon hükümetleri döneminde patronun (Aydın

Doğan‟ın) arası bir partiyle bozulursa, mutlaka öteki iyi oluyor ve bu yolla işleri aksamıyordu. Dahası gazetecilik dışında fazla yan işi yoktu ama giderek başka alanlara giriyor ve büyüyordu.”519. Bu büyümeye yasal engel olmasına rağmen hiçbir iktidarın bu yasaları iĢletmediği görülmektedir520. Daha da önemlisi, bu satın alınmıĢ kurumlardan doğan vergi alacağı da yine siyasal iktidarın kontrolü dâhilinde ertelenirken, aynı zamanda Aydın Doğan ve dolayısıyla yayınları üzerinde bir tehdit unsuru olarak ortaya çıkmıĢtır521.

Öte yandan 2002 yılı Mayıs ayında 3984 sayılı kanunda yapılan değiĢiklikle, kartelleĢmenin yolu iyice açılmıĢtır. Medya Ģirketlerinin kamu ihalelerine girmesi

519 ÇölaĢan s.14

520“İş Bankası ve Aydın Doğan'ın şirketi, Petrol Ofisini satın almak için İş-Doğan A.Ş'yi kurdu. Daha sonra bu şirket, aralarında devletin bankası Vakıfbank'ın da olduğu bankalar konsorsiyumundan borç alarak POAŞ'ı Temmuz 2000‟de satın aldı. Böylece şirket 1.2 milyar dolarlık yükün altına girdi. Ancak İş - Doğan, halka açık karlı Petrol Ofisi ile birleşerek, borcu Petrol Ofisi'ne ödetmek istedi. Bu operasyon sonunda, ceplerinden para çıkmayacak, kendi kendini ödeyen Petrol Ofisi'ne de sahip olacaklardı. Bu dünyadaki özelleştirme uygulamalarında bir ilkti. Çünkü İş-Doğan, Petrol Ofisi'ni satın alırken borca giriyor, hem bu borcu ödettirmek, hem de teminat göstermek için, satın aldığı şirketle birleşiyordu. Devlet sattığı POAŞ hissesinin parasını, yine sattığı POAŞ‟ tan istiyordu. Alamayınca da sattığı şirkete vade yapıyordu. Üstelik bu operasyon Doğan Grubu'nu zengin ederken, devlet hem parasını zamanında alamıyor hem de trilyonlarca lira Kurumlar Vergisi'nden vazgeçiyordu. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun 2001 yılı Vakıfbank raporunda Doğan Grubu bankanın en yüksek borcu olan holdingler sıralamasında toplam 137 trilyon lira borçla birinci oldu. İş- Doğan'ın, Petrol Ofisi'ni almak için Vakıfbank'tan kullandığı kredi yaklaşık 100 trilyondu. Daha sonra halka arz edilmesi gereken yüzde 25.8'lik POAŞ hissesi de blok halde İş-Doğan'a satıldı. Üstelik teminat mektubu almadan ve 3 yıl vade ile. Ancak Doğan Grubu'nu rahatlatan tüm bu usulsüz yöntemlere rağmen, Aydın Doğan borcunu ödeyemedi. Özelleştirme Yüksek Kurulu ise şok bir kararla 271.3 trilyon liralık borcu 2007 yılına yaydı.” Tuncay Mollaveisoğlu, POAġ Gerçeği 1-2, AkĢam Gazetesi,15-

16.10.2003

521 Nitekim seçim öncesi dönemde, 2007 Mart ayında POAġ nedeniyle 985.5 milyon YTL vergi aslı ve ödenmeyen verginin cezası borcu çıkartılmıĢtı. Bunun 360 milyon YTL'si vergi aslı, 625.5 milyon YTL'si ise vergi cezasıydı. ġimdi medya devi Aydın Doğan'a ait POAġ, vergi aslı ve vergi cezası olarak toplam sadece 275.3 milyon YTL ödeme yapacak. POAġ‟ tan yapılan açıklamada 'Bu cezayı hak etmemiĢtik. Ancak mahkemeye uzun sürer diye uzlaĢmayı uygun bulduk' denildi. 12 Mayıs 2007, Sabah Gazetesi.

yolundaki engel de ortadan kalkmıĢtır. Ancak medyanın kartel haline gelmesinin, sadece kendi üzerinde bir tehdit değil, aynı zamanda siyasal iktidar üzerinde de bir tehdit aracı olarak kullanıldığı gözlemlenmektedir522.

2009 yılında yapılan Gazetecilik Dünyaları araĢtırmasına523 göre, reklamcılığın, haber gazeteciliğinin günlük iĢlerini etkilediği yolundaki etkisini Türkiye‟deki gazeteciler, araĢtırmaya katılan ülkelerin ortalamasının üzerinde yorumlamıĢlardır. Ancak Türkiye‟de, medya üzerindeki hukuksal düzenlemelerin etkisi, gazetecilerin gündelik iĢleri üzerinde reklamların etkisinden de yüksek algılanmaktadır. Türkiye‟deki gazeteciler arasından örnekleme dâhil olanların verdikleri yanıtlara göre, gazetecilerin gündelik iĢlerini yaparken en çok etkili dıĢ faktörler arasında, sansür, medya alanındaki hukuksal düzenlemeler, hükümet yetkilileri, siyasetçiler, hassasiyetler ve reklamcıların yanı sıra, medya gözetleme örgütleri de yer almaktadır524. Bunun karĢılığında da araĢtırmaya göre, 18 ülke arasında siyasetçiler, hükümet ile siyasal partilere yönelik haber gazetecileri tarafından duyulan güven seviyesinin en düĢük olduğu ülke yine Türkiye‟dir.

Kılıçbay, halkın bedelini ödemediği medyanın ayakta kalması mümkün müdür, Ģeklinde asli öneme sahip bir soru ortaya atarak, Ġngiltere‟deki basın özgürlüğünün geliĢmesindeki asıl aktöre vurgu yapmaktadır. “Eğer halk bedel

ödemiyorsa, medya ya resmi, yani iktidarın sesi olur, ya da onu kendi

522 Yine Aydın Doğan örneğinden yola çıkılarak Ekim ayı baĢlarındaki “MalezyalaĢma tartıĢmaları” ile Aydın Doğan‟ın Ġstanbul‟da yaptırmayı düĢündüğü Hilton için beklediği kararın çıkmasının zamanlamasına dikkat etmek gerekir. “Aydın Doğan, Hilton arazisine iş ve alışveriş merkezleri yaşam

merkezleri inşa edecekti. Burada inşaat izni binde 7 idi. Buna göre ancak 43 bin metrekare inşaat yapılabilecekti. Oysa Doğan, burada en az 230 bin metrekare inşaat yapmayı planlamıştı. Ancak, Anıtlar Yüksek Kurulunun aldığı kararla ilgili alanın SİT alanı ilan edilmesiyle Aydın Doğan‟ın Hilton projesi iptal aşamasına gelmişti. Malezya tartışmalarının alevlendiği bir dönemde ise Büyükşehir‟in Bayındırlık ve İmar Komisyonu‟nda plan tadilatı, Aydın Doğan‟ın istediği gibi çıktığı görülmüştür. 5‟i AK PARTİLİ 9 kişilik komisyon, Aydın Doğan‟ın istediği tadilatı aynen geçirdi ve inşaat izni 5 kat artarak 43 bin metrekareden 238 bin metrekareye yükseldi, Anıtlar Yüksek kurulunun kararının da bu bölgeyi içermediği açıklandı. Uzmanlar Emekli Sandığı‟ndan 255 milyon dolara satın alınan arazinin ve otelin değerinin bu plan değişikliği ile birlikte 3 milyar dolara çıkacağını ve kamunun en az 2.5 milyar dolar zarara uğratılacağını söylüyor.” AkĢam, “Bu Rezalete Ġzin Vermeyin”, 12 Eylül 2007

523 EK-4‟te orijinal araĢtırmada yer aldığı Ģekilde verilmiĢtir. “ Worlds of Journalisms Project”.

524 Gazetecilerin, günlük iĢlerini yaparken oldukça yüksek oranda etkisini algıladığı dıĢ faktörlerin arasında siyasetçilerin ve hükümet yetkililerinin bulunduğu bir diğer ülke Çin‟dir. ÇalıĢmaya göre, Türkiye ve Çin‟den sonra, ara fark ile Mısır ve Uganda da bu ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye‟deki gazetecilerin algısı çerçevesinde, demokrasinin basın hürriyeti açısından pratikteki bu görünümünü, az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkeler ile demokratik olmayan ülkelerdeki gazetecilerin algıları çerçevesinde ortaya çıkan bu görünümlerle benzeĢmesi Türkiye‟deki basın hürriyetinin kritik duruĢunu betimlemektedir.

doğrultularında kullanmak isteyen çıkar gruplarının ve siyasal veya diğer cemaatlerin doğrultusunda yayın yapar.”525