• Sonuç bulunamadı

1.2. MEDYA ÜZERĠNE

1.2.5. Ġktidar Medyası

Barbier‟in belirttiği gibi kitle iletiĢim araçları sektöründeki devlerin etkisi, sonuçta iyi saptanmıĢ stratejik (kalite düĢürülmesi, popülerlik, kolay eriĢim, anlaĢılabilirlik vb.) ve siyasal (genellikle muhafazakâr) seçimlerle beraber geliĢmektedir185. Ġtalya medyasının günümüzde bu açıdan farklı bir önemi bulunmaktadır. Ġtalya‟da, bünyesinde ülkenin en önemli yayın Ģirketini, en büyük film Ģirketini ve 4 televizyon kanalı vb. Ģirketleri bulunduran Fininvest Grubunun sahibi Silvio Berlusconi, 1994-95, 2001-2006 yılları arasında yürüttüğü Ġtalyan BaĢbakanlığı görevini 2008‟den bu yana tekrar yürütmektedir186. Seçimler süresince, Berlusconi‟nin idealize ediliĢi ve rakiplerin gözden düĢürülüĢü bizzat sahibi olduğu medya organları aracılığıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. Berlusconi‟nin özellikle son 20 senedir önce medya tekeli olarak sonra siyasal iktidar olarak dünyanın en zengin 72. kiĢisi olmuĢtur187. Berlusconi‟nin kardeĢi de gazete sahibi olup seçim çalıĢmalarında ve sonrasındaki destek veren tutumunu sürdürmüĢtür. Ayrıca Berlusconi‟nin seçim zamanı ve sonrasında “halka iliĢkiler” çalıĢması gibi görev yapan AC Milan futbol takımına da değinmek gerekir. Ġtalya gibi futbolun önemli bir role sahip olduğu ülkede, medyanın etkisini katlayıcı bir role de sahiptir. Özetle, Berlusconi, medyakrasinin varabileceği noktayı göstermek açısından önemli bir örnek olay görünümündedir.

Türkiye‟de ise bu noktada bir siyasal iktidar adayı bulunmamakla beraber TMSF aracılığı ile bazı medya ortaklıklarına el konması, Türkiye‟de siyasal iktidar- medya arasında direkt bir organik bağ kurulmasını sağlamıĢtır ki bu da daha önce sözü edilen, Fransa‟daki ayrıcalıklı basımevlerinin yayıncılığına benzeyen ama aynı zamanda Berlusconi tarzı bir siyaset riskini gündeme getirmektedir.

185

Barbier, s.72.

186 Berlusconi‟nin hem medya tekeli hem de siyasal iktidar olarak yükseliĢiyle ilgili olarak bkz: Paul Ginsborg, Silvio Berlusconi: Television, Power And Patrimony, Verso, London:2004. Berlusconi, 2009 yılında kurduğu sağ merkez partisi, Özgürlüğün Halkı Partisi (People of Freedom) genel baĢkanıdır. 187 Forbes, “The Worlds Billionaires‟”, 3.11.2009, http://www.forbes.com/lists/2009/10/billionaires-2009- richest-people_Silvio-Berlusconi-family_EEPT.html, (17.12.2009) Berlusconi 2009 yılı listesine gore dünyanın en güçlü 12. kiĢisidir. Forbes, “The World‟s Most Powerful People”,11.11.2009, http://www.forbes.com/2009/11/11/worlds-most-powerful-leadership-power-09-people_land.html, (17.12.2009)

1.2.6. 20. Yüzyılda “Basının Sosyal Sorumluluk Teorisi

II. Dünya savaĢı daha sürerken, 1942 yılında, Time ve Life dergilerinin yayıncısı Henry Luce‟un, Chicago Üniversitesi BaĢkanı Robert Hutchins‟e daveti üzerine bir araya gelen araĢtırmacılar, modern demokrasilerde medyanın iĢlevlerini araĢtırmak üzere resmi adıyla “Basın Özgürlüğü Üzerine Komisyon” kurmuĢtur. 4 yıl boyunca süren tartıĢmaların ardından komisyon tarafından, 1947‟de hazırlanan raporun odak noktası, medya organlarının sahiplerinin, müdürlerinin, kamuoyunun Ģekillenmesinin ortak iyiliği ve izleyiciler için sorumlulukları olmuĢtur. Buna göre, basın modern toplumun dengesinde ve geliĢiminde önemli bir role sahiptir ve böylece medyaya sosyal sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Sosyal sorumluluk teorisi olarak bilinen bu görüĢ, büyük ve güçlü yayıncıların halk tarafından pek tutulmadığı ve halkın, basının motivasyonları ve amaçları konusunda güçlü Ģüphelerinin bulunduğu bir dönemde ortaya çıkmıĢtır ve medyanın, toplumun standartlarını yükseltmek, vatandaĢlara, kendilerini yönetmek için gerekli bilgileri sağlamak üzere sorumluluk alması gerektiği yönünde görüĢ bildirmektedir.188 Teoriye açıklık getirmesi açısından basına altı görev verilir. Bunlar: “1) Siyasal

sisteme, kamusal olaylar üzerine tartışma, görüş alışverişi ve bilgi sağlamak; 2) Halkı aydınlatarak kendi kendini yönetme konusunda yeterli hale getirmek; 3) Hükümete karşı bekçi-köpekliği (watchdog) yaparak, bireysel hakların koruyuculuğunu üstlenmek; 4) Reklamlarla alıcı ve satıcılar için ekonomik pazar ortamı yaratmak; 5) Eğlence sağlamak; 6) Özel çıkarların baskısından bağımsız olarak kendi ekonomik yeterliliğini sağlamak.”189.

Peterson teoriyi incelerken, basına verilen bu görevlerin mevcut koĢullarda yeterince iyi yerine getirilmediğini ileri sürdüğünü de tespit etmiĢtir. Örneğin, basının siyasete hizmet etmesini, kamuyu aydınlatma, bireysel hakları koruma bağlamında kabul ederken, ekonominin, demokrasiyi tutundurma gibi daha asli görevlerinin önüne geçmesini kabul etmemektedir, benzer bir Ģekilde, ekonomik bir kurum olarak kendi ihtiyaçlarını gidermesini kabul ederken kartelleĢmeyi kabul etmemektedir190.

188

Commission on Freedom of Press, Robert M.Hutchins vd., A Free and Responsible Press, A General Report on Mass Communication, Newspapers, Radio, Motion Pictures, Magazines and Books, The University of Chicago Illinois: !947, ss.1-3.

189 Theodore Peterson, “The Social Responsibility Theory of The Press”, Four Theories of Press Fred S. Siebert, Theodore Peterson, Wilbur Schramm, 6th ed., Illini Books Edition, Illinios:1971, s.74. 190

Öte yandan liberal görüĢ açısından sosyal sorumluluk ilkesi, özgürlüklere karĢı bir adımdır çünkü sorumluluk düzenleme gerektirir ve düzenleme de devlet müdahalesi anlamına gelse de rapor, basın sorununun daha fazla yasa ya da hükümet eylemiyle çözülebilecek bir sorun olmadığını ve hükümet kanalıyla yapılabilecek tek Ģeyin, sorumsuz ve sınırsız güce sahip özel Ģirketin gücünü kırmak olacağını belirterek191 basın özgürlüğünü tehlikeye sokan üç temelde geliĢme ortaya koyar: 1) Kitle iletiĢimi alanında yaĢanılan geliĢmelere karĢın, bu araçlar yoluyla fikirlerini yayanların oranı son derece sınırlı sayılara inmiĢtir 2) Sınırlı sayıdaki bu kiĢiler basın çarkını kontrol ederek toplumun ihtiyacını karĢılayacak bilgi akıĢında bulunmamaktadırlar 3) Çarkı döndüren bu kiĢiler aynı zamanda, dönem dönem toplum kınamalarına hedef olmuĢtur ve bunun devam etmesi durumunda düzenleme yapmak ve kontrol altına almak kaçınılmazdır192.

Baker‟e göre komisyon her Ģeyden önce iĢler bir demokrasi için bilgi akıĢının önemli olduğunun ayrımına vardığını belirtir. Ayrıca komisyon,”değer” olgusunun önemini açıkça ortaya koymuĢtur. Buna göre “(…) sosyal değerlerin halk

için netleştirilmesi ve sunulması gerekir. Böylece medyanın eğitim bakımından birincil bir rolü ortaya çıkmaktadır.”193

. Günümüz kitle medyalarında yayınlanan ve temel olarak insanları küçük düşürmeye yönelik eğlence anlayışı barındıran yarıĢma programları, gözetleme kültürünün yerleĢtirildiği BBG evleri ve eğlence programları, magazin ve yorum ağırlıklı haberleri düĢünüldüğünde medyanın sosyal değerleri nasıl dönüĢtürdüğü ve var olanları nasıl ezerek geçtiği açıkça görülecektir.

Kamu ve özel ayrımının giderek yıkıma uğradığı bu süreçte birey, siyasal açıdan da değersizleĢmeyi ve hiçbir Ģey yapmadan durmayı öğrenmektedir. Öte yandan bu süreç postmodernizm ideolojisi çerçevesinde her gün yeniden üretilmekte ve bireye, biryandan “ideoloji” kavramına karĢı yabancılaĢtırılmakta, diğer yandan da medya aracılığıyla bizzat yaĢadığı ideolojik bombardıman da normal hayatın bir parçası olarak nüfuz ettirilmektedir. Siyasetin iktisadi alandan koparılıp etnik kimlik merkeze oturtulmasıyla beraber, medya sunumu da ekonomik sorunlar ve yapılması gerekenler yerine, bu söyleme uyarak etnik-kimlik merkezine adapte olmuĢtur.

191

Comission on Freedom of Pres, s.80 192

Comission on Freedom of Press, ,s.1.

193 C. Edwin Baker, “The Media That Citizens Need”, University of Pennsylvania Law Review, Vol. 147, No. 2, Published by: The University of Pennsylvania Law Review, Dec., 1998, s.349.

Medyanın sosyal sorumluluğuna çok daha ağır bir Ģekilde ihtiyaç duyulan bu süreçte, medyanın kendi kendine göreve çağırması oldukça ütopik gelse de ikinci dünya savaĢı sonrasında olan tam olarak budur. Öte yandan Hutchin komisyon raporunda yazılanlar ve komisyonun bizzat kendisi, “basın özgürlüğü” adına yapılmıĢ bir eylem olarak, kartel basınının gücünü kırmaya yönelik eylemleri çözümün bir parçası olarak sunmaktadır. Yine bizzat kartelin içinden çıkan ve ses bulup geliĢen bu ikircikli durumun, Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında medyanın, siyasal iktidarın nasıl da propaganda aracı haline geldiğini görmelerinin etkisi altında geliĢtiğini düĢündürmektedir. Basının farklı ellerde oluĢu, bilgi akıĢı ve sistemin muhafazası için gereklidir. Almanya tecrübesi ve medya kartellerinin gittikçe sınırlı ellerde toplanıĢı, gazetecilerin bizzat kendilerini ürkütmüĢ olsa gerekir. Teori, 20. yüzyılın buhran içinde geçen ilk yarısında manipülatif yönü ispatlanmıĢ medyaya, kamunun iyiliği rolünü vermiĢse de liberal demokrasiler için halen Ģiddetle ihtiyaç duyulan ve birkaç küçük örnek194 dıĢında pratiğe geçirilmeyi bekleyen, önemli bir adım olarak kalmıĢtır.