• Sonuç bulunamadı

2.2. KAMUOYU VE MEDYA

2.2.2. Medya Demokrasisi

Medya demokrasisi literatürde birbiriyle doğrudan ilintili ancak iki farklı anlamda kullanılmaktadır. Bu kavramlardan biri medyanın demokratik dağılımı ve yönetimini yani, medyada gerçekleĢtirilecek bir demokrasiye atıf yapmaktadır ve olumlu bir niteliğe sahiptir. Diğeri ise medyanın, gerçek siyasal aktörlerin yerini alıp ülkeyi bir siyasal kuvvet gibi yönettiği demokrasi türüne referans vermektedir ki bu tanımlama, demokrasi açısından olumsuzlanan bir geliĢmeye iĢaret etmektedir. Ġki olguyu birbirinden ayırmak için, ikinci tür medya demokrasisi Medyakrasi (mediacracy)286 adıyla anılmaktadır. Medya demokrasisinin gerilemesi ile

282 Kavram, çalıĢmanın “Kamuoyu Yoklamalarının Etkisi” baĢlığı altında sayfa 71‟de açıklanmıĢtır. 283

Kleinnijenhui ve Rietberg, s.100, 101

284 Kapsamlı bir simülasyon kuramı için bkz: Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, Çev.Oğuz Adanır, DEU Yayınları, Ġzmir: 1998.

285 GeliĢmiĢ bir “gündem koyma modeli” için Rogers ve Dearing‟in 1987‟de geliĢtirdiği modelden yararlanılabilinir: Evereth M. Rogers, & James W. Dearing, “Agenda-setting research: Where has it

been? Where is it going?”, Communication yearbook 11,1988 Newbury Park, CA: Sage, ss.555-594. 286 Mediacracy: Çoğunlukla çarpık giden bir demokrasinin sonucu olarak popüler medya tarafından gerçekleĢtirilen dolaylı yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır. Siyasetçiler, neyin önemli olduğu ve nasıl bir çözüm geliĢtirmeleri gerektiği konularında düĢünmeyi bırakıp sadece medyaya kulak vermeye baĢladıkları bir sistem olarak değerlendirilmektedir. Medya ve demokrasi kelimelerinin vasat yani “mediocre” kelimesine referans yapılarak bir araya getirilmesiyle oluĢturulduğu düĢünülmektedir. The

medyakrasinin yükseliĢe geçmesi arasında doğru orantılı bir iliĢki olduğunu söylemek mümkündür.

Medyakrasi anlamındaki medya demokrasisi, liberal demokrasinin eksiklilerini gidermek üzere bir çözüm olarak değil, liberal demokrasinin olumsuz bir sonucu olarak ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde tam anlamıyla uygulanan bir medyakrasi bulunmamakla birlikte, modern demokrasi uygulamalarında buna doğru bir eğilim görülmektedir. Ayrıca demokrasinin yukarıda aktarılan anlam ve pratik geliĢim sürecinde her zaman için kritik odak noktalarından biri olma özelliğini korumuĢ olan kamuoyu olgusu ile doğrudan ilintilidir. Medyakrasi tartıĢması, kamuoyu ve gündem belirleme olgusunun geliĢimi ve günümüzdeki yapısından bağımsız değildir.

Meyer‟e göre medyakrasinin üç unsuru vardır: a) kamuoyu b) medyada sıkça boy gösteren siyasetçiler c) sürekli kamuoyu yoklamaları287. Bu sistemde, medya gündem yoluyla kamuoyunu kontrol ederek siyasetçiler üzerinde baskı kurmakta ve siyaseti, yasama, yürütme ve yargı dıĢında dördüncü bir kuvvet gibi ama diğerlerinden öncelikli olarak yönlendirmektedir. Yönlendirme sürecinde kullanılan baskın argüman da “halk bunu istiyor”, “halk bunu konuĢuyor” iddialarına dayanarak oluĢturulmaktadır.

Medyakrasi özü itibarıyla, demokrasinin diğer türevleri gibi bir sürece iĢaret etmekteyken buradaki süreçte ön planda olan medyanın gücü ve bu süreç üzerindeki etkisidir. Meyer‟in anlatımıyla, “Medya demokrasisi terimi, medyanın

siyasal süreçte, her şeyden önce kamuoyunu şekillendirmede ve siyasal karar alma sürecinde belirleyici rol edinme sürecine işaret eder.”288

. Böylece medya sistemine özgü içsel kurallar, siyasal sisteme tecavüz etmekte ve onun kendine özgü benzersiz kurallarını değersizleĢtirmekte ya da geçersizleĢtirerek medya, siyaseti sömürgeleĢtirmektedir. Meyer‟e göre ABD bu yolda en ileri giden ülke olmakla beraber Batı demokrasileri de hızla ABD‟ye yetiĢmeye çalıĢmaktadır.

Kitle toplumlarında medya, toplumdaki bireylerin, yönetenlerce neler yapılıp yapılmadığı hakkında ve doğru kararlar alınıp alınmadığı ile ilgili olarak bilgilenmesi

Unword Dictionary, “Mediacracy” http://www.unwords.com/unword/mediacracy.html (01.03.2007) (Mediocre: Vasat kalitede olan. Collins English Dictionary & Thesaurus, HarperCollins:2006,s.893) 287

Meyer, s.14. 288

için birincil kaynak niteliği taĢımaktadır. Bu Ģekliyle günümüz modern demokrasilerinin sine qua non bir parçası olan medya, medya demokrasisine geçiĢe neden olan aracın da ta kendisi durumundadır. Yine McGraive‟in de belirttiği gibi “(…) en ağır endişe yaratıcı unsur da demokrasinin, medyanın her yeri kapladığı ve

gittikçe artan bir şekilde yoğunlaşmış, güçlü ve menfaatçi olduğu bir dünyada yaşayıp yaşayamayacağı sorunudur.”289

. McGraive, Medyayı oluĢturan bireylerin, halkın kendisinden daha iyi ya da kötü olmadığını; ancak bütün güçlerin – bunun içerisine medya gücü de dâhildir - yozlaĢmaya meyilli olduğunu belirtmektedir.

Medya ile iĢleyen demokrasiden medyakrasiye geçiĢ sürecinde birbirinden bağımsız ve çok sayıda farklılaĢtırılmıĢ medya yerine, medya kartellerinin varlığı etkili olmaktadır. Televizyon, kablolu TV, gazete, radyo, internet, film yapım Ģirketleri, kitap ve dergi yayınevleri giderek sınırlı sayıdaki güçlü ekonomik gruplarda toplanmaktadır.

Demokrasi, fikirlerin serbest bir pazarını gerektirmesine rağmen, “(…)

medyanın birkaç elde yoğunlaşması, vatandaşlara farklı bakış açılarını açıklama fırsatlarını daraltmaktadır. Gerçekte medya kartelleri toplumdaki en güçlü ses olarak ortaya çıkmaktadırlar ki bu medyakrasiye dönüşümü göstermektedir.”290

. Medya, siyaset üzerindeki doğrudan etkileri nedeniyle dördüncü güç olarak kabul edilir. Bu bağlamda günümüz demokrasilerinin tümünde, söz konusu sesin etkinliği oranında medyakrasinin dönem dönem arttığı dönem dönem azaldığı söylenebilinir.

Ancak medyakrasi de günümüz diğer demokrasi türleri gibi özü itibarıyla bir temsili demokrasidir. Temsili demokrasi de seçim üzerine kurulmakta ve Ģekillenmekte; hatta seçim, özellikle demokrasinin yeni filizlendiği ve hatta yerleĢtiği ülkelerde bile neredeyse gerekli ve yeter Ģart olarak ele alınır hale gelmekte, ancak pratikte diğer yönleriyle klasik demokrasiyi barındırmamaktadır.

Yine de seçim, demokrasi için en az medya kadar vazgeçilmezdir ve seçmenler, yasama ve yürütme organı üyeleri olarak milletvekillerini seçmektedir. SeçilmiĢ milletvekilleri de diğer yönetim birimlerini seçecektir. Ancak McGaive‟in vurguladığı gibi “(…) ne seçmenler ne de seçilmişler, medya gücünü kullanacakları

289

Richard E McGarvie, “Are We Lurching Towards 'Mediacracy'?” The Age, 12.05.2003, EriĢim http://www.theage.com.au/articles/2003/05/12/1052591733187.html, (23.12.2007)

290

seçmemektedir.”291

. Medya sahipleri tarafından siyasal hayatın yönetimi, dolaylı bir aristokrasiyi içinde barındırmaktadır. Aristokrasinin bu biçimi, ancak demokrasi içinde var olabildiğinden ve aynı zamanda medya sahipliği bazında geliĢtiğinden kendine –ironik bir biçimde Türkçe karĢılığı vasat olan kelimeyi çağrıĢtıran- bir isim bulmuĢtur. Oysa demokrasinin tüm geliĢim sürecinde sınırlı ya da geniĢletilmiĢ bir Ģekilde var olan unsur, “oy verme davranıĢıdır”.

Oy verme davranıĢı, günümüz demokrasilerinde kitlelerin büyüklüğüne bağlı sınırlı sayıdaki siyasetçilerle iletiĢim sınırlılıkları nedeniyle yine medya ile doğrudan ilintili hale gelmiĢtir. Diğer bir deyiĢle, siyasetçiler, geniĢ halk kitlelerinin desteğini/oyunu alabilmek için; seçmenler de hangi siyasal gruba oy vermesi gerektiğini öğrenmek için medyaya bağımlı hale gelmiĢlerdir. Sartori, “(…)

kamuoyunun megafonu olarak görülen televizyon, aslında kendi sesinin dönüşümlü yankısından başka bir şey değildir”292 derken özelde televizyonu ele alsa da genelde kamuoyu ve siyasetçilerin medyaya bağımlılıklarını resmetmektedir.

Medyakrasinin belirtileri, yalnızca seçim öncesi ve seçim sırasında değil, siyasal hayatın tüm süreçlerinde gözlemlenebilir bir olgudur. Bu durumu ortaya çıkaran unsur ise liberal çoğulculuğun, klasik demokrasi teorisi içerisine medyayı dâhil etme çabasıyla birlikte geliĢmiĢ karĢılıklı ekonomik çıkar iliĢkileridir. Ancak bu çabanın sonuçları ve siyasal iktidarla medyanın karĢılıklı rant anlaĢmaları, henüz ispatlanmamıĢ olmakla beraber mutlak medyakrasi gibi Ģu anda ütopik görünen bir dönüĢüme doğru ilerleyen bir sürecin varlığı olduğu ileri sürülmektedir.