• Sonuç bulunamadı

3. TÜRKİYE’DE HABERCİLERIN ÇALIŞMA KOŞULLARI

3.2. HABERCİLERİN YASAL, İKTİSADİ, TOPLUMSAL VE SİYASAL

3.2.7. Sendikalar

3.2.7.5. Sendikal Güven ve Etkinlik

Sektörde işsizlik en önemli problemdir. Diğer sektörlerde işsizlik oranı %9.9 olmasına karşın, gazetecilikte işsizlik oranı %31 civarındadır. Basın sendikası üyeleri işten atıldığında üyeliklerini kaybetmektedir. Düşük ücretler bir diğer büyük problemdir. Türkiye Anayasası her ne kadar çalışanların kendi istekleriyle sendika üyesi olma ve ayrılma hakkını teyit ediyor ise de toplu iş sözleşmeleri ve grev konusu özellikle medya sektöründe kolay bir konu değildir. TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli’nin deyişiyle; “Endüstri bölgelerinde mavi yakalı işçilerin %10 üzerindeki sendikal üyelik oranı ile beyaz yakalı işçilerin %1.5 üyelik oranı farkı çarpıcıdır”. Birçok sosyolojik ve ekonomik nedenler belirtilse de esas nedenin sendikaların üyelerinin ihtiyaçlarına yanıt verememesi olduğu görünmektedir. Genç üyeler ile görüşüldüğünde sendikaların 1970’lerden kalan yapılar olduğunu, yaşlılar tarafından işgal edildiklerini, 21.yüzyılın ihtiyaçlarına yanıt veremediklerini söylemişlerdir(Avrupa Gazeteciler Federasyonu web sayfası, erişim tarihi: 2.8.2015). İşsizlik baskısı, sendikal hareketi önemli biçimdesınırlamaktadır. İşsiz sayısı arttıkça sendikal hareket güç kaybetmektedir. Çünkü yasal olarak gazetecilerin sendikada üye olarak kalabilmesi için çalışıyor olması gerekmektedir. Kısmi ve taşeron çalışma biçimleri son yıllarda başta yeni medya olmak üzere geleneksel medyada da yoğun olarak kullanılmaya devam etmektedir. Sendikal örgütlenme Anayasal bir hak olmasına karşın, Türkiye medya sektöründe fiili olarak kullanılması istenmemekte ve başlıca işten çıkarma nedenlerinden birisi olarak görünmektedir. (Karahisar, 2006: 81-82).

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç,29 Haziran 2015 tarihinde Gazeteciler Özgürlük Platformu’nun düzenlediği toplantıda “Sendikal özgürlük istediklerini” söylemiştir:

Gazete ve medya şirketlerine el konulmasının engellenmesini istiyoruz. Bu önceki ihale süreçlerinin gözden geçirilip bu grupların ihale süreçlerinin tekrar ele alınmasını istiyoruz. Sendikal özgürlük istiyoruz. Bir gazeteci meslek örgütüne üye olmalı. Grev ve Lokavt Kanunu’nun da yenilenmesini istiyoruz. Greve çıkan işçiler korunamıyor. Greve çıkan işçiler, örgütlenen işçiler hala işten atılıyor. Gazeteciler, mesailerinin çoğunu adliyede harcamaya başladılar. Basına açılan davaların bir an evvel geri çekilmesini, özellikle hakaret davalarının düşürülmesini istiyoruz. Basın savcılarının iktidar gölgesinden kurtularak kendi iradeleriyle iş yapmalarını bekliyoruz. Hükümlü olan gazetecilerin,

serbest bırakılmasını istiyoruz (TGS web sayfası, 29 Haziran 2015, erişim tarihi 14.08.2015).

Türkiye’de hükümetin sendikacılığa karşıtlığı, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yapılan 1982 Anayasa’sının özgürlükleri kısıtlayan ruhu, medya işverenlerinin kendi çıkarlarına ters olduğuna inandıkları sendikaya karşı direnç göstermeleri bir yana, bir diğer önemli problem sendikaların iyi yönetilememesidir. Türkiye sendika kültüründe problem olduğu ve sendikaların yeterince güçlü olmadığı için üyelerini koruyamadığı ifade edilmektedir. Sendikanın başına gelen profesyonel sendikacıların hizmet etmek yerine getiri kapısı olarak sendikayı gördükleri iddia edilmektedir:

Ben elimden geleni yaptım, başkası daha iyi yapar diyerek önünü açmak yerine, yapabileceklerin önünü kapamaya giden bir sendikal kültürümüz olduğu için biz de maalesef Avrupa’ya göre sendikal örgütlenme oranları çok düşük. Görüştüğümüz Avrupa’daki Basın işkolunda da benzer bir durum var. Örgütlülük oranları %95. İki tane farklı sendika var mesela amaikisinin toplamı %95. Neredeyse yarı yarıya hale gelmişler ve sendikacılık yapılıyor. Danimarka sendikasının başkanı gelmişti, “en son ne zaman greve çıktınız”, diye bir soru sordum. “Yanlış hatırlamıyorsam 94 yılıydı” dedi. “94 Yılından beri hiç iş uyuşmazlığına gitmediniz mi?” dedim. Her sözleşme dönemi uyuşmazlığa gidiliyor, ama grevden önce anlaşma sağlanıyor. Nasıl yapılıyor pekiyi dedim. “Bizde grev fonu var” dedi. “Sendika, harcamalarını gelen aidatlardan harcar, geriye kalan kalemler direkt grev fonuna gider. Biz bu miktarı ilan ederiz.Grev fonunda ne kadar para olduğuaçıktır. Ve bizim grev fonunda tam 3 milyon Euro vardedi. “Böyle bir para olduğu için işverenler bunu bir tehdit olarak kabul ediyor. Greve giderlerse bu parayı çalışanlara verir zaten, grev de sürer gider diyerek sözleşmeyi imzalıyor işverenler’’dedi (G. Durmuş, kişisel görüşme, 21.02.2015).

Sendikalar daha çok emek yoğun sektörlerde ağırlıklı olarak görev yapmaktadır. Fikir işçisi olarak kabul edilen ve genellikle orta-yüksek vasıf özellikleri taşıyan gazetecilerin artışı sendikalara sayısal olarak katkı yapmamaktadır. Gazetecilik mesleğinin bireysel ve rekabetçi yapısı, gazeteciler arasındaki gelir adaletsizliği ortak tavır almayı zorlaştırmaktadır. Mevcut mülkiyet yapısı ve gazetecilerin örgütsüzlüğü, işten çıkarmalar karşısında etkisiz kalmalarına yol açmaktadır (Karahisar, 2006: 82).

Matbaa işçilerine oranla gazetecileri ikna etmenin daha güç olduğu ifade edilmektedir. Rekabet, ayak kaydırma kültürü, herkesin önder olma çabası, birlikte hak aramak yerine bireysel ilişkilere ağırlık verilmesi olumsuzluklar olarak sıralanmaktadır. Aynı işi yapan, yan yana çalışan kişiler arasında bile farklı çalışma yasalarına göre ücret uygulanmaktadır. Çalışmanın saha araştırması bölümünde

ayrıntılandırılacağı üzere çalışanlar arasında işletme mantığının dışında, gelir farklılıkları, bireysel ilişkilerle özlük haklarının farklı uygulanması, gazeteciler arasında birlik ve dayanışma ruhunu zedelemektedir.

Genel olarak toplumda var olmayan mücadele geleneğinin gazetecilerde hiç olmadığı gözlenmektedir. İsteklerini toplu olarak dile getirme, toplu olarak hareket etme ve haklarını iyileştirme çabasının olmadığı iddia edilmektedir. Ekonomik korkuların etkili olduğu kabul edilmekle birlikte, ideolojik nedenlerin de bu konuda rol oynadığı ifade edilmektedir. Gazetecilerin kendilerini çalıştıkları kurumla çok fazla özdeşleştirdikleri ve özellikle küçük işletmelerde profesyonel gelir ve kazancı dikkate almadan ideal uğruna gazetecilerin çalıştıkları ve örgütlülüğü düşünmedikleri de söylenmektedir (İpekçi’den akt. Karahisar, 2006: 83).

Basın gerçekten çelişkilerle dolu bir meslektir. Gazeteci bir anlamda tanıklık ettiği gerçekleri aktaran kişidir. Yaptığı bu iş için para almaktadır. Bu meslek dalında çalışanların da yaşadığı en büyük ikilem bu noktada başlamaktadır. Karşısında bir işveren olan gazeteci haberlerini oluştururken kendi bilincini ve vicdanını kullanabilmek için yasal bir güvenceye her meslekten daha fazla gereksinim duymaktadır. İş güvencesinin bulunmadığı, iş güvenliği yalnızca patronunun insiyatifine kalmış bir ortamda çalışan gazetecinin özgürlüğünden ve çalışma koşullarının niteliğinden söz etmek güçtür. Demokratik bir rejim güvencesi her ortamda olduğu gibi bu ortamda da olmazsa olmaz niteliktedir (Yücedoğan, 2000: 141).

4. TELEVİZYON HABERCİLERİNİN ÇALIŞMA KOŞULLARINA