• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I. SOSYAL HİZMET VE SANAT

1.2. Sanatla Kaynaşan Bir Bilim: Sosyal Hizmet

Sosyal hizmetin bilgi temelini diğer bilim dallarından alınan bilgi, uygulamadan gelen bilgi ve araştırmadan elde edilen bilgi oluşturmaktadır. Bundan dolayı sosyal hizmet uygulamalı bir bilim olarak görülmektedir.

29

Horejsi ve Sheafor’a (2014) göre sosyal hizmet, bilime dair kavrayış açısından saf bilimden ziyade uygulamalı bilim olarak görülmelidir. Bir bilim insanının ilk amacı anlamak iken, bir uygulayıcının ilk amacı belirli bir tipte değişiklikler yaratmaktır. Johnson’a göre sosyal hizmet uzmanının yardım sürecinde bilgi, değer ve ve beceriyi uygun ve yaratıcı biçimde bir araya getirmesinde yaratıcılık ön plandadır. Bu yaratıcı yön ise sosyal hizmetin sanatsal yönünü oluşturmaktadır (Akt: Bulut, 2005).

Johnson’a göre sosyal hizmetin bilimsel yönü sanatsal yönü ile çatışmaz. Bunlar birbirini tamamlayıcı bir niteliktedir. Çünkü “uygulamada kullanılan sanatsal yaklaşımlar; bilimsel, mekanik ve mantıksal yaklaşımların sınırlarını kabul etmekle birlikte, öznel değerlerin, hümanistik ve yaratıcı öğelerin önemini de kabul ederler” (Coady ve Lehmann, 2008:59). “Kültürel çeşitliliğe saygı, sınıfsal farklılıklar, cinsiyet ayrımcılığı, sezgisel ve sistematik olmayan kavrama gücü ve mantıksal yön” (Brawley ve diğ, 1998:208) sosyal hizmetin bilimsel ve artistik bir mozaik olarak tanımlanmasına neden olan niteliklerdir.

Horejsi ve Shefor (2014) sosyal hizmet biliminin sanatsal yönünü oluşturan faktörlerin neler olduğu sorusuna ilişkin bir çerçeve oluşturmuşlardır. Bu çerçeve temel olarak; insanların acılarına karşı şefkat ve cesaret, üretici ve anlamlı yardım ilişkileri kurma kapasitesi, yardım sürecinde enerji ve umut verme yetisi, sağlam muhakeme yapabilmek, uygun kişisel değerler ve etkili bir kişisel tarz oluşturmak ile belirlenmiştir. (2014:55-63)

Skidmore ve Thackeray ise “Sosyal hizmet uygulaması bilim ve değer temeli ile birlikte bir sanattır” (Akt: Kut,1988:16) diyerek sosyal hizmet biliminin uygulamalarının doğası gereği sanatsal etkinliğe yaklaştığını belirtmiştir. Mesleğin etkin bir pratik ortaya koymasında önemli gördüğü bu sanatsal nitelik, sanat ve bilimin bütüncül boyutunu ifade etmektedir.

Sosyal hizmetin gelişim sürecini, bilgi, beceri ve değer temeli arasındaki ilişkiyi anlamak açısından önemli çalışmalar yapan Thompson (2013 ) kuramsal seçicilik, kuram ve uygulamayı bütünleştirme, uygulamalar ve doğuracağı sonuçlar üzerinde doğru muhakeme yapabilmeyi sosyal hizmet uzmanının becerileri ve mesleğin sanatsal yönünü oluşturan etmenler olarak görmektedir.

“Kuram, mekanik bir biçimde uygulamaya aktarılan ‘rafta hazır’ bir varlık olarak görülmemelidir. Kuramı etkileşimsel bir süreç olarak algılamak çok daha doğrudur. Bu etkileşimsel süreç, düşünümsel

30

uygulayıcının kavram ve olguları bir araya getirmek amacıyla çalışması sayesinde oluşur. Bu biçimiyle bilime dayalı olan beşeri hizmetler uygulaması aynı zamanda bir zanaattır”. (Akt: Thompson, 2013:109)

Kılıç (2012) ise sanat eserinin ölçütleri olarak belirlediği estetik, özgünlük ve klasizmin bilim alanında ortaya konacak ürünler için ölçüt olarak alınabileceğini bunların “üstün bir yaratıcı gücü ifade ettiğini” dile getirmektedir.

Harms ve Connolly’e göre sosyal hizmetin sanatsal yönü şu bileşenlerden oluşmaktadır: “Sosyal ve kültürel deneyimler, profesyonel bilgi, pratik yetkinlik ve bunları tek ve özel durumlara uygulamak” (2008:4).

“Uygulamada sanatsal bir yaklaşım; sezginin kullanımını, empatik dinlemeyi, müracaatçıyla işbirliği içinde onun kendine özgü durumunu yaratıcı bir şekilde çözmek için tümevarımsal akıl yürütmeyi içermektedir. Biz inanıyoruz ki, bu tür bir uygulama az ya da çok bilim olduğu kadar sanattır ve sezgiye, tümevarımsal akıl yürütmeye, teorileri inşa etmeye, iletişim becerilerine, teorik bilgi ve uygulamadaki yetkinlikten sağlanan çıkarsamalara dayanır.” (Coady & Lehmann, 2008:9)

Fransa Lille Üniversitesinin düzenlemiş olduğu ‘Sosyal Hizmetin Dönüşümü’ (2012) konulu konferansta, Michel Autés ‘Sosyal hizmet: Konuşma ve Eylemde Bulunma Sanatı’ başlığı altında bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında Autés sosyal hizmetin, sosyal adaletin sağlanması nihai hedefinin önünde engel olan politik, ekonomik, hukuki etkenlere ilişkin bir analiz yapmıştır. Sosyal hizmetin uygun müdahale planları yapmasında, uygun soruları cesurca sorabilmenin önemine işaret eden Autés, şu tür sorular sormuştur: “Yardıma muhtaç, mutsuz vatandaşlar kimlerdir? Bu mutsuzluğun nedenleri ve kaynağı nedir? Bunları nasıl adlandıracağız? Bu insanlar için ne adına ve nasıl hareket edeceğiz?” (Autes, 2012:5)

Autés (2012) bu soruları soran ve buna uygun hareket eden ve ilgili mekanizmaları harekete geçiren bir meslek olarak sosyal hizmeti “konuşma ve eylemde bulunma sanatı” olarak ifade etmiştir.

Sosyal hizmet mesleğinde müracaatçılar üzerinde iyiye doğru bir değişim ve dönüşüm yaratmak büyük oranda müracaatçı ile kurulan iletişimin niteliğine bağlıdır. Sosyal

31

hizmet uzmanı için üzerinde düşünülerek anlaşılmış olan her sözcük ve mesleğin temel aldığı tüm kavramlar, iletişimde iyileştirmeyi kolaylaştırabilecek etkin bir araç haline gelmektedir. Çünkü doğru eyleme götürecek olan da sözcüklerin bu etkisi olacaktır. Düşünme eylemi, sözcükler ve eylemlilik arasındaki diyalektik ilişkiyi en iyi çözümleyenlerden biri de Brezilyalı pedagog Freire’dir. Ona göre “gerçek bir söz söylemek, dünyayı dönüştürmektir” (Freire, 2013:73).

Sosyal hizmete ilişkin olarak yapılan tüm bu değerlendirmeler sosyal hizmetin sanatsal yönüne vurgu yapmaktadırlar ve öyle görünüyor ki; sosyal hizmetin sanatsal yönü sosyal hizmet uzmanının bilimsel bilgi ile kişisel güç ve becerilerini birlikte kullanmasıyla meydana gelmektedir.

Yapılan literatür taramasında bir bilim olarak sosyal hizmetin uygulamalarda sanatsal yönüne ilişkin vurgular yapıldığı saptanmış ancak bu sanatsal yönün sanatla hangi ortak kavram ve özelliklerden, mesleğin ne tür uygulamalarından, sosyal hizmet uzmanlarının hangi kişisel yeteneklerinden kaynaklandığına ilişkin nedenlerin ve bağlamların tam olarak ortaya koyulmadığı görülmüştür. Ayrıca, sanat ve sosyal hizmet üzerine yapılan araştırmaların niteliğinin daha çok sosyal hizmetin uygulamalarında sanattan yararlanma olanaklarıyla ilgili olduğu belirlenmiştir. Bundan dolayı sosyal hizmet ve sanat arasındaki ilişkiyi netleştirmek adına öncelikle bilimsel ve sanatsal bilgi arasındaki ilişki ortaya konulacak, sonrasında ise; sanatın tanımı, amaç ve işlevselliği ortaya konarak sosyal hizmet ve sanat arasındaki ilişkisellik belirlenmeye çalışılacaktır.