• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I. SOSYAL HİZMET VE SANAT

1.5. Sosyal Hizmetin Temel Kavramlarının Sanat ile İlişkisi:

1.5.4. Özfarkındalık

Sosyal hizmet uzmanının, müracaatçıların ruhsal dünyalarında olumsuz etkilere neden olan yaşantıları ile başa çıkmalarında yardımcı olabilmesi, öncelikle kendi baş etme yöntemlerinin ve güçlü yanlarının gelişmiş olmasına bağlıdır. Çünkü kendi davranışlarının belirleyicilerini farkında olmadan bir başkasınınki anlaşılamaz. Karşımızdakinin davranışlarının nedenlerini bilemesek bile, her insanın kendisi için anlamlı olan öznel bir dünyası vardır. Özfarkındalık, bu dünyanın en azından onun sahibi tarafından bilinip anlaşılabilir olmasıyla ilgili bir kavramdır.

Horejsi ve Sheafor (2013) özfarkındalığın sosyal hizmet açısından önemini sosyal hizmet uzmanının kararlarını ve davranışlarını etkileyen faktörüleri fark etmesini sağlaması açısından önemli bulmaktadırlar. Bundan dolayı kendimizin, değerlerimizin ya da üzerimizdeki baskıların eylemlerimiz üzerindeki etkilerini farkında olmak, başkalarının da ne tür bir belirlenim içinde olduğuna dair fikir yürütebilmeyi kolaylaştırması açısından sosyal hizmet uzmanının vereceği hizmetin niteliğini arttıracaktır. Özfarkındalık, sosyal hizmetin beceri temelinde yer alan bir kavramıdır. Özfarkındalık insanın bir özne olarak kendini tanıması, tanımlaması, güçlü ve zayıf yönlerinin bilincinde olması, kendi varlığının algılanması, farkındalığı, kavranması ve öz bilincin elde edilmesi düzeyinde olur. Bu anlamda öz farkındalık becerisi ‘özne bilincinin’ oluşması sürecidir. Öz farkındalığı yüksek kişiler özeleştirilerinde yüzeyselliği ve kınamayı değil, derinleşmeyi ve nedenleri anlamayı tercih ederler. Böylece sosyal hizmet uzmanının müracaatçıların sorunlarını algılayabilmesi ve yorumlayabilmesi için öncelikle kendisiyle ilgili konu ve sorunlara odaklanması,

77

dikkatini kendi üzerinde yoğunlaştırdığı içe bakış sürecini yaşamış ve yaşıyor olması gerekmektedir. Bu şekilde müracaatçıya içinde bulunduğu durumla ilgili iç görü kazandırma becerisini de geliştirebilir.

Zastrow (2013) bu konuyu “kimlik” oluşum süreci içinde incelemiştir. Çünkü kimlik arayışı aslında öznenin varlık şartı ve “ben kimim” sorusuna verdiği herkesten farklı yanıtıdır.

Krzysztof Kieslowski’nin ‘Konuşan Kafalar’ (1980) isimli kısa filmi, insanların “sen kimsin” sorusuna verdikleri yanıtlardan oluşan bir filmdir. Bu filmde dindar insanlar kendilerini inançlarıyla, işçiler sınıfsal kavramlarla, çocuğu olanlar anne-baba rolleriyle kendilerini tanımlamışlardır. Sorunun yöneltildiği bazı kişiler ise bu sorunun çok zor bir soru olduğunu dile getirmişlerdir. İnsanların bu tanımlamaları, insanın çalışan özne, aile kuran özne, hayattan hiçbir beklentisi olmayan özne, pesimist özne gibi özne olma merkezinden uzak tanımlamalarla dolu bir kimlik oluşumuna dikkat çekmektedir. Çünkü kimlik insanın değerlendirmeleriyle, kabul ve retleriyle, bilinç ve davranışlarının belirleyicilerinin farkındalığıyla süreç içinde şekillenir.

May (2010) günümüzde sevgi ve aşkın gerçekleştirilmesi en zor yaşantılardan biri haline gelmesinin ve bunların yerini kayıtsızlık ve şiddetin almasının nedenlerine ilişkin çözümlemeler yaptığı “Aşk ve İrade” adlı kitabında günümüzdeki kimlik sorununun yeni bir boyutuna işaret etmektedir. Bu ise, kişilerin kim olduklarını bilseler bile artık hiçbir şeye etki edemeyerek onu değiştiremeyecek olmalarına dair kendilerine duydukları güvensizlik ve inançsızlıktır. Artık kişi iradesini kaybetmiştir. Günümüzde ‘bilimsel eşleşme’ yaptığı iddiasıyla sizin yerinize eş seçen bilgisayar programlarının, sadece ilksel dürtüleri kışkırtmaya yönelik bir endüstrinin, insanları düşündürmek yerine oyalayacak bir sanatın varlığı ise bu durumu güçlendirmekle birlikte sorunun derinleşmesine ve çözümün zorlaşmasına neden olmaktadır.

Fromm (1998) sevgi teorisini “insanın varoluşu sorununun çözümü” başlığı altında ele almıştır. Çünkü insanın kendi varlığının farkındalığı, benliğin kavranması ancak kişinin kendini bilmesi ve tanıması yoluyla gerçekleşmektedir. Bilindiği gibi ‘kendini tanı’ söylemi Sokrates felsefesinde etik bir ilke olarak yer almıştır. Ona göre erdem insanın kendisini tanımasıdır. Tanıma ise bilgiyle sağlanabilecek bir etkinliktir. Çünkü Sokrates’in insan ayrımı epistemolojik bir ayrıma dayanmaktadır. İnsanları bilgi sahibi olup olmamalarına

78

göre ayırmıştır. Fromm’a (1998) göre de kişinin kendini tanıması ancak yoğun çaba, emek ve bilgi gerektiren bir süreç sonunda ulaşılabilecek ve ulaşılması gereken bir amaçtır.

Felsefede varoluşçuluğun uğraştığı olumsallık, acı, özgürlük, yabancılaşma, sorumluluk, kötü niyet, yazgı, vicdan, düşünce ve eylem arasındaki çelişki, benlik, bilinç, kimlik, farkındalık, istenç, duyarlılık, varoluş, öz gibi temel soru ve sorunlar kişinin kendisini tanıması ve gerçekleştirmesiyle ilişkili kavramlardır. Bu anlamda Fromm’un (1998) sevginin sanatsal boyutunu oluşturduğunu dile getirdiği bilgisel temel kendini tanımaya giden yolda ihtiyaç duyulan varoluşsal sorgulamayı zorunlu kılmaktadır.

İnsanın kendini tanıması kişisel cevaplar arayışıyla ilgili içsel ve aktif bir süreçtir. Olumlu yönde bir değişim için bu süreç zorunludur. Bu, kişinin kendisinin gerçekleştirebileceği bir olanaktır. Çünkü “ kimse bizi değiştiremez ya da bizim yerimize değişemez” (Yalom, 2001:358). Ancak sosyal hizmet mesleği, insanı varoluş üzerine düşünmeye yönlendiren müracaatçı kitlesi, kendini tanıma konusunda temel olan kavramlara vurgu yapan değer temeli, sosyal hizmet uzmanlarında bulunması gerektiğini dile getirdiği beceri temelleri, psikoloji, antropoloji, felsefe gibi bilimlerden de bilgi edinmeyi zorunlu kılan eklektik yapısı gereği sosyal hizmet uzmanlarını kendini tanıma konusunda bir zihinsel pratik içine sokmaktadır.

Maslow’un kendini gerçekleştirmiş olarak nitelendirdiği insanlar; yaratıcılık tutumu, tüm insanlığa yönelik empati ve sevgi, yüksek derecede sosyal ilgi ve nesnel bir gerçeklik algısıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Rogers’a göre ise, kendini gerçekleştirme psikolojik sağlık halinin en üst seviyesidir (Akt: Schultz ve Schultz, 2002). Kendini gerçekleştirme Frankl’da olduğu gibi Rogers’ın düşünsel dizgesine göre de ulaşılabilir bir şey değildir. Frankl kendini gerçekleştirmiş olmayı, insan olmanın bir gereği olarak karşıdakine ilgi ve yöneliş olarak tanımlarken, Rogers bunu bir süreç olarak görmektedir.

Bundan dolayı sosyal hizmet uzmanının kendini gerçekleştirmiş bir birey olması daha da önemli hale gelmektedir.

Zastrow (2013) sosyal hizmette en iyi danışmanlık veren öğrencilerin kendini bilen ve özfarkındalığa sahip olan öğrenciler olduğunu belirtmektedir. Kendine ilişkin farkındalığı yüksek olan bir sosyal hizmet uzmanı müracaatçısına da bunu kazandırma konusunda daha başarılı olacaktır. Bunu sağlamak içinse elinde pek çok olanak bulunmaktadır. Bunlardan biri olan grup çalışmasının başlıca hedeflerinden birinin, grubun içerisinde yer alan üyelerin

79

iletişim ve etkileşim yoluyla kendilerini ve başkalarını fark etmesini sağlayarak davranış değişimlerini kolaylaştırmak olduğunu söyleyebiliriz. Grup süreci üyenin bilişsel şemalarının yeniden şekillenmesini sağlayabilmektedir. Çünkü birçok psikolojik (sosyal kimlik kuramı, Sullivan’ın ilişkiler kuramı, Klein’ın nesne ilişkileri kuramı) ve varoluşsal kurama göre; başkalarından yola çıkılarak oluştuğu belirtilen kişilik ve kimlik, yine ve ancak kişilerarası ilişkilerle değiştirilebilir. Yani tek başımıza insan olamayacağımız gibi tek başımıza değişemeyiz de.

Sosyal hizmet alanında hem sosyal hizmet uzmanının hem müracaatçıların farkındalığı arttırmanın birçok farklı yolu vardır. Bunlardan bazılarını ele alalım.

1. Yalom’un ‘mikrokozmos’ kavramı, sosyal hizmette grup dinamiği içinde

farkındalık yaratmakla ilgili olan önemli bir kavramdır. Yalom (2012)’a göre gruplar üyelerin toplumsal mikrokozmoslarıdır. Bu kişilerin gruptaki deneyimlerinin grup dışındaki toplumsal yaşamlarıyla, edindikleri kimlik ve sosyal rolleriyle yakından benzeşmesi anlamına gelmektedir. Bireylerarası patolojiler grup içinde belirgin bir şekilde ortaya konmakta ve bu da grup üyelerinin kendilerine ilişkin bir farkındalık geliştirmesine yardımcı olmaktadır.

2. Sosyal hizmette farkındalığı arttırmaya yönelik diğer bir araç ise psikodramadır. Psikodramanın içeriğini oluşturan birçok farklı kuram, kavram ve yöntemler, grup sürecinde yaratılan etkileşim sayesinde kişilerin duygularını farkına varmalarını ve grup dışında da sürdürülecek değişimi sağlayan terapötik ilişkiyi yaratmaktadır. Grup üyelerinin repertuarlarında olan ya da olmayan farklı rollere girmelerine olanak veren süreçler, rol duyarlılığını, kişinin kendi rollerinin ya da bu rollerinden kaynaklı sorunlarının farkındalığının oluşmasını sağlamaktadır.

3. Soysal hizmet alanında kullanabileceğimiz en önemli bir diğer araç ise

sanattır. Anderson’a göre (Akt: Mercin ve Alakuş, 2003:59) yaşam için sanat eğitiminin temelinde, öğrencilere sanat yoluyla kendilerini ve başkalarını anlamalarını sağlamak vardır. Kim olduğumuzu anlamamızda, neyi neden yaptığımız, neye neden inandığımızı sanat bir el kitabı, bir kılavuz işlevi görmektedir.24

24 Bu bölümde kısaca ele alınan sosyal hizmet eğitiminde sanattan yararlanma konusu üçüncü bölümde sinema

80

4. Sosyal hizmet alanında süpervizyonun da bu tür bir işlevi vardır: Öğrencilerin kişiliğindeki zayıf ve güçlü yönleri fark etmelerini sağlamak. Aynı zamanda sahip olduğu değerlerin ve önyargıların açıklık kazanarak kendileriyle ilgili farkındalıklarını arttırmak. Bu şekilde öğrencilerin empati kurmalarına engel olan kişilik özelliklerini farkına varmaları sağlanacaktır.

Empati yeteneğiyle özfarkındalık arasında önemli bir ilişki olduğu görülmektedir. Çünkü özfarkındalığı düşük, kaygı seviyesi yüksek, kendine güvensiz ve önyargılı sosyal hizmet uzmanları kendileriyle çok fazla meşgul olduklarından dikkatlerini karşıdakine veremeyecek bu da müracaatçıyla verimli bir ilişki kurulmasına engel olacaktır. Kişisel sorunların dikkat dağıtıcı etkisi sorunun kavranmasını zorlaştıracağı gibi, önyargılı olunmasına ya da kendi değerlerinin dayatılmasına neden olabilir. Bundan dolayı sosyal hizmette bir diğer beceri olarak görülen empatiye ilişkin bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır.