• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III. SOSYAL HİZMET VE SİNEMA

3.5. Sosyal Hizmet Uygulamalarının Filmlerdeki Temsilinin

3.5.3. Sosyal Hizmet Uygulamasına İlişkin Bir Film Örneği:

3.5.3.1. Filmin Konusu

1950’li yıllarda İngiltere’de yaklaşık 130.000 çocuk hükümet politikası olarak Avustralya’ya gönderilmiştir. Çocuklara annelerinin öldüğü, annelerineyse çocukların iyi bir aileye evlat verildikleri yalanları söylenerek çocuklar Avustralya, Kanada gibi birçok farklı ülkeye gönderilmiştir. Çocuklardan bazıları Avustralya’daki ‘Hristiyan Kardeşler’ adlı bir tarikatın kilisesinde çalıştırılmak üzere gönderilmişlerdir. Burada çocukların başına gelenler ise şiddet, tecavüz, aşağılanma, insani olmayan koşullarda çalıştırılma ve işkence olmuştur. Orada çalıştırılan çocuklardan biri “haç yapıyorduk ama çarmıha gerilen kimdi” sorusuyla başlarına gelenleri özetlemiştir. Elinde bezle yerleri sildiğini gördüğümüz 40 yaşlarındaki bir kadın ise Avusturalya’ya gelir gelmez çocuk yaşta eline bir bez verildiğini ve hayatını yer silerek geçirdiğini anlatır.

162

İngiltere’den 10 yaşındayken Avustralya’ya gönderilen çocuklardan biri olan Jack61 filmin bir sahnesinde aklında kalan güçlü bir anısını anlatır. Yetimhaneye gelen takım elbiseli bir adam Jack’e “Avustralya’ya gitmeye ne dersin? Orası her gün güneşli, kahvaltıda portakalları ağaçtan koparırsın.” demiştir. Film adını bu sahneden almaktadır. Jack’e annesinin öldüğü ve Avustralya’nın onun için bir şans olduğu söylenmiştir.

Filmde dünyanın birçok farklı ülkesine gönderilen bu çocuklardan Avustralya’ya gönderilmiş olanların niçin ve nasıl oraya gönderildikleri, orada neler yaşadıkları, yaşadıklarının üzerlerinde yarattığı etkiler ve ailelerini bulma çabaları anlatılmaktadır. İngiltere hükümeti diğer ülkelerin iş yükü ihtiyacını karşılamak için bu çocukları yalanlarla diğer ülkelere sürgüne göndermiştir. Burada çocukların doğum belgelerindeki isimleri dahi değiştirilmiştir. Çocuklardan çoğunluğunun yaşadıkları ise fiziksel ve ruhsal istismar olmuştur.

Sosyal hizmet uzmanı Margaret Humphreys dönemin İngiliz hükümetinin özür dilemesine neden olan bu organize göç programını ortaya çıkarmıştır Ancak bu süreçte olayın ortaya çıkmasını istemeyenler tarafından öylesine yıpratılmıştır ki, bu mücadelesinin bedelini post travmatik stres bozukluklarının ortaya çıkmasıyla ödemiştir.

Filmde sosyal hizmetin birey, grup, örgüt ve toplumla çalışmaları, yani mikro, mezo ve makro tüm uygulama düzeylerine ilişkin örnekler bulunmaktadır.

Ayrıca sosyal hizmet için empati gibi önemli ve değerli kavramlara karşılık gelen somut temsiller de bulunmaktadır. “Sen hissediyorsun. Bu bana verebileceğin en büyük şey; çünkü ben artık hissedemiyorum. 8 yaşımda ağlamayı bıraktım”gibi.

Filmin ilk sahnesinde sosyal hizmetin en yaygın temsili olan çocuğu korumak amacıyla ailesinden alan sosyal hizmet uzmanı Margaret’i görüyoruz. Margaret annenin gözyaşları, yalvarışları ve “daha iyisini yapabilirim ” yakarışları arasında bebeği beşiğinden alır ve annesinden uzaklaştırır.62

61 Gerçek hayatta 10 yaşındayken Avustralya’ya gönderilen Harold Haig’i temsil etmektedir. Bkz:

<https://www.theguardian.com/society/2011/apr/07/child-migrants-oranges-and-sunshine-film>

62 Bu temsillerin gerçekle örtüşmediği ikinci bölümde detaylı olarak anlatılmıştır. Ancak şu gerçek de unutulmamalıdır.

Sosyal hizmet uzmanı çocuğun bakımından sorumlu kişinin çocuğa fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı büyüme koşulları sağlayamadığı durumlarda çocuğun yüksek yararı için onu aileden uzaklaştırma yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu hak ilgili kanunlarla korunmaktadır. Filmin bu sahnesi ilk bakıldığında tipik bir sosyal hizmet uzmanı temsili olarak değelendirilebilir. Ancak Dolores Herrero (2015) filmle ilgili olarak Humanities dergisinde yayınlanan “Oranges and Sunshine: The Story of a Traumatic Encounter” adlı makalesinde bu sahneyi devletin çocuk koruma

163

Sosyal hizmet uzmanı Margaret, çocukluğunda evlatlık verilmiş yetişkinlerden oluşan bir gruba liderlik yapmaktadır. Bu grup küçük bir destek grubudur. Grup sürecine ilişkin detaylı sahneler verilmemekle birlikte grup içinde güvenin sağlandığı gözlenmektedir. Bu grup çalışmasındaki üyelerden edinilen bilgiler uluslararası bir skandalın ortaya çıkma sürecini başlatmıştır.

Margaret grup toplantısından eve gitmek üzere çıktığında Charlotte adında bir kadın tarafından durdurulur. Charlotte kim olduğunu öğrenmek için Margaret’ten yardım istemektedir. Charlotte İngiltere’de doğduğunu ancak 4 yaşında bir gemide kendisi gibi yüzlerce çocukla birlikte Avustralya ya gönderildiğini anlatır. Margaret refakatçi ya da aile olmadan böyle bir sevkiyatın yasal olamayacağından ve hükümetin böyle bir girişimde bulunmuş olamayacağından yola çıkarak Charlotte’un sözlerine inanmaz. Ancak sonraki grup toplantısında grup üyelerinden Nicky çocukluğundan beri görmediği ve unutmaya yüz tuttuğu kardeşinin Avustralya’daki kurtuluş ordusu adında bir kuruluş aracılığıyla yakın zamanda kendisiyle bağlantı kurduğunu anlatır. Kendisi İngiltere’de bir yetimhaneye verilirken kardeşi de 5-13 yaş arası yüzlerce çocukla birlikte bir gemiyle Avustralya’ya gönderilmiştir. Margaret, Nicky ve Charlotte ‘un yaşadıklarının bir tesadüf, değilse bile bir göç olduğunu düşünür. Kafasındaki soruları netleştirme ihtiyacı duyar. Bunun için İngiltere deki Avustralya elçiliğine 1940 ve 50 li yıllar arasında gönderilen bu çocuklarla ilgili bilgi almak için gider. Ancak yetkili kişi bilgi vermekten kaçınır ve Margaret’a çocukları gönderen İngiltere olduğu için bu olayı kendi hükümetine sormasını önerir. Daha sonra Charlotte’ un ne zaman yetimhaneye gönderildiğini bulmak için St. Catherine’s House adlı kuruluşa giderek doğum belgesinden annesinin bilgilerine ulaşmaya çalışır. Ancak ulaştığı bilgiler Charlotte’un annesi Vera Wilson’ın ölmediği yönündedir. Hatta annesi 1956 yılında yeniden evlenmiştir. Olaylar zincirindeki gizem Margaret’i olayın içine daha fazla çekmektedir. Margaret edindiği belgelerden Vera Wilson’ın adresini öğrenir ve çalıştığı yere gider. Kendisiyle ailesi hakkında özel bir görüşme yapmak istediğini söyler. Vera gelenin kızı olduğunu düşünür ancak Margaret kendisini tanıtır. Vera kızını geri almak için çocuk yuvasına gittiğinde kendisine kızının iyi bir aileye evlatlık verildiği söylenmiştir. Kızının Avustralya da bir yetimhanede büyüdüğünü ise Margaret’ten öğrenmiştir. Sonraki sahnede Margaret Charlotte’u havaalanından alır ve annesinin evine giderler. Burada Charlotte’un

konusunda gerekli önlemleri alabilme olanaklarını göstermesi açısından önemli bulmuştur. Çünkü filmin geri kalanı devletin bu olanağını gerçekleştirmediği durumlarda ortaya çıkan hak ihlallerini, sömürü ve istismarı gözler önüne sermektedir. Bkz: file:///C:/Users/user/Downloads/humanities-04-00714.pdf

164

evlilik dışı bir ilişkiden dünyaya geldiğini, anneannesinin annesini reddettiğini, bundan dolayı Charlotte doğduğunda yuvaya verildiğini öğreniyoruz.

Bir sonraki sahnede ise Nicky ile birlikte Nicky’nin kardeşi Jack’i görmek için Avustralya ya gitmektedirler. Margaret’ın Charlotte’un annesini bulması Jack ve Jack gibi küçük yaşlarda Avustralya’ya gönderilmiş olan diğer kişilere umut verir.

Margaret Avustralya’da buraya gönderilen çocukların kayıtlarına ulaşmaya çalışır. Ancak gittiği kurumlarda resmi belgelerin İngiltere ye gönderildiğini öğrenir. Çocukların gemide çekilmiş birkaç fotoğrafına ulaşır. Bu göçlerin organize projeler olduğunu düşünen Margaret kimsenin bu konuda bir şey duymamış olmasının şaşkınlığını yaşamaktadır.

Margaret Avustralya’da Jack ile konuşup yaşadıklarını öğrenir. Jack Margaret’a yaşadıklarını anlatır. Çocuklar çiftlik işlerinde çalıştırılmışlardır. Yemekler korkunç olduğu halde yemeklerini çalan çocuklar olurmuş. Jack bunları anlatırken yaşadığı yoğun üzüntüden dolayı kalkar ve gider.

Bu sırada Charlotte’ un annesinin bulunmuş olması Margaret’a ailesini bulmak için gelen kişilerin sayısını arttırır. Charlotte’un annesinin bulunmuş olması herkese umut vermiştir.

Margaret İngiltere’ye yorgun ve tükenmiş olarak döner. Ancak sosyal hizmet uzmanı olan kocası da araştırmasına katkı sağlamaktadır. Mahkeme kayıtlarını, tutanakları edinebildiği tüm resmi belgeleri, incelemiştir. Bu çocuklara ilişkin hiçbir bilgiye ulaşamamıştır. Sadece o döneme ait gazeteleri incelediğinde Fairbridge, kilise ve birçok hayır kurumunun bu projeyle ilgisi olduğu bilgisine ulaşmıştır. Yoksul kesimden çocuklar daha iyi hayata sahip olsun diye gemilerle Avustralya ya gönderilmiştir. 50’li yılların ortalarından 60’lı yılların ortalarına kadar çok büyük bir göç dalgası olmuş ancak organize göç hükümet tarafından gizli bir şekilde yönetilmiştir. İçişleri Bakanlığı’nın durumdan haberi vardır. Kaç çocuğun söz konusu olduğu bilgisine ulaşmak ise mümkün görünmemektedir. Tüm bu veriler Margaret ve eşi Merv’in, yerel yönetimler tarafından koruma altında olan çocukların sistematik olarak sürülmesinin bir hükümet politikası olduğunu düşünmesine neden olmuştur.

Margaret Avustralya’ya gitme nedenlerini ve orada tanık olduklarını içeren bir raporu kurum yönetimine sunar. Avustralya ya yıllık iznini kullanarak gittiğini söylediğinde

165

ise yönetici bu konuyu Sosyal Servis Komitesi kapsamına aldığını söyler. Ek olarak Margaret’a 2 yıl boyunca tam zamanlı olarak kim olduklarını, nereden geldiklerini bilmek isteyen bu insanlarla çalışmasını komiteye önereceğini söyler. Uygun para kaynağını bulmak için kamu fonunu kullanmayı ve bağışçılar bulmayı önerir. Yönetici tarafından basına gitmeyi düşünüp düşünmediği sorulur.

Sonraki sahnede ise Margaret’ın ‘İmparatorluğun Kayıp Çocukları’ adıyla yazdığı makalenin gazetelere yansıdığı görülür. Makalenin yayınlanmasından sonra doğum belgesi olmayıp ailesini arayan kişilerden yüzlerce mektup alır. Hepsinin tek bir amacı vardır. Annelerini bulmak. Çünkü bu onlar için kimlik sorunudur ve kim olduklarını öğrenmelerinin tek yoludur. Bu kadar çok insanın kendisine ulaşmaya çalışması ise Margaret’ı biraz korkutur ve başının dertte olduğunu düşündürür.

Margaret tekrar Avustralya’ya döner. Burada bir otelin odasında ailesini arayan bu kişilerle görüşmeler yapar. Kapısının önünde uzun sıralar oluşmaktadır. Çalışma koşulları oldukça kötüdür. Randevusuz çalışmaktadır. İnsanlar çok uzun süre kendisiyle görüşmek için sıralarının gelmesini beklemektedir.

Margaret sadece gazetede makale yayınlamakla yetinmez. Radyo programlarına da katılır. Bu programda Avustralya’ya gönderilen çocukların yaşadıklarını detaylarıyla anlatır.

Bu arada Jack Avustralya’dan İngiltere’ye evine gelir. Margaret tarafından samimi ve sıcak bir şekilde karşılanan Jack burada tekrar Margaret ile birlikte annesini aramaya başlar.

Margaret, Jack ve Nicky, annelerini tanıyan bir bayanla görüşme yapmaktadırlar. Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde Margaret Jack’e annesinin öldüğünün haberini verir.

Margaret haberlere çıkar. Margaret tüm bu çabalarıyla Avustralya’da “Çocuk Göçmenler Vakfı”nın kurulmasını sağlamıştır. Artık otel odasında çalışmak zorunda değildir çünkü vakfın bir odasını ofis olarak kullanmaktadır.

Ancak bu Margaret için işlerin kolaylaşması anlamına gelmemektedir. Margaret bir tehdit telefonu alır. Margaret için işler daha da zorlaşmaktadır. Çünkü çevresindekiler din adamlarını incitmiş olduğu gerekçesiyle tepki göstermeye başlamıştır. Yapılanlar bununla da sınırlı kalmaz. Bir gece evine saldırılır. Hakarete uğrar. Ancak İngiltere’ye geri dönmeyi reddeder. Margaret için endişelenen eşi Merv Jack ile görüşür ve Jack’ten Margaret ile

166

kalması için ricada bulunur. İkinci gece de Jack varken evinde tacizler devam eder. Bunun üzerine İngiltere’ye döner. İngiltere’ye döndüğünde ise sabah nefes alamayarak uyanır. Saçları dökülmeye başlamıştır. Hastaneye gittiğinde ise post travmatik stres bozukluğu olduğu ortaya çıkar.

Eşi ile birlikte hükümet yetkililerinden oluşan bir heyetle görüşmeler yapar ancak sonuç alınmaz. Hükümet sorumluluk üstlenmeyi kabul etmez ve yetkililerden biri Margaret’a kendi çocuklarıyla ilgilenmesini önerir. Eve geldiğinde altüst olmuş durumdadır. Kendi çocuklarını ihmal etmiş olması vicdanını yaralamaktadır.

Filmin son sahnelerinde Connolly’nin Margaret’ı evine davet ettiğini görürüz. Bu davetin amacı Connolly’nin Margaret ile birlikte Bindoon’a, yani Margaret’ın uzun süredir dinlediği tüm insanlık dışı olayların yaşandığı yere gitmek istemesidir. Birlikte Bindoon’a gitmeyi önerdiğinde ise Margaret tüm bu olanlara o kadar yaklaşmasının uygun olmadığını söyler. Rahatsızlığından bahsetmez. Fakat yine de Bindoon’a giderler. Burayı İngiltere’den gönderilen çocuklar inşa etmiştir. 9 yaşında kendilerinden büyük taşları kaldırarak, sıcakta su içmeden, dinlenmeden, çıplak ayakla çalışarak, hakarete ve şiddete uğrayarak. Kaçmaya çalıştıklarında tecavüzle cezalandırılarak…

Margaret burada Hristiyan Kardeşleri görür. Hepsi bir masada oturmuş yemek yemektediler. Margaret’ın varlığından rahatsız olurlar. Connolly’nin ısrarına rağmen Margaret’a çay bile ikram etmek istemezler. Connolly’de burada tecavüze uğradığını ilk kez anlatır. Artık duygularını kaybettiğini ve ağlamaktan 8 yaşında vazgeçtiğini söyler. Humpreys’in onların artık hissedemediği acıyı hissettiğini, onlar için savaştığını dile getirir. Connolly için Margaret’ın kendisini anladığını ve geçmişte yaşadığı acıları hissedebildiğini bilmek bile iyileştirici bir etki yapmıştır.

Bu politikalar çerçevesinde 130 binden fazla çocuk sürgün edilmiştir. Margaret’ın çabaları sonucunda 23 yıl sonra Büyük Britanya ve Avustralya çocuk göçleri programından dolayı özür dilemiştir.

167