• Sonuç bulunamadı

TCK m. 32/2’de, “Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan” kişinin cezasında indirime gidileceği düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeden dolayı 5237 sayılı Kanun’da da mülga Ceza Kanunu’nda olduğu gibi tam akıl hastalığı-kısmi akıl hastalığı anlayışının benimsenmiş olduğu görüşünde olan yazarlar olsa da aslında, TCK’nın da mülga Kanun’la aynı şekilde hastalığın isnat yeteneğini kaldırmasına veya azaltmasına göre bir ayrıma gittiği doğrudur. Fakat terminoloji açısından bu ayrımı tam isnat yeteneği- kısmi isnat yeteneği olarak adlandırmak daha doğru olacaktır.309

İsnat yeteneğini azaltan akıl hastalıkları açısından ele alınan düzenlemede sadece isteme yeteneğinden söz edilerek anlama yeteneğinin dikkate alınmamış olmasının açıklanması mümkün değildir. Madde metninin ele alınış şeklinden çıkan sonuç; bir kişinin sadece anlama yeteneği azalmışsa bu kişinin cezasında herhangi bir indirime gidilmeyeceğidir. Buna ek olarak isteme yeteneği açısından birinci fıkrada belirtilen derecede olmamakla birlikte ifadesinin, önemli derecede azalma gibi belirsiz bir ifadeden

308 İÇEL, s. 418.

309 TOROSLU, İsnat Yeteneği, s. 131.

108 yola çıkılarak nasıl tespit edilebileceğinin ve bu iki ifade arasındaki farkın belirsiz olması da uygulamada çeşitli sorunlara sebep olmaktadır.310

Fıkranın devamında cezalarda indirim hususunda ağırlaşmış müebbet hapis cezasının yirmi beş yıla, müebbet hapis cezasının yirmi yıla indirileceği düzenlenerek hâkime bu hususta herhangi bir takdir yetkisi tanınmamıştır. Fakat diğer hâllerde verilecek cezanın altıda birden fazla olmamak üzere indirilebileceğine ilişkin ifadeyle hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.311

Kişinin akıl hastalığının isnat yeteneği üzerindeki etkisine karar verecek olanlar;

Yargıtay’ın da benimsediği üzere, hazırladıkları raporda failin içinde bulunduğu psikolojik duruma ve bu durumun failin isnat yeteneği üzerindeki etkisinin ne olduğuna ilişkin bilgilere yer verecek olan uzman bilirkişilerdir. 312

310 TOROSLU/ TOROSLU, s. 415, 416; HAFIZOĞULLARI/ ÖZEN, s. 419.

Söz konusu iki fıkra arasındaki farkın tam olarak ne olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmadığı bu nedenle bu hususun Kanun’dan çıkarılması gerektiğiyle ilgili bkz.

ÜNVER, “Psikiyatride Hasta Hakları”, s. 40.

311 İndirim miktarı belirlenirken akıl hastalığının derecesi ve bu hastalığın failin davranışları üzerindeki etkisine bakılacaktır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E. 1995/4047, K. 1996/371, T. 13.02.1996 kararında “Ceza indirimi saptanırken akıl zayıflığının düzeyi ve olaydaki etkinlik seviyesi ölçü alınmak gerekirken, sanığın kişiliği, şahsi ve sosyal durumu, suçun işleniş biçimi, yer ve zamanı, kullanılan araç ve sonucu gibi bu fasılda değerlendirilmesi olanaksız veriler gösterilerek yarı indirimle yetinilmesi...” ifadesine yer vermiştir.

Mülga Kanun m. 47’de indirim oranının üçte birden yarıya kadar olacak şekilde düzenlendiği göz önünde bulundurulduğunda TCK m. 32/2’ de öngörülen indirimin mülga Kanun’a göre failin aleyhine bir düzenleme olduğu söylenebilir. ÖZBEK/

DOĞAN/ BACAKSIZ, s. 371.

312 ÖZBEK/DOĞAN/ BACAKSIZ, s. 360, 361; DÖNMEZER, Genel Ceza Hukuku Dersleri, s. 190, 191.

109 C. YARGILAMA SIRASINDA ORTAYA ÇIKAN AKIL HASTALIĞI

Failde akıl hastalığının suç işlendikten sonra, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumda, failin suçu işlediği anda isnat yeteneği var olduğu için ceza sorumluluğunun belirlenmesi hususunda bir sorun yoktur.313 Fakat bu durum, failin duruşmada kendisini ifade edebilmesinin, adil bir yargılama süreci içerisinde bulunabilmesinin önünde bir engel oluşturur.314 Bu nedenle muhakeme hukuku bakımından bazı sonuçlar doğacaktır.

Doktrinde bir görüşe göre, akıl hastalığı yargılama esnasında ortaya çıkmış olsa dahi mahkeme; arama, bilirkişiye başvurma, tanıkları dinleme ve varsa iştirak edenleri sorgulama gibi sanığı doğrudan ilgilendirmeyen işlemleri yapabilir. Bu görüşe göre söz konusu işlemler yapıldıktan sonra davanın ertelenmesi ve sanığın akıl hastal ığının iyileşmesinin beklenmesi gerekecek, sanık iyileştiği takdirde de yargılamaya kalındığı yerden devam edilecektir.315

Daha isabetli olan bir görüşe göreyse fiili işlediği anda sanıkta mevcut olmayan fakat işledikten sonra ortaya çıkan akıl hastalığı, bir muhakeme engeli teşkil edecektir.316

Doktrinde aksi yönde görüşler de söz konusudur. Uzman bilirkişinin sadece tıbbi anlamda hastalığı tespit edeceği, bu hastalığın isnat yeteneği üzerindeki etkisiyle ilgili kararı hâkimin vereceğine ilişkin görüş için bkz. ÖZGENÇ, s. 374.

313 AKBULUT, s. 567.

314 Hamide ZAFER, Ceza Hukuku Genel Hükümler, B. 7, Beta Basım Yayın, İstanbul 2019, s. 427.

315 Onur ÖZCAN, “Fransız Ceza Hukukunda Akıl Bozukluğunun Ceza Sorumluluğuna Etkisi”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 5, S. 2, 2008, s. 206, 207.

316 CENTEL/ ZAFER, s. 685, 686; Nevzat TOROSLU/ Metin FEYZİOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, B. 16, Savaş Yayınevi, Ankara 2016, s. 54.

Akıl hastaları arasında bir ayrım yapmakla birlikte TCK m.32/2 anlamındaki yarı akıl hastaları hakkında kovuşturma yapılabilmesi için akıl hastalığının makul müdafaa yapılabilmesine engel teşkil etmeyecek derecede olması gerektiği hakkında bkz. Nurullah

110 Bu nedenle suç işledikten sonra akıl hastalığı olan kişiler için yargılamaya yönelik olarak durma kararı verilmelidir. Çünkü yargılamaya devam edilmesi akıl hastalığı olanlar hakkında usul hukukuna ilişkin ilkelerden aydınlatma yükümlülüğü ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca ifade alma veya sorgu gibi muhakeme işlemlerinde savunmaya ilişkin hükümlerin gerektiği gibi uygulanması da mümkün olamayacaktır. Böyle olunca da hakkında bir suç isnadı bulunan akıl hastası olan kişinin mahkeme tarafından sorgusunun yapılması AİHS’nin adil yargılanma hakkı317 başlıklı 6. maddesine, Anayasa’nın 17 ile 36. maddelerine ve Ceza Muhakamesi Kanunu (CMK)’nun 147.

maddesine aykırılık oluşturacaktır. Bu sebeple sanığın iyileşme durumu varsa CMK m.

223 uyarınca mahkemenin, akıl hastalığı olan kişinin iyileşmesine kadar yargılamanın durmasına karar vermesi gerekir.

D. SUÇUN AKIL HASTALIĞI OLAN KİŞİYE KARŞI İŞLENMESİ

TCK’da akıl hastası olan kişilere karşı gerçekleştirilen bazı fiiller suç olarak tanımlanmıştır. TCK m. 175’te akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali suçu düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeye göre; “Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı

KUNTER/ Feridun YENİSEY/ Ayşe NUHOĞLU, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, B: 18, Beta Basım Yayın, İstanbul 2010, s. 696.

317 AİHS’nin adil yargılanma hakkı başlıklı 6. maddesinde duruşmaya etkili katılım hakkına yer verilmiştir. Ayrıntılı bilgi ve AİHM kararları için bkz. EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS, Guide on Article 6 of the European Convention on Human Rights- Right to Fair Trial, Nisan 2021, s. 33, 34.

111 bakımından tehlikeli olabilecek şekilde ihmal eden kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”318

Yine TCK m. 194’te sağlık için tehlike oluşturulabilecek maddeleri akıl hastalığı olan kişilere veren veya bu kişilerin tüketimine sunanların altı aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı; TCK m. 229/1’de beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek olan kişilerin dilencilikte araç olarak kullanılması durumunda, kullanan kişinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelerden farklı olarak TCK’da suçun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi suçun nitelikli hâlini teşkil eder. Bazı akıl hastalıkları da kişinin ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olmasına sebebiyet verebilir. TCK’da suçun beden veya ruh bakımından kendisini savunmayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesinin, suçun nitelikli hâlini teşkil etmesine; TCK m. 82/1-e‘de yer alan kasten öldürme suçuna, TCK m. 86/3-b’de yer alan kasten yaralama suçuna, TCK m. 94/2-a’da yer alan işkence suçuna, TCK m.

96/2-a’da yer alan eziyet suçuna, TCK m. 102/3-a’da yer alan cinsel saldırı suçuna319, TCK m. 109/3-f’de yer alan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna, TCK m. 142/2- son’da a hırsızlık suçunun bir başka nitelikli hâl olan elde veya üstte taşınan eşyayı çekip

318 Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali suçuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ozan Ercan TAŞKIN, “Akıl Hastası Üzerindeki Bakım ve Gözetim Yükümlülüğünün İhlali Suçu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 65, S. 4, 2016, s. 2471- 2486.

319 Cinsel saldırı suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesiyle ilgili bkz. Fahri Gökçen TANER, Türk Ceza Hukukunda Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlar, B. 2, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2017, s. 191- 198.

112 almak suretiyle ya da özel beceriyle işlenmesi hâline, TCK m. 149/1-e’deyse yağma suçuna ilişkin düzenlemelerde yer verilmiştir.

“Ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olmak”tan anlaşılması gerekeni isnat yeteneği çerçevesinde yorumlamak gerekir. Ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olma; mağdurun failin kendisine karşı gerçekleştirdiği hareketin sosyal anlamını, değerini veya değersizliğini anlayamayacak durumda bulunmasını ifade eder. Akıl hastalığı, kişiyi ruh bakımından kendisini savunamayacak duruma sokan nedenlerden biri olmakla birlikte tüm akıl hastalığına sahip kişilerin bu durumda olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Durumun somut olay çerçevesinde incelenmesi gerekir. Aynı şekilde sadece akıl hastalığının bu duruma sebebiyet vereceğini düşünmek de hatalı olacaktır. Çünkü uyurgezerlik, alkol ve uyuşturucu madde etkisi altında olma, hipnotik telkin altında bulunma gibi akıl hastalığı sayılmayan durumlarda da kişiler ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olabilir. Yargıtay kararlarında, kişinin kendini beden ve ruh bakımından savunamayacak durumda olmasının suçun nitelikli hâlini teşkil edebilmesi için, hekim olmayanlar ile çevresinde yaşayanlar ve kendisini tanıyan kişilerce de söz konusu durumun anlaşılabilir olması kriterini kullanmaktadır.320

Ayrıca, TCK m. 99/3-4’te çocuk düşürtme suçu neticesinde mağdurun, ruh sağlığı bakımından bir zarara uğraması ağırlaştırıcı bir neden olarak düzenlenmiştir.

320 Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2019/14-357, K. 2020/313, T. 23. 06. 2020, Yargıtay 14. Ceza Dairesi, E. 2018/ 5462, K. 2018/ 72-81, T. 5. 12. 2018, Yargıtay 14.

Ceza Dairesi, E. 2017/ 206, K. 2017/ 1956, T. 11. 04. 2017, Yargıtay 14. Ceza Dairesi, E. 2016/ 2683, K. 2016/ 4477, T. 02. 05. 2016 sayılı kararlar.

113 III. GÜVENLİK TEDBİRLERİ

A. GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

Uzun yıllardır hukuk düzleminde suç ve suçluluğa karşı verilen mücadelede kullanılan tek araç olan cezanın, verilen mücadelede etkili ve yeterli olamadığı321 görüşünde olan Pozitivist Okul’un temsilcileri, cezalandırma üzerine kurulu sisteme karşı bir hareket başlatmışlardır.322 İrade özgürlüğünü reddeden bu görüşün savunucuları, suçu ve suçluluğu önlemek amacıyla ceza dışında tedbirlerden faydalanılması gerektiği görüşünden hareket ederek, önleyici ve tenkili türde tedbirler uygulanmasının mümkün olduğunu savunmuşlardır.323

Antolisei’nin ifade ettiği şekliyle: İtalyan Pozitivist Okul’un sadece hukuk açısından değil İtalyan ekolü açısından da başarı olarak kabul edilmesi gereken, geleneksel araçların suçlulukla mücadelede yetersizliğini ortaya çıkaran, yalnızca suçu değil, suçlunun da kişiliğini dikkate alarak ortaya koyduğu güvenlik tedbiri kavramı Lombroso, Ferri ve Garofalo gibi önemli temsilcileri bulunan Pozitivist Okul’un manevi sorumluluğu tamamen reddetmesi ve suçluyu daima ‘anormal’ bir kişi olarak kabul etmesinden kaynaklı görüş farkından dolayı Klasik Okul ile yıllardır var olan sert

321 Nurullah KUNTER, “Bugünkü Ceza Hukukunda Emniyet Tedbirlerinin Yeri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 14, S. 4, 1947, s. 1328.

322 Sulhi DÖNMEZER/ Sahir ERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. I, B. 14, Der Yayınları, İstanbul 2016, s.83.

323 Mehmet Emin ARTUK, “Güvenlik Tedbirleri”, Prof. Dr. Atilla Özer’e Armağan, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 12, S. 1-2, 2010, s. 463.

114 mücadele sebebiyle iki okul arasındaki açılan mesafenin yavaş yavaş azalmasına sebebiyet vermiştir.324

Doktrinde ağırlıklı olarak isnat yeteneğinin kusurluluğun ön şartı olduğu kabul edilmektedir fakat güvenlik tedbirlerinin kabulüyle kusurluluk ve isnat yeteneğinin birbirinden ayrılmaları gereken iki kavram olduğu hususu açıklığa kavuşmuştur. Çünkü güvenlik tedbirleri nitelikleri gereği, kusurluluğun, belirli bir olgunluk ve akıl sağlığı olmadan da mevcut olabileceğini ortaya koymuştur.325 Kusurlu olmayan bir kişiye, normun ihlalinin bir sonucu olarak, güvenlik tedbiri yaptırımının uygulanması da mümkün değildir.

B. GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN AMACI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Güvenlik tedbirleri, suçlunun topluma kazandırılmasını hedefleyerek sosyal hayata yeniden uyum sağlamasını amaçlayan, duruma göre eğitmek veya tedavi etmek şeklinde gerçekleştirilen tedbirlerdir.326

TCK güvenlik tedbirlerini, Üçüncü Kısım’da “Yaptırımlar” başlıklı İkinci Bölüm’de 8 madde olacak şekilde düzenlemiştir. Bu tedbirlerin hukuki niteliği hakkında doktrinde bir görüş birliği bulunmamaktadır. Güvenlik tedbirlerinin bir cezai

324 F. ANTOLISEI, “Ceza ve Emniyet Tedbirleri” (Çev.: Yılmaz GÜNAL), Sassari Üniversitesi 1932-33 Ders Yılı Açılış Konuşması, 1933.

325 HAFIZOĞULLARI/ ÖZEN, s. 245, 246.

326 TOROSLU/ TOROSLU, s. 466.

115 yaptırım/müeyyide türü olduğunu savunan yazarların karşısında bu tedbirlerin cezalardan farklı olarak bir önleme tedbiri olduğu görüşünde olan yazarlar mevcuttur.

Doktrinde, güvenlik tedbirlerinin bir çeşit ceza olduğu327 görüşünde olan yazarlar görüşlerini; bu tedbirlerin ve cezaların gün geçtikçe birbirine daha yakın bir hâl alıyor olmaları328, kişiyi gelecekte suç işlemekten alıkoymak amacıyla verildikleri için bir çeşit ceza olmaları329 gibi sebeplerle savunmaktadırlar.

Buna karşılık; cezalar ve güvenlik tedbirleri arasındaki ayrımın aslında net olmadığı fakat ceza hukukunun gelişmesi nedeniyle, güvenlik tedbirlerinin cezadan ziyade ıslah görevini üstlendikleri ve böylece önleme tedbiri niteliğinde oldukları görüşü mevcuttur.330 Bu tedbirlerin cezalardan farkını ödetme gibi amaçlar taşımamaları ve cezalarla amaç bakımından farklı olmalarıyla açıklayan331 ve bu tedbirlerin idari

327 ÖZGENÇ, s. 688.

328 DÖNMEZER/ ERMAN, s. 571.

329 Ayşe NUHOĞLU, Emniyet Tedbirleri, Adil Yayınevi, Ankara 1997, s. 10.

330 EREM/ DANIŞMAN/ ARTUK, s. 895.

331 Mehmet Emin ARTUK, “Emniyet Tedbirleri”, Argumentum, S. 23, Y. 2, 1992, s.

355; ARTUK, “Güvenlik Tedbirleri”, s. 474.

116 nitelikte332 oldukları gerekçesiyle ceza kanununda yer almaması gerektiğini333 savunan yazarlar da mevcuttur.

Güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında, kişideki tehlikelilik hâlinin varlığının tespit edilmesi aranmaktadır. Bu nedenle güvenlik tedbirleri ceza müeyyidesi değillerdir.334 Zira söz konusu tedbirlerin cezalandırma niteliği yoktur; cezalar ve güvenlik tedbirlerinin felsefesi tamamen farklıdır.335 Ceza kanunlarının ihlâlinin karşılığını teşkil etmemeleri nedeniyle cezalardan ayrılmaları gerekir. Bu tedbirler geleceğe yönelik bir niteliğe sahiplerdir. Bu nedenle işlenen suçla değil, failin tehlikelilik durumuyla alakalı olarak suçun tekrar işlenmesinin engellenmesine yöneliklerdir.336

332 İtalyan ekolünün temsilcilerinden olan Antolisei, Battaglini ve Rocco, güvenlik tedbirlerinin her zaman idari nitelikte tedbirler olduğu görüşündelerdir. Corrodao’ya göreyse idari tedbirlerin uygulama alanı bulabilmesi için cezalandırılabilir bir fiilin varlığı aranmaz ama güvenlik tedbirlerinin uygulama alanı bulabilmesi için cezalandırılabilir bir fiilin varlığı gereklidir. Ayrıca uygulama için aranan tehlikelilik hâli idari tedbirlerle güvenlik tedbirlerinde birbirinden farklıdır. NUHOĞLU, s. 12-18.

333 Ayhan ÖNDER, Ceza Hukuku Genel Hükümler C. III, Beta Yayınevi, İstanbul 1989, s. 103.

334 Zeki HAFIZOĞULLARI, Ceza Normu Normatif Bir Yapı Olarak Hukuk Düzeni, US-A Yayıncılık, Ankara 1996, s. 246; Erdal YERDELEN, Türk Ceza Hukuku Yaptırımları ve İnfazı, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, s. 210.

Güvenlik tedbirleri, işledikleri suçtan dolayı kusurlu sayılan kişiler hakkında cezaya ek olarak uygulanabilmelerinin “non bis in idem” kuralını ihlal etmemesinin sebebi hukuki niteliklerinin farklı olmasıdır. DEMİRBAŞ, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 609.

335 Öykü Didem AYDIN, “Ceza Hukukunun Çağdaş İlkeleri ve Avrupa Birliği Kriterleri Açısından Türk Ceza Kanunu”, TBB Dergisi, S. 53, 2004, s. 135.

Güvenlik tedbirleriyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Öykü Didem AYDIN, Emniyet Tedbirleri (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1993.

336 YALÇIN/ KÖPRÜLÜ, s. 618.

Güvenlik tedbirlerinin cezalardan ayrılmasının gerekli oluşu, bu tedbirlerin cezanın temel özelliği olan acı verme özelliğine sahip olmadığı anlamına gelmez; kişilerin varlıklarının

117 Güvenlik tedbirleri, geleneksel cezaların uygulama alanı bulamadığı veya bu cezaların uygulanmaları mümkünken yeni suçların işlenmesini önleyecek yeterlilikte olmadığının kabul edildiği durumlarda geleneksel ceza sisteminin bir tamamlayıcısı olarak işlev görür.337 Sonuç olarak güvenlik tedbirleri de tıpkı cezalar gibi bir yaptırım türüdür ancak cezalardan çok farklı niteliklere sahiptirler.

C. GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN TANIMI VE UYGULANMA ŞARTLARI

Ceza uygulamasının söz konusu olmadığı ya da uygulanmakla birlikte toplum savunması açısından yetersiz olduğu durumlarda geleneksel anlamda cezayı tamamlamak amacıyla tahsis edilen, güvenlik tedbirleri suçluluğa karşı önleyici nitelikte bir savunma aracıdır. Bu tedbirler, suçluyu topluma zarar vermeyecek bir duruma getirmek ve suçlunun eğitilmesi suretiyle topluma kazandırmak amacına yöneliktirler.338

azalması ve özgürlüklerinin sınırlandırılması gibi sonuçlara sebebiyet verdikleri için acı verme özelliğine sahiptirler. TOROSLU/ TOROSLU, s. 466.

5237 Sayılı TCK’da Güvenlik Tedbirleri başlıklı bölümde m. 53’te yer alan ve “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”yla m. 54 ve 55’te yer alan eşya ve kazanç müsaderelerinin güvenlik tedbiri niteliğini değil ceza niteliğini haiz olduğu ve bu düzenlemelerin güvenlik tedbirleri başlığı altında yer alıyor olmasının bunların hukuki niteliğini değiştirmeyeceği dolayısıyla TCK’da güvenlik tedbirlerinin düzenleniş biçiminin hatalı olduğu görüşüyle ilgili bkz. Nur CENTEL, “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Cezalar ve Güvenlik Tedbirleri Sistemi”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2006, s. 8, 9. Kanunun 53. maddesinin esasında fer’i ceza olduğunu fakat Türk Ceza Hukuku Sistemi’nde düzeltici yorum imkânı bulunmadığı için güvenlik tedbiri olarak görmekten başka bir çare olmadığına ilişkin eleştiri için bkz.

HAFIZOĞULLARI/ ÖZEN, s. 471.

337 TOROSLU/ TOROSLU, s. 466.

338 ANTOLISEI, s. 715; YERDELEN, Türk Ceza Hukuku Yaptırımları, s. 211.

118 Anayasa Mahkemesi’nin tanımına göre güvenlik tedbirleri; “suç karşılığı olan ve suçludaki tehlikelilik haliyle orantılı bir biçimde hükmedilen suça ve suçluya karşı toplum savunmasına yönelik bulunan yaptırımlar”dır.339

Değinilen tanımlardan yola çıkarak, güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için gerekli şartlar ortaya konduğunda bu şartlar şöyle sıralanabilir:

339 Bkz. Anayasa Mahkemesi, E. 1970/42, K. 1971/30, T. 09.03.1971 sayılı karar, www.anayasa.gov.tr, (E.t.: 29.05.2021).

Güvenlik tedbirlerinin “Yaptırımlar” başlığı altında yer almasının hatalı olduğunu, bu başlığın “Ceza Müeyyidesi ve Güvenlik Tedbirleri” olarak düzenlenmesi gerektiği görüşü için bkz. Zeki HAFIZOĞULLARI, “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cezalar ve Güvenlik Tedbirleri”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl: 65, S. 1, Kış 2007, s. 91.

119 Tehlikeli hâlde 340 bulunan kişi, bu kişi tarafından işlenmiş bir suç341, kanunda öngörülmüş bir güvenlik tedbiri342 ve bu hususta bir mahkeme kararının343 varlığı.344

340 Tehlikeli hâl meselesi TCK m. 3’te yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine” hükmolunacağına ilişkin düzenlemeye yönelik olarak tartışmaları gündeme getirmektedir. Bu ifadenin hatalı olduğuna yönelik görüş için bkz. ÖZGENÇ, s. 833.

341 Bir suç işlenmiş olması şartı; kişilere, suç işlemeden tehlikeli oldukları gerekçesiyle niteliği itibariyle süresiz olan bir güvenlik tedbiri uygulanmasının kişi dokunulmazlığı ve özgürlüğüne zarar verecek olması sebebiyle mevcuttur. KOCA/ ÜZÜLMEZ, s. 597.

Karşılaştırmalı hukukta bir suçun işlenmiş olması şartının farklı şekillerde yorumlanması söz konusudur. Çoğunlukla kasten işlenmiş bir suçun varlığı aranırken, İtalyan ve İsviçre Ceza Kanunu’nda taksirle işlenmiş bir suçun varlığı yeterli olarak görülmektedir. Ya da Fransa ve Belçika uygulamasında basın suçlarıyla siyasi suçları işleyen kişiler için güvenlik tedbirine başvurulmaması gibi belirli suçlar için uygulamda hususunda farklılar ortaya çıkarmaktadır. ARTUK, “Güvenlik Tedbirleri”, s. 469, 470.

342 Anayasa m. 38’ de yer alan “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” Ve Anayasa m. 2’de yer alan “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” ifadeleri kanunda öngörülmüş bir güvenlik tedbiri şartının esasını teşkil eder.

343 Milletlerarası Ceza Hukuku ve Cezaevleri Komisyonu’nun aldığı karara göre, güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin kararı verme ve tedbirin türünü belirleme yetkisi mahkemeye aittir. İtalyan ve İsviçre Ceza Kanunu başta olmak üzere karşılaştırlmalı hukukta çoğunlukla işlenen bir suç sebebiyle güvenlik tedbirinin uygulanmasına ve hangi tedbirin uygulanacağına ilişkin kararı verme yetkisi mahkemeye aitir. Norveç Hukuku’ndaysa güvenlik tedbirine hükmetmek hâkimin takdir yetkisine girerken, hangi tedbirin uygulanacağına ilişkin yetki ceza infaz makamına aittir. ARTUK,

“Güvenlik Tedbirleri”, s. 472, 473.

344 Ayrıntılı bilgi için bkz. YERDELEN, Türk Ceza Hukuku Yaptırımları, s. 215- 222.

120 IV. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NDA YER ALAN AKIL HASTALARINA İLİŞKİN GÜVENLİK TEDBİRLERİ

A. GENEL OLARAK

TCK Tasarısı’nda; akıl hastalığı olan kişilere uygulanacak güvenlik tedbirleri ve bu tedbirlerin uygulanma usullerine ilişkin hususlar, 765 sayılı mülga Kanun’da olduğu

TCK Tasarısı’nda; akıl hastalığı olan kişilere uygulanacak güvenlik tedbirleri ve bu tedbirlerin uygulanma usullerine ilişkin hususlar, 765 sayılı mülga Kanun’da olduğu