• Sonuç bulunamadı

TCK m. 32’de yer alan akıl hastalığı kavramı, akıl ve hastalık gibi birçok alanda önemli tartışmalara konu olmuş iki kelimeden meydana gelmektedir. Akıl hastalığı kavramının neyi ifade ettiği, niteleyici bir kavram mı yoksa nicelik belirten bir kavram mı olduğu hususunda çeşitli tartışmalar yer almaktadır. Kanun metninde yer alan bu kavramın kapsamının ne olduğunun tespit edilmesi, normun uygulanma alanının sınırları hususunda da yol gösterici olacaktır.

Şunu belirtmek gerekir ki güncel psikiyatri bilimi hastalık yerine bozukluk kavramı odaklı çalışmayı tercih etmektedir ve bu eğilim International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems-11 (ICD-11) ve Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-V (DSM–V) gibi uluslararası bir rehber niteliğinde olan kaynaklarda da görülmekte, kaynaklar akıl hastalığı yerine zihinsel bozukluk kavramını kullanmayı tercih etmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan ICD-10’de bozukluk kavramının tercih sebebini, hastalık ve

42 rahatsızlık gibi kavramların esasından kaynaklanan büyük sorunların engellenmesi amacıyla bu kavramların kullanılmasından kaçınılması olarak göstermiştir.125

Hastalık kavramı TCK tarafından, çoğu isnat yeteneğine etki eden fakat hastalık olarak kabul edilmeyen bozuklukların görmezden gelinmesi sonucuna götürmektedir ki bu durum da uygulamada çeşitli sorunların yaşanmasına sebebiyet vermektedir.

Bozukluklar hastalıklarda olduğu şekilde nedeni ve sonucu belirli durumlar değildir, başka şekilde ifade etmek gerekirse bozuklukların süreçleri ve nedensellikleri hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Bozukluklar nedensel olarak tespit edilebilir duruma geldikleri zaman ancak bu dönüşüm sonucunda hastalıktan bahsedilebilir.126

Açıklanan görüşler doğrultusunda akıl hastalığı kavramı yerine zihinsel bozukluk/

ruhsal bozukluk kavramının kullanılmasının pratik anlamda TCK ve karşılaştırmalı hukuk bakımından daha doğru olacağı kanaatinde olunmasına rağmen, TCK’da ilgili maddeler incelenirken terminolojiyi bozmamak adına akıl hastalığı kavramının kullanılması tercih edilecektir.

Akıl hastalığı kavramını açıklamadan önce akıl sağlığı tanımına değinilecek olursa; akıl sağlığı her bireyin sahip olduğu potansiyelini gerçekleştirdiği, hayatın olağan akışının getirdiği normal streslerle başa çıkabilme becerisine sahip olduğu, çalışmalarını

125 Bozukluk ifadesinin de aslında kesin bir ifade olmadığını fakat tanı kitabında çoğunlukla sıkıntıyla ya da kişisel fonksiyonların aksamasıyla ilişkilendirilen ve tıbben de tespit edilebilecek bir takım semptomun ya da davranışın varlığını ifade etmek amacıyla tercih edildiği ifade edilmiştir. WHO, The ICD-10 Classification of Mental and Behavioural Disorders, s. 11.

126 Tahir ÖZAKKAŞ, DSM, ICD Ruhsal Hastalık Sınıflandırılması: 11 BTP Eylül 2012 Ders Notları, Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, İstanbul 2014, s. 9.

43 verimli bir şekilde yürütebildiği ve içinde bulunduğu topluma katkıda bulunabilecek bir durumda olduğu bir iyi olma durumunu ifade eder.127

Akıl hastalığının tanımlanabilmesi için manevi ve sosyal değerlerden daha ziyade, tıp biliminin ölçütlerinin kullanılması gerektiğine ilişkin görüş ağır basmaktadır. Bu görüşe göre; akıl hastalığı fizyolojik ve psikolojik işlevler göz önünde bulundurularak tanımı yapılması gereken bir kavramdır. Akıl hastalığını saptarken kullanılması gereken ölçüt sözü edilen fizyolojik ve psikolojik işlevlerin bütünlük içerisinde olması, normal sınırlar dahilinde düzenli bir şekilde çalışıp çalışmaması olarak belirlenmelidir. Akıl hastalığı normal psikolojik işlevlerin kişiye rahatsızlık verecek hâle gelmesi veya işlevlerin işlemeyecek kadar bozulması durumunda mevcuttur.128

Akıl hastalıkları kısaca duygu, düşünce, davranış veya bunların beraber ele alındığı durumlarda meydana gelen değişiklikleri içeren sağlık koşullarını ifade etmektedir.129

127https://www.who.int/news-room/facts-in-pictures/detail/mental-health#,(E.t.:

28.05.2021).

128 Cevdet AYKAN, Akıl Sağlığı ve Hastalığı, Başnur Matbaası, Ankara 1969 s. 51.

129https://www.psychiatry.org/patients-families/what-is-mental-illness, (E. t.: 28.05.2021).

44 B. AKIL HASTALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI VE UYGULAMADA SIKÇA KARŞILAŞILAN AKIL HASTALIKLARI

1. Genel Olarak

Akıl hastalıklarının sınıflandırılmasının amacı hastalık nedenlerinin ortaya konması ve tedavi yöntemlerinin belirlenmesini bir sistematik içerisinde ele almaktır.130

Bu hususta yapılan çalışmaların temelini Emil Kraepelin tarafından, tanımlayıcı psikiyatri olarak adlandırılan bir yaklaşım çerçevesinde benzer özellikleri taşıyan hastalıkları tespit emek amacıyla yapılan çalışmalar oluşturur. Kraepelin, ruhsal ve duygusal rahatsızlıkları, çevresel etmenli ve tedavisi mümkün olan veya bünyeden kaynaklı ve tedavisi mümkün olmayan şeklinde tanımlar.131

II. Dünya Savaşı esnasında askeri psikiyatrların psikolojik belirtilerle çevresel etmenli zorlanmalar arasında mevcut bir ilişki olduğunu ortaya koymaları sonrasında tanımlayıcı psikiyatri anlayışına gösterilen ilgi azalmış; konan tanıdan bağımsız olarak işlev bozukluğuyla ilgili bir araştırma yaparak, ruhsal hastalık kavramının sınırlarını belirlenemez hâle getiren Adolf Meyer’in psikobiyoloji anlayışı ortaya çıkmış ve önem kazanmıştır.132

130 M. Orhan ÖZTÜRK/ N. Aylin ULUŞAHİN, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, B. 14, Nobel Kitapevi, Ankara 2016, s. 17.

131 Nancy McWILLIAMS, Psikanalitik Tanı Klinik Süreç İçinde Kişilik Yapısını Anlamak (Çev.: Erkan KALEM), B. 2, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010, s. 54.

132 Andrew SCULL/ Jay SCHULKIN, “Psychobiology, Psychiatry, and Psychoanalysis: The Intersecting Careers of Adolf Meyer, Phyllis Greenacre, and Curt Richter”, Medical History, 53(01), s. 5- 36.

45 1950’li yıllara gelinmesiyle ilaçların duygu durum, algılar, düşünce ve davranışlar üzerindeki etkilerini araştıran psikofarmakoloji alanında gerçekleştirilen çalışmalar, her hastalığa ve hastaya en uygun olan tedavinin tespit edilmesi amacıyla hastaların belirli özelliklere gören homojen gruplara bölünmesinin gerekli olduğuna dair bir anlayış tekrar yükselişe geçmiştir. Bu anlayışın sonucunda biri ABD’de Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından geliştirilen Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM), diğeri de Avrupa Kıtası psikiyatri anlayışının etkisi altında, Dünya Sağlık Örgütü tarafında geliştirilen en son versiyonu 25 Mayıs 2019’da yayınlanan International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems (ICD) isminde iki tanı kitabı ortaya çıkmıştır.133

DSM’lerin ilki 1952 yılında, son kitabı olan DSM- V134 de 2013 yılında çıkarılmıştır. DSM’de her bir bozukluk için ayrı bir tanımlama, bozukluğa eşlik eden özellikler, başlangıç yaşı, yaygınlık oranı, süreç, neden olduğu işlevsellikte yitimin derecesi, bozukluğun meydana getirebileceği komplikasyonlar, oluş nedenleri, ayırıcı tanılar ve tanı ölçütleri sırasıyla özet şeklinde verilmektedir. ICD’nin son versiyonu olan ICD-11 ise 25 Mayıs 2019’ da yayınlanmıştır. Bu versiyonda da belirli gruplar altında toplanan akıl hastalıkları için özet şeklinde bilgiler sunulmaktadır. Psikiyatri alanında çalışmalar yapan ve eğitimler veren merkezlere bu iki tanı kitabının da tanıtılması tavsiye edilmektedir. Fakat uygulama söz konusu olduğunda hastalıkların sınıflandırılması ve kodlanmasında uluslararası olan tanı kitabına uyulması gerekmektedir. Dünya Sağlık

133 ÖZTÜRK7 ULUŞAHİN, s. 171, 172.

134 DSM-V ‘e ilişkin tanı kriterlerindeki değişiklikler ve sınıflandırma için bkz. Darrel A.

REGIER/ Emily A. KUHL/ David J. KUPFER, “The DSM-5: Classification and Criteria Changes”, World Psychiatry. 12(2), 2013, s. 92- 98.

46 Örgütü’yle imzalanan ve devletleri de bağlayan anlaşma uyarınca hastane kayıtlarında ICD-11’ e uyulması zorunluluktur.135

Söz konusu zorunluluktan ve başlık altında Türk ceza hukuku uygulamasında sıkça rastlanan akıl hastalıkları ele alınacağından, çalışmada akıl hastalıklarının sınıflandırılması bakımından ICD-11’in sınıflandırılmasının takip edilmesi uygun görülmüştür. Akıl hastalıkları ICD-11’in sınıflandırması çerçevesinde başlıklandırılarak ele alınırken hastalıklarla ilgili açıklama yapılırken DSM-V’ten de yararlanılacaktır.

2. Nörogelişimsel Bozukluklar

Nörogelişimsel bozukluklar, belirli entelektüel, motor, dil ve sosyal işlevlerin edinilmesinde ve yürütülmesinde önemli zorluklar barındıran, gelişimsel dönemde ortaya çıkan davranışsal ve bilişsel bozukluklardır. Gelişimsel dönemde ortaya çıkabilecek şizofreni, bipolar bozukluk gibi birçok zihinsel ve davranışsal bozuklukta davranışsal veya bilişsel bozukluklar tanı için söz konusu olsa da bu grupta yalnızca temel özellikleri nörogelişimsel olan bozukluklar yer almaktadır.136 Nörogelişimsel bozukluklar sıklıkla birlikte ortaya çıkar; örneğin, otizm spektrumu olan bireylerin genelde entelektüel gelişim

135 ÖZTÜRK/ ULUŞAHİN, s. 171- 175.

Uygulamada ICD-11 kodlamasına uyulmasının zorunlu olması söz konusuyken, ICD’nin hastalıkları kodlamada başarılı olamaması sebebiyle uygulamanın zorlaşmasına ilişkin eleştiri için bkz. http://www.sdplatform.com/Dergi/25/Kodlama-Kultursuzlugu-Ornek-1-ICD-10.aspx, (E.t.: 28.05.2021).

136 International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems-11 (ICD-11)

https://icd.who.int/browse11/l-m/en#/http%3a%2f%2fid.who.int%2ficd%2fentity%2f334423054?view=G0(E.t.:

19.03.2021).

47 bozukluğuna sahip olması veya hiperaktivite bozukluğu olan bireylerin de öğrenme zorluğunun özel bir biçimine sahip olması gibi.137 Nörogelişimsel bozukluklar grubunda, ceza hukuku bakımından önem arz eden, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bozukluklar;

zekâ geriliği ve otizm spektrumdur.

Zekâ geriliği, hafif, orta, yüksek düzeyde görülebilen, kişinin öz bakımı, ev ve toplumsal yaşantısı, diğer kişilerle iletişimi, okul veya işle ilgili başarısı gibi işlevlerinin en az iki tanesinde bozukluk ve yetersizlik olarak tanımlanabilir.138 Zekâ geriliği tanısı konan kişiler bulundukları yaştan beklenen şekilde dil becerisi, anlama ve kavrama yeteneğine sahip değillerdir; neden sonuç ilişkisini anlama, planlama yapma, deneyimlerden öğrenme gibi konularda yetersiz kalırlar.139 Yardım olmaksızın olağan yaşam koşullarıyla mücadele edebilme ve toplumsal hayata uyum sağlama hususlarında çeşitli sorunlar yaşamaktadırlar.140

Zekâ geriliği tanısı konmuş kişilerin büyük bir çoğunluğu bu tanıyı hafif şekliyle yaşamaktadır. Zekâ geriliği olan %89’luk bu grupta bulunan kişilerin IQ’su 55-69 arasındadır. Bu kişiler eğitimleriyle yakından ilgilenildiği surette orta eğitim seviyesine

137American Psychiatric Association, Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders Fifth Edition (DSM-V), American Psychiatric Publishing, Washington 2013, s. 31.

138 Celalettin İÇMELİ/ Adnan ÖZÇETİN/ Büşra Bahar ATAOĞLU/ Handan ANKARALI, “Zekâ Geriliği Olan Çocuk ve Ergenlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Özellikleri”, Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, C. 5, S. 2, 2015, s. 13.

139 DSM-V, s. 11.

140 Salih Yaşar ÖZDEN, Adli Psikiyatri, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara 2014, s.

284.

48 kadar gelebilir, komplike olmayan işlerde çalışabilir ve destek alarak sosyal hayatını ve evlilik hayatını sürdürebilirler.

Zekâ geriliği tanısı konmuş kişilerin %10’luk kısmını oluşturan 40-54 arası IQ seviyesinde olan orta zekâ geriliği olan kişiler, daha önce bulundukları bir yerde gezinebilir, gereken destek verildiği zaman meslek edinme konusunda başarılı olabilirler.141

Zekâ geriliklerine ilişkin son iki gruptan biri olan 25- 39 arası IQ’ya sahip ağır derecede zekâ geriliğine sahip olan kişiler bu grubun %3’ünü oluşturmaktadır. Bu kişiler, konuşmayı öğrenebilir, eğitim verildiği müddetçe öz bakımlarını kendileri sağlayacak seviyeye ulaşabilir ve eğer zekâ geriliğiyle eş zamanlı olarak başka bir bozukluk tanısı konmadıysa aile içerisinde, toplumsal hayata uyum sürdürebilirler. Son grup olan 0- 24 arası IQ’ya sahip, grubun %1’ini oluşturan ileri derecede zekâ geriliğine sahip olan

141 Yargıtay’ın, orta derecede zekâ geriliğine sahip olan failler hakkında doğrudan TCK m. 32/1 veya TCK m. 32/2’nin uygulanmasını kabul etmediği sonucuna ulaştıran, akıl hastalığının suçu işlediği sırada failin davranışlarını yönlendirme yeteneği üzerindeki etkisinin saptanması gerektiğine ilişkin karar için bkz. Yargıtay 21. Ceza Dairesi E.

2015/9192, K. 2017/806, T. 20.02.2017:“Sanık müdafiinin 11.04.2013 tarihli celsedeki beyanında, sanıkta zeka geriliği olduğuna dair Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından verilme 17.04.2007 tarihli raporun bulunduğunu, sanığın cezai ehliyeti yönünden rapor alınması gerektiğini beyan etmesi ve dosyada bulunan Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine ait 17.04.2007 tarih ve 729016 protokol numaralı epikriz raporunda, sanıkta davranışta bozulma olmadan orta zeka geriliği bulunduğunun belirtilmesi karşısında, sanığın Adli Tıp Kurumuna sevki sağlanarak, 5237 Sayılı TCK'nın 32. maddesi gereğince üzerine atılı suçları işlediği tarihte fiillerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasına veya bu fiillerle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltacak derecede akıl hastalığının ve cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması…”

49 kişilerin motor-duyu işlevlerinde önemli eksikler söz konusu olduğu için sürekli başkalarından yardım alarak, gözetim altında olmalarına ihtiyaç vardır.142

Otizm spektrum bozukluğu, sosyal etkileşim için kullanılan sözlü olmayan iletişimsel davranışlar ve ilişkileri geliştirme, sürdürme ve anlama becerileri dâhil olmak üzere birçok bağlamda sosyal iletişim ve etkileşimde kalıcı şekilde eksikliklerle karakterize olan bir bozukluktur. Teşhis için sosyal iletişim bozukluğuna ek olarak, tekrarlayan davranışlar ve sınırlı ilgi alanlarının varlığı da gereklidir.143

Yargıtay, zekâ geriliği veya otizm spektrum tanısı bulunan failler hakkında, failin, suçu işlediği anda sahip olduğu akıl hastalığının fiilinin sonuçlarını anlama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği üzerindeki etkisinin somut olay çerçevesinde araştırılması gerektiğini belirtmiştir.144

142 Mustafa AKCAN, Suç İşlemiş Zeka Geriliği Olgularının Sosyodemografik, Klinik ve Suç Nitelikleri Açısından İncelenmesi, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği, Yayımlanmamış Tıpta Uzmanlık Tezi, İstanbul, 2014, s. 9.

143 DSM-V, s. 32.

144Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2015/33090, K. 2017/6973, T. 01.06.2017:“Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporuna göre, suça sürüklenen çocuğa “IQ 64 hafif mental retardasyon” tanısı konulduğunun anlaşılması karşısında, suç tarihi itibariyle TCK'nın 32. maddesi uyarınca “akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı” konusunda CMK'nın 74. maddesine göre gözlem altında tutulup usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği...”

Yargıtay’ın, hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarını işleyen hafif derecede zekâ geriliği teşhisi konmuş kişinin sahip olduğu akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azaldığı ve TCK m. 32/2’nin uygulama alanı bulacağına ilişkin kararı için bkz. Yargıtay 17. Ceza Dairesi E. 2016/13366, K.

2018/3942, T. 26.03.2018:“…hafif derecede zeka geriliği” saptanan ve bu akıl hastalığı sebebiyle işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan

50 Akıl hastalığı sınıflandırmasının bu kısmında yer alan akıl hastalığı olan kişilerin işlediği suçlar arasında, genellikle hırsızlık, mala zarar verme gibi suçlar bulunurken;

devlete karşı suçlar, uyuşturucu suçları, tasarlanarak işlenen suçlar bulunmaz.145

3. Şizofreni veya Diğer Birincil Psikotik Bozukluklar

Şizofreni ve diğer birincil psikotik bozukluklar, kalıcı sanrılar, ısrarcı halüsinasyonlar, dağınık düşünceler, ağır şekilde düzensiz davranışlar gerçeklik testinde önemli bozukluklar ve edilgenlik gibi pozitif semptomlarla ortaya çıkan davranış değişimleriyle karakterizedir. Belirtiler, beklenen kültür ve alt kültür normlarından sapma olarak adlandırılmak için yeterli yoğunluk ve sıklıkta ortaya çıkmalıdır. Bu belirtilerin başka bir ruhsal ve davranışsal bir bozukluğun özelliği olarak ortaya çıkmadığından emin olmak gerekir. Şizofreni, düşünme algısı, kendini deneyimleme, düşünme iradesi,

suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan verilecek cezada 5237 Sayılı TCK'nın 32/2. maddesinde gösterildiği biçimde indirim” .

Yargıtay 14. Ceza Dairesi E. 2016/7082 K. 2016/6738:“Mağdur hakkında düzenlenen Toros Devlet Hastanesinin 11.06.2010 tarihli raporunda atipik otizm ve hafif debilite tanısıyla %55 özürlülük durumu bulunduğunun belirtilmesi, ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 03.06.2015 tarihli raporunda mağdurda hafif derecede mental retardasyon bulunduğu, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğu, atılı suçlar ile ilgili olarak isnat yeteneğinin azaldığı, beyanlarına itibar edilebileceği hususlarının açıkça bildirilmesi, mağdur ve ailesinin anlatımlarından mağdurun aktif olarak cep telefonu kullanabildiğinin ve kendi sosyal çevresinin bulunduğunun anlaşılması karşısında, tam bir vicdani kanaatin oluşması bakımından … Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kuruluna sevk edilerek kendisinde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olup olmadığı, akıl hastalığı veya zayıflığı var ise hekim olmayanlar ile tanıyanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı ve beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği hususlarında rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması….”

www.kazanci.com (E.t.: 27.03.2021).

145 Cemil KUYU, Adli Psikiyatri, Seçkin Yayınları, Ankara 1998, s. 114.

51 duygulanım ve davranış dâhil olmak üzere, birçok zihinsel modeldeki bozukluklarla tanımlanır.146 Kelime olarak zihin yarılması anlamına gelen şizofreni genellikle 30’lu yaşlarda başlayarak, kişinin gerçeklikle bağlarının kopmasına, sosyal ilişkilerinin zarar görmesine ve kendi iç dünyasındaki duyuş, düşünüş ve davranışlarında ciddi bozuklukların olması anlamına gelir.147

Dünyada 21 milyondan fazla kişiyi148 etkileyen şizofreni, öğrenme, öz bakım, çalışma ve başka insanlarla iletişim kurma gibi birçok alanda yetersizliklere sebebiyet vermek suretiyle kişinin eğitim ve iş hayatıyla sosyal hayatında sorunlara yol açabilmektedir.149

146 ICD-11,

https://icd.who.int/browse11/l-m/en#/http%3a%2f%2fid.who.int%2ficd%2fentity%2f334423054?view=G0 (E.t.:

19.03.2021).

147 ÖZTÜRK/ ULUŞAHİN, s. 189, 190.

148 Araştırmalar, toplumlarda bir yılda ortaya çıkan şizofreni vakası sayısının, genel nüfusun %1’ini teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, Asya ve Avrupa’da bu oran %0,85’tir. Bu orana göre, dünyada 6-14 milyon arasında şizofreni hastası bulunduğu sonucuna varılabilir. Bir yıl içerisindeki yeni şizofreni vakalarının genel nüfusa oranıysa %0,4 ila %0,7’dir. Timur DEMİRBAŞ, Kriminoloji, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s. 119.

149 DMS-V’te şizofreni için belirlenen tanı kriterleri:

A. Ayırt edici belirtiler: 1- Sanrılar, 2- Varsanılar, 3- Darmadağın Konuşma 4- İleri derecede dağınık davranış ya da katanoni davranışı 5- Silik belirtiler (duygu ifadesinin azalması gibi). Bunlardan en az ikisinin en az bir ay sürmüş bulunması aranır. İki belirtiden biri ilk üç maddedeki belirtiler arasında olmalıdır.

B. Hastalık başladıktan sonra iş, insan ilişkileri, kendine bakım gibi işlev alanlarından en az birinde hastalık öncesine oranla gerileme olmalıdır.

C. Süre: Hastalık belirtileri en az 6 ay sürmelidir ve bu altı ayın en az bir ayından belirtile A ölçütüne uymalıdır

52 Şizofrenin birden çok sebebi, türü ve tedavisi bulunmaktadır.150 Sebepleri incelendiğinde genetik faktörlerin bu hastalığın oluş nedeni olarak önemli bir konumda olduğu anlaşılmaktadır.151 Fakat, kişinin ailesinin tutumu, duygusal faktörler gibi sosyal etmenlerin etkisinin kalıtımdan daha etkili olduğuna dair araştırmalar da söz konusudur.152

Madde bağımlılığıyla da yakından ilişkili olan şizofreninin153, tedavisinde doğru ilaç kullanımı ve tanı sahibi kişinin yakınlarının da desteğiyle alınan profesyonel yardımla bu tanıya sahip kişilerin bir daha yatılı olarak tedavi görmelerinin oranında fazlasıyla düşüş gözlendiğine ilişkin araştırmalar mevcuttur.154

Toplumda inanışın aksine şizofreni tanısına sahip kişiler aşırı saldırgan ve suç işlemeye meyilli kimseler değillerdir. Fakat risk artışı olduğunu ortaya koyan bazı araştırmalarda istatistikî bakımdan anlamlı olabilecek birtakım sonuçlara ulaşılmıştır. Bu

D ve E ölçütlerine göre şizoaffektif ya da başka bir duygulanım bozukluğu bulunmamalıdır. Belirtiler bir ilaç/madde kullanmaya ya da fiziksel tıbbi bir duruma bağlı olmamalıdır.

F. Hastanın öyküsünde bir otistik yelpaze (spektrum) bozukluğu varsa en az bir ay süre ile sanrıların ve varsanıların bulunması gerekir. Bkz. DSM-V, s. 87 vd.

150 ÖZTÜRK/ ULUŞAHİN, s. 191.

151 Şizofreninin sebepleri kalıtımsal perspektiften incelendiği zaman, hastalığın, kardeşler arasında %11-14 oranında, çift yumurta ikizlerinde %14,7 oranında ve tek yumurta ikizlerinde %85 oranında görülmüştür. Kriton DİNÇMEN, Psikiyatri/ Psikosomatik, Pan Yayıncılık, İstanbul 2005, s. 83.

152 DİNÇMEN, s. 35; DEMİRBAŞ, Kriminoloji, s. 120.

153 Jonathan K. BURNS, “Pathways from Cannabis to Psychosis: A Review of The Evidence”, Frontiers in Psychiatry, C. 4, 2013, s. 1-12.

154 Kim T. MUESER/ Frances DEAVERS/ David Lee PENN/ Jeffrey CASSISI,

“Psychosocial Treatments for Schizophrenia”, Annual Review of Clinical Psycholgy, 9(1), 2013, s. 487.

53 araştırmalardan biri, tanı sahibi kişinin ailesiyle, toplumla olan ilişki ve toplum tarafından damgalanarak yargılanmasının kişinin üzerinde oluşturduğu baskının kişinin saldırgan bir

53 araştırmalardan biri, tanı sahibi kişinin ailesiyle, toplumla olan ilişki ve toplum tarafından damgalanarak yargılanmasının kişinin üzerinde oluşturduğu baskının kişinin saldırgan bir