• Sonuç bulunamadı

1. MİLLİ İKTİSAT MODELİ UYGULAMALARINDA TRABZON (1923-1932) (1923-1932)

1.5. Sanayi ve Üretim

1.5.1. Fabrika ve İmalathaneler (1923-1932)

1.5.2.2. Müskirat Fabrikası

Hacı İzzetzade Hasip ve

Yazıcızade Hafız Temel Kolektif Şirketi

4

Hamamizade ve Nemlizade

Kolektif Şirketi 4

Dahkanzade Fehmi Efendi 4

Dihkanzade Tahsin Zihni Efendi373 4

Kasımzade Biraderler 4

Kürtzade Sabri Efendi 4

Osmandayızade Mehmet Ruhi ve Şeriki 4

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-1928, s. 988

1928 yılında sayıları 13 olarak tespit ettiğimiz fındık fabrikalarının sayısı 1935

yılına gelindiğinde 15’e çıkmıştı.374

1939 yılında ise 6-10 beygir kuvvetinde elektrik motorlarıyla işleyen 14 adet fındık kırma ve ayıklama fabrikası mevcuttu.375

1.5.2.2. Müskirat Fabrikası

Cumhuriyetin ilk yıllarında Trabzon’da bulunan fabrikalardan biri de rakı ve içki üretimi yapan müskirat fabrikasıdır. Semerciler başında bulunan bu fabrikanın 1924 yılı başlarında el değiştirdiği görülmektedir. Zira dönemin gazetelerinde bu konu ile ilgili verilen bir ilanda şu ifadelere yer verilmiştir;

373

Yöre için böylesine önemli bir ürün olan fındığın işlenmesine dair çok sayıda fabrikanın kentte faaliyette olduğu görülmektedir. Bunların en eskilerinden biri olan ve 1889 tarihinde açılan, 1920’lerde hâlâ faaliyette bulunan Fındık Fabrikatörü ve İhracat Tüccarı Dihkanzade Hikmet Zihni Şürekâsı’na ait olan fabrikadır. Fabrika 12 beygirgücündeki bir motorla çalışmakta olup kabuklu fındıkları ayırmak için beş gözlü bir tefrik kalburuna ve fındıkları kırıp iki nüve ayıran fındıkkıran makinelerine sahiptir. Günde 250 çuval fındık işleyen fabrika, İstanbul ve Türkiye’nin her tarafı ile Triyeste, Marsilya ve Hamburg ile ticari faaliyette bulunur ve dünyanın her yerinden sipariş kabul etme kapasitesine sahiptir. Ticari ve İktisadi Trabzon

Rehberi…, s. 17

374 BCA,030.10/65.433.4

375

“Semerciler başında 101 metre ve 10 numaralı nam-ı merkum müskirat fabrikası bu kere tarafımdan devren satılacağından talip olanların mahal-i mezkurede Şıhzade Yusuf Efendiye müracaatları rica olunur.”376

Bu devir işleminin ardından aynı yılın sonlarına doğru Azim Müskirat Fabrikası adı altında üretime geçen fabrika, “sefa” adı altında rakı ve konyak başta olmak üzere içki üretimi yapmaya başlamıştır. Sahibi, Ameli İsmail Fazlı Bey olan fabrikada “sefa” markasıyla rakı üretildiği, dönemin gazetelerindeki ilanlarda da görülmektedir. Fabrika, satışları cazip hale getirmek ve tüketicileri kendi ürününü kullanmaya teşvik için ilginç reklam yöntemleri kullanmış ve dikkat çekmeye çalışmıştır. Bu reklamların birinde şiirsel bir dille tanıtım yapılmıştır:

Bir milleti zengin eden yerli malı almaktır Halis üzüm Sefa’nın lezzetini tatmaktır. Sofra-i bezm-i cihanın azığı oldu Sefa Ehl-i keyfin mergubu oldu Sefa. 377

Satışlarını artırmak maksadıyla şehrin bazı bölgelerinde şubeler açan fabrika, bu şubelerin ve elbette kendi ürünlerinin tanıtımını yapmak amacıyla gazetelere geniş puntolarla reklamlar vermiştir. Adı geçen reklamların biri şu şekildeydi:

“rakı içeceksiniz. Öyle ise Azim Müskirat Fabrikası’nın Meydan şubeleri Saraçzade Remzi, Kaptan Fevzi ve İbrahim Bey Efendiler ticarethanelerine başvurunuz. Hakiki sefa rakısı oralardadır. Fenni mütehassıs imal ediyor, tertibatında üzüm ve anason tahininden başka bir şey yoktur. Çamaşır kazanı vesair mevat kaplarda imal olunan bir takım mahiyeti müstekire rakılardan sakınınız. Taklidinden sakınmak için şişe etiketlerine dikkat olunması rica olunur. Hariçten sipariş kabul ve süratle gönderiliyor. Adres: Trabzon’da Semerciler

Başında Azim Müskirat Fabrikasıdır.”378

Fabrikanın sadece rakı değil aynı zamanda konyak üretip sattığı da gazete ilanlarından anlaşılmaktadır. Zira 1925 tarihinde verilen bir ilanda; “ Sefa konyağının,

ispirto değil martelden kat ve kat yüksek ve nefis olduğu sabit olunmuştur” denilerek

halkın, kalitesiz içkiden uzak durarak Sefa içkilerini tüketmesi tavsiye edilmiştir.379

Yukarıda sözü edilen fabrikalar dışında 1927 yılı itibarıyla Trabzon’da faaliyette bulunan diğer fabrikalar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

376 İstikbal 26 Mayıs 1340

377 İstikbal 25 Teşrin-i Sâni 1340.

378 İstikbal 2 Eylül 1340

379

Tablo 30: 1927 Yılı İtibarıyla Trabzon’da Bulunan Diğer Fabrikalar İsimleri Sahiplerinin İsimleri Tesis Tarihi Kuvve-i cinsleri Beygir

gücü Bir Sene Zarfındaki İstihsalat Yekûnu

Hacı Kadızade Kereste Fabrikası Hacı Kadızade Mahmut Tahsin Efendi Faal Motor 10

Hala tesiste olup

istihsalat miktarı malum değildir. Dokuma İmalathanesi Hacı Hüseyinzade Hamdi Efendi

312 Eldestigahı 0 13000 adet her nevi

dokuma Dakik Fabrikası Velizade Tevfik Efendi 1927 Su Tribünlü

Henüz yeni tesis

edilmiştir. Bir çift taş 24 çuval dakik imal eder.

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-1928, s. 988 1.5.2.3. Balık Yağı Fabrikası

Cumhuriyetin ilk yıllarında özel teşebbüse dayalı milli bir sanayi kurma politikasının son örneklerinden biri de 1931 yılında faaliyete geçen Balık Yağı Fabrikasıdır. Adı geçen fabrikada ana hammadde olarak kullanılan yunus balığı avcılığı, Trabzon’un eski sanatları arasında mühim bir mevki işgal etmektedir. Karadeniz sahilinde en ziyade Sürmene, Rize, Yoroz ve Giresun’un bir kısım mıntıkalarında yaşayan bu sanat, Birinci Dünya Savaşı’ndan evvel 2000 kişilik bir balıkçı kitlesinin geçim kaynağını teşkil ediyordu. Trabzon ve Karadeniz sahilinde iki cins balıktan yağ üretile gelmekteydi. Bunlardan biri yunus balığı diğeri afalina balığıdır.380 Yunus balığının bir tanesi 40-60, afalina 100-500 kilo arasındaydı. Fabrika kurulmadan evvel tutulan bu balıklar, alelade kazanlarda kaynatılarak yağ elde ediliyordu. Geleneksel yöntemlerle elde edilen yağlar hem randıman hem de kalite olarak düşük seviyedeydi. Buna rağmen üretilen yağlar, Birinci Dünya Savaşı’ndan evvel Avrupa piyasalarında alıcı bulabiliyordu. Fakat Savaş sonrasında Japon yağlarının Avrupa piyasalarına girmeye başlaması, Doğu Karadeniz sahilinde üretilen kalitesi düşük yağlara darbe vurmuştur.381

Balık yağı üretiminde yaşanan bu durum, yetkililerinin de gözünden kaçmıyordu. Zira 1929 yılında Âli İktisat Meclisi’nin hazırladığı raporda, yunus balığı avcılığına da değinilmiştir. Burada verilen bilgilerde, yunus balığı avının, yağ elde etmek amacıyla

380 Bir tür yunus balığı cinsi

381

bilhassa Trabzon ve Sürmene sahillerinde382 yapıldığı ve bu havalide 1929 yılı itibarıyla 700’e yakın avcının bulunduğu ifade edilmiştir. Raporun ilerleyen bölümünde yunus balığı avcılığı ve yağ üretimiyle ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:

“Av aleti ve vesaiti tamamen iptidai olduğu gibi, yağ istihsali de, yağın keyfiyetine müessir olacak derecede gayr-ı fenni bir tarzda vuku bulmaktadır. İstihsal, senede 1 milyon kilo miktarında olmakla beraber, avcılığın ve yağ istihsalinin fennileştirilmesi ile suhuletle birkaç misli tezayüt edebilir. Yunus balığı ve hamsi meselesi aynı zamanda ve bir arada mütalaa edilebilir. Yunus balığından yağ istihsalini istihdaf eden fenni tesisatın kurulması halinde hamsinin de tuzlanması ve konserveye ifrağı temin edilebilecektir. Bu metoda geçtiğimiz zaman sahil memleket vasfına uygun yeni ve modern bir istihsal şubesini benimsemiş olacağız”.383

Raporda da ifade edildiği gibi Trabzon’da yunus balığı avcılığı ve yağ üretimi ile geçimini sağlayan insanların sayısı hiç de küçümsenmeyecek derecedeydi. Fakat burada yaşanan temel problem, balık yağı üretiminin iptidai usullerle yapılmasıydı.

Neticede Trabzonlu bazı girişimciler, balık yağı üretimini geliştirmek amacıyla 1931 yılında 10 bin lira sermaye ile Delfin Limitet Şirketi adı altında bir şirket kurup Değirmendere mevkiinde bir fabrika tesis etme yoluna gitmişlerdir. Fabrikanın kuruluş gerekçesi ve aşamaları, şu şekilde gerçekleşmiştir:

“Yunus balıklarından yağ istihsali ve ihracı için ilkin 10 bin lira sermaye ile “Delfin Limited Şirketi” kuruldu. Şirket daha resmen kurulmadan kurulacak fabrikanın alet ve kazanları Avrupa’ya sipariş edilmiş, bir yandan Değirmenderede ki fabrikanın tesisatı ikmal edilerek şirketin teşkilinden bir iki ay sonra faaliyete geçilmiştir. Fabrikadan evvel senede vasati 150.000 kilo olan balık yağı istihsal ve ihracaatı fabrika sayesinde daha birinci sene 460.000 kiloya çıkınca şirket, 1932’de sermayesini 50 bin liraya çıkararak işine genişlik vermiştir.”384

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası tarafından neşredilen eserde de ifade edildiği gibi, balık yağı fabrikası, o güne kadar ilkel yöntemlerle yapılan yağ üretimini makineleştirerek üretim miktarını bir anda birkaç katı seviyesine çıkarmıştır. Bundan istifade eden şirket, gelirini 5 kat yükseltmiş ve yerli sermayenin Trabzon’da giriştiği en büyük hamlelerden biri haline dönüşmüştür.385 Eserde, daha önceleri deniz kıyısında alalade kazanlarda

382

Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle Sürmene ve havalisinde yunus balığı avcılığı çok yaygındı. Zira bu dönemde Sürmene’de civar köyler yunus balığı avcıları bir araya gelerek aralarında bir birlik kurmuşlardır. Bu mukaveleye göre, kazanç eşit taksim edilecek, zarar görenlere diğerleri tarafından yardım yapılacaktır. Satışta ise birbirlerine rekabet etmeyeceklerdir. Kendilerine yardım eden ve balıkları alacak olan Trabzon Balıkyağı Şirketine sair alıcılardan daha iyi fiyat verdiği takdirde satacaklardır. Doğu Gazetesi, 15 İkinci Kanun 1938

383 BCA, 030.01./84.528.1

384 Cumhuriyetin Onuncu Yılında İktisat Meyanında…, s, s. 62-67

385 Eserin devamında, Değirmendere’de kurulan fabrikanın işleyişi hakkında oldukça tafsilatlı bilgiler

eritilen balıklardan %10, azami %15 miktarında yağ elde edildiği ifade edilirken fabrika sayesinde bu rakamın %70-75’e çıktığı belirtilmiş ve şirketin 1931’de balıkçılardan 715.000 kilo Yunus balığı satın aldığı ve bundan 465.000 kilo yağ üretip ve ihraç ettiği, 1932’de 815.000 kilo balık satın alınarak bundan da 580.000 kilo yağ elde edildiği zikredilmiştir. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nın hazırladığı eserde, balıkyağı fabrikasının Trabzon köylüsü için gördüğü işlevlerden biri olan gübre elde edilmesi hususuna değinilerek avcıların, balığı avladıktan hemen sonra içlerini yararak balığın mühim kısmını teşkil eden yağ tabakasını diğer parçalarından ayırdığı ve o parçaları gübre olarak kullanmak üzere tütün ekenlere sattığı belirtilmiştir. Söz konusu eserde verilen bilgilere göre, Rize’den Ordu’ya kadar bütün sahil balıkçıları avladıkları yunus balıklarını, fabrikaya taşıyor, fabrika sayesinde yunus balığı avcılığı gittikçe gelişiyor ve bu iş erbabının kazancı günden güne artıyordu. Eserin ilerleyen bölümünde balıkyağı piyasasının uluslararası boyutu hakkında bilgiler verilmiştir. Buna göre Trabzon’da elde edilen balık yağları, İtalya, Almanya, İngiltere piyasalarında, o piyasaların çoktan beri hakimi bulunan Japon balık yağları ile boy ölçüşüyordu. Fakat Japonlar, açık denizlerde avladıkları bir başka balıktan çıkardıkları yağları Avrupa ve bilhassa Hamburg piyasasına satıyor, ancak onların sattığı yağlar, yunus balığı yağı derecesinde işe yaramıyor ve bundan dolayı Delfin Yağları karşısında daha az para ediyordu. Japonlar gibi Türk yağlarına rakip İngiliz yağları vardı, fakat Trabzon’da üretilen balık yağları İngiliz yağına göre daha iyi ve kaliteliydi. Adı geçen eserde verilen bilgilere göre Trabzon balık yağlarının en büyük müşterisi İtalya, Almanya, İspanya ve Romanya’ydı. Oysa fabrika kurulmadan sadece Romanya ve Yunanistan’a satış yapılıyordu. 386

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nın hazırlattığı eserin son kısmında, fabrikanın 1933 yılı itibarıyla mevcut durumu ve gelecekten beklentiler dile getirilmiştir. Burada verilen bilgilere göre şirketin daimi surette çalışan 8-10 işçisi vardı. Üretimin arttığı

fabrikaya taşınır, tartma işi vagonetlerde yapılır ve balıklar doğruca kesme masasına getirilirdi. Oradan sırasıyla ezilmek, eritilmek ve pişirilmek üzere hususi tertibata haiz buhar kazanlarına aktarılır ve saatte 1.000 kilo yağ tabakasını eriten ve pişiren kazanlar yağ tabakalarını sıvı haline getirir, pişirir ve bundan sonra sıvı yağlar, koca bir süzgeçten geçirilerek süzdürülür ve oradan da borularla fabrika içindeki depolara ve fabrika avlusunda bulunan tanklara aktarılırdı. Eğer yağ tabakalarında posa kalırsa onları denize dökmek için fabrikadan denize bir boru hattı döşenmiş ve yağ konacak fıçıları temizlemek üzere de ayrıca bir tertibat kurulmuştur. Fabrikada yağları eritip pişirmek ve gerekli olan buharı da elde etmek üzere son sistem bir buhar kazanının bulunduğu ifade edilen eserde, buhar kazanından elde edilen güçle fabrikanın makinelerini döndüren 11 beygirlik bir motorun çalıştığı, yakacak olarak da etraftan tedarik edilen odun ve fındıkkabuğunun kullanıldığı belirtilmiştir. Cumhuriyetin Onuncu Yılında İktisat Meyanında…, s. 62-67

günlerde geçici işçi alımı yapılır ve 1000 kişiden fazla işçiye yevmiye dağıtılırdı. Fabrikanın, faaliyete geçmesinin ardından yapılan balıkyağı ihracatı 50 bin liraydı.”387

Görüldüğü gibi 1931 yılında kurulan fabrikayla birlikte geleneksel yöntemlerle yapılan balık yağcılığı tarihe karışmış ve modern usüllere geçilmiştir. Fabrika sayesinde balık yağının üretimi ve kalitesi artırılmış, Avrupa piyasalarında dahi söz sahibi olacak derecede piyasası genişletilmiştir. Bunun sonucu olarak fabrika, 1929 buhranına rağmen üretimi ve sermayesini artırmaya devam etmiştir. Bu itibarla balık yağı üretimi 1932 yılına gelindiğinde kendisine pazar bulmakta zorluk çekmeyen, kârlı bir sanayi koluydu.

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nca hazırlanan eserde de ifade edildiği gibi Trabzon’da yapılan balıkyağcılığının önündeki en büyük rakip, Japon firmalarıydı. Japon balıkyağları kaliteli olduğundan değil, maliyeti düşük olduğu için kolayca alıcı bulabiliyordu. Japonya’da bol kredi ve kuvvetli teşkilatla ilerletilen bu sanayi kolu, Trabzon’da ise nispeten daha zayıf bir sermayenin elinde bulunuyordu. Bütün bunlar üretimin az ve pahalı olmasına sebep oluyordu. Esasen üretim miktarının az olmasının bir diğer sebebi de balıkların avlanma şekliydi. Zira Karadeniz’de yunus balığı iki şekilde avlanmaktaydı. İlki perakende avcılık adı altında tüfekle yapılan, diğeri ise toptan avcılık şeklinde iğrip adında hususi ağlarla yapılan avcılıktı. Bir iğrip sargısında 100-1500 arasında balık avlanırdı. Bir iğripin kullanılabilmesi için 5-6 kayık ve 35 amelenin çalışması gerekirdi. Kıymeti 4-5 bin lira arasında olan bu iğripten 1932 yılı itibarıyla Trabzon’da 11 tane bulunuyordu ve şüphesiz bu sayı yeterli değildi.388 İğriple yapılan avcılığın artırılabilmesi için devletin bu işle uğraşan kişilere ucuz kredi sağlaması gerekiyordu.

1935 yılına gelindiğinde Trabzon’da bulunan Balık Yağı Fabrikası’nın durumu, bu dönemde hazırlanan bazı raporların içeriğine de konu olmuştur. Mesela 1935 yılında Trabzon’la ilgili hazırlanan bir raporda, balıkyağı fabrikasına da değinilerek burada yunus balığının yalnızca derisi ile gövdesi arasındaki yağın çıkarıldığı, yağ alındıktan sonra geri kalan iskelet ve derilerden hiçbir surette faydalanılmadığı belirtilmiştir. Hâlbuki diğer sahil vilayetlerinde balık ve balık iskeletlerinden yapılan unlar, hayvanlara yiyecek, tarlalarda da gübre olarak kullanılmaktaydı. Trabzon gibi suni gübreye oldukça fazla ihtiyaç duyulan ve

387 Cumhuriyetin Onuncu Yılında İktisat Meyanında…, s. 62-67

388

her yıl bunun için külliyetli miktarda para harcanan bir şehirde böylesine bir durum kabul edilemezdi. Raporda öne sürülen görüşe göre, fabrikada israf edilen hamsi ve yunus balığı iskeletlerinden balık unu üretilmeliydi. Bu sayede yalnız Trabzon’un değil bütün Doğu Karadeniz’in gübre ihtiyacı karşılanabilirdi.389

1931 yılında kurulan ve ilk yıllarında Trabzon’un en mühim sanayi kurumlarından biri olan balıkyağı fabrikasında senede (özellikle yunus balığının çok çıktığı zamanlarda) bir milyon kilo kadar balık yağı üretilmekteydi.390

Fakat II Dünya Savaşı yıllarında ülkede yaşanan ekonomik kriz, bu fabrikaya da fazla yaşama şansı vermemiştir. Fabrikanın kapatılmasından birkaç yıl sonra Trabzon yerel basınında çıkan bir haber, bu görüşümüzü doğrular niteliktedir. Zira haberde fabrikanın kapatılış öyküsü şu şekilde ifade edilmiştir:

Bir zamanlar Hopa’dan Samsun’a kadar balık avcılarının yegâne satış müessesesi ve

balıkyağının istihsal edildiği fabrika bu idi. İşlediği müddetçe de yüzlerce aileyi geçindiriyordu. II Cihan Harbinden sonra faaliyetine devam edememiş Turyağ Müessesesine devredilmiştir. Bugün, fabrikanın işlemediğini bilmeyen kimseyi tasavvur edemiyorum. Bacasından senelerdir yükselmeyen dumanını gözlerimiz arıyor, Limana doğru indikçe burnumuza yağ kokusu gelmiyor, balık avcılarının tüfek seslerini

duymuyoruz. Balık av mevsimini de unuttuk artık.391

Haberde de ifade edildiği gibi fabrika, savaş yıllarının getirdiği ekonomik krize fazla dayanamamış ve faaliyetlerine son vermiştir. Fabrikanın kapanma sürecine girdiği günlerde Trabzon’u ziyaret eden bir yazar fabrika ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştır:

“Fındığın haricinde Trabzon, bölgede imal edilen yunus balığı yağını ihraç ediyordu. Ancak bu memeliler, nihayet canlarına kast edildiğini anlamış olacaklar ki, dünyanın bu bölgesini ziyaret etmekten vazgeçmişler ve bu sebeple yunus yağı fabrikası şu anda boş durmaktadır. Hâlbuki yunus balığı yağı Ksenophon döneminden beri üretilmekte ve bilinmekte idi.”392

Yazarın da ifade ettiği gibi balık yağı fabrikası 1939 yılı itibarıyla üretim yapmıyordu. Fabrika idarecileri bu durumun önüne geçip fabrikaya tekrar hayat vermek, makine aksamındaki noksanlıkları giderip, yedek parça tedarik etmek maksadıyla çeşitli defalar girişimlerde bulunmuşlarsa da bu teşebbüslerden olumlu bir netice ortaya çıkmamıştır.393

389 BCA, 030.10/65.433.4

390

Doğu Gazetesi, 18 Şubat 1938

391 Halk, 8 Aralık 1948

392 Ella Maillart, “La Voie Cruelle (Vahşi Yol)”, Çev: Deha Özgen, Trabzon 1989, Ankara: Trabzon İli ve

İlçeleri Eğitim, Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı, 1989,s. 95

393

Trabzon Balık Yağı Fabrikası’nın İkinci Dünya Savaşı yıllarında kapanmasıyla birlikte bu alanda büyük bir boşluk ortaya çıkmıştır. Şehrin ileri gelenleri birçok kez kapatılan fabrikanın yerine onun devamı niteliğinde konserve, salamura,394

gibi ürünleri işleyen bir fabrika kurulması noktasında girişimlerde bulunmuşlarsa da bu isteklerini gerçekleştirememişlerdir.