Meryem BABACAN
KIZIL ADA
Bizanslılar zamanında önceleri Demonisya veya Papadonisya olarak adlandırılan Adalar, daha sonra Prens Adaları adını almıştır. Ayrıca Kızıl Adalar olarak da bilinirler.29
Ḳızıl Adaları geçince hemān
Ṭutar ortalıḡı bir ḳāra ṭumān (873)
Mısır kadısının uygulamalarından rahatsız olan Gülşeni dervişlerinin Yahyâ Efendi’ye gelerek meded umdukları menkabenin anlatıldığı kısımda geçen Kızıl Ada, bir mekân olarak menakıpnamede yer almaktadır.
BOĞAZ
Nereye diyu birisi söyler
Boḡazaṭoḡru işāret eyler
(1260)
Boğaz ve Boğaziçi Yahyâ Efendi Menâkıpnâmesi’nde bir yer adı olarak zikredilmiş herhangi bir tasvire yer verilmemiştir.
KABAKOZ
Şile’de bulunan Kabakoz Köyü de Yahyâ Efendi Menâkıpnâmesi’nde zikredilen yer isimlerinden biridir. Menâkıpnâmeden, Yahyâ Efendi’nin burada bir çiftliğinin olduğunu öğreniyoruz.
Seyr-i ṣaḥra iderek şāh o rūz Gelür ol yire ki dirler Ḳabaḳoz Ḫūb olmaḳla hevāsı o yerü Çiftligi var imiş anda pīrü Südü yoḡurd ile itmek içün ‘īş Anda beslerler imiş kāv ile mīş (1489-1491)
Bu beyitlerin yer aldığı kısımda Yahyâ Efendi ile Kanuni Sultan Süleymân’ın latifeleri yer almaktadır.
KEÇİLİK
İstanbul Boğazı’nın Anadolu Yakası’na doğru yaptığı küçük girintide yer alan Keçilik Koyu, Yahyâ Efendi Menâkıpnâmesinde bir yer adı olarak zikredilmektedir.
Ḳarade izde boḡaz ḳurbında
Leb-i deryā Keçilik nāmında (1093)
Küregi sür ‘atile pes çeker ol
Keçilige yanaşur çīn seḥer ol
(1126)
DİKİLİ BURNU
Aşağıda Yahyâ Efendi’nin define bulduğunun anlatıldığı menkabeye ait olan beyitlere yer verilmiştir. Burada geçen Dikili Burnu, günümüz İstanbul il sınırları dâhilinde olmayıp Kocaeli’ne bağlıdır. Ancak buradan bahsedilirken Dâî’nin menâkıpnâmenin genel anlatım tarzının dışına çıkarak tasvire (menâkıpnâmenin diğer kısımlarına nispetle) geniş yer verdiği görülmektedir.
29 Yer Adları: Adalar, (1994), Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul s. 492.
Vardurur ḳurb-ı Ḳavāḳda bir yer O yire Dikili Burnıdirler
Pes o cānibde olubdur meşhūr Şeyḫ itmişdi o cāyı ma ‘mūr Ḫāneler yapmış idi anda ‘azīz Ḫalḳdan eyler idi anda girīz Kūşe-i vaḥdet idi ol ḫōş cā Leb-i deryā idi ḡāyet ḫōşca
Yoḡ idi āb u hevāda me eli Dilde ḳomazdı ḡumūm u keseli
Biṭṭab‘ mā’il idi ol yire pīr Gūyiyā bāḡ-ı cinān idi o yir (1587-1592)
SONUÇ
İstanbul ve İstanbul’un semtleri dışında menâkıpnâmede Trabzon, Hindistan, Yalova, Kocaeli, Karadeniz, Bafra, Rum, Mısır, Halep ve Şam gibi yer adları da geçmektedir. Bu isimlerin menkabenin konusuyla alakalı olarak bir mekân adı olarak zikredildiği ve herhangi bir tasviri anlatıma yer verildiği görülmemektedir. Menâkıpnâmede geçen İstanbul ve İstanbul semtleri, Yahyâ Efendi bu yerlere bizzat gittiği için menâkpnâmede yer almışlardır. Bir tekke şeyhinin İstanbul’un çeşitli semtlerine (Kavak, Yeniköy, Kabakoz vb.) giderek bu mevkilerde kimi zaman halkla, kimi zaman ehl-i tasavvuf veya devlet ricalinden kimselerle kimi zaman ise yalnız olarak bulunması farklı bir sufi profili çizmesine sebep olmaktadır. Kaynakların30 üzerinde ittifak ettiği herhangi bir tarikatın müntesibi olmayan Yahyâ Efendi’nin bu tavrını XV. ve XVI. yüzyıl tasavvufi düşüncesinin belirgin özelliklerinden biri31 olduğunu söyleyebileceğimiz “zühd” prensibinin farklı değerlendirilmesine bağlayabiliriz. En geniş manasıyla “Allah’ın dışında her şeyden yüz çevirme” olarak tarif edilen zühd prensibi, “dünya nimetlerinden ruhen uzak durma, sevgisini gönle sokmama” anlayışı olarak değerlendirilmeye başlanmış ve bunun doğal neticesi olarak da dünya ehliyle, makam, mevki sahipleriyle yakın münasebetler kurulmuştur.32 Bununla birlikte menâkıpnâmede geçen kimi semtler de Yahyâ Efendi ile doğrudan irtibatlı olmayıp kendisini ziyarete gelenlerin ikamet ettikleri yerler olmaları veya bu kişilerin başlarından geçen bir olayın anlatılması dolayısıyla zikredilen yerlerdir.
Menâkıpnâmelerin çeşitli özelliklerinin yanı sıra bir nakil aracı oldukları göz önünde bulundurulduğunda menkabenin naklinin, içlerinde geçen çeşitli mekân ve mevkilerin, geniş ve ayrıntılı tasvirlerle anlatılmasından daha öncelikli olduğu söylenebilir. Ayrıca menkabe yazarının sanat yeteneği, dünya görüşü ve amacı da bu konuda etkilidir.
Zengin menâkıpnâme edebiyatımız göz önünde bulundurulduğunda bu konuda çok kesin cümleler kurmanın zor olduğunu belirtmekle birlikte Mehmed Dâ ‘î’nin bu eseri ve incelediğimiz diğer menâkıpnâme örnekleri33 bize menâkıpnâmelerde mekân tasvirine hadisenin nakli kadar yer verilmediğini, menkabeyi
30 Babacan, M., (2010), sy. 15.
31 Ayrıntılı bilgi için bkz. Öngören, R., (1999), “XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı’da Tasavvuf Anlayışı”, UluslararasıXV ve XVI. Asırları
Türk Asrı Yapan Değerler Sempozyumu, İstanbul, s. 207-219.
32 Öngören, R., (1999), s.216. 33
Beşiktaşlı Yahyâ Efendi menâkıpnâmesinde edindiğimiz kanaatleri teyid ettiğimiz menâkıpnâmelerden bazıları: Eyyûbî, Menâkıb-ı
Sultan Süleyman (Risâle-i Padişâh-nâme), haz. Mehmet Akkuş,(1991), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s.16-281.; İbrahim
Hâs, Menâkıb-Nâme-i Hasan Ünsî, haz., Mustafa Tatçı, (2002), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s.105-230.; Niyâzî, Mansûr-
Nâme, haz: Mustafa Tatçı, (1994), Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, s.103-240.; Güzel, A., (1999), Kaygusuz Abdal (Alâeddin Gaybî) Menâkıbnâmesi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, s.89-143; Hazini, Cevâhiru’l-ebrâr Min Emvâc-ı Bihâr (Yesevî Menâkıbnâmesi, haz. Cihan Okuyucu, (1995), Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Kayseri, s. 1-
131;184-214;Erdem, M.-Kuzubaş, M. (2007), “Menkıbe-i Sultan Murad (Giriş-Dil İncelemesi-Çeviriyazı Metin) Mahmud Paşa Menkıbesi”, http://turkishstudies.net/Makaleler/2109914794_erdemkuzubas.pdf; Elvan Çelebi, Menâkıbu’l-Kudsiyye Fî Menâsıbi’l-
Ünsiyye Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesinin Menkabevî Tarihi, haz. İsmail E. Erünsal-Ahmet Yaşar Ocak, (1995),Türk Tarih
nakleden kişinin, kimi zaman sınırlı da olsa bazı tasvirler yaptığını ancak bu tasvirlerin genel kaideyi bozacak nitelikte olmadığını göstermiştir.
Kaynakça
Albayrak, Nurettin, (2003), İstanbul: Halk Edebiyatında İstanbul”, TDVİA, C.23, Diyanet Vakfı Neşriyat, İstanbul. Babacan, Meryem, (2010), Menâkıb-ı Yahyâ Efendi Beşiktaşî, (Edisyon-Kritik), İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-
Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Lisans Bitirme Tezi. (Danışman: Prof. Dr. Ömür Ceylan). Bâkî Divanı, (1994), Haz.: Sabahattin Küçük, Türk Dil Kurumu, Ankara.
Beyatlı, Yahyâ Kemal, (2007), “Bir Başka Tepeden”, Kendi Gök Kubbemiz, 28.bs, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul. Cansever, Turgut, (1996), “Şehir”, Cogito, Yapı Kredi Yayınları, sy.8.
Davutoğlu, Ahmet, (1996),”Eksen Şehirler: Medeniyetlerin Kader Göstergeleri”, İzlenim, Mayıs-Haziran Demirkent, Işın, (2001), “İstanbul: 1.Tarih”, TDVİA, C.23, Diyanet Vakfı Neşriyat, İstanbul.
Göçkün, Önder, (1987), Ziya Paşa’nın Hayatı, Eserleri, Edebi Şahsiyeti ve Bütün Şiirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.
İbrahim Hâs, Menâkıb-Nâme-i Hasan Ünsî (2002), haz., Mustafa Tatçı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
İncicyan, Ğ., (1976), XVIII. Asırda İstanbul, (trc. Hrand D. Andreasyan), 2.bs, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul.
Elvan Çelebi, Menâkıbu’l-Kudsiyye Fî Menâsıbi’l-Ünsiyye Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesinin Menkabevî Tarihi,(1995), haz. İsmail E. Erünsal-Ahmet Yaşar Ocak, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Erdem, Mehmet Dursun-Kuzubaş, Muhammet (2007), “Menkıbe-i Sultan Murad (Giriş-Dil İncelemesi-Çeviriyazı Metin) Mahmud Paşa Menkıbesi”,http://turkishstudies.net/Makaleler/2109914794_erdemkuzubas.pdf
Eyyûbî, Menâkıb-ı Sultan Süleyman (Risâle-i Padişâh-nâme), (1991), haz.: Mehmet Akkuş, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Fikret, Tevfik, (1984), Rubab-ı Şikeste, haz. Asım Bezirci, Can Yayınları, İstanbul.
Güzel, Abdurrahman, (1999), Kaygusuz Abdal (Alâeddin Gaybî) Menâkıbnâmesi, Türk Tarih Kurumu, Ankara
Hazini, Cevâhiru’l-ebrâr Min Emvâc-ı Bihâr (Yesevî Menâkıbnâmesi), (1995), haz. Cihan Okuyucu, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Kayseri.
İpekten, Haluk , (1996), Divan Edebiyatında Edebi Muhtiler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. İnalcık, Halil, (2001), “İstanbul: Türk Devri”, TDVİA, C.23, Diyanet Vakfı Neşriyat, İstanbul.
Kısakürek, Necip Fazıl, (1999), Çile, 41.bs, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul.
Kollektif, (1993), Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.1-9, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul. Levend, Agâh Sırrı, (1958), Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul, İstanbul Fetih Derneği-İstanbul
Enstitüsü Yayınları, İstanbul.
Nedim Divanı, (1951), haz.:Abdülbaki Gölpınarlı, İnkılap Yayınları, İstanbul. Nefî Divanı, (1993), haz.:Metin Akkuş, Akçağ, Ankara.
Niyâzî, Mansûr-Nâme (1994), haz: Mustafa Tatçı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul.
Okay, Orhan, (2003), “İstanbul: Yeni Türk Edebiyatında İstanbul”, TDVİA, C.23, Diyanet Vakfı Neşriyat, İstanbul. Öngören, Reşat, (1999), “XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı’da Tasavvuf Anlayışı”, UluslararasıXV ve XVI. Asırları Türk
Asrı Yapan Değerler Sempozyumu, İstanbul.
Özel, Mustafa, (1996), “Cami, Çarşı ve Hamam”, İstikbal Köklerdedir, , İz Yayınları, İstanbul.
Pala, İskender, (Trhsz.), “İstanbul’un Adları”, İstanbul Bir Rüya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü Yayınları, İstanbul.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, (1982), “İstanbul”, c. 5, Dergâh Yayınları, İstanbul. Veli, Orhan, (2001), Bütün Şiirleri, 44. bs, Adam Yayınları, İstanbul.