• Sonuç bulunamadı

Bir Sürgün’de yer alan Fransızca Unsurlar

Perihan KAYA

2.YAKUP KADRİ’NİN “KİRALIK KONAK” VE “BİR SÜRGÜN” ROMANLAR

3. KİRALIK KONAK VE BİR SÜRGÜN ROMANLARINDA YER ALAN FRANSIZCA UNSURLAR

3.2. Bir Sürgün’de yer alan Fransızca Unsurlar

Yakup Kadri, olayları Fransa’da geçen Bir Sürgün adlı romanında ise oldukça fazla yabancı kelime kullanmıştır. Burada kullandığı yabancı kelimeler sebebiyle döneminde bile birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Ancak bu kullanımının roman kahramanı Doktor Hikmet’in yaşadığı kültürel çöküntüyle ilgili karşıtlıkları verebilmek adına yapıldığı söylenmiştir. Doktor Hikmet tam anlamıyla Fransız hayranıdır ve bu Fransız dilini kendi dilinden üstün tutacak bir hayranlık seviyesindedir. Böylesine bir hayranlık abartıyı da

4Çalışmamız romanın şu baskısından yararlanılarak oluşturulmuştur: Karaosmanoğlu, Y. K., (2008), Kiralık Konak, İletişim Yayınları, İstanbul, 217 s.

beraberinde getirir. Yakup Kadri eserinde yalnız kelimelerle yetinmeyip bir hayli Fransızca cümle de kullanmış, roman kahramanlarını zaman zaman Fransızca konuşturmuştur.

Romanda yer alan Fransızca unsurlar şunlardır5: Abajoli (s. 13), abajur (s. 249), absent (s. 79, 80),

abstraction [soyutlama] (s. 162), abstractionculuk (s. 222), Affaire [Dreyfus meselesi] (s. 49), aï, aï [ay, ay]

(s. 88, 89), altrüist [iyiliksever] (s. 275), ambriyoner [tek hücreli] (s. 222), amour [aşk, sevgi] (s. 197),

anakronik [çağa uymayan] (s. 213, 247), anomali [sapıklık, anormallik] (s. 119), antichambre [giriş, bekleme

odası] (s.305), anticlerical [kilisenin egemenliğine karşı] (s. 50), antişambr [giriş, bekleme odası] (s. 238),

antuziyazim [coşkunluk, taşkınlık] (s. 37), apéritif (s. 79, 327), aquarium (s. 88), aquilin [kartal] (s. 193), aristokratik (s. 94), arrondissement [ilçe] (s. 119), art [sanat] (s.316), attouchement [dağlama] (s. 272), attraction [oyalama, ilgi çekme] (s. 144), au revoir [hoşçakal] (s. 77, 155, 158, 302), auto-analiz [özeleştiri]

(s. 167), banliyö [yörekent] (s. 46), boa [boyun kürkü] (s. 255), bohème [entelektüel, marjinal bir alt kültür] (s. 152, 270, 307)), bohème intellectuelle (s.311), bomb [âlem yapma] (s. 101), bon sens [sağduyu] (s.285),

bonsoir [merhaba] (s. 77, 158), bookmaker [Bahis defteri tutan adam, at yarışlarında bahis yazmanı] (s. 184,

232), Bosphore [Boğaziçi] (s. 233), bourgeois [burjuva] (s. 182, 211), burjuva (s. 107, 179), capituler [teslim olmak; uzlaşmak, boyun eğmek] (s. 214), carnassier [etobur] (s. 182), cavité [metinde hasta ciğerdeki oyuk ya da mikrobun tahrip ettiği yer anlamında] (s. 278), chambellan [mabeyinci] (s. 233), chambre garnie [mobilyalı kiralık oda] (s. 130), chansonier [şanson kitabı] (s. 88), clown [soytarı] (s. 152, 172), complication [karışıklık] (s.289), comtesse [kontes] (s. 172, 173), connaisseur [usta, uzman] (s. 144), coupepapiper [kağıt kesici] (s. 169), criterium [ölçüt, kriter] (s. 135), croissant [ay çöreği] (s.310), crue [çıktı] (s.293), déception [düş kırıklıkları] (s. 199), dedikas [ithaf] (s. 154), définition [tanım] (s. 179), delirium tremens [alkolizmin yol açtığı bir hastalık durumu] (s. 190, 191), désillusion [hayal, koruntu] (s. 125), dessinateur humoristique [esprili ressam](s. 225), devanture [vitrin] (s. 143), diagnostik [teşhis] (s. 276), Dr. en Droit [Hukuk doktoru] (s. 110), Dr. en Medecine [Tıp doktoru] (s. 110), draconien [Eski Atinalı yasa koruyucusu Dracan’ ın yasaları gibi sert] (s. 43), ebstret [soyut] (s. 125), egoisma [bencillik](s. 161), egoistçe (s. 46), ekipaj [şatafatlı araba] (s. 87), eklektik [seçmeci] (s. 96), entpent [ne yapacacğını bilemeyerek] (s. 65), épatant [şaşılacak, şaşılası] (s. 227), esprit [espri] (s. 160), etalaj (s. 149), etat major [üst yönetim] (s.319), exotique [başka memleketin özelliklerini taşıyan, yabancı, alışılmamış] (s. 89), exploitation [işletme] (s. 213),

exterritorialité [diplomatik dokunulmazlık] (s. 24), face à main [uzun saplı gözlük] (s. 171), farmason

[mason] (s. 43), feerik [masalsı] (s. 126, 236), fer forgé [dövme demir] (s.308), fetiche [fetiş, aşırı ilgi, saplantı] (s. 211), fétichiste [fetişizme müptela kişi, fetişist] (s. 210), feutre şapka [fötr şapka, keçe şapka] (s. 127), fiksiyon [kurgu, kurmaca] (s. 119), fondan şekerleme (s. 248, 265), fonograf [sesyazar, gramofon ](s. 173), frambuaz [ahududu] (s. 20), fumisterie [aldatmaca, dalavere] (s. 154), futuriste [fütütris, gelecekçi](s. 145), garnie [kiralık mobilyalı ev] (s. 91), geneologi [şecere] (s. 169), getto [bir kentin herhangi bir azınlıkça yerleşilen bölümüne genel olarak verilen ad] (s.319), goblen [bir tür işlenmiş kumaş] (s. 105), grand

seingneur [büyük insan] (s. 233), gravure [ağaç, taş, metal bir levhanın oyularak işlenmesi ile bunun bir

yüzeye basılması tekniği ve bu teknikle yapılmış resim] (s. 60), grotesk [Eski Çağ Roma yapılarında bulunan tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu] (s. 177), grotesque [grotesk] (s. 210), heterogen (s. 169),

histerik (s. 133), Hotel particulier (s. 104, 233), Institut (s.319), idée [fikir, düşünce] (s. 166, 210), industriel

(s. 164), instinct [içgüdü, sezgi] (s. 229), instinet [içgüdü] (s. 228), internist [dahiliyeci](s. 269), jambon (s. 128), jest (s. 136, 154), Jeune Turc [Genç Türkler] (s. 25, 299, 312), jüp [etek, eteklik] (s. 191), kakofoni [ses uyumsuzluğu.] (s. 89), kamlot [işporta malı, tapon mal](s. 88), karikatüral (s. 107), katakomb [yer altı mahzeni, mağara kilisesi](s.319), katastroft [felaket, yıkım] (s. 65), kotlet [pirzola](s.327), kriterium [kriter] (s. 164), kurunu vusta [orta çağ] (s. 26), Le Roi Lear [Kral Lear] (s. 258), lejislatör [yasa koyucu] (s. 229, 308), Les Amants singuliers [acayip âşıkları] (s.289), luxe [lüks] (s. 211), lüstrin [parlak, cilalı] (s. 127),

majüskül [büyük (harf)] (s. 210), manşon [kürk, el kürkü] (s. 199), méchante [kötü, sert] (s.291), melon şapka

(s. 134), merci [sağol] (s.321), merveilleux [harika] (s. 227), messagerie (s. 16), messagerie maritime (s. 22),

metrdotel [şef garson.](s. 31), mizantrop [insandan kaçan] (s. 234), monden [yüksek sosyete yaşamını

seven](s. 171), mondla [çevre] (s. 179), Mongolik [Moğol tipli] (s. 65), monokl [tek göze takılan okuma camı](s. 174) monsieur [bay] (s. 77, 158), monumental [anıtsal, çok büyük] (s. 235), motör (s. 32), muslin [bir tür kumaş türü] (s. 105), mystificateur [mistikleştiren] (s.289), mystique (s.289), nihilist (s. 223),

Nouvelle Héloise (s.290), nüans [ayırtı, fark] (s. 252), oberj [han] (s.286), oberjist [hancı] (s.286), omnibüs

[şehirlerde yolcu taşıyan atlı araba] (s. 113), opinion [düşünce, fikir] (s. 264), optimizma [iyimserlik] (s.120,

5 Çalışmamız romanın şu baskısından yararlanılarak oluşturulmuştur: Karaosmanoğlu, Y. K., (2009), Bir Sürgün, İletişim Yayınları, İstanbul, 328 s.

107), oracle [keramet] (s. 203), otoman [sedir biçiminde kanepe] (s. 101), otomat [robot] (s. 70), palais [palas](s. 122), pardesü (s. 95), pasaport (s. 21), pesimizma [kötümserlik] (s. 39, 181), plastro [gömleğin üzerindeki göğüslük] (s. 48), plastron [erkek giyiminde, gömleğin göğüs tarafının üzerine takılan parça] (s. 175), pleb [halk tabakası, avam] (s. 209), poisse [şansızlık] (s. 224), populaire (s. 92, 210), porche [kapı sunması] (s. 138), portrait [portre] (s. 145, 146, 225), pretorienler [yüksek hakimler sınıfı] (s. 209),

processus [süreç] (s. 217), proletarya [emekçi](s. 180, 209, 312), provocation [takrik](s. 33), Quartier Latin

[Latin bölgesi], (s. 34), raffiné [arıtılmış] (s. 118), raté [başarısız] (s. 182), redingot [resmi bir erkek ceketi] (s. 175), relief [kabartma] (s. 87), rendez-vous [randevu](s. 97, 104, 138, 173), restauration [yenileme] (s. 211), réveille-matin [çalar saat] (s. 260), revolüsyoner [devrimci] (s. 223), revue [dergi] (s. 89), robe de

chambre [sabahlık] (s. 129), romanesk [duygusal, düşçü](s. 160, 303), sabot [tahta papuç] (s. 224), sadique

[sadistçe] (s. 232), Satyre [Yunan mitolojisindeki yarısı insan yarısı keçi ve cinsel güdüleri güçlü yarı tanrıların adı] (s. 196), sentimental [duygusal] (s. 223, 250), septizma [kuşkuculuk] (s. 231), service (s.314),

siluet (s. 94), snob [hoppa] (s. 179, 275, 307), snobisma [züppelik] (s. 159), soiréé [gece toplantısı](s. 178), sonnet [sone] (s. 17), sou [metelik] (s. 194), sous-main (s. 79), spirituel [nüktedan] (s. 275), strüktür [yapı] (s.

166), surprise (s.292), şansoniye (s. 89), şezlong (s. 27, 321), şimendifer [tren] (s. 49), şop [büyük bira bardağı] (s. 13), tabldot (s. 31), teatral (s. 154), Téte de Turc [herkesin olur olmaz kızdığı kimse, şamar oğlanı] (s. 159), tortikoli [boyun tutulması ](s. 174), Tour Eiffel [Eyfel kulesi] (s. 235), tragedya (s. 126),

tragique [üzülme] (s.298), trapeze [yamuk] (s. 182), tricher [hile yapmak] (s.284), tröst [güven] (s. 215), truc

[hüner] (s. 210), tuyau [tiyo, sağlam haber] (s. 184), unité [bir olma] (s. 226), utopie [düşülke] (s. 26), ürn [eski zaman kavanozu] (s. 229), valet [uşak] (s. 105), vantilâtör (s. 28), veranda [camlı taraça] (s. 123),

vestibül [giriş, hol] (s. 23, 151, 248, 301), Vieux Turc [Yaşlı Türkler] (s. 25)

Romadan yer Fransızca cümleler şunlardır:

Ah, Mais mon pauvre Monsieur [Ah, amma zavallı Bayım] (s. 110) Ah, mon Dieu, mon Dieu [Ah, Tanrım, Tanrım] (s. 190)

Au revoir, cher collégue! [Görüşmek üzere sevgili meslektaşım] (s. 272) -Bonsoir docteur. [İyi akşamlar doktor]

-Bonsoir Mademoiselle… [İyi akşamlar Bayan] (s. 245)

Bonsoir Mamʼzelle, bonsoir Monsieur. Ungentil petit coin; voulez-vous? (s. 249) İyi akşamlar Bayan, iyi

akşamlar bayım. Size layık değil ama şöyle bir köşemiz var ister misiniz?

Bonsoir quand meme. [İyi akşamlar gene de] (s. 258) Cʼest ça; cʼest ça… [bekle; bekle…](s. 141)

Cʼest Güberte qui va poser. [Gilberte poz verecek.] (s. 227) Chére madame [Sevgili madam] (s. 175)

Comme je sais que vous êtes bon, aimant et tendre, vous payé de la même monnaire. [Sizin iyi, şefkatli

ve sevgi dolu olduğunuzu bildiğimden, size aynı şekilde davranacağım ben de.] (s.284)

-Croyez-moi chére; cous avez une mine splendide...

-Madame, permettez-moi de vous dire que vous êtes dʼune élégance inouie, insense… -Tougours plein dʼesprit…

-Avec vos afçons délicieuses de dire… -Etiez-vous â la premiére de Bernstein? -Cʼétait vraiment merveilleux!...

-Oou, cette année la mode est aux chapeaux immenses gigantesques… -II a un teuf teuf de quarante chevaux.

- Que dites-vous? Et, pourquoi faire?

[-İnanın bana canım ışıl ışıl görünüyorsunuz….

-Hanımefendi, görülmemiş, beklenmedik bir zerafete sahip olduğunuzu söylememe izin veriniz… -Her zaman nüktelisiniz.

-Ne tatlı biçimde söylüyorsunuz… -Bernstein’in ilk gösterisini izlediniz mi? -Gerçekten olağanüstüydü!

-Evet bu yıl dev gibi şapkalar moda… -Kırk beygir gücünde bir otomobil var.

- Ne diyorsunuz? Ama ne yapmak için?] (s. 173, 174)

De quoi écrire. [Yazı levazımı getiriniz] (s. 79)

Et pourquoi done [o da niçin] (s. 250) Faismoi du mal [Acıt beni!] (s. 195)

Je suis tout â fait nature [Tamamıyla doğalım] (s.285)

Je suis une brave fille et sage comme une image [benim neyimi kıskanacaksınız] (s. 252) Jʼen ai assez, vous savez! [Bıktım artık, biliyormusunuz?] (s. 271)

Laissez donc cet air dʼenterrement. [Şu cenazedeymiş halini bıraksanıza] (s. 253) Liberté, Liberté chérie [özgürlük, sevgili özgürlük] (s. 210)

Mais cʼest énorme; cʼest eruel. Ne trouvezvous pas? [Aman bu korkunç; acımasız. Siz de öyle

bulmuyormusunuz?] (s. 173)

Mais, mais, mon bon Monsieur. [Fakat fakat benim iyi yürekli bayım.] (s. 50)

Moi, je suis tout â fait nature! [Ben tümüyle doğalım.] (s.284)

Mon Lieu, mon Dieu, la vie est lâ. Simple et tranquille… [Tanrım, Tanrım, hayat işte orda/Basit ve

sakin...] (s.288)

Mon mari est dans Lʼadministration [Kocam yöneticilik yaşamına atılıyor.] (s. 49) Mon rêve familier. [Benim alışılmış rüyam.] (s.206)

Nous irons â Paris, tous les deux /... tous les deux. [Paris’e gideceğiz, her ikimizde / … her ikimizde.] (s.

153)

On ne badine pas avee I’amour. [Aşkla şaka olmaz.] (s. 284, 285)

O toi gui j’eusses aimée, o toi quel le savais. [Ey sen ki sevmiştim seni, ey sen ki bilirdin bunu.] (s.) On veut vous coller Arlette! [Size Arlette’i yamamak istiyorlar.] (s.305)

Peperé Loubet sentait lʼaïl [Lonbet Dede sarmaşık kokuyordu.] (s. 88, 89)

Pourquoi cette lampe à demi morte, M’éblouit-elle de clarté

……….

………. qui sonne? ………. personne! O solitude, O pauvreté!...

[Neden bu yarı yarıya ölgün lamba/ışığıyla gözümü almakta./…………./………..kapıyı kim çalıyor?/………… kimse!/Ey yalnızlık, ey.] (s.206)

prince chartmant [masallardaki yakışıklı prens] (s. 193)

Saisisant tablean de meurs exotiques [yabancı törelerden çarpıcı bir tablosu] (s. 88) St-elle brune ou blonde? Je l’ignore. [Sarışın mı kumral mı bilmiyorum.] (s.206) Vous étes méchant. [Çok kötüsünüz] (s. 254)

Vous faites le lâche ou le tricheur. [Ya alçakça ya da hilekarca davranıyorsunuz.] (s.284) Vous serez payé de la même monnaie. [Size de aynı şekilde davranacağım.] (s.285) Zut alors [Hay Allah kahretsin] (s. 22)

Görüldüğü gibi bir hayli Fransızca kelime ve cümlenin kullanıldığı romanda, dikkati çeken bir diğer kullanım ise Türkçe kelimelerle Fransızca kelimeleri birleştirerek karışık dilli kelime veya kelime grupları oluşturulmasıdır:

exposer de etmiyor [sergi de açmıyor] (s. 145) jurnal yazmak için (s.313)

kit addetmiyorum (s. 247)

mentorluk hizmeti [yol gösterici hizmet] (s. 168) plagia-cı [taklikçi, eser hırsızı] (s. 153)

prezante edeyim (s. 97) redingot-lu (s. 127, 175) teatral tavırlar (s. 136)

yüksek monde [ yüksesk sosyete] (s. 168)

4. SONUÇ

Yakup Kadri aldığı Fransızca eğitim sayesinde Fransız şair ve yazarlarını yakından takip etme imkanı bulmuş, döneminin birçok yazarında olduğu gibi o da bir Fransız edebiyatı hayranı olarak bu edebiyatın etkisinde yazarlığa adım atmıştır.

İlk romanı olan Kiralık Konak’tan başlayarak o dönemdeki Batı özentisinin boyutunu adeta gülünçlüğünü göstermek için roman kişilerine abartılı olarak fazlaca Fransızca kelime ve hatta cümle kullandırmış ve bu özentinin derecesini gösterebilmek adına, diyebiliriz ki bu özentinin seviyesini dilde

kullandığı Fransızca kelime hatta cümlelerin çokluğu ile anlatmaya çalışmıştır. Ne kadar çok Fransızca kelime ve cümle kullanılmışsa o derecede özentinin var olduğunu gösterme çabası içine girmiştir. Yoksa dilde sadeleşme taraftarı olan ve konuşma dilinin yazı dili haline gelmesini savunan yazarlarımızdan olan Yakup Kadri’nin bu derece Fransızca kelime hatta cümle kullanması başka türlü izah edilemez. Ancak burada şunu inkar edemeyiz ki Batı özentisinin derecesini dile yüklediği Fransızca kelime ve cümlelerle anlatmağa çalışırken aslında Yakup Kadri metinlerinin anlaşılırlığını zora sokmuştur.

İlk bölümü hariç diğer bölümleri yurt dışında özellikle Paris’te geçen Bir Sürgün’de ise Fransızca kelimeler ve ifadeler hat safhaya ulaşmıştır. Zira romanda herkes Fransızca konuştuğuna göre bütün söylenen şeylerin ya sırf Fransızca ya da sırf Türkçe nakledilmesi gerekirken Türkçe metnin içine Fransızca kelime ve cümleler serpiştirilmiştir. Bu konuda birçok eleştiriye maruz kalan Yakup Kadri konuyla ilgili olarak kendisine yazılan yabancı bir okurunun mektubuna yazdığı cevap mektubunda şöyle bir savunma yapar: “Bir

Sürgün’e bazı Fransızca konuşmalar katmam Türk okurlarımla eleştirmecilerim gibi sizi de hayrete

düşürmüştür. Beni buna mecbur eden Parislinin kendine özgü ve arada bir argo’ya kaçan şivesini Türkçeye çeviremeyişimdir. Şayet, çevirseydim, bana öyle geliyor ki Paris’in ve hele Quirtier Latin’in havasını veremeyecektim. Nitekim Leon Tolsyoi Harf ve Sulh şaheserinin baş taraflarında Petersburg kibarlarını kendi aralarında bile zaman zaman Fransızca konuşturmasaydı, o şehrin ve şehirdeki aristokratik salonların ne kadar kozmopolit bir karakter taşıdığını anlayabilir miydik?” Yalnız, Yakup Kari’nin burada göz ardı etti şey, Fransızca bilmeyenlerin eserin bazı bölümlerini anlamada zorlanacak olmalarıdır.

Kaynakça

Aktaş, Şerif, (1987), Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara. Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, (2008), Kiralık Konak, İletişim Yayınları, İstanbul.

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, (2009), Bir Sürgün, İletişim Yayınları, İstanbul.