• Sonuç bulunamadı

Edirne’den Ayrılarak Edirne Dışında Vefat Etmiş Şâirler 1 Muhtârî (ö 16 yy.)

Uğurtan YAPIC

2. Edirneli Gülşenî Şâirler

2.3. Edirne’den Ayrılarak Edirne Dışında Vefat Etmiş Şâirler 1 Muhtârî (ö 16 yy.)

2.3.1.a. Hayatı ve Kişiliği: Edirne’de dünyaya gelen Muhtârî, Edirneli şâir Emrî (ö. 983/1574-76)’nin

kardeşidir. Gülşeniyye tarikatında aktif bir derviş olup olmadığı belli değildir.

2.3.1.b. Edebî Şahsiyeti ve Şiiri: Kaynaklarda şiiri ve sanatı konusunda bilgi yok denecek kadar azdır.

Muhtârî’den bahseden tezkireciler Âşık Çelebi ve Gelibolulu Âli, onun belagat ve fesahat konusunda mahir olduğunu belirtmekle yetinerek şu beyitlerini örnek göstermişlerdir.

Hiddetle kalb-i yâr katî âhenîndür Nerm iden anı âh ile sûz-ı enîndür Gâh câna od urub gehî teskîn-i sûz iden Ol la‘l-i âb-dâr u ruh-ı âteşîndür46

2.3.2. Sâlikî (ö. 16. yy.)

2.3.2.a. Hayatı ve Şahsiyeti: Edirne’de doğan Sâlikî, şâirliğinin yanı sıra pehlivan, kemankeş ve

hanende olup asıl adı Ahmed’dir. Edirne Muradiyesi’nde na’t-hanlık yapmıştır. Galata azapları arasına da katılmış olan şâir, daha sonra Mısır’a gidip İbrahim Gülşenî’ye intisap etmiştir. Şaraba ve güzele düşkün olan Sâlikî’nin laubali ve kavgacı bir yapıya sahip olduğu bilinmektedir.47 Mısır’da vefat eden şâirin ölüm tarihi ise tam olarak bilinmemektedir.

2.3.2.b. Edebî Şahsiyeti ve Şiiri: Kaynaklarda, Sâlikî’nin şiiri hakkındaki bilgi yok denecek kadar azdır.

Ahdî, onun hanendeliğini şâirliğinden üstün bulmakta ve “pür-garâ’ib” diye vasıflandırdığı şiirlerinden şu beyitleri örnek vermektedir:

Ey kaşı yâ murg-ı dil uçmağa kûyundan yana Tîr-i müjgânun yiter her lahza bâl ü per ana Bilmez yolunı varmağa ol Ka‘be-i cânun

Her yana dönüp turduğı bu kıble-nümânun 48

2.3.3 Muhyî (ö. 1013/1604)

2.3.3.a. Hayatı ve Şahsiyeti: Ailesinin Şirazlı olması sebebiyle “Acem Muhyî” diye de tanınan

Muhyî’nin asıl adı Muhammed olup 935/1529 yılında Edirne’de dünyaya gelmiştir. Sekiz-on yaşlarında iken bir Nakşibendî şeyhinin yanına evlatlık olarak verilen Muhyî, şeyhinin oğluyla birlikte Edirne Bayezid Medresesi’nde tahsil görmüştür. 953/1546 tarihinde İstanbul’da bulunan şâir, Ebussuud Efendi ile Gülşenî

43 Adıgüzel, N., (2008), s. 70.

44 İnce, A., (2005), Tezkiretü’ş-Şu‘arâ Sâlim Efendi, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, s. 206. 45 Şimşek, S., (2008), s. 75.

46 Âşık Çelebi, (1971), s. 120a; İsen, M., (1994), s. 326.

47 Âşık Çelebi, (1971), s. 148a-148b; Kafzâde Fâ’izî, Zübdetü’l-Eş‘âr, Nuruosmaniye Ktp., No: 3723, s. 60b. 48 Solmaz, S., (2005), s. 358.

şeyhi Muhyiddin Karamanî’nin sohbetlerine dâhil olmuş, Kanunî’ye yazdığı kasidelerini Kapıağası Haydar Ağa aracılığıyla sultana ulaştırmış, Haydar Ağa’nın evinde yapılan bir toplantıda Zâtî, Sehâbî ve Şemsi Paşa ile tanışmıştır. 1552 yılında ağabeyinin defterdarlık görevinde bulunduğu Mısır’a gidip Şeyh Ahmed Hayâli’ye intisap etmiştir. Seyr ü sülûkunu tamamlayıp iki yıl kadar İstanbul ve Edirne’de kaldıktan sonra Kahire’ye dönüp Gülşenî Dergâhı’nda türbedarlık yapmış ve muhtemelen orada 1013/1604 tarihinde vefat etmiştir. 49

Tezkireler, Muhyî’nin garip ilimlere sahip olduğunu, tarikata intisap etmeden önce laubali bir kişiliğe sahip bulunduğunu ve bu yüzden delilikle suçlandığını bildirmektedirler.50

2.3.3.b. Edebî Şahsiyeti ve Şiiri: Tezkirelerde Muhyî’nin edebî yönü ve şiiri hakkındaki malumat fazla

değildir. Şâirin bu yönünden bahseden tek tezkire yazarı Ahdî, onun şiire yatkın olduğunu, muvahhidâne ve şâirâne şiirler söyleyen şâirin nazım ve nesir olarak kaleme aldığı rindâne eserleri olduğunu kaydetmekte ve şu beytini örnek olarak vermektedir:

Muhyiyâ mâ şod-îm zinde be-mey Ve mine’l-mâ’i külli şey‘in hayy51

Muhyî’nin, Türkçeden başka Arapça ve Farsça şiirleri de vardır. Bu üç dili konuşan milletlerin anlaşmalarını sağlamak maksadıyla “Bâlibîlen” adını verdiği bir dil icad etmiş olan Muhyî, son derece velud bir zat olup kendi ifadesiyle 200 eser kaleme almıştır. Bu eserlerden 40 tanesi günümüze ulaşabilmiştir. Eserlerin 37 tanesi Mısır Hidiviyye Kütüphanesi’ndeki bir mecmuada kayıtlı olup 4 eseri de Türkiye kütüphanelerinde bulunmaktadır. Hidiviyye mecmuasındaki eserler şunlardır: Nefhatü’l- Esrâr, Kavâ’id-i

Bâlibîlen, Ahlâk-ı Kirâm, Dîvân, Hüde’l-Haremeyn, Tefsîr-i Sûretü’l-Kadr, Kitâb-ı Me’âb, Kitâb-ı Hakku’l- Yakîn, Risâle fi’l-Akâ’id, Füyûzu’l-Velî, Risâle-i mâ Beyne’l-‘İşâ’eyn, Silsiletü’l-‘Işk, Şerh-i Hadîs-i Cibrîl, Keşf-i Şehrü’l-Îmân ve Sırru Usturlâbi’l-İhsân, Şerh-i Hadîs-i Erba‘în, Ahlâk-ı Kerîm, Hüsn ü Dil, Elfiyye, Kalb-i Hakîkatü’l-Hakâ’ik, Risâle-i Şemsiyye, Îcâd-ı Esmâ’, Nazîre-i Dîvân-ı Hâce Süleymân, Gazâlenâme

(manzum), Gazâlenâme (mensur), Muhtasar ‘İlm-i Mevcûdât, Mukatta‘ât, Risâle-i Vâkı‘a, Risâle-i

Mu‘ammeyât, Risâle-i ‘Arz-ı Hâl, Şerh-i Müstezâd-ı Muhyî, Risâle fi Esmâ’illâhi’l-Hüsnâ, Nefehât-ı Misk-i ‘Anberî, Tahmîsât, Tercî‘-i Bend, Lugaz ve Murabba‘ât. Bu mecmuadaki Dîvân’da yalnızca gazeller yer

almakta olup klasik bir divanı oluşturan diğer bölümler mecmuanın farklı yerlerinde bulunmaktadır. Bu dağınık halde bulunan manzumeler, bir araya getirildiğinde üç dilde şiir söyleyen Muhyî’nin şiirlerinin büyük bir divan oluşturacak kadar fazla olduğu görülür. Muhyî’nin Türkiye kütüphanelerindeki eserleri ise Bünyâd-

ı Şi‘r-i Ârif (Risâle-i Kâfiye, İÜ Ktp., TY No: 1906), Menâkıb-ı İbrâhîm Gülşenî, Reşehât-ı Muhyî (Yapı ve

Kredi Bankası, Sermet Çifter Ktp, No: 302) ve Gül-i Sad-berg (Beyazıt Devlet Ktp., No: 1231/1, 1234)’dir.52

2.3.4. Kâmî (ö. 1136/1724)

2.3.4.a. Hayatı ve Şahsiyeti: 1059/1649 yılında Edirne’nin Hacı Hallâc Mahallesi’nde dünyaya gelen

Kâmî’nin asıl adı Mehmed’dir. İbrahim Gülşenî’nin oğludur.53

Edirneli Mevlevî şâir Neşâtî (ö. 1085/1674)’den edebiyat ve Farsça dersleri alan Kâmî, La‘lî Fenâyî Efendi’ye intisap ederek Gülşeniyye tarikatına girmiştir. Öğrenimini İstanbul’da tamamlayarak Süleymaniye müderrisliği ve Bağdat kadılığı gibi önemli vazifelerde bulunmuştur Birçok yerde müderrislik ve kadılık yapan şâirin son görevi 1136/1724 yılında Mekke mollalığı olmuştur.54

Derin Arapça bilgisiyle ün salmıştır.55 Şâir ve bilgin olmanın yanı sıra hat sanatına da vâkıf olan Kâmî’nin Gülşeniyye tarikatına intisap ettiği Dîvân’ındaki;

Ey olan ser-mest-i bezm-i âstân-ı Gülşenî ‘Ayn-ı ‘irfân-ı şerî‘atdir nişân-ı Gülşenî

matlaıyla başlayan manzumesinden de anlaşılmaktadır.56

Mehmed Kâmî Efendi, 1136/1724 yılında Rumelihisarı’na yakın evinde sıtma hastalığından vefat etmiş ve Karaca Ahmed Türbesi karşısına defnedilmiştir. 57

49 Şimşek, S., (2008), s. 354-56; Canım, R., (1995), s. 232-33. 50 İsen, M., (1994), s. 325; Solmaz, S., (2005), s. 529-30. 51 Solmaz, S., (2005), s. 530.

52 Yazıcı, T., (2006), “Muhyî-i Gülşenî”, İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.XXXI, s. 80-81. 53 Erdem, S., (1994), s. 206; Abdülkadiroğlu, A., (1999), Nuhbetü’l-Âsâr li Zeyl-i Zübdetü’l-Eş‘âr, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi

Yayınları, s. 349; Fatîn, (1271), Hatîmetü’l- Eş‘âr, s. 351;Çapan, P., (2005). 54 Canım, R., (1995), s. 361.

55 Babinger, F., (1982), Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, Çeviren: C. Üçok, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, s. 281. 56 Kâmî, Dîvân, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY. 485, s. 8a.

2.3.4.b. Edebî Şahsiyeti ve Şiiri: Tezkireciler, Kâmî’nin şiiri ve sanatını beğenerek onu övmüşlerdir.

Devrinde büyük şöhret kazanan şâirin gazel, lugaz ve sade bir Türkçe ile yazdığı mesnevileriyle Lâle Devri’nin zevk ve eğlence hayatını şiirlerinde yansıttığı söylenebilir. İlâhî aşkı terennüm eden âşıkâne gazeller yazmakla beraber, Nâbî’den etkilenerek hikemî gazeller de kaleme almıştır. Müretteb bir

Dîvân(Millet Ktp., AE Tarih 373,374, İÜ Ktp, TY No: 485, 551)’ı ve tezkirelerin bildirdiğine göre Fetevâ-yı Kâ’idiyye, Salât-ı Me‘sûdî, Riyâzü’l-Kâsımîn, Mehâmmü’l-En‘âm, Mehâmmü’l- Fukahâ, Metâlib-i Sâ’ire, Tuhfetü’z-Zevrâ ve Behçetü’n-Na‘mâ (İÜ Ktp., TY. No: 2888) ve Fîrûz-nâme adlı eserleri vardır. Kâmî’nin

bu eserlerden başka Sultan III. Ahmed’in hastalıktan şifa bulması üzerine yazdığı Sıhhat-nâme isimli bir eseri, namazla ilgili Nefîsetü’l-Uhreviyye’si, Âsaf-nâme’si, ve Huz-mâ-safâ ve Tabakât-ı Hanefiyye (Kayseri Raşid Efendi Ktp., No: 972) adını taşıyan eserleri vardır.58

2.4. Nerede Vefat Ettiği Kesin Olarak Bilinmeyen Şâirler