• Sonuç bulunamadı

1. SEMBOL HAKKINDA GENEL BİLGİ

5.5. Sembol Diliyle Renklerin Dünyası

5.5.1. Kara/Siyah

Genel olarak dünya mitolojilerinde ve dolayısıyla mitolojik tesirlerle oluşan anlatılarda kara/siyah rengin olumsuz içerikler taşıdığı görülmektedir.

Kerem ile Aslı hikâyesinde de kara/siyah renk olumsuz anlamlarıyla öne çıkmaktadır. Hikâyede sıklıkla kullanılan bu renk; isimlerde, mecazlı ifade ve deyimler ile yas tutmayla ilgili sözlerde karşımıza çıkmaktadır.

S1’de Aslı doğduğunda derviş ona Kara Sultan adını verir. Y2’de Aslı’nın adı - dervişin ad vermesi belirtilmez- Kara Sultan’dır. Bu varyantta Kerem, rüyada Kara Sultan elinden bade içtiğini görmüştür. Kerem’in Kara Sultan elinden bade içmesi, bahtının karalığına yani vuslatının olmayacağına da delalet etmektedir ki Kerem bu varyantta Aslı’ya kavuşamadığı gibi kara rengin simgelediği ölümle de yüzleşmiştir.

Türkmen ve Horasan varyantlarında Keşiş’in adı Kara Melik, Azerbaycan varyantında ise Kara Keşiş’tir. Keşiş’in adını niteleyen “kara” sıfatı, yapacağı türlü kötülüklere işaret etmektedir.

S1 varyantında Kerem kara sevdaya düştüğünü belirtmektedir. “Kara sevda”, Kerem’in visalsiz aşkının ve trajik sonunun genel ifadesidir. Birçok varyantta Kerem,

“kara bahtım, kara bağrım” ifadelerini kullanmıştır. Türkmen varyantında “Şum başıma

kara saldı” (Tulu, 2009: 130) dizesinde Kerem, talihinin gittikçe kötüleştiğini, çaresiz

bir derde düştüğünü vurgulamaktadır.

Y2 varyantında Kerem Aslı’ya “Dertli Kerem ider kareler giyme” (Karabacak, 1970: 123) diyerek kara giymenin ayrılığa veya çeşitli olumsuzluklara sebep olacağını söylemek istemektedir.

Y1 varyantında Kerem, Erzurum’dan çıktıktan sonra yolunu şaşırınca üzüntüyle bir şiir söyler ve “Ak alnıma kara yazı yazıldı” (Duymaz, 2001: 267) diyerek hayatındaki değişimlere ak-kara renklerinin zıtlığıyla bir gönderme yapar. Zengin bir padişahın oğluyken fakir bir gurbetçiye dönüşen Kerem, mutlu ve tasasız bir yaşamı, mutsuz ve çaresiz bir yolculuğa dönüştürmüştür. Çünkü geçmişin sayfalarındaki beyazlık, visalsiz sevdanın ve gelecekteki trajik sonun karanlığında kaybolmaya başlamıştır. Y1 varyantındaki bir şiirde kara ile al renk birlikte kullanılmıştır:

“Kerem Dedem hem deliyim hem uslı

Yüregim yaslıdır şu göñlüm paslı Aslımdan ayrıldım yaslıyım yaslı

Ben kara giyeyim al siziñ olsun” (Duymaz, 2001: 261). Şiirin geneline

bakıldığında kara rengin yasa işaret ettiği görülmektedir. Kerem’in yas tutmasının nedeni ise sevdiğinden ayrı olmasıdır.

Azerbaycan varyantındaki bir şiirinde Kerem, Keşiş’i kara dumana benzetmiştir. Bu benzetmede kara kötülükleri, duman da engeli simgelemektedir ki Keşiş’in yaptığı hile ve kötülükler, Kerem’in Aslı’ya kavuşmasını engellemiştir. Bu varyantta Kerem, sevdiğinin mezarı başında yedi yıl bekleyen bir kızla söyleşir. Kızın söylediği,

“Karalar giymişim, yastadır başım,

Kudretten çekilmiş karadır kaşım, Ne babam ölmüştür ne de kardeşim,

Yar aşkına dolanırım mezarı” (Öztürk, 2014: 252) şiirde kara rengin yasla

ilişkilendirildiği görülmektedir. Yine kızın kendi için söylediği “karadır kaşım” ifadesi de Anadolu kızlarının bir görüntüsünü çizmektedir.

Y1 ve Y2 varyantlarında Karadağ, Kerem’e yol vermez ve Kerem’in inkisar etmesi neticesinde dağ yanmaya başlar. Kerem, zor durumda kaldığı birçok dağı türküler ya da Hızır (a.s) yardımıyla geçerken en çok Karadağ’da sıkıntı çekmiş ve bu dağa beddua etmiştir. Karadağ, adeta adındaki “kara” sıfatının etkisiyle kahramana yol

vermemiş, bu nedenle rengin yüklediği olumsuz anlamların sembolik ifadesi olmuştur. Karadağ, Kerem’e yol vermeyince Kerem’in siyah gözleri kanlı yaşlarla dolmuştur. Hikâyede siyah renk pek kullanılmamakla birlikte Kerem’in gözlerini, Aslı’nın saçlarını tasvir ederken bu rengin kullanıldığı görülmektedir.

Azerbaycan varyantında Aslı, Kerem’in küllerini kara bir mendile koymuştur. Kara külleri saran kara mendil, kara bahtın somutlaşmış halidir.

Dünya mitolojilerinde ve simgeciliğinde kara renk genel olarak ezeli karanlık, ölüm karanlığı, boşluk, üzüntü, yıkım, büyü, kötülük, karmaşa, şeytan ve ölümle ilgili mitlerdeki tanrılar gibi olumsuz pek çok şeyi ifade etmede kullanılmıştır.

Türkler; kuzey tarafında bulunan yerleri (şehir, ırmak, göl vs.) veya toplulukları adlandırmak, şiddet ve gücü vurgulamak, iyilik karşısındaki kötü ilkeleri belirtmek, yas ve ölüm gibi hayattaki üzüntüleri ifade etmek amacıyla kara rengi kullanmışlardır (Çoruhlu, 2012: 209).

Kara renk, Türklerde halk tabakasına mensup insanlar için de kullanılmıştır. Halk tabakasından olanlara “karabudun/avam” denildiği gibi “kara kul, karavaş veya karabaş” deyimleri de köleler için kullanılmıştır (Genç, 2009: 47). Halk tabakasından olanlara veya kölelere “kara” ile başlayan sıfatlar verilmesi, toprağın rengi olan karanın göğü temsil eden hakan veya hükümdarların renklerinden ayırt edilmesi içindir. Çünkü yer ve gök karşıtlığı gibi halk ve Tanrı kutuyla ülkeyi yöneten hakanın da farklı renklerle ifade edilmesi gerekmektedir.

Altaylar, en ağır ve elemli felaketlerin, salgın hastalıkların vs. “karatös” diye adlandırdıkları Erlik’le ilgili olduğunu düşünürler. Erlik’in, kurban vermeye mecbur etmek amacıyla, topluluğun başına çeşitli felaketler getirdiğine, yine kurban sunulmazsa insanları öldüreceğine inanılır. Erlik’in ve yaşadığı yerin tasvirinde de kara renk hâkimdir. Büyük kara ruh sayılan Erlik’in gözleri ve kaşları kömür gibi karadır. Erlik küreksiz kara kayıkta gezer, yağız ata biner ve yer altı diyarında kara çamurdan yapılmış sarayda oturur (İnan, 1998: 404-407). Yer altının kara ruhu olan Erlik, kara renkle birlikte birçok olumsuzluğu simgelemektedir. Türkler, yeraltını olduğu gibi yeryüzünü de kara renkle nitelemişlerdir.

Çok eski devirlerden itibaren Türkler, yer ve toprağı belirtmek için “kara” sözcüğünü kullanmışlardır. Kutadgu Bilig’te geçen “Nice saray ve köşkün olsun. Ölüm

2014: 334) cümlelerinde “kara-yer” ifadesinin toprak için kullanıldığı görülmektedir. “Kara-yer” ifadesiyle aynı zamanda ölüm de kastedilmektedir.

Toprağa “kara” denilmesinden de anlaşılacağı gibi bu renk, yoğunluğu ve katılığı bildirmektedir. İçine kapalı, eskiye bağlı, bunalımlı kimselerin de genellikle kara rengi sevdikleri gözlemlenmiştir. Bununla birlikte tek tanrıcı dinlerin üçünde de din törenlerinde giyilen giysilerde, kimi başlıklarda, üstlüklerde veya ayakkabılarda genellikle kara renk kullanılmaktadır. Karanın olumsuz bir renk olmasına karşın din çevrelerince benimsenmesi kökeni çok derinlerde olan inanç alışkanlıklarındadır (Eyüboğlu, 1987: 126).

12. yüzyılda yaşamış olan İranlı vaiz ve âlim Abdülcelil el-Kazvinî’nin yazdığı Kitabü’n-Nakz adlı eserde peygamberin sancak renkleri ve bunları nasıl paylaştırdığıyla ilgili şöyle bir bilgi bulunmaktadır: “Peygamber Siyah’ı Abbas’a verdi. Yeşil’i Osman b.

Affan’a verdi. Melikler ve sultanlar onu takip ettiler. Beyazı ise Sa’d İbn Abbâ-de-i Ensârî’ye vermiş iken, Mekke’nin fethedildiği gün geri aldı ve Emîrü’l-Mü’minîn’e

(yani Hazreti Ali’ye) verdi.” (Genç, 2009: 31-32). Bu bilgiden anlaşılacağı üzere siyah,

yeşil ve beyaz, Peygamber’in savaşta kullandığı sancakların renkleridir. Dolayısıyla İslâmi gelenek içerisinde bulunan din veya tarikat temsilcilerinin siyah renk kullanmalarında Peygamber’in sancak renklerinin izleri olduğu söylenebilir.

Kara rengin uğursuzluğu simgelediği “kara gün, kara ağızlı, kara haber, kara büyü vs.” gibi sözlerde görülmektedir. Kara renk, çirkinliği ve sevimsizliği simgelemesinin yanında kaba gücü ve bundan dolayı yiğitliği de belirtmektedir. Birçok kahramanın adının başına “kara” lakabının getirilmesi esmerlikle ilgili olabileceği gibi güç ve yiğitlikle de alakalıdır (Hançerlioğlu, 2013: 240). Dede Korkut hikâyelerinde geçen Kara Budak, Kara Çöğür, Karacık Çoban, Kara Göne, Kara Tüken Melike Dundar gibi isimler, Oğuz yiğitlerinin kahramanlığını ve gücünü simgelemek; Kara Tekür, Kara Aslan Melik isimleri de düşmanların hem gücünü hem de kötü olduklarını vurgulamak için kullanılmıştır.

Dede Korkut hikâyelerinde kara renk, oldukça fazla kullanılmıştır. “Kara çadır, kara keçe, kara, koç, kara/yağız at, kara elbiseli kâfir, kara çelik, kara baş vs.” gibi çeşitli ifadelerde kara rengin birçok sembolik anlama gelecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Hikâyelerde “kara dağlar” ifadesi toprak için kullanılmıştır. Türklerin çok eski dönemlerinde dahi toprak ve yer için kullandıkları bu ifadenin Dede Korkut’ta dağlar için de kullanıldığı görülmektedir.

Kara renk, genel olarak olumsuz anlamlar taşımakla birlikte kahramanlık ve gücün simgelenmesinde olumlu bir niteliğe bürünmektedir.