• Sonuç bulunamadı

1. SEMBOL HAKKINDA GENEL BİLGİ

4.1. Bireyleşim Süreci

4.1.2. Erginlenme/Sınavlar Dünyası

4.1.2.2. Gölge Arketipi

Yaratılışı gereği her insan, aydınlık ve karanlık yönlere sahiptir. Doğduğu aile ve kültür ortamı, yaşamı boyunca edindiği bilgiler, tecrübelerle vs. insanların içindeki yön belirginleşir. Ancak bir diğer yön asla kaybolmaz; o bilinçaltının derinliklerinde yaşamaya devam eder ve koşullara göre yeniden ortaya çıkıp kişinin istikametini değiştirebilir. İnsanın içinde bulunan öfke, nefret, kıskançlık, hırs vs. gibi olumsuz duygular bilinçaltının karanlık yanını yani “Gölge”yi meydana getirir. Kişi, her insanın içinde var olan bu duygulardan kaçmak veya olumsuz duygularını bastırmak yerine bu

unsurları kabul edip onlarla yüzleşirse sahip olduğu yeni enerjiyle kendi bütünlüğüne ulaşır ve erginlenme sürecini başarıyla tamamlamış olur.

Uzun ve zorlu bireyleşme sürecinde, bireyin öncelikle tanışması gereken arketipsel öge “Gölge”dir. Çünkü “Gölge, bilince en yakın ve en az tehlikeli figür

olduğu için, bilinç dışının çözümlenmesinde ilk söz konusu olan kişilik unsurunu

oluşturur.” (Jung, 2013b: 136). Jung, Gölge’yi kişiliğin daha düşük düzeydeki parçası

olarak ifade eder. Gölge, seçilmiş bilinçlilikle başa çıkamadığı için, bilinç dışında karşıtlık yaratmaya çalışan tüm bireysel ve ortak ruhsal ögelerden oluşur (Jung, 2013b: 13). Bilinç dışındaki karşıtlıklar tanındıkça, gölgenin rahatsız edici etkisi azalmaya başlar.

Jung’a göre bilinçaltı bir kompleks olan Gölge, bilinç ve benliğin karşıtıdır. İstenmeyen, kabul edilmeyen ya da bastırılan tüm kişisel özellikler Gölge’yi oluşturmaktadır. Dolayısıyla Gölge, egonun başkalarından saklamak istediği, ruhu ile ilgili utanç duyduğu; alt, uygarlaşmamış ve hayvani nitelikleri barındırır. Egonun nefisle özdeşleşmesi ise onu şişirir ve tehlikeli hale getirir (Ukray, 2014: 262-263). Bu nedenle kişi, başkalarından saklamak istediklerini kendinden saklamamalı ve kendi varlığına bir bütün halinde bakmayı öğrenebilmek için Gölge’siyle karşılaşmalıdır.

Gölge, sadece olumsuz nitelikleri barındıran bir figür değildir. Gölge, aynı zamanda “farklı yapıdaki bir arka plana işaret eden olumlu yönler ve bağlantılar da

sergiler bazen. Değersiz bir kabuk altında anlamlı içerikler gizliyordur sanki.” (Jung,

2013b: 135). Gölge her daim ışığı izler. Dolayısıyla Gölge’nin varlığı ve yakınlığı ışığa bağlıdır. Kendi ışığını büyüten ve yükseklere çıkarmayı başarabilen insan, Gölgesi’ni de aydınlatabilir. Karanlık, ışık olmadığı için karanlıktır çünkü. Onu ortaya çıkarıp, onunla bütünleşmedikçe Gölge, karanlıkta kalmaya devam edecektir. Bu yüzden Gölge’nin tarafını bireyin kendisi belirlemektedir.

Gölge’yi tanıyıp tanımamak insanın elindedir. Ancak Gölge, tanınmazsa ya da görmezden gelinirse farkında olmadan, üzerine yansıtılan kişisel bir düşman yaratılmış olur. Sorumluluklar, kötülükler ve hatalar hep o kişiye yönelmeye başlar ama insan, başkasına yansıttığı bu olumsuzlukları kendi üzerine almadıkça Gölge’sini daha güçlü bir hale getirir (Jung, 2013a: 265). Ruhsal bütünlüğün sağlanabilmesi için Gölge’nin bilinç tarafından tanınıp anlaşılması gerekmektedir. Benlik, karanlık gücünün kendi ruhsal bütünlüğünün bir parçası ve gereği olduğunu kabul ederse Gölge’nin “ilkel” gücünden yararlanır ve tanıdığı nitelikler sayesinde bu güce olumlu bir yön verebilir

(Gökeri, 1979: 19). Gölge’nin gücü olumlu bir şekilde değerlendirilmezse Gölge, ruhsal bütünlük karşısında önemli bir tehdit haline gelir.

Gölge’nin simgesel ifadeleri, kişisel bilinçaltında meydana gelen rüya ve hayallerde ortaya çıkar. Rüyalarda görülen ürkütücü hayvanlar, hırsızlar, korsanlar, haydutlar vs. Gölge’yi simgeleyebilir (Gökeri, 1979: 20). Bilincin yeterince değerlendirmediği eğilimli ve bağımlı düşünceler, bilinç etkisinin bütünüyle yok olduğu uyku durumunda ortaya çıkar. Dolayısıyla uyanık durumda değer verilmeyen, iyi tanınmayan, yani bilinçaltında kalan tüm ögeler, simgesel bir kılığa bürünerek düşlerde belirir (Jung, 2013a: 180-181). İnsan, rüyasında ejderha gibi ürkütücü bir hayvan ya da şiddetle uzak durduğu bir karakterin eylemini görüyorsa bu, onun günlük yaşamında bilinçaltında tutmayı yeğlediği karanlık yanının açığa çıkarılması anlamına gelmektedir. Gölge, kimi zaman rüyalar, kimi zaman olağanüstü yolculuklarda mücadele edilecek unsurlar, kimi zamansa olumsuz duyguların yansıtıldığı insanlar aracılığıyla kendini gösterir. Ancak tüm bu simgesel göstergelerin temelinde kişinin/kahramanın bilinç dışı ögelerle, kendi benliğinin diğer yarısıyla uzlaşması, bu ilkel gücün farkına vararak o gücü bilince aktarması yer almaktadır. Yolculuk, “kendini bilmek” için yapıldığından yollar, kahramanı benliğin kara devleriyle karşılaşmak zorunda bırakır. Bunları alt eden kahramanın ödülü, ruhsal bütünlüğe ulaşarak hayatında korkacak ya da kaçmasını gerektirecek durumları, kendi lehine dönüştürmüş olmasıdır.

4.1.2.2.1. Kerem ile Aslı Hikâyesinde Gölge Arketipi

Gölge, bireylerin bilinç düzeyine çıkaramadıkları ya da çıkarmak istemedikleri olumsuz duyguların bütünüdür. Yüzeye çıkmayan duyguları bastırma, yok sayma ya da onlardan kaçma yoluyla kişi Gölgesi’nden uzaklaşmak istese de yaşamı boyunca onunla karşılaşmak ve mücadele etmek zorunda kalacaktır. Bu nedenle Gölge’den kaçmak yerine onunla yüzleşmeyi tercih edenler, içsel dengelerini kurarak bilinçle uzlaşma mükafatını alacaklardır.

Halk hikâyelerinde kahramanların olumsuz yönleriyle öne çıkan kişilerle karşılaşmaları, onların çıktığı yolculukta kendilerini karşıt yönleriyle tanımalarına imkân veren unsurlardır. Bu kişilikler iyi tanındığında kahraman, kendini de daha iyi tanıma ve bilinç dışının karanlık yanlarını aydınlatma fırsatı bulacaktır.

Gölge, bireysel veya toplumsal düzlemde kahramanın karşısına çıkabilir. Ancak “Gölge arketipi, bireyleşim sürecinde ilerleyen kahramanın, önce kendisini engelleyen

kara güçlerle daha sonra bu güçlerin toplumdaki görüntüleriyle mücadele ederek

olgunlaşmasına yardımcı olur.” (Şimşek-Şenocak, 2009: 118). Kerem ile Aslı

hikâyesinde Kerem; hem Keşiş, Keşiş’in karısı, Manuk vs. gibi bireylerle hem de Uzunahmet Köyü’ndekiler, kendisini sınamak isteyen çeşitli kişilerle maddi ve manevi anlamda mücadele etmiştir.

Keşiş, kızını vermek istemeyen bir birey/baba rolünde olduğu gibi din farkını bahane ederek kaçan ve Müslümanlara kız vermek istemeyen Hristiyan/Ermeni toplumunun temsilcisidir. Bu nedenle Kerem, âşık olmasının yanı sıra, Keşiş düzleminde, din farkını öne süren bir toplumun düşünceleriyle mücadele eden ve dini- sosyal misyonu olan bir kahramandır.

Kerem ile Aslı hikâyesinde Keşiş ve karısı, bütün varyantlarda gölgenin kişisel düzlemdeki temsilcileri olarak görülmektedir. Ancak bunların bazı varyantlarda adları da belirtilmektedir. S1, S2, S3, S4, Y1, Y2 varyantlarında Gölge, “Keşiş” ve “Keşiş’in karısı veya Aslı’nın annesi” adlandırmalarıyla yer alırken Horasan ve Türkmen varyantlarında bu isimler Kara Melik ve Meryem (Keşiş’in karısı); Azerbaycan varyantında Kara Keşiş ve karısı; Y3’te ise Keşiş Yahud, Keşiş’in karısı ve onların yanında Manuk (Keşiş’in kardeşi) şeklinde yer almaktadır.

Gölge arketipi olarak değerlendirebildiğimiz kişilerin kötü ve olumsuz yanları hemen hemen tüm varyantlarda ortak olaylarla karşımıza çıkmaktadır. Bunlar, Keşiş’in Aslı’yı Kerem’den uzun yıllar boyunca kaçırması, Keşiş’in Kerem’i bazı varyantlarda hapse (zindana) attırması ile Keşiş veya karısının Kerem’in sonunu getirecek olan sihirli bir elbise yaptırmaları etrafında şekillenen olaylardan meydana gelmektedir.

Keşiş’in kızını Kerem’e nişanladıktan sonra farklı dinde olmayı bahane ederek sözünden cayması ve ailesini alıp kaçması onun olumsuz yönlerinin ilk göstergesidir. S1, S2, S3 varyantlarında Şah’ın karısı, elma yedikten sonra doğacak çocukları birbirleriyle evlendirecekleri konusunda Keşiş’in karısından söz almıştır. Y1, Y3 ve Azerbaycan varyantlarında Şah ve Keşiş, çocukları olduğu takdirde birbirleriyle evlendirecekleri konusunda birbirlerine söz vermişlerdir. S3, Horasan ve Türkmen varyantlarında Keşiş, kızını Kerem ile nişanladıktan sonra kaçmaya karar vermiştir.

S4’te Keşiş, kızını Kerem’e vermemek için Aslı’ya sihirli bir elbise yaptırmış ve düğmeleri çözebilirse Kerem’e kızını vereceğini söylemiştir. Kerem sihirli düğmeleri açamamıştır. Ancak bunun Keşiş’in bir oyunu olduğu düşünülmüş ve Şah, zorla da olsa

Aslı’yı oğluna alacağını söylemiştir. Bunun üzerine Keşiş, Aslı’ya Kerem’den uzaklaşması için bir sihir daha yaparak kaçmaya karar vermiştir.

Tüm bu olaylarda göze çarpan ilk husus, kimi varyantlarda dervişin uyarısına, kimi varyantlarda kendi aralarında sözleşmelerine rağmen Keşiş ve karısının kızları Aslı’yı Kerem’e verme konusunda sözlerinde durmadıklarıdır. Keşiş ve karısı sözlerinde durmadıkları gibi Kerem ile karşılaştıkları her yerde ondan kaçmaya devam etmişler ve Kerem’i büyük zorluklar içinde bırakmışlardır.

Türkmen ve Horasan varyantlarında Kara Melik bir çobana Kerem’i öldürtmek ister. Çoban, Kerem’e vurur ancak onun Ziyad Han’ın olduğunu öğrenince Kerem’den af diler. Kerem, çobanı affetmekle kalmayıp ona verdiği mektupla çobanın memleketine dönmesini sağlar.

Türkmen ve Horasan varyantlarında Meryem rüyasında, Kerem’in bir mağarada olduğunu görür. Kerem’i öldürmesi ve başını getirmesi için Horasan varyantında Azrak adlı birine, Türkmen varyantında da bir polis şefine para verirler. Azrak, Aslı’nın da kendisine para vermesine rağmen yine kötülük duygusuna yenik düşüp Kerem’i öldürmeye gider ancak Kerem onun ne maksatla geldiğini söyleyince Kerem’in Hak âşığı olduğunu anlayarak ondan af diler ve Kerem’e yardım etmek için gece vakti Kerem ile birlikte Aslı’nın evinin kapısına işaret koyar. Meryem, işaretin Kerem’e ait olduğunu anlayarak birkaç kapıyı daha işaretler ve Kerem’in şaşırmasına neden olur.

Türkmen varyantında ise Kerem’i öldürmeye giden polis şefine Aslı, değerli bir eşya (boyunluk) verir. Böylece polis şefi Kerem’i öldürmekten vazgeçerek Aslı’nın evini bulması için kapıya işaret koymak suretiyle Kerem’e yardım eder. Ancak Meryem bu işaretleri fark eder ve seksen kapıya daha aynı işareti koyarak Kerem’i yanıltır.

Türkmen ve Horasan varyantlarının sonunda Meryem, Aslı’nın gerdek odasındaki testilere su yerine neft yağı doldurur ve sihirli elbise sonucu yanacağını bildiği Kerem’in tek kurtuluş yolunun da kapanmasına neden olur. Ayrıca bu varyantlarda Aslı da Kerem’le görüştüğü anlaşıldığı vakitlerde anne ve babasından dayak yemiş ve Kerem’den uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

S1, S2, S3, Y1, Y2, Y3 varyantlarında Aslı’nın annesi Kerem’in dişlerini çektikten sonra Kerem, ağzını silmek için çıkardığı mendilden tanınır ve Aslı, annesine babasını çağırmasını söyler. Ancak Kerem’in dua etmesiyle Aslı da Kerem’e âşık olur. Daha sonra Kerem, Aslı’nın evinin yakınlarında türkü söylerken yakalanır ve zindana atılır (S1, S3, Y1, Y2) ya da hâkim karşısına çıkarılır (S2, Y3, Azerbaycan varyantı).

Y1, Y2, Y3 varyantlarında Kerem’in ölüm kararının çıkması için Keşiş’in hâkime para verdiği de görülmektedir.

Y3 varyantında Keşiş’in Aslı’yı Kerem’den saklamasına ve daha sonra kaçmaya teşvik eden kişi Manuk’tur. Manuk, cadı elbisesi giyerek Keşiş ve karısını zindandan kurtarır, onların yerine Kerem’i ve Kerem’e yardım eden Osman Ağa’yı zincire vurarak Aslı’yı kaçırır. Kerem ile Aslı Kars’ta bir araya gelip Kars Paşası’nın yardımıyla evlenmek üzere memleketlerine doğru yola çıktıklarında, onların bulunduğu tahtırevana bir maymun koymak suretiyle Aslı’yı yine Manuk kaçırmıştır.

Kerem’in ölmesini arzulayan Keşiş; S1, S2, S3, Y1, Y2, Y3 ve Azerbaycan varyantlarının sonunda diktirdiği sihirli elbise yoluyla Kerem’in murada erememesine ve bu acıyla yanıp kül olmasına neden olmuştur. Üstelik kül olan sadece Kerem olmamış, kavuşmayla sonlanan Y1, Horasan ve Türkmen varyantlarının dışında Kerem’in ateşiyle Aslı da yanıp kül olmuştur.

Gölge’nin kişisel düzlemdeki temsilcileri olan Keşiş ve karısının S1, S2, S4, Y1 ve Y3 varyantlarındaki sonları belirsizdir. Bu varyantlardaki hikâyeler âşıkların yanmasıyla (Y1 dışında) son bulmaktadır. Ancak diğer varyantlarda bu kişiler, yaptıkları kötülüklerin bedelini acı sonlarıyla ödemişlerdir.

S3’te âşıkların yanmasına neden olduğu anlaşılan Keşiş’e Bey: “Piç katıra

mısın, kırk satıra mısın?” (Güneş, 1974: 5) diye sorar. Keşiş, kırk satırı tercih etse de

Bey onu katıra bağlatarak öldürtür. Ancak bu varyantta Keşiş’in karısının sonu belli değildir. Y2’de Halep Paşası, Keşiş ve karısını türlü eziyetlerle öldürtür. Horasan ve Türkmen varyantlarında Kara Melik ve Meryem yakılarak cezalandırılırken Azerbaycan varyantında Keşiş ve karısının boynu vurdurulmuştur.

Âşıkların yanmaları, manevi bir arınmanın eşliğinde, ruhların en saf haliyle Hak katına yükselmesini sağlamıştır. Ancak âşıklara yapılan kötülükler de cezasız kalmamıştır. Hikâyede yer alan bu kötü kişilerin öldürülmesi ile karanlık güçler de cezalandırılarak yok edilmek istenmiştir.