• Sonuç bulunamadı

1. SEMBOL HAKKINDA GENEL BİLGİ

5.1. Varlığa Bürünmenin İlk Evresi/Doğum ve Ad Alma ile İlgili Semboller

5.1.3. Elma ve Ayva

Halk hikâyelerinin çoğunda yer alan elma motifinin kökenleri kadim metinlere kadar uzanmaktadır. Kutsal metinlerden halk anlatılarına doğru gelişen süreçte elmaya çeşitli sembolik anlamlar yüklenmiştir.

Halk hikâyelerinde özellikle çocuk sahibi olma hususuyla yer alan elma motifi, Kerem ile Aslı hikâyesinde de bu özelliğiyle öne çıkmaktadır.

Hikâyenin S1, Y1, Y2 ve Y3 varyantlarında bir ihtiyar/dervişin verdiği elmanın yenmesi sonucunda çocuk sahibi olunmuştur. S1 varyantında pazarda ihtiyar bir pir-i faniden alınan elma fidanı yedi yıl boyunca meyve vermemiş; şahın karısı bu duruma üzülürken bahçeye gelen ihtiyar, elmanın meyve verdiğini müjdeleyerek bu elmayı keşişin karısıyla bölüşüp yemelerinin ardından birinin oğlu diğerinin kızı olacağını ve bu çocukları birbirleriyle evlendirmeleri gerektiğini söylemiştir. Fidanın yedi yıl sonra elma vermesi ve bunu ihtiyar/pir-i fani/dervişin haber vermesi, elmanın farklı sembollerle bütün içinde verildiğini göstermektedir. Formülistik bir sayı olan yedi, bütünlük ve tamamlanmayı ifade etmektedir. Fidan yedi yıl boyunca sabırlı bir bekleyişin ve bu süreçte şahın karısının da nefsini olgunlaştırmasının ve kanaatkâr olmasının neticesinde zürriyetin devamını sağlayacak olan elmayı sunmuştur. Y2 varyantında da ihtiyar bir dervişten alınan elma fidanının uzun süre meyve vermeyişinin

ardından, elmayı veren dervişin şahın karısının rüyasına girerek fidanın meyve verdiğini söylemesi ve bu elmanın yenmesi sonunda çocuk sahibi olunmuştur.

Y1 ve Y3 varyantlarında şah, derviş misali gurbete/seyahate çıkmış ve bu yolculuk sırasında bir dervişin kendisine verdiği elmayı hanımıyla bölüşüp yedikten sonra çocuk sahibi olmuştur. “Elmanın iki yarısını yiyerek bütünlüğe ulaşmaya çalışan

karı ve koca; aklın, tecrübenin ve sağduyunun sesine de kulak vermiş olur. Çünkü elmanın iki yarısı aslında birbirinin aynısıdır ve bir araya gelince bir bütünü temsil etmektedir. Bu iki benzer parça, karı ve kocayı, bütün bir elma ise aileyi aynı zamanda aşkı, sevgiyi, mutluluğu, paylaşmayı ve bilgiyi sembolize etmektedir. Elmanın bütünü veya parçaları kimi zaman da birbirini çeşitli yönlerden tamamlayan padişah ve veziri arasında paylaştırılır. Padişahla aynı kaderi, şansızlığı yaşayan vezirin de çocuk sahibi olması için elmayı yemesi şarttır. Çünkü çocuğu olmayan kişi eksik ve yarımdır. Elmayı veya elmanın bir parçasını yiyerek eksik yanını tamamlayacaktır. Çocuğun varlığı ile

bütünlük sağlanacak; eve sevgi, huzur, saadet ve mutluluk gelecektir.” (Çetindağ Süme,

2015a: 4). Bu bakımdan hikâyede elmanın tek bir kişi tarafından değil de paylaşılarak yenmesi, başta bütünlük olmak üzere sembolik açıdan birçok unsura işaret etmektedir.

Rüyada görülen elma, her zaman yararlı ve iyi bir şey olarak değerlendirilmiştir. Bu, rüyayı görenin doğuracağı iyi huylu bir erkek çocuğa ya da kadının kocasına işaret etmektedir. Elmanın güzel kokusu, kocası sayesinde kadına uhrevi ve dünyevi gıdanın nasip olacağını ifade etmektedir. Belirli bir sayıda görülen elma ise aynı sayıdaki gümüş parayı ya da belirli bir zaman dilimini gösterebilmektedir (Schimmel, 2005: 80). Kerem ile Aslı hikâyesinde gerek dervişin gerekse fidanların verdiği elma tektir. Bu elma da paylaşılarak yenmiştir.

Elma yendikten sonra evlatların dünyaya gelişi mitolojik düşüncede hayat ağacı ile ilgilidir. Bu bağlamda elma fidanının yaratıcı bir işleve sahip olduğu görülmektedir. Kahramanların sıradan bir biçimde değil de bir ağacın meyvesi yendikten sonra dünyaya gelmesi, onların özel bir misyonlarının olacağının da işaretidir. Hikâye boyunca çeşitli sınavlardan geçen kahramanlar, Hakk’ın onlara kutsal bir elle sunduğu elma sayesinde farklı yeteneklere ve güçlü bir iradeye sahip olacaklardır.

Zürriyetin sembolü olan elma; mitolojik öykülerin yanı sıra destan, masal, halk hikâyesi gibi çeşitli türlerde de bu sembolik anlamıyla kullanılmıştır. Manas destanında hatunu kısır olan Yakup Han, onun bu halinden şikâyet etmektedir. Yakup Han’ın, “Bu

yerleri ziyaret etmiyor, elmalı yerlerde yuvarlanmıyor, kutlu pınarlar yanında

gecelemiyor.” (İnan, 2006: 168) sözlerinden elmalı yerlerin çocuk sahibi olmaya uygun,

kutlu yerlerden olduğuna inanıldığı anlaşılmaktadır.

Ana rahminin simgesel özelliği zamanla içi oyuk ağaçlara aktarılmış, bu sebeple ağacın kadın gibi doğurganlığına olan inanç gelişmeye başlamıştır. Özellikle elma ağacının meyvesini yemekle hamile kalma motifinin masal, destan ve halk hikâyelerinde çok yaygın olması, ağacın doğurganlık görevini yerine getirmesi ile alakalıdır (Bayat, 2012: 38). Ağacın doğurganlık özelliği, elma ile çocuğu olmayan kadına aktarılmakta ve böylece elmayı yiyen kadın, ağaç gibi üretken hale gelmektedir.

Elmanın yenmesi ile padişah/şah çocuk sahibi olduğu gibi bazı anlatmalarda elmanın kabuklarını yiyen atın da yavrusu olmaktadır. Ceferli’nin aktardığı Şah İsmail destanında bir derviş Adil Padişah’a: “Şu elmayı soy, kabuğunu kulunluğundan

doğmayan Kamer Nişan kısrağa ver, kendine de iki dilim yap, bir dilimi sen ye, diğer dilimi de karın yesin. Çok sürmez, bir oğlun olur. Oğlunun ismini Şah İsmail koy. Kemer Nişan kısrağın da bir kulunu olur, onun da ismini Kamer Tay koy. Şah İsmail’i o

Kamer Tay’dan başka hiç bir at taşıyamaz.” (Caferova, 2009: 35) der. Böylece elma ile

Adil Padişah’ın oğlu, elmanın kabukları ile de Kamer Nişan’ın bir kulunu/tayı olur. Çeşitli yerlerde yaşayan toplumların folklorlarında her zaman yeşil kalan, meyve veren ve meyveleriyle ölümsüzlük bahşeden ağaçlar bulunmaktadır. Kültürlere göre bu ağaçlar değişiklik göstermektedir: Bu ağacın meyvesi Çinlilere göre şeftali, Sami ırkından gelenlere göre hurma, Keltlere göreyse elmadır (Seyidoğlu, 2011: 82-83).

“Bugün toplumun çocuk edinme, üreme, bereket, evlenme, ant-yemin, uğur, sağlık, gençlik, kalıcılık, sevgi, kısmet açma, kurban, korunma vb. pek çok alanda elmaya

yüklediği anlamların mitolojiyle ilişkilendirilişi bu yüzdendir.” (Üstünova, 2011: 148).

Görüldüğü üzere elma, çeşitli inanışlarda farklı sembolik değerler yüklenmekte, hayat ağacı gibi ölümsüzlüğün de aracı olmaktadır.

“Meyveli Atasözleri” adlı çalışmasında Ahmet Demirtaş, atasözlerinde en çok kullanılan meyvenin elma olduğunu belirtmekte ve elma sembolü ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Verimlilik, vefa, kıymetbilirlik, değer verilen kişiye iltifat göstergesi

olarak kullanılır. Türk halk şiirinin erotik simgelerinden biri olur. Sevgili, elma ağacıyla özdeşleştirilir. Sevgilinin ağız, yanak, çene, gerdan, meme gibi organları renk, şekil, tat, koku bakımından elmaya benzetilir. Ayrıca ay, güneş, gökyüzü, yeryüzü, kan,

151). Atasözlerinden elde edilen bu çıkarımlar, elmanın yüklendiği geniş ve zengin sembolik içerikleri göstermesi bakımından önem taşımaktadır.

Divan-ı Lügati’t-Türk’te bulunan, “Atası ekşi (açığ) elma yese, oğlunun dişi

kamaşır (kamar)” atasözünde kan bağının gelecek nesillere etkisi “elma” ile

sembolleştirilmiştir. Türklerde yanakların güzelliği sağlık belgesi olarak görülmüştür. Bu konuda Dede Korkut kitabında geçen “Güz almasına benzer al yanaklım!” (Ögel, 2014: 603-604) ifadesi, sevgilinin güzelliğini vurgulamanın yanı sıra onun sağlıklı oluşuna da işaret etmektedir.

Kızıl elma ya da altın küre, “ulaşılmak istenen gaye, amaç, yer” anlamlarında kullanılarak Türklerin dünya hâkimiyeti idealinin simgesi haline gelmiştir. Bu nedenle kızıl elma, hükümdarlık sembolü olarak kullanılmış ve elinde kızıl elma tutan Osmanlı padişahlarının portrelerine de yansımıştır (Çoruhlu, 2012: 212).

İnsan hayatının uzatılmasında elmanın etkisi, Büyük İskender’in efsanevi yolculuğunda da kendini göstermektedir. Büyük İskender, Hindistan’da hayat suyunu ararken onunla birlikle yolculuk yapan rahiplerin, insan ömrünü 400 yıla kadar uzatan elmalar buldukları anlatılmaktadır. Elma, İskandinav mitolojisinde de gençleştirici ve yenileyici bir meyve olarak yer almaktadır. Bu mitolojik öykülerde Tanrıların elma yiyerek “ragna rök”e yani kozmik döngünün sonuna kadar genç kaldıklarından bahsedilmektedir (Eliade, 2009: 293). Elmanın içerdiği çeşitli unsurlar sayesinde gençleştirici, yenileyici ve hayatı uzatıcı yönüne mitolojik öykülerde yer verilmesi, elmanın en eski devirlerden itibaren mucizevi bir meyve olarak görüldüğüne işaret etmektedir.

Yaratılış mitlerinde ve kutsal kitaplardaki anlatılarda çeşitli meyvelerin insan hayatında belirleyici bir yere sahip olduğu görülmektedir. İlk insanların dünyaya gönderilmesinde ve dişiye doğurganlık vasfının verilmesinde etkili olan elma, incir vs. gibi yasak meyveler; çocuksuzluk ya da kısırlığın ortadan kaldırılabilmesinde kuvvetli bir inanç olgusu olmuştur. Çocuk sahibi olmada önemli işlevi olan elma, mitolojik düşüncenin halk inanışlarına ve sözlü kültürdeki yansımalarına da örnek oluşturmaktadır.

Ergun’un belirttiği üzere elma; erkek çocuğun, murat almanın sembolüdür. Bu nedenle düğünlerde düğün bayrağının tepesine elma takılmakta ve damat, soyun devamını dilediğini göstermek için eve yeni gelen gelinin önüne elma atmakta veya hediye olarak düğün öncesinde geline elma göndermektedir (Aça, 2008: 240-245). Tüm

bu uygulamalarda elmaya çocuk sahibi olmada aracı işlevinin yüklendiği aynı zamanda elmanın sevgi ifadesi olarak kullanıldığı görülmektedir.

Elma, erkek çocuk sembolü olmasının yanı sıra “soyun devamı dileğinin

Tanrı’ya iletilmesidir.” (Ölmez, 2012: 82). Hikâyede olağanüstü doğumun “elma”

sembolü ile şekillendirildiği görülmektedir. Çünkü elma, “hayatımızın her aşamasında

verimliliğin, zürriyetin, ebediliğin, gençliğin, güzelliğin, kuvvetin, sağlığın, sevginin ve

hatta inancın sembolü” (Şimşek, 2008: 194) olma özelliklerine sahiptir. Hikâyede ilk

olarak neslin devamını sağlamaya (zürriyet) yani çocuk sahibi olmaya yarayan elma sembolü, aynı zamanda kahramanların güzelliğinin, sevginin ve hiç bitmeyen yolculuklara dayanma gücü veren inancın kaynak noktalarından biridir.

Çocuk sahibi olmada özellikle etkili olan elmanın yanı sıra doğacak çocuğun sağlıklı ve güzel olması için hamile kadının ayva da yemesi gerekmektedir. Ayva yiyen kadının, doğacak çocuğunun gamzeli olacağına da inanılmaktadır. Burada çeşitli meyvelere olduğu gibi ayvaya da analojik bir yaklaşım söz konusudur. Çünkü ayva şekil açısından gamzeye işaret etmektedir (Sever, 2004: 97, 104). Ayva, bazı hikâyelerde olumsuz durumlara sebebiyet veren meyvelerden biri olmaktadır.

Esma Şimşek’in Arzu ile Kamber hikâyesi hakkında hazırladığı yüksek lisans tezinde ayva, hastalık sebebi meyvelerden biri olarak yer almaktadır. Osmaniye’de Ömer Çavuş adlı birinin anlatmasına göre padişah, erik, elma, haluça, kavun, karpuz, ayva yiyince hastalanır. Midesi tutulan padişah nar yiyince iyileşir (Şenocak, 2016: 242). Bu anlatmada elma ve ayva rahatsızlık verici meyveler iken nar, şifalı gücüyle öne çıkmaktadır. “Çivi çiviyi söker.” atasözüne uygun olarak hikâyede meyveler ile gelen rahatsızlığın yine başka bir meyve ile tedavi edildiği görülmektedir.

Türk toplumunda düğünün başladığını haber vermek için dikilen bayrak direğinin ucuna mendil, eşarp, çam dalı vs. çeşitli nesnelerin yanında ayva, nar, elma gibi meyvelerin takılması, koruyucu ruhlara yapılan bir nevi kansız kurban/saçı uygulamasıdır. Böylece meyvelerin işlevi ile düğünün bolluk, bereket içinde geçmesi ve gelecek gelinin üreğen olması sağlanmaktadır (Sever, 2004: 98). Bu örnekte olduğu gibi ayvaya yüklenen sembolik değerleri, bağımsız olarak olmasa da diğer meyvelerle birlikte ele alındığı uygulamalarda görmek mümkündür. Geline elma ve nar ile üretkenlik, doğurganlık; eve bolluk, bereket dilenirken ayva ile de hem gelinle damada hem de doğacak çocuklara sağlık temennisi dile getirilmektedir.

Ayva; kalp ve damar hastalıklarında, deri hastalıklarında, kabızlık tedavisinde, soğuk algınlığı ve yanıkta kullanılan bir meyve (Aça, 2008: 251) olarak sağlık için oldukça önemli ve değerli bir meyvedir.

Hikâyede ayva, meyve vermemiş; elma aracılığıyla çocuk sahibi olunmuştur. Bu duruma ayvanın, Keşiş’in karısına verilmiş olması etkili olmuştur. Çünkü hikâyenin ilerleyen bölümlerinde de görüldüğü gibi Keşiş’in karısı, Kerem’in gurbete düşmesine ve türlü acılar çekmesine neden olan kişilerden biridir. Onun ayva fidanı gibi içindeki sevgi pınarları da kurumuştur. Bu nedenle meyve veren ağacın elma olması ve elmanın da şahın karısına verilmiş olması tesadüf değildir. Böylece şahın karısının sabrı, alçakgönüllüğü ve iyiliği yüceltilmiş olmaktadır.

Elma aracılığıyla doğan çocukların biyolojik varlık süreçleri gerçekleştirildikten sonra manevi var oluşa yani asıl kimliklerini bulma yoluna yönelmeleri gerekmektedir. Kimlik sahibi olmak ise kahramanların ad almalarıyla bağlantılıdır.