• Sonuç bulunamadı

İsteğin Cevabına İlişkin Değerlendirmeler

1.4. ALLAH’IN GÖRÜLEBİLECEĞİ İDDİASI

1.4.3. Allah’ın Görülebileceğinin Sem‘î Delilleri

1.4.3.2. Hz Musa’nın Allah’ı Görme İsteği

1.4.3.2.3. İsteğin Cevabına İlişkin Değerlendirmeler

Ayette rü’yetullah talebine cevaben, geleceğe yönelik olumsuzlama edatı olan len kullanılarak “beni asla göremezsin” denilmesi, asla ifadesinin rü’yetullah açısından anlamını açıklamayı gerektirmiştir. Eş‘arîler ve Mâtürîdîler, ahirette rü’yetullahın gerçekleşeceği inancı nedeniyle, ayetteki olumsuzlamayı dünya ile sınırlamaktadır. Onlar, ifadenin rü’yetin imkansızlığını değil o vakitte gerçekleşmeyeceğini bildirdiğini kabul etmektedir. Bu iddianın nedeni Hz. Musa’nın Allah’ı dünyada görmeyi istemesi ve cevabın buna karşılık olarak gelmesidir.419

Bağdâdî bu yaklaşımı Yahudiler hakkındaki “kendi elleriyle yapıp ettikleri işler sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir”420 ayetinde aynı edatın

kullanılmış olması ama kafirlerin ahirette azaptan kurtulmak için ölümü temenni edecek olmaları deliliyle savunmaktadır.421 Bâkıllânî ise len edatının sonsuzluk (ebed)

lafzı ile birlikte zikredilmesi halinde bile te’bîd ifade etmeyeceğini iddia etmektedir.422

O, “beni asla göremezsin” ifadesinin genel ve mutlak bir ifade olduğunun varsayılması halinde “rablerine bakarlar”423 ayeti ile tahsis edilmesi gerektiğini de söylemektedir.424

Mu‘tezile ayetin anlamının dünya ile sınırlanmasını eleştirmekte ve ifadenin zahirinin Hz. Musa’nın Allah’ı ebediyyen göremeyeceğine delalet ettiğini kabul etmektedir.425 Kâdî Abdülcebbâr, görme talebinin dünya ile sınırlı olduğunun kabul

edilmesi halinde bile cevabın aynı sınırlılığı içermememesini mümkün görür ve olumsuzlamanın ebediliğe delalet ettiğini iddia eder.426 Ayrıca ona göre

olumsuzlamanın yalnızca dünyayı kapsaması, görülmenin imkanını soranın gerekli cevabı almadığı ve soruyu sormadan önceki bilgisi ile aynı bilgiye sahip olduğu anlamına gelir.427 Onun bu iddiasının nedeni, Hz. Musa’nın Allah’ın normal şartlar

altında dünyada görülemeyeceğini bilmesidir. Ancak bu iddia, Hz. Musa’nın dünyada

419 Bâkıllânî, Temhîd, 306:13-307:2; a.mlf., el-İnsâf, 172:19-20; Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 84:16-85:2; Nesefî,

Tabsıratü’l-edille, 1: 514:16-515:2. Pezdevî ayrıca ayetin nefyinin Hz. Musa ile sınırlı olduğunu kabul

etmektedir. 420 el-Bakara, 2/95. 421 Bağdâdî, Usûlü’d-dîn, 99:14-100:2. 422 Bâkıllânî, el-İnsâf, 172:15-20. 423 el-Kıyâme, 75/22-23. 424 Bâkıllânî, Temhîd, 306:13-307:2. 425 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 169:17-18. 426 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 171:8-15. 427 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 170:21-171:7.

görmeyi imkansız kabul etmeyerek bu istekte bulunması ve cevap ile bunun dünyada mümkün olmadığını öğrenmesinin savunulabilmesi açısından hatalıdır.

Hz. Musa’nın istemesine rağmen Allah’ı görememesini, Cüveynî isteği esnasında henüz rü’yetullahın vaktinin gelmiş olmamasına,428 Pezdevî ise Allah’ın Hz.

Musa’ya kendisi ile konuşma nimeti verdiği için kendisini görmesine izin vermemesine bağlar. Pezdevî, Hz. Musa’nın bu nimete şükürle ömrünü geçirmesi ve başka büyük bir nimet istememesi gerektiğini düşünmektedir.429

Allah’ın görülme ihtimalini mümkün bir şart olan dağın yerinde durması şartına bağlamasının rü’yetullahın imkanı açısından anlamı da tartışmalıdır. Eş‘arîler ve Mâtürîdîler bu durumun rü’yetullahın mümkün olduğunu gösterdiği düşüncesini güçlü şekilde savunmaktadır. Onlar, rü’yetullahın imkansız olması halinde Allah’ın bunu mümkün bir şarta bağlamayacağını kabul etmektedir.430 Nesefî’ye göre şartın

mümkün olduğunun delili “rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti” ifadesinden anlaşıldığı üzere dağın kendi kendine paramparça olmaması, yani parçalanmanın Allah tarafından gerçekleştirilmiş mümkün bir fiil olmasıdır.431 Ancak

Mu‘tezile, ayette amacın rü’yetullahın ebedi olarak imkansız olduğunu anlatmak olması halinde bunun imkansız bir olguya bağlanması gerekeceği iddiasını eleştirmektedir. Onlara göre Arap dilinde bir şeyin gerçekleşmeyeceği bazen ortadan kalkması çok zor, bazen de meydana gelmesi imkansız bir hususla ilişkilendirilerek anlatılır.432 Onların ayette ikinci anlatım tarzının tercih edildiğini kabul ettiği

anlaşılmaktadır.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler dağın sonuç itibarıyla paramparça olmasını ise fazla vurgulamamakta, bu durumun Allah’ın o anda görülmeyeceği ile ilgili olduğunu kabul etmektedir.433 Eş‘arî bu durumu kudrete ilişkin bir çözümleme ile açıklamaktadır. O,

Allah’ın dağı yerinde durdurmaya kadir olduğunu belirtir. Ona göre bu durum, Allah’ın dağı yerinde durdurarak kendisini Hz. Musa’ya göstermeye kadir olduğunu

428 Cüveynî, el-İrşâd, 185:4-9; a.mlf., el-‘Akîdetü’n-nizâmiyye, 38:22-23. 429 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 85:12-14.

430 Eş‘arî, el-İbâne, 43:12-44:4; Bâkıllânî, el-İnsâf, 45:12-16, 173:1-3; Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 515:3-5;

a.mlf., et-Temhîd, 220:1-3.

431 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 515:9-11. 432 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 170:11-15. 433 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 85:3-7.

göstermektedir. Eş‘arî’ye göre bunun mümkün olması, Allah’ın görülmesinin mümkün olduğu anlamına gelmektedir.434 Pezdevî ise ancak gerçekleşmesi mümkün

olan şeyin bir şarta bağlanabileceğini, bu açıdan şartı gerçekleşmemiş olsa da rü’yetullahın bir şarta bağlanmasının bunun mümkün olduğunu gösterdiğini savunmaktadır.435

Mu‘tezile ise, Allah’ın görülmesini dağın yerinde durması şartına bağlaması, sonra da dağı paramparça etmesinin, görülmesini bağladığı şartın zıttının meydana gelmesi nedeni ile Allah’ın görülemeyeceğini kanıtladığını iddia etmiştir.436 Kâdî

Abdülcebbâr, şartın dağı paramparça etmeye dikkat çekme amacı taşıdığını söyler ve dağın parçalanmasını Allah’ın görülmesinin imkansızlığını tekit eden bir durum olarak değerlendirir.437

Dağın tecelli sonucu paramparça olması, tecellinin ne olduğu sorusunu gündeme getirmektedir. Eş‘arîler ve Mâtürîdîler, rü’yetullahın mümkün olduğunu göstermek için tecelliyi Allah’ın dağa görünmesi olarak yorumlamıştır. Nesefî Allah’ın dağa tecelli etmesini Mâtürîdî’nin Allah’ın -başkasının görünmesine benzemez şekilde- dağa görünmesi olarak yorumladığını aktarmakta, kendisi ise İbn Fûrek’in Eş‘arî’den aktardığını söylediği Allah’ın dağda rabbini görmesi için bir hayat ve görme yaratması te’vilini benimsemektedir.438 Bâkıllânî de Allah’ın dağa tecelli

etmesini nefsini dağa göstermesi olarak anlar ancak dağın bunun hemen akabinde parça parça olmasını Allah’ın Hz. Musa’ya, gayba iman yeri olan dünyada kendisini görenlerin başına gelecek şeyi göstermesi olarak değerlendirir.439 Öte yandan

Mu‘tezile tecelliyi açıklamak (izhâr) olarak yorumlar ve Allah’ın dağı zikredip dağda bulunanları murad ettiğini kabul eder. Bu yorumda Allah’ın dağa tecellisi dağda

434 Eş‘arî, el-İbâne, 43:7-11. 435 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 85:7-12.

436 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 161:15-162:8. Burada Kâdî Abdülcebbâr, Arap dilinde yaygın olarak

kullanıldığını kabul ettikleri bu tarzın deve iğne deliğinden geçene kadar kafirlerin cennete giremeyeceğini haber veren ayette (el-A‘râf, 6/40.) de görüldüğünü ifade etmektedir. Bu yaklaşım, yukarıda değinildiği gibi, şartın haddizâtında imkansız olmasının gerekmediği, gerçekleşmesi zor olan şartın da imkansızlık için kullanılabileceği kabulünü ifade etmektedir.

437 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 169:20-170:2. 438 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 516:5-15. 439 Bâkıllânî, Temhîd, 308:8-11.

bulunanlara görülemeyeceğini dağı paramparça ederek açıklaması olarak te’vil edilmektedir.440

Ayette dağın paramparça olması ile bayılan Hz. Musa’nın kendine geldikten sonra tövbe ettiği haber verilmektedir. Kelamcılar bu tövbenin rü’yetullahın imkanı açısından ne anlama geldiğini de tartışmıştır. Bu konuda çeşitli açıklamalar yapan Eş‘arîler ve Mâtürîdîler Hz. Musa’nın tövbesinin korku anında âdet üzere yapılan tövbeler gibi hatadan kaynaklanmayan bir tövbe olmasını muhtemel bir açıklama olarak zikretmektedir. Bu durum, gemiye binip yolculuğa çıkan ama denizin dalgalı olmasından ötürü büyük korku geçiren kişinin gemiye binmekle günah işlememiş olmasına rağmen tövbe etmesinin mümkün olmasıyla açıklanmaktadır.441 Hz.

Musa’nın korku anında değil de ayıldıktan sonra tövbe etmesi ise bayılmadan önce gördüğü şeyden dolayı yaşadığı korkuyu hatırlamaktan kaynaklanan, bayılmadan önce ettiği tövbenin tekrarı olarak açıklanmaktadır.442 Buna karşın Mâtürîdî korkudan

kaynaklanan tövbenin korku geçip güvene erişildiğinde değil korku sırasında yapılması gerektiğini belirtir.443

İkinci bir açıklama tövbeyi, rü’yetullah talebinin uygun zamanda yapılmaması ile ilişkilendirmektedir.444 Mâtürîdî Hz. Musa’nın Allah’ı görmeyi, rü’yetullahın

dünyada mümkün olduğu bilgisi ve ahirette gerçekleşeceği vaadi nedeniyle dünyada da buna gücünün yetebileceği ihtimaline binaen istemiş olmasını mümkün görmektedir. O, Hz. Musa’nın “beni asla göremezsin” hitabından sonra bu fikrinden vazgeçtiğini ve tövbe ederek Allah’ı bu dünyada göremeyeceğine iman ettiğini ifade eder.445 Bâkıllânî ise, Allah’ın rü’yetullah konusunda Hz. Peygamber’in önüne

geçmemesi için Hz. Musa’nın talebini bu dünyada gerçekleştirmeyip ahirete ertelemeyi murad ettiği, Hz. Musa’nın da arzusundan tövbe edip Allah’ın muradına rıza gösterdiğini ifade eder.446 Bu değerlendirmelerde tövbe istekten vazgeçmek olarak

açıklansa da, istek hata olarak tasvir edilmemektedir.

440 Kâdî Abdülcebbâr, Tenzîhü’l-Kur’ân, 152:12-17.

441 Bâkıllânî, el-İnsâf, 173:7-20; a.mlf., Temhîd, 307:12-16; Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 86:3-4. 442 Bâkıllânî, el-İnsâf, 173:13-15.

443 Mâtürîdî, Kitâbü’t-tevhîd, 149:11-13. 444 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 86:1-3. 445 Mâtürîdî, Kitâbü’t-tevhîd, 150:1-3. 446 Bâkıllânî, el-İnsâf, 174:1-5.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in Hz. Musa’nın tövbesini hata olarak tasvir etmeme eğilimine rağmen, bunu hata olarak tasvir eden yorumlara da rastlanmaktadır. Bâkıllânî, Hz. Musa’nın izin almaksızın böyle büyük bir talepte bulunması nedeniyle tövbe etmiş olabileceğini kabul etmektedir.447 O, bu olaydan sonra Hz. Musa’nın

uslandığının (teeddebe) ve her işinde Allah’tan izin aldığının rivayet edildiğini söyler.448 Ancak bu rivayetin, peygamberin edeplendiğini söylemesi bakımından pek

güvenilir olmadığını ifade etmek gerekmektedir. Hz. Musa’nın isteğini, kendisine verilmiş nimetlerden ötürü bir hata olarak niteleyen Pezdevî ise onun bu isteğinden dolayı tövbe ettiğini ifade eder. Ona göre Hz. Musa’ya düşen, kendisine önceden verilen nimetlerden dolayı şükür ile iştigal etmektir.449 Ancak Hz. Musa’nın

kelîmullah olması, dünyada rü’yetullahın ise Hz. Peygamber’e has olması düşüncesine dayandığı söylenebilecek bu yorumda kullanılan dil, haddini bilmesini tavsiye iması içermesi açısından bir peygambere yöneltilemeyecek ağırlıktadır.

Mu‘tezile’nin Hz. Musa’nın talebi ile ilgili olarak üç tür te’vil yapması, tövbesinin nedeninin bu üç te’vile göre yorumlanmasını gerektirmiştir. Bu yorumların hepsinde Hz. Musa’nın tövbesi hata olarak betimlenmekte, hatanın ne olduğu ise istek konusundaki iddiaya göre belirlenmektedir. Hz. Musa’nın rü’yetullahın imkansız olduğunu bilmediği için böyle bir istekte bulunduğunu iddia edenlerin tövbenin bu küçük günah ile ilgili olduğunu kabul ettikleri anlaşılmaktadır.450 Hz. Musa’nın

rü’yetullah isteğini, görmekle Allah’ı zorunlu olarak bileceği bir delil görme isteği olarak yorumlayan Mu‘tezile’nin çoğunluğu, tövbesinin teklîfi ortadan kaldıracak bir şeyi istemekle yaptığı hatayı anlaması ile ilişkili olduğunu ve bu talebinden ötürü tövbe ettiğini kabul etmektedir.451 Kâdî Abdülcebbâr ise, Hz. Musa’nın tövbesini

kendisine izin verilmeden kavmi için rü’yetullah talebinde bulunması ile ilişkilendirmektedir. Ona göre, peygamberlerin böyle konularda izin verilmeden hareket etmesi uygun değildir. Çünkü böyle taleplerde, talebin gerçekleşmemesinin kavim için daha iyi (salah) olması ya da talebin zıttının gerçekleşmesi mümkündür. 447 Bâkıllânî, Temhîd, 307:9-11. 448 Bâkıllânî, el-İnsâf, 173:21-25. 449 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 85:22-86:1. 450 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 219:9-15. 451 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 218:12-21.

O, böyle bir durumun peygamberden soğumaya neden olacağını belirtmektedir.452 Bu

nedenle ona göre peygamberin böyle bir tavır sergilemesi tövbe etmesini gerektirmiştir.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in, Hz. Musa’nın tövbesinin hatadan kaynaklandığını söylemekten kaçınarak tövbeyi korku ve isteğin zamansızlığıyla ilişkilendirmesi iki sebepten kaynaklanmıştır. Bunların ilki, rü’yetullahı mümkün kabul etmeleri nedeniyle bu isteğin tövbe gerektirmeyeceği kanaatidir. İkincisi ise, Hz. Musa’nın talebi ile hata ettiğini kabul etmenin Allah’ın görülmesi konusundaki yaklaşımlarını zedeleyeceği endişesidir. Mu‘tezile’nin bu isteği üç yorumda da hata olarak kabul etmesi de aynı kaygı ile ilgilidir. Mu‘tezile tövbenin hatadan kaynaklandığını söyleyerek Allah’ı görmek istemeyi hata olarak tasvir etmekte ve bunu rü’yetullahın imkansızlığı iddiasını destekleyici bir unsur olarak kullanmaktadır.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in rü’yetullahın mümkün olduğu bağlamında en çok vurguladığı ayetler, şimdiye kadar ele aldığımız iki ayettir. Ancak onlar rü’yetullahı doğrudan bildiren bu ayetler yanında, dolaylı olarak rü’yetullahın gerçekleşeceğine işaret eden ayetlerin de var olduğunu söylemektedir. Sıradaki başlıkta bu ayetlerden birini ele alacağız.