• Sonuç bulunamadı

Allah’ın Görüleceği Müjdesi

1.4. ALLAH’IN GÖRÜLEBİLECEĞİ İDDİASI

1.4.3. Allah’ın Görülebileceğinin Sem‘î Delilleri

1.4.3.6. Allah’ın Görüleceği Müjdesi

Rü’yetullahı kabul edenlerin konuyla ilgili en önemli delillerinden biri, Allah’ın kıyamet günü görüleceğini haber veren hadislerdir. Kıyamet günü müminlerin Allah’ı göreceklerini ayın görülmesi örneğine benzeterek açıklayan birden fazla hadis mevcuttur.490 Görme (raâ) fillinin kullanıldığı bu hadislerin ifade ettiği

manalar birbiriyle örtüşür. Buhârî’nin rivayet ettiği Cerîr hadisinde sabah ve ikindi namazını aksatmama konusunda hassasiyet vurgusu yapılmaktadır.491 Müslim’in

rivayet ettiği Ebû Hüreyre hadisinde ise hadisin insanların Allah’ın görülmesini sorması üzerine varid olduğu bilgisi vardır ve Allah’ın görülmesi bulutsuz günde güneşi görmeye de benzetilmiştir.492 Bu hadislerin tamamında vurgu Allah’ın, ayın

ondördüncü gecesinde ayın görülmesi gibi net bir şekilde görüleceğidir. Ebû Hüreyre’nin rivayeti ile Cerîr b. Abdullah rivayetinin aynı olayı anlatıp anlatmadığı ise net olarak tespit edilememektedir. Bu nedenle bu hadisleri Hz. Peygamber’in farklı zamanlarda söylemiş olabileceği kabul edilir.493 Mâtürîdî kelamcıların bu hadise atıfta

bulunurken genellikle “kıyamet günü rabbinizi, ondördüncü gecesi ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz, kalabalıktan ötürü görmekte zorluk da yaşamayacaksınız” metnini kullandığı görülür.494 Bâkıllânî ise Müslim’in Sahîh’inde geçen ve bulutsuz gün

benzetmesi içeren rivayetin ilgili bölümünü aktarmaktadır.495

490 Bazı araştırmacılar bu hadislerin hicri üçüncü yüzyıldan sonra meşhur olduğu kanaatini dile

getirmektedir. Pürcevâdî bu iddiayı ikinci yüzyıldaki rü’yetullah tartışmalarında bu hadise yer verilmemesi ile delillendirmekte ve hadisin uydurma olabileceğini söylemektedir. Ancak o bu ihtimalin zayıf olduğunu belirterek erken dönem tartışmalarında bu hadislere yer verilmemesini o dönemde kelami tartışmalarda hadis kullanmanın tercih edilmemesine bağlamaktadır. (Bk. Pürcevâdî,

Gökyüzünde Ayın Görülmesi, 60, 64, 72; Akdemir, “Taberî’ye Göre Ru’yetullah Meselesi”, 15.) Ancak

Pürcevâdî’nin konuya ilişkin tereddütleri ortaya koyduğu bu yaklaşım ile çözülmemiş görünmektedir. O, hadisin Müslim rivayetinde, konunun sorulması üzerine gündeme gelmesi ve Allah’ın görülmesinin ayın görülmesi yanında bulutsuz günde güneşin görülmesine de benzetilmesinin, rü’yetullah konusunun hicri üçüncü yüzyılda tartışılma biçimi ile tam olarak örtüştüğünü ifade etmekte ve konunun bu şekliyle Hz. Peygamber döneminde gündeme gelmiş olmasını kabul etmekte zorlandığını ima etmektedir. (Bk. Pürcevâdî, Gökyüzünde Ayın Görülmesi, 89, 107, 127-128.)

491 Buhârî, “Mevâkîtü’s-salât”, 16, “Tevhîd”, 24. 492 Müslim, “İman”, 299-300.

493 Koçyiğit, Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar, 175-176. Hadislerin tahrici için ayrıca

bk. Koçyiğit, Kur’an ve Hadiste Ru’yet Meselesi, 70-79.

494 Mâtürîdî, Kitâbü’t-tevhîd, 144:4-5; a.mlf., Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 6: 50:6-7; Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 88:9-12. 495 Bâkıllânî, el-İnsâf, 175:11-16.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’e göre hadisin sıhhati konusunda bir sorun yoktur. Eş‘arî hadisin geniş bir ravi grubu tarafından rivayet edildiğini, hatta bu hadisi rivayet eden ravi sayısının Mu‘tezile’nin de benimsediği kimi hükümleri bildiren hadislerin ravi sayısından fazla olduğunu söyler. Burada sorun Eş‘arî’nin örnek verdiği hadislerin, recm hadisi ve mesh hadisi gibi inançla değil hukukla ilgili hadisler olmasıdır. Bununla birlikte Eş‘arî recm hükmünü kabul eden Mu‘tezile’nin ravisi daha fazla olan rü’yet hadisini de benimsemesini gerekli görür.496

Mu‘tezile ise Kur’an’ın açık hükmü olarak kabul ettiği Allah’ın görülemez oluşu hükmünün hata yapması mümkün olan insanlardan gelen haber yoluyla değiştirilemeyeceği kanaatindedir. Mu‘tezile’ye göre bu hadisin ravi sayısı kesinliğini kanıtlayacak seviyeye de ulaşmamıştır.497 Ayrıca Mu‘tezile hadisin sıhhati konusunda

sorun olduğunu iddia etmektedir. Kâdî Abdülcebbâr, Cerîr rivayetinin ravilerinden olan Kays’ın (ö. 97/715 [?]) ömrünün sonunda aklını yitirdiğini ama hadis rivayet etmeye devam ettiğini iddia eder. Ona göre bu hadis de ehil değilken rivayet ettiği hadislerden olabileceği için delil olarak kullanılmamalı, terk edilmelidir.498 Ebû

Hüreyre’nin hadis rivayetinde kolaycı olması ve hadisleri başkalarından yaptığı rivayetlerle karıştırmasından ötürü rivayet ettiği hadislerle amel edilemeyeceğini iddia eden499 Kâdî Abdülcebbâr’ın, hadisin iki varyantının da delil olarak kullanılamayacağı

kanaatini taşıdığı anlaşılmaktadır.

Rü’yetullahı benimseyenler hadisin rü’yetullahın gerçekleşeceğini gösterdiğini kabul etmiştir. Eş‘arî rü’yetin mutlak olarak kullanılması durumunda tek anlamın gözle görmek olabileceğini söyleyerek500 hadisin, Allah’ın görülmesinin baş gözüyle

olacağını gösterdiğini söylemektedir.501 O, hadisin teşbihe yol açabileceği endişesini

ise, hadiste benzetmeye konu olan şeyin görenin şüphe duymaması bağlamında iki görme (rü’yet) olayı olduğu, görülürler olarak zikredilen Allah ile ay arasında bir benzerlik ilişkisi kurulmadığı502 açıklaması ile giderir. Ancak Mu‘tezile’nin

496 Eş‘arî, el-İbâne, 49:5-50:1; Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 16: 303:7-9. 497 Kâdî Abdülcebbâr, “el-Muhtasar”, 1: 221:14-17.

498 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 226:1-3; a.mlf., Şerhu’l-Usûl, 269:1-12. 499 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 227:8-9.

500 Eş‘arî, el-İbâne, 49:4-5.

501 Eş‘arî, Risale ilâ ehli’s-Seğr, 239:1-2.

kaygısının da görülürlerin benzetilmesi değil, dünyadaki görme fiili ile aynı şekilde gerçekleşecek olan ahiretteki görme fiilinin doğuracağı teşbih endişesi olduğu düşünülürse, cevabın tatmin edici olmadığı söylenebilir.

Bu çerçede Mu‘tezile’nin hadise yönelttiği diğer bir eleştiri, hadisin te’vil edilmeden anlaşılması halinde teşbih içereceği ve Allah’ın bir yönde olmasını gerektireceği iddiasıdır.503 Bu iddianın, görme konusundaki kabullerden

kaynaklandığı açıktır. Bu nedenle Mu‘tezile’ye göre ya Hz. Peygamber’in bu ifadeyi kullanmadığı, dolayısıyla hadisin mevzu olduğu ya da bu ifadeyi başka bir topluluğun düşüncesini anlatırken (tahkiye) kullandığı kabul edilmelidir.504 Bu yaklaşımına karşın

Mu‘tezile’nin, rü’yetullah konusunda rivayet edilen haberlerden yalnızca bu hadisin kabul edilebileceğini söylemesi505 ve hadisi senet yönünden de metin yönünden de

eleştirmesine rağmen açıkça reddetme eğilimi göstermemesi, hadisin reddedilemeyecek bir haber olması ile ilgili olmalıdır. Mu‘tezile, bu hadisin sahih olduğunun varsayılması halinde uygun bir anlama te’vil edilebileceğini kabul etmektedir. Bu te’vil, görme kelimesinin bilme olarak yorumlanmasıdır.506

Mu‘tezile’ye göre sözlükte rü’yet kelimesinin bilme anlamına da gelmesi ve çeşitli ayetlerde bu anlamda kullanılması, bu te’vilin mümkün olduğunu göstermektedir.507

Bu durumda anlam “ayın ondördünde ayı bildiğiniz kesinlikte rabbinizi bileceksiniz” olur. Onlara göre bu anlam, “ayı idrak ettiğiniz gibi Allah’ı gözünüzle idrak edeceksiniz” anlamının içerdiği teşbihi ve bir yönde olma gerekliliğini içermez.508 Ebû

Ali, “onu görme konusunda izdiham yaşamayacaksınız (lâ tudâmmûne)” lafzının, kastın bilgi olmasını desteklediğini düşünmektedir. O, bu değerlendirmesini izdiham fiilinin savunma (müdâfa‘a) anlamına geldiği iddiasıyla destekler. Ona göre, Allah’ı zaruri olarak bilmek bu bilgide savunma olmamasını gerektirir, çünkü zaruri bilgide şüphe olmaz.509 Şüphe olmayan şeyde de tartışma ve savunma olmaz. Ancak hadisteki

görmenin bilme anlamında kullanıldığı yorumu, rü’yetin bilgi anlamında

503 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 231:13-17. 504 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûl, 268:14-17.

505 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 230:10-13; a.mlf., el-Mecmû‘, 1: 211:21-23. 506 Ka‘bî, Makâlât, 248:16-17.

507 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 231:4-10. 508 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 231:13-17. 509 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 233:8-11.

kullanıldığında iki meful aldığı ama hadiste tek meful olduğu eleştirisine sebep olmuştur. Mu‘tezile ise bu anlamda kullanılan rü’yetin iki meful almasının şart olmadığını savunmaktadır.510

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler, bu yorumun problemli olan bir yönüne dikkat çekmektedir. Hadiste bir müjde verilmektedir ve bu müjdenin cennet ehli ile sınırlı olduğu kabul edilmiştir. Bu durum müjdenin kafirleri kapsamamasını gerektirir. Halbuki ahirette Allah’ı şüphe içermeyen bir bilgiyle bilmek hususu herkesi kapsar ve cennet ehline özel bir durumu ifade etmez.511 Bu nedenle Mu‘tezile’nin yorumu

isabetsiz bulunmuştur.

Mu‘tezile ise hadisin müjde olduğunu kabul etmekten kaçınmaz. Ancak Kâdî Abdülcebbâr hadisteki görmenin bilgi olarak yorumlanmasının, müjde olduğu kabul edilen hadisin bu niteliğini engelleyeceği iddiasını doğru bulmaz. Ona göre, Allah’ı görmek dünyada elde edilmemiş bir tecrübe olsa da, Allah’ı istidlal ve nazar zahmetine ihtiyaç bırakmayan zorunlu bilgiyle bilmek de dünyada sahip olunmayan bir nimettir. Bu açıdan ona göre bilgi yorumu hadisin müjde olmasına engel değildir. Ahirette kafirler de Allah’ı zorunlu olarak bileceği için, hadisin müminlere özel bir müjde olmaktan çıkması ise zorlama bir yaklaşımla reddedilmektedir. Bu yaklaşım, her türlü nimete erişmiş birini az zahmetten kurtarmak ona bir müjde olabilse de, bedeni acı içindeki birinin basit bir sıkıntısını gidermenin ona müjde olmadığı iddiasına dayanmaktadır. Bu çerçevede, azaba düçar olan kafirlerin Allah’ı zorunlu olarak bilmeleri onlara bir müjde olarak değerlendirilmez. Böylece ahirette müminlerin Allah’ı zorunlu bilgi ile bilmesi müjde olarak değerlendirilirken, aynı durumun kafirler için geçerli olmadığı savunulur.512 Tutarlı ama tatmin edici olmayan bu

yaklaşım çerçevesinde Mu‘tezile, Allah’ı zorunlu olarak bilmenin yalnızca müminler için müjde olacağı kabulünü ispatlamaya çalışmaktadır.

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in rü’yetullahın gerçekleşeceği konusunda önemli bir delil olarak kullandığı bu hadis yanında, rü’yetullahı müjdelediği ifade edilerek aktarılan başka hadisler de mevcuttur. İbn Fûrek, Eş‘arî’nin Hz. Peygamber’den

510 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 232:18-233:11; a.mlf., Şerhu’l-Usûl, 271:17-272:11. 511 Eş‘arî, el-İbâne, 53:7-13; Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 16: 303:9-12.

cennet ehlinin en değerli nimetinin Allah’ı görmeleri sırasında olduğuna dair gelen haberleri benimsediğini aktarır.513 Bâkıllânî Hz. Peygamber’in rü’yetullah konusunda

“Allahım! Senden vechine nazar lezzetini, zarar ve saptırıcı fitne olmaksızın sana kavuşma şevkini isterim”514 şeklinde bir duasının olduğunu rivayet eder.515 Pezdevî

ise Ebû Musa el-Eş‘arî, Übey b. Kâ‘b (ö. 33/654 [?]), Câbir b. Abdullah (ö. 78/697) ve Enes b. Mâlik (ö. 93/711-12) gibi sahabilerin Hz. Peygamber’den “cennet ehli cennette Allah’ı görecektir” ifadesiyle hadis rivayet ettiklerini söyler.516 Buna karşın

Kâdî Abdülcebbâr, kabir suali sırasında kişiye sorulacak hususlardan bahseden bir rivayette Hz. Peygamber’in dilinden Allah’ı kimsenin göremeyeceğine dair bir ifade aktarmaktadır.517 Bu açıdan kelamcılar rü’yetullah konusu bağlamında pek çok hadis

rivayet etmektedir. Ancak onların bu hadisleri çok detaylı bir şekilde ele alıp sistemlerinin önemli bir parçası yaptığı söylenemez. Bu nedenle konuyu ortaya koymak için yalnızca en çok önem verilen hadisleri ele almanın gerekli olduğu kanaatiyle hareket ettik.

Böylece rü’yetullahın gerçekleşeceğini kabul edenlerin ileri sürdüğü sem‘î delilleri aktarmış olduk. Şimdi, bu bölümün son konusu olarak, rü’yetullahın gerçekleşmesinin zaman, mekan ve gören açısından çeşitli boyutlarına ilişkin değerlendirmeleri ele almak istiyoruz.