• Sonuç bulunamadı

Görmenin Yaratılması Teorisi

2.3. GÖRMENİN GERÇEKLEŞME ŞEKLİ

2.3.1. Doğrudan Görme

2.3.1.3. Görmenin Yaratılması Teorisi

Eş‘arîler ve Mâtürîdîler görmenin, Mu‘tezile’nin görmeyi açıklamak için ortaya koyduğu şart ve durumlardan tamamen bağımsız olarak, yalnızca Allah’ın yaratması ile gerçekleşen bir duyum olduğunu kabul etmiştir. Bu açıdan çevresel şartların ve gözün durumunun görmenin meydana gelişi ile ilgisi kurulmamakta, süreç yalnızca Allah’ın âdet çerçevesinde kişide görme duyumunu görme arazı vasıtasıyla yaratmasına bağlanmaktadır.

Eş‘arî, Bâkıllânî ve Nesefî’nin ortak kanaati, görmenin Allah’ın gözde görmeyi yaratması ile gerçekleştiğidir. Öte yandan, tamamen Allah’ın iradi tercihi ile ilgili olarak görmenin yaratılmaması mümkündür ve bu durumda görme, şart olarak düşünülen hususlar uygun olsa bile, gerçekleşmez. İbn Fûrek, Eş‘arî’nin ışık (ziya) ve karşıda bulunma var olduğunda gözde idraki yaratanın Allah olduğunu söylediğini aktarmaktadır. Eş‘arî bu durumu -Mu‘tezile’nin de âdet olarak nitelediği- cinsel ilişki sonrası çocuğun yaratılmasına benzetmekte, zorunsuzluğunu bu örnekle dile getirmektedir. Eş‘arî’ye göre Allah’ın bu idraki ışık ve karşıda bulunmanın olmadığı bir halde yaratmayı irade etmesi halinde, buna gücü yeter ve ilgili varlığı görme idraki gerçekleşir.336 Bu açıdan o, gözü açma, ışının ilişmesi, görülürün bulunması ve

yakınlığı gibi şartların gerekli şartlar ya da zorlayıcı sebepler olmadığını kabul etmiş, bunları nesneye ilişkin idrakin var olması esnasında yapılmasıyla âdetin gerçekleştiği

şeyler olarak değerlendirmiştir.337 Bâkıllânî de görmenin Allah tarafından gözde

yaratılması ile gerçekleştiğini söylemektedir.338

Nesefî görmenin, gözünü açması sırasında insanın gözünde Allah’ın yarattığı bir mana olduğunu kabul etmektedir.339 O, görmenin ancak Allah’ın gözde görmeyi

yaratması ile zorunlu olacağını ve görme yaratıldığında şeyin görüleceğini kabul etmektedir. Ona göre görme yaratılmaz ve zıttı yaratılırsa bu şey görülmez ama görülür olma vasfını yitirmez. Nesefî bu durumu bilgiye benzetmektedir. Ona göre Allah insanda bir şeye dair bilgiyi yaratırsa o kişi bunu bilir, yaratmazsa kişi bu şeyi bilemez ama şey bilinir olma vasfını yitirmez.340 Ona göre Allah yarattığını ihtiyarı ile yarattığı

için, insanın gözünde görmeyi yaratmaması ve insanın kendisi ile arasında bir engel olmayan görülürü görmemesi mümkündür. O bu durumu, arada engel ve örtüler olduğunda Allah’ın görmeyi yaratmamasına benzetmektedir.341 Görülmeyen arazların

görülmemesinin ona göre tek nedeni, Allah’ın gözde onları görmeyi yaratmamasıdır.342

Görme duyumunun Allah’ın iradesine bağlı olarak gerçekleştiği ve zaman zaman Allah dilemediği için gerçekleşmediği iddiasına birçok örnek verilir. Bu örneklerin bir kısmı herkesin şahitte tecrübe ettiği durumlar iken, bir kısmı dini bilgiye dayanmaktadır.

Bâkıllânî’ye göre at, kedi gibi birçok hayvanın, insanların göremediği gecenin karanlığında görmesinin nedeni, bu şeyleri görecek idraki Allah’ın insanın gözünde yaratmamasına rağmen bu hayvanların gözünde yaratmasıdır.343 Nesefî de kedilerin,

pek çok böcek ve haşeratın geceleyin zifiri karanlıkta bile gördüğünü, yarasanın ise ışık olmasına rağmen gündüz vakti görmediği söyler. Nesefî’nin bundan çıkardığı sonuç, ışık gibi şartların güvenilmez olduğu, görmenin Allah gözde görmeyi yarattığında gerçekleştiğidir.344 Nesefî bazı şeylerin var olmasına rağmen

337 İbn Fûrek, Mücerred, 263:10-12. 338 Bâkıllânî, el-İnsâf, 182:14-17. 339 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 546:14-547:1. 340 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 545:17-546:5. 341 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 547:5-8. 342 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 549:5-9. 343 Bâkıllânî, el-İnsâf, 182:14-17. 344 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 561:12-15.

görülmemesine, gemiye binen kişinin geminin hareketini görmemesini, ok ve çıkrığın çeşitli renklere boyandıktan sonra atılması ve döndürülmesi durumunda bu nesnelerde tek bir renk görülmesini örnek vermektedir. Bu örneklerde, var olduğu bilinen farklı renkler, var olmalarına rağmen görülmemektedir. Nesefî’ye göre bunun nedeni kişinin gözünde görmenin zıttının yaratılmasıdır.345 Nesefî’nin var olan ama görülmeyen

renkler konusundaki örneği Ebû Hâşim’den aldığı ve görülmeme nedeni konusunda kendi kanaatini belirttiği anlaşılmaktadır. Onun aktardığına göre Ebû Hâşim çeşitli reklerle boyanan bir okun atılması, yün eğirme çıkrığının çevrilmesi durumunda sadece tek bir renk görüleceğini, bu renk dışındaki renklerin o nesnelerde mevcut olmasına rağmen bu sırada görülmeyeceğini söylemiştir.346

Nesefî Hz. Peygamber’in Cebrâil’i görmesine rağmen yanındakilerin görmemesini de görmenin yaratılma ile gerçekleştiğine delil olarak kullanır. Ona göre bu durum Allah’ın Hz. Peygamber’in gözünde görmeyi yaratması, diğerlerinin gözünde ise görmenin zıttını yaratmasından kaynaklanmıştır. Ölüm meleğini görme de onun aynı hususa verdiği diğer bir örnektir. Nesefî bu bilginin reddedeni küfre nispet etmeyi gerektirecek hadislerle sabit olduğunu, bu nedenle görüşünün itiraz edilemez olduğunu iddia etmektedir.347

Bu çerçevede Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in görmeyi açıklama biçimi, şahitte tecrübe edilen durumun etkisinin dışlanması ve Allah’ın her an her şeye doğrudan müdahalesini vurgulamaya dayanmaktadır. Bu açıdan onların görme teorilerinin kelam sistemleri ile tam bir uyum içerisinde olduğu söylenmelidir.

Görmenin yaratılması teorisiyle birlikte, doğrudan görme konusunda kelam eserlerinde yapılan üç ana açıklamayı incelemeyi tamamlamış olduk. Şimdi kelamcıların görme konusunun ikinci ana kategorisi olan yansıma ile görmeyi açıklama şekillerini ele almak istiyoruz.

345 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 548:1-3. 346 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 541:3-6. 347 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 548:4-10.