• Sonuç bulunamadı

Bakmanın Görme Olarak Yorumlanması

1.4. ALLAH’IN GÖRÜLEBİLECEĞİ İDDİASI

1.4.3. Allah’ın Görülebileceğinin Sem‘î Delilleri

1.4.3.1. Allah’a Bakılacağı

1.4.3.1.1. Bakmanın Görme Olarak Yorumlanması

Eş‘arîler, sebr ve taksim yöntemini kullanarak ayette geçen nazar kelimesinin muhtemel tek anlamının baş gözü ile görme olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır. Onlar, nazarın tek başına kullanılıp yüz ile ilişkilendirilmediğinde bekleme313 (intizar)

ve ibret alma; lâm edatı ile kullanıldığında merhamet ve şefkat; fî edatı ile kullanıldığında düşünme ve akletme; ilâ edatı ile kullanıldığında ise göz ile idrak etme anlamlarına geldiğini ifade etmektedirler. Ancak konuyla ilgili ayetin anlamının, ahiret ibret alma yeri olmadığı için ibret alma;314 Allah’a şefkat duyulması mümkün

olmadığından merhamet ve şefkat;315 yüz ile ilişkilendirildiğinden bekleme316

olamayacağı kabul edilmiştir. Bu durumda Eş‘arîler’e göre geriye yalnızca gözle görme anlamı kaldığından bu anlamın kabul edilmesi gereklidir.317

Ayette nazar kelimesinin bu anlamları arasından görme anlamının kastedildiği, iki temel argümanla savunulmaktadır. Bunlardan biri nazarın yüze izafe edilmesi, diğeri ise ilâ edatıyla geçişli yapılmasıdır. Eş‘arî ve Nesefî ilâ edatıyla ile geçişli yapılıp yüze (vech) izafe edilen nazarın yalnızca gözün görmesi anlamına geleceğini kabul etmektedir.318 Bâkıllânî, bu kullanımın Kur’an’daki genel kullanımlarla uyumlu

olduğunu ifade eder. Nitekim nazarın ilâ ile geçişli yapıldığı bir ayette319 göz ile bakma

kastedilmiş, göz ile bakmanın kastedilmediği bir ayette320 ise nazar ilâ ile geçişli

313 el-Hadîd, 57/13. 314 el-Gâşiye, 88/17. 315 Âl-i İmrân, 3/77.

316 Yâsîn 36/49 ayetinde nazarın bekleme anlamına gelmemesi yüz ile ilişkilendirilmemesinden

kaynaklanmıştır.

317 Eş‘arî, el-Lüma‘, 63:9-64:11; a.mlf., el-İbâne, 35:1-37:5; Bâkıllânî, Temhîd, 303:10-12, 311:4-9; Cüveynî,

el-İrşâd, 182:1-9.

318 Eş‘arî, el-Lüma‘, 64:2-7; a.mlf., el-İbâne, 36:4-8; İbn Fûrek, Mücerred, 79:20-22, 263:23-24; Nesefî,

Tabsıratü’l-edille, 1: 521:1-2; a.mlf., et-Temhîd, 220:5-6.

319 el-Bakara, 2/259. 320 en-Neml, 27/35.

yapılmamış ve yüz zikredilmemiş, beklemenin kastedildiği bir ayette321 aynı kullanım

tarzı benimsenmiştir.322

Ancak bu iki argüman da çeşitli itirazlara konu olmuştur. Kâdî Abdülcebbâr bakmanın yüze atfedilmesi halinde anlamın ancak görmek olabileceği iddiasını benzer formdaki “cuma günü yüzler emîre bakmaktadır” cümlesinin bekleme anlamını içermesi,323 ayrıca dil ve burunun da yüzde olması nedeniyle “yüzümle tattım,

kokladım” demeyi mümkün görmeyi gerektirmesi bağlamında eleştirmektedir.324

Sonraki ayette “bir kısım yüzler ise o gün insanın belini kıracak bir felâketi sezerek sararıp solacaktır”325 buyurularak bakmanın yüzle ilişkilendirilmesine benzer şekilde

sezmenin (zan) yüz ile ilişkilendirilmesi de bu konu bağlamında incelenmiştir. Eş‘arîler ve Mâtürîdîler sezmenin yüz ile ilişkilendirilemeyeceği gerekçesiyle bu ayetin te’vilini gerekli görmekte ancak bunun önceki ayette geçen nazarın te’vil edilmesini gerektirmediğini söylemektedirler.326 Buna karşın Mu‘tezile bu ayetin

nazarın bekleme olarak te’vil edilmesini desteklediğini iddia etmektedir.327 Ayrıca

ayetin mefhumunun cehennemliklerin Allah’ın onlara hazırladığı cezayı beklemeleri olması da Mu‘tezile’ye göre nazarın bekleme olarak yorumlanmasını desteklemektedir.328 Ancak Mâtürîdî bu ayetler arasında Mu‘tezile’nin iddia ettiği

şekilde bir benzeşme olmadığını, bilakis yüzlerin sezmesi ile ilgili ayetin nazarın rü’yetullah olduğu iddiasını desteklediğini kabul etmektedir.329

İkinci argümanı da eleştiren Kâdî Abdülcebbâr, nâzır lafzının ilâ ile geçişli yapılamayacağı kanıtlanmadıkça ayete bekleme anlamı vermenin hata olduğunun ispat edilemeyeceğini söylemektedir.330 Ona göre bu kullanımın bekleme anlamına

gelemeyeceğini gösteren bir delil yoktur. Bu konudaki tartışmalar, şiirden getirilen çeşitli şahitler çerçevesinde sürdürülür. Ancak ayetin te’vilinin gerekli olup olmaması 321 Yâsîn 36/49. 322 Bâkıllânî, Temhîd, 311:9-14. 323 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 205:17-206:7. 324 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûl, 244:15-18. 325 el-Kıyâme, 75/24-25.

326 Eş‘arî, el-Lüma‘, 64:12-65:6; Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 16: 300:14-301:5. 327 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 203:15-204:18.

328 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 212:1-3. 329 Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 16: 302:13-303:2. 330 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 208:4-9.

hususundaki kanaat, ilâ ile kullanılan nazarın anlamı konusuna yaklaşımı belirlemektedir. Ayetin te’vilini zorunlu gören Mu‘tezile, benzer kullanımın yer aldığı şiirleri bekleme anlamında yorumlamayı tercih ederken,331 ayette te’vile gerek

olmadığını kabul eden Eş‘arîler ve Mâtürîdîler, bu kullanımları bakma olarak yorumlamayı tercih etmektedir.332

Bu çerçevede Eş‘arîler ve Mâtürîdîler ayetin anlamının Allah’ı görmek olduğunu güçlü bir şekilde savunmaktadır. Örneğin Pezdevî, ayetteki bakma (nazar) ile görme (rü’yet) arasında bir ayrım yapmamayı tercih eder. O, bu ikisinin aynı fiil olduğunu iddia etmektedir.333 Bununla birlikte bazen ayetteki nazar, Mu‘tezile’nin

ayeti bekleme olarak yorumlamasını reddetme için de olsa, görmek değil gözle bakmak olarak da açıklanmaktadır.334 Kâdî Abdülcebbâr, rü’yetullahı kabul edenlerin

ahirette Allah’a bir yönde olacağı düşünülmeksizin, görmeyi isteyerek bakmanın mümkün olduğunu, ayette anlamın böyle bakmak olduğunu ve bunun neticesinde Allah’ın irade ettiği şekilde görüleceğini iddia ettiklerini söylemiştir.335

Mu‘tezile ise, bakma ve görme fiilleri arasında net bir ayrım yapılması gerektiği kanaatindedir. Kâdî Abdülcebbâr bakmanın da görmenin de göze nispet edilmesi nedeniyle aynı anlama gelmesinin gerekmediğini kabul eder. Ona göre farklı anlamlardaki bu iki kelime ancak göz ile gerçekleşebilecek fiilleri anlattığı için göze nispet edilir ama aynı fiili anlatmaz.336 Bu nedenle o, “rablerine bakarlar”337 ayetinin

zahirinin Allah’ın görüleceğini ifade etmediğini iddia eder.338 Ona göre ayetin zahiri

Allah’a bakılacağını ifade etmektedir. Mu‘tezile bakmanın görmek olmayıp, görmek için sağlıklı göz bebeğini bir şeye doğru çevirmek olduğunu kabul etmektedir. Görmek ise bakma esnasında görülürü algılamaktır. Onlara göre bakma görmenin yoludur ancak gerçek anlamda görme olması imkansızdır.339 Bu nedenle Kâdî Abdülcebbâr

331 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 207:16-208:3.

332 Bâkıllânî, Temhîd, 312:1-313:13; Bağdâdî, Usûlü’d-dîn, 100:5-12; Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 521:4-5. 333 Pezdevî, Usûlü’d-dîn, 86:5-10.

334 Eş‘arî, el-İbâne, 39:2-7; Mâtürîdî, Kitâbü’t-tevhîd, 143:7-8. 335 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 202:10-19.

336 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 199:19-200:5. 337 el-Kıyâme, 75/22-23.

338 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 193:4-5.

339 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 198:8-12; a.mlf., el-Mecmû‘, 1: 211:11-13; a.mlf., Tenzîhü’l-Kur’ân,

bakmanın bakılan nesnenin varlığını gerektirmediğini, bakma ile görmenin ortaya çıkmasının da çıkmamasının da mümkün olması gerektiğini ifade eder. Nitekim bakma için nesnenin varlığı esas kabul edilirse her bakma doğal olarak görmeye indirgenmiş olur.340 Bu yaklaşımın iki hedefi olduğu söylenebilir. Öncelikle Mu‘tezile,

ayeti görme olarak açıklamanın kendi yaklaşımlarına benzer şekilde te’vil olduğunu savunmaktadır.341 Açıklamanın ikinci hedefinin, ayetin zahirine göre

değerlendirildiğinde bile Allah’ın görülmesini gerektirmeyeceği iddiasını kanıtlamak olduğu söylenebilir. Ancak Mu‘tezile’nin tercih ettiği te’viller de birçok eleştiriyle karşılaşmıştır. Şimdi onların ayeti açıklama biçimini inceleyelim.