• Sonuç bulunamadı

Allah’ın Zâtı İtibarıyla Görülemezliği

1.3. ALLAH’IN GÖRÜLEMEZ OLDUĞU İDDİASI

1.3.2. Allah’ın Zâtı İtibarıyla Görülemezliği

Mu‘tezile Allah’ın görülmemesinin arada görülmesini engelleyen ve ortadan kalkması mümkün olan bir perdeden (hicâb) değil, gözle görülmesinin imkansız olmasından kaynaklandığını kabul etmektedir.149 Ebû Ali, Ebû Hâşim (ö. 321/933) ve

Kâdî Abdülcebbâr, insanın halihazırda görme şartlarını haiz olmasına karşın Allah’ı görmemesinin bu yaklaşımı desteklediğini ifade eder.150 Mu‘tezile’ye göre Allah’ın

görülebileceği kabul edilir ve mekanda ya da karşıda olma gibi görme şartı olarak sayılan hususların gerçekleşmemesinin buna engel olmayacağı iddia edilirse, Allah’ın halihazırda görülmesi gerekir.151

Ancak Allah halihazırda görülmemektedir. Mu‘tezile’ye göre bundan emin olmayı sağlayan şey Allah’ın görülmesi halinde, onun görüldüğünün kesin olarak bilineceğidir. Çünkü benzerlik ve yakınlık gibi durumlar görme ile oluşan bilgide şüpheye yol açabilse de, Allah’ın benzeri olmaması nedeniyle onun hakkında böyle

147 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 239:13-15.

148 Subhan’ın Eş‘arîler ve Mâtürîdîler’in Allah’ın karşıda olma ve arada mesafe olması gibi şartlardan

bağımsız olarak görüleceği kabulünün Mu‘tezile’nin yaklaşımını benimsemek olduğu iması isabetli değildir. Nitekim onlar Mu‘tezile’nin rü’yetullahın mümkün olmadığını göstermek için ileri sürdüğü şartları değerlendirip bunların görmeye engel olamayacağını kanıtlamaya çalışmakla, hatta bunu şahitteki görme tecrübesi için de geçerli görmekle kendilerini Mu‘tezile’nin tavrının karşısına konumlandırmaktadırlar. Mesafe gibi şartların reddedilmesinin Mu‘tezile’nin yaklaşımının benimsenmesi anlamına gelmediğini gösteren diğer bir husus, rü’yetullahın baş gözüyle gerçekleşeceği vurgusudur. (Bk. Subhan, “Mu‘tazilite View on Beatific Vision”, 427-428.)

149 Ka‘bî, Makâlât, 247:4-10.

150 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 95:3-8, 98:5-8.

bir şüpheden bahsedilemez. Onlara göre Allah’ın halihazırda görüldüğüne dair kesin bir bilgiye sahip olunmaması, görülmediğini kesin olarak kanıtlamaktadır.152 Bu

çerçevede Mu‘tezile Allah’ın zâtı itibarıyla görülemez olduğunu, görülebileceğini kabul etmenin ise halihazırda görülmesini gerektirdiğini iddia etmektedir.

Buna karşın Allah’ın görülebilir olduğunu kabul edenler Allah’ın neden halihazırda görülmediği sorusuna çeşitli cevaplar geliştirmiştir. İbn Fûrek Eş‘arî’nin, rü’yetullahın en değerli nimet ve bir mükafat (sevâb) olması nedeniyle ancak daha faziletli olan ödül yurdunda, ahirette gerçekleşeceğini kabul ettiğini, Allah’ın dünyada görülmemesini bu durumla ilişkilendirdiğini söyler.153

Konuyu maddi nedenle ilişkilendirmeyen bu yaklaşıma karşın Allah’ın dünyada görülmemesinin maddi nedeni konusunda üç temel açıklamadan söz edilebilir. Bunların ilki Allah’ın gözlerde rü’yetinin zıttını yaratması nedeniyle görülmemesidir. Bâkıllânî’ye göre herhangi bir şeyi görmenin tek engeli vardır: Gözde o şeyin idrakine zıt olan bir şeyin varlığı. Allah’ın bunu ortadan kaldırması halinde o şey görülür. Bu durumda Allah, insanların onu ve diğer görülmeyenleri görmemesi için gözlerinde sürekli olarak bir engel yaratmaktadır. Şu anda Allah’ı görmeyi engelleyen de bu manidir.154 Cüveynî de bu açıklamayı benimser ve bunun güçlü bir

açıklama olduğunu ifade eder.155 Nesefî’nin aktardığına göre Mâtürîdiyye’nin

çoğunluğunun benimsediği ve Mâtürîdî’nin de işaret ettiği ikinci açıklama, Allah’ın dünyada görülmesinin âdet olmamasıdır. Bu nedenle Allah, âdetin bozulmaması için görülmemeye devam eder.156 Kalânisî’nin (ö. IV/X. yüzyılın başları [?])

yaratılmışların gözündeki zayıflıktan dolayı dünyada Allah’ı göremedikleri yorumu ise üçüncü maddi açıklama olarak ifade edilir. Nesefî, insanın gözünün zayıflığından dolayı idrak edemedeği birçok şeyin var olmasından hareketle bu yorumu doğru bulmaktadır.157

152 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 99:5-12. 153 İbn Fûrek, Mücerred, 85:2-5.

154 Bâkıllânî, Temhîd, 316:9-12; a.mlf., el-İnsâf, 176:18-19. 155 Cüveynî, el-İrşâd, 179:6-180:1.

156 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 551:13-19. 157 Nesefî, Tabsıratü’l-edille, 1: 552:1-5.

Ancak bu üç değerlendirme de, Allah’ın şu anda görülmemesini açıklayamadığı iddiasıyla eleştirilmiştir. Kâdî Abdülcebbâr Allah’ın iradesinden kaynaklanan görme engeli ya da âdetin gerçekleşme şekli gibi bir nedenle görülmediği fikrini reddetmektedir.158 Ona göre görme zorunlu olarak gerçekleştiği159 ve irade ile

ilişkisi olmadığı için, Allah’ın halihazırda görülmemesi gözde yaratılan görmenin zıttı ya da görmemenin âdet olması ile açıklanamaz.

Allah’ın dünyada görülebilir olmasına rağmen görülmemesini âdet ile açıklayan yaklaşım, bunu teklîfin gereği olarak kabul eder. Mâtürîdî Allah’ın dünyada görülmesinin imkansız olmadığını ama bunun gerçekleşmesinin dünyanın yaratılış sebebi olan imtihanı ortadan kaldıracağını ifade etmektedir.160 Buna karşın Kâdî

Abdülcebbâr bu yaklaşımın mükellef olmayanların Allah’ı görmemesini açıklayamadığını iddia etmektedir. Ona göre Allah teklîf kalkmasın diye zâtını göstermiyorsa, teklîfe muhatap olmayanlara zâtını göstermelidir. Ancak Mu‘tezile’nin bu iddiasının tutarlı olmadığı söylenebilir. Örneğin teklîfe muhatap olmayan çocuklar, büyüdüklerinde mükellef olacakları için çocukluk dönemlerinde teklîfi ortadan kaldıracak bir duruma muhatap olmamalıdırlar. Teklîf konusunda benzer durumda olan deliler ise gördükleri şeylere dair doğru bilgiye sahip olmaktan ve bunu diğerlerine aktarmaktan aciz oldukları için, onların bunu kesin olarak tecrübe etmediği teorik bağlamda savunulamaz. Kâdî Abdülcebbâr’ın iddiaya yönelttiği diğer bir eleştiri, duyu bilgisinin Allah’ın iradesine bırakılması nedeniyle duyuya güveni yok etmesi açısından iddianın, teklîfin gereği olan aklın ortadan kalkmasını ve teklîfin anlamsızlaşmasını gerektirmesidir.161 Bu nedenle Allah’ın görülebilecek olmasına

rağmen teklîften ötürü görülmediğini söylemek, Mu‘tezile’ye göre tutarlı bir açıklama değildir ve bilakis teklîfi ortadan kaldırır.

Kâdî Abdülcebbâr zikredilen üçüncü yorumu da eleştirir. Kalânisî’nin gözün Allah’ı görmeye engel kabul ettiği zayıflığını gözün ışınının azlığı olarak açıklayan Kâdî Abdülcebbâr, gözün ışını çoğaldığında Allah’ı idrak edebileceği iddiasını içeren

158 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 98:9-11.

159 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî fî ebvâbi’t-tevhîd ve’l-‘adl V (el-Fırak gayru’l-İslâmiyye), thk.

Mahmud Muhammed Kasım, ed. İbrahim Medkûr - Taha Hüseyin (Kahire: ed-Dâru’l-Mısriyye, 1963), 5: 241:7-9.

160 Mâtürîdî, Kitâbü’t-tevhîd, 148:13-14. 161 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, 4: 100:1-13.

bu yaklaşımı Allah’ı cevher ve araz gibi maddi hususlarla ilişkilendirmesi bağlamında tecsime yol açacağı iddiasıyla tenkit etmektedir.162

Bu çerçevede Mu‘tezile’nin Allah’ın görülür olduğu kabul edildiği taktirde halihazırda görülmesinin gerekeceğini savunduğu, böyle bir durumun gerçekleşmemesinin Allah’ın zâtı itibarıyla görülemez olması ile ilgili olduğunu ve rü’yetullahın gerçekleşmesinin imkansızlığını gösterdiğini kabul ettiği anlaşılmaktadır.

Mu‘tezile Allah’ın görülemeyeceği iddiasını bu akli deliller yanında bazı sem‘î delillerle de destekler. Şimdi bu delilleri ele almak istiyoruz.