• Sonuç bulunamadı

1.2. GÖÇÜ AÇIKLAMAK: TEMEL YAKLAŞIMLAR

1.2.5. İlişkiler Ağı ve Ulusaşırı Toplumsal Alanlar

Daha önce değerlendirilen teorilerde olduğu gibi göçün nedenlerinden çok, göçün kendi kendini üreten yapısına ve sürekliliğine odaklanan ilişkiler ağı teorisi mikro düzeyde bir göç teorisidir.

Ağ teorisi (network) mikro seviyede, göç etme kararında aktörler arasındaki bağların, sıklıkla göç eden bireylerin aileleriyle ve işleriyle olan bağlantılarının hem göç öncesinde hem de göç sonrasında nasıl etkili olduğunu açıklamaya çalışır (Brown ve Bean, 2005: 358). Ağ teorisine göre göçün ortaya çıkmasında etkili olan faktörler zamanla ortadan kalksa bile göçün devam etmesi, göç eden bireylerin hem köken ülkelerinde hem de gittikleri ülkelerde kurdukları ilişkilerle mümkün olmaktadır. Özellikle sosyal sermaye olarak da ifade edilebilen bu ilişkiler ağı, göçün hiç durmadan farklı şekillerde devam etmesinde etkili olmaktadır. Bu yüzden, ağlar kimilerince (Arango, 2000: 291) göçün açıklanmasında en önemli faktör olarak değerlendirilmektedir.

Göçmenlerin kurdukları ağlar genellikle, iş bulma, gidiş geliş süreçlerini düzenlemek için bilgi alışverişlerinde bulunma, maddi ve manevi yardımları içeren işlevler yüklenmektedir. Böylelikle bireyler göç etme kararında aileleri, akrabaları ve yakın arkadaşlarından destek almakta ve göç kolaylaşmaktadır. Ağlar özellikle göçün olası risklerini ve olumsuz yönlerini en aza indirmede önemli bir işlev yüklendiği için

göçün devamlılığında etkili olabilmektedir. Massey ve arkadaşlarının belirttiğine göre ağlar, göç sürecinde maliyetlerin ve risklerin azaltılmasında önem taşımaktadır (1993: 449). Göç ağlarına dayalı çalışmalarda son zamanlarda ulus-ötesi mekânların ve kimliklerin oluşmasına dair konular ön plana çıkmaya başlamıştır. Göçün niceliksel olarak artması ve göçmenlerin köken ve hedef ülke arasındaki sık gidiş gelişleri, köken ülkeyle olan bağlarını güçlü şekilde korumaları “ulus-ötesi göçmen”, “ulus-ötesi topluluk”, “küresel uluslar”, “topraksızlaşmış ulus-devletler” gibi kavramların ortaya çıkmasına neden olmuştur (Toksöz, 2006: 22).

Bütün bu kavramların ortaya çıkmasında etkili olan bu teorik bakış açısı, Faist tarafından geliştirilen ulus-ötesi toplumsal alanlar teorisi içerisinde genelleştirilmiştir. Bu kuram Sert’e göre bazı nedenlerden ötürü övgüyü hak etmektedir (2012: 41). Kuram, ilk olarak zincir göç, geriye göç, göç süreçlerinin sürekliliği ve nüfus akımlarının doygunluğu olgularını belli bir seviyede açıklayarak uluslararası göçün gerçek doğasını zaman ve mekân boyunca bir olay dizisinden oluşan dinamik bir süreç olarak görür. İkinci olarak ise sosyal ağ teorilerini geliştirir, göçmen ağlarını hazır olarak kabul etmez, göçmen ağlarının nasıl oluştuğu ve bu ağların malların, fikirlerin, bilginin ve sembollerin dolambaçlı hareketini nasıl sağladığı sorularına cevap bulmaya çalışır. Son olarak, makro yapı teorilerinin ve mikro unsur teorilerinin arasına orta seviyeli bir analitik çerçeve yerleştirerek çok seviyeli bir model ortaya koyar.

Tablo 2. Faist’in Üç Düzeyli Göç Analizi

MİKRO

Değerler veya istekler ile beklentiler

ORTA

Kolektif ve toplumsal ağlar

MAKRO

Makro düzeyli fırsat yapıları

Bireysel değerler ve beklentiler -yaşamın, sermayenin,

statünün, konforun, biraradalığın ve ahlakın yükseltilmesi ve güvence altına alınması

Toplumsal bağlar

-güçlü bağlar: aileler ve aile üyeleri

-zayıf bağlar: gizil hareketliler, simsarlar ve kalanların ağları. Sembolik bağlar

-akraba örgütleri, etnik, ulusal ve dini örgütler; sembolik topluluklar.

Bağların içeriği-işlemler Yükümlülükler, karşılıklılık ve dayanışma; bilgi, kontrol ve diğerlerinin kaynaklarına erişim.

Ekonomi

-gelir ve işsizlik farklılıkları Siyaset

-ulus-devletler ve uluslararası rejimler içerisindeki uzamsal hareketliliğin düzenlenmesi -siyasi baskı, etnik, ulusal ve dini çatışmalar

Kültürel oluşum

-baskın normlar ve söylemler Demografi ve ekoloji

-nüfus artışı

-ekilebilir alanların uygunluğu -teknoloji düzeyi

Thomas Faist’in göç sürecini makro, orta ve mikro seviyelerde incelemesiyle belirginleşen ulus-aşırı toplumsal alan teorisi, diğer teorileri birbirinden ayıran yaklaşım açılarında kurduğu orta seviyeli analizlerle farklılaşmaktadır.

Ele alınan bütün göç teorilerinin, göçü açıklayıcı tarafları mevcuttur. Ancak göç çalışmalarında bütüncül bir göç kuramına henüz ulaşılmadığı ifade edilmelidir. Göç araştırmalarının üç kuşak barındırdığını belirten Faist’e göre (2003: 34-35) ilk kuşak göç araştırmalarında sanayileşme çağında ortaya çıkan hareketlilikler, demografik geçiş gibi gelişmeler bağlamında, göçün itici-çekici doğasına vurgu yapılarak açıklanmıştır. İkinci aşamada ise, işçi göçü ve mülteci akışlarının göç veren ve göç alan devletler arasındaki yapısallaşmış ilişkiler içerisinde ortaya çıktığı ve bunların kapitalist dünya ekonomisinin, merkez ve çevre bölgeler arasındaki yapısal bağımlılığı içinde değerlendirilmiştir. Faist’e göre üçüncü aşama henüz oluş sürecindedir. Ulus-aşırı toplumsal alanlar olarak ifade edilen yaklaşımın önceki yaklaşımları tamamladığını, ancak onların yerini almadığını söyleyen Faist, uluslararası göçmenlerin çoklu ve sınır bozucu ailesel, ekonomik, sosyal, dini, kültürel ve siyasal ilişkiler sürdürmek yoluyla siyasi sınırları aşan bağlar inşa ettiğini iddia eder. Bu üçüncü aşama göçmenlerin inşa ettiği bağları ele alırken göçmenlerin geliştirdikleri ulus-aşırı etkileşim süreçleri ile bunların ortaya koyduğu kimlik ve aidiyet algılarına odaklanmaktadır. Dolayısıyla uluslararası göç akışları değişirken, aynı zamanda göçmenlerin kendilerine özgü ağlar geliştirmesine neden olmuş, bu durum ise köken ülke ile yaşanan ülke arasında kimi zaman gelgitlere, kimi zaman da bütünleştirici durumları ortaya çıkarmıştır.