• Sonuç bulunamadı

Göç, kimlik, aidiyet: Kültürlerarası iletişim açısından İsveçli Türkler / Immigration, identity, belonging: Swedish Turks in terms of intercultural communications

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Göç, kimlik, aidiyet: Kültürlerarası iletişim açısından İsveçli Türkler / Immigration, identity, belonging: Swedish Turks in terms of intercultural communications"

Copied!
385
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FIRAT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

GÖÇ, KİMLİK, AİDİYET:

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM

AÇISINDAN İSVEÇLİ TÜRKLER

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Ömer AYTAÇ Göksel GÖKER ELAZIĞ / 2013

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

GÖÇ, KİMLİK, AİDİYET: KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM

AÇISINDAN İSVEÇLİ TÜRKLER

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Ömer AYTAÇ Göksel GÖKER

Jürimiz, ……… tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu doktora tezini oy birliği / oy çokluğu ile başarılı saymıştır.

Jüri Üyeleri

1. Prof. Dr. Ömer AYTAÇ 2. Doç. Dr. İlknur ÖNER

3. Yrd. Doç. Dr. İlhan Oğuz AKDEMİR 4. Yrd. Doç. Dr. Musa ÖZTÜRK

5. Yrd. Doç. Dr. Dilek ER

F. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun ……… tarih ve ……… sayılı kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıştır.

Prof. Dr. Enver ÇAKAR Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(3)

ÖZET Doktora Tezi Göç, Kimlik, Aidiyet:

Kültürlerarası İletişim Açısından İsveçli Türkler Göksel Göker

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Sosyoloji Anabilim Dalı Uygulamalı Sosyoloji Bilim Dalı

Elazığ / 2013, Sayfa: XV + 369

Avrupa ülkelerinin II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlattığı işgücü göçü alımına, göç veren ülke statüsünde katılan Türkiye’nin birçok bölgesinden göçmen işçi, çok sayıda Avrupa ülkesine 1960’lı yılların hemen başından itibaren gitmeye başlamıştır. Başlangıçta çoğu Avrupa ülkesinde misafir işçi statüsünde bulunan Türk göçmenler, 1970’li yıllardan itibaren, özellikle aile birleşimleri neticesinde Avrupa’da kalıcı yerleşimci statüsüne geçmeye başlamışlardır. Türk göçmenlerin Avrupa ülkelerinde yerleşimci olmasıyla birlikte göçmenlerin karşı karşıya kaldığı sorunların niteliği değişiklik göstermeye başlamıştır. Bu sorunların başında kültürel içerikli sorunlar gelmektedir.

Göçmenlerin yerleşimci olmaları, entegrasyon konusunu ve bu konunun biçim ve içeriğini gündeme getirmektedir. Bu konuda göçmenlerin olduğu kadar ev sahibi toplumun ve devletin geliştirdiği stratejiler de entegrasyonun biçim, içerik ve boyutlarını etkilemektedir. Göçmenlerin göç tecrübesi ve sonrasında yaşadıkları kültürleşme süreçleri birçok sosyo-kültürel değişimi de beraberinde getirmektedir. Bu değişimler içerisinde, ev sahibi toplumla geliştirilen etkileşim süreçlerine bağlı olarak şekillenen kimlik ve aidiyet algıları günümüzde giderek önem kazanmaktadır.

Bu çalışmada; göçmenlerin entegrasyonu, kimlik ve aidiyet algıları ile kültürlerarası iletişim durumları, İsveçli Türkler örneğinde incelenmektedir. 1960’lı yıllardan itibaren başlayan, 1970’li yıllarda hız kazanan ve günümüzde de hâlâ devam eden göç akışı sonrasında İsveç’e yerleşen Türk göçmenlerin entegrasyon durumları, kimlik ve aidiyet algıları, kültürlerarası iletişim pratikleri, karşı karşıya kaldıkları temel toplumsal problemler çalışmanın temel konusunu teşkil etmektedir. Çalışmada ayrıca

(4)

bir Avrupa ülkesi olarak İsveç’in uyguladığı göçmen politikaları ve göçmenlerin sosyal konumları da incelenmektedir.

Çalışmada alan araştırması yöntemine bağlı kalınarak, anket ve mülakat tekniğine dayalı veri toplama araçları kullanılmıştır. Alan araştırması, 1 Temmuz – 20 Eylül 2011 tarihleri arasında İsveç’in başkenti Stcokholm’de gerçekleştirilmiştir. Anket uygulamasında 612 kişilik bir örneklem grubuna ulaşılmıştır. Derinlemesine mülakatlar ise 30 kişilik bir örneklem grubuyla gerçekleştirilmiştir.

Araştırmadan elde edilen bulgulara göre İsveçli Türklerin kimlik ve aidiyet algılarının kuşaklar arasında farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Birinci ve ikinci kuşak göçmenlerin büyük bir çoğunluğunun kimlik ve aidiyet algıları Türkiye ekseninde şekillenirken, üçüncü ve dördüncü kuşak göçmenlerde çoğul kimlikler ve çifte aidiyet bağlarının oluştuğu görülmüştür. Bunun yanında, İsveçli Türklerin bütünleşme konusunda da birbirinden farklı eğilimler taşıdığı görülmüştür. Bu eğilimler ile kimlik tanımlamaları arasında yakın bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. İsveçli Türkler’in büyük bir çoğunluğu kültürel, dini ve milli değerlerini muhafaza ederek İsveç toplumuyla uyum içerisinde yaşama eğilimi içerisindedir. Bununla birlikte uyum konusunda denge eğilimi gösteren kişilerin varlığı da dikkate değerdir. Marjinalleşme ve asimilasyon eğilimleri ise oldukça azdır. Araştırma sonuçlarına göre İsveçli Türkler ile İsveçliler arasında kültürlerarası iletişimin sınırlı düzeyde gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Göç, Kimlik, Aidiyet, Kültürlerarası İletişim, İsveç, İsveçli

(5)

ABSTRACT PhD Thesis

Immigration, Identity, Belonging:

Swedish Turks in Terms of Intercultural Communications Göksel Göker

The University of Fırat The Institute of Social Science

Department of Sociology Applied Sociology Elazığ / 2013, Pages: XV + 369

When European countries allowed labour force immigration after the 2nd World War, Turkey sent immigrants. The immigrant workers from different regions of Turkey started immigrating to many different European countries in the early 1960s. At the beginning the Turkish immigrants in most of the European countries were in the status of guest worker; after the 1970s, especially by family reunification, they have started to be transferred into permanent resident status. Only after becoming permanent residents in European countries, Turkish immigrants started to face different types of problems. One of the leading problems of these is based on cultural contents.

The issue of immigrants becoming resident makes the integration matter and its type and contents a current issue. As much as the immigrants, the host society and the strategies of the governments affect the type, content and dimensions of the integration. The immigration experience of the immigrants and the acculturation process they live after it brings many changes in socio-cultural terms. Among these changes, the identity and belonging perceptions shaped according to the interaction processes with the host society has become more important.

In this study; the integration of the immigrants, identity and belonging perceptions, intercultural communication conditions are analysed on a sample of Swedish Turks. The main subject of the study is the integration situations, identity and the belonging perceptions, intercultural communication practical, the main social problems of the Turkish immigrants who settled in Sweden in the period of migration flow which started in the 1960s, intensified in the 70s and remains today. Being a European country the immigration politics of Sweden and the social positions of the immigrants are also studied.

(6)

In the study, the data collection devices of questionnaire and interview techniques according to the survey method are used. The survey was carried out in Stockholm, the capital city of Sweden in 2011, 1st July – 20th September. 612 questionnaires were obtained. And in-depth interviews were held with a sample group of 30 people.

According to the findings, the Swedish Turks’ identity and belonging perceptions differ between generations. Whereas the first and second generation immigrants’ identity and belonging perceptions remain Turkish, in third and fourth generation immigrants, dual belonging and multi-identities are formed. Also, Swedish Turks have different aims regarding integration. A close relation is determined between these aims and identity definitions. Most of the Swedish Turks aim to live in harmony with Swedish society while conserving their own cultural, religious and national values. Nevertheless, their ability to achieve the harmonious balance of two different cultures is remarkable. The aim of marginalisation and assimilation is quite less. According to the research, the intercultural communication between Swedish Turks and Swedes is limited.

Keywords: Immigration, Identity, Belonging, Intercultural Communication,

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... II ABSTRACT ... IV İÇİNDEKİLER ... VI TABLOLAR LİSTESİ ... XI ÖNSÖZ ... XIV GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM

GÖÇ VE TÜRKİYE’NİN AVRUPA’YA GÖÇ DENEYİMİ

1.1. SOSYAL BİR OLGU OLARAK GÖÇ ... 7

1.1.1. Göç Türleri ... 10

1.1.2. Göçün Nedenleri ve Sonuçları ... 13

1.1.3. Günümüzde Göç ve Tarihsel Arka Planı ... 18

1.2. GÖÇÜ AÇIKLAMAK: TEMEL YAKLAŞIMLAR ... 21

1.2.1. Göçün Kanunları ... 21

1.2.2. Göçte İtici ve Çekici Faktörler ... 23

1.2.3. Göç Sistemleri ... 24

1.2.4. Kapitalist Dünya Sisteminin Merkez ve Çevre Ülkeleri ... 25

1.2.5. İlişkiler Ağı ve Ulusaşırı Toplumsal Alanlar ... 28

1.3. TÜRKİYE’DEN AVRUPA’YA GÖÇ ... 30

1.3.1. İşgücü Göçü: Misafirlik ... 32

1.3.2. Aile Birleşimi: Yerleşme ... 36

1.3.3. Göçün Siyasallaşması: Diaspora ... 38

(8)

II. BÖLÜM

GÖÇMENLER, KİMLİK VE AİDİYET

2.1. MODERNİTEDEN POSTMODERNİTEYE KİMLİK ... 44

2.1.1. Kimliğin Oluşumu: Teorik Açılımlar ... 48

2.1.2. Kolektif Ayrışmalar: Kimlik Türleri ... 53

2.2. GÖÇMENLER VE KİMLİKLER ... 64

2.2.1. Öteki Tarafından Tanımlanmak: Yabancı Olarak Göçmen ... 68

2.2.2. Irkçılık-Ayrımcılık-Dışlanma Üçgeninde Göçmenler ... 73

2.2.3. Mekânlara Sıkışmak: Göçmenler ve Sorunlu Bölgeler ... 80

III. BÖLÜM

UYUM, ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK VE

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM: ASİMİLASYONDAN KÜLTÜREL

TANINMAYA GÖÇMENLER

3.1. GÖÇMENLER TOPLUMLA NASIL BÜTÜNLEŞİR? ... 86

3.1.1. Asimilasyon: Eritme ve Emilmenin Politikası ... 90

3.1.2. Entegrasyon: Kamusal Alana Dahil Olma ... 93

3.1.3. Ayrışma / Kapanma: Özel Alana Sıkışma ... 94

3.1.4. Marjinalleşme: Çifte Yokluk ... 95

3.2. KÜLTÜR, KÜLTÜREL ÇEŞİTLİLİK VE ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK ... 96

3.2.1. Kültür ve Kültürel Farklılıklar ... 97

3.2.2. Çokkültürlü Toplum ve Çokkültürcü Devlet ... 101

3.2.3. Çokkültürcülüğe Eleştiriler ... 108

3.3. KARŞILAŞMALAR: KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM ... 110

3.3.1. Kültür ve İletişim ... 111

3.3.2. Kültürlerarası İletişim: Farklılığın Diyalojik İnşası ... 112

3.3.3. Kültürlerarası İletişim Yeterliği ... 116

IV. BÖLÜM

ÇOKKÜLTÜRLÜ BİR GÖÇMEN ÜLKESİ İSVEÇ

VE İSVEÇLİ TÜRKLER

4.1. İSVEÇ: ÇOKKÜLTÜRLÜ BİR GÖÇMEN ÜLKESİ... 120

4.1.1. İsveç’te Göç Süreçleri ... 125

4.1.2. İsveç’te Göçmen Politikaları ve Göçmenlerin Sosyal Konumu ... 127

4.2. İSVEÇLİ TÜRKLER: GÖÇ VE YERLEŞME ... 143

4.2.1. İsveç’e Göç Süreçleri ... 144

(9)

V. BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

5.1. Literatüre İlişkin Bir Değerlendirme ... 161

5.2. Araştırmanın Konusu ve Amaçları ... 165

5.3. Araştırma Soruları ve Hipotezler ... 166

5.4. Bilgi Toplama Araçları ... 169

5.5. Araştırmanın Evreni, Örneklemi ve Sınırlılıkları ... 170

5.6. Uygulama ... 171

VI. BÖLÜM

İSVEÇ’TE TÜRK GÖÇMENLER ALAN ARAŞTIRMASI:

BULGULAR VE YORUMLAR

6.1. SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER ... 174 6.1.1. Cinsiyet Dağılımı ... 174 6.1.2. Yaş Dağılımı ... 175 6.1.3. Doğum Yeri ... 175 6.1.4. Mesleki Durum ... 176 6.1.5. Eğitim Durumu ... 178 6.1.6. Gelir Durumu ... 181

6.1.7. Medeni Durum ve Çocuk Sahibi Olma ... 182

6.1.8. Hanedeki Kişi Sayısı ... 183

6.1.9. İkamet Edilen Evin Durumu ... 184

6.1.10. Türkiye’de Gayrimenkul Sahibi Olma Durumu ... 185

6.1.11. Otomobil Sahibi Olma Durumu ... 187

6.2. GURBETTEKİ TÜRKİYE: TÜRKİYE’YE DAİR ALGILAR ... 188

6.2.1. Türkiye’yi Ziyaret Etme Sıklığı ... 188

6.2.2. Türkiye’yi Ziyaret Etme Amacı ... 190

6.2.3. Türkiye’yi Ziyarette Kalınan Süre ... 192

6.2.4. Türkiye’de İletişim Problemi Yaşama Durumu ... 193

6.2.5. Türkiye’deki Sosyal Sınıf Algısı ... 195

6.2.6. Türkiye’ye İlgi Düzeyi ... 196

6.2.7. Türkiye’nin Geleceğine İlişkin Algı ... 199

6.2.8. Türkiye’de Özlenenler ... 200

6.2.9. Akraba ve Arkadaşlara İsveç’e Gelme Tavsiyesi ... 201

6.3. VATANDAN UZAKTA: GÖÇ YOLLARI VE İSVEÇ’TE YAŞAM ... 204

6.3.1. İsveç’e Geliş Nedeni ... 204

6.3.2. İsveç’e Aileden Gelen İlk Kişi ... 207

6.3.3. İsveç’teki Yaşam Süresi ... 207

6.3.4. İsveç’teki Sosyal Sınıf Algısı ... 208

6.3.5. İsveç’e İlgi Düzeyi ... 211

6.4. ÇOĞUL KİMLİKLER: İSVEÇLİ TÜRKLERDE KİMLİK ... 213

(10)

6.4.2. Kimlik Tanımlamaları ... 217

6.4.3. İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 225

6.4.4. Siyasal Kimlik Tanımlamaları ... 232

6.4.5. Dini Kimlik Tanımlamaları ... 233

6.4.6. Dini Pratikleri Uygulama ... 234

6.4.7. Dini Eğitim İsteği ... 235

6.5. ÇİFTE YAKINLIK: İSVEÇLİ TÜRKLERDE AİDİYET ... 237

6.5.1. Yakın Hissedilen Ülke ... 237

6.5.2. Vatandaşlık Durumları ... 241

6.6. İSVEÇLİ TÜRKLERDE BÜTÜNLEŞME ... 244

6.6.1. Uyum Problemi ... 244

6.6.2. Uyum Problemlerinin Nedeni ... 247

6.6.3. Uyum Sağlamaya Mecburiyet Hissetme Durumu ... 249

6.7. SORUNLAR: İSVEÇLİ TÜRKLERİN YABANCILIK DENEYİMİ ... 252

6.7.1. İsveç’te Yaşanan Sorunlar ... 252

6.7.2. Dini, Milli ve Kültürel Değerlerle Yaşam ... 254

6.8. AYRIMCILIK: İSVEÇ’TE ÇİFTE STANDARDIN BOYUTLARI ... 256

6.8.1. Ayrımcılığa Uğrama Durumu ... 256

6.8.2. Eşit Vatandaşlık Algısı ... 262

6.8.3. Dışlanma ... 264

6.8.4. Eğitimde Eşitlik Algısı ... 265

6.9. ETKİLEŞİM: İSVEÇLİLER VE “ÖTEKİLERLE” İLİŞKİLER ... 267

6.9.1. İsveçlilerle Etkileşim ... 267

6.9.2. Öteki Göçmenlerle Etkileşim ... 271

6.9.3. Yakınlık Algısı ... 272

6.9.4. Komşuluk Tercihi ... 273

6.9.5. Evlilik Tercihleri ... 277

6.9.6. Çocukların Evliliklerine İlişkin Tercihler ... 280

6.10. AYNADAN BAKMAK: İSVEÇLİLERE GÖRE TÜRKLER ... 284

6.10.1. İsveçlilerin Türklere Bakış Açısı ... 284

6.10.2. İsveçlilerin Türkleri Tanıma Düzeyi ... 285

6.10.3. Tanıtma ve Tanınmaya Dair Algılar ... 286

6.10.4. Göçmen Politikasına İlişkin Düşünce ... 289

6.10.5. Türkiye ve AB’ye Dair Düşünceler ... 292

6.11. İSVEÇLİ TÜRKLERDE DİL BECERİLERİ VE KULLANIMI ... 295

6.11.1. Dil Becerileri ... 295

6.11.2. Aile İçerisinde Konuşulan Dil ... 296

6.11.3. Arkadaş Çevresinde Konuşulan Dil ... 299

6.11.4. Dile İlişkin Problemler... 303

(11)

6.12. SİVİL ÖRGÜTLENME VE İSVEÇLİ TÜRKLER ... 309

6.12.1. Örgüt veya Dernek Üyeliği ... 311

6.12.2. Üyesi Olunan Dernekler ... 311

6.13. GÜNDELİK YAŞAM VE BOŞ ZAMAN ETKİNLİKLERİ ... 315

6.13.1. Gündelik Yaşam Pratikleri ... 315

6.14. ULUSAŞIRI BAĞLAR: MEDYA KULLANIMI ... 317

6.14.1. Medya Kullanımı ... 317

6.14.2. İnternette Kullanılan Dil ... 318

6.14.3. Televizyonda Tercih Edilen Programlar ... 319

6.14.4. Türklerin Medyada Temsil Biçimi ... 321

6.15. GERİ DÖN(EME)MEK ... 324

6.15.1. Geri Dönüş Düşüncesi ... 324

6.15.2. Dönüş Yapma Düşüncesinin Nedenleri ... 327

SONUÇLAR ... 330

KAYNAKÇA ... 340

EKLER ... 361

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Petersen’in Göç Tipolojisi ... 11

Şekil 1. Everett Lee’nin Göç Modeli ... 23

Tablo 2. Faist’in Üç Düzeyli Göç Analizi... 29

Tablo 3. AB’de Türk Vatandaşları ... 41

Şekil 2. Berry’nin Dört Adaptasyon Modeli ... 87

Şekil 3. Çoğulcu Toplum Modelleri... 89

Tablo 4. İsveç’teki Yabancı Nüfusun Dünyadaki Bölgelere Göre Dağılımı ... 121

Tablo 5. İsveç’teki Yabancı Nüfusun Ülkelere Göre Dağılımı (İlk 10) ... 124

Tablo 6. İsveç’te Göçmen Politikaları (1965-2011) ... 134

Tablo 7. İsveçlilerin 12 Etnik Gruba İlişkin Etnik Mesafe Algısı ... 150

Tablo 8. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Doğum Yerine Göre Dağılımı ... 152

Tablo 9. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Yıllara Göre Dağılımı ... 153

Tablo 10. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı ... 153

Tablo 11. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ... 154

Tablo 12. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı ... 154

Tablo 13. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Gelir Durumlarına Göre Dağılımı ... 155

Tablo 14. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Sektörlere Göre Dağılımı ... 156

Tablo 15. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Vatandaşlıklarına Göre Dağılımı ... 157

Tablo 16. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun İdari Bölgelere Göre Dağılımı ... 158

Tablo 17. İsveç’teki Türkiyeli Nüfusun Stockholm Bölgesindeki Dağılımı ... 159

Tablo 18. Cinsiyete Göre Dağılım ... 174

Tablo 19. Yaşa Göre Dağılım ... 175

Tablo 20. Doğum Yerine Göre Dağılım ... 176

Tablo 21. Mesleklere Göre Dağılım ... 177

Tablo 22. Eğitim Durumuna Göre Dağılım ... 178

Tablo 23. Cinsiyete Göre Eğitim Durumu ... 179

Tablo 24. Doğum Yerine Göre Eğitim Durumu ... 179

Tablo 25. Gelir Durumuna göre Dağılım ... 181

Tablo 26. Medeni Duruma Göre Dağılım ... 183

Tablo 27. Çocuk Sahibi Olma Durumları ... 183

Tablo 28. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı ... 184

Tablo 29. Oturulan Evin Durumu ... 185

Tablo 30. Türkiye’de Gayrimenkul Sahibi Olma Durumu... 185

Tablo 31. Otomobil Sahibi Olma Durumu ... 187

Tablo 32. Türkiye’ye Gelme Sıklıkları ... 189

Tablo 33. Gelir Durumuna Göre Türkiye’ye Gelme Sıklığı ... 189

Tablo 34. Türkiye’ye Gelme Amaçları ... 190

Tablo 35. Türkiye’ye Geldiklerinde Kaldıkları Süre ... 192

Tablo 36. Türkiye’ye Geldiklerinde İletişim Problemi Yaşama Durumu ... 193

Tablo 37. Türkiye’deki Sosyal Sınıflarını Algılama Biçimi ... 195

Tablo 38. Türkiye’nin Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 196

Tablo 39. Cinsiyete Göre Türkiye’nin Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme düzeyi ... 196

Tablo 40. Doğum Yerine Göre Türkiye’nin Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 197

Tablo 41. İsveç’te Kalma Süresine Göre Türkiye’nin Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 198

Tablo 42. Yaşa Göre Türkiye’nin Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 199

Tablo 43. Türkiye’nin Geleceği Hakkındaki Düşünceleri... 200

Tablo 44. Türkiye’de En Çok Özlenenler ... 200

Tablo 45. İsveç’e Gelmek İsteyen Akraba ve Arkadaşlarına Tavsiyesi ... 201

Tablo 46. İsveç’e Geliş Nedenleri ... 204

Tablo 47. İsveç’e İlk Göç Eden Kişiye Göre Dağılım ... 207

Tablo 48. İsveç’te Yaşanan Süreye Göre Dağılım ... 208

Tablo 49. İsveç’teki Sosyal Sınıflarını Algılama Biçimleri ... 209

Tablo 50. Gelir Durumuna Göre Sosyal Sınıf Algısı ... 209

Tablo 51. Mesleğe Göre Sosyal Sınıf Algısı ... 210

Tablo 52. İsveç’in Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 211

Tablo 53. Gelir Durumuna Göre İsveç’in Siyasi ve Ekonomik Durumuyla İlgilenme Düzeyi ... 211

Tablo 54. Vatan Kavramını Çağrıştıran Ülke ... 213

Tablo 55. Cinsiyete Göre Vatan Algısı ... 214

Tablo 56. Yaşa Göre Vatan Algısı ... 215

Tablo 57. Doğum Yerine Göre Vatan Algısı ... 215

(13)

Tablo 59. Kendilerini Tanımlama Biçimleri ... 218

Tablo 60. Cinsiyete Göre Kendini Tanımlama Biçimleri... 219

Tablo 61. Doğum Yerine Göre Kendini Tanımlama Biçimleri ... 219

Tablo 62. İsveç’teki Yaşam Süresine Göre Kendini Tanımlama Biçimleri ... 220

Tablo 63. Yaşa Göre Kendini Tanımlama Biçimleri... 221

Tablo 64. Vatan Algısına Göre Kendini Tanımlama Biçimleri ... 222

Tablo 65. İsveç’teki Sosyal Konum Algıları ... 226

Tablo 66. Doğum Yerine Göre İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 227

Tablo 67. İsveç’teki Yaşam Süresine Göre İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 228

Tablo 68. Yaşa Göre İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 229

Tablo 69. Eğitim Durumuna Göre İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 229

Tablo 70. Vatan Algısına Göre İsveç’teki Sosyal Konum Algısı ... 230

Tablo 71. Siyasi Açıdan Tanımlama Biçimleri ... 232

Tablo 72. Dini Açıdan Tanımlama Biçimleri ... 234

Tablo 73. Dini Pratikleri Yerine Getirme Durumu ... 234

Tablo 74. İsveç Okullarında Dini Eğitim Verilip Verilmemesine Dair Düşünce ... 236

Tablo 75. Yakın Hissedilen Ülke ... 237

Tablo 76. Cinsiyete Göre Yakın Hissedilen Ülke ... 238

Tablo 77. Doğum Yerine Göre Yakın Hissedilen Ülke ... 238

Tablo 78. İsveç’teki Yaşam Süresine Göre Yakın Hissedilen Ülke ... 239

Tablo 79. Kimlik Algısına Göre Yakın Hissedilen Ülke... 240

Tablo 80. Vatandaşı Olunan Ülkeye Göre Dağılım ... 241

Tablo 81. Doğum Yerine Göre Vatandaşlık Durumu ... 242

Tablo 82. Vatandaşlığa Göre Yakın Hissedilen Ülke ... 243

Tablo 83. İsveç Toplumu ve Kültürüne Uyum Problemi Yaşama Durumu ... 244

Tablo 84. Cinsiyete Göre Uyum Problemi Yaşama Durumu ... 245

Tablo 85. Doğum Yerine Göre Uyum Problemi Yaşama Durumu ... 245

Tablo 86. İsveç’teki Yaşam Süresine Göre Uyum Problemi Yaşama Durumu ... 246

Tablo 87. Uyum Problemi Yaşamalarının Nedenleri ... 247

Tablo 88. İsveç Kültürüne Uyum Sağlamaya Mecbur Hissetme Durumu ... 249

Tablo 89. İsveç’te En Çok Karşı Karşıya Kalınan Sorun ... 253

Tablo 90. İsveç’te Dini, Milli ve Kültürel Değerlerle Yaşam ... 254

Tablo 91. Ayrımcılığa Maruz Kalma Durumu ... 256

Tablo 92. Vatandaşlık Haklarından Eşit Ölçüde Yararlanma Durumu ... 263

Tablo 93. Gelir Durumuna Göre Vatandaşlık Haklarından Eşit Ölçüde Yararlanma Durumu ... 263

Tablo 94. İsveç’te Dışlanmış Hissetme Durumu... 264

Tablo 95. İsveç’te Eşit Ölçüde Eğitim Alma Durumu ... 265

Tablo 96. İsveçlilerle İlişki Biçimi... 267

Tablo 97. İsveç’teki Yaşam Süresine Göre İsveçlilerle İlişki Biçimi ... 269

Tablo 98. Diğer Göçmenlerle İlişki Biçimi ... 272

Tablo 99. İsveç’te En Yakın Hissedilen Grup ... 273

Tablo 100. Komşu Olmayı Tercih Edilen Grup ... 274

Tablo 101. Eğitim Durumuna Göre Komşu Olmayı Tercih Edilen Grup... 275

Tablo 102. Kimlik algısına göre katılımcıların komşu olmayı tercih ettiği grup ... 276

Tablo 103. Çocuklarının Bir İsveçli ile Evlenmesi Konusundaki Düşünce ... 277

Tablo 104. Dini Pratikleri Yerine Getirme Durumuna Göre Çocuklarının Bir İsveçli ile Evlenmesi Konusundaki Düşünce ... 278

Tablo 105. Kimlik Algısına Göre Çocuklarının Bir İsveçli ile Evlenmesi Konusundaki Düşünce ... 279

Tablo 106. Kız Çocuklarının Evliliği Konusundaki Tercih ... 280

Tablo 107. Erkek Çocuklarının Evliliği Konusundaki Tercih ... 281

Tablo 108. İsveçlilerin Türklere Bakış Açısı ... 284

Tablo 109. Cinsiyete Göre İsveçlilerin Türklere Bakış Açısına Dair Düşünce ... 285

Tablo 110. İsveçlilerin Türkleri Tanıma Düzeyi ... 285

Tablo 111. İsveç’teki Türklerin Kendilerini İsveçlilere Tanıtmalarına Dair Düşünce ... 286

Tablo 112. İsveç Toplumunun Türkleri Tanımak ve Anlamak İçin Çaba Sarf Edip Etmediğine Dair Düşünce .. 287

Tablo 113. İsveçlilerin Türklerin Değerlerine Saygılı Olup Olmadığına Dair Düşünce ... 287

Tablo 114. İsveç’i ve İsveçlileri Tanıma Düzeyi ... 288

Tablo 115. Doğum Yerine Göre İsveç’i ve İsveçlileri Tanıma Düzeyi ... 288

Tablo 116. Eğitim Durumuna Göre İsveç’i ve İsveçlileri Tanıma Düzeyi ... 289

Tablo 117. İsveç’in Göçmen Politikası Hakkındaki Düşünce ... 290

Tablo 118. Cinsiyete Göre İsveç’in Göçmen Politikası Hakkındaki Düşünce ... 290

Tablo 119. İsveç’in Türkiye’nin AB’ye Girmesine Karşı Tutumu Hakkındaki Düşünce ... 293

Tablo 120. Türkiye’nin AB’ye Kabul Edilmemesi Halinde Bunun Nedeni Hakkındaki Düşüncesi ... 293

Tablo 121. Dil Becerileri ... 295

Tablo 122. Aile İçerisinde Konuşulan Dil ... 296

Tablo 123. Doğum Yerine Göre Aile İçerisinde Konuşulan Dil ... 297

(14)

Tablo 125. Kimlik Algısına Göre Aile İçerisinde Konuşulan Dil ... 298

Tablo 126. Türk Arkadaş Çevresi İçerisinde Konuşulan Dil ... 299

Tablo 127. Doğum Yerine Göre Arkadaş Çevresinde Konuşulan Dil ... 300

Tablo 128. Yaşa Göre Arkadaş Çevresinde Konuşulan Dil ... 301

Tablo 129. Kimlik Algısına Göre Arkadaş Çevresinde Konuşulan Dil ... 302

Tablo 130. Dil ve Konuşma Tarzı Nedeniyle Problem Yaşama Durumu ... 303

Tablo 131. Cinsiyete Göre Dil ve Konuşma Tarzı Nedeniyle Problem Yaşama Durumu... 304

Tablo 132. Doğum Yerine Göre Dil ve Konuşma Tarzı Nedeniyle Problem Yaşama Durumu ... 304

Tablo 133. İsveç’te Kalma Süresine Göre Dil ve Konuşma Tarzı Nedeniyle Problem Yaşama Durumu ... 305

Tablo 134. Eğitim Durumuna Göre Dil ve Konuşma Tarzı Nedeniyle Problem Yaşama Durumu ... 306

Tablo 135. İsveç Okullarında Anadil Eğitimi Verilip Verilmemesine Dair Düşünce ... 307

Tablo 136. İsveç’te Etnik Temelli Türk Federasyonları... 310

Tablo 137. İsveç’te Bir Örgüt veya Derneğe Üye Olma Durumu ... 311

Tablo 138. Üye Olunan Örgüt veya Derneklerin Niteliği ... 312

Tablo 139. Cinsiyete Göre Örgüt ya da Derneğe Üyelik Durumu ... 312

Tablo 140. Yaşa Göre Örgüt ya da Derneğe Üyelik Durumu ... 313

Tablo 141. Gündelik Yaşam Pratiklerini Yapma Sıklığı ... 315

Tablo 142. Medya Kullanım Sıklıkları ... 317

Tablo 143. İnternette Takip Edilen Sitelerin Dili ... 319

Tablo 144. Türk Televizyonlarında Tercih Edilen Program Türleri ... 319

Tablo 145. İsveç Televizyonlarında Tercih Edilen Program Türleri ... 320

Tablo 146. Türk Göçmenlerin İsveç Medyasında Temsil Biçimi ... 322

Tablo 147. İsveç Medyasının Türk Göçmenlerin Sorunlarını Yansıtma Durumu ... 322

Tablo 148. Türkiye’ye Geri Dönüş Yapma Düşüncesi ... 324

Tablo 149. Vatan Algısına Göre Geri Dönüş Yapma Düşüncesi ... 325

Tablo 150. Kimlik Algısına Göre Geri Dönüş Yapma Düşüncesi ... 326

Tablo 151. Yaşa Göre Geri Dönüş Yapma Düşüncesi ... 327

(15)

ÖNSÖZ*

İsveç, 1970’li yıllarda Kulu’da doğup büyüyen her gencin kişisel biyografisinde önemli bir yer tutar. Bu yıllarda, tıpkı şimdi olduğu gibi, Kulu’da her evde artık en az bir “İsveçli” vardır. “İsveçli” olmak Kulu’daki gençlerin muhayyilesinde ayrı bir kategoridir. Yaz tatillerinde İsveç’ten gelen akrabaları, onlara benzemekle birlikte artık farklıdır. Konuşmaları, giyimleri, Volvo’ları, Kulu’da en az Türk Lirası kadar geçerli olan İsveç Kronları…

Her yaz İsveç’ten Türkiye’ye gelen İsveçliler, İskandinavya’dan getirdikleri kişisel değişim rüzgârını Kulu’da da estirirler. Kulu, İsveç’e göç eden İsveçlilerle birlikte değişmeye başlar. Kulu’nun gündemine artık bir de “İsveç’teki Kulu” eklenir. Kulu’da doğmak demek bir bakıma İsveç’le birlikte yaşamaya alışmak demektir. Kulu’daki gençler için, ilkokul çağlarından itibaren İsveç’e gitmek, kısa vadede ulaşılması gereken en önemli hedeftir.

Belirtmek gerekirse, bu çalışmanın yazarı da yukarıda ifade edilenlerden azade değildir, ancak İsveç’e gitmeyenlerdendir.

Günümüzde ise Kulu’daki İsveç rüzgârının, devam etmekle birlikte, artık eskisi kadar güçlü esmediğini ifade edebiliriz. Bunun nedenlerini ilerleyen sayfalarda görebilirsiniz.

Her araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da çeşitli zorluklarla karşılaşılmıştır. Ancak bu çalışma için yurtdışında yapılan araştırmalara özgü zorlukları da eklemek gerekir. Çalışmaya başlamadan önce karşılaşılabilecek sorunlar hakkında öngörülerimiz olmakla birlikte, saha araştırması sırasında öngörülemeyen sorunlarla da karşılaşılmıştır. Bu sorunların aşılmasında İsveç’te çok sayıda kişiden samimi yardımlar aldığımı belirtmek isterim.

İlk olarak İsveç’te yaptığım araştırmalar sırasında bana her konuda yardımcı olan abim Zafer’e ve ablam Hülya’ya sonsuz teşekkür ederim. Siz olmasaydınız, inanın olmazdı.

İsveç’e gitmem konusunda bana yardımcı olan Skogås Türk Kültür Derneği başkanı Taner Yıldız’a; anket uygulamasında örneklem grubuna ulaşmam konusunda çaba ve yol gösteren Uğur Göker, Durmuş Göker, Muktalip Göker, Cebrail Yıldız, Atila

* Bu çalışma, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi (FÜBAP) tarafından İSBF.11.09 No’lu doktora tezi projesi kapsamında desteklenmiştir.

(16)

Altuntaş, Osman Özkanat, Mustafa Sönmez, Yaşar Pektaş ve Haki Korkmaz’a çok teşekkür ederim. Gösterdiği yakın ilgi ve yardımlardan ötürü Haydar Akan’ı ayrıca andığımı ve kendisine teşekkür ettiğimi belirtmek isterim.

İsveç Türk Gençlik Federasyonu’ndan Erol Yücel, Selçuk Ünlü ve Emre Erdoğan’a gösterdikleri ilgiden ve samimi yardımlarından dolayı çok teşekkür ederim. Bunun yanında değerli vakitlerini ayırarak anket formlarını dolduran ve benimle mülakat yapma nezaketini gösteren herkese şükranlarımı sunduğumu belirtmek isterim.

Ayrıca çalışmama maddi destek sağlayan Fırat Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi’ne (FÜBAP) katkılarından ötürü teşekkür ederim.

İsveç’te araştırma yapmam konusunda beni cesaretlendiren, çalışmanın her aşamasında tavsiyeleri ile beni yönlendiren, bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşan danışman hocam Prof. Dr. Ömer Aytaç’a sonsuz teşekkür ederim.

Her akademik çalışmanın gizli bir kahramanı vardır. Tez konumun belirlenmesinin hemen ardından başlayan yoğun çalışma temposunda, yaşadığım bütün zorluklarda yanımdan hiç ayrılmayan, bu dönemde beni doktora tezimle paylaşmak zorunda kalan, tezin her aşamasında bir iz bırakan sevgili eşim Neslihan, bu çalışmanın gizli kahramanı sensin.

Elazığ, 2013 Göksel Göker

(17)

Toplumsal bir varlık olan insanın, daha iyiye ulaşma gayretlerinden biri olan göç hareketleri, tarih kadar eskidir, hatta kimi zaman bireysel ve toplumsal tarihin seyrini değiştiren, tarihi yeniden yazan bir olgu olarak tarihin önündedir, tarihi yapandır. Göç, bazen bir değişimin sonucu, bazense birçok değişimin habercisidir. Bireysel ve toplumsal dönüşümlere kaynaklık eden göç hareketleri, geri dönüşü olmayan değişimleri beraberinde getirir. İnsan hayatında, toplumsal yaşamda kalıcı izler bırakır.

Tarih kadar eski olan bu toplumsal pratiğin, özellikle günümüz dünyası için önemi tartışmasızdır. Göçün ortaya çıkmasında ve yaygınlaşmasında en etkili faktörlerden biri; insanın ekonomik bir varlık olması ve daha çok ekonomik kararlarla hareket eden doğasıdır. Bu nedenle göç; mülkiyeti olmayan ya da sahip olduğu mülkiyetten daha iyisine ulaşmak için kopabilen insanların hareketidir.

Mülkiyet sadece bireysel, ekonomik ve somut bir sahipliği değil, aynı zamanda ortak muhayyilede yer alan hayali bir birlikteliği, soyut ve ortak bir kadere sahipliği de içermektedir. Bu ortak sahiplik; bireyin toplumsal varlığını açıklayan, bireye aidiyet duygusu aşılayan ve kendini tanımlayabileceği bir kimlik alanı açan kültürel bir sahipliktir. Göç, bu nedenle sahip olduğu kültürel çevreden, ait olduğu toplumsal bağlamdan bir kopuşu da ifade etmektedir. Dolayısıyla göç, ekonomik olduğu kadar sosyal, kültürel değişimleri de beraberinde getirmektedir.

Günümüzde göç olgusuna ilişkin yapılan tartışmaların odağında; göçe kaynaklık eden ekonomik nedenler ve göçün kaynaklık ettiği kültürel sonuçlar vardır. Odakta bulunan bu iki olgu; hem bireye hem de toplumsala ilişkindir, ne tam anlamıyla bireysel ne de tam anlamıyla toplumsaldır. Göçü bireysel olarak yaşayan kişilerin göç tecrübeleri, bireysel olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal nedenlerle ilişkilidir, bu yüzden göç, zaman zaman toplumsal bir karakter de taşıyabilmektedir. Kitlesel ve zincirleme göç hareketlerinde olduğu gibi.

Göçün ekonomik nedenleri, hem bireyi, hem de toplumu ilgilendirmektedir. Göçün kültürel sonuçları da hem bireyler üzerinde, hem de göçe kaynaklık eden ya da göçe ev sahipliği yapan toplumlarda ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda göçün kültürel sonuçları, hem bireyleri değiştirmekte hem de toplumları yeni bir kültürel forma geçmeye zorlamaktadır. Çokkültürlü toplum olgusu bunun en önemli örneklerindendir. Bu ve bunun gibi değişimler aynı zamanda kültürel karşılaşmaları ve etkileşim

(18)

süreçlerini beraberinde getirmektedir. Göçmenler farklı kültürlerle karşılaşan, aynı zamanda farklı bir kültürü temsil eden bireyler olarak kültürlerarası iletişimin en önemli aktörlerinden biri haline gelmektedir. Bu bakımdan göçmenler, ev sahibi toplumda, geldikleri toplumu temsil eden bireyler olarak değerlendirilmektedir. Ev sahibi toplumda, göçmenlerin köken ülkelerine dair geliştirilen algı ve önyargılar, yabancıların toplumsal konumlarını ve tüm sosyal yaşamlarını etkilemektedir.

Göç, tarihsel süreç içerisinde farklı toplumsal gelişmelerden etkilenirken, göç eden bireyleri de bu etkiler bağlamında şekillendirmektedir. II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlayan Avrupa ülkelerinin işgücü ihtiyacı, dünya üzerinde yeni bir göç dalgasının başlamasına neden olmuştur. Bu göç dalgasının, çoğu zaman olduğu gibi, en temel itici gücü, göç veren ve göç alan toplumların/devletlerin göçten elde edebilecekleri ekonomik kazanımlardır. Göç alan ülkeler, işgücü açığını ucuz iş gücü ile karşılayarak endüstriyel kalkınmalarına hız kazandırmak isterken; göç veren ülkeler ise göçü, çoğu zaman işsizliğe ve döviz rezervlerindeki açığa bir çare olarak görür. Göç hareketlerinden, hem göç veren ülkeler, hem de göç alan ülkeler çeşitli kazanımlar elde etmiştir. Bu bakımdan her iki tarafın da göçten kazançlı çıktığı düşüncesi hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır. Ancak hangi tarafın daha kazançlı çıktığı meselesi günümüzde hâlâ tartışılan konuların başında gelmektedir.

Ülkeler arasındaki ilişkiler bu düzlemde gelişirken göçe konu olan, göçün faili olan bireylerin durumu ise farklıdır. Göçmenler gittikleri ülkenin sosyal ve ekonomik dokusuna göre göçü tecrübe etmişlerdir. Avrupa ülkelerine çoğu misafirlik/geçicilik statüsünde giden Avrupa dışından gelen göçmenlerin, orada bulunma nedenleri çalışmak, işgücü piyasasına katılmaktır. Bu nedenle yeterli bir ekonomik kazanç sonrasında anavatana dönmek üzere göç edilmiştir. Bu aşamada göç, kalıcı bir hareket değildir. Göçün geçicilik üzerine kurulması, göçmenler açısından bu göç dalgasının karakterini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Bu durum ev sahibi toplum için de geçerlidir. Ancak işgücü göçünün durdurulmasının ardından, göç nitelik değiştirerek kalıcı bir harekete dönüşür. Göçün neden olduğu sosyal ve kültürel birçok sonuç, göç hareketlerinde yaşanan bu algı değişiminin bir ürünüdür. Çünkü bu aşamadan sonra göçmenler; sadece bir işçi, kol ve emek gücü olarak değil, tüm toplumsal ve kültürel farklılıklarıyla toplumsal bir varlık olarak algılanmaya başlar. Bu aşamada göçmenlerin entegrasyon sorunu da sadece ekonomik, istihdama dayalı bir konu olmaktan çıkar ve sosyal-kültürel bir bütünleşme sorununa dönüşür.

(19)

Kimlik ve aidiyete ilişkin tartışmaların günümüz göç literatüründe oldukça önemli bir yeri vardır. Bunun en temel nedeni; bahsedilen sosyal ve kültürel bütünleşme sorununun, göçmenlerin sahip oldukları kültürel, ulusal, dini kimlikler ve aidiyet bağlarıyla yakından ilişkili olmasıdır. Göçmenlerin sahip oldukları ve aynı zamanda dahil oldukları bu kolektif kimliklerin uyum ve bütünleşme süreçlerine doğrudan etkileri bulunmaktadır. Diğer taraftan göçle birlikte gelen ve tecrübe edilen uyum ve bütünleşme süreçleri, göçmenlerin bireysel ve kolektif kimliklerinde değişikliklere neden olmakta, aidiyet bağlarını farklı bir bağlama yerleştirmektedir.

Göçe ev sahipliği yapan Avrupa ülkeleri öncelikli olarak tarihsel ve kültürel bağları güçlü olan komşu ülkelerden işgücü ithal etmiş, daha sonra İngiltere ve Fransa gibi ülkeler sömürgelerinden işgücü getirmiştir. Sömürge geçmişi olmayan ülkeler ise işgücü anlaşmaları ile Avrupa dışındaki ülkelerden göç almıştır. Bu süreç 1970’li yılların ilk çeyreğine kadar devam etmiştir.

Avrupa ülkelerinin işgücü ihtiyacını karşılayan ülkelerden biri de Türkiye’dir. Türkiye, 1960’lı yılların başından itibaren Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Fransa ve İsveç ile işgücü değişimi anlaşmaları imzalayarak, işgücü ihraç eden ülkeler arasına resmen girmiştir. Türkiye’den daha çok resmi kanallarla yurtdışına göç eden, çoğunluğu erkek olan göçmen işçiler, sosyal ağlarını da kullanarak Avrupa’daki Türk varlığının genişlemesine katkı sağlamışlardır. Günümüzde çoğu Avrupa ülkesinde, az ya da çok, Türk göçmenlerin varlığından bahsetmek mümkündür. Öyle ki Almanya’da göçmen ya da yabancı denince akla ilk gelen göçmen grubu Türklerdir. Hatta Kastoryano’nun (2000: 28) belirttiğine göre Almanya’da göç sorunu, özel olarak bir Türk sorunudur. Çünkü Almanya’daki yabancı nüfusun yaklaşık yarısı Türklerden oluşmaktadır. Türkiye’de de dış göç denildiğinde akla gelen ilk ülkenin Almanya olması, Avrupa ülkelerindeki Türk göçmenlere “Alamancı” genellemesinin kullanılması bu nedenle şaşırtıcı değildir.

Almanya’daki Türk nüfusun sayıca fazla olması göç araştırmalarında da Almanya’nın ilgi odağı haline gelmesinde etkili olmuştur. Buna karşılık Türk göçmenler, sayıca Almanya’dan az da olsa, diğer Avrupa ülkelerinde de önemli bir nüfusa sahiptir. Her göç tecrübesinde olduğu gibi, Türk göçmenler ekonomik kaygılar ve hedefler doğrultusunda Avrupa ülkelerine yönelmişlerdir. Avrupa’da yaşanan göç tecrübesi ve sonrasında ortaya çıkan sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlar, diğer göçmen gruplarını etkilediği kadar Türk göçmenleri de etkilemiştir.

(20)

Türk göçmenler günümüzde Avrupa’nın yerleşik yurttaşları olarak kabul edilmektedir. Türk göçmenlerin yerleşimci oldukları ülkelerden biri de İsveç’tir. İsveç’e yaşanan göç süreçleri, Avrupa ülkelerine yaşanan genel göç akışıyla paralellikler göstermektedir. Ancak İsveç, kendine özgü göç ve göçmen politikalarıyla diğer birçok Avrupa ülkesinden farklılaşmaktadır. Bu farklılıklar özgün bir “İsveç Modeli”nin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İsveç’te asimilasyoncu bir yaklaşımla başlayan göç ve göçmen politikaları, yerini zaman içerisinde çokkültürcülük yaklaşımına bırakmıştır. 1990’lı yıllarda ise çift taraflı, eşitlikçi bir entegrasyon söylemi ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise İsveç’te, asimilasyoncu politikaya tekrar dönüş yaşandığı konusunda ciddi argümanlar öne sürülmektedir.

Türk göçmenler, İsveç’te 1960’lı yıllarda ortaya çıkan göç ve göçmen politikalarına başlangıcından itibaren şahit olmuş ve bu düzenlemelerden etkilenmiştir. Günümüzde Türk göçmenler, İsveç’teki Nordik olmayan ve Avrupa dışından gelen göçmen gruplar arasında sayıca önemli bir yere sahiptir. Ancak buna rağmen İsveç’te yaşayan Türk göçmenler hakkında yapılan akademik çalışmaların sayısı oldukça kısıtlıdır.

Bir göç araştırması olarak bu çalışmanın temel inceleme alanını İsveç ve İsveç’te yaşayan Türk göçmenler oluşturmaktadır. Bu bağlamda İsveçli Türklerin kimlik ve aidiyet stratejileri, İsveç ve İsveçlilerle ilişkileri, çokkültürlü bir toplumda İsveçli Türklerin kültürlerarası iletişim biçimleri, Türk göçmenlerin İsveç’teki sosyal ve kültürel yaşamları araştırmanın temel konularını oluşturmaktadır.

Göçün bireysel ve toplumsal anlamda ekonomik ve kültürel değişimleri beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. İsveç’e yaşanan göç tecrübesinin üzerinden yaklaşık 50 yıllık bir süre geçmiştir. Ancak göç hiçbir zaman son bulmamış, evlilikler yoluyla Türkiye’den İsveç’e göç edenlerin sayısı günden güne artmıştır. Bu süre içerisinde Türk göçmenlerin, özellikle de İsveç’te doğup büyüyen yeni nesille birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan değiştikleri görülmektedir. Bu değişimin boyutları ve kuşaklar arasında ortaya çıkan farklılıklar araştırma için önem taşımaktadır.

Çalışma iki temel kısma ayrılmaktadır. Birinci kısım araştırmanın kuramsal ve kavramsal zeminini oluşturmaktadır. İkinci kısımda ise İsveç’te, Türk göçmenler arasında yapılan alan araştırmasından elde edilen bulgular tablolar halinde sunulmakta ve yorumlanmaktadır.

(21)

Çalışmanın birinci bölümünde göç olgusu ve bu olguya ilişkin ortaya konan temel teorik yaklaşımlar ele alınmaktadır. Ayrıca göç türleri, göçün nedenleri ve sonuçları bu bölümde incelenmektedir. Bunun yanında II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerine doğru yaşanan göç akışı kapsamında Türkiye’nin yaşadığı göç tecrübesi ele alınmakta ve günümüz Avrupa’sındaki Türk varlığı üzerine bir değerlendirme yapılmaktadır.

İkinci bölüm ise kimlik ve aidiyet konusunu ele almaktadır. Göçmenlerin yaşadıkları çift taraflı toplumsallaşma süreçleri göçmenleri genellikle iki taraflı bir kimlik edinmeye ve aidiyet duygusu geliştirmeye yönlendirmektedir. Özellikle yabancı bir toplum içerisinde var olan ve yaşamlarını devam ettiren göçmenlerin kimlikleri bir tanımlama ve tanımlanma mücadelesine sahne olmaktadır. Bu bakımdan göçmen kimlikleri oldukça önemli bir değişim yaşamaktadır. Bu bölümde kimlik, kimliğin oluşumu ve kimlik türlerine değinilmekte ve özel olarak göçmen kimlikleri incelenmektedir.

Üçüncü bölümde ise göçmen kimliğinin oluşmasında ve niteliğinin şekillenmesinde etkili olan uyum ve bütünleşme konusu ele alınmaktadır. Göçmenlerin uyum ve bütünleşme biçimleri çoğu zaman kimlikleri etkilemekte, aynı zamanda geliştirilen kimlik stratejilerinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Uyum ve bütünleşme sorunu bu bakımdan oldukça önem taşımaktadır. Ayrıca uyum ve bütünleşme biçimleri kendisinin doğal bir sonucu olarak kültürlerarası iletişim ve etkileşimi beraberinde getirmektedir. Bu açıdan bu bölümde ele alınan bir diğer konu kültürel çeşitlilikler ve çokkültürlü toplum olgusudur. Bu bağlamda kültürlerarası iletişim süreçleri ve yeterlilikleri de ele alınmaktadır. Kültürlerarası iletişim, bu bölümde çokkültürlü toplumlarda farklılığın inşa edilmesinde taşıdığı önem bağlamında ele alınmaktadır.

Çalışmanın dördüncü bölümünde ise araştırma alanı hakkında bilgiler verilmektedir. Çokkültürlü bir göçmen ülkesi olarak İsveç’in farklılıklar ekseninde şekillenen sosyal ve demografik yapısı hakkında bilgiler sunulmaktadır. Ayrıca İsveç’te yaşanan göç süreçleri, yaşanan tarihsel dönüm noktalarıyla birlikte anlatılmaktadır. Bunun yanında göçmenlerin yaşamlarını doğrudan etkileyen göç ve göçmen politikaları ayrıntılı bir şekilde incelenmekte ve bu düzenlemelerin göçmenlerin sosyal konumları ve yaşamlarına etkileri konu edilmektedir. Bu bölümün ikinci kısmında ise Türkiye’den İsveç’e yaşanan göç tecrübesi ele alınmaktadır. Bu bölümde ayrıca İsveç İstatistik

(22)

Kurumu’ndan (Statistiska centralbyrån) edinilen istatistiki veriler ışığında İsveç’teki Türklerin, güncel sosyo-demografik ve ekonomik durumları değerlendirilmektedir. Bu veriler; İsveç’teki Türkiyeli nüfusun doğum yeri, cinsiyeti, yaşı, eğitim durumları, gelir durumları, meslekleri, vatandaşlık durumları ve İsveç’teki yerleşim bölgelerine göre dağılımlarını içermesi bakımından önem taşımaktadır.

Çalışmanın beşinci bölümü, araştırmanın metodolojisi hakkındadır. Bu bölümde İsveç’te Türk göçmenler hakkında yapılan akademik çalışmalar değerlendirilmektedir. Ayrıca araştırmanın konusu, amacı ve önemi belirtilmekte, İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılan anket ve mülakat tekniğine dayalı alan araştırması hakkında bilgiler verilmektedir.

Son bölümde ise alan araştırmasından elde edilen verilerin sunumu yer almaktadır. Araştırmadan elde edilen bulgular 15 başlık altında sistematize edilmiştir. Bu bölümde; örneklemin sosyo-demografik özellikleri, Türkiye’ye bakış açıları, İsveç’teki yaşamları, kimlik, aidiyet ve bütünleşme eğilimlerine ilişkin bulgular, İsveç’te yaşanan sorunlar, karşılaşılan ayrımcı uygulamalar, İsveç ve diğer göçmen gruplarıyla geliştirilen ilişkiler, dil yeterlilikleri ve dile dayalı sorunlar, örgütlenme, gündelik yaşam ve medya kullanım alışkanlıklarına ilişkin veriler değerlendirilmektedir.

(23)

GÖÇ VE TÜRKİYE’NİN AVRUPA’YA GÖÇ DENEYİMİ

Tarihsel süreç içerisinde başlayan ve süregiden bir göç olayını açıklamak, sosyal bir olgu olarak göçü anlamayı gerektirmektedir. Bütün toplumlar içerisinde, bugüne kadar tecrübe edilmiş bir hareketlilik olarak göçün olgusal düzeyde kendine özgü bir çerçevesi vardır. Ancak bu durum göçün her zaman ve mekânda, her toplum ve toplulukta aynı düzlemde gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bir olgu olarak göç, kendine özgü kanunlarını her göç deneyiminde farklı şekillerde ortaya koyarken, aynı zamanda göçün faili olan bireyler, toplumlar ve onların hareket tarzından da etkilenir. Dolayısıyla göç, özgül koşullarda gerçekleşen bir olay düzleminde değerlendirilmeyi de gerektirmektedir.

Bu sebeple çalışmanın ilk bölümünde göç, neredeyse tüm toplumları ilgilendiren evrensel boyutlarıyla birlikte ele alınacak, göçün birbirinden farklılaşan türleri, nedenleri ve sonuçları değerlendirilecektir. Ayrıca bu bölümün bir diğer konusu göçü açıklamaya yönelik ortaya konulan sosyal ve ekonomik teorilerdir.

Göçün geçmişten günümüze ortaya çıkış nedenleri ve sosyal-ekonomik değişkenlerle ilişkisinin belirlenmesi, Türkiye’nin işgücü göçüyle başlayan ve eğilimi Avrupa’ya doğru olan göç dalgasını açıklamakta temel dayanak noktalarından birini teşkil edecektir. Birinci bölümün son kısmında Türkiye’nin “misafir işçilikten”, “Avrupalı Türk” kimliğine uzanan göç serüveni, belirleyici dönemsel farklılıklar etrafında değerlendirilecektir.

1.1. SOSYAL BİR OLGU OLARAK GÖÇ

Göçü insan hareketliliği olarak değerlendirmek, göçün diğer bütün toplumsal etkenlerden yalıtılması anlamına gelir, bu sebeple göç sadece bir insan hareketliliği, bir yer değiştirme faaliyeti değildir. Göçün ortaya çıkmasında, gelişmesinde, devam etmesinde ve son bulmasında ekonomik, siyasi, coğrafi, demografik, psikolojik birçok faktör etkilidir. Bu sebeple göç, bir hareket veya sosyal hareketlilik olarak değerlendirilse de sosyolojik açıdan göçü ilgi odağı haline getiren şey bu hareketlilik değil, hareketliliğe neden olan bu karmaşık faktörler bütünü ve göçle birlikte yaşanan

(24)

bireysel ve toplumsal değişimlerdir. Fizik hareketlilik genellikle göç olarak adlandırılır (Doğan vd., 2009: 200) ancak bu durum tamamıyla bir coğrafi yer değiştirme sürecine vurgu yapar. Bir toplumsal formasyonun sosyal ve kültürel atmosferinden başka bir topluma geçiş, bireyin toplumsal anlamda bir yer değiştirme faaliyetini ifade eder. Dolayısıyla insan hareketliliğinin, bu hareketliliği açıklayan iki önemli boyutu vardır: coğrafi ve toplumsal.

Bu iki boyutu da kapsayacak şekilde göç, (az veya çok) bireylerin ya da grupların sembolik veya siyasal sınırların ötesine, yeni yerleşim alanlarına ve toplumlara doğru kalıcı hareketi (Marshall, 1999: 685) olarak ifade edilir. Marshall’ın bu açıklamasında dikkat çeken bazı unsurlar vardır: bunlardan birincisi göçün bireysel ve kitlesel olabileceği, ikincisi göçte aşılması gereken çeşitli sınırların var olması zorunluluğu, üçüncüsü göçün belli bir fiziki ve toplumsal çevreye doğru olması ve son olarak göçün kalıcılıkla neticelenen bir hareket olmasıdır. Kimilerince göçün kısa, orta ve uzun vadede geçici olabileceği kabul edilse de yaşanan göç tecrübelerinin, özellikle de kitlesel göçlerin kalıcılık gibi bir özellik taşıdığı bilinmektedir. Castles ve Miller’ın belirttiği gibi başlangıçtaki niyeti ister kalıcı ister geçici göç olsun, çoğu göçmen en sonunda yerleşimci olur (2008: 7). Göçü, coğrafi ve kültürel açıdan çevrenin değişmesine neden olan kalıcı bir hareketlilik olarak değerlendirmek daha uygun olacaktır. Göç, bireylerin veya grupların çeşitli mesafelerde yaşam alanını değiştirmek maksadıyla yaptıkları nispeten kalıcı hareketlerdir; kalıcılık ve mesafe göçün önemli tanımlayıcı boyutlarıdır (Longino, 2000: 1415). Kalıcılık toplumsal bir değişimi, mesafeler ise coğrafi değişimin boyutlarını belirler.

Bütün göçmenler hareketlidir, ancak bütün hareketliler göçmen değildir. Göç, mekânsal ve zamansal boyutlar içerir. Göçün kalıcılık veya yarı kalıcılık olarak zamansal boyutu, genellikle en az bir yıl olarak tanımlanır. Tatilciler, mevsimlik işçiler ve göçebeler göçmen değildir, çünkü onların hareketliliği kalıcı değildir. Mekânsal boyut ise, önemli fakat genellikle tanımlanmamış bir mesafeyi ve coğrafi bir sınırı geçmek gibi bir hareketi içerir. Sonuç olarak, göçmenler esas referans toplumunu ve yerel ağlarını değiştirir (Brown ve Bean, 2005: 348). Göçün coğrafi çevrenin değiştirilmesi şeklinde gelişmesi ile toplumsal çevrenin değiştirilmesi şeklinde gelişmesi arasında, en temelde göçü yaşayan bireylerin karşılaşacakları güçlükleri belirlemesi açısından çeşitli farklılıkları vardır. Göçün sadece yeni bir fiziki çevreye, yani toplumsal bağlamı olmayan yeni bir doğal çevreye doğru olması sadece coğrafi bir

(25)

uyum sürecini gerektirir. Tarihte eski uygarlıkların kitlesel boyutta yeni coğrafyalara göç etmesi ya da keşifler sonrasında elde edilen toprak parçalarına yerleşilmesi buna örnek gösterilebilir. Burada göç eden bireylerin tanımadıkları, yabancısı oldukları farklı bir toplum söz konusu değildir. Göç farklı bir topluma girmeyi gerektiriyorsa sürecin toplumsal boyutları daha belirgin hale gelmeye başlar. Ancak ister coğrafi, isterse toplumsal yer değiştirmeyi gerektirsin, göç her iki durumda da sosyal ve kültürel değişimi beraberinde getirir.

Toplumlar göçü iki şekilde tecrübe etmektedir. Bunlardan birincisi dışarından göç almak, ikincisi ise dışarıya göç vermek şeklindedir. Bu durumda iki ayrı göç ve göçmen tipi ortaya çıkmaktadır: gelen-göç/gelen-göçmen (immigration/immigrant) ve giden-göç/giden-göçmen (emigration/emigrant). Gelen-göç (immigration) ve giden-göç (emigration) olayları, nüfus değişiminin dört bileşeninden ikisini oluşturur; diğer ikisi ise doğum ve ölümdür. Büyük alanlar için nüfus değişimi genellikle doğum ve ölüm arasındaki denge (doğal artış) tarafından belirlenir. Ancak küçük alanlar için net göç, doğal artışlardan daha etkilidir (Heer, 1996: 922). Göç, sosyal bilimciler için bu yüzden oldukça önemlidir. Çünkü nüfusta yaşanan bir artış ya da düşüş, gelen-göç ya da giden-göçün fazlalığı nedeniyle, çok sayıda sosyal koşulun değişmesine de neden olmaktadır (Longino, 2000: 1417). Sosyal koşulları etkileyen bir hareketlilik olarak göçün ortaya koyduğu en önemli değişiklik nüfus üzerindeki etkisidir. Ancak bu değişimin göçün mesafesi ve aşılan sınırları ile de doğrudan bağlantısı vardır.

Bu açıdan göç iki şekilde değerlendirilir: iç göç ve dış göç. Her ne kadar iç göç kimilerinde sadece coğrafi bir hareketlilik olarak değerlendirilse de (Longino, 2000: 1415; Poston, 2006: 385) ülke sınırları içerisinde yaşanan kalıcı yer değiştirme hareketleri, sosyal ve ekonomik koşullarda değişimlere neden olduğu için göç hareketi olarak kabul edilir. Poston’un belirttiği gibi bütün göçler mekânsal hareketlilik örnekleridir, ancak mekânsal hareket örneklerinin tamamı göç değildir. Böyle bir ayrım yapmanın nedeni, bir göçün bireyin yerleşim topluluğundaki değişimi içeriyor olmasıdır (2006: 385). İç göçün, göç olmaktan ziyade mekânsal bir hareketlilik olarak değerlendirilmesinin temel nedeni de budur.

İç göçü açıklamaya yönelik çok sayıda teorik model ortaya konmuştur (Poston, 2006: 385). Bunlar; (1) mesafenin etkisi; (2) gelir ve göç; (3) göçün fiziksel maliyetleri; (4) bilgi alışverişi ve göç; (5) kişisel özellikler ve göç verme kararı; (6) bireysel beklentiler ve göç; (7) topluluk ve akrabalık bağlarıdır. Belirtilen teorik yaklaşımların

(26)

temel çıkış noktasının coğrafi, sosyal, ekonomik ve psikolojik etkenler çerçevesinde şekillendiği görülmektedir. Bu sebeple göçün açıklanmasına yönelik geliştirilen yaklaşımların genellikle göçün nedenlerine odaklandığı belirtilmelidir.

İç göçten farklı olarak dış göç, bir diğer ifadesiyle uluslararası göç, öncelikle aşılan sınırlar bağlamında iç göçten farklılaşmaktadır. Uluslararası göç, uluslararasındaki olağan yerleşim yerinin değiştirilmesi anlamında kullanılan bir terimdir. Uluslararası göçmenlerin sayısı, uluslararası sınırlarda gezen insanların sayısından daima düşüktür, çünkü seyahat eden kişilerin ezici bir çoğunluğu olağan yerleşim yerini değiştirmek gibi bir niyete sahip değildir. Uluslararası göç, ulus içerisindeki yerleşim yerinin değiştirilmesi anlamına gelen iç göçün zıddı (Heer, 2000: 1431) olarak kabul edilebilir. Uluslararası göç, açıkça, ulusal sınırları geçmeyi içerir, bu nedenle ulusal sınırlar içerisinde kalan iç göçten farklılaşır (Brown ve Bean, 2005: 349). Temelde az önce belirtilen gelen-göç ile giden-göç gibi iki ayrı göç sürecinin ortaya çıkmasına neden olan göç tipi de ulusal sınırları aşmayı gerektiren dış göçtür.

Göçün ortaya çıkışı, devam etmesi ve son bulması aşamalarında ortaya çıkan farklılıklar nedeniyle göç olgusunu tek biçimli bir hareketlilik olarak değerlendirmek güçleşmektedir. Bu yüzden göçün kendine özgü koşulları etrafında birbirinden farklı türlerde değerlendirilmesi gerekmektedir.

1.1.1. Göç Türleri

Göçe ilişkin yapılan ayrımlar birden çoktur. Bu sebeple göçün türlere ayrıştırılması genellikle göçün hangi saik tarafından belirlendiğiyle ilişkilidir. Petersen’in bu konuda ortaya koyduğu ayrım çoğu kişi tarafından oldukça işlevsel kabul edilmektedir. Petersen’in ayrımına göre göç; gönüllü (free), yönlendirilmiş ya da teşvik edilmiş (impelled) ve zorunlu (forced) olarak türlere ayrılmaktadır (Brown ve Bean, 2005: 349; Heer, 1996: 923; Heer, 2000: 1431). Petersen’in ayrımına göre bireyin kendi iradesi ile mi göç ettiği, yoksa birey göç sürecine katılırken diğer bireylerden mi etkilendiği yaklaşımına dayanmaktadır. Dolayısıyla birey doğrudan doğruya kendi iradesini kullanarak göç ettiğinde gönüllü göç söz konusudur. Bireyin dışarıdan etkiye maruz kalması ise iki türlüdür. Birincisi göçe diğer bireylerin teşvik edici etkisi altında kalarak katılması şeklinde gelişen yönlendirilmiş göç, ikincisi ise diğer bireylerin baskısı ve zoru neticesinde göç etmek zorunda bırakıldığı zorunlu göçtür. Başka bir ifadeyle gönüllü göçte, göçmenin iradesi temel faktördür. Yönlendirilmiş göçte

(27)

göçmenin iradesi diğer kişilerin iradesine bağımlıdır. Zorunlu göçte ise diğer kişilerin iradesi güçlüdür ve göçmenin iradesinin hiçbir ağırlığı yoktur (Heer, 1996: 923). Bu ayrıma dayanarak bireyin kendi ekonomik, sosyal ve psikolojik koşulları neticesinde ortaya çıkan, toplumsal çevrenin etki ve baskısına maruz kalmadan gerçekleşen her göçü gönüllü göç olarak nitelendirebiliriz. Bireyin göçe yönlendirilmesi ise göçe teşvik edilmeyle ilişkilidir. Burada bireye göç etme ya da etmeme konusunda bir inisiyatif tanınabilir. Zorunlu göç ise, çoğu zaman fiziksel ve psikolojik baskılar neticesinde, bireyin yer değiştirmesi konusunda zorlayıcı etkenlere maruz kalmasıyla ilişkilidir. Tehcir, sürgün, sınır dışı etme gibi faktörler bu tür içerisinde değerlendirilebilir. Zorunlu göçte bireyin göç etmemek gibi bir tercih hakkı söz konusu değildir. Dolayısıyla Petersen’in göç tipolojisinin en genel anlamıyla gönüllü ve zorunlu olmak üzere ikiye ayrıldığı ifade edilebilir.

Tablo 1. Petersen’in Göç Tipolojisi

İlişki Göç nedeni Göç sınıfı Göç tipi

Muhafazakâr Yenilikçi

Doğa ve insan Ekolojik itme İlkel Göçebelik

Yerleşim yerinden kaçış Keşif

Devlet ve insan Göç politikası Zorunlu Yerinden etme Köle ticareti Yönlendirilmiş Kaçış İşçi ticareti İnsan ve kişisel

normları Güçlü istek Gönüllü/Serbest Grup Öncü Kolektif davranış Sosyal

devingenlik Kitle Köy/Kır Kentleşme

Kaynak: Petersen, 1958: 266.

Petersen’in göç tipolojisi bütün çeşitleriyle şu şekilde ifade edilmektedir (Petersen, 1958); ilkel göç, zorunlu ve yönlendirilmiş göçler, gönüllü göç, kitlesel göç.

İlkel göç özellikle ekolojik itme faktörlerinin belirleyici olduğu göçleri ifade etmektedir.

Burada ilkel göç, Petersen’in ifadesiyle (1958: 259) ilkel insanların göçebelik durumuna gönderme yapmamaktadır, bunun yerine ilkel göç hareketi, insanın doğal güçler karşısındaki yetersizliği ile ilişkilendirilmektedir. Dolayısıyla ilkel göç, sadece ilkel topluluklar için değil, günümüz toplumları için de söz konusu olabilecek bir göç türüdür.

Zorunlu ve yönlendirilmiş göçte ise bu kez itici faktörler doğal, ekolojik koşullar

(28)

birincisinde, göçe tabi topluluk göç etme konusunda az çok kontrolü elinde tutabiliyorken, ikincisinde bu kontrol tamamen topluluğun elinden alınmıştır. Bu bakımdan ilkinde, yani yönlendirilmiş, teşvik edilmiş göçte birey bazı etkenlerle ve teşvik unsurlarıyla göçe özendirilerek zorlanırken, ikincisinde baskı açıkça görülmektedir. Yönlendirilmiş göçe örnek olarak, özellikle 1970’li yıllarda işgücü göçünü durduran ve mevcut işçileri de ülkelerine dönmeye teşvik eden Alman göç politikası örnek verilebilir. Nitekim bu politikalar neticesinde Türklerin de aralarında bulunduğu göçmen grupları içerisinde, az da olsa, bir geri dönüş göçü yaşanmıştır. Bireyin inisiyatifine bırakılan bir süreç olduğu için burada zorlamanın son derece kısıtlı olduğu, ancak göç etmeleri için de çeşitli teşviklerin uygulandığı bilinmektedir. Zorunlu göçün tarihte örnekleri oldukça fazladır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere uygulanan göç politikalarının zorunlu göçe örnek olduğu bilinmektedir.

Gönüllü ya da başka bir ifadeyle serbest göçler de diğer bir göç türüdür. Daha

önce ifade edilen göçlerde kişinin iradesi ya da niyeti önemli bir faktör değilken, gönüllü göçte bireyin iradesinin karar verici unsur olduğu ifade edilmektedir. Burada söz konusu olan şey, bireysel arayışlardan kaynaklanan göçlerdir. Diğer bir ifadeyle serbest göçte belirleyici faktör, bireyin kendi iç yapılarından ortaya çıkmakta ve göç kararı vermeleriyle sonuçlanmaktadır (Yalçın, 2004: 15). Kişinin sosyal-ekonomik durumu, yaşı, cinsiyeti gönüllü göçün ortaya çıkmasında etkilidir. Bireyin göç kararı verirken özellikle yaşadığı coğrafyanın ve toplumsal çevrenin itici faktörlerini, gidebileceği yerin ise çekici faktörlerini değerlendirdiği göz önünde tutulursa serbest göçte bireyin tercihlerinin ve göçten kişisel beklentilerinin önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Kitlesel göçler serbest göçlerin sonucu olarak kabul edilebilir (Yalçın, 2004: 16).

Özellikle zincirleme bir reaksiyon içerisinde ortaya çıkan kitlesel göçlerde, göçe öncülük eden bireylerin varlığı diğer kişileri göçe özendirmektedir. Göç ile birlikte elde edilen kazanımların olumlu yönde şekillenmesi göçün kitlesel bir boyuta taşınmasına neden olmaktadır. Böylelikle göç, Petersen’in ifadesiyle (1958: 263) kolektif bir davranışa dönüşür.

Petersen’in göç tipolojisinden de anlaşılacağı üzere göç, insanın; doğayla, devletle, kendiyle ve içinde yaşadığı toplumsal çevreyle geliştirdiği ilişki biçimine bağlı olarak şekillenmekte; göçü başlatan nedenlere göre farklılaşmakta; gönüllülük ve

(29)

zorlama gibi esaslar etrafında çeşitli sınıflara ayrılmakta ve son olarak sonuçları itibariyle çeşitli türlere ayrıştırılmaktadır.

Göçün ve süreçlerinin anlaşılması bakımından göçün nedenleri ve sonuçlarını da değerlendirmek gerekmektedir.

1.1.2. Göçün Nedenleri ve Sonuçları

Hiçbir göç nedensiz değildir. Göçün ister bireysel, isterse kitlesel düzeyde ortaya çıkmasında, yaşanan yerle ilgili olumsuz, itici faktörler bireylerin veya toplulukların göç etmesinin en temel nedenidir. Göçün nedenleri, daha çok mevcut yerleşim yerine ilişkin memnuniyetsizlikleri ortaya koyarken, sonuçları ise gidilen yerle ilgili yaşanan süreçlere vurgu yapmaktadır. Be sebeple nedenler terk edilen yer, sonuçlar ise gidilen yerle ilişkilidir.

Göçün nedenleri üç ayrı etken etrafında değerlendirilebilir. Bunlardan birincisi doğal etkenler, ikincisi toplumsal ve ekonomik etkenler, üçüncüsü ise bireysel etkenlerdir.

Doğal Koşullar

Göçün ortaya çıkmasında en önemli etkenlerden birisi, ilkel göç süreçlerinde etkili olan doğa koşullarındaki hızlı ve yıkıcı değişimlerdir. İklim koşullarında yaşanan değişimler, kıtlık ve salgın hastalıklar (Emiroğlu ve Aydın, 2003: 342) belli başlı doğal nedenler olarak sayılabilir. Bireylerin ve toplumların yaşam şartlarında değişikliklere neden olan bu doğal olayların bir sonucu olarak, insanlar yeni yerleşim yerlerine doğru bir hareketlilik içerisinde olurlar bu hareketlilik göç olarak nitelendirilir. Doğal etkenlerin genellikle kitlesel göçlere neden olduğu da bilinmektedir.

Sosyal ve Ekonomik Koşullar

Tıpkı doğa koşullarında yaşanan değişimlerde olduğu gibi, toplumsal yaşam içerisinde, bireylerin ve toplumsal grupların yaşamını zorlaştıran değişiklikler göçe neden olmaktadır. Göç, değişen ekonomik, sosyal veya politik koşullara bir tepki olarak meydana gelebilir (Longino, 2000: 1418). Burada bireyin yaşanan değişimlerden olumsuz etkilenmesi ve yeni, içerisinde fırsatlar barındıran yaşam alanlarına doğru yönelmesi göçü başlatan sebeplerdir. Göçün toplumsal nedenleri arasında gösterilen ekonomik değişimler, göç kararı almada ve zamanla göçün zincirleme bir karaktere bürünmesinde en önemli etkenlerdendir. Dolayısıyla, ekonomik koşullar, göçün en önemli itici faktörü olarak değerlendirilebilir.

(30)

Özellikle işsizlik gibi ekonomik tabanlı bir toplumsal sorunda, göç etmek işsizliğin önüne geçilmesinde bireyler tarafından kullanılan bir strateji haline dönüşmektedir. İşsizliğin hem iç göçte, hem de dış göçte önemli bir faktör olduğu çok açıktır. Ekonomik fırsatlar ve afetler, insanların hareket etmesi için en güçlü nedenlerdir, politik şiddet ise bir diğer önemli nedendir. Politik şiddet yeni değildir fakat elde edilmeye hazır modern silahlar ile kırılgan çok sayıda yeni devlet sıklıkla ortaya çıkan kitlesel göçlere yeni bir yoğunluk kazandırmaktadır (Bruce ve Yearley, 2006: 198). Özellikle batıda yaşanan modernleşme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ulus-devletin, günümüzde politik şiddete daha fazla neden olduğu dolayısıyla da dış göçün kitlesel boyutlara ulaşması ve yaygınlaşmasında önemli bir etken olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda göçün bir nedeni olarak ideolojik baskılar da değerlendirmeye dahil edilebilir. Ayrıca sosyal nedenler içerisinde savaşlar, fetihler, siyasi gelişmeler de sayılabilir. Günümüzde de yaygın bir şekilde ortaya çıkan bazı göç süreçlerinin temelinde savaş olgusunun etkileri baskın bir şekilde görülmektedir. Örneğin iç savaşlar ve siyasi kargaşalar genellikle zorunlu mülteciliğe neden olmaktadır. Liberya, Gana, Nijerya, Somali, Kenya, Arnavutluk, Kosova’da yaşanan iç savaşlar çok sayıda iltica ile sonuçlanmıştır. Örneğin Yugoslavya’da yaşanan iç savaşta 500 ila 600 bin kişi başta Almanya, İsviçre ve İsveç olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine göç etmek zorunda kalmıştır (Meilaender, 2001: 10).

Ekonomik nedenler özellikle göçün başlamasında etkili olurken, diğer toplumsal etkenler ise göçün devamlılığında daha çok belirleyici olmaktadır. Castles ve Miller’ın (2008: 43) özellikle vurguladığı gibi ekonomik koşulların iyileştirilmesi göçün son bulması için yeterli bir gerekçe değildir, çünkü yaşanan tecrübeler göstermektedir ki, göçü başlatan ekonomik faktörler tamamen değişmiş olsa bile, göç sosyal faktörler nedeniyle devam edebilmektedir. Bu yüzden, göçü açıklamaya yönelik olarak geliştirilen ekonomik teoriler, sosyal etkenleri göz ardı ettiği ölçüde açıklayıcı özelliğini yitirmektedir.

Bireysel Koşullar

Özellikle serbest, diğer ifadeyle gönüllü göçün ortaya çıkmasında bireyin içerisinde bulunduğu toplumsal koşullar kadar, kişisel özellikleri de göçü tetikleyen etmenlerdendir. Bireyin, maceracı bir ruha sahip olması bile göç hareketine neden olabilmektedir. Bireysel koşullar, hem bireyin psikolojik özellikleri hem de sosyal-psikolojik faktörlerle ilişkilidir. Göç sürecinde bireyin toplumsal çevresi ile kurduğu

Referanslar

Benzer Belgeler

 - İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkilerin yapısını, grup olarak insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.  - Toplumun içinde yaşayan

öte yandan, biraz öteki bir otel odasında küçük Kenize, Selma'nın kızı, hiçbir şeyden habersiz annesini bekle­ mektedir.. Osmanlı hanedanının son

By using the new Wired-AND Current-Mode Logic (WCML) circuit technique in CMOS technology, low- noise digital circuits can be designed, and they can be mixed with the high

Physical Layer: WATA does not specify the wireless physical layer (air interface) to be used to transport the data.. Hence, it is possible to use any type of wireless physical layer

Şekil 3.1 Taguchi kalite kontrol sistemi. Tibial komponent için tasarım parametreleri. Ansys mühendislik gerilmeleri analizi montaj tasarımı [62]... Polietilen insert

According to the results of this study, the top executives of the companies, which are the first 300 companies according to their sales out of production, are

Eğer eğrilik tensörü R, sıradaki (3.3.1) eşitliğini sağlıyorsa hemen hemen kosimplektik bir manifolda genelleştirilmiş tekrarlayan manifold denir.. Böylece ispat

Uluslararası göçmen yoğunluğunun fazla olduğu kentlerde çeşitli ulus ötesi ve sosyal grupların bir araya gelerek ama başka gruplardan ayrışarak oluşturduğu köklü ve