• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

5.3. Araştırma Soruları ve Hipotezler

İsveç’te Türk göçmenler üzerine yapılan saha araştırması; dış göç, İsveç’in entegrasyon politikaları, İsveç’te yaşayan Türk göçmenlerin temel özellikleri, kimlik, aidiyet ve kültürlerarası iletişim konuları ekseninde bazı ön kabullerden hareketle gerçekleştirilmiştir.

Bu ön kabullerin başında göç olgusunun bireyin fiziki çevre koşullarında olduğu kadar, kültürel ve zihinsel koşullarında da çeşitli değişimlere neden olduğu düşüncesi gelmektedir. Nitekim dış göç konusunda yapılan birçok araştırma, göçmenlerin zaman içerisinde ve kuşak değişimleri sonucunda kültürel açıdan birçok değişim yaşadığını göstermiştir.

Türkiye’den Avrupa’ya göçün kendine özgü, tarihsel, toplumsal ve kültürel koşulları vardır. Bu sebeple Türk göçmenlerin Avrupa’ya göç süreci ve göçmenlerin toplumsal konumları, göç alan ülkelerin kendi özgün koşullarına bağlıdır. Bu açıdan her

ne kadar diğer Avrupa ülkeleri, özellikle de İskandinav ülkeleriyle benzerlikler sergilese de İsveç’in, kendi özgün koşulları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekliliği araştırmanın bir diğer ön kabulüdür.

Bir diğer önemli konu ise ‘İsveçli Türkler’ kavramı ile ilgilidir. ‘İsveç’teki Türk göçmenler’ ifadesi kullanıldığında, bu araştırma kapsamında homojen bir toplumsal gruptan bahsedilmemektedir. Çünkü Türkiye’den İsveç’e göç eden Türk vatandaşları etnik, dini ve bölgesel açıdan birbirinden farklılık gösterir, yani heterojendir. Türkiye’den İsveç’e göç eden Türk vatandaşlarını Türk, Kürt ve Süryani olmak üzere üç ayrı etnik düzlemde değerlendirmek gerekmektedir. Bu çalışmada etnik Türkler araştırma konusu yapılmıştır. Ancak etnik Türklerin de kendi içerisinde heterojen bir özellik gösterdiği bilinmektedir. Bu yüzden ‘İsveç’teki Türk göçmenlerin’ kültürel ve sosyo-demografik özellikler bağlamında heterojen olduğu kabul edilmektedir.

Ayrıca, farklı kültürlerin bir arada yaşaması, zorunlu bir sonuç olarak kültürlerarası iletişimi doğurur. Ancak bunun sınırları ve özellikleri (yakınlığı-uzaklığı, formel-informel, olumlu-olumsuz ve çoğulcu-otoriter yapısı) değişkenlik gösterebilir. Bu bakımdan kültürlerarası iletişim her zaman diyalog değil; aksine çatışma da içerebilir. Bu düşünce de araştırmanın bir diğer ön kabulüdür.

Bu ön kabuller, çalışmanın temel konusu ve amaçlarından hareketle araştırma soruları şu şekilde belirlenmiştir;

Araştırma Sorusu 1: İsveçli Türklerin kimlik tanımlamaları ve aidiyet algıları

nasıldır? Kimlik ve aidiyet algıları sosyo-demografik değişkenlere göre farklılık göstermekte midir?

Araştırma Sorusu 2: İsveçli Türklerin bütünleşme eğilimleri nasıldır? Bu

eğilimler ile kimlik ve aidiyet algısı arasında bir ilişki var mıdır?

Araştırma Sorusu 3: İsveçli Türklerin, İsveç toplumu içerisinde karşılaştıkları

temel problemler nelerdir? Bu problemler ile kimlik ve aidiyet algısı arasında bir ilişki var mıdır?

Araştırma Sorusu 4: İsveçli Türklerin, İsveçliler ve diğer göçmenlerle kurdukları

kültürlerarası iletişimin düzeyi nedir? Kimlik ve aidiyet duyguları ile kültürlerarası iletişim düzeyi arasında bir ilişki var mıdır?

Araştırma Sorusu 5: İsveçli Türklerde, Türkiye’ye geri dönüş düşüncesi var

Bu araştırma soruları doğrultusunda çalışmanın hipotezleri belirlenmiştir. Hipotez iki ya da daha fazla değişken arasındaki ilişki hakkında doğrulanabilecek ya da yanlışlanabilecek olan bir ifadedir (Şavran, 2010: 104, 107). Erdoğan’ın belirttiği gibi (2003: 110) hipotezler tek değişkenin doğası veya iki ve ikiden fazla değişkenler arasındaki ilişkiyle ilgili varsayım ifadesidir, hipotezle belli bir tahmin yapılır, somut bir şekilde ne olacağı (beklenti) tanımlanır. Hipotezin en temel ayırıcı kriteri ise test edilebilir nitelikte olmasıdır (Walliman, 2006: 69). Bu bakımdan araştırma sorularından hareketle test edilmek üzere belirlenen hipotezler şu şekilde ifade edilebilir:

Hipotez 1: Doğum yeri ve İsveç’teki yaşam süresi, İsveçli Türklerin kimlik ve

aidiyet algılarını etkilemektedir. Türkiye’de doğan ve sosyalleşen kişilerin kimlik tanımlamaları ve aidiyet bağları Türkiye ekseninde şekillenmektedir.

Hipotez 2: İsveçli Türklerin kimlik algıları ile aidiyet bağları arasında anlamlı

bir ilişki vardır. Kendilerini Türkiye’ye ait hissedenlerin kimlik tanımlamaları Türkiye ekseninde şekillenmektedir.

Hipotez 3: Doğum yeri ve İsveç’teki yaşam süresi Türkiye’ye dair algıları

etkilemektedir. İsveç doğumlu göçmen kökenlilerin Türkiye’ye dair bağları ve ilgi düzeyleri düşüktür.

Hipotez 4: Doğum yeri, İsveç’teki yaşam süresi, eğitim, cinsiyet, yaş ve mesleki

durum gibi sosyo-demografik değişkenler İsveçli Türklerin bütünleşme eğilimlerini etkilemektedir. İsveç’te doğan ve sosyalleşen göçmenlerin bütünleşme eğilimleri daha kuvvetlidir.

Hipotez 5: İsveçli Türklerin kimlik ve aidiyet algıları bütünleşme eğilimlerini

etkilemektedir. Yalnızca Türk kimliğini benimseyenlerin ayrışma eğilimleri daha yüksektir.

Hipotez 6: Doğum yeri ve İsveç’teki yaşam süresi İsveçli Türklerin yaşadıkları

problemlerin niteliğini ve boyutlarını etkilemektedir. Türkiye doğumlu kişiler İsveç’te daha fazla problemle karşılaşmaktadır.

Hipotez 7: İsveçli Türklerin kimlik ve aidiyet algıları kültürlerarası iletişim

eğilimlerini etkilemektedir. Yalnızca Türk kimliğini benimseyenlerin kültürlerarası iletişim düzeyleri çok daha sınırlıdır.

Hipotez 8: İsveçli Türklerin, Türkiye’ye geri dönme düşüncesine sahip

olmasında kimlik ve aidiyet algıları etkilidir. Kendisini Türkiye’ye ait hissedenler geri dönüş düşüncesine daha çok sahiptir.