• Sonuç bulunamadı

2 KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1 Eleştirel Yansıtma

2.1.3. Eleştirel Yansıtmanın Amaçları

Eğitim bilimleri kapsamı içerisinde eleştirel yansıtmanın temelde iki amacı söz konusudur. Öncelikle eğitim ortamlarındaki “güç” ile ilişkili konuları ortaya çıkarmasıdır. İkinci olarak ise eğitimsel uygulamalar çerçevesinde varsayımları, inançları ve anlamları sorgulamaktır (Brookfield, 1995). Eleştirel yansıtma becerilerinin kazanımı ile öğretmenlerin kendisinin, bildiklerinin, bilgiyi oluştururken kullanacağı araçların, bu araçların seçiminin altında yatan varsayımlarının farkında olması (Taylor & White, 2000) sonucu öğretimsel uygulamalarda daha etkili ve başarılı sonuçlar elde edilebilecektir.

Eleştirel yansıtmanın amacı konusundaki benzer görüşlerin ötesinde birçok yazarda sürecin neyi gerektirdiği, ayırt edici temelleri, ve anahtar bileşenlerinin (parça) genel kavramsallaştırılması noktasında hem fikirdirler. Daha geniş açıklamayla eleştirel yansıtma bireylerin dünyaya ilişkin bakış açılarından (veya herhangi bir belirli durumdan) kaynaklanan temel varsayımlarının keşfedilmesi ve incelenmesini gerektirmektedir. Eğer herhangi bir şekilde varsayımlarda bozukluk söz konusuysa sonraki öğrenmeler ve oluşturulan anlamlar da bozuk olacaktır (Wolf, 2007).

Bu bağlamda eleştirel yansıtma ile öğretmenlerin olaylara ve uygulamalara daha geniş açıdan bakabilmeleri amaçlanmaktadır. Eleştirel yansıtma becerisi farklı bakış açılarını dikkate alarak özellikle sıra dışı fikirleri dikkate almayı gerektirir. Öğretmenler

39

eleştirel yansıtma süreci ile kendilerini sadece bir bakış açısıyla sınırlandırmadıklarını fark ederler. Eleştirel yansıtma bilinenlerin yeni koşullarda yeniden değerlendirilmesini sağlar. Böylelikle öğretmenler gerçekleştirdikleri davranışların nedenini sorgular ve hangi varsayımlarla hareket ettiklerini bunun kendilerine muhtemel zararlarını ve bunu bilinçli olarak seçip seçmediklerinin farkına varmalarını sağlar. Bununla beraber davranışlarını ve altında yatan varsayımları ile sahip oldukları değerleri de fark edebilirler. Eleştirel yansıtma yeteneği problemlerden kaçmak yerine problemlerin üzerine gitmeyi ve çözümü araştırmayı gerektirir. Eleştirel yansıtma öznelliğe, sezgiye ve yaratıcılığa önem verir. Öğretmenler uygulamalarında kendi kapasiteleri ile ilgili olarak dönüt vermek için kendi geçmişlerinin deneyimlerinin, değerlerinin, yeteneklerinin ve “kendilerinin” sürece etkisinin farkındadırlar (Fook & Gardner, 2007).

Kısacası öğretmen adaylarının kendi teorilerini oluşturabilmelerini, alan deneyimine sahip olabilmelerini ve süreçte karşılaşacakları durumlarla ilgili yansıtma yapabilmelerini gerçekleştirmek mesleğe uyum sağlanması sürecinde öğretmen yetiştirme programının bir sorumluluğu olarak görülmektedir (Boud, Keogh, & Walker, 1985). Bu noktada eleştirel yansıtmanın; hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim sürecinde bir mesleki gelişim uygulaması olarak kullanılabileceği ifade edilmektedir. Eleştirel yansıtma daha kişisel nitelikte bir sürece imkan tanımakla birlikte, eğitimsel konularla ilgili olarak öğretmeni kendi kişisel teorilerini belirleyebilmeye yönlendirecektir (Krim, 2009).

Bu noktada özellikle öğretmenin kendi özelliklerinin farkına vararak öğretmenin kendi kişisel teorilerini gerçekleştirebilmesinin mesleğe uyum sorunu noktasında birçok probleme de çözüm üretebilmesinde etkili olacağı düşünülmektedir. Okulların, bulundukları çevrenin, sahip oldukları kurum kültürlerinin değişiklik gösterecek olması bunun yanında öğretmenlerin kişisel niteliklerinin de farklı olacağı düşüncesiyle sorunun çözümüne yönelik olarak her öğretmenin öğretim sürecinde kendi kişisel teorilerini oluşturabilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.

Öğretmenlerin bilişsel düzeyde ifade ettikleri söylemlerle, pratik düzeyde uyguladıkları arasındaki farkı fark etmeleri ile kendi kişisel teorilerini belirleyebilecekleri düşünülmektedir. Argyris & Schon’a (1974) göre; insanların söyledikleri ve yaptıkları arasında bir uçurum söz konusudur ve sorun teori ve

40

uygulama arasında değil kullanılan iki farklı teoriden kaynaklanmaktadır. Bu iki farklı teori “savunulan” ve “kullanılan” teorilerdir. “Savunulan teori” bireylerin kendi davranışlarının temeli olduğuna inandıkları dünya görüşü ve değerleri içermektedir. “Kullanılan teori” ise bireylerin gerçek davranışlarının altında yatan dünya görüşü ve değerleri içermektedir. Kullanılan teoriler bireylerin farkında olmadıkları epistemolojik ya da ontolojik zihinsel haritaları ya da filtreleridir. Bireyler genelde savunulan teorilerinden haberdar olup bunu çevrelerine karşı devamlı savunurken, kullandıkları teoriden haberdar değildirler, bilinçaltı süreçleriyle bu teorileri izlerler (Aderson, 1997; Cunnigham & Weschler, 2002). Örneğin; ülkemizde uygulanmakta olan ilköğretim programı ile ilgili olarak birçok öğretmenin programın etkili olduğunu (Gömleksiz, 2007, Coşkun, 2005) düşünmesine rağmen kendi öğretim süreçlerinde ilköğretim programı ile uyuşmayan uygulamalara yer vermesi bu durumun somut bir örneği olarak görülmektedir.

2005 yılı itibariyle uygulamada bulunan ilköğretim programlarının uygulanması noktasında çeşitli çalışmalarda öğretmenlerin programın gereklerini yeterli şekilde öğretim sürecine yansıtamadıkları (Arslan & Demirel, 2007; Gürbüztürk & Mala, 2006; Yücel, Karaman, Batur, & Karataş, 2006) belirtilmektedir. Ayrıca öğretmenlerin kendilerini programdaki etkinliklerle sınırlı kalmak zorunda hissettikleri ifade edilmektedir (Görgen, Karaçelik, Kapucu, & Kaya, 2008). Bu ve benzer durumlar özellikle öğretmenin özellikle mesleğin ilk yıllarında uyum sürecinin zorlaşmasına ve sonraki yıllarda da kendi öğretim sürecinde problemler yaşamasına neden olabileceği düşünülmektedir. Bu noktada eleştirel yansıtma becerisi savunulan ve kullanılan teorilerin belirlenmesinde öğretmenlere yardımcı olacak (Scwab, 1978) ve bu teorileri fark etmeye ve ele almaya yönlendirecektir.

Öğretmenlerin mesleğe başlangıç yılları ile birlikte yaşamaları muhtemel problemler yalnızca öğretim sürecine yönelik problemler değil bunun yanında yaşanılan çevreye uyum, çevreyle iletişim ve etkileşiminde bir problem olarak ortaya çıktığı görülmektedir (Ataman, 2003; Dağdeviren, 2009; Doğan, 2005; Kuzey, 2002; Sadık ve Doğanay, 2008; Yapıcı ve Yapıcı, 2003; Çelik, 2005; Genç, 2005; Okutan, 2003; Bozpolat, 2009; Ersoy, 2006; Taşdan, 2008; Kunduz, 2007; Çalıkoğlu, 2005; Özpınar, 2008; Sağlamer, 1975; Sağlam ve Sağlam, 2005; Yalçınkaya, 2002; Yaprak, 2010).

41

Eleştirel yansıtma bireylerin yaşamlarının toplumsal yönlerini ortaya çıkarmaya yönelik bir süreci de içermektedir. Bu noktada eleştirel yansıtma yaklaşımının hem kuramsal bir bilgi, hem bir uygulama ve öğretim stratejisi, hem de bir beceri alanı olarak ele alındığı ifade edilmelidir. Bu bağlamda yaklaşımın üç temel özelliği; i) toplumsal bağlamda bireyi ele almak, ii )kuram ve uygulama arasında bağlantı kurmak,

ii) değişen bilinç ile değişen uygulamalar arasında ilişki kurmak olarak belirtilmektedir

(Fook & Gardner, 2007; Sofo, 1995).

Bir süreç olarak ele alındığında eleştirel yansıtma kişisel deneyimler üzerindeki toplumsal etkinin ortaya çıkarılması ve bunların belirlenmesi ile gerçekleştirilmektedir. Temel hedef birey ve toplum arasındaki etkileşime (insanların varsayımlarının kanıt olarak ele alındığı) odaklanmaktır. Süreç; bireylerin sosyal dünya ile ilgili inançları ve varsayımları arasında ilişki kurarak, uygulamalarını “yerleşik olmayan bu varsayımları”nın (unsettling assumpitons) farkına varacakları bir ortam oluşturmak üzere tasarlanmaktadır. Bu yaklaşıma göre yansıtma, düşünme kavramından daha derindir. Eleştirel yansıtma bireyin toplumsal bir anlam oluşturmasıyla birlikte birey ve toplum ilişkisini de dikkate almaktadır. Bununla birlikte eleştirel yansıtma hem bir kuram hem de bir uygulama olmasının yanında bir beceri alanı olarak ise değişen anlayışlarla davranışlar arasındaki ilişkiye odaklanabilmeyi gerektirmektedir (Fook & Gardner, 2007).

Bireylerin sahip oldukları varsayımlarının farkına varmaları günlük yaşamlarında ve mesleki yaşamlarında benimsedikleri değerlerin ve davranışlarının farkına varmaları anlamına gelmektedir. Örneğin; öğretim sürecinde öğretmenlerin birçoğunun öğretmen merkezli bir anlayışı benimsediklerini gözlemlemek mümkünse de, öğretmenlere sorulduğunda birçoğunun eğitim sürecinde öğrenci merkezli bir öğretimin gerekliliğini ifade ettikleri görülecektir. Varsayımlar ve davranışlar arasındaki tutarsızlıktan kaynaklanan bu problemin eleştirel yansıtma uygulamaları ile hizmet içi veya öncesi eğitim programlarında üstesinden gelinebileceği ifade edilebilir.

Varsayımlar ve davranışlar arasındaki ilişkinin, tutarlılığın farkına varılması eleştirel yansıtma sürecinin öncelikli amaçlarından biridir (Boud, Keogh & Walker, 1985). Bu süreçte davranışta bir değişimin meydana gelmesi bireylerin sosyal dünyaya ilişkin sahip oldukları varsayımların sarsılmasını gerektirmektedir. Bu durum sallanarak

42

havaya atılan zar imajını akla getirmektedir. Çeşitli nedenlerle ortaya çıkarılmamış olan varsayımların sarsılarak ortaya çıkarılmasına havaya atılan zar örneği uygun bir analojidir. Dolayısıyla öğrenmeyi güdülemek üzere bir derecede uyumsuzluk ve belirsizlik oluşturulmalıdır. Ancak havaya atılan zarın hangi yüzünün üste geleceğini tahmin etmenin güç olması gibi sarsılarak ortaya çıkarılan varsayımları kestirmek de oldukça güçtür.

Varsayımları önceden kestirmenin güçlüğü bireylerin sahip oldukları kuramsal çerçeveden kaynaklanmaktadır. Yaklaşıma göre kuramsal çerçeve bireyin yaşamında etkili olan kültürel, iktisadi, tarihi, siyasi, psikolojik vb. etkileri açıklamaya çalışan kuramlardan oluşmaktadır. Bu yüzden benzer toplumsal koşullarda, çeşitli deneyimleri, farklı bireyler için anlamlı hale getirmek üzere farklı çerçeveler oluşturmak gerekmektedir. Çünkü bireylerin sahip oldukları varsayımları farklılıklar gösterebilmektedir. Dolayısıyla, amaç değişimin toplumun etkileme gücünden kurtulmak anlamında daha fazla bireysel nitelik taşımasıdır. Bununla birlikte mesleki gelişim için, bireylerin sahip olduğu sosyal dünyayla ilgili varsayımların sarsılması gerekmektedir (Fook & Gardner, 2007). Eleştirel yansıtma becerisi ile öğretmenlerin farklı kuramsal çerçeveleri değerlendirerek bu kuramların tamamlayan taraflarını, benzerliklerini, farklılıklarını ortaya çıkarmaları, kendi kuramsal anlamlarını oluşturmalarını aynı zamanda kuramla uygulama arasında bağlantı kurmaları amaç edinmektedir. Bu noktada eleştirel yansıtma becerisi mesleki uygulamalar anlamında öğretmenin her an her duruma hazır olması, her seçeneği göz önünde bulundurması ve gerçekleşecek değişime uyum sağlamasını gerektirdiği ifade edilebilir.