• Sonuç bulunamadı

Eğitimin İktisadî Boyutu

2. BÖLÜM: ÂMİRAN KURTKAN BİLGİSEVEN'İN METODOLOJİSİ

4.4. Eğitim Sosyolojisine İlişkin Fikirleri

4.4.3. Eğitimin İktisadî Boyutu

Kurtkan’a göre, millî hedeflerimiz, iktisadî büyüme ve sosyal gelişme olarak ikiye ayrılmaktadır. Millî hedeflerimize uygunluk sağlamak üzere bir takım tedbirler alınması gerekmektedir. Söz konusu alınacak tedbirlerin içerisinde, eğitim sistemimizin önemi üzerinde durmuştur. Kurtkan, iktisadî büyüme açısından alınacak tedbirleri, ara insan gücü yetiştirme meselesi, yüksek tahsile hücumun önlenmesi meselesi, hedefsizlikten doğan israfın önlenmesi meselesi, kalite ve kantite dengesinin kurulmasında yanlış anlayışları önleme meselesi, yeni tekniklere uyma zaruretinin doğurduğu nedenler, beyin göçünün anayasa tedbirleriyle önlenmesi meselesi şeklinde sıralamıştır.96

93 KURTKAN BİLGİSEVEN, Eğitim Sosyolojisi: Kavramlar, Teoriler, Eğitim Yolu ile Kalkınmanın Esasları, s. 14.

94 Thedore W. Schultz'dan aktaran; KURTKAN, Âmiran; "İktisadi Bakımdan Eğitim", Ankara Ticaret Odası Dergisi (iç), Sayı: 9-10, Eylül-Ekim 1972, s. 3.

95 KURTKAN, "İktisadi Bakımdan Eğitim", s. 4.

96 KURTKAN BİLGİSEVEN, “Eğitimle İlgili Millî Hedeflerimiz ve Eğitim Stratejimiz”, s. 41-45.

170

Kurtkan, eğitimin iktisadî bakımdan taşıdığı önemi ortaya koymak için bir takım konuların üzerinde durmuştur. Öncelikle eğitimin üretim ve tüketim yönlerini değerlendirmiştir. Kurtkan’a göre, eğitim, verimliliğin ve buna bağlı olarak üretimin arttırılmasında bir takım fonksiyonları yerine getirir. İlk olarak, eğitim, bilimsel araştırma tekniklerini geliştirmek ve öğretmek suretiyle verimliliğin artmasında rol oynayacak yeniliklerin meydana getirilmesini sağlar. İkinci olarak, eğitim, potansiyel yeteneklerin keşfi ve işlenmesi fonksiyonuna sahiptir. Üçüncü olarak, eğitimin işlevi, insanların, iktisadî büyüme ile baş başa giden iş fırsatlarındaki değişmelere uyum sağlama yeteneklerini yükseltmesidir. Eğitimin dördüncü ve zorunlu işlevi, bilginin, yeni nesillere aktarılmasıdır. Eğitimin beşinci işlevi, bireyin ve toplumun sahip olduğu hünerleri arttırmasıdır. Eğitimin altıncı işlevi ise, iktisadî krizlerin etkisini hafifletmesidir.97

Kurtkan, iktisadî büyüme açısından alınması gereken tedbirler içerisinde eğitim sisteminin rolüne vurgu yapar. Millî eğitim sisteminin hedefleri ile iktisadî gelişme hedefleri arasında bir paralellik olması gerektiğini düşünür. Fakat Türkiye’de bir takım zıtlıkların varlığına dikkat çekmiştir. Millî eğitim sisteminin hizmet ettiği hedefler ile iktisadî büyüme hedeflerine uyum sağlamayan konularda alınması gereken tedbirlerin başında, ara insan gücü yetiştirme meselesi yer almaktadır. Her ne kadar dördüncü ve beşinci kalkınma planlarında eğitim sistemimizin ara insan gücü yetiştirme gücünü arttırıcı tedbirler alınacağı belirtilse de, bu tedbirler, şimdiki halde teknik ve meslekî liselerin sayılarını arttırma ve çıkarlık eğitimine hız verme tedbirleri olarak gerçekleşmiştir. Kurtkan, çıraklık eğitiminin başarısına yönelik herhangi bir araştırma yapılmadığını, teknik ve meslekî liselerin sayılarının arttırılmasına yönelik alınacak tedbirlerin ise son derece pahalı olduğunu ileri sürmüştür. Millî gelirde, teknik okulların sayısını yeterli seviyeye çıkarmaya imkân verecek bir artış meydana gelinceye kadar alınması gereken tedbirin, okullar arası işbirliği sisteminin getirilmesi olduğunu belirtmiştir. Bu tedbir, teknik okulların atölye ve araç-gereçlerinin civardaki genel liselerin öğrencileri tarafından da yararlanılmasına imkân vermesi üzerine

97KURTKAN BİLGİSEVEN, Eğitim Sosyolojisi: Kavramlar, Teoriler, Eğitim Yolu ile Kalkınmanın Esasları, s. 71.

171

tasarlanmıştır. Hatta aynı atölyelerin geceleri de yaygın eğitim faaliyetleri için kullanılmaları uygun olacağını eklemiştir.98

Kurtkan’a göre, ara insan gücü yetiştirme tedbirine yönelik oluşturulacak kampüs sistemi, bu tedbirin kolaylaştırılmasında etkin rol oynayacaktır. Teknik liselerin kurulmasına yönelik büyük paralar harcamak yerine, nüfusun yaygın olduğu ve köylerin birbirine yakın olduğu gelişmiş bölgelerde teknik eğitim sağlayacak bir sistem kurulmasının sağlanabileceğinden bahsetmiştir. Böylece, kampüs sistemi ile öğrencilerin elit eğitimine tabi tutulacak kadar zeki ve yetenekli bir azınlık dışındaki vasat yetenekli kalabalık öğrenci kitlesini hayata hazırlayacak bilgilerle donatma fikri hayata geçirilmiş olacaktır. Bu noktada Kurtkan, kampüs sisteminden hareketle, ikinci tedbir olarak yüksek tahsile hücumun önlenmesi meselesini ele almıştır. Ona göre, kampüs sistemi kapsamında, yüksek tahsile geçiş, üniversite giriş sınavları ile değil, lise sınıflarından itibaren sivrilen öğrencilerin seçilmesi şeklinde mümkün olacaktır.

Kurtkan’a göre, Türkiye’de, bütün lise mezunları üniversiteye girme idealini taşımaktadır. Bir kısmı üniversiteye girememekten ötürü aşağılık duygusuna kapılmakta, girebilenler ise mezun olduktan sonra iş bulamadıklarından kendilerine saygı duygusunu kaybetmektedirler.99

Kurktan’a göre alınacak üçüncü tedbir, hedefsizlikten doğan israfın önlenmesi meselesidir. Kalabalık öğrenci kitlelerine, yetenekleri ne ölçüde olursa olsun üniversite sınavlarına giriş hakkının verilmesi, halen teknik okullarımızdaki teknik ve meslekî derslerin ders saatleri budanarak yerlerine genel ders saatlerinin arttırılması sonucunu vermiştir. Bu durumda ne teknik bilgileri ne de genel bilgileri kuvvetli olmayan öğrenciler, üniversiteye de girseler, giremeyip teknik eleman da olsalar, yeterli bilgiye sahip olmaksızın hayata atılmak zorunda kalmaktadırlar. Bu da ekonomik büyüme hedefimizi baltalayan önemli bir israf olarak karşımıza çıkmaktadır.100

Kurtkan’ın üzerinde durduğu dördüncü tedbir, kalite ve kantite dengesinin kurulmasında yanlış anlayışları önleme meselesidir. Türkiye’de, kalitenin kantiteye feda edilmemesi meselesi daima, kalitesiz çok öğrenci yetiştirecek yerde, kaliteli öğretimle imkânların elverdiği ölçüde mezun verme meselesi olarak anlaşılmıştır. Bu gaye ile

98 KURTKAN BİLGİSEVEN, “Eğitimle İlgili Millî Hedeflerimiz ve Eğitim Stratejimiz”, s. 41.

99 A.g.m., s. 42-43.

100 A.g.m., s. 42.

172

nüfus planlamasının önemli gerekçelerinden biri olarak eğitim yatırımlarını arttırma güçlüğü üzerinde durulmuştur. Kurtkan’a göre, elit eğitimine, öğrencilerin layık olanlarının iyi bir elemeyle seçilmesi şartıyla, ne kadar fazla elit yetiştirebilirsek, kalkınmamız o kadar köklü ve hızlı hale gelebilir. Bundan ötürü bir ülkenin nüfus piramidinin genç nüfus karakteristiği göstermesi, uygun ve az masraflı bir eğitim stratejisi ile at başı gittiği takdirde, o ülke için en kıymetli tabiat bağışının varlığından doğan en olumlu sonuçların ortaya çıkmasını sağlayabilir. Kalabalık ve vasat kalitedeki öğrenci kitlesinin yüksek tahsile geçmesi yerine, kampüs sistemi çerçevesi içinde kısa yoldan teknik ve mesleki bilgilerle donatılarak hayata atılmalarından sağlanacak tasarrufun lisansüstü eğitime kadar sevk edilecek sınırlı bir öğrenci grubunun masraflarına tahsis edilmesi halinde nüfus artışı bir dezavantaj olmaktan çıkarak avantaj haline gelecektir. Çünkü yeni keşif ve icatları yapacak olanlar ihtiyarlar değil, üstün yetenekli gençlerdir. Yaratıcı aydın niteliğini taşıyabilecek elitlerin sayıca artması, onların tabiatı yeniden yorumlamaları, tabiatın ifade ettiği değeri tahmin edemeyeceğimiz ölçüde arttıracaktır. Bu durum millî geliri arttırarak, vasat yetenekte bireylerin daha kalabalık gruplar halinde teknik ve meslekî eğitim görmelerine ve ara insan gücü ihtiyacımızı kapatmalarına yol açar.101

Millî eğitim sistemimizin iktisadî gelişme hedeflerimiz ile uyum sağlayabilmesi adına alınacak beşinci tedbir, yeni tekniklere uyma zaruretinin doğurduğu meselelerdir.

Kurtkan’a göre, Türkiye, Avrupa Ortak Pazarı’na dâhil olmanın arifesindedir. Türkiye Ortak Pazar’a dâhil olsa da, olmasa da, sanayileşmiş ülkelerin sanayi malları ile rekabet edecek kadar ucuz ve kaliteli imalat yapabilmesi ve yeni tekniklere hızlı bir şekilde geçebilmesi gereklidir. Her yeni teknik, kas gücü ile hayatını kazanan insanlara duyulan ihtiyacı azaltıcı, buna karşılık teknik bilgisi ile makineye hükmedebilen insan gücü talebini arttırıcı bir etki yaratır. Halen tabanı son derece geniş olan Türkiye’nin tabakalaşma piramidinin alt tabakasında yer alan vasıfsız işçi kitlesinin çocuklarını okutma meselesi, Türkiye’nin hayatî meselelerinden birisidir. Çünkü ilerleyen teknolojiye ayak uydurduğumuz takdirde alt tabakadaki ailelerin, tıpkı babaları gibi kas gücü ile çalışacak çocukları iş bulamayacaklardır.102

101 A.g.m., s. 43-44.

102 A.g.m., s. 44-45.

173

Kurtkan’a göre, alınması gereken son tedbir, “beyin göçü”nün anayasa tedbirleriyle önlenmesidir. Eğitim sektörünün bütün meselelerini halletmiş olsak bile beyin göçü önlenemediği takdirde, eğitim faaliyeti ekonomik büyüme hususunda kendisinden beklenen fonksiyonları yerine getiremeyecektir. Eğitimin demokratikliği ilkesi beyin göçünü anayasa tedbirleriyle önleme prensibi ile kesinlikle çatışmaz. Tam aksine, demokrasi rejiminin gerekliliklerine tam anlamıyla uymaktadır. Çünkü eğitimin amacı sadece bireyi yetiştirmek değil, fakat aynı zamanda toplumun insan gücü ihtiyacını gidermektir. Eğitim masrafları ise toplumu oluşturan bireylerin vergileri ile karşılanmaktadır. Bu durumda, Türkiye’de yetiştirilen ve üstün zeka seviyesinde oldukları için arkadaşlarına tercih edilerek bazı fakültelere kabul edilen ve oralardan mezun olduktan sonra yurt dışına gidip orada kalan bireyler, tıpkı başkalarına ait değerleri zimmetine geçirerek kaçan kimseler gibidir. Bu nedenle, beyin göçü, vergi ödeyen milyonlarca insanın haklarının gaspı olarak kabul edilmeli ve demokrasiye aykırı bir hareket olarak sayılmalıdır.103

Kurtkan’a göre, eğitim yatırımlarından millî ekonomi için en iyi şekilde yararlanmanın iktisadî şartlarından ilki, eğitim yatırımlarının en uygun şekilde dağıtılmasıdır. İkinci şart, eğitime tahsis edilmesi gereken yatırım hacminin tayinidir.

Üçüncü şart, eğitim hizmetlerinden en iyi şekilde verim elde edilmesidir. Dördüncü şart, eğitim yolu ile yetiştirilen bireylerin en uygun şekilde istihdam edilmeleridir.104

Kurtkan’a göre, eğitim, üretimde olduğu gibi tüketimde de önemli bir rol üstlenmiştir. Kurtkan, eğitimin sadece üretimle ilgili olduğunu ifade etmeyi ve tüketim yönünü ihmal etmeyi doğru bulmamıştır. Çünkü eğitim masraflarının birer yatırım olarak gelecekte tüketime ve kazançlara etki ettiğini düşünür. Kurtkan, eğitimde tüketimin maddî yönünün yanı sıra mânevi yönünü de önemli görmüştür. Eğitimin bir tüketim hareketi olarak ele alınmak istenildiği zaman sadece maddî ölçülere bağlı tutulması yeterli değildir. Eğitim, bilgi tüketimi halinde göz önüne alındığı zaman insanların zevklerinde bir incelme meydana gelir. Bunun yanı sıra birçok mânevi tatmin kaynaklarını elde etmeleri anlamını taşır. Böylece, maddî olmayan bir kimliğe sahip olur. Bu bakımdan eğitim hizmetinin dayanıklı bir tüketim malı olduğu ve birçok

103 A.g.m., s. 45-46.

104 KURTKAN BİLGİSEVEN, Eğitim Sosyolojisi: Kavramlar, Teoriler, Eğitim Yolu ile Kalkınmanın Esasları, s. 78-96.

174

dayanıklı mallardan daha sürekli olma karakterine sahip bulunduğu ifade edilebilir.

Eğitimin faydaları ile ilgili olarak üretim yönünde olduğu gibi, tüketim yönünde de bir takım unsurlar söz konusudur. Kurtkan’a göre, eğitimin sahip olduğu tüketim özelliğinin, okullaşma ile birlikte, bireyin gelecekte bir gelir kazanabilmesi için gerekli kapasiteleri elde etme konusunda bir yatırım olması adına fayda sağlamaktadır.

Eğitimin tüketim yönü ile ilgili birinci unsur, okullaşma sonucunda bireyin anlayışı ve zevklerinin incelmesini sağlar. İkinci unsur, bir yatırım olarak gelirleri arttırmaya hizmet etmek suretiyle sağladığı gelecekteki tüketimi arttırma faydasıdır. Üçüncü unsur ise, yine bir yatırım olarak temin ettiği gelecekteki tüketim yeteneğini etkileme faydasıdır.105

Eğitimin iktisadî değerinin tahlili konusunda iktisatçılar arasında şimdiye kadar hâkim olan görüş, iktisadî analiz araçlarının, eğitimin incelenmesinde işe yaramayacağı düşüncesine dayanıyordu. Bu sebeple de, eğitimin iktisadî tahlili konusuna pek az ehemmiyet verilmişti. Fakat son zamanlarda millî gelir hesaplarının daha realist bir bakış açısıyla gözden geçirilmesi, gelir artışının fizikî ve beşerî üretim unsurlarındaki artışla izâhı mümkün olmayan bir ilave artış payı gösterdiği gerçeğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.106 Bu sonucun doğrudan doğruya eğitim seviyesindeki yükselmeden ileri geldiği görülmektedir.

Kurtkan, eğitimin iktisadî boyutunu fazlasıyla önemsemiştir. Eğitim sosyolojisi alanındaki eserlerinde, eğitimin sosyolojik boyutu ile birlikte iktisadî boyutunu da ortaya koymaya çalışmıştır. Sosyal gelişme ve iktisadî kalkınma konusunda eğitimin rolünün bilincindedir. Bu bilinçle, eğitime yapılacak yatırımların, millî ekonomi için gerçekleştirilen yatırımlar olduğu ve toplumun yararına sağlanması gerektiği söylenebilir. Kurtkan, eğitim yatırımlarından millî ekonomi için en üst düzeyde fayda sağlamanın bir takım iktisadî şartlara bağlı olduğunu öne sürmüştür. Ona göre, genel iktisadî politika içerisinde yer alan millî eğitim politikası iki hedefe sahiptir. Bunlardan birincisi, bireylerin kendilerini geliştirme konusundaki taleplerini karşılamaktır. İkincisi ise, genel iktisadî ve sosyal gelişmeyi sağlamak üzere toplumun eğitimle ilgili

105 A.g.e., s. 72-73.

106 KURTKAN, “İktisadi Bakımdan Eğitim”, s. 3.

175

ihtiyaçlarını sağlamaktır. 107 Bu hedefler, aynı zamanda eğitim yatırımlarından sağlanabilecek faydaların bir takım iktisadî şartların varlığına işaret etmektedir.