• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: ÂMİRAN KURTKAN BİLGİSEVEN'İN METODOLOJİSİ

3.9. Sosyal Bütünleşme

110

111

taşıyan iki önemli özelliği vardır. Bunlardan birincisi, grup hayatının ürünü olması, ikincisi ise öğrenilmiş olmasıdır.106

Bir toplumda maddî ve manevî kültür unsurlarının bir araya gelerek bir mana ifade edecek ve işleyen bir bütün meydana getirecek tarzda birbirlerini tamamlamaları sosyal bütünleşmedir. Kurtkan’a göre, kültür unsurlarının her türlü bir araya geliş tarzı, bütünleşme değildir. Bu nedenle, gerçek bütünleşmeyi gösteren ve göstermeyen durumlar olarak bütünleşme tiplerini sınıflandırmıştır.107 Kurtkan, gerçek bütünleşmeyi göstermeyen bütünleşme tiplerini, yer itibariyle bitişiklik ve dış etkilerle bir araya gelme hali şeklinde belirtmiştir. Gerçek bütünleşmeyi gösteren bütünleşme tiplerini ise, fonksiyonel ve mana etrafında bütünleşme olarak ele almıştır.

Kurtkan, gerçek bütünleşme olarak kabul etmediği yer itibariyle bitişiklik halini, bir evin çatısında rastgele yan yana konmuş eski eşyalar üzerinden verdiği örnekle açıklamıştır. Buna göre, eski eşyalar, nasıl sadece yan yana durmaktan başka bir ortak özelliğe sahip değilse, bazı memleketlerdeki kültürel unsurların durumunun buna benzerlik gösterdiğini söylemiştir. Kurtkan’a göre, kültürel olarak kendi şahsiyetlerini kısmen kaybetmiş ve çeşitli milletlerin kültür emperyalizmine maruz kalmış olan memleketlerde farklı kültürlerin tesirlerinin yanı sıra millî kültürün muhafaza edilebilmiş olan bazı değerleri de mevcut olabilir. Sonuç olarak birbirine uymayan bu unsurlar arasında yer bitişikliğinden başka hiç bir ortak özellik bulunmayabilir.108

Kültür unsurlarının gerçek manada bir bütünleşmeyi ifade etmediği ikinci bütünleşme durumu dıştan vuku bulan bir etkiyle ortaya çıkan bütünleşme tipidir.

Kurtkan’a göre, bu etki, alıştırma ve aşılama süreçlerinden sonra kültür unsurlarına yabancı bir kültürün değer hükümlerinin tam manasıyla aşılanması şeklinde ortaya çıkarsa, yerli kültürün varlığını koruyamayacaktır. Fakat yerli veya millî kültürün alıştırma ve aşılama uygulamalarına içten içe dayanıklılık göstermesi halinde, kültürün bütün grupları, değer hükümleri ile hâkim grup arasında görünüşte mevcut bütünlük manzarasına rağmen hakiki bir bütünleşme hali olmayacaktır.109 Kurtkan’a göre, dinleri, inançları, örf ve adetleri, millî değerleri, tarihleri birbirinden apayrı olan ve bazı

106 KURTKAN, Genel Sosyoloji, s. 293.

107 A.g.e., s. 123.

108 A.g.e., s. 123.

109 A.g.e., s. 296.

112

hallerde nüfusları yüz milyonlara varan çeşitli milletler tek bir siyasî hâkimiyetin baskısı altında tek bir rejimin aşıladığı kültür değerlerini kabul etmeye zorlanarak bir araya gelmişlerse, kültür birliği görünüşte vardır, fakat hakikatte yoktur.110

Durkheim, sosyal bütünleşmenin, geleneksel toplumda mekanik dayanışma, endüstri toplumunda organik dayanışma şeklinde olduğunu belirlemişti. Mekanik dayanışma, benzerliklere dayalı bir dayanışmadır. Benzerlikler toplumun kendisini bir bütün olarak görmesini ve sosyal ilişkilerin bağlılık ilişkisi tarzında olmasını sağlamaktadır. Organik dayanışma ise, farklılıklardan kaynaklanan dayanışma biçimidir. İşbölümünün artmasından ve işlevsel farklılaşmadan doğan farklılıklar, öncelikle toplumu değil, kendisini düşünen bir insan tipini yani bireyi ortaya çıkarırken, yok ettiği bağlılık ilişkisinin yerine yeni bir dayanışma biçimi olan bağımlılık ilişkisini yerleştirmektedir. Kurtkan, bu iki bütünleşme tipini mana etrafında bütünleşme ve fonksiyonel bütünleşme olarak adlandırmıştır. Gerçek bütünleşmeyi, mana etrafında bütünleşme olarak kabul etmiştir.111

Kurtkan’a göre, gerçek bütünleşme tipleri, kültürel unsurların birer fonksiyon ifa ederek toplum mekanizmasını işler hale getirdikleri fonksiyonel bütünleşme ile bu unsurların bir araya geldikleri zaman bir mana ifade ederek bir bütün kimliğini kazandıkları manaya göre bütünleşmedir.112 Bir toplumda, kültürün tayin ettiği asgari ortak özelliklerle bir araya gelmiş bulunan grupların, kurumların ve bütün sosyal unsurların, birbirlerini tamamlamak suretiyle, işleyen bir bütün meydana getirmelerine fonksiyonel bütünleşme denir. Kurtkan, fonksiyonel bütünleşmeyi, işleyiş bütünleşmesi olarak da adlandırmaktadır. Fonksiyonel bütünleşme için genel olarak işbölümü örneğinin verildiğini belirtmiştir. Kurtkan’a göre, işbölümü, toplumun işleyen bir bütün haline gelmesinde rol oynamaktadır. İşbölümü, fonksiyonel bütünleşmeyi gösteren uygun bir örnek olsa da, tam olarak izah etme konusunda yetersizdir.113

Kurtkan’a göre, kültür unsurlarının her birinin ayrı birer fonksiyon yerine getirerek, toplumu işleyen bir bütün haline getirmek üzere bir araya gelmeleri haline

110 KURTKAN, Sosyoloji, s. 124.

111 ARSLANTÜRK, Zeki ve AMMAN, M. Tayfun; Sosyoloji: Kavramlar, Kurumlar, Süreçler, Teoriler, Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2008, s. 394-395.

112 KURTKAN, Genel Sosyoloji, s. 297.

113 KURTKAN, Sosyoloji, s. 126.

113

fonksiyonel bütünleşme denir.114 Kurtkan, fonksiyonel bütünleşmenin daha iyi anlaşılır hale gelmesi için saat örneğini vermiştir. Bu örneğe göre, bir saatin çarklarının, yaylarının, vidalarının ve diğer bütün parçalarının birbirine henüz monte edilmemiş vaziyette herhangi bir yerde yan yana durduklarını düşünelim. Bu parçalar arasında, bütünleşme tiplerinden, yer bitişikliği ilişkisi vardır. Bu ilişki, fonksiyonel bütünleşme sayılmaz. Eğer bir saatçi, bu parçaları birbirine takarak onları işleyen bir bütün haline getirirse, o zaman parçalar arasında fonksiyonel bütünleşme gerçekleşmiş olur. Saatin herhangi bir parçası çıkarılacak olursa, saatin bütün faaliyeti durur. Bu çıkarılan parça, farklı bir saate takılamaz. Çünkü ona uymayacaktır. O halde, bütünden herhangi bir parça çıkarıldığı zaman bütünün işleyişi durduğu gibi, çıkarılan parça da bütünden ayrı olarak hiçbir işe yaramaz.115

Gerçek bütünleşmenin ikinci şekli mana etrafında bütünleşmedir. Kurtkan, mana etrafında bütünleşmenin, fonksiyonel bütünleşmeden farkını örneklerle açıklamıştır.

Saat örneğinden hareketle, parçaları birbirine takılarak işler hale getirilmiş olan saatin her bir parçası, diğerine şiddetle muhtaçtır. Çünkü bunlardan herhangi biri bütüne dâhil olmaktan çıksa, bütün işleyişi sona erer. Fakat, birbirleri ile bu kadar sıkı bir ilişki halinde olmalarına rağmen, bu parçalar arasında manevî bir tamamlanış yoktur. Yani bütünleşme, manevî şarttan yoksundur. Bunun gibi, bir toplumda da ne kadar ileri derecede işbirliği olursa olsun, işbirliğine giren bireylerin birbirleriyle olan ilişkisi, bir makinenin parçaları kadar mekanik mahiyette ise ve bireyler bir manevî gaye ve mana etrafında bütünleşmenin şuuruna sahip değillerse, o toplumun bütünleşme durumunun mükemmelliği iddia edilemez. Kurtkan, saat örneğinin dışında, bir de parçalanmış heykel örneği verir. Heykel, bu parçaların her birine baktığımız zaman ne olduğunu anlamaya imkân vermeyecek şekilde parçalanmışsa, parçaların neye ait olduğunu bilmeyen bir kimse, onları birleştiremez. Fakat parçalanan heykeli her gün gören ve onun bütün özelliklerini bilen bir müze yetkilisi, bu parçaları birleştirebilir. Çünkü bu şahıs, birbirine hiç benzemeyen bu parçaların, dış görünüşlerindeki farklılığa rağmen, ortak olan özelliklerini bilir. Bu ortak özellik, bir araya geldikleri zaman ifade ettikleri manadır.116

114 KURTKAN, Genel Sosyoloji, s. 298.

115 KURTKAN, Sosyoloji, s. 126.

116 A.g.e., s. 127.

114

Kurtkan’a göre, bütünleşme tipleri içinde mana etrafında bütünleşme, en mükemmel bütünleşme tipidir. Mana etrafında bütünleşme tipinde bütünleşmenin maddî olduğu kadar manevî bakımdan da birlik durumu olarak göze çarptığı ifade edilebilir.

Fonksiyonel bakımdan bütünleşmiş bir toplumda kültürün çeşitli unsurları arasındaki ilişki, bir makinenin parçaları arasındaki ilişki kadar sıkıdır. Öyle ki, bu parçalardan herhangi biri kültürel sentezden çıkarıldığı zaman toplum mekanizması adeta felce uğrar. Fakat birbirine bu kadar sıkı bağlarla bağlı bulunan unsurlar ve gruplar arasında mutlaka kuvvetli bir manevî birliğin de bulunması gerekmez. Hatta bu unsurlar, birbirine sımsıkı bir intibak durumu ile bağlı bulunan bir makinenin çarkları kadar birbirine karşı hissiz ve anlayışsız olabilirler. Hâlbuki bir mana etrafında bütünleşmiş toplumda vaziyet bundan farklıdır. Çünkü manalı bütünleşme durumunun göze çarptığı toplumlarda, çeşitli unsurlar sadece bir fonksiyon icabı değil, daha çok ihtiva ettikleri öz karakter itibariyle birbirlerini tamamlamaktadırlar.117

Bütünleşme konusunda kültürün, grup hayatının ürünü olma özelliği, onun tek bir birey tarafından yaratılamayacağını göstermektedir. Tek bir birey, kültür sistemini yaratmaya muktedir olmadığı gibi değiştirmeye de muktedir değildir. Kültür, öğrenilmiş olma vasfı dolayısıyla devamlılık kazanır. Böylece, kültür biyolojik veraset yolundan başka bir yolla, yani sosyal manada devir alınır. Çünkü kültür, çok eski çağlardan beri edinilen grup tecrübelerinin modern çağlara intikal eden yığınıdır.118 Bir memleketin çeşitli bölgelerindeki adetler, danslar, türküler, el işlemesi motifleri, hatta lehçeler farklı olabilir. Fakat bütün bu bölge halkları bir araya geldikleri zaman, tarihî, harsî ve bütün manevî değerleri ortak olan bir millet teşkil ettiklerinin şuuruna sahip bulunuyorlarsa, mahallî farklılıklarına rağmen mana etrafında bütünleşmiş bir kitle teşkil ettikleri söylenebilir. Bu türlü bir bütünleşmede manevî kültürün değer hükümleri birleştirici ve pekiştirici prensipler olarak rol oynar. Bundan ötürü, milleti millet yapan unsurlar, manevî kültürün bu değer hükümleridir. Yoksa kan veya ırk beraberliği, bu bütünleşmeyi temine yetecek bir unsur değildir. Eğer, bir kültürün pekiştirici özü,

117 KURTKAN, Genel Sosyoloji, s. 301.

118 KURTKAN, Âmiran; Sosyal Entegrasyon (Prof. Dr. Refii Suvla Armağanı’ndan Ayrı Basım), Sermet Matbaası, İstanbul, 1970, s. 2.

115

ölümsüz bir felsefeyi dile getiren kıymet hükümlerine sahipse, o kültürün sahibi olan millet, bütünleşmiş bir kitle teşkil eder.119

Kurtkan’a göre, eğer bir kültürün unsurları durumunda olan gayeler, değerler, fikirler, temayüller, müesseseler ve bunları benimsemiş olan gruplar arasındaki tek birleştirici bağ mekân birliğinden ibaret ise, böyle bir kültürün asla bütünleşmemiş olduğu ifade edilebilir. Böyle bir kültürde müesseseler arasında bir ahenk ve tamamlanış durumu mevcut olmadığı gibi küçük gruplar arasında da gaye ve hedef tezatları göze çarpar. Gerçi bir toplumun gruplarını, bütün müessese ve gayeleri bakımından aynı duruma getirmek mümkün değildir. Fakat toplumun büyük bir grup olarak hayatiyetini muhafaza etmesi için şart olan müşterek menfaatler ve gayeler etrafında toplanış durumu mevcut olmadıkça bütünleşmeden bahsedilmeye imkân yoktur. Meselâ örf, adet, milliyet ve din farklılıkları gösteren bir çok büyük grupların bir devlet hudutları içindeki siyasî birliği gerçek manada bir sosyal bütünleşmeyi değil, bir mekan bitişikliği halini ifade edebilir.120

Kurtkan, sosyal bütünleşmenin bir takım faydaları olduğunu belirtmiştir. Söz konusu faydalarından ilki, ortak kültürün bir defa teşekkül ettikten sonra hayat tarzında ve istihlak itiyatlarında beraberlik yaratması olarak ifade edilebilir. Sosyal bütünleşmenin ikinci faydası, ortak değer hükümlerinin ve ortak kültürün, millî değerlerin kuvvetlenmesine imkân vermesidir. Üçüncü faydası, bölgeler arası kültürel farkların ortadan kalkması nedeniyle ufki mobilitenin artması ve muayyen sahalarda kendilerine ihtiyaç duyulan bireylerin oralarda faaliyette bulunmaları suretiyle bütün bölgelerde iktisadî verimliliğin ve buna bağlı olarak hayat seviyesinin yükselmesinin mümkün olmasıdır. Sosyal bütünleşmenin son faydası ise, düşünce ve yaşayış benzerliğinin gerçekleşmesi neticesinde işçi devrinin azalmasıdır.121

Kısacası, sosyal bütünleşme, Kurtkan’ın sosyoloji anlayışındaki önemli kavramlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurtkan, bütünleşmeyi, sosyal yapıyı oluşturan bütün unsurların bir araya gelmesi, tamamlanması ve kaynaşması olarak açıklamıştır. Kurtkan, birçok kavramda olduğu gibi, sosyal bütünleşme kavramını Batılı sosyologlardan farklı bir şekilde değerlendirmiştir. Kurtkan, sosyal bütünleşmeyi, bir

119 KURTKAN, Sosyoloji, s. 127-128.

120 KURTKAN, Genel Sosyoloji, s. 295-296.

121 KURTKAN, Sosyal Entegrasyon, s. 13-15.

116

toplumda maddî ve manevî kültür unsurlarının birlikteliğiyle ortaya çıkacak bir bütünlük olarak ifade etmiştir. Kurtkan, gerçek bütünleşmenin “fonksiyonel” ve “mana etrafında bütünleşme” şeklinde iki türü olduğunu dile getirmiştir. Kurtkan, “yer itibariyle bitişik halini” ve “dıştan vuku bulan bir etkiyle ortaya çıkan bütünleşme”

tiplerini, gerçek manada bir bütünleşme olarak kabul etmemiştir.