• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de Gelir Vergisi Sistemi

2. BÖLÜM: ÂMİRAN KURTKAN BİLGİSEVEN'İN METODOLOJİSİ

4.3. Mâlî Sosyolojiye İlişkin Düşünceleri

4.3.3. Türkiye'de Gelir Vergisi Sistemi

Kurtkan, Türkiye’de belirli sosyal sınıfların kurulmuş olup olmamasını ve mevcut tabakalaşma düzeni içinde orta sınıfların etkili bir güç ve iktidar elde edebilmiş olup olmamasını, bir sosyal politika aracı olarak gelir vergisi ile arz ettiği ilişkinin, sosyal bütünleşme görüşü açısından incelenmesini, ilgi çekici bir konu olarak yorumlamıştır. Bu nedenle, gelir vergisinin, sosyal sınıflarla ve özellikle orta sınıfla olan yakın ilgisinin bu defa Türkiye için detaylı olarak ele alınmasını ve Türkiye’nin sosyal tarihinin de bu amaçla gözden geçirilmesinin zorunluluğunu vurgulamıştır.70

Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de vergileme konusunun, sosyal sınıf farklılıkları açısından son derece hayatî önem taşıyan bir konu

68 A.g.e., s. 85.

69 A.g.e., s. 77.

70 A.g.e., s. 86.

158

olduğu bilinmektedir. Kurtkan, vergileme politikasını, özellikle vasıtasız vergiler yoluyla sosyal tabakalaşma piramidi üzerinde orta sınıflaşmayı sağlama yönünde değişiklikler yapılmasına imkân veren bir politika olarak kabul etmiştir. Böyle olmakla birlikte, örneğin, gelir vergisi yoluyla gerçekleştirilen orta sınıflaşmayı temin edebilecek bazı vergileme tedbirlerinin kapital formasyonu üzerindeki olumsuz etkileri itibariyle sermayesi kıt ülkelerde iktisadî politikanın çizdiği bazı sınırlarla kayıtlı olduğu da bilinen bir gerçektir. Bu bakımdan gelir vergisi üzerinde sosyal adaleti temin etme gayesiyle yapılacak her değişikliğin iktisadî etkileri itibariyle de dikkate alınması zorunluluğu, gelişmekte olan ülkelerin sosyal yapılarından doğan bir önem kazanmaktadır.71

Kurtkan, mâlî sosyolojinin Türkiye’de gelişimi konusunda görüşlerini, sosyal sınıflar ve gelir kavramı arasındaki ilişki ile modern orta sınıflar ve gelir vergisi arasındaki ilişkinin önemi bakımından açıklamıştır. Buna göre, sınıf düzeninin gelir kavramı ile olan ilişkisinin bazı özelliklerinden bahsetmiştir. Kurtkan, bu özellikleri dört başlıkta toplamıştır. İlki, dinamik kavramlar olarak sosyal sınıf düzeni ve gelirdir.

Buna göre, sınıf düzeninde bireyler sahip oldukları statüye, bireysel çaba ve yetenekleriyle ulaştıklarından, statülerini değiştirme gücüne sahiptirler. Bu nedenle, dinamik olan sınıf düzeni ile yine dinamik olan gelir unsuruna dayanan gelir vergisi arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. İkinci özellik, subjektif nitelikleri itibariyle sosyal sınıf düzeni ve gelirdir. Modern gelir vergileri, gelir üzerinden alınmaktadır, fakat bu gelirin bir şahsa ait olması gerekmektedir. Çünkü gelir sahibi bireyin yaptığı iş ve gelirine göre vergi alınabilir. Üçüncü özellik, satın alma yeteneğiyle ilgili kavramlar olarak sosyal sınıf düzeni ve gelirdir. Bireyin satın alma gücünde bir artış ya da paranın değerinde bir düşüş yaşanabilir. Bu durum, özellikle gelişmiş toplumlarda bireyin satın alma özelliğini etkilemeyebilir. Fakat Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise sosyal sınıf düzeni ve gelir ilişkisi bakımından bu durum farklılık gösterir ve gelir vergisinin kontrolü güçleşebilir. Dördüncü özellik, sosyal gelire katılımı gösteren kavramlar olarak sınıf düzeni ve gelirdir. Bir ekonomik faaliyet içerisinde, bir yıl süre zarfında elde

71 KURTKAN, Âmiran; “Türkiye'de Gelir Vergisinin Tahsil Tekniği Açısından Sosyal Adalet”, Sosyoloji Konferansları Dergisi (iç.), Sayı: 12, 1974, s. 7.

159

edilen toplam gelir, sosyal gelir olarak ortaya çıkmaktadır. Bu gelir, bireyin, sosyal gelire değil, millî gelire katılımı sonucu anlam kazanacaktır.72

Kurtkan, Türkiye’deki vergi sisteminde vergi toplama konusunda karşılaşılan durumları açıklamıştır. Kurtkan’a göre, söz konusu durumlardan ilki, memur kadrosunun kalite durumu ve iş hacmi ilişkisi üzerinedir. Vergi dairelerinde bilhassa son yıllarda yüksek tahsil öğrencisi durumundaki memurların çalıştırılmaya başlanması dolayısıyla hem okuyan hem de çalışan bu kimselerin neden oldukları sorun göze çarpmaktadır. Mesleğe bağlı memur bulabilme imkânı ücret düşüklüğü dolayısıyla kısıtlı kalmakta ve kadrolar yer yer acemi memurlarla doldurulmaktadır. Üstelik mevcut kadronun da büyük bir kısmı verginin tahakkuku, tahsilatı ve ihtilafı ile ilgili büro işlemlerini yapmakla meşgul olmakta ve mükelleflerin hesaplarını inceleyenler çok az bir oran ortaya koymaktadır. Bu sebeple mükellefler kütlesinin büyük bir kısmı kontrol dışı kalmaktadır.73

Türkiye’de vergi politikaları konusunda yaşanan gelişmelerden ikincisi olarak, ticari faaliyetlerin sınırlandırılamayışından doğan sonuçlar olmuştur. Kurtkan, Türkiye’de ticaretin kayıtsız şartsız serbest olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, herkes, vergi dairesine ve diğer ilgili makamlara dilekçe ile müracaat ederek dilediği ticareti yapabilir. Ticaret ile uğraşan herhangi birisi, yapacağı ticaretin alanı, kapasitesi, buna ait sermayesinin bulunup bulunmadığı, eğitim seviyesi, daha önce böyle bir işte pratik yapıp yapmadığı hususlarında hiç bir bildirim zorunluluğu yoktur. Bu nedenle, birçok kişi, bir kere de ticarette şansını denemek arzusunu duyar. Böylece vergi dairelerine mükellefliğini yaptırır. Her türlü bilgiden yoksun, sermayesi dahi yetersiz kimselerin giriştikleri ticari işlerde başarı olasılığının çok düşük olacağı ve başarısız olan mükelleflerin işlerini kısa bir zamanda terk edecekleri çok doğal bir sonuçtur. Bu tür mükelleflerin sayısı oldukça fazladır. Bunlar aracılığıyla vergi dairelerinin iş hacmi önemli ölçüde yükselmektedir. Böylece, söz konusu mükelleflerin, vergi dairelerinde görev yapan memurların daha önemli işlerini aksattığı görülmektedir.74

Türk vergi sisteminde yaşanan durumlardan üçüncüsü, beyan edilen vergi borcunun tahsili meselesidir. Buna göre, kötü niyetli mükelleflerin genellikle adreslerini

72 KURTKAN, Metodolojik Bir Deneme Olarak Mâlî Sosyoloji, s. 86-90.

73 KURTKAN, “Türkiye'de Gelir Vergisinin Tahsil Tekniği Açısından Sosyal Adalet”, s. 8.

74 A.g.m., s. 8-9.

160

doğru olarak bildirmedikleri tespit edilmiştir. Bildirilen adresler için her ne kadar muhtarlıktan ikamet senedi alınması istense de, genellikle bir akraba yanını gösterdikleri gibi, yalnızca bir kereye mahsus olarak yapılan adres tespiti, ikametgah değiştirme neticesinde faydasız kalmaktadır. Mükellefin her sene adres bildirme zorunluluğu bulunsa da, beyanname genellikle muhasebeciler tarafından doldurulduğundan, daima ilk adres bildirilir. Bu aksaklığın çaresi, tebligatlarda mükellefin her sene beyannamesinde bildirdiği adrese postalanan ödeme emri veya ihbarnamelerin postaya verilmekle tebliğ edilmiş hükmüne tabi tutulmasıdır. Hatta, beyan üzerine verilen vergilerde ödeme emri tebliğine lüzum görülmemelidir. Mükellef beyanname veriyor, fakat süresi içerisinde vergisini ödemiyorsa, bu vergi için haciz kağıdı çıkarılabilmesi, ödeme emrinin mükellefe tebliğ edilmesine bağlıdır. Fakat mükellef yanlış adres bildirmenin dışında, soruşturma sonucu gerçek adresi tespit edilse dahi, kaçmakta veya kendini gizlemektedir.75

Yaşanan dördüncü durum, beyan dışında kalan mükellefiyetlerin varlığıdır.

Kurtkan, vergi dairelerinin, vergi beyanında bulunanların dışında, gelirini bildirmeyen mükellefleri tespit edebilme gücünün olmadığına işaret etmiştir. Bu konuda herhangi bir kontrol yapabilme ihtimâlinin olmadığını belirtmiştir. Kurtkan’a göre, yapılacak iş, ahlâk düşüklüğüne karşı mücadele etmektir. Elde edilen vergilerin, vergi daireleri tarafından kayıt altına alınması ve yoklama defterlerinin saklanması alışkanlığı da sona ermiştir. Vergi dairelerindeki memur yetersizliği sebebiyle, eski sistem olan “mahalli sistem”i yeniden inşa edebilme imkânı yoktur.76

Kurtkan’a göre, vergi tahsili konusunda görülen beşinci durum, dürüst mükellefin ödeme hususundaki iyi niyetini yok eden aksaklıklardır. Kontrol azlığı düşük beyanın yaygınlık kazanmasını teşvik etmiştir. Elde ettiği geliri doğru olarak beyan etmek isteyen mükellef, bütün iyi niyetine rağmen, diğer mükelleflerin bu durumu suiistimal etmelerinden dolayı onlara uymak mecburiyetini hissetmektedir.

Kurtkan’a göre, emlak vergisi için mükelleflerce malvarlıklarına yönelik değer bildirimlerinde de aynı durum yaşanmaktadır. Örneğin, aynı apartmandaki daire sahipleri çok defa komşularının beyanını öğrenerek ona göre hareket etmişlerdir.77 Bu

75 A.g.m., s. 10.

76 A.g.m., s. 13.

77 A.g.m., s. 13.

161

durum karşısında var olan denetimsizlik, devletin hazinesine gidecek olan vergilerin azalmasına neden olacak ve bu şekilde bir gidişat söz konusu olacaktır.

Kurtkan’ın vergi tahsilâtı konusunda üzerinde durduğu altıncı husus, adres değişikliği durumunda yeni ikamet adresinin kayıtlara geçmesi ve muhtarlık teşkilatının yetkileridir. Kurtkan, Türkiye’de isteyen herkesin, hiç bir resmi makama kayıt yaptırmadan ikametgâhını bulunduğu yerden dilediği başka bir yere kaydettirebileceğini öne sürmüştür. Bu sebeple kayıt yaptırmayan her bireyin, nereye taşındığını ve nereden geldiğini bilmeye imkân yoktur. Bundan ötürü vergi dairelerince, borçlu mükelleflerin takip edilmesi son derece güçleşmektedir. Bunun sonucunda, gönderilen ihbarnameler ve ödeme emirleri tebliğ edilmeden geri gelmektedir. 78 İkametgâh bilgilerinin güncellenmemesi, kötü niyet sahibi kimselerin bu durumdan faydalanmasına yol açacaktır. Böylece, devletin yapması gereken vergi tahsilâtı, tam anlamıyla gerçekleşemeyecektir.

Kurtkan, vergi tahsili konusunda üzerinde durduğu son durum, paravan ortak ve paravan firma suiistimalleri konusudur. Ticaretin gerekli şartlara tabi olmama durumu, bir takım paravan ortak veya firmaların doğmasına da yol açmaktadır. Kurtkan’a göre, sermayesine oranla hesapsızca ve gözü kapalı olarak ticarete atılan bir kimse, hiç değilse vergi dairesini paravan ortakla kolayca yanıltmaktadır. Örneğin, bir gazinonun sahibi işlettiği gazinoyu yanında çalışan müstahdemi işletiyor gibi göstermeye başarılı olmuştur. Çünkü, bu müstahdemin böyle bir ticarete kalktığını beyan etmesi halinde, sermayesi ve evveliyatı aranmadan dilekçesi kabul edilmektedir. Böylece vergi mükellefiyetinin de kabul edildiği görülmektedir. Sonuç olarak, vergi borcu için vergi dairesinin maddî olarak varlıksız bir kimseyi boş yere kovalamasına yol açılmaktadır.

Ayrıca, iş alanlarının, işin ehli olmayan ve hak etmeyen kimseler tarafından işgal edildiği görülmüştür. Dolayısıyla yapılması gereken vergi tahsilatı düşmektedir.

Vergileme hizmetlerine etki eden bir başka husus da, iş yerlerinin nüfus ve saha büyüklüğüne göre orantılı bir miktarda izine bağlanması esasının mevcut olmayışıdır.79

Türkiye’de iktisadî kalkınmayı sağlayacak bütün iktisadî tedbirlerle, vergi politikasının bir bütün olarak göz önüne alınması gerekmektedir. Kurtkan, alınacak tedbirlerin başında, Türkiye’nin bazı bölgelerinde görülen topraksız tarım işçisini toprak

78 A.g.m., s. 14.

79 A.g.m., s. 14.

162

ağalarının yanında karın tokluğuna çalışmaktan kurtararak piyasa ekonomisine bağlanması tedbirine yer vermiştir. Kurtkan’a göre, aile mülkiyetinin fazla küçülmesini önleyecek bir veraset sistemi ile birlikte uygulanabilecek bir toprak reformu gibi tedbirler de, alınabilecek tedbirler içerisinde yer almaktadır. Böylece para sirkülâsyonunun ve millî ekonomi anlayışının gerçekleşmesi, orta sınıfın, gelir vergisi yardımıyla ve halen gelir elde etmekte olan grupları itibariyle değil, fakat bununla birlikte iktisadî sahada alınmış diğer reform tedbirlerinin nüfusun bütün gruplarına yayılması suretiyle kuvvetlenmesini sağlayacaktır. Kurtkan, böyle bir bütüncü davranışın, sadece maddî, iktisadî tedbirlere dayandırıldığı takdirde eksik kalacağını ileri sürmüştür. İktisadî kalkınmanın yeterli bir satın alma gücüne sahip kalabalık bir orta sınıfın varlığına ihtiyaç göstermektedir. Kurtkan, orta sınıfın genişlemesinde ise Gelir Vergisi Kanunu’nun yardımıyla kanalize edilebilecek bir reformun büyük rol oynayacağını ileri sürmüştür.80