• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: ÂMİRAN KURTKAN BİLGİSEVEN'İN METODOLOJİSİ

3.2. Topluluk

77

böyle bir psikolojik intibakın kolay gerçekleşemeyeceğini ileri sürmüştür.10 Kurtkan’a göre, ister topluluğun üyesi olsun, ister toplumun üyesi olsun, her bireyin psikolojisi, içinde bulunduğu topluluğun veya toplumun yapısı ile şekillenmektedir ve bunun değişmesi mümkün görünmemektedir.

Kısacası, Kurtkan’a göre, birey, sadece biyolojik ya da psikolojik bir anlama sahip değildir. Kurtkan, bireyin, sosyolojik açıdan bir anlama sahip olduğunu, birey ve toplum arasında karşılıklı bir etkileşim bulunduğunu ifade etmiştir. Bu açıdan birey-toplum ilişkisini önemsemiştir. Bireyin, tek başına, birey-toplum içerisinde birey olma özelliğinden yoksun kalacağını düşünmüştür. Bu nedenle, her bireyin, toplumun bir parçası olması noktasında yaşadığı sosyalleşme olayına dikkat çekmiştir. Kurtkan’a göre, birey, ancak toplum içerisinde sosyalleşebilir. Çünkü her birey, sosyal bir varlıktır. Kurtkan, bu durumu, Kamalya ve Anna olayları üzerinden örneklendirerek daha detaylı bir şekilde anlatmıştır.

78

kelimenin, yani toplum kelimesinin kullanılmasını, sosyolojik bir hata olarak kabul etmiştir. 13 Bu durumu, diğer dillerde toplum ve topluluk kavramlarının farklı kelimelerle belirtildiğinin örneklerini vererek izah etmiştir. Kurtkan’a göre, topluluk, üyelerini doğal bir dayanışma ile birbirine bağlayan bir organizasyondur. Buna bağlı olarak, toplum hayatında göze çarpan organizasyon tipinin daha ayrıntılı ve daha geniş kapsamlı olduğunu belirtmiştir. Böylece geleneksel ve kültürel değerler etrafında bir vücudun organlarına benzetilecek kadar içten bir dayanışma ile birleşen insanların meydana getirdikleri topluluk tipinin, çıkar ilişkileri etrafında sözleşmeye dayanan ilişkilerle bir araya gelen insanların ayrıntılı organizasyonu haline çevrildiği zaman, toplum denilen sosyal hayat tipini ve şeklini ortaya çıkarttığını ifade etmiştir.14

Kurtkan’a göre, topluluk, dış âlemin baskısı altında, kendiliğinden ortaya çıkan bir sosyal şekildir. Buna karşın, çıkar birlikleri, bireylerin iradelerinden doğmaktadırlar.

Bireylerin çıkar birliğini kurmadaki amaçları, doğal güçlükleri değil, sosyal güçlükleri yenebilmektir. Bu nedenle, çıkar birliklerinin ancak toplum hayatının mevcut olduğu zamanlarda ve mekânlarda meydana gelebileceğini öne sürmüştür. Kurtkan’a göre, topluluğu tehdit eden doğal şartların gerektirdiği mücadeleler çeşitli olabilir. Çıkar birliğine dâhil bulunan bireyler, çok defa tek bir ortak çıkarı korumak için birleşmektedirler. Nitekim bir birey, aynı zamanda birçok çıkar birliğine üye olabilmektedir.15

Kurtkan’a göre, topluluğun yapısının incelendiğinde, insanlar arasında bulunan çeşitli farklara rağmen bu farklılaşma, topluluğun bütünlüğünü parçalayacak yerde, güçlendirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Çünkü toplulukta, bireylerin çeşitli özelliklerinden ve yeteneklerinden faydalanılmaktadır. Örnek olarak, halledilebilmesi için zekâya ve tecrübeli olma özelliğini ihtiyaç gösteren bir mesele karşısında en zeki ve tecrübeli insanın, kuvvetle halledilebilecek bir işin yerine getirilmesi için, en güçlü kuvvetli kimsenin yardımı talep edilmektedir.16

13 A.g.e., s. 6.

14 A.g.e., s. 9.

15 KURTKAN, “Türkiye'de Küçük Sanayiin Sosyolojik Ehemmiyeti”, s. 169.

16 KURTKAN, Âmiran; “Orta Sınıf ve Küçük Sanayi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası (iç.), Cilt: 23, Sayı: 3-4, Nisan-Eylül 1963, s. 69.

79

MacIver ve Page’e göre, bütün toplulukların hepsini kapsayan tek bir milletlerarası topluluk yoktur. Kurtkan’a göre, topluluğun iki şartı vardır: ortak yer ve ortak biz duygusu. Bu iki şarttan birincisinin son zamanlarda gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Haberleşme ve ulaştırma imkânlarının en uzak yerleri bile yakına getirdiğini belirtmiştir. Buna rağmen, topluluğun sadece yer birliği ile gerçekleşemeyeceğini açıklamıştır. Topluluğun ikinci şartı, ortak biz duygusu, yani topluluk duygusudur.

Kurtkan, biz idrakinden kaynaklandığını bildiğimiz bu duygunun, bütün dünya halkına aşılanamadığını söylemiştir.17

Kurtkan, köyleri dağınık ve birbiri ile iletişimi az olan, sakinlerinin de sık sık su baskını, deprem, kuraklık gibi doğal afetlere maruz bulunduğu, nüfusun büyük bir kısmının köylü olduğu ve hayatını topraktan kazandığı bir ülke tasavvur etmiştir. Böyle bir ülkede, halk kitlelerine topluluk psikolojisinin hâkim olacağını tahmin etmenin zor olmadığının altını çizmiştir. Çünkü topluluğun bütün karakteristik özellikleri, daha önce bahsedilen köy tipinde bulunmaktadır. Bireyler ve aileler kendilerini aynı zorluklarla karşı karşıya bırakan doğal bir yerin etkisi altındadırlar. Kurtkan’a göre, ortak zorluklar ve tehlikeler, ben bilinci yerine biz bilincini ortaya koymuştur. Örneğin, topluluğa bağlı olan her birey, felaket veya zorluk karşısında, komşularından yardım göreceğine emindir ve fiilen de bu yardımı görmektedir.18 Kurtkan, ben bilinci yerine biz bilinci gelişen bir topluluğa bağlı bulunan bireylerin, büyük şehirlere nakledilerek fabrikalarda birer işçi olarak istihdam edilmesi örneğini incelemiştir. Örnek olarak ele alınan ülkede nüfusun büyük bir kısmının köylerde yaşadığı düşünüldüğünde, büyük sanayinin kurulması amaçlandığı takdirde, gerekli işçilerin köylerden toplanılmasından başka bir çare mevcut olmayacaktır. Kurtkan, işçinin güvenliğinin, huzurunun ve sonuç olarak iş verimliliğinin arttırılması bakımından sanayi üretiminin kaçınılmaz gereklerinden biri olan ve bütün ileri sanayi ülkelerinde gerçekleştirilmiş bulunan sosyal sigorta kollarının, örnek verilen ülkede de gerçekleştirilmek istendiğini ve bu amaçla, bir tür çıkar birliği olan sosyal sigorta teşkilatının ortaya çıkarıldığına dair bir örnek vermiştir. Bu örnekten

17 KURTKAN BİLGİSEVEN, Âmiran; “XXI. Yüzyılda Türk Milliyetçiliğinin Hedefleri”, Türk Yurdu (iç.), Cilt: 19, Sayı: 139-141, Mart- Mayıs 1999, s. 60.

18 KURTKAN, “Türkiye'de Küçük Sanayiin Sosyolojik Ehemmiyeti”, s. 167-168.

80

hareketle, böyle bir toplumsal şeklin sadece kurulmuş olması, onun fonksiyonlarını layığı ile yerine getirilebilmesi için yeterli midir? şeklinde bir soru dile getirmiştir.19

1960 yılında yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, Türkiye’nin toplam nüfusunun %68,1’i köylerde yaşamaktadır. Türkiye’de hâkim içtimai şekil nedir?

sorusunu dile getiren Kurtkan, Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %80’inin köylerde yaşadığını ileri sürmüştür. Buna göre, Türk köylüsünün, yer topluluğu olarak nitelendirilebilecek bir sosyal yapıya üye olduğunu açıklamıştır. Kurtkan’a göre, günlük gazetelerin sütunlarında sık sık göze çarpan kan davası olayları ve köyler arası anlaşmazlıklar, ben bilinci yerine biz bilincinin hâkim olduğu köylerin, topluluk denilen sosyal şekle mensup olduklarını açıkça göstermektedir. Bütün Ortadoğu’da olduğu gibi Türkiye’de de, köy dâhilinde hiçbir iş bölümü yoktur. Hemen hemen herkes aynı işle, tarım veya hayvancılık ile uğraşmaktadır. Tarımsal faaliyetlerden başka işlerle meşgul olanlar ise, berber, ürün bekçisi, duvarcı, dülger gibi birkaç kişiden ibarettir. Kurtkan, iktisadî bir iş bölümünün henüz Türk köylerinde, topluluk psikolojisini ve biz bilincini parçalamadığını söylemiştir. Ona göre, köylünün şahsiyeti son derece siliktir ve topluluğun varlığı içinde adeta yok olmuştur. Neticede, topluluğun diğer mensupları ile aynı üretim yöntemlerini takip eden, benzer yaşam tarzı süren, aynı kaderi paylaştığının bilincinde olan ve bu nedenle komşuları ile karşılıklı yardımlaşma ilişkilerine girişen bir köylü tipine sahibiz.20 Kurtkan’a göre, toplumsal şekli itibariyle, toplulukçu tipe mensup az gelişmiş ülkelerde, topluluk mensuplarını sanayi şehirlerine çekmek suretiyle parçalanması ile sanayileşme probleminin başarıya ulaştırılması mümkündür.

Bu mesele, bir toplumsal şekil değişikliği meselesi olarak ele alınmadıkça, birçok paradoksal durumlarla da karşılaşılması muhtemeldir.21

Kısacası, Kurtkan’a göre, topluluk, bireylerin doğal bir dayanışma sonucunda bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kurtkan, topluluk kavramını, MacIver ve Page’in yaptığı tanıma benzer bir şekilde değerlendirmiştir. Kurtkan, topluluğun, ortak mekân ve ortak biz duygusu şeklinde iki şarta bağlı olduğunu dile getirmiştir. Kurtkan’a göre, bu şartlar içerisinde ortak biz duygusu daha önemlidir. Çünkü, sadece ortak mekanın yeterli

19 A.g.m., s. 168.

20 KURTKAN, Âmiran; “Türkiye'de Sanayileşmeye Tesir Eden Sosyolojik Faktörler”, İş ve Düşünce Dergisi (iç.), Cilt: 26, Sayı: 221-222, Ocak-Şubat 1960, s. 5.

21 KURTKAN, “Türkiye'de Sanayileşmeye Tesir Eden Sosyolojik Faktörler”, s. 6.

81

olmayacağını öne sürmüştür. Kurtkan’a göre, toplulukta, geleneksel olana ve kültürel değerlere bağlılık ön plana çıkmıştır. Bunun sonucunda, topluluk içerisinde içten bir dayanışma ortaya çıktığını dile getirmiştir. Aksi takdirde, çıkar ilişkileri ekseninde sözleşmeye dayalı bir ilişkiler ağı olarak toplumun ortaya çıkacağına dikkat çekmiştir.

Kurtkan’a göre, Türkiye’de topluluğun sahip olduğu özellikler, köylerde bulunmaktadır.