• Sonuç bulunamadı

1.1. Fazla Çalışma’nın Tarihsel Gelişimi

1.1.3. Türk İş Hukukunda Fazla Çalışmanın Tarihsel Süreci 1 Cumhuriyet Öncesi Dönem

1.1.3.2 Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyetin ilk yıllarında modern batı hukuk sisteminin benimsenerek, esaslı düzenlemeler yapılmıştır. Avrupa’da yaşanan gelişmeler ve işçinin daha fazla korunma düşüncesi ile Cumhuriyet’in ilanından sonra çalışma hayatını ilgilendiren çok sayıda yasa çıkartılmıştır. Cumhuriyet dönemi; Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923 yılından ülkemizin ilk İş Kanunu olan 3008 sayılı yasasının yürürlüğe girdiği 1936 yılına kadar olan dönem, 3008 sayılı Kanun dönemi, 931 sayılı Kanun Dönemi, 1475 sayılı Kanun dönemi ve 4857 sayılı Kanun dönemi başlıkları altında incelenecektir.

1.1.3.2.1. 3008 Sayılı Kanun Öncesi Dönem

Türkiye, azınlık ve yabancı sermayenin egemen olduğu birkaç iş kolunda faaliyet gösterilen sanayileşmenin dışında, gerçek sanayi hamlesini Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleştirmiştir. (Kepenek ve Yentürk, 2003:9–10). Bu dönemde devlet, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle hem yönetici hem de işveren olarak çalışma yaşamına katılmakta ve endüstri ilişkilerini düzenlemektedir. Sanayinin

gelişmesine paralel olarak işçi sayısının artması İş Hukukunun gelişmesine yol açsa da, ülkemizdeki sanayinin Avrupa’dan çok sonra gelişmeye başlaması nedeniyle, 3008 sayılı İş Kanunu öncesinde çalışma hayatını düzenleyen, işçi haklarını koruyan, işçi-işveren ilkelerine genel ilkeler getiren hükümlerin toplu olarak yer aldığı iş kanunu niteliğinde bir düzenleme söz konusu olmamıştır (Saymen, 1954:43).

Bu dönemde çalışma yaşamına ilişkin olarak çıkartılan ilk yasa olan ve halen yürürlükteki 1924 tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun1 ile kanun kapsamına giren işyerlerinde haftada bir gün tatil yapılması zorunluluğu getirilmiş ve hafta tatili olan Cuma günü çalışılan işyerlerinde, işçilere haftanın başka bir günü tatil yapma hakkı verilmiştir.2

1926 yılında ise 3008 sayılı İş Kanunu’na kadar işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunu3 ile hizmet sözleşmesi ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye kavuşmuştur (Tunçomağ ve Centel, 2005:17). Mecelle’nin hükümlerini ortadan kaldıran Borçlar Kanunu’nda, Mecelle’deki köle-efendi mantığının yerini, işçi ve işverenlerin birbirine denk olarak kabul edildiği hizmet sözleşmesi kavramı almakta ve işçiyi koruma amaçlanmaktadır. Bu koruyucu önlemler arasında, işçiye alışılmış saat ve günlerde dinlenmesi için izin verilmesi de sayılmıştır (Makal, 1999:337). Kanunda fazla çalışma ile ilgili olarak da düzenleme yapılmıştır; buna göre; sözleşme ile veya adet gereğince normal iş miktarından fazla bir işin yerine getirilmesinde bir zorunluluk oluştuğunda, işçiye fazla çalışma yaptırılır ancak işçi fazla çalışma yapabileceği halde iyi niyet kurallarına uygun davranmayarak fazla çalışmadan kaçınırsa, işçinin fazla çalışma yapması zorunlu hale gelir. (BK. md.329/1). İşçi, yapılan fazla çalışma için fazla bir ücrete hak kazanır, fazla çalışma ücreti sözleşmede belirtilen normal çalışma ücretine uygun düşecek bir miktarda özel durumlar dikkate alınmak suretiyle taraflarca belirlenir. (BK. Md.329/2). Fazla çalışma saatleri bu dönemde de bulunmaktadır. 18 Mart 1926 tarihli Vakit gazetesinde çalışma süreleri ile bir haber şöyle idi:

“Demiryolu inşaatında çalışan Türk işçisi günde 15 saat çalışır… Dokumacılar ve tütün işçileri günde 14 saat çalışırlar… İstanbul’un bazı semtlerinde lokanta, otel, kasap ve buna benzer işletmelerde işçiler günde 20 saat çalışır… Fırın işçisinin durumu daha da berbattır. Günlük iş süresi 18 saatten fazladır” (Pekin, 1979:119)

1 Konumuz açısından bkz. 1.3.3.4.Hafta Tatili ile Ulusal Bayram ve Genel Tatillerde Yapılan Çalışmalar

2 1935 yılında 2739 sayılı Kanun ile hafta tatili Cuma günü yerine Pazar günü olarak belirlenmiştir.

Ülke ve halk sağlığının genel olarak korunması amacıyla yürürlüğe giren 24.04.1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu1 da çalışma sürelerine ilişkin hükümler içermektedir. Kanun, çalışma hayatında öncelikli olarak korunması gereken çocuk ve kadın işçilere yönelik sosyal politika önlemleri getirmektedir. Kanuna göre; on iki ile on altı yaş arasında bulunan kız ve erkek çocukları günde azami sekiz saatten fazla çalıştırılamaz (UHK. md 173/2). Gece çalışmalarıyla, yeraltında icra edilen işler 24 saatte sekiz saatten fazla devam edemez (UHK. md.175). Bu hüküm, günümüz koşullarına uygunluk arz etmekte olup, gece çalışması ile yer altında yapılan çalışmalarda fazla çalışmayı yasaklamaktadır. Yine, çalışma yasakları bakımından; on iki yaşın altındaki çocukların her tür sanat müesseseleri ile maden işlerinde işçi ve çırak olarak çalıştırılmaları (UHK. md.173/1), mahalli belediyelerce bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino ve hamamlarda on sekiz yaşından aşağı çocukların çalıştırılmaları (UHK. md.176) ve on iki ile on altı yaş arasında bulunan çocukların saat yirmiden sonra gece çalışmaları yasaklanmıştır (m. 174).

Bu dönemin çalışma hayatını çok yakından ilgilendiren bir diğer önemli düzenlemesi, 1.6.1935 gün ve 2739 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun olmuştur. Zira, bu kanunla bir yandan hafta tatili Cuma gününden Pazar gününe alınırken, öte yandan, dinlenme süresi Cumartesi günü saat 13’den başlayarak Pazartesi sabahına kadar uzatılmış ve böylece 35 saate çıkarılmıştır. Yasanın kabul edildiği 1935 yılında 35 saatlik hafta tatili süresinin henüz pek az ülkede uygulandığı göz önünde tutulacak olursa, düzenlemenin ne derece ileri bir sosyal politika uygulaması olduğu kendiliğinden ortaya çıkar (Talas, 1973:193-194).

1.1.3.2.2. 3008 Sayılı Kanun Dönemi

1930’lu yıllar ülkemizin hızlı bir sanayileşme ve devletleşme hamlesine girdiği, üretime yönelik sanayi kuruluşları kurulduğu, bir çok hizmet sektörünün devletleştirildiği, devletin en büyük işveren olarak ekonomik hayata girdiği, kısaca Türkiye’de sanayi devriminin gerçek anlamda başladığı dönemdir. Bu durum beraberinde çalışma hayatının da gelişmesine yol açmış ve Türkiye’de İş Hukukunun gelişimi gerçek anlamda Cumhuriyetin ilanından sonra olmuştur.

İşçi sayısındaki artışla birlikte işçi-işveren arasındaki ilişkinin yoğunlaşması, böyle bir ilişkinin bir kanunla düzenlenmesini zorunlu kılıyordu. Borçlar Kanunu’nda hizmet sözleşmesi ile ilgili maddeler her kesimden tüm işçileri kapsamaktaydı (Demir, 2000:802). Çalışanlarla ilgili kanuni düzenlemeler zamanla yetersiz hale geldi ve artan işçi ve işyeri sayısı ile birlikte özellikle farklı alanlarda çalışan işçi kesimi için daha ayrıntılı bir iş kanununa ihtiyaç duyuldu. Böylece çalışma hayatının düzenli kurallara bağlanması ihtiyacı ile 15.06.1937 tarihinde yürürlüğe giren 3008 sayılı ilk İş Kanunu1, ülkemizde ilk defa çalışma ilişkilerine genel ve kapsamlı bir hukuki çerçeve çizilen, günlük ve haftalık çalışma sürelerinin sınırlandırıldığı kanun olma özelliğini taşımaktadır (Gülmez, 1995:31).

Devletçilik anlayışının hakim olduğu, devletin hem işveren hem de sosyal adalet ve kamu yararını gözetme fonksiyonlarının bir arada bulunduğu bu dönemde, çalışma ilişkilerine sosyal açıdan yaklaşan ve çalışan kesimin şartlarını, toplum yararını göz önüne alarak düzenleyen bir kanun ortaya çıkmıştır.

Bu çerçevede 3008 sayılı yasa, işçi-işveren ilişkilerinde otoriter bir görüşü yansıtmış, kalkınmayı engelleyecek bir sınıf kavgasının çıkmaması için uyuşmazlıkların çözümüne müdahale etmeyi uygun bularak, devleti tek ve temel aktör kimliği ile birinci plana çıkarmış, sendikacılık ve her tür toplu pazarlık bahis konusu edilmediği gibi, grev ve lokavt hakları açıkça yasaklanmıştır (Ekin, 1994:219–22; Gülmez, 1986:127).Ayrıca, bu kanun çalışma yaşamına ilişkin pek çok yönetmelik ve tüzüğün çıkarılmasını öngörerek bir iş mevzuatı oluşmasına da katkıda bulunmuştur (Makal, 1999:354-358). Kanunda işçinin; “bir iş akdi dolayısıyla, başka bir şahsın işyerinde bedenen veya bedenen ve fikren çalışan kimse” (3008 İK md.1) olduğu belirtilmiş, bir işverene tâbi olarak çalışan ve fikri çalışması bedenî çalışmasına üstün sayılanlar, yasanın kapsamı dışında kalmışlardır. (Saymen, 1960: 254-255). Ayrıca Kanun hükümlerinin günde en az on işçi çalıştırmayı gerektiren işyerleri ile buralarda çalışan işçilerle, bunların işverenlerine ve muhtelif Bakanlar Kurulu Kararları ile nüfusu ellibinden fazla olan illerdeki Belediye sınırları içinde belli iş kollarından 4 ila 9 işçi çalıştıran yerlerde uygulanması suretiyle kapsamı daraltılmıştır. Yine, o dönemde çalışma hayatımızın büyük bir bölümünün istihdamını sağlayan tarım sektörü de bu kanunda kapsam dışı

bırakılmıştır. Kanun uygulama alanına çiftçilerin dahil edilmemesinin asıl nedeni, iş kanununun sadece sanayi işçisi için hazırlanmış olmasıdır. Aynı şekilde 10 kişinin altında işçi bulunduran işletmeler de sanayi kapsamında sayılmamaktadır (Deniz, 2005:92).

Çalışma süreleri; kanunun ikinci faslında “işin tanzimi” başlığı altında, 35. madde ve devamında yer almış ve ilk defa doğrudan ve kapsamlı bir şekilde, günlük ve haftalık olarak sınırlandırılarak düzenlenmiştir. Genel bakımdan haftalık çalışma süresi 48 saat olup bu süre, Cumartesi günleri saat 13.00’te zorunlu olarak kapanan işyerlerinde günde en çok 9 saati, Cumartesi günleri 13.00’ten sonra açık işyerlerinde ise günde en çok 8 saati geçmemek şartıyla haftanın çalışma günlerine paylaştırılır (3008 İK md.35/a) 3008 sayılı İş Kanunu’nun 37., 38. 39. ve 47. maddelerinde fazla çalışmaya ilişkin esaslara yer verilmiştir. Buna göre fazla çalışma; ülkenin ekonomik çıkarları, işin mahiyeti veya üretimi artırma ihtiyacı (md.37), işyerinde bir arıza meydana gelmesi veya işletmenin değeri kaybetme ihtimali belirmesi (md.38), seferberlik hallerinde (md.39) ve hazırlama, tamamlama ve temizleme işleri nedenleriyle (md.47) yapılabilecektir. Kanun hükümleri; fazla çalışma için işçinin rızasının alınması gerektiği, fazla çalışmanın günlük üç saatle ve yıllık 90 işgünü ile sınırlı olduğu hususlarını düzenlenmiştir. Sağlık sebepleri yönünden 8 saatten kısa çalışılması gereken işlerde fazla çalışma yasaklanmış (3008 İK. md.37/5), kanunda zorunlu ve olağanüstü nedenlerle yapılan fazla çalışmalara, ara dinlenmelerine, gece çalışmalarına, hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerine ve çalışılmış gibi dikkate alınması gereken sürelere yönelik düzenlemelere de yer verilmiştir. Fazla çalışma ücretinin ise normal ücretin yüzde 25’inden az ve yüzde 50’sinden fazla olmaması esası getirilmiştir (3008 İK md.37). Kanunun 38. maddesinde zorunlu sebeple fazla çalışma, 39. maddesinde ise olağanüstü sebeple fazla çalışma düzenlenmiştir.

Farazi çalışma süreleri 40. maddede düzenlenmiştir. Ara dinlenmelerine ilişkin hüküm ise, çalışma süresinin ortalama bir zamanında mahalli âdete ve işin icabına göre vakit tayin edilmek üzere işçilere sekiz saatten az süreli işlerde yarım saatlik, sekiz saat veya daha fazla süreli işlerde bir saatlik bir dinlenme verilir şeklindedir (3008 İK md.42). Gece çalışması konusunda; en geç saat yirmide başlayarak en erken sabah saat altıya kadar geçen ve her halde en fazla on bir saat süren gün devresi olduğu; işçilerin gece

çalışmalarının işin ortalama bir zamandaki dinlenme süresi sayılmayarak sekiz saatten fazla süremeyeceği; gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları kullanılan işlerde en fazla iki iş haftası gece çalıştırılan işçilerin, ondan sonra gelen iki iş haftası gündüz çalıştırılmaları suretiyle postaların sıraya konmasının gerektiği hüküm altına alınmıştır (3008 İK md,43). Kanun’un 47 vd. maddelerinde, çocuk ve genç işçiler ile kadınların çalışmalarıyla ilgili (yaş, gece çalışma yasakları vb.) özel bazı düzenlemeler yapılırken, 52. maddesinde nitelikleri bakımından haftalık iş günlerine bölünmeyen işlerde çalışma süreleri ve postalar halinde çalışma sistemine ilişkin esaslara yer verilmiştir.

Çalışma süreleri ile ilgili düzenleme ise tüzüklere bırakılmıştır (m.35/b). 3008 sayılı Kanunun uygulanmasında nizamnamelerin rolü önemlidir. Bu nizamnameler; “Fazla Saatlerle Çalışma Nizamnamesi”, “Günde Ancak 8 saat veya Daha Az Çalışılması İcap Eden İşler Hakkında Nizamname”, “İş Müddetleri Nizamnamesi” ve “Hazırlama Tamamlama veya Temizlik İşleri ile Aralı İşler Nizamnamesi”dir.

Bu kanun uyarınca hazırlanan 6 Kasım 1939 tarih ve 4354 sayılı Fazla Saatlerle Çalışma Nizamnamesi1 günlük çalışma süreleri üzerindeki çalışmaları, fazla çalışma olarak kabul etmektedir (FÇN. md.1). Bir başka deyişle günde sekiz saati aşan çalışmalar, fazla çalışma kapsamında değerlendirilmektedir. Nizamnamede fazla çalışma yasağı olan şahıslar belirtilmekte ve gece işlerinde maden ocakları, kablo döşeme ve kanalizasyon ile tünel inşaatı gibi yer altı, sualtı işlerinde ve sağlık kuralları bakımından 8 saat veya daha az çalışılması gereken işlerde fazla çalışma yasaklanmaktadır (FÇN.md.3,4) Ayrıca Nizamnamede azami fazla çalışma süresi tekrar edilmiş, günlük fazla çalışma süresi 3 saatle ve yıllık fazla çalışma yapılacak gün sayısı en fazla 90 gün ile sınırlandırılmıştır (FÇN. md.5). Bu nizamname ile işçinin korunmasını sağlayıcı ilk kapsamlı düzenlemeler yapılmıştır (Caniklioğlu, S., 2002:31). 3008 sayılı İş Kanunu gereğince düzenlenen bir diğer nizamname (3008 İK. Md.36) 12.11.1940 tarihli 2/14637 sayılı “Günde Ancak Sekiz Saat veya Daha Fazla Çalışılma

İcap eden İşler Hakkında Nizamname”2 ile günde ancak sekiz saat veya daha az

1 R.G. 06.11.1939

çalışılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde tespit edilmiştir. Nizamnamede sayılan işlerde fazla çalışma yaptırılamayacağı hükme bağlanmıştır (GASSDFÇ, md.4).

3008 sayılı Kanun gereği hayata geçirilen bir diğer nizamname “İş Müddetleri Nizamname”sidir1. Nizamnamede; “çalışma süresi”, işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği zamanın devam etme sınırını ifade ederken (İMN md.1), “çalışma sürelerinin işyerlerine veya yürütülen işlere özgü olmayıp, işçilerin şahıslarına ilişkin olduğu düzenlenmiştir (İMN md.2). Tüzüğün 3. maddesinde bazı işler sayılarak, bu işlerde çalıştırılan işçiler için haftalık çalışma süresinin haftada en çok kırk sekiz saat olduğu belirtilmiştir. 4.maddede, haftalık kırk sekiz saatlik çalışma süresinin; Cumartesi günleri saat 13’te kapanması zorunlu olan işyerleri için haftanın diğer günlerinde en çok 9 saati geçmemek ve Cumartesi günleri saat 13’ten sonra dahi çalışılması caiz işyerlerinde ise günde en çok 8 saati geçmemek şartıyla haftanın çalışma günlerine bölünür hükmü getirilmiştir. Çalışma sürelerine ilişkin olarak; Pazar günü tatil yapılması gerekmeyen işlerde işçilerin haftalık çalışma sürelerinin 56 saati ve Pazar günü çalışmasının ise 8 saati geçemeyeceği (İMN md.5), perakende ticaret işlerinde, lokanta, kahvehane, otel, pastane, gazino, plaj, hamam, eczane gibi işyerleri için ilgili tüzük çıkarılıncaya kadar günlük çalışma süresinin en çok 11, haftalık çalışma süresinin ise en çok 60 saat olabileceği hüküm altına alınmıştır (İMN md.10). Belirlenen çalışma sürelerinin aşılması, Nizamname’de belirlenen usule göre izin alınmak suretiyle ve vardiyalı çalışma hallerinde mümkün görülürken, işyerinde postalar halinde çalışma sistemi varsa ve sekiz saatten fazla çalışma yapılıyorsa, bunlar fazla çalışma olarak kabul edilmemiştir.

3008 sayılı Kanunun 47. maddesi uyarıca yayınlanan 3.11.1942 tarih ve 5546 sayılı “Hazırlama Tamamlama ve Temizleme İşleri ile Aralı İşler Nizamnamesi”nde2, Nizamnamede bahsedilen işlerin yapılması amacıyla işin başlamasından önce ve çalışma süresinin bitiminden sonra olmak üzere, günde en çok iki saat çalışma yapılabileceği hükme bağlanmıştır. (HTTİAİN md.2). Bu tür işlerin normal çalışma süresi içinde yapılması sakıncalı veya işçi sağlığı bakımından uygun değilse, normal çalışma süresinden önce veya sonra yapılma esası getirilmiştir (HTTİAİN md.3). Nizamnamede sayılan işler için ayrı kadroların tahsis edilerek azami günlük çalışma

1 Yayın Tarihi: 3.11.1943, Yürürlük Tarihi: 3.2.1944.

süresinin 12 saat ile sınırlandırılması öngörülmüştür (HTTİAİN md.14). Hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerinin başlaması ile normal çalışma sürelerinin bitimi arasında işçilerin istekleri halinde yarım saat dinlenme izni verilebilmekte, ağır işlerde bu ara dinlenmesinin en az yarım saat olarak verilmesi zorunlu olmaktadır ((HTTİAİN md.7). Günde en fazla sekiz saat çalışılacak işlerde ise hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerinin normal iş süresi içinde yapılması gerekmektedir HTTİAİN md.8-9). Öte yandan, 2.Dünya Savaşı’nın kendine özgü koşulları ışığında Milli Koruma Kanunu düzenlenmiş ve çalışma yaşamına ilişkin bazı düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu kanun, 3008 sayılı Kanun’un bazı maddelerini askıya almış veya uygulama olanağını ortadan kaldırmıştır. Konumuz açısından değerlendirildiğinde; Milli Koruma Kanunu1 uyarınca hükümetin gerekli görmesi halinde fazla çalışma yapılabileceği ve bu konuda yapılacak fazla çalışmalar için işçiden onay almaya gerek duyulmadığı görülmektedir. (MKK. Md.19). Mezkur maddeye göre; gerek duyulan işyerlerinde, sanayi ve madencilik işlerinde fazla çalışmaya izin verilebileceği, kadınların ve 12 yaşından büyük kız ve erkek çocukların sanayi işlerinde ve 16 yaşından büyük çocukların maden işlerinde çalışmaları hakkındaki 151, 1593 ve 3008 sayılı kanunlarda mevcut tahdidî hükümlerin uygulanmayacağı, Hafta Tatili ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun hükümlerinin tatbik edilmeyebileceği” öngörülmüştür. Kanununun çalışma ilişkileri üzerindeki en önemli etkilerinin, “zorunlu çalışma” ve “fazla mesai” konularında olduğu görülmektedir (Makal, 1999:412-413).

Milli Koruma Kanunu’na istinaden yürürlüğe konan kararnamelerle2, işyerlerinin tümü Hafta Tatili Kanunundan istisna edilmiş; iplik ve dokuma imalathaneleri ve fabrikalarında devamlı olarak günde üç saate kadar fazla çalışma yapılmasına izin verilmiş; kadınlarla on iki yaşından büyük çocukların mensucat sanayinin gece ve gündüz postalarında çalıştırılmalarına izin verilmiş, kadınlarla on iki yaşından büyük kız ve erkek çocukların günlük çalışma süreleri on bir saati geçmemek üzere tespit edilmiştir. Milli Koruma Kanunu’nun çalışma süreleri konusunda kendisinden beklenenleri yerine getirmesinden kuşku duyulmuş, çalışma sürelerinin artırılmasının, mutlaka üretimi de artırmayacağı, belirli bir noktadan sonra üretimin hem nicelik, hem de nitelik olarak düşeceği ve iş kazalarına yol açabileceği ileri sürülmüştü (Tuna,

1 26.01.1940 tarih 4417 sayılı R.G.

1940:351). Fazla çalışmaya ilişkin uygulamalar zaman içerisinde yerleşiklik kazanarak norm haline geldi ve daha sonraki dönemlerde çalışma yaşamının sancılı konularından birini oluşturdu (Makal, 2004:7). Bu kararnamelerin büyük bir bölümü savaşın bitiminden sonra da yürürlükte kalmaya devam etmiş, bazı sanayi alanlarında uzun çalışma süreleri neredeyse kural haline gelmiş; kırk sekiz saatlik yasal haftalık çalışma süresine dönüş ancak işçi sendikalarının uzun mücadeleleri sonucunda gerçekleşmiştir (Makal, 2005:517).

1.1.3.2.3. 931 Sayılı Kanun Dönemi

1961 Anayasası ve temel ilkeleri doğrultusunda yürürlüğe konan çalışma yasaları, çalışanlara çok büyük haklar tanıyan ilk düzenlemeleri içermektedir (Makal, 2002:32). Kurumsallaşmanın temel ögelerinden olan; sendikal örgütlenme, toplu pazarlık ve grev, sosyal ve ekonomik haklar bu Anayasa’da yer bulmuştur. Bu dönemde, 3008 sayılı İş Kanunu’nun ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısındaki gelişmeleri karşılamada yetersiz kalmaya başlaması, kapsamının sınırlı olması nedeniyle ülke genelinde uygulanamaması, kanundaki boşlukları giderebilmek amacı ile yürürlüğe konulan yeni düzenleme ve değişikliklerin dağınıklığı ve çelişkili olması gibi nedenlerle çalışma ilişkilerini düzenleyen yeni bir iş kanununun çıkarılması zorunlu hale gelmişti. Böylece 1967 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren 931 sayılı İş Kanunu1, ülkemizin ikinci İş Kanunu olmuştur.

931 sayılı İş Kanunu, yaklaşık üç yıllık bir uygulamadan sonra şekil yönünden hatalı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi Kararı2 ile iptal edilmiştir. 931 sayılı İş Kanunu çalışma süreleri açısından 3008 sayılı İş Kanunu ile aynı sistematiği takip etmekle birlikte bazı yenilikler de getirmiştir. Buna göre; Cumartesi gününün bütünüyle tatil olması ve haftalık çalışma süresinin haftanın kalan günlerine eşit olarak bölünmesi imkanı öngörülmüş, bu bağlamda hükme seyyaliyet kazandırılmıştır (Ekonomi, 1968:44). Ayrıca, Kanunda 48 saatin üzerinde normal haftalık çalışma süresine imkan tanınmıştır. 3008 sayılı Kanunun 35/b maddesi hükmündeki esneklik kaldırılarak, farazi çalışma süresi olarak madde 62/b hükmü ile işçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler, çalışma

1 12.08.1967 tarihli R.G.

süresinden sayılmış ancak işin mahiyetinden kaynaklanmayan, işveren tarafından sosyal yardım amacıyla götürülüp getirilme sırasında araçlarda geçen zamanın iş süresinden sayılmayacağı hükmü getirilmiştir. İşçilerin gece postalarında ve en çok bir hafta süre ile çalıştırılmalarına imkan sağlanmıştır (Caniklioğlu, S, 2002:33).

Fazla çalışma ücreti konusunda 3008 sayılı İş Kanunu’nda işçi ve işverenin normal çalışma ücretinin % 25 ila % 50 fazlası arasında bir oranı belirleyerek anlaşmaları yerine, 931 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın bütün çeşitleri için % 50 zamlı ücret belirlenmiştir.

1.1.3.2.4 1475 Sayılı Kanun Dönemi

931 sayılı İş Kanunu’nun şekil nedeniyle iptali üzerine, söz konusu kanunun birkaç