• Sonuç bulunamadı

Ailede Erkek ve Erkeğin Kavvâm Olması

KUR'AN-I KERĠM'E GÖRE AĠLE HAYATINDA VE SOSYAL HAYATTA ERKEK

1. AĠLE HAYATINDA ERKEK

1.2. Ailede Erkek ve Erkeğin Kavvâm Olması

Ġnsan, erkek ve kadın olarak iki ayrı cinsten yaratılmıĢtır. Erkeğin de kadının da kendine has özellikleri mevcuttur. Örneğin erkeğin güç ve rasyonalitede, kadının zerafet ve duygusallıkta öncelikli olduğu kabul edilmektedir. Her iki cinste bedensel ve ruhsal farklılıklara sahip olup; birbirlerine üstünlük veya aĢağılık anlamına gelmeyecek Ģekilde, spor yarıĢmaları örneğinde olduğu gibi pek çok kategorilerde farklı olduğu düĢünülmektedir. Bu farklılıkların içerisinde iki cins arasındaki nesli devam ettirme sorumluluğu daha önemli görülmüĢtür. Aile çerçevesinde bu kadar önem taĢıyan kadın çevresinde tarih boyunca sorunlar yaĢanırken, erkek üzerinde yok denecek kadar az konuĢulmuĢtur. Kadınların aksine sosyal bilimlerde erkeğe yönelik ilgi hâsıl olmamıĢken, kadına yönelik çalıĢmaların daha fazla olduğu iddiaları dile getirilmiĢtir. Bu iddialara göre; yüzyıllar boyunca toplumların ataerkil yapıya sahip olması, insanlık tarihinin erkeğin tarihi olarak görülmesinden dolayı erkeğe yönelik ayrı çalıĢmalara ihtiyaç duyulmamıĢtır. Buraya kadar erkek ve erkeklerin ailedeki rollerine iliĢkin tarihi süreci kısaca değerlendirilmiĢtir. Kur‟an-ı Kerim‟in aile hayatı ve sosyal yaĢamda erkeği nasıl tamınladığını, Müslüman erkek modelini hangi özellikler ile açıkladığını ve Müslüman erkeklere nasıl Müslüman olunmasını emrettiğine iliĢkin Allah (cc)‟nın mesajları incelenecektir.

1.2. Ailede Erkek ve Erkeğin Kavvâm Olması

Kur‟an-ı Kerim‟de aileyi tanımlayan çok sayıda ayet bulunmaktadır. Bu ayet-i kerayet-imelerde erkek aayet-ilenayet-in koruyucu ve yönetayet-icayet-isayet-i olarak tanımlamıĢtır. Örneğayet-in; Nisa suresinde “Erkekler kadınları gözetir, korurlar”271 ayeti erkeğin ailedeki rolünü açıklamaktadır. Erkeğin, aileyi temsil etmede bir adım önde durduğu, kendisinin de durmayı istediği ve sosyal normlarda da durmasının istendiği bilinmektedir. Bu vakıa, insanın fıtratı ile bütünleĢmektedir. Kadında ait olma duygusu, erkekte sahip olma duygusuyla uyum halindedir. Dolayısıyla kültür ve gelenek etkisiyle oluĢan dar çaplı farklılıklar hariç, erkeğin aile reisliği, dünyanın her coğrafyasında ve kültüründe izi takip edilebilecek bir olgudur. Elbette bu konumun hangi sorumluluk

270 Tekin, Mustafa, “SekülerleĢme Bağlamında Aile ve Kadın” Aile Sosyolojisi, 2. Baskı, Açılım Kitap Yayınları, Ġstanbul 2010, s. 259.

alanlarını kapsadığı, sembolleri, etki gücü ve yoğunluğu kültürden kültüre farklılıklar arzetmektedir.

Ayet-i kerimede geçen kavvâm kelimesi; “kâme” fiilinin ismi fail kalıbındaki kâim'in mübalağalı hali olan ve koruyup kollama anlamında kullanılmaktadır. Kavvâm kelimesi lügatte “kvm” kökünden gelmekte olup; ayağa kalkmak, dikilmek, yükselmek, yukarı çıkmak gibi anlamlara gelmektedir. Bu fiilin mastarı olar kıyam, hedeflenen eylem için çalıĢmak, çaba sarf etmek anlamlarında kullanılmaktadır.272 Aynı zamanda bu kelime; bir Ģey üzerinde durmak, gözetmek, bütün gayreti ile korumak, ıslah etmek273, iĢin yerine getirileceğinden emin olmak274, yönetici ve iĢleri çekip çeviren kiĢi anlamlarını ifade etmektedir275. Bir iĢi hakkıyla yapan kimse için de kavvâm kelimesi kullanılmıĢtır. Kavvâm kelimesine; gözetmek, yiyecek ve erzak sağlamak, geçim kaynağı olmak276, hanımının iĢlerini hakkıyla yerine getirmek, korumaya alan kimse anlamları da verilmiĢtir. Ayrıca kadınların üstesinden gelemeyeceği konularda erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici olduklarını ifade etmek için de kullanılmıĢtır.277

Tefsirlerde kavvâm kelimesinin; te‟dip etme,278 tahakküm altına alma,279 anlamlarına geldiği de yazılmıĢtır. ġa‟râvî ise; kavvâmlığın te‟dip ve tahakküm anlamlarına gelmediğini belirtmiĢtir.280

Cezairî; yönetici,281 Mevdûdî; hâkim, reis,282

272

Ġsfahâni, el-Müfredât, s. 416.

273 Ġbn Atiyye, el-Muharraru‟l-Vecîz, II/47; Kurtubî, el-Câmi‟ li Ahkâmi'l-Kur'an, V/169; Ġbn Manzur, Lisânu‟l-Arab, XII/497.

274 Ġbnü‟l-Arabî, Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed, Ahkamü‟l-Kur‟an, (thk: Muhammed Abdulkadir Ata), Darü‟l-Kütübü‟l-Ġlmiyye, Beyrut ts, I/530.

275

Kurtubî, el-Câmi‟ li Ahkâmi‟l-Kur‟an, V/168.

276 Ġbn Manzur, Lisânu‟l-Arab, XII/503.

277 Atmaca, Gökhan, “Müfessirlere Göre Kavvam Kelimesi”, Cumhuriyet Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, C. XVII, S. 1, ss. 215-231.

278 Taberî, Mücahit ve Suddî'nin bu fikirde olduğunu belirtir. Taberî, Câmiu‟l-Beyân, V/317; Tûsî, Ebu Ca‟fer Muhammed, Tefsirü‟t-Tibyan, (thk: Ahmed Habib Kusayru‟l-Amili), Mektebetü‟l-Emin, Necef 1963, III/189; Bukâî, Burhanuddin, Nazmu‟d-Durer fi Tenasübi‟l-Âyâti ve‟s-Suver, thc: Abdurrezzak Galip el-Mehdi, I-VIII, Daru‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut 1995, II/251; Suyuti, Celaluddin, ed-Durru‟l-Mensur fi Tefsiri‟l-Me‟sur, I-VIII, Daru‟l-Fikr, Beyrut 1983, II/512; el-Cezairi, Ebu Bekr Cabir, Eyseru‟t-Tefsir li Kelami‟l-Aliyyi‟l-Kebir, I-V, Daru‟l-Hayr, Medine h. 1419, I/470.

279Beğavî, Meâlimü‟t-Tenzîl, I/422; Ġbnü'l-Cevzi, Zadü‟l- Mesîr, II/74; Tezkiratu‟l-Eriip fi Tefsiri‟l-Garip, thk: Ali Hüseyin Bevvab, I-II, Mektebetu‟l-Mearif, Riyad 1986, I/116; Hâzin, Tefsiru‟l-Hâzin, Daru‟l-Kütübü‟l-Ġlmiyye, Beyrut, 1995, II/60.

280 ġa‟râvî, Muhammed Mütevelli, Tefsiru‟Ģ-ġa‟râvî, I-XIX, Ġdâratü‟l-Kütübi‟l-Mektebe, Mısır 1991, IV/2193.

Beğavî; iyiliğini sağlama, koruma ve tedbir alma,283

Ġbn-i AĢur; koruma ve müdafaa etme,284 Muğniye; iĢlerini görme,285 ZemahĢerî ise; hukukullah konusunda zorlama ve kötülüklerden uzaklaĢtırma anlamları ile açıklamıĢlardır. Tüm bu anlamları ile kavvâmlık, yöneticilerin halkı yönetmesi ve bu esnada sahip oldukları yetkililerle de iliĢkilendirilmiĢtir.286Kavvâm kelimesinin, Türkçe‟deki en güzel karĢılığı aile reisi anlamıdır.287

Bu açıklamalara göre; müfessirler için kavvâm olma; bir ayrıcalık ve yetkiyi ifade etmektedir.

Kur‟an-ı Kerim‟de kavvâm kelimesi üç ayet-i kerime‟de geçmektedir. Bu ayetler; Nisa suresi 34. Ayet, Nisa suresi 135. ayet ve Maide suresi 8. ayet-i kerimelerdir. Nisa suresi 135. ayet-i kerime‟de “Ey iman edenler! Kendinizin veya

anne babanızın ve akrabanızın aleyhine de olsa adaletten asla

ayrılmayan,(Kavvâmin) Allah için Ģahitlik eden kimseler olun. (Ġnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düĢeni yapmaktan

geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her Ģeyden haberdardır”288

buyurulmaktadır. Maide suresi 8. ayet-i kerime‟de ise; “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, (kavvâmin) adaletle Ģahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur.

Allah‟tan korkun. ġüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır”289

buyurulmuĢtur. Bu iki ayet-i kerime‟de kavvâm kelimesi aynı anlamda kullanılmıĢtır. Ayetlerin konuları da aynıdır. Allah (cc) adına Ģahitlik yapmak ve adalet konularında

281 Cezâirî, Câbir b. Mûsâ b. Abdilkâdir b. Câbir Ebû Bekir, Eyseru‟t-Tefâsîr li Kelâmi‟l-Aliyyi‟l-Kebîr, I-V, Mektebetu‟l-Ulûm ve'l-Hıkem, Medine 2003, I/470, I/470; Mevdûdî, Tefhîmi‟l-Kur‟an, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1992, I/317.

282 Mevdûdî, Tefhîmu‟l-Kur‟an, I/317.

283 Beğavî, Meâlimu‟t-Tenzil, I/422; Sıddık Hasan Han, Fethu‟l-Beyan fî Mekâsıdi‟l-Kur‟an, Matbaatu'l-Âsıma, Kahire 1965, II/26.

284 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrir ve‟t-Tenvir, V/38.

285 Muğniyye, Muhammed Cevad, et-Tefsiru‟l-KâĢif, I-IX, Daru‟l-Ġlm lil Melâyin, Beyrut 1981, II/316; ġankıtî, Muhammed el-Emin b. Muhammed, Edvâu‟l-Beyan fî Îdâhi‟l-Kur‟an, I-X, Âlemu‟l-Kutub, Beyrut ts, II/314.

286 ZemahĢerî, el-KeĢĢâf, I/494; Ebussuûd, ĠrĢâdu Akl-i Selîm ilâ Mezâya'l-Kur'ani'l-Kerim, Dâru‟l-Fikr, Basım yeri ve tarih yok, I/517; KaĢânî, el-Feyz, Kitabu‟s-Safî fî Tefsiri‟l-Kur‟an, el-Mektebetü‟l-Ġslamiyye, Tahran 1393 h., I/353; ġevkânî, Fethu‟l-Kadîr, I/689; Sıddık Hasan Han, Fethu‟l-Beyan, II/267.

287 ġenat, Ġtaat, s. 167.

288 Nisâ 4/135.

açıklama yapmaktadır. Bu nedenle bu ayetlerdeki kavvâm kelimesi adaleti kaim kılmak ve doğru konuĢmak anlamlarına gelmektedir.290

Nisa suresi 34. ayet-i kerimede; “Allah‟ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar(kavvâmune). Sâliha kadınlar Allah‟a itaatkârdırlar. Allah‟ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baĢkaldırmasından endiĢe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine baĢka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir,

büyüktür”291

buyurulmuĢtur.

Ayet-i kerimenin nüzul sebebi hakkında birden fazla rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlerden Ġbni Abbas‟ın rivayetine göre; Sa‟d isimli bir sahabi eĢine tokat atmıĢ, eĢininin yüzünde iz oluĢmuĢ ve olayın hemen ardından Sa‟d‟ın eĢi, Hz. Peygamber (sav)‟e gelerek kocasını Ģikâyet etmiĢtir. Hz. Peygamber (sav) “ondan kısas iste” buyurmuĢtur. Sonra da “sabret, bu hususta vahiy bekliyorum” demiĢtir.292 Bir diğer rivayete göre; bu ayet-i kerime; Sa‟d bin Rebi ve hanımı Habibe hakkında inmiĢtir. Aile arasındaki bir anlaĢmazlıkta Sa‟d karısı Habibe‟ye tokat atmıĢ, bunun üzerine Habibe‟nin babası, “ey Allah‟ın Rasulü, ben kızımı onun nikâhı altına verdim, o da kalktı, onu tokatladı” demiĢtir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); “kocasına kısas yapın” buyurmuĢtur. Fakat hemen sonra “geri dönün. ĠĢte Cebrail (as) bana gelmiĢ bulunuyor” buyurarak bu ayeti okumuĢtur.293

Bir baĢka rivayette ise; Medine‟de kadınların miras konusunda erkeklerin daha çok mal almasından dolayı rahatsızlıklarını aralarında konuĢmaları üzerine nazil olmuĢtur.294

Ayet-i kerimnin her üç nüzul sebebinde farklı açıklamalar bulunmakla birlikte, temel konunun aile arasındaki tartıĢma ve miras konusu olduğu anlaĢılmaktadır. Hz. Peygambere (sav) anlaĢmazlık ve miras konusundaki Ģikâyetlerin iletilmesinden sonra ayet nazil olmuĢtur.

290 Ġsfahâni, el-Müfredât, s. 416; Kurtubî, el-Câmi‟ li Ahkâmi‟l-Kur‟an, V/410, VI/109.

291 Nisâ 4/34.

292 Râzi, et-Tefsîru‟l-Kebîr, X/90; Hâzin, Lübâbü‟t-Te‟vil, I/518.

293

Mukatil b. Süleyman, Tefsir-i Mukatil b. Süleyman, ĠĢaret Yayınları, Ġstanbul 2004, I/227; ZemahĢerî, el-KeĢĢâf, II/67.

294 Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, X/90; Kurtubî, el-Câmi‟ li Ahkâmi'l-Kur'an, V/169; Ġbn-i ÂĢûr, et-Tahrir ve‟t-Tenvir, V/40.

Nisa suresi 34. ayet-i kerimede geçen kavvâmlık iki Ģarta bağlanmıĢtır. Bu Ģartlar kadının nafakasını ve ihtiyaçlarını temin etmek ve kadını gözetip korumaktır. Bu bağlama göre, kavvâmlık mutlakiyet ifade etmemekte, erkeğin ailevi kararlarda son sözü söyleme yetkisini Ģarta bağlamaktadır. Kavvâmlık, nafakayı temin etme ve aileyi dıĢarıdan gelebilecek tehlikelere karĢı kollama ve korumadır. Nitekim Nisa suresi 34. ayetin devamında aileyi yıkılma tehlikesi ile karĢı karĢıya getirecek ciddiyette ve kadından kaynaklanan bir hafiflik durumunda erkeğe önlem alma yetkisi verilmiĢtir. Bu yetki, erkeğe sorumluluk yüklenmesinin karĢılığıdır. Özellikle evliliği baĢlatma ve bitirme süreci ve evlilik içinde doğan çocukların nafakasını temin etme gibi maddi yükümlülükler ve aileyi sürdürme yükümlülükleri birlikte düĢünüldüğünde kavvâmlığın neden daha fazla sorumluluk yüklenmek anlamına geldiği anlaĢılmaktadır.

Müfessirler bu ayetleri dönem, konu ve sosyal Ģartlara göre farklı anlamlarda yorumlamıĢlardır. Erkeğin kadına kavvâm olması, özellikle klasik dönem müfessirleri tarafından özellikle maddi yükümlülükler ile iliĢkilendirilmiĢtir.295 Zeccâc, mehir ve nafaka mükellefiyeti ile erkeklerin Allah (cc) tarafından kadınların hizmetine görevlendirildiğini belirtmiĢtir.296

Ġbn Abbas ise; ayette geçen kavvâmın Ģartlarından birisi olarak anlaĢılan üstün kılınmayı, erkeklerin akıl bakımından kadınlardan üstün olmaları, ganimetlerden ve mirastan onlara oranla daha fazla pay almaları ile açıklamıĢtır. Erkeklerin mallarından harcamasını da, onların kadınlara mihir vermeleri, onların nafakasını sağlamaları ve barındırmaları ile açıklamıĢtır.297 Ġbni Atiyye ise buradaki afdaliyeti daha önceki tefsirlerde olduğu gibi erkeklerin dince, akılca ve benzer Ģeyler bakımından kadınlara göre mükemmel olmaları, ayrıca onlar üzerinde mülk (siyaset ve otorite) sahibi olmalarıyla açıklamıĢtır. Onun bu açıklaması “erkekler kadınlar üzerinde yöneticilerdir” cümlesi ile ifade edilen Ġbni Abbas rivayetine dayanmaktadır.298

295 Taberî, bu fikrini Ġbni Abbas ve Dahhâk'tan gelen rivayetlerle teyit eder. Taberî, Câmiu‟l-Beyân, V/37; Ayrıca bkz: Suyûtî, ed-Durru‟l-Mensur, II/513; Muğniye, et-Tefsîru‟l-KâĢif, I-IX, Daru‟l-Ġlim lil-Melâyîn, Beyrut, 1981, II/316.

296 Zeccâc, Ebu Ġshak Ġbrahim b. Serii, Meani'l- Kuran ve Ġ'râbuh, I-V, Thk: Abdulcelil ġelebî, Âlemu'l-Kütüb, Beyrut 1988, II/48.

297 Fîrûzâbâdî, Besâiru Zevi‟t-Temyîz fî Letâifi‟l-Kitabi‟l-Azîz, (thk: Muhammed Ali en-Neccar), el-Meclisu‟l-A‟la li ġuûni‟l-Ġslamiyye, Kahire 1387h. II/ 91.

Rivayet tefsiri sahibi Taberî (ö. 310/923); bu ayeti tefsir ederken, erkeklerin kadınları terbiye etme ve onlara sahip çıkma konusunda ehil olduklarını; ayrıca mallarından harcamaları, kadınların mihirlerini vermeleri, zorluk ve meĢakkat zamanlarında onları koruyup gözetmelerinden dolayı Allah'ın (cc) erkekleri kadınları üzerine tafdil ederek kavvâm kıldığını ifade etmektedir.299

Taberî‟nin ayete getirdiği bu açıklamalar, O günkü Arap toplumunun aile yapısı, gelenekleri, sosyal ve siyasi yapılanması hakkında bize fikir vermektedir.

Ebu Bekir Cessâs (ö. 370/ 981)‟ın ayete getirdiği açıklamalar da, Taberî‟ninkinden farklı olmayıp; ayrıntılı açıklamalar ve fıkhî bir içerikle birleĢtirme çabası görülmektedir. Cessâs, ayeti erkeklerin, hanımlarını terbiye etme ve iĢlerini yürütme, onları koruma ve muhafaza etme konusunda sorumlu olduklarını, çünkü Allah'ın (cc) akıl bakımından erkekleri kadınlara üstün kıldığını, sonra onların geçimlerinin sağlanmasının erkekler üzerine vacip kılınmasıyla da bu üstünlüğün tecelli ettiğini ifade ettiği Ģeklinde yorumlamıĢtır. Cessâs, aynı zamanda erkeğe hanımını eve kapatma ve onun evden dıĢarı çıkmasına izin vermeme konusunda erkeğe yetki verildiğini, kadına düĢen görevin ise, masiyetle (Allah'a isyanla) emredilmedikçe eĢine itaat etmek ve emirlerini yerine getirmek olduğunu ileri sürmektedir.300

Kurtubî (ö. 671/1273) tefsirinde; Ġbn-i Abbas, Taberî ve Cessâs‟ın yorumlarını benimsemiĢtir. Kurtubî; cihada katılma, hâkim ve emîr olma durumunu tamamen erkeklere has kılarak, kadınların bu tip rollerden nasiplerinin olamayacağını iddia etmiĢtir. Erkeklerin kadınlar üzerine üstün kılınma sebebini, erkeklerin akıl, tedbir ve fiziki güç yönünden kadınlardan üstün olmaları, onları terbiye edip, geçimlerini sağlamaları, onları evlerinde tutarak dıĢarı çıkmalarına engel olmaları ile açıklamıĢtır. Kurtubî, erkeklerin tabiatını kuvvet ve Ģiddetle iliĢkilendirirken, kadının tabiatını zayıflık ve yumuĢaklıkla iliĢkilendirmiĢtir. Masiyetle emrolunmadıkça, kadınların kocalarına itaat etmelerinin gereğini vurgulamıĢ, erkeklerin hanımlarını Allah'ın (cc) meĢru ve helal gördüğü iĢlerden men etme yetkilerinin olup olmadığı tartıĢmamıĢtır. Bu konuda kayda değer bir husus, Kurtubî‟nin görüĢlerindeki farklılık ise; Mâlikî mezhebine uygun olarak erkek,

299 Taberî, Câmiu‟l-Beyân, IV/57.

kadının nafakasını temin etmede aciz kalırsa, artık onun eĢi üzerine kavvâm olamayacağını ve kadının onu boĢama hakkının olduğu düĢüncesidir. Ancak daha önceki açıklamaların aksine, eğer kavvâmlık; akıl, tedbir, cihada katılma ve kuvvet üstünlüğü ile gerçekleĢiyorsa, nafakanın erkek tarafından temin edilmesinde acziyet gösterilmesi, üstünlüğü temin eden diğer faktörleri ortadan kaldırmayacağına göre, eĢinin nafakasını temin edemeyen erkeğin, nasıl olup da kavvâmlık özelliğini tamamen kaybettiği Kurtubî tarafından değerlendirilmemiĢtir.301

Dirayet tefsirinin en önemlilerinden birisi olan Fahreddin Razî (ö. 606/1210) de ayet-i kerimenin tefsirinde yukarıda ifade edilen geleneksel yorumlara benzer açıklamalar yapmıĢtır. Râzî, erkeklerin kadınlara olan üstünlüklerinin iki noktadan (hakiki sıfatlarla veya Ģer‟i hükümlerle) ele alınabileceğini ifade etmiĢtir. Birincisi hakiki sıfatlarla olan üstünlüğüdür. YaratılıĢ olarak erkeklerin; akıl ve ilimlerinin kadınlardan fazla olması, okuma-yazma bilmeleri, at binip, ok atmaları, kılıç kullanmaları üstünlük konularıdır. Ayrıca erkeklerin, devlet baĢkanı, idareci ve imam olabilmeleri onların Ģer‟i hükümler ile üstün olduklarını ifade etmektedir. Aynı Ģekilde Râzî tarafından; imamlık, cihad, hutbe, itikâf, Ģahitlik, mirasta fazlalık, diyeti yüklenme, nikâh ve talakta velayet, ric‟î talaktan geri dönme, çok kadınla evlenebilme, çocuğun nesebini erkeklere ait olması gibi hususlar, kadınlarla değil sadece erkeklerle iliĢkilendirildiği için erkekler üstün görülmüĢtür. Bütün bunlara ek olarak; erkeklerin kadınların nafakalarını sağlayıp onları barındırmaları ve mehir vermeleri de erkeğin Ģer‟i hükümle üstün olduklarının ıspatı sayılmıĢtır.302

Ayet-i kerime hakkında Kadı Beydâvî‟nin getirdiği açıklamalar da, kendisinden önce gelen Razî‟nin yorumunun daha kısa bir tekrarı mahiyetindedir.303 ZemahĢeri‟ye (ö. 538/1144) göre; koca‟nın eĢi üzerinde, devlet baĢkanının halkı üzerinde yönetme yetkisi olduğu gibi, emir ve nehy yetkisi vardır. Kavvâmlık vasfı erkeğe bu yetkiyi kazandırmıĢtır.304

Ġbn-i Kesir (ö. 774/1373) ise; kadın eğrildiği zaman, erkek onu doğrultur demiĢtir. Bu ifadeden erkeğe ailesinin eğitiminin sorumluluğunun verildiği anlaĢılabilir. Ġbn-i Kesir, bu ayette ifade edilen “kimilerinin

301 Kurtubî, el-Câmi‟ li Ahkâmi'l-Kur'an, V/168-169.

302

Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, V/71-72.

303 Kadı Beydâvî, Ebu Saîd Abdullah b. Ömer, Envâru‟t Tenzîl ve Esrâru‟t Tenzîl, I-V, Dâru‟l-Fikr, Beyrut ts, I/213.

kimilerine üstün kılınması” ibaresini erkeğin kadına üstün olduğunu hatta daha hayırlı olduğu Ģeklinde anlamıĢtır. Yine Ġbn-i Kesir‟e göre; bu üstünlük nedeni ile peygamberlik erkeklere verilmiĢtir. Erkeklerin kadınların nafakasını temin etmeleri ise, onların üstün olduğunu ve o halde erkeğin kadınlar üzerinde hâkim olmasının nedenini açıklamaktadır.305

Buraya kadar ifade edilen geleneksel açıklamalar da fıkıh disiplininin belirleyici olduğu görülmektedir. Ayrıca fıkıh disiplininin belirleyiciliğine ek olarak dönemin sosyo-kültürel, ekonomik, politik ve hukuki yapısının da etkisi görüldüğü söylenebilir. Diğer yandan klasik tefsirlerde erkeğin üstünlüğü ile ilgili sayılan konulardan bazıları ihtilaflı olup, mutlak manada sadece erkeklere ait olarak görülemez. Doğrudan Kur‟an-ı Kerim‟in ifadesi olmayan; örf, adet, ekonomik Ģartlar, siyasi durum, sosyal ve kültürel koĢulların etkisi olan konular da bulunmaktadır. Ancak hayat ve toplum, bir vakıa olarak erkeğin genelde daha etkin olduğu hakikatini de ortaya koymaktadır. Ama bu etkinliğin (kavvâmlık) yaradılıĢ olarak ve hukuki bakımdan bir değer üstünlüğü olarak anlaĢılıp kabul edilmesi, erkeğin mükemmel, kadının ise düĢük ve ikinci sınıf bir varlık olarak algılanması doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Ayet-i kerimeleri müfessirler, yaĢadıkları dönemin Ģartlarında ve kiĢisel hazırbulunuĢlukları ile eğitim düzeyleri çerçevesinde yorumladıklarından bu değerlendirmeleri yapmaları anlaĢılılabilir bir durumdur. Ancak bu tespitler dinin kendisi değil, kiĢilerin yorumları olarak görülmelidir

Ġbnü‟l-Arabî'nin ayete getirdiği açıklamalarda, geleneksel ve fıkhî yorumun birçok özelliklerini bir arada görmek mümkündür. Ġbnü‟l-Arabî, bu konuda mezhebî farklılıkları değerlendirip, fıkhî detayları göz önüne alarak, Allah'ın, erkekleri kadınlardan üstün kılmasını 6 yönden açıklamaya çalıĢmıĢtır. Bunlardan birincisi; âdem (erkek) asıldır, kadın onun fer‟idir. Çünkü kadın erkekten yaratılmıĢtır. Ġkincisi; kadın erkeğin eğe kemiğinden yaratılmıĢ olduğu için belli bir eğriliğe sahip olduğunu ifade etmiĢtir. Tamamen serbest bırakırsan eğilir, üzerine gidersen kırılır. Onun kırılması ise talaktır. Üçüncüsü; kadının dini eksiktir. Dördüncüsü; kadının aklı eksiktir. BeĢincisi; kadının mirastan aldığı pay306 erkeğe göre daha az olduğuna göre kadın ikincildir. Altıncısı ise; kadının kuvveti (fizikî gücü) eksiktir, savaĢamaz ve ok

305 Ġbn Kesîr, Tefsiru‟l-Kur‟ani‟l-Azîm, IV/20.

atamaz ifadeleri ile açıklanmıĢtır.307Ġbn-i Arabi‟nin bu değerlendirmesi yaĢadığı toplum ve coğrafyanın Ģartları ile iliĢkilendirilebilir. Bu görüĢ ve yorumların genel bir ilke olarak mutlak karine olarak anlaĢılması doğru olmadığı düĢünülmüĢtür. Kur‟an-ı Kerim‟de belli bir durum için konulan kurallardan parçacı bir yaklaĢımla, genel hüküm çıkarılmıĢtır. Oysaki örneğin sadece miras hükmü ölçü alınarak kadın erkek arasında üstünlük sıralaması yapılması konunun anlaĢılmasını güçleĢtirmektedir.

Buraya kadar kavvâm kelimesi ile ilgili klasik yaklaĢımlar ve yorumlar aktarılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu kısımda ise kavvâm kelimesine yenilikçi yaklaĢımın nasıl olduğu ve bu kelimenin erkeğin aile ve toplum içindeki rolünü tanımlarken nasıl değerlendirildiğine iliĢkin müfessirlerin görüĢlerine baĢvurulmuĢtur.

TartıĢmalardan anlaĢılmaktadır ki, müfessirlerin yorumlamada en çok zorluk çektikleri meselelerden birisi de Kur‟an-ı Kerim‟e göre kadın ve erkeğin konumu, hak ve sorumluluklarına iliĢkin açıklamalardır. Ayet-i kerimede geçen kavvâm kelimesinin anlamı ve yorumu bu meselenin en can alıcı noktasını teĢkil etmektedir. Klasik yorumlarda görülen açıklamalar, yenilikçi yorum ve açıklamaların da ilk basamağını oluĢturmaktadır. Yenilikçi yaklaĢıma sahip müfessirlerin görüĢleri doğum tarihleri esas alınarak sırası ile verilmiĢtir.