• Sonuç bulunamadı

1.2. Örgütsel Güven Kavramı

1.2.2. Örgütsel Güven İle İlişkili Kavramlar

Yapılmış olan literatür taramasında, güven ile birlikte sıklıkla adı geçen ve güven ile bir şekilde ilişkisi olduğu düşünülen bazı kavramlara aşağıda değinilecektir. Bu kavramlar; risk, belirsizlik, beklenti, emin olma ve iş birliği kavramlarıdır.

1.2.2.1. Risk

Risk güvenin önemli bir bileşenidir. Güven, risk çerçevesinde var olmaktadır. Güven, hata yapma olasılığı olmadan hayat bulamaz. Eğer, kişi karşısındaki kişinin hiçbir kötülük potansiyeli olmadığını biliyorsa ve bu bilgi dâhilinde onun niyetleri ve eylemleri hakkında kendi lehine bir bilgi sahibi olmanın rahatlığına sahipse, güven kavramı doğmaz (Halis ve Şenkal, 2009: 48). Bu yüzden güven kavramını açıklayan önemli kıstaslardan bir diğeri de herhangi bir kişinin zarar görme ihtimaline rağmen, karşıdaki kişinin zarar verme imkânı olduğu halde, onun herhangi bir zarar verme davranışı sergilemeyeceğine inanmasıdır. Çünkü karşı tarafa güvenen birey, karşı tarafı denetlemeyi veya takip etmeyi aklına getirmeden, olabilecek olumsuz eylemlere veya karşılaşabileceği kötü sonuçlara

karşı bu olasılığı istekli olarak kabullenmiş olur (Mayer vd., 1995: 712). Fertler arası güven münasebetinde birey, farklı bir tutum gösterme imkânı mevcut iken, hayal kırıklığına uğratılma olasılığını kabullenerek diğer tarafa güvenmeyi seçer; böylece risk almış olur (Erdem, 2003: 157).

Risk alma davranışı, bir birey bir olayın gerçekleşmesi ile ilgili düşük olasılık algılamasına rağmen o olay ile ilgili bir girişimde bulunduğu zaman gerçekleşir. Bir kişi risk almasının sonucunda eğer potansiyel kazançlarının potansiyel kayıplarından daha fazla olacağını algılıyor ise, kazanma şansı düşük bile olsa bu riski alır. Diğer taraftan, eğer bir kişi potansiyel kazançlarının potansiyel zararlarından daha düşük olduğunu algılar ise, kazanma şansı yüksek değil ise bu riski almaz. Risk alma ve güvenme davranışı bir metal paranın farklı iki tarafı gibidirler (Deutsch, 1958: 266).

Risk almaktan kaçınılabilir, ancak kaçınıldığında ona eşlik eden yararlardan da feragat edilmiş olunur. Güven, güvenildiği için karşılaşılacak olan muhtemel zararın, güvenip de elde edilen avantajdan daha büyük olduğu durumda söz konusudur. Risk, hüküm ve aksiyonların bir öğesi olarak ortaya çıkar, tek başına yoktur. Herhangi bir harekete geçilmediğinde risk alınmamış olur. Bu riski göze almak kişisel bir tercihtir (Erdem ve Özen, 2003: 56).

İnsanlar birbirlerine güvendiklerinde bir miktar risk algılarlar ve risk üstlenirler. Yüksek seviyede algılanan risk, güvenenin diğerlerinin davranışlarına daha çok dikkat sarf etmesine ve güvenilir bilgi arayışında olmasına neden olur. Bir tarafın diğeri hakkında ters yönde, her yeni bilgi edinimi ile güvenme eğilimi negatif yönde etkilenir (Mcknight vd., 1998: 483).

1.2.2.2. Belirsizlik

Luhmann’ın (1988) belirttiği gibi güven kavramında bir seçim öğesi vardır; kişinin bir seçimi gerçekleştirmesi gerekir ve gerçekleştirmiş olduğu bu seçimden dolayı pişmanlık duyabilir ve bu durum aleni bir şekilde risk almaktır (Erdem, 2003: 157). Risk ile belirsizlik arasındaki farklılık önemlidir. Bir karar verici, emniyet içerisinde alternatif durumlar ile ilgili olasılıkları değerlendirirken risk ile yüzleşmektedir. Örneğin bir kumarbaz iskambil kağıtları ile oynar iken, kalp asını çekmesinin 52’de 1 olasılık olduğunun güveni içerisindedir. Fakat bir karar verici, eğer masadaki kartların ya da içerisindeki asların tam olarak sayısını bilmiyor ise belirsizlik ile yüzleşmektedir. Belirsizlik durumunda bir kişi sadece kaybetmekle kalmamakta, olasılıkları da bilmemektedir (Chiles ve Mcmackin, 1996: 80).

Belirsizlik, risk ile yakından ilişkilidir. Belirsizlikten kaçınma, riski azaltmaya yönelik stratejilere işaret etmektedir. Yapılandırılmamış, belirsiz ve tahmin edilemeyen durumlarda bireyler; belirsizliği, katı davranış kuralları, yasal kurallar uygulayarak ve normal ölçüler dışındaki fikirleri ve davranışları reddederek azaltmaya çalışırlar (Doney vd., 1998: 614).

1.2.2.3. Beklenti

Beklenti, belli bir eylemin sonucunun gerçekleşmesine ilişkin, bireyin kendisinin tahminini belirlemektedir. Bu bakımdan beklenti, kişinin belirli bir neticeye ulaşması için, belirli bir tutumu sergilemesi konusundaki görüşünü ifade etmektedir. Bireyin belli bir beklentisi olsa da, sonuçların meydana gelmesi çoğunlukla onun kontrolü dışında olacaktır (Eroğlu, 2010: 438).

Güven beklentilerle yakından ilişkilidir. Nitekim yapılmış olan güven tanımlarının büyük bir çoğunluğunda, tanım içerisinde beklenti kelimesi sıkça geçmektedir. Kişiler günlük etkileşimlerinde düzen ve istikrar beklerler. Münasebetlere ilişkin beklentiler ise bir kişi, grup veya örgütün etik olarak kabul edilebilir hareketler sergileyeceğine dairdir. Kişiler arası güven münasebetindeki ana beklenti, diğer tarafın etkinliğine ve görevini başarılı bir şekilde sürdüreceğine dair var olan beklentidir (Erdem, 2003: 158).

Yarışma koşullarının zorlaştığı, eğitim seviyesi yüksek, benzer işgörenler ile kendilerini kıyaslama fırsatı olan işgörenlerin, örgütten kendilerine yönelik beklentileri artı yönde farklılık göstermiştir (Turunç ve Çelik, 2010: 184). İnsan kaynakları yönetiminde insan etkeni, diğerlerine kıyasla, başarım değişkeninin en önemli etkenlerinden birisidir. Bu etkenin önemi ise katsayısının önemli bir seviyede duyarlı ve değiştirilebilir olmasından ileri gelmektedir. İnsan etkeninde olumlu ya da olumsuz yönde gerçekleşen herhangi bir değişim, katlanarak örgüt için yüksek ya da düşük performans düzeyi şeklinde hayat bulmaktadır. İşgörenlerin başarımlarının yükseltilmesinde kişisel beklentilerin önemli bir vasfı bulunmaktadır. İşgören beklentileri ile örgütsel beklentiler arasında var olan bağlantı 1960’lı yıllardan beri optimize edilmeye çalışılmaktadır. Fakat örgütsel muvaffakiyet ve rantabilitenin en mühim etkenlerinden olan işgücü öğesinin beklenti ve gereksinimleri değişen iş hayatı bağlamında değişmektedir (Turunç ve Çelik, 2010: 210).

1.2.2.4. Emin olma

Beklenti, belli bir sonucun gerçekleşme ihtimali olduğuna göre, 0 ile 1 arasında değişecektir. Ancak buradaki tahmin, objektif değil, sübjektiftir, daha doğrusu belli bir sonucun gerçekleşmesi hususunda, bireyin algıladığı ihtimaldir. Buna göre, birey belli bir sonucun gerçekleşmesine hiçbir ihtimal vermiyorsa, beklentisi sıfır olacaktır. Buna karşılık, bir sonucun ya da amacın gerçekleşmesinden emin ise o zaman beklentisi 1’e eşit olacaktır (Eroğlu, 2010: 438).

Emin olma kavramında, göz önüne alınan, gelecekteki performansa dair net fikirler oluşturan, geçmiş performans ya da uygulamalardır (Earle, 2010: 545). Güven ile emin olma kavramları arasındaki ilişkinin sınırları literatürde tam olarak belirli değildir. Luhmann 1988 yılındaki çalışmasında güven kavramını emin olma kavramından ayırmamızı sağlayan bir farklılık ileri sürmüştür. Her iki kavramın da hayal kırıklığı ile sonuçlanabileceğini iddia etmiştir. Güvenin emin olmadan farklılığını ise önceden var olan bağlılık ya da bağlantının gerekliliği ve riskin var olduğunun farkındalılığı ve bunun kabullenilmesi olarak nitelendirmiştir. Emin olma durumunda ise diğer seçenek olan davranış yok sayılmakta, dolayısıyla riskin var olmadığı kabul edilmektedir (Mayer vd., 1995: 713). Daha açık bir deyişle, emin olma durumunda hayal kırıklığının nedenleri dışsal faktörlere dayandırılırken, güven durumunda ise kararlar, iç faktörlerle ilgilidir ve güven duyulduğu için pişman olunabilir (Erdem ve Özen, 2003: 56-57).

1.2.2.5. İşbirliği

1979 yılında Thomas tarafından yapılan tanıma göre işbirliği, kriz döneminde birisinin hayatta kalabilmesi anlamına gelen, birisinin kişisel çıkarları için mücadele etmektir. Bu tanım ayrıca iki tarafın da ortak çıkarları ve ortak çıktıları göz etmelerini kapsamaktadır (Mishra, 1996: 20). Örgütlerde işlerin tesirli bir şekilde yapılabilmesi için, örgüt üyelerinin işbirliğine ne zaman ve ne şekilde dâhil olacakları formal uygulamalarla belirlenir, ancak bu prosedürler istenen işbirliğinin garantisi değildir, daha çok işbirliği senaryosudur (Erdem, 2003: 166-167).

Güveni çalışırken güven ile işbirliği kavramsal olarak sıklıkla karıştırılmaktadır. Güvenin işbirliği kavramından ayrımı açık değildir. Her ne kadar güven büyük ölçüde işbirliği davranışına sevk etse de, işbirliğinin oluşması için güven gerekli bir koşul değildir. Bir çalışan başka bir çalışan ile işbirliği yaparak, o çalışana aslında güvenmiyor olsa bile sanki ona güveniyormuş gibi davranıyor gözükebilir. Ancak bu işbirliğinin sebebi cezalandırma uygulayan güçlü bir yönetici ve algılanan risk olabilir. Bu durum

güven eksikliğinde bile, çalışanların kontrol mekanizmaları ve başka bir alternatifin olmamasından dolayı işbirliğine gitmelerine sebep olmaktadır (Mayer vd., 1995: 712).

İnsan, bireysel ve sosyal ilişkilerinde ve çok çeşitli ihtiyaçlarının karşılanmasında sürekli faaliyetlerde bulunurken hep güvenli yaşama ortamlarını seçer. Burada bireyin kendini emniyet altına alma ve varlığını devam ettirme, güvenme, güven altında olma, bireysel ve sosyal alanda değerli, bağımsız ve sorumlu bir kişi olma dürtüsünün önemli bir payı vardır. İnsan güven içinde yaşamak ister ve hep bunun arayışı içindedir (Yavuz, 2003: 36-37).

Sürekli işbirliğine giden taraflar, değerleri daha yoğun paylaşırlar, olumlu tutumlar ve sosyal ilişkiler geliştirirler, yardım etme ve isteme davranışlarını yaygınlaştırırlar. Sonuç olarak bunların tümü, direkt ve dolaylı olarak örgütün performans göstergelerinde hayat bulur (Rousseau vd., 1998: 396).