• Sonuç bulunamadı

Mesleki Açıdan İş – İşgören Uyumu ve Uyumsuzluğunun Sonuçları

Mesleki açıdan iş–işgören uyumu; işin veya görevin etkili ve verimli bir şekilde icra edilebilmesi için iş veya görevin taşıması gereken yetenek, bilgi, beceri ve kişilik nitelikleri ile işgörenin sahip olduğu bilgi, yetenek, beceri ve kişilik özelliklerinin, yaptığı mesleğe uymasıdır. Çağdaş yönetim düşüncesi rasyonel sonuçların elde edilebilmesi için, bireylerin aradıklarını meslek ortamında bulmaları gerektiğini; en basit şekliyle iş-işgören uyumunun mesleki açıdan çok boyutlu olarak gerçekleşmesini öngörmektedir (Erdoğan, 1996: 231).

Her meslek, belirli bir amaç için birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışan işgörenlerden oluşmak durumundadır. Bu nedenle, mesleğe dışarıdan katılacak her işgörenin, bu uyumu bozmayacak ve mesleğin amacına hizmet edecek nitelikleri taşıması son derece önemlidir. Diğer bir ifade ile meslekte üstlenilecek iş ile o işi yürütecek olan işgörenin uyumlu olması gerekmektedir. İşgörenin yetenek ve diğer özelliklerine uygun

bir mesleğe girmesi, meslek ve yaşam doyumunu artırır. İşgörenin mesleki verime maksimum katkısından dolayı da mesleğin sağlıklı işlemesi ve gelişmesi gerçekleşir. Buradan hareketle, işgörenin mesleğe alımı ile yerleştirme süreci ve işlemlerinin, işgörenin ilerideki mesleki performansını ve mesleki doyumunu belirleyen en önemli etkenlerden biri olduğu sonucuna varılmaktadır (Erkuş, 2007: 113).

Mesleki amaçlara ulaşmak için, bazı araç ve gereçler, iş sistemleri vardır. Bu mesleklerde yer alıp, mesleki amaçlarını gerçekleştirmek arzusunda olan işgörenlerin mesleki teknik birimleri en iyi şekilde kullanacak bilgi ve yeteneğe sahip olmaları gerekir. Bir işgören, bulunduğu mesleğin sosyal ve teknolojik yapısına ne ölçüde uyum sağlarsa; o ölçüde meslek ile bütünleşecek ve mesleğin etkinliğini de artıracaktır. Söz konusu uyum, bilgi-yetenek uygunluğu ile sağlanacaktır (Erdoğan, 1980: 15-16).

İşgörenler ilgi ve yetenekleri ile uyumlu meslekler ile eşleştirilmelidirler. Doğru uyumu yakalamak, meslek tatmini yaşayan işgörenlere sahip olmanın, gözden kaçırılan en önemli yoludur. Tabi ki bunun için, bu ilgi ve yeteneklerin neler olduğunun bilinmesi gerekmektedir (Luthans, 2005: 202). İşgörenler arasında mesleki kapasiteleri açısından bir farklılık mevcut olduğu için, onları bu özellikleri açısından ele alarak farklılıklarını değerlendirmek yerinde olacaktır. Her işgören her meslekte başarılı olamamakta; ancak bir ya da birkaçında üstün başarı gösterebilmektedir. Çünkü işgörenlerin yetenekleri belirli meslek ve iş kollarına uygunluk göstermektedir (Eren, 2012: 97-98).

Mesleki açıdan iş-işgören uyumundaki en önemli husus; bireyin daha önceki birincil (aile) ve ikincil (eğitim) sosyalleşme süreçleri boyunca meslek yaşamına hazırlanmış olması ve mesleğinde üstlendiği rolü benimseyip, mesleği ile bütünleşme esnekliğini gösterebilecek bir yapıya kavuşmuş olmasıdır (Tınar, 1997: 4). Bazen en başta bir uyum söz konusu olmasa da; araştırmacılar işgören ve meslek uyumunu, işgören ve mesleki çevre özelliklerinin değiştirilmesine yönelik, sürekli olan dinamik çabaların sonucu olarak ortaya çıkan bir uyum süreci olarak tanımlamışlardır. Benzer çizgide, Holland da uyumu, ilgilerin ve çevrelerin birbirleri üzerinde karşılıklı etkilerinin olduğu, uzun dönemli ve birbirini etkileyen bir süreç olarak tanımlamıştır. İşgören ve meslek uyumu dinamik bir süreçtir ve zamanla gelişir. Eğer uyum olumlu yönde ise, işgörenler geliştikçe daha uyumlu, etkin ve mutlu olurlar (Wille vd., 2014: 60).

Mesleki açıdan iş–işgören uyumunun sağlanması; önemli bireysel ve toplumsal sonuçlar doğurur. İlk olarak; işgörenlerin mesleki tatmin düzeyleri ve mesleği icra etme güç ve arzuları artar. İkinci olarak; mesleki örgüt açısından verimlilik artar, mesleki işgücü devir oranı düşer ve devamsızlık azalır. Üçüncü olarak; toplumsal açıdan hayat

düzeyi yükselir, politik denge sağlanır, meslek ve meslek çevresinin doğurduğu baskı ve hastalıklar oran olarak azalır (Erdoğan, 1980: 28-29).

Mesleki üye seçimi konusunda yapılan en büyük hata; her mesleğe güçlü kuvvetli, zeki ve çalışkan işgörenlerin alınmak istenmesidir. Oysaki her meslek bu tür karakterdeki işgörenleri gerektirmediği gibi; bazı meslekler bu tür karakterlere zıt düşebilmektedir. Bu duruma benzer şekilde, yetenekli bir işgören açısından; sayılmak, anlaşılmak ve grup içinde sivrilmek ihtiyacı tatmin edilmediği sürece, bu işgörenler bunalıma itileceklerdir. Kişilik özelliklerinin gerektirdiği üstün nitelikli mesleği bulamayan işgörenler, nitelikleri ile uyumsuz mesleklerde mutsuz olacaklardır (Eren, 2012: 248-249). Ülkemiz açısından eklenebilecek bir başka durum da, meslek olanaklarının kısıtlı olması ve işsizliğin birey açısından görünür maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, kişiliğiyle uyum içinde olmamasına rağmen, mesleğini koşullarıyla birlikte kabullenme zorunluluğunu hisseden huzursuz ve çaresiz işgörenlerin az olmadığıdır (Tınar, 1997: 11).

İşgören performansı, yetenek ve meslek arasında yüksek derecede uyum olduğunda güçlenir. Yeterli düzeyde mesleki performans için gerekli olan, özel zihinsel ya da fiziksel yetenekler, mesleğin gerektirdiği yeteneklere dayanmaktadır. Örneğin hava alanı pilotlarının güçlü uzamsal görüş yeteneklerine ve vücut koordinasyonuna; üst düzey yöneticilerin sözlü yeteneklere; yüksek inşaat çalışanlarının dengeye ihtiyaçları vardır. Düşük sonuç çıkarma yetisine sahip bir gazeteci; minimum düzeydeki iş performansı standartlarını karşılamada bile zorlanacaktır. Dikkati sadece işgörenlerin yeteneklerine ya da mesleğin gerektirdiği yeteneklere yönlendirmek, işgören performansının bu ikisi arasındaki etkileşime dayandığı gerçeğini göz ardı edecektir. Eğer işgörenler gerekli olan yeteneklerden yoksunlarsa, başarısız olmaları muhtemeldir. Bu durumda, mesleki verimsizlik ve işgören tatmininde olası düşüşler olacaktır. Diğer yandan, mesleğin gerektirdiği yeteneklerin üzerinde yetkinliklere sahip olan işgörenlerin, özellikle güçlü olan yeteneklerini kullanma istekleri, mesleğin sınırlılıkları nedeni ile boşa gidecektir (Robbins, 2001: 38-39).

Mesleki açıdan iş-işgören uyumsuzluğunun diğer bir sonucu da; duygusal tükenmişliktir. Mesleğin gerektirdikleri, bireyin sahip olduğu niteliklerin üzerinde veya çok altında ise, bu durum bireyin iş yükü altında ezilmesine veya bilgi ve tecrübelerini mesleğine yansıtamama duygusuna sebep olmakta ve bu durumda tükenmişlik hali yaşamasına sebep olabilmektedir. Literatür incelendiğinde iş-işgören uyumsuzluğunun tükenmişliğe neden olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır (Dursun vd, 2015: 59).