• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Örgütsel Özdeşleşme

2.2.3. Örgütsel Özdeşleşmenin Tanımı

Mael ve Asforth (1992), örgütsel özdeşleşmeyi sosyal özdeşleşmenin özel bir şekli olarak kabul etmiş ve bireyin örgütle aynı kimlik duygusunda olabilmesi için örgütlerin bireylere aynı kimlik duygularını yansıtması gerekmediğini belirtmiştir. Bu nedenle sosyal özdeşleşmenin tutum ve davranış temelli olması, örgütsel özdeşleşmeyi organizasyona yönelik olumlu tutum ve davranış oluşturma süreci olarak ifade edebilmesini sağlamaktadır. Bu temel kavram bile örgütsel fonksiyonlar üzerinde potansiyel faydalara sahiptir (Van Knippenberg ve Van Schie, 2000: 138; Dutton ve diğerleri, 1994).

Sosyal özdeşleşme ve onun bir uzantısı olan örgütsel özdeşleşme, bireyin örgüte yönelik benlik duygusunda, tutum ve davranışlarında temel oluşturması bakımından önemlidir (İşcan, 2006: 162).

Örgütsel özdeşleşme, birey ve örgüt arasında psikolojik bir birleşme olarak ifade edilebilir. Örgütle ne kadar fazla birey özdeşleşirse, örgütün değerleri, normları, önem verdiği hususlar o kadar fazla benlikle ortaklaşa hareket etme oluşur. Aynı zamanda o kadar fazla bireyin örgüte dahil olma ihtimali de meydana gelir. Bu noktada ortak ilgilerin meydana gelmesi, bu ortak ilgiler çerçevesinde bireyin içsel motivasyon sağlama ihtimalini artıracaktır (Van Knippenberg ve Sleebos, 2006; Van Knippenberg, 2000; Dutton ve diğerleri, 1994; Asforth ve Mael, 1989). Haslam, Powell ve Turner (2000)’a göre, grupla sosyal bir bağ oluşturan birey gruba ait normlarla duygudaşlık kurmaktadır. Bu yolla bulunduğu grubun diğer çalışanlarıyla aynı duygulara sahip olur ve duygudaşlık kurduğu bu normların devamını sağlamakta etkin görev alır.

Herhangi bir grupla veya örgütle özdeşleşmek, psikolojik olarak bağlılık sağlamaktadır. Birey bu durumda grup amaçlarını ve ilgilerini kendi amaçları ve ilgileriymiş gibi algılar ve olaylara bu açıdan yaklaşır. Bu nedenle özdeşleşmede birey motivasyon sağlamakta; grup değeri, amaçları ve ilgileri ile kendi değerlerini ortak olarak algılamaktadır (Van Knippenberg, 2000: 360).

Bireyin öncelikle kendisini bir örgütün üyesi olarak değerlendirmesi ve algılaması, örgütsel özdeşleşmenin ilk önce bilişsel boyutlu gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Birey kendisini bir grubun üyesi olarak algılamaya başladığında diğer üç boyut açığa çıkar. Birey algıladığı gruba yönelik az ya da çok duygusal bağlar hisseder, grubun ayırıcı niteliklerini olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirir, gruptaki diğer

bireylerin objektif ya da sübjektif değerlendirmelerini algılar ve değerlendirmelerde bulunur (İşcan ve Karabey, 2009: 44).

Bireyin örgütle özdeşleşmesi, örgüt normlarıyla uyumlu ve örgüt amaçları çerçevesinde hareket etmesine rağmen özdeşleşmenin bütün durumlarda geçerli ve aynı düzeyde olduğu anlamına da gelmemektedir (Van Dick ve diğerleri, 2005). Bireyler, çeşitli grupların kendileri için önem düzeyine göre farklılaşabiliriler. Bireyin grupla özdeşleşmesi farklılık arz etmektedir. Bazı durumlarda gruplar açısından “çok sıkı özdeşleşme” hisseden bireyler varken bazı gruplar için “ortalama düzeyde özdeşleşme hisseden” bireyler mevcuttur. İlk durum özdeşleşmede birey kendi davranışlarını daha fazla grupla uyumlaştırmış ve birey kendini gruba adamıştır. Diğer durum için ise birey daha fazla fırsatçıdır ve bireyselcidir. Diğer bir ifadeyle, yüksek düzeyde grupla özdeşleşmiş birey daha fazla grubu düşünür ve bu yönde hareket eder (Doosje, Ellemers ve Spears, 2000: 84).

İşgörenin örgüte yönelik olumlu özdeşleşmesi, çalışanın işine yönelik daha da olumlu duygulara sahip olmasına etki edecektir. Aynı zamanda çalışanların işlerine yönelik bağlılıklarının olması, işyerlerinde herhangi bir sorunla karşılaştıklarında daha fazla çözüm odaklı hareket etmelerine yardımcı olmaktadır (Tüzün ve Çağlar, 2009a: 285; Tüzün ve Çağlar, 2009b: 729; Tüzün ve Çağlar, 2008). Bu durum otel işletmelerinde diğer işletmelere göre daha fazla öneme sahiptir. Çalışanların işlerine yönelik olumlu duygulara sahip olmasının gerekliliklerinden bir tanesi de işletmelerde olumlu bir iş ikliminin var olmasıdır. İşgörenlerin olumlu adalet algılamaları, işyerlerinde kötü davranışlarla karşılaşmaması bireyin işine yönelik daha bağlı olmasını beraberinde getirecektir.

Tüzün (2006: 75)’ e göre örgütler, özdeşleşmenin retorik özünü kullanmaktadır. Özdeşleşmenin retorik özü, örgütle çalışan arasındaki görüşmede çalışanın kimliğini etkilemekte kullanılmaktadır. Bu kavram bireyin kimliği ile örgüt kimliğinin bağlantısının kurulmasında, birey tarafından kullanmak ya da kullanmamak temelinde tercih edilmektedir. Örgütler, çalışanların örgütle özdeşleşme sağlanması adına değerlere dayanan teşvikleri yoğun olarak kullanmaktadır.

Literatürde örgütle özdeşleşmenin en önemli belirleyicisi olarak grup ve birey arasında benzerlik olduğu üzerinde durulmuştur. Kişiler, içinde bulundukları gruplardaki benzer kişilerle ve gruplarla/ örgütle özdeşleşmektedir (Tüzün ve Çağlar, 2008: 1018). Özdeşleşmeyle, hedef gruba yönelik bilişsel anlamda bağlılık meydana

Birey bilişsel anlamda kıyaslama yoluyla örgüt içerisindeki konumunu ve benlik sınıflandırmasını değerlendirmekte ve bunun sonucunda da özdeşleşmenin meydana gelebilmektedir (Foreman ve Whetten, 2002: 619; Bellou, Chitiris ve Belleou, 2005: 309).

En temel düzeyde örgütle özdeşleşme, bireylerde daha geniş bir örgüt kimliğinin parçası olma duygusudur. Örgütün “biz” kavramıyla kişiselleştirilmesi, bireylere daha geniş bir bütünün parçası olma çabasına yönelik katkı sağlamaktadır (Rousseau, 1998: 219). Burada bahsedilen genişlikle, bir anlamda grubun büyüklüğü anlatılmak istenmektedir. Grubun sahip olduğu nitelik, örgütsel özdeşleşmeye etki eden faktörler arasında yer almaktadır. Grubun göreceli büyük olması, özdeşleşme üzerinde etkendir. Çünkü büyük gruplarla özdeşleşme daha fazla kişiyle aynı paylaşımlara, amaçlara ve hedeflere sahip olmayı da beraberinde getirmektedir. Bu durum aynı zamanda değer ayrılıklarını da daha fazla ortaya çıkarmaktadır. Küçük gruplarda ise bireyler arasında yeterli düzeyde farklılıklar oluşmakta, bununla birlikte yeterli düzeyde birliktelikler de meydana gelmektedir. Bireysel farklılıkların ve sosyal sınıflara üyeliklerin en üst düzeyde dengelenmesi özelliği göz önüne alındığında, daha küçük gruplarda üst özdeşleşmenin meydana gelmesi de olası görünmektedir (Van Knippenberg ve Van Schie, 2000: 138).

Birey, örgütsel özdeşleşme yoluyla bulundukları örgütlerin özellikleri çerçevesinde kendi kimliklerini tanımlamaktadır. Bu tanımlama bile bireyin benlik artırma ve benlik sınıflandırma duygularıyla hareket ettiğini göstermesi bakımından önemlidir (Sammarra ve Biggiero, 2001: 64). Söz konusu iki duygunun ortak özelliği ise örgütle özdeşleşme sürecinde sosyal kimlik temelli motivasyon kaynakları olmalarıdır (Epitropaki ve Martin, 2005: 571).

Örgütsel özdeşleşme, örgüte yönelik olarak geniş kapsamlı olumlu duyguları ölçmektedir (Mael ve Ashforth, 1995: 312). Literatürde bu duyguların ölçümünü ifade eden farklı tanımlamalar yer almaktadır. Farklı bakış açılarıyla aynı temelde oluşturulmuş söz konusu tanımlamalar, konunun anlaşılması bakımından önemlidir. Bununla birlikte kavramın farklı şekillerde ele alınması, kavram üzerinde görüş birliğinin olmamasına da neden olmuştur (İşcan, 2006: 162).

Yukarıdaki açıklamalar örgütsel özdeşleşmenin temelinde nelerin olduğu ve hangi hareket noktalarını kullanıldığını göstermektedir. Kavramın akademik çalışmalarda ele alınmasından itibaren farklı araştırmacılar bu noktaları temel alarak

kavramın farklı tanımlamalarını oluşturmuştur. Bu tanımlamalar Tablo1’de özet şeklinde sunulurken bazıları da açıklayıcı bir şekilde ifade edilmiştir.

Tablo 1

Örgütsel Özdeşleşmeye Yönelik Literatürde Yer Alan Tanımlar

Kaynak: (Edwards, 2005: 214, Polat 2009: 15 ve Tüzün ve Çağlar, 2008: 1016’dan yararlanılarak hazırlanmıştır).

Kelman (1958) örgütsel özdeşleşmenin tanımlanmasını iş etkileme teorisine dayandırarak oluşturmuştur. Buna göre; “eğer birey diğer kişilerle veya gruplarla benlik Tolman (1943) İnsanlar, bir grupla özdeşleşerek kendilerini grubun kaderi ile psikolojik olarak

bütünleştirir, onun başarı ve başarısızlığını paylaşırlar (akt.Li ve diğerleri, 2002: 323). Foote (1951) Özdeşleşme, belirli bir kimliğe ve kimlik türlerine yönelik bağlılık hissetme veya

benimsemedir.

Brown (1969) Örgütsel özdeşleşme, benlik tanımlamaya yanıt olarak, birey ve örgüt arasında özel bir ilişkinin oluşturulmasıdır.

Hall ve diğerleri (1970) Örgütsel özdeşleşme, örgütün değerleriyle bireyin değerlerinin uyumlaştırılması sürecidir. Hall ve diğerleri (1970),

Schneider ve diğerleri (1971)

Örgütsel özdeşleşme süreci, bireyin amaçlarının ve örgütün amaçlarının birlikte ve uyum içinde olması ve bu durumun sürekli şekilde artmasıdır.

Lee (1971) Örgütsel özdeşleme bireyin hareket ve tavırlarıyla örgütü destekleme faaliyetleri şeklinde tanımlanabilir.

Tajfel (1978) Gruba üyeliğin idrak edilmesi ve üyeliğe yönelik duygusal bağlılık oluşmasıdır.

Tajfel (1982) Bireyin örgüt üyeliğinin farkında olması (bilişsel tutum) ve bu farkındalığın belirgin değerlerle ilişkilendirilmesi (değerlendirici tutum) özdeşleşmedir.

Ashforth ve Mael (1989) Örgütsel özdeşleşme, sosyal özdeşleşmenin bir boyutu olarak bireyin örgüte yönelik birlik algılaması ve bağlılık hissetmesidir.

Ashforth ve Mael (1992)

Bireyin üyesi olduğu örgüte yönelik olarak, örgüte aidiyet ve teklik algılaması çerçevesinde kendisini tanımlamasıdır.

Dutton ve diğerleri (1994)

Kişinin kendini, örgütün tanımladığı değerlerle aynı düzeyde hissetmesi örgütsel özdeşleşmedir.

Rousseau (1998) Özdeşleşme, bireyin kendini bir bütünün parçası şeklinde algılamasına yönelik bir psikolojik süreçtir. Örgütsel özdeşleşme ise bireyin kendini büyük bir örgütün parçası şeklinde algılaması olarak ifade edilir.

Pratt (1998) Örgütsel özdeşleşme bireyin kendi inançları ile örgütün inançlarının aynı benlik tanımlaması içerisinde bulunmasıdır.

Gossett (2002) Özdeşleşme, basit bir işbirliği faaliyetinden daha fazlasıdır. Bireylerin bir arada yaşamalarına imkân veren duygu, değer ve kararlarını paylaşma olanağı sağlayan ortaklık duygusudur.

Dukerich ve diğerleri (2002)

Örgüt üyesinin örgütle özdeşleşme düzeyi, kendi benlik bağlamının içeriğinin örgütle bağlandığı dereceyi gösterir

oluşmaktadır.” (akt. M. E. Brown, 1969: 347). M. E. Brown (1969: 347)’a göre birey etkilenmeyi kabul ederek diğerlerine uyum sağlamaktadır. Bu durum bireyin kendini düzenli olarak benlik tanımlanması çerçevesinde örgütle özel bir ilişki içinde tanımlamakta olduğunu göstermektedir. Bireyin etkilenmeyi kabul etmesinin nedeni olarak, bireyin bir başka kişi veya grupla etkileşim kurarak benlik tanımlamasını oluşturmak veya sürdürmek istemesi gösterilebilir. Bu noktada özdeşleşmenin ana fikri, örgütle birey arasında ilişki biçimlerinin oluşmasıdır. İlişki kavramıyla tanımlanan ise benlik kavramıdır (Edwards, 2005: 209).

Patchen (1970) ’ın yapmış olduğu tanımlama oldukça geniş bir tanımlama olarak kabul edilebilir. Yazara göre örgütsel özdeşleşme; bireyin örgütle dayanışma duygusu hissetmesi, yaptığı davranışlar ve hareketlerle örgütü desteklemesi ve diğer örgüt üyeleriyle aynı örgütsel özellikleri algılamasıdır. Tanımlamanın heterojen bir yapısı olmasına karşın tanımlamada; bireyin hem bilişsel, hem duygusal veya her ikisini de içerecek şekilde kendi benliğinin örgütüyle bağlantılı olması üzerinde durulmaktadır (akt. Riketta, 2005: 360-361).

Scott ve diğerleri (1998: 304) özdeşleşmeyi kimliğin ortaya çıkardığı bir süreç olarak tanımlamıştır. Özdeşleşme, sembolik bir terim olarak; birey ve diğer gruplar arasında bağın ortaya çıkarılabilmesi için değişim meydana getirme, bakım onarım yapma veya birey ve diğer gruplar arasında bağın oluşturması için şekillendirmeyi temsil etmektedir.

Tompkins ve Cheney (1983: 144) örgütsel özdeşleşmeyi, karar verme aşamasında bireyin sahip olduğu değerleri ve ilgileri diğer alternatiflerle karşılaştırarak bir değerlendirme yapması ve bireyin örgüt içindeki değerleri algılaması olarak tanımlamaktadır (akt. Gautam ve diğerleri, 2004: 302). Cheney ve Tompkins (1987: 2) oluşturmuş oldukları bu tanımlamayla özdeşleşmeyi; bireysel rolleri, ortak ilgilerin algılanmasını ve ortak çıkarlara odaklanma temelli birey-örgüt ilişkilerini temel alarak bir formülasyon şeklinde açıkladıklarını ifade etmektedirler.

Rousseau (1998: 217)’ ya göre örgütsel özdeşleşme, bir departmana veya bir iş grubuna yönelik olarak bireyin kendini büyük bir örgütün içinde algılamasıdır

Riketta (2005: 360) örgütsel özdeşleşmeyi; örgütlere aidiyet, bağlılık veya genel benlik tanımlaması içerisinde bireyin belirli bir örgütün üyesi şeklinde algılaması süreci olarak tanımlamıştır.

Ashfort ve diğerleri (2008: 328) yayınlamış oldukları çalışmada, sürecin genel bir formülasyonuna değinmişlerdir. Buna göre yazarlar, bireyin kendi örgütüyle birlik

olması, bireyin değerleriyle örgütün veya grubun değerlerinin aynı olması ile bireyin örgütle aynı hislere sahip olmasının özdeşleşmenin kalbini ve odak noktasını oluşturduğunu ifade etmektedirler. Özdeşleşme, ortaklaşa hareket ve rol tanımlaması temelli olarak benlik tanımlamasıdır. Özdeşleşme yoluyla birey kendini bir sosyal sınıfın üyesi olarak algılamakta ve kendine belirli özellikler yüklemektedir. Bu sayede birey kendini diğerleriyle birlikte kategorize etmektedir. Sonuç olarak özdeşleşme yoluyla birey, sadece kendine ait farklı olan özellikleri algılamamakta, aynı zamanda bu özelliklerini grubun diğer bireyleriyle de paylaşma fırsatı yakalamaktadır. Bu durumda birey grupla/örgütle ne kadar çok özdeşleşirse o kadar farklı davranışlarla grup/ örgüt üyeleri üzerinde etkili olacaktır (Lipponen, Helkama, Okkonen ve Juslin, 2005: 99).

Örgütsel özdeşleşme, örgütün değerleri ile örgütün üyelerinin bütünleşmesi ve uyum içerisinde hareket etmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu durum, bireyin özellikleri ile örgütün özelliklerinin psikolojik anlamda bağlılık içerisinde olmasını ifade etmektedir (Katrinli ve diğerleri, 2008: 356).