• Sonuç bulunamadı

Zamanında Ġfa ġartı

A) Genel Olarak

2) Zamanında Ġfa ġartı

Borçlu temerrüdünün meydana gelmesi ve sona ermesi bakımından önem arz eden “zamanında ifadan” ne anlaĢılması gerektiği hususu önemlidir. Temerrüdün sona ermesi için, sonuca bağlı borçlarda, borçlunun sırf “edim eylemini gerçekleĢtirmesi” yeterli midir yoksa ayrıca alacaklının “edim sonucuna kavuĢması” da gerekli midir hususunun aydınlatılması son derece önemlidir. Bu husus, özellikle borçlunun borçlu bulunduğu malı veya parayı bizzat alacaklıya götürmeyip, ona yolladığı durumlarda da önem arz eder497. Götürülecek para borcunda, paranın posta aracılığıyla yollanması

durumunda, yoldaki gecikmenin riskini kim taĢımalıdır? Meselenin çözümü her bir

494 ALTAY, s. 143; KÜÇÜKALĠ, s. 1558- 1559.

495 STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 286, N. 113; WEISSGERBER, s. 39. 496 WEISSGERBER, s. 39.

497

olayda menfaatler dengesi göz önüne alınarak ele alınmalıdır498. AĢağıdaki açıklamalar

bu esaslara göre yapılmıĢtır.

Hâkim görüĢ taraftarları, edim sonucunun tam zamanında gerçekleĢtirilmesi gerektiği hususunda bir mutabakata varmalarına rağmen, bu konu ile ilgili olarak kendi içinde tutarlı olmayan bir ayrıma da gitmiĢlerdir.

Zamanında ifa Ģartında, temerrüdün meydana gelmemesi için, edim fiilinin tam zamanında yapılması Ģarttır. Gerçi doktrinde bu tür bir Ģart, borçlunun ifada gecikmeden doğan risklere katlanmak mecburiyetinde olması dolayısıyla, büyük bir önem arz eder499. Ancak bu ifade hukukî sonuçlar bakımından yanlıĢ anlamaya meydan verebilir.

Eğer edim sonucu, tespit edilen süre içerisinde gerçekleĢmezse, bundan borçlunun mecburî olarak temerrüde düĢeceği sonucu çıkarılamaz. Çünkü taraflar edimin tam zamanında ifa edilmesini edim sonucunun gerçeklemesine göre belirlemiĢ olsalar bile, borçlu, edimin bu zaman içerisinde gerçekleĢmesine iliĢkin bir garanti üstlenmemiĢtir. BGB. § 280, Abs. 1500, Satz 2501 ve § 286, Abs. 4‟e göre, borçlu temerrüdünün kusur

gereklerinin ortaya konması gerekmektedir. Borçlu, sadece kusurlu bir davranıĢtan dolayı temerrüde düĢebilir. Bu durum, borcun bir gönderilecek borç veya bir götürülecek borç olup olmadığından bağımsız olarak geçerlidir. Edim sonucunun tespit edilen sürede gerçekleĢmesi halinde borçlu netice itibariyle borçtan kurtulur. Edim

498 SEROZAN, Ġfa Engelleri, s. 12- 13.

499 Münchener Kommentar/ KRÜGER, 2003, § 270, N. 18; GERNHUBER, § 3 II 1, s. 58.

500 Alman medenî Kanununda reform kanunu ile yeni düzenlenen § 280 Abs 1‟e göre borçlu, akdi veya

kanunî borç iliĢkisinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde sorumludur. Borçlunun sorumluluğuna gidilebilmesi için, sözleĢmeden veya kanundan doğan aslî veya yan mükellefiyetlerden herhangi birisinin yerine getirilmemesi yeterli kabul edilmiĢtir. Çünkü bu hukuk sisteminde borçların ifa edilmemesi (Leistungsstörung) halleri değiĢik Ģekillerde ortaya çıkabilir. Bunlar; borçlunun edimi yerine getirememesi (imkânsızlık), zamanında yerine getirmemesi (temerrüt), kötü veya gereği gibi ifa etmemesidir. ĠĢte, „yükümlülük ihlâli (Pflichtverletzung), ifa etmemenin bütün bu hallerini kapsamaktadır. Örneğin, yanlıĢ malın teslim edilmesi, satılan malın kullanma kılavuzunun olmaması, satılan bilgisayar yazılım programında virüs bulunması ve bu yüzden diğer yazılımların da zarar görmesi gibi hallerin hepsi birer „yükümlülük ihlâli‟ teĢkil eder. Yeni düzenleme, ifa etmemenin sonuçlarını, „esas edimlerin akıbeti‟ (BGB. § 275, 281 IV, 323, 326), „tazminat‟ (BGB. § 280 vd.) ve „sözleĢmeden dönme‟ (BGB. § 323, 324, 326) Ģeklinde bir ayırıma tâbi tutmuĢtur (Bkz. BOZBEL‟den naklen); SCHMIDT-RÄNTSCH/ MAIFELD/ MEIER- GORING/ ROCKEN, s. 166 vd.

501 BGB. § 280 Abs. 1 Satz 2‟ ye göre yükümlülük ihlâlinin borçluya yükletilebildiği durumlarda bir

tazminat talep hakkı vermektedir. Önceki düzenlemede olduğu gibi kasıt ve ihmal borçluya yükletilmekte, ancak gerek sözleĢme ile gerekse sözleĢmenin içeriğine göre sorumluluk ağırlaĢabilmekte veya hafifleyebilmektedir. Tedarik rizikosunu (Beschaffungsrisiko) üstlenen bir kimse, malın piyasada olmamasından dolayı sorumluluktan kurtulamayacağı gibi, ödeme güçlüklerinden dolayı da borçlunun sorumluluğu cihetine gidilecektir. Burada, borçlu kendisine bir kusur yükletilemeyeceğini ispat etmelidir (Bkz. BOZBEL’ den naklen); SCHMIDT-RÄNTSCH/ MAIFELD/ MEIER- GORING/ ROCKEN, s. 174.

fiilinin nasıl ve hangi Ģartlar altında borçluyu borçtan kurtarabileceği edim yükümlülüğünün muhtevasına bağlıdır. Götürülecek borç söz konusu olması durumunda, borçlu, gönderilecek borçtan farklı olarak, malın teslimatının gecikmesinden dolayı sorumluluktan kurtulamaz. Aynı zamanda borçlu, götürülecek borç söz konusu olması halinde, nakliyede meydana gelebilecek tesadüfî gecikmelerden de sorumlu olmaz502.

Hâkim görüĢü savunanlar, ifa zamanının, edim sonucunun gerçekleĢmesine bağlı olması durumunda, genel kuralların aksine, temerrüdün ancak edim sonucunun gerçekleĢmesiyle birlikte sona ereceğini ifade etmektedirler503. Buna karĢılık, edim

fiilinin gerçekleĢmesine dayanan bir ihtar veya edim süresinin kararlaĢtırılması yoluyla temerrüdün gerçekleĢmesi halinde, edim fiilinin gerçekleĢtirilmesiyle birlikte temerrüt sona erer. Ayrıca ihtarsız olarak -özellikle bir ifa zamanının kararlaĢtırıldığı durumlarda ve BGB. § 286, Abs. 3‟e göre- temerrüde düĢülmesi halinde, edim sonucunun gerçekleĢmesiyle birlikte temerrüdün sona ereceği savunulmaktadır504. SözleĢme

hükümlerine göre, edimin vadeye bağlandığı durumlarda, alacaklıdan sözleĢmenin bu süre sonuna kadar ayakta tutulacağına güvenmesi istenmekte, buna karĢılık, borçlunun edim fiilî ile edim sonucu arasındaki zaman dilimi içerisinde temerrüdün sonuçlarından muaf tutulması, hakkaniyetle bağdaĢmamaktadır505.

AĢağıda ortaya konan örnek olay bu değiĢimi göstermektedir: Taraflar malın belirli bir zamanda alıcının eline ulaĢması hususunda bir anlaĢma yapmıĢlardır. Hâkim görüĢe göre, böyle bir halde temerrüt ancak malın yerine ulaĢmasıyla birlikte sona erer. Mutat taĢıma süresi içerisinde, malın alacaklıya ulaĢıp ulaĢmadığı (yukarıdaki 16.04.2010 örneğinde olduğu gibi) veya malın yerine ulaĢmasının mutat nakliye süresinin dıĢında gecikip gecikmediği ve hangi sebepten dolayı geciktiği dikkate alınmaz. Ġhtar yoluyla temerrüdün gerçekleĢmesi halinde, bu durum, edim fiilinin sona ermesiyle yani malın gönderilmesiyle birlikte sona erer. Meseleyi bu Ģekilde aynı fırsatlar doğrultusunda ele almayan yaklaĢımı mazur görmenin bir anlamı yoktur. Edimin tam zamanında ifa edildiği sonucuna ulaĢmak için esas alınacak kıstas, edim fiilinin icra edilmesinden veya edim sonucunun gerçekleĢmesinden bağımsızdır. Eğer

502 WEISSGERBER, s. 40.

503 HUBER, Leistungsstörungen I, § 20 I 2, s. 477; WEISSGERBER, s. 40.

504 STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 286, N. 115; HUBER, Leistungsstörungen I, § 20 I 2, s. 477. 505

edim sonucu konusunda bir süre kararlaĢtırılmıĢsa alıcı bu süre içerisinde edim konusunun kendisine ulaĢmasını bekler. Aynı Ģekilde edim fiilinin icrası için bir sürenin kararlaĢtırılması halinde, yani borçlunun ihbarında da alacaklı, nakliye için gerekli olan zaman içerisinde, edimin ulaĢmasını beklemesi gerekir. Bu yüzden temerrüdün sona ermesi, her iki durumda da aynı Ģekilde değerlendirilmek mecburiyetindedir. Burada borçlunun hangi Ģekilde temerrüde düĢmüĢ olduğu önemli değildir.