• Sonuç bulunamadı

PARA BORCUNUN BANKA HAVALESĠ YOLUYLA ÖDENMESĠ

B) Faiz Ödeme Yükümlülüğü

II. PARA BORCUNUN BANKA HAVALESĠ YOLUYLA ÖDENMESĠ

kendisine verilen ödemeyi kabul etmek mecburiyetinde değildir. Aynı hükme göre, alıcı havaleyi kabul etmek istemezse, durumu derhal havale edene bildirmelidir. Buna karĢılık taraflar ödemenin havale yoluyla yapılmasını kararlaĢtırabilirler. Borçlar Kanununun 73. maddesi (TBK. m. 89) emredici nitelikte olmadığından, bu yöndeki bir sözleĢme hükmü geçerlidir641. Bu sözleĢme hükmüne rağmen alacaklının BK. m. 458/III

(TBK. m. 556) gereğince havaleyi reddetmesi, aralarındaki sözleĢmeye aykırı düĢer ve alacaklının temerrüdüne sebep olur (BK. m. 90; TBK. m. 106).

Ödemenin banka havalesi yoluyla yapılabileceği hususu taraflar arasında açık veya zımnî olarak kararlaĢtırılabilir. Alacaklının havale yoluyla yapılan ödemeyi itirazsız kabul etmesi de mümkündür. Taraflar arasında ödemenin havale yoluyla yapılacağına iliĢkin bir anlaĢma olmamasına rağmen, borçlu sürekli olarak ödemelerini banka havalesi yoluyla yapmıĢ olabilir. Alacaklı bu duruma ses çıkarmamakta ise, taraflar arasında buna iliĢkin zımnî bir anlaĢmanın varlığı kabul edilebilir. Özellikle kira parasının ödenmesi gibi dönemlik edimlerde durum böyledir. Bu halde, alacaklının bir dönemlik edimin ifası için yapılan havaleyi reddederek, nakdî ödeme yapılmasını istemesi, taraflar arasındaki zımnî anlaĢmaya aykırılık teĢkil etmektedir642. Bu durum

aynı zamanda Maliye Bakanlığınca düzenlenen 268 seri no.‟lu Gelir Vergisi Genel Tebliğine de uymamaktadır. Çünkü tebliğ ile iĢyeri ve konutların kiralama iĢlemlerinde yapılacak tahsilât ve ödemelerin banka veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsikine iliĢkin farklı bir düzenleme getirilmiĢtir. Buna göre, konutlarda, her bir konut

640 TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 771; BUCHER, Obligationenrecht, s. 300. 641 TÜRK, s. 273; TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 808.

642 Yargıtay 12. HD. 05.10.1978 tarih, 1978/7697 E. ve 1978/7796 sayılı kararına göre, “Kiraların

ödeme yerinin mal sahibinin bankadaki hesabı olduğu, bu hususun teamül haline geldiği anlaĢılmıĢtır. Alacaklının belirlenen tevdi mahallini tek taraflı olarak değiĢtirmesi iyi niyet kuralları ile telif edilemez. Takip, paraların ödenmesinden sonra yapılmıĢ olup tahliye iĢlemine matuf olduğu açıkça belli bulunmuĢtur. Bu cihetler nazara alınmaksızın bankaya yatırılan kiranın ödenmediğinden bahisle itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi isabetsizdir” (Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programları).

için aylık 500 TL ve üzerinde kira geliri elde edenlerin; iĢyerlerinde, iĢyerini kiraya verenler ile kiracıların herhangi bir tutarla sınırlı kalmaksızın kiraladıkları yerler için yapacakları kira tahsilâtı ve ödemelerini 01.11.2008 tarihinden itibaren banka veya posta idarelerine ödeyerek buradan alacakları belgelerle tevsik etmeleri gerekmektedir643

. Tebliğin idarî bir düzenleme olması sebebiyle, tebliğ hükümlerine uymayanlara ancak özel usulsüzlük cezası kesilebilir644.

Taraflar arasındaki sözleĢmede ödemenin havale yoluyla yapılacağı açıkça kararlaĢtırılmamıĢsa veya havale yoluyla ödeme yapılabileceğine iliĢkin zımnî bir anlaĢmanın varlığı kabul edilemiyorsa, para borçlarının nakit olarak ödenmesi kuralı devreye girer645. Alacaklı ödemenin nakit olarak yapılmasını isteyebilir. Borçlu da

ödeme teklifini “nakden ödeme” biçiminde yerine getirmek durumundadır. Bu konuda alacaklı, borcun hesaba yatırılmak suretiyle ödenmesi Ģeklindeki teklifi, kabule mecbur edilemez646.

Uygulamada özellikle 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilen taĢınmaz kiralarında kira paralarının alacaklının yerleĢim yerinde (ikametgâhında) ifa edilmeyip, banka havalesi yoluyla ödenmesi, kiralayanın kira parasının ödenmemiĢ kabul edilmesi sebebiyle haklı ihtar çekmesine yol açmakta ve iki haklı ihtar dolayısıyla tahliye isteyebilmektedir (GKHK. m. 7/I, e). Yargıtay aksine bir sözleĢme yoksa kira parasının kiralayanın konutunda ödenmesi gerektiğine, bu yüzden kiralayanın banka havalesi yoluyla yapılan ödemeyi kabul etmek mecburiyetinde olmadığına, bu yolla yapılan ödemenin reddedilmesinin hakkın kötüye kullanılması oluĢturmayacağına karar vermiĢtir647.

643 Bkz. 29.07.2008 tarih ve 26951 sayılı RG. 644 Bkz. 29.07.2008 tarih ve 26951 sayılı RG.

645 Von TUHR/ ESCHER, s. 146; BUCHER, Obligationenrecht, s. 359; WEBER, Art. 84, N. 160 vd.;

BARLAS, s. 90.

646 BARLAS, s. 90.

647 Y. HGK. 07.04.1993 tarih, 1993/6- 27 E. ve 1993/148 sayılı kararına göre, “Taraflar arasında yazılı

kira sözleĢmesi yoktur. Davalıya 7.10.1991 tarihinde tebliğ olunan temerrüt ihtarında kira parasının davacılara veya vekiline ödenmesi istenmiĢ, istenen bu kira parası 23.10.1991'de banka havalesi ile davacılar vekiline gönderilmiĢ, davacılar vekili tarafından alınmamıĢtır. Kira paraları kiralayanın ayağında ödenmesi gereken borçlardandır. Kiralayana bizzat ödenmesi veya PTT kanalıyla konutta ödemeli olarak gönderilmesi gerekir. Ancak böyle bir ödeme borçluyu borcundan kurtarır. Banka havalesi yasal ödeme biçimi olarak kabul edilemez ve kiralayan böyle bir havale almaya zorlanamaz. Gönderilen banka havalesinin alınmaması davacı tarafın kötü niyetli olduğunu göstermez. Davalı ihtarnamede verilen süre içinde usulüne uygun olarak kira borcunu ödememiĢ olmakla temerrüde düĢmüĢtür. Bu sebeple kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” Ģeklinde karar vermiĢ, direnme kararı üzerine Y. HGK. Özel daire

Banka ile müĢteri arasında ciro sözleĢmesi648 yapılmıĢsa, bir havale geldiğinde

bankanın, havale tutarını müĢterisinin (havale alıcısının) hesabına alacak kaydetme yükümlülüğü vardır649. Alacak kaydından önce, müĢteriye bildirimde bulunulmamakta,

daha sonra bildirilmektedir. Banka, havale tutarını alıcının hesabına geçirip durumu alıcıya bildirmekle, aslında havaleyi kabul etmiĢ olmaktadır. Bu durumda alıcının BK. m. 458/III (TBK. m. 556) anlamında havaleyi reddetme hakkının bulunup bulunmadığı tartıĢmalıdır. Bir görüĢe göre, havale alıcısı bankasıyla yapmıĢ olduğu ciro sözleĢmesi kapsamında cari hesabına her türlü havalenin yapılmasını baĢtan kabul etmiĢ sayılmakta ve hesabına gönderilmiĢ bir havaleyi reddedememektedir650.

Türk ve Ġsviçre hukukunda ağırlıklı olarak kabul gören diğer bir görüĢe göre ise, havale yoluyla alacağın ödenmesini kabul etme yükümlülüğünü öngören herhangi bir kanun hükmü yoktur651. Tam aksine, para borçlarının alacaklının ifa zamanındaki

ikametgâhında ödenmesi kuralı mevcuttur (BK. m. 73/I; TBK. m. 89). Para borcu “gönderilecek borç” değil, “götürülecek borç” olduğu için, alacaklı nakdî ödeme yerine hesabına havale yapılarak bu ödemeyi kabule mecbur tutulamaz (BK. m. 458/III; TBK. m. 556).

Türk hukukunda para borçları “götürülecek borç” olduğundan, havale yoluyla yapılan ödeme, nakdî Ģekilde yapılan ödemeye kıyasla, alacaklının durumunu kötüleĢtireceği için, kural olarak ikinci görüĢün daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Bu durum “alacaklı hiçbir şekilde nakden ödemeye kıyasla daha kötü duruma sokulmamalıdır” Ģeklinde özetlenebilir. Ödeme yeri, zamanı ve masraflar bakımından alacaklının nakden ödemeye kıyasla herhangi bir zarara uğramayacağı ve kötü duruma düĢmeyeceği söylenebiliyorsa, havaleyi reddetmek dürüstlük kuralına aykırılık teĢkil edebilir. Özellikle alacaklının tacir olması ve kendisine havale yoluyla

görüĢünü aynen benimseyerek yerel mahkeme kararını bozmuĢtur (Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programları).

648

Kredi iĢlemlerinin ve havale dâhil bütün ödeme iĢlemlerinin açılan hesap üzerinden yürütülebilmesi için, banka ile müĢteri arasında bir cari hesap iliĢkisinin kurulması yani cari hesap Ģeklinde iĢleyen bir hesabın açılması gerekir. Cari hesap sözleĢmesi, karĢılıklı alacakların kaydedilip hesap devresi sonunda takasını amaçlayan (TTK. m. 87; 6102 sayılı TTK. m. 87), taraflar arasında sürekli bir borç iliĢkisi doğuran bir sözleĢmedir. Cari hesap ciro sözleĢmesinin konusunu oluĢturan hesaptır. Bu sebeple bankacılık uygulamasında cari hesaba ciro hesabı da denilmektedir. (ARKAN, s. 352; TÜRK, s. 208).

649 OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 468, N. 14; BECKER, Art. 468, N. 3. 650 Bkz. TÜRK, s. 275.

651

yapılacak ödemeleri kabul etmesi olağan duruma uygun olduğundan, tacir olmayan bir alacaklıya nazaran dürüstlük kuralı gereğince havale yoluyla ödeme imkânını borçluya tanımak daha yerindedir652. Gerçi 332 sıra no‟lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği653 ile

miktarı 8.000 TL.‟yi aĢan ödemelerin bankalar, özel finans kurumları veya PTT. aracılığıyla yapılması mecburiyeti getirilmiĢtir654

. VUK.‟un mükerrer 257. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilât ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumu ve posta idarelerince düzenlenen dekont vb. evrakla belgelemeleri mecburi kılınmıĢ ve uygulamanın usul ve esaslarını belirleme hususunda da Maliye Bakanlığına yetki verilmiĢtir655. Bakanlık verilen yetkiye dayanarak 320 sıra

no.‟lu VUK. Genel Tebliğiyle656 bu mecburiyeti getirmiĢ ancak nihaî tüketiciler ve

vergiden muaf esnafları da uygulama kapsamına almıĢtır.

Vergi usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan düzenlemenin iptali için dava açılmıĢtır. Söz konusu davada DanıĢtay, genel tebliği kanuna aykırı bulmamıĢtır657. Bu

sebeple, banka sistemi içinde kaldığı müddetçe bedelin çekle ödenmesi de mümkündür658.

Uygulamada bu tebliğe yeterince riayet edildiği söylenemez. Bunun sebeplerinden biri vergi yükümlülüğü ile karĢı karĢıya kalmamak, ikincisi ise bankaya komisyon ödememektir659. 652 TÜRK, s. 277. 653 Bkz. 27.04.2004 tarih ve 25445 sayılı RG. 654 AKINCI, Bono, s. 61, dn. 70 vd.

655 Ayrıntılı bilgi için bkz. ÜSTÜN, s. 145 vd. 656 Bkz. 04.07.2003 tarih ve 25158 sayılı RG. 657

DanıĢtay 4. Dairesinin 22.12.2004 tarih, 2003/1715 E. ve 2004/2587 sayılı kararına göre; “Sözü edilen tebliğ ile ticari iĢlemler ve finansal hareketlerin taraflarının izlenmesi ve vergiyi doğuran olayların mâlî kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit edilmesi yoluyla mükelleflerin nakit hareketleri izlenerek kayıt dıĢı ekonominin önlenmesi amaçlanmıĢ olup, nihaî tüketici ve vergiden muaf esnaf sadece ticari iĢlemlerin tarafı olarak tebliğde yer almıĢlardır”. DD., S. 109, s. 170.

658 DOĞRUSÖZ, Tahsilât, s. 47; DOĞRUSÖZ, Bankalardan Ödeme, 04.07.2005 tarihli Dünya

Gazetesi.

659 AKINCI, Bono, s. 61; Vergi kanunlarında, mükelleflere ek malî yük getiren, aslî nitelikteki birtakım

Ģeklî yükümlülükler konusunda da vergi idaresine takdir yetkisi tanıyan hükümler bulunmaktadır. Ancak aslî Ģeklî yükümlülüklerin esaslarının mutlaka kanunla düzenlenmesi, verilecek yetkinin çerçevesinin belirlenmesi gerekir. Yasama organının çalıĢma yapısı, ekonomik olaylardaki hızlı değiĢme ve geliĢmeler, aslî Ģeklî yükümlülükler konusunda idareye yetki verilmesinin sebepleri arasında gösterilebilir (ÜSTÜN, s. 273). Ancak doktrinde, vergi idaresince yükümlülerin giderlerini artıracak Ģeklî yükümlülükler getirilmesinin kanunîlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teĢkil ettiği belirtilmekte ve bu konuda vergi idaresine takdir yetkisi tanınamayacağı vurgulanmaktadır. Bu bakımdan VUK.‟un mükerrer 227. ve mükerrer 257. maddelerinde vergi idaresine verilen yetkiler eleĢtirilmektedir (GÜNEġ/ ġĠRĠN, s.142.).

Kanaatimizce, tebliğ harfiyen hayata geçirilmeli ve bankalar aracılığı ile tahsilât yaygınlaĢtırılmalıdır. Bu sadece malî disiplin açısından değil, ihtilâfların ve dolayısıyla mahkemelerin iĢ yükünün azaltılması açısından da önemlidir. Fakat bunun için bankaların bu tür tahsilâtlardan komisyon almaması yönünde kanunî düzenlemeler de yapılmalıdır660

. Ayrıca tebliğin idarî bir düzenleme olduğu göz önüne alınırsa, bu kurala uymayarak elden ödeme yapılması halinde de temerrüt sona ermektedir. Tebliğ hükümlerine riayet etmeyen alacaklı ve borçlunun da sadece özel usulsüzlük cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiĢtir (VUK. Mükerrer madde 355)661

.