• Sonuç bulunamadı

Muacceliyetin GerçekleĢmesi

A) Borcun Muaccel Olması

2) Muacceliyetin GerçekleĢmesi

Muacceliyet, vâdeye bağlı borçlar (müeccel borçlar) ve vâdesiz borçlar (muaccel borçlar) da farklı Ģekilde gerçekleĢmektedir.

a) Vâdeye Bağlı Borçlarda

Ġfa zamanı, en çok kullanılan anlamı ile, BK. m. 74 vd. (TBK. m. 90) da ifade edildiği üzere, alacaklının, borcun ifasını talep yetkisini kullanma imkânının baĢladığı ânı ifade eder. Bu andan itibaren borçlu, alacaklının ifa talebine uymak mecburiyetindedir208.

Borcun ne zaman ifa edileceği belirlenmiĢse buna “vâde” denir. Vâdeli bir borcun, vâde gelene kadar ifası istenemez; çünkü borç, bu ânın gelmesi ile birlikte muaccel olur209.

aa) Vâdeye Bağlanma

Borçlu borcunu derhal ifa etmek mecburiyetinde değilse, vadeden söz edilir. Vade, ifanın gerçekleĢtirileceği zaman dilimini ifade eder. Bu zaman diliminin bitmesiyle vade sona erer210.

Bir borcun vadeye bağlı olması, ya tarafların anlaĢmasına, ya iĢin mahiyetine veya bir kanun hükmüne dayanır. Taraflar, bir borcu doğumundan önce ve özellikle o borca ait sözleĢmede bir vâdeye bağlayabilecekleri gibi, bu husustaki bir anlaĢmayı sonradan da yapabilirler. Bir borcun sonradan vâdeye bağlanmasına veya mevcut vâdenin uzatılmasına tecil anlaĢması (Stundungsvertrag) denir211

. Geçerliliği esas

206

Y. 15. HD, 04.11.1985 tarih, 1985/1603 E. ve 1985/3488 sayılı kararı (YKD. C. XIV, S. 3, Mart 1986, s. 397).

207 BARLAS, s. 22; ÖNEN, s. 38; NAZĠKĠOĞLU, s. 664.

208 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 247; OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 75, N. 1; TEKĠNAY/ AKMAN/

BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 800; SEROZAN, Ġfa Engelleri, s. 56- 57.

209

OĞUZMAN/ ÖZ, s. 248; REĠSOĞLU, s. 323; AKKANAT, Ġfada Gecikme, s. 10.

210 Von TUHR/ ESCHER, s. 47, dn. 29; FEYZĠOĞLU, s. 91; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 293; AKINCI,

Borçlar, s. 209.

211 EREN, s. 911; BUCHER, Obligationenrecht, s. 404; TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/

itibariyle Ģekle bağlı olmayan ve bu sebeple zımni irade beyanları ile de oluĢturulabilen tecil anlaĢması borç muaccel olmadan evvel yapılabileceği gibi borç muaccel olduktan sonra da yapılabilir. Tecil anlaĢması borcun doğumundan sonra fakat muacceliyetten önce yapılmıĢsa, yapılan tecil anlaĢması, alacağın vâdesinde bir değiĢiklik meydana getirir ve muacceliyetin gerçekleĢmesine mani olur. Artık önceki vade geldiğinde muacceliyet oluĢmaz ve erteleme ile öngörülen süre boyunca da borç muacceliyet kazanmaz. Bu sebeple alacaklı, tecil süresince alacağı talep edemez. Eğer tecil, alacak muaccel olduktan sonra yapılmıĢsa, ertelemenin söz konusu olduğu dönem boyunca borçlu temerrüde düĢmez, iĢleyen zamanaĢımı da durur. Borçlu temerrüt halinde iken yapılmıĢsa, tecil temerrüdü sona erdirir212.

Borcun bir vâdeye bağlılığı, iĢin mahiyeti icabı da olabilir. Meselâ, bir istisna akdinde, meydana getirilecek eserin yapılması için geçecek süre zarfında, alacaklı eserin teslimini isteyemez. Borcun ifası, iĢin mahiyeti icabı vâdeye bağlıdır. Bunun gibi, borç doğrudan doğruya kanun hükmü gereğince de vâdeye bağlanmıĢ olabilir. Meselâ, bir kira akdinde BK. m. 257, 281 (TBK. m. 314, 362); karz akdinde BK. m. 308 (TBK. m. 388); hizmet akdinde BK. m. 326‟ da (TBK. m. 406) bu yönde hükümler mevcuttur. Kanun bazen de, borcun vâdesinde değiĢikliğe yol açan hükümler koymuĢtur. Meselâ, BK. m. 326/son (TBK. m. 406); ĠĠK. m. 202, 257‟ de durum böyledir213.

bb) Vâde Tayini

Vade, sözleĢmeyle, kanunla, âdetle veya dürüstlük kuralına veya iĢin mahiyetine göre tayin edilebilir. Taraflar, anlaĢmak suretiyle vâdeyi tayin edebilirler. Bu durumda vadenin sözleĢmeyle tayininden söz edilir. Vade sözleĢmeyle tayin edilirken, önceden açıkça bilinen bir tarih (meselâ, 14 ġubat 2010) öngörülebileceği gibi214

, yaklaĢık veya belirsiz tarihlerden de söz edilebilir. Bu, bir hesap neticesi bulunabilecek bir tarihte olabilir. Meselâ, sözleĢmenin kurulmasından itibaren 1 yıl sonra gibi bir kararlaĢtırmada

212 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 250; EREN, s. 911; BUCHER, Obligationenrecht, s. 404- 405; AKKANAT,

Ġfada Gecikme, s. 11.

213

EREN, s. 911; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 251.

214 Vâdenin açık olarak bilinen bir tarih olması ile, borcun kesin olarak ifa zamanının kararlaĢtırılması

(Mutlak borç- Fixgeschäft) durumu bir biriyle karıĢtırılmamalıdır. Akitte, borç için kesin vâde kararlaĢtırılmıĢsa, kanun bunu “Akdin hükümlerine göre borç tayin ve tesbit edilen bir zamanda veya muayyen bir mehil içinde ifa edilmek lâzım geliyorsa” Ģeklinde ifade ediyor (BK. m. 107/III). Yani, gecikmiĢ ifanın kabul edilmeyeceği önceden kararlaĢtırılmıĢ olmaktadır. Borcun ifası için kesin olarak kararlaĢtırılan zaman, önceden bilinen bir tarih olabileceği gibi, bir olaya göre belirlenecek bir tarihte olabilir. Buna karĢılık, önceden tarih olarak vâdenin bilinmesi ise, mutlaka kesin vâdeli bir iĢlemin varlığını gerektirmez (OĞUZMAN/ ÖZ, s. 422); EREN, s. 909- 910; BARLAS, s. 28; REĠSOĞLU, s. 323.

durum böyledir. Bu durumda hesap neticesinde bulunan ânın gelmesiyle birlikte borç muaccel hale gelir215. Kural bu olmakla birlikte Yargıtay, kira bedellerinin her ay peĢin

olarak ödeneceğine iliĢkin kayıtlar içeren kira sözleĢmelerinde, bu kayıtları, kira bedelinin, her ayın üçüncü günü akĢamına kadar ödenebileceği, Ģeklinde yorumlamaktadır216

.

Taraflar, vâdeyi gerçekleĢeceği muhakkak olan, fakat ne zaman gerçekleĢeceği bilinmeyen bir olaya da bağlayabilirler. Meselâ, bir kimsenin ölümü, bağ bozumu baĢlangıcı veya harman zamanı vâde olarak tayin edilmiĢ olabilir. Bu tarzdaki vâdeye “gayrı muayyen vâde (takribi, yaklaĢık, olağan vade)” denir. Zira vâde, özel bilgi ile belirlenecek bir tarihte olabilir. Meselâ, bir kimsenin 30. yaĢ günü böyle bir vâdedir217.

Vade, bazı hallerde önceden tayin edilmez. Fakat vadeyi tayin yetkisi bir kiĢiye ve genelliklede alacaklıya tanınmıĢ olabilir. Bu durumda, söz konusu kiĢinin (alacaklının) kendisine tanınan bu hakkı kullanması ile vade tayin edilebilir. Bu hakkın kullanılmasına “muacceliyet ihbarı” (Die Kündigung) denir218. Böyle bir durumda ihbarı

yapma hakkı, bir yenilik doğuran hak ve bu hakkın kullanılması ise, bir yenilik doğuran iĢlemdir219. Bu yenilik doğuran hakkın kullanılması ile vade belirlenmiĢ olur. Vadeyi bir

ihbarla tayin hakkını taraflar anlaĢma ile tanımıĢ olabilirler veya kanun tarafından tanınmıĢ olabilir. Muacceliyet ihbarı ile vadenin belirlenmesine, karz akdinde ödünç alanın iade borcu bakımından BK. m. 312‟de (TBK. m. 392) yer verilmektedir. Bu hükme göre, ödünç alanın iade borcunun vadesine iliĢkin olarak sözleĢmede bir hüküm

215 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 251; EREN, s. 910; BARLAS, s. 28; AKINCI, Borçlar, s. 209.

216 Y. 13. HD. 01.03.1983 tarih, 1983/10809 E. ve 1983/1519 sayılı kararına göre “…kira akdinde

ödeme Ģekli her ay peĢin olarak kabul edilmiĢtir. Bu husustaki kökleĢmiĢ içtihatlara göre, kira her ayın dördüncü günü muaccel hale gelir. Alacaklı muacceliyet Ģartı taahhuk etmeden, 01.09.1982 tarihinde Eylül 1982 kirasını takip konusu etmiĢtir…”. UYAR, Tahliye, s. 97- 98. Yargıtay‟ca benimsenen bu görüĢün, kiracıyı kollama amacı taĢıdığı ifade edilmekte ve 6570 sayılı kanunun özüne uygunluk arz ettiği belirtilmektedir. BURCUOĞLU, s. 224.

217 EREN bu durumu ifa zamanının nispi olarak belirlenmesi Ģeklinde ifade etmektedir, s. 909;

OĞUZMAN/ ÖZ, s. 251; TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 801; AKINCI, Borçlar, s. 210.

218

TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 801- 802; EREN, s. 909; BARLAS, s. 29; AKINCI, Borçlar, s. 209; Burada sözü geçen “Kündigung” kelimesi fesih anlamında değil, ihbar olarak anlaĢılmalıdır

219 WEBER, Art. 75, N. 69; OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 102, N. 23; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 251;

bulunmuyorsa, ödünç alanın iade borcu ilk talepten itibaren altı hafta içinde muaccel hale gelir220.

Ġfa zamanını belirleme yetkisi, yani mucceliyet ihbarı, borçluya da tanınmıĢ olabilir. Böylesi durumlarda borçlu, gerekli ihbarı yapmayı geciktirmek suretiyle muacceliyeti engelleyebilir. Bu suretle alacaklıyı haksız bir Ģekilde zarara uğratma imkânına sahip olabilir. Bu durum, Borçlar Kanunu ve Ġsviçre Borçlar Kanununda düzenlenmemiĢtir. Buna karĢılık, BGB. § 315 hükmü, böyle durumlarda muacceliyet anını borçlunun “hakkaniyete uygun biçimde takdir edeceğini (nach billigem Ermessen)” ifade etmekte, bu takdirin gecikmesi veya hakkaniyete uymaması durumunda belirlemenin hâkim tarafından yapılacağını öngörmektedir221.

Ġsviçre hukukunda bazı yazarlar BGB. § 315‟ deki bu çözümü kabul ederek, muacceliyet anının hakkaniyete göre hâkim tarafından belirlenmesi gerektiğini ifade etmektedirler222.

Türk hukukunda, ifa zamanını belirleme yetkisinin borçluya bırakıldığı durumlarda, eksik bir borçtan mı söz edilmesi gerektiği; yoksa hakkaniyete göre belirlenmesi gereken bir vadenin mi söz konusu olduğu tartıĢmalıdır. Eğer sözleĢmede, “borçlunun dilediği zaman” ifada bulunabileceği kararlaĢtırılmıĢ ise, borcun ifası talep ve dava edilemeyen bir eksik borcun varlığı ifade edilebilir223. Buna karĢılık ifanın

“borçlu için münasip zamanda” veya “ilk fırsatta” gerçekleĢtirileceği öngörülmüĢse, hakkaniyete göre kararlaĢtırılması gereken bir vadeden bahsedilebilir224.

Taraflarca vade hususunda sözleĢmede herhangi bir hükme yer verilmediği durumlarda, borç iliĢkisinin niteliği ve edimin özelliği göz önünde bulundurularak dürüstlük kurallarına göre vade tayini yapılabilir225. Meselâ, düğün töreni kameraya

kaydedilecekse, borçlu borcunu törenin yapıldığı anda ifa etmek mecburiyetindedir.

220

ÖNEN, s. 38; TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 803.

221 BARLAS, s. 30.

222 WEBER, Art. 75, N. 75; Von TUHR/ ESCHER, s. 46-47; OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 75,

N. 19; BECKER, Art. 18, N. 23 ve Art. 75, N. 2.

223 TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 802; FEYZĠOĞLU, s. 92; BARLAS, s. 30. 224

Von TUHR/ ESCHER, s. 46- 47; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 253; TEKĠNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 802; FEYZĠOĞLU, s. 92; BARLAS, s. 30.

225 Y. 13. HD. 05.10.1990 tarih, 1990/2028 E. ve 1990/5994 sayılı kararına göre, “UyuĢmazlığın

çözümlenmesi gereken sorunu, akitteki vadenin hangi tarih olacağının tespitinde toplanmaktadır. Gerçektede akitte vadenin nasıl tayin edileceği gösterilmiĢ değilse veya bu hususta yeterli bir açıklık

Normal hallerde sözleĢmede vadenin öngörülmediği durumlarda BK. m. 74 (TBK. m. 90) hükmü gereğince, borcun doğumu ile muaccel olduğunu söylemek mümkündür. Fakat bu çözüm tarzı bazı borçlar için öngörülemez tarzdadır. Meselâ, eser sözleĢmelerinde borç doğduğu anda, bu borcun konusunu oluĢturan eser henüz ortada yoktur. Eser bir hazırlama süresi sonucunda ortaya çıkacaktır ve müteahhidin borcunu ifası ancak o zaman mümkün olabilmektedir226. ĠĢte bu sebeple vadesi taraflarca

belirlenmiĢ eser sözleĢmelerinde, BK. m. 74 (TBK. m. 90) hükmünün dürüstlük kuralı ıĢığında, iĢin niteliğine uydurularak uygulanması daha yerinde olur. Böylece, iĢin mahiyetine uygun olarak, sözleĢme kurulup akde konu eserin hazırlanması için makûl bir süre geçtikten sonra ifa istenebilir, ancak bu sürenin geçmesinden sonra müteahhidin borcu muaccel hale gelir227.

Vadenin örf ve âdete göre tayini de mümkündür. Bunun için sözleĢmede aksine hüküm bulunmamalı ve vadenin âdete göre tayinine kanun izin vermelidir. Meselâ, adi kira sözleĢmesi için BK. m. 257 (TBK. m. 314), ürün kirası için BK. m. 281 (TBK. m. 362) özel bir hüküm niteliğindedir. Bu hükümlere göre, kira bedellerinin muacceliyet anının belirlenmesinde ilk bakılması gereken sözleĢme metnidir. ġayet sözleĢme bu hususta herhangi bir hüküm içermiyorsa, “mahalli âdet”e göre vade belirlenir228.

Nihayet vade bazı hallerde kanunla tayin edilmiĢtir. Böyle durumlarda eğer aksine bir anlaĢma yoksa kanundaki süreler dikkate alınır. Meselâ, kira sözleĢmesinde vade kararlaĢtırılmamıĢ ve aksine bir âdette bulunmuyorsa, kira parası BK. m. 257/II‟ ye (TBK. m. 314) göre, sözleĢmenin süresi altı ay veya daha fazla ise, her altı ayın sonu, daha kısa ise, her ayın sonu kira bedellerinin ödeme zamanıdır. Ürün (hâsılat) kiralarında ise, BK. m. 281/II‟ ye (TBK. m. 362) göre, her kira yılının sonu kira bedellerinin ödeme zamanı olarak kabul edilir. Aynı Ģekilde, hizmet sözleĢmesinde iĢ sahibinin ücret ödeme borcu (BK. m. 326) (TBK. m. 406), eser sözleĢmesinde iĢ sahibinin ve yayın sözleĢmesinde de yayıncının eser bedelini ödeme borcu (BK. m. 364 ve BK. m. 381) (TBK. m. 479 ve 497) ile satım sözleĢmesinde alıcının parayı ödeme

yoksa ve kanuna, adete göre de vade tayini mümkün değilse dürüstlük kuralına göre bu boĢluğun doldurulması yasa gereğidir (BK. m. 74)” (Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programları).

226 ÖZ, s. 154- 155; AKKANAT, Ġfada Gecikme, s. 14.

227 TANDOĞAN, Özel Borç ĠliĢkileri, s. 129; ÖZ, 154; AKKANAT, Ġfada Gecikme, s. 14. 228

borcu (BK. m. 210/I) (TBK. m. 234), aksine bir durum olmadıkça ilgili hükümlerde öngörülen vadelerde muaccel hale gelir229.

b) Vâdesiz Borçlarda

Ġfası bakımından herhangi bir Ģekilde vadenin söz konusu olmadığı borçlar “vadesiz borç” olarak ifade edilir. Bu tür borçlar doğdukları andan itibaren muacceliyet kesbederler. Alacaklı ifayı her an talep edebilir, borçluda derhal ifada bulunmakla yükümlüdür. Yani burada alacaklının ifayı talep etmek için bekleme zorunluluğu olmadığı gibi, borçlunun da ifadan kaçınma yetkisine sahip bulunduğu belirli bir zaman parçası mevcut değildir230.

BK. m. 74 (TBK. m. 90) hükmüne göre, ifa zamanı bakımından kanunun getirdiği prensip, borcun vadeye bağlı olmamasıdır. BaĢka bir deyiĢle, prensip, borcun derhal muaccel olması, borcun doğumunu takiben alacaklının ifayı derhal talep edebilmesidir231. Hükmün kaynak kanundaki karĢılığını teĢkil eden OR. Art. 75‟in

Almanca metnindeki ifadesi bu prensibi daha açık ortaya koymaktadır. Bu hükme göre: “ifa zamanı sözleşme ile veya hukukî münasebetin mahiyeti icabı belli edilmemiş olduğu takdirde, borcun hemen ifası istenebileceği gibi hemen ifası da mümkün olur”. Bu kuralın kaynağı Roma hukukuna ait “süresiz borçlanılan Ģey, derhal ifa edilmek üzere borçlanılmıĢtır (quod sine die debetur, statim debetur)” ilkesidir232. Bu tür borçları

düzenleyen BK. m. 74 (TBK. m. 90) (OR. Art. 75)‟te yer alan “derhal” ve “hemen” ibareleri doktrinde233 haklı olarak yumuĢatılmakta ve ifanın gerçekleĢtirilmesi için belli

bir zamana ihtiyaç duyulan hallerde dürüstlük kuralı uyarınca borçluya makûl bir sürenin tanınması gerektiği kabul edilmektedir234. BK. m. 74‟e (TBK. m. 90) paralel bir

229 AKINCI, Borçlar, s. 210; AKKANAT, Ġfada Gecikme, s. 15. 230

BARLAS, s. 27.

231 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 249- 250; AKINCI, Borçlar, s. 208; BARLAS, s. 27; REĠSOĞLU, s. 323;

ELGĠN, s. 11.

232

OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 75; BARLAS, s. 27.

233 FEYZĠOĞLU, s. 93; OSER/ SCHÖNENBERGER, Art. 75, N. 15; TEKĠNAY/ AKMAN/

BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 801; Von TUHR/ ESCHER, s. 50- 51; WEBER, Art. 75, N. 85.

234 Y. 13. HD. 01.03.1983 tarih, 1983/10809 E. ve 1983/1519 sayılı kararına göre; Kira sözleĢmesinde

aylık kira bedelinin her ay peĢin olarak ödenmesi kararlaĢtırılmıĢ fakat vade gün olarak belirtilmemiĢse Yargıtay, kiracının o ayın ilk üç günü içinde ödemede bulunabileceğini kabul etmektedir. Aslında Yargıtay‟ın bu uygulamasının herhangi bir kanunî gerekçesi söz konusu değildir. Her ay peĢin ödeme kaydı, aylık kira bedelinin o ayın birinci günü ödenmesi gerektiği Ģeklinde yorumlanması gerekir. Yargıtay‟ın burada daha ziyade kiracıyı kollama amacıyla hareket ettiği söylenebilir. (BURCUOĞLU, s. 224).

düzenleme içeren BGB. § 271‟ de yer alan “derhal” sözcüğü karĢısında Alman hukukunda takınılan tavır da bu yöndedir235.