• Sonuç bulunamadı

Alıcı Bankanın Hâkimiyet Alanındaki Kayıp ve Gecikme Risklerinin

Borçlu temerrüdü kural olarak, havale yoluyla gönderilen meblağın alacaklının hesabına alacak kaydedilmesiyle birlikte sona ermektedir. Alacak kaydındaki gecikme temerrüdün devam etmesine yol açar. Bankaya yanlıĢ bir hesap numarasının verilmesi durumunda olduğu gibi, alacak kaydındaki gecikme, borçlunun bir davranıĢından kaynaklanıyorsa bu gecikmenin riskini havale eden borçlu taĢır. Ancak, alacak kaydının alacaklının bir davranıĢından veya alıcı bankadan kaynaklanan bir sebeple gecikmesi halinde veyahutta paranın alıcı banka nezdinde kaybolması durumunda, bu alacaklının ve alıcı bankanın sorumluluğunu gerektirir690. AĢağıda borçluyu temerrütten kurtaran

bazı haller incelenmiĢtir.

1) Alacaklının Sebep Olduğu Gecikmeler

Alacaklı, havale ile gönderilen meblağın, hesabına alacak kaydı olarak geçirilmesini engeller veya geciktirirse temerrüde düĢer. Meselâ, alacaklının alacak kaydını iade etmesi veya hesabını kapatmasında durum böyledir (BGB. § 293; BK. m. 90; TBK. m. 106). Alacaklının bu davranıĢlarından kaynaklanan ve gecikme sonucunda ortaya çıkan zararlar borçluya yüklenemez. Buna uygun olarak da faiz ödeme yükümlülüğü, en geç alacak kaydının mutat süreç içerisinde olması gerektiği anda sona erer. Yani, bir banka iĢlem gününün sona ermesi ve karĢılığın alıcı bankaya ulaĢmasından sonra söz konusudur. Alacaklı, BGB. § 254, Abs. 2‟ye göre, bu süre bittikten sonra oluĢan faiz yükünü bizzat karĢılamalıdır691

.

2) Alıcı Bankanın Sebep Olduğu Gecikmeler

Alıcı banka, eline ulaĢan ödemeleri kabul etmek ve bir iĢlem günü içinde alacaklının hesabına alacak kaydı olarak geçirmekle yükümlüdür (BGB. § 675 n, Abs. 1). Eğer alacak kaydı bu sürenin dıĢına taĢarak gecikirse, alıcı banka, alacaklı veya borçlunun bir kusuruna da dayanamıyorsa, alacaklıya havale ile gönderilen meblağın

689 OĞUZMAN/ÖZ, s. 368; AKINCI, Borçlar, s. 252; ĠNAL, s. 312. 690 WEISSGERBER, s. 74.

691

gecikme faizini ödemekle yükümlüdür. Bunun için bir kusur gerekli değildir. Ayrıca alıcı banka, alacaklıya borçlu temerrüdü kurallarına göre zararı tazminle yükümlüdür692.

Alacak kaydının gecikmesi, alıcı banka için faiz ödeme yükümlülüğünü doğurur. Acaba bu durum borçlunun temerrüt sorumluluğunun kendiliğinden sona ermesi gerekeceği anlamına gelebilir mi? Tazminat hukukundaki genel kurallara göre zarara yol açan baĢka bir kiĢinin birlikte sorumluluğu (burada alıcı bankanın sorumluluğu) borçlunun tazminat yükümlülüğünde ilke olarak herhangi bir Ģey değiĢtirmez. Çünkü bankanın sebep olduğu gecikme, borçlunun yükümlülük ihlâli olmadan gerçekleĢmeyeceği için, borçludan kaynaklanan edimin zamanında ifa edilmemesi bankadan kaynaklanan bir diğer gecikme için bir illiyet bağı oluĢturur693.

Alacak kaydı, alıcı bankanın kusuru sonucunda, BGB. § 675n Abs. 1‟de öngörülen bir iĢlem günü içerisinde yapılmazsa, bu durumda sorumluluğun alacaklıya isnat edilmesi gerekir. Borçlu artık bundan kaynaklanan zararlardan sorumlu değildir. Buna göre, BGB. § 288 uyarınca, borçlunun faiz ödeme yükümlülüğü, para alıcı bankaya ulaĢtıktan bir iĢlem günü sonra sona erer. Alacak kaydının bu süreyi aĢarak geciktirilmesi zararı azaltma yükümlülüğünün ihlâlini oluĢturur694.

3) Paranın Alıcı Bankada Kaybolması

Yukarıda açıklanan düĢünceler, havaleyle gönderilen paranın, alıcı bankanın nezdinde kaybolması durumunda, temerrüdün sona ermesi bakımından da etkiler doğurur. Gerçi BGB. § 270 Abs. 1‟e göre, bir para borcunun borçlusu ifa tehlikesini borç ifa edilinceye kadar taĢır. Bu husus madde metninde “Para borcu, masrafı ve riski alacaklıya ait olmak üzere, alacaklının ikametgâhına ulaştırılır” Ģeklinde açıkça belirtilmiĢtir. Ġfa ancak paranın alacaklının hesabına alacak kaydı olarak geçirilmesiyle sona ereceğinden, borçlu, mantıken alıcı bankadan kaynaklanan kayıp riskini de taĢımak mecburiyetinde kalırdı. Buna alıcı bankanın iflâs etme riski de örnek verilebilir. Bu sonuç borçlu açısından makul karĢılanamaz ve bankanın iflâs etme riski, sorumluluk düĢüncesine, iyiniyet ve dürüstlük kuralı ilkesine dayanılarak alacaklıya yüklenerek engellenebilir695. Sonuç itibariyle bu riskin alacaklının üzerine yüklenmesi gerekir.

692 WEISSGERBER, s. 75- 76.

693 PALANT/HEINRICHS, § 249, N. 73. 694 STAUDINGER/ BITTNER, & 270, N. 21. 695

Havale meblağının kaybolması, alıcı bankanın kusurundan kaynaklanıyorsa, alacaklı BGB. § 278 (BK. m. 100)‟ e göre bundan sorumludur696. Borçlu para tesadüfen

kaybolmadığı için ifa yapılmamasına rağmen borçtan kurtulur697.

Borçlu, paranın alacaklı bankada tesadüfen kaybolması durumunda da sorumlu olmaz. Bunu Ģu düĢünce ortaya koyabilir: Meselâ, yerine ulaĢan bir havale, alıcı banka tarafından geri gönderilirse alacaklı temerrüde düĢer698. Bu sebeple borçlu BGB. § 300

Abs. 2699

ve BGB. § 275700

karĢılaĢtırıldığında BGB. § 300 Abs. 2‟ye göre ödeme yükümlülüğünden kurtulur. Eğer para daha sonra bir aracı bankada veya baĢka bir Ģekilde kaybolursa BGB. § 270 Abs. 1 yerine BGB. § 300 Abs. 2 uygulanır701. Alıcı

banka havale meblağını geri çevirmezse alacaklı temerrüde düĢmez. Aynı Ģekilde BGB. § 270 Abs. 1‟de sıralanan istisnai bir durumda havale meblağı alıcı bankaya ulaĢtığı andan itibaren kayıp riskinin alacaklıya yüklenmesi de yerindedir. Daha önce de açıklandığı gibi paranın alıcı banka nezdinde ortadan kaybolması riski alacaklının davranıĢına dayanır. Çünkü alacaklı bir taraftan havaleyi meĢru bir ödeme aracı olarak kabul etmiĢtir ve diğer taraftan da alıcı bankayı kendisi seçmiĢtir. Dolayısıyla, borçluyu,

696 STAUDINGER/ BITTNER, § 270, N. 21.

697 Münchener Kommentar/ KRÜGER, 2003, § 270, N. 15. 698

STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 293, N. 4.

699

BGB. § 300 Wirkungen des Gläubigerverzugs (2) Wird eine nur der Gattung nach bestimmte Sache geschuldet, so geht die Gefahr mit dem Zeitpunkt auf den Gläubiger über, in welchem er dadurch in Verzug kommt, dass er die angebotene Sache nicht annimmt.

Bu maddede alacaklının temerrüde düĢmesi durumunda, cins borçlarında hasarın geçiĢi düzenlenmiĢtir. Bu düzenlemeye göre, “borçlunun cins bir edimi borçlandığı durumda, eğer borç konusu Ģey belirlenmiĢse, alacaklı, teklif edilen edimi kabul etmeyerek temerrüde düĢtüğünde, bu andan itibaren, hasar kendisine ait olur”.

700 Alman hukukunda BGB. § 275 hükmünde imkânsızlık düzenlenmiĢtir. Bu hüküm, aynı anda hem

alacaklının borç iliĢkisi gereğince aynen ifayı talep etme yetkisinin sınırını; hem borçlunun asli edim yükümlülüğünün sınırını ve aynı zamanda da sözleĢmeye bağlılık ilkesinin sınırını göstermektedir. Zira borç iliĢkisinin ne zaman sona ereceğine iliĢkin değildir. Maddenin ilk fıkrasında “gerçek imkânsızlık” düzenlenmiĢtir. Ġkinci fıkrasında “fiili imkânsızlık”, üçüncü fıkrasında “kiĢisel sebeplerden dolayı beklenilmezlik” hükme bağlanmıĢtır. Gerçek imkânsızlık durumunda borçlunun edim yükümlülüğü kendiliğinden sona ererken, maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında borçlu edimin aynen ifasından kaçınma hususunda bir def‟i hakkına sahiptir. Borçlunun bu def‟i hakkını kullanmasıyla birlikte, tıpkı maddenin ilk fıkrasında olduğu gibi, asli edim yükümlülüğü ortadan kalkar. Ayrıntılı bilgi için Bkz. TOPUZ, S. SözleĢmeye Müdahale, s. 205 vd.; TOPUZ/ CANPOLAT, s. 688 vd.; ERGÜNE, s. 351 vd.

701 PALANT/ HEINRICHS, § 300, N. 3; Alacaklının temerrüde düĢmesi neticesinde hasarın alacaklıya

geçeceği hususunda Borçlar Kanununda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Alacaklı temerrüdünden sonra hasara borçlunun katlanmaya devam etmesi adil bir sonuç değildir. Fakat eser sözleĢmesi ile ilgili BK. m. 368/I‟ de (TBK. m. 483/I) temerrüt halinde hasarın alacaklıya (iĢ sahibine) geçeceğine iliĢkin bir düzenleme vardır. Bu hüküm kıyasen mahiyetine uygun düĢtüğü oranda diğer borç iliĢkilerine de uygulanabilir. Aynı Ģekilde TBK. m. 208/II hükmününde kıyasen tatbiki mümkündür. AKINCI, Borçlar, s. 220.

alacaklının sadece kendisinden kaynaklanan davranıĢlarla ortaya çıkardığı tehlikelerden sorumlu tutmak doğru değildir702.

Havale meblağı alıcı bankaya ulaĢtıktan sonra kaybolursa, borçlu BGB. § 275‟e göre, ifadan kurtulur. Edim yükümlülüğünün sona ermesiyle birlikte, temerrüdün devamı için artık herhangi bir durum söz konusu olmadığından, temerrüt bu anda sona erer703.

III. BORCUN CEBRĠ ĠCRA YOLUYLA ÖDENMESĠ

Ġcra ve iflâs Kanunu hükümlerine göre, yapılacak bir cebrî icra doğrudan veya ifa ikamesi Ģeklinde bir edim sonucunu doğurur. Edim sonucu, borçlunun edim fiilî ile değil, bilâkis cebrî icra organlarının borçlunun malvarlığına müdahalesi ile gerçekleĢtirilir. Meselâ, borcun icra memuru aracılığıyla alınması ve bunun alacaklıya teslim edilmesinde durum böyledir. Borçlunun el konulan malları kural olarak, alacaklıya verilmeden önce belli bir süre icra müdürünün elinde bulunur. Bu sebeple, temerrüdün bu süre içerisinde devam edip etmeyeceği ve haciz yoluyla el konulan malların satıĢından elde edilen gelirin alacaklıya geç teslim edilmesinden doğan zararlardan borçlunun sorumlu olup olmayacağı gibi hususların aydınlatılması gerekir. Sonucu esas alan yaklaĢıma göre bu edim sonucunun gerçekleĢtiği ana bağlıdır. Buna karĢılık doktrinde ĠĠK. m. 12 de öngörüldüğü üzere704, kanun koyucunun temel aldığı

değerlendirme yüzünden705 temerrüdü sona erdiren özel bir etki doğuracağı görüĢü

savunulur (ZPO. § 815 Abs. 3 ve 819)706. Bu hususun temerrüdün sona ermesinin

sonuca mı yoksa davranıĢa mı dayalı olarak sona ereceğinden bağımsız olarak geçerli olduğu kabul edilir707.

702

STAUDINGER/ BITTNER, § 270, N. 26; Münchener Kommentar/ KRÜGER, 2003, § 270, N. 15.

703 WEISSGERBER, s. 78.

704 ĠĠK. m. 12: “Ġcra dairesi, takibedilmekte olan bir para alacağına mahsuben borçlu veya üçüncü Ģahıs

tarafından ödenen paraları kabule mecburdur. Bununla borçlu bu miktar borcundan kurtulur”.

705 “Takipte bulunan icra iĢlerinde alacaklı namına tediye edilecek paraların dairelerce kabulleri mecburi

olması ve bununla borçlunun o miktar borcundan kurtulması faydalı bir hüküm olup böyle tediyata karĢı daireler miktar hakkında hiçbir takdirde bulunmamaları her borçluya kudreti mertebesinde ödemede bulunma fırsatını vereceğinden ve ileride alacaklının borçlu aleyhindeki Ģikâyet ve müracaatlarından hâkime hadiseyi takdirde iyi bir zemin teĢkil etmesi itibariyle müfit bir hüküm olarak kabul edilmiĢtir”. 2004 sayılı kanuna ait Adliye Encümeni Mazbatası Gerekçesi.

706 UYAR, ġerh, s. 483 vd.; PEKCANITEZ/ ATALAY/ SUNGURTEKĠN ÖZKAN/ ÖZEKES, s. 95;

OLGAÇ, s. 75; POSTACIOĞLU, Ġcra, s. 49.

707