• Sonuç bulunamadı

Kabulde Geçici Engeller

A) Alacaklının Katılımının Gerekliliği

2) Kabulde Geçici Engeller

Alacaklının edimi kabulde geçici olarak engelli olduğu durumlarda, borçlu dürüstlük kuralına aykırı olarak, alacaklının engelli halinden yararlanmak suretiyle onu temerrüde düĢüremez. Alman hukukunda geçici kabul engelini düzenleyen BGB.‟nin 299. paragrafı dürüstlük kurallarının özel bir uygulamasıdır. Alman Medenî Kanununda özel olarak düzenlenen ve Türk- Ġsviçre hukukunda olmayan bu kural, dürüstlük kuralından kaynaklandığı için, Türk hukuku açısından da uygulanması mümkündür432.

Geçici kabul engeli baĢlığını düzenleyen BGB. § 299‟da433 yer alan söz konusu

düzenlemeye göre, “Eğer, ifa zamanı belirlenmemişse veya borçlu belirlenen ifa zamanından önce ifaya yetkili ise, alacaklı kendisine teklif edilen edimi geçici olarak kabulde engelli ise, temerrüde düşmez; meğerki borçlu ona (alacaklıya) edimi uygun bir zaman önceden haber vermiş olsun”.

Kabulde geçici engellerden dolayı alacaklının iĢtiraki gecikirse, hâkim görüĢe göre, benzer problemler ortaya çıkabilir. Eğer, alacaklı BGB‟ nin 299. paragrafına göre, kabulde geçici olarak engellenirse, bu durumda davranıĢı esas alan düĢüncenin uygulanması mantıken, temerrüdün sona ereceği sonucunu doğururdu. Çünkü borçlunun edim fiilini yerine getirmesi, alacaklının engeline rağmen temerrüde düĢmesine sebep olurdu. Bu bakıĢ açısının hangi problemleri ortaya çıkaracağı Ģu makine örneğinde görülmektedir.

Borçlu, alacaklıya, fabrikasında kullanması için bir makine satmıĢtır. Taraflar, alacaklının makineyi 15.02.2010‟da borçluya giderek teslim alması hususunda

431 BGB. § 293, Annahmeverzug: “Der Gläubiger kommt in Verzug, wenn er die ihm angebotene

Leistung nicht annimmt” (Kabulde Temerrüt: Eğer alacaklı kendisine sunulan edimi kabul etmezse, kabulde temerrüde düĢer).

432

PAECH, s. 183; ÜÇER, s. 116; WEISSGERBER, s. 30.

433 BGB. § 299, Vorübergehende Annahmeverhinderung: “Ist die Leistungszeit nicht bestimmt oder ist

der Schuldner berechtigt, vor der bestimmten Zeit zu leisten, so kommt der Gläubiger nicht dadurch in Verzug, dass er vorübergehend an der Annahme der angebotenen Leistung verhindert ist, es sei denn, dass der Schuldner ihm die Leistung eine angemessene Zeit vorher angekündigt hat”.

anlaĢmıĢlardır. Borçlu bu tarihte iĢ yerinde yoktur. Bu yüzden BGB. § 286 Abs. 2, N. 1‟e göre, borçlu temerrüdüne düĢer. Alacaklı da makine teslim edilmediği için kârdan yoksun kalma Ģeklinde bir zarara uğrar. 18.02.2010 da borçlu, alacaklıya baĢvurur ve ona makinenin artık alınabileceğini bildirir. Alacaklı, makineyi taĢıma imkânı bulur bulmaz 22.02.2010 tarihinde edim konusunu almak için borçlunun yanına varır. Böyle bir halde borçlu, makinenin teslimi için kararlaĢtırılan 15.02.2010 tarihinde meydana gelen zararı alacaklıya ne zamana kadar tazmin edecek; 18.02.2010‟a kadar mı yoksa 22.02.2010‟a kadar mı?

Aranılacak borç, borçlunun yerleĢim yerinde (ikametgâhında) veya malın bulunduğu yerde ifa edileceği için, borçluyu, borç konusu Ģeyi hazır tutmakla yükümlü kılar. Zira alacaklı, bizzat veya temsilcisi aracılığıyla alacağını söz konusu yerden almak mecburiyetindedir. Aranılacak borçlarda, borç konusu Ģeyi alıp götürmek yani nakil meselesini halletmek alacaklıya aittir. Alacaklı ifa zamanında orada hazır bulunmaz veya bir temsilci göndermezse, ifaya hazır borçluya karĢı temerrüde düĢer434.

Ġfanın gerçekleĢmesi için alacaklının katılımının gerekli olduğu hallerde, alacaklının temerrüde düĢürülebilmesi için sözlü bir teklif yeterlidir (BGB. § 295. Satz 1, Alt. 2)435. Hâkim görüĢe göre, sözlü ifa teklifi, temerrüdün sona ermesi için yeterli

olsaydı, alacaklı, makine olayında sözlü teklifin yapıldığı 18.02.2010 tarihinden itibaren, ifanın gecikmesinden dolayı ortaya çıkan bütün zararlara katlanmak mecburiyetinde kalırdı. Yani alacaklı 18.02.2010 tarihi ile 22.02.2010 tarihi arasındaki zararı borçludan talep edemezdi436.

Yukarıdaki örnekten yola çıkarak, özellikle, alacaklının ifa zamanı geldiğinde, malı almak için borçlunun yanına gitmesi ve hiçbir sonuç elde edememiĢ olması halinde, temerrüdün sona ermesi için, sözlü teklifin yeterli olacağı sonucuna varılamaz. çünkü alacaklının iĢtiraki söz konusu olmasaydı, borçlu hemen hemen hiç temerrüde düĢmezdi. Özellikle ifa zamanının sözleĢmeyle kararlaĢtırılmadığı durumlarda sonuç böyledir. Buna göre, alacaklı, kendi üstüne düĢen iĢtirak eylemini yerine getirmiĢ yani, malı teslim almak için borçlunun yanına gitmiĢ olsaydı bile, onu ihtar yoluyla temerrüde

434 GERNHUBER, § 2 III 1b, s. 16; OĞUZMAN, Borçların Ġfası, s. 52. 435 HUBER, Leistungsstörungen I, § 9 I 2b, s. 226; WEISSGERBER, s. 31. 436

düĢürebilirdi437. Alacaklı, borçluyu temerrüde düĢürebilmek için, kendisinin iĢtirak

eylemi için gerekli olan zamanı boĢu boĢuna harcamıĢtır. Bu sebeple, bahsedilen süre içerisinde kendisi için ortaya çıkan gecikmeden doğan zararları tazmin edilmeden, bu zamanı yeniden harcaması beklenemez438. Alacaklının korunması için, iĢtirakini

gerektiren davranıĢ süresi içinde, borçlu temerrüdünün hukukî sonuçları devam etmelidir.

Alacaklı iĢtirakini hemen yerine getiremezse, Alman ĠĢ Mahkemesi (BAG.) borçlu temerrüdünün sözlü bir teklifle sona ermeyeceği görüĢündedir439

. BAG‟ın karar vermiĢ olduğu bir olayda, borçlu, alacaklıyı pilot olarak yetiĢtirme yükümlülüğünde temerrüde düĢmüĢtür. Müteakiben de alacaklı bir hukuk eğitimine baĢlamıĢtır. Borçlunun daha sonra eğitimi devam ettirme yönündeki sözlü teklifi, borçlu temerrüdünün hemen sona ermesini sağlamaz. Çünkü alacaklıya kendini bu teklife göre ayarlaması için belirli bir zamanın verilmesi gerekir440. Bu sonuca doktrin ve hâkim

görüĢ tarafından da onay verilmektedir441.

Temerrüde düĢmüĢ olan alacaklının, borçluya karĢı ifa için hazır olduğuna dair bir beyanda bulunması alacaklı temerrüdünü sona erdirmez. Alacaklı temerrüdü daha ziyade borçlunun normal Ģartlarda edimi yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu sürenin bitmesi ile sona erer442. Bu uygulamada, borçlu için, BGB.‟ nin 300. paragrafına göre,

edim fiilinin bir kez daha icra edilmesi bakımından imtiyaz sağlamaktadır. Özellikle de, BGB. § 300 Abs. 1‟e göre443, sorumluluğun hafifletilmesi ile ilgili düzenlemeler borçlu

için tanınmıĢtır. Söz konusu hükme göre, “alacaklı temerrüde düştükten sonra

437

Münchener Kommentar/ ERNST, 2003, § 286, N. 53; LARENZ, § 23 I a, s. 345; MOMMSEN, Motive, s. 59; STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 286, N. 56; PALANT/ HEINRICHS, § 286, N. 15.

438

Alacaklının kendisine düĢen hazırlık fiilleri bakımından borçluyla iĢbirliği yapmaktan kaçınması, kural olarak borca aykırılık teĢkil etmediği için tazminat borcu doğurmaz. Fakat boĢ yere yapılan masrafların ödenmesi, alacaklıdan talep edilebilir. Bkz. KOÇ, s. 125; PAECH, s. 182.

439 BAG. U. v. 30.05.1975, 3 AZR. 280/74, BB. 1975, 1578.

440 BAG. (ĠĢ mahkemesi) bu görüĢüne dayanak olarak BGB. 299‟u değil, BGB. 242‟yi yani, dürüstlük

kurallarını iĢaret etmektedir.

441 HUBER, Leistungsstörungen I, § 20, s. 481. 442 STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 293, N. 25.

443 BGB. § 300 Wirkungen des Gläubigerverzugs: (1) Der Schuldner hat während des Verzugs des

borçlunun sorumluluğu sadece kasıt ve ağır ihmal hallerinde söz konusu olur”. Dolayısıyla borçlu hafif ihmalinden sorumlu tutulamaz444.

Hâkim görüĢün aksine, sözlü bir teklifin yapılmıĢ olmasının temerrüdü sona erdirmek için her zaman yeterli olamadığı sonucuna varılabilir. Alacaklının iĢtirakini tam zamanında yerine getirmesi engellenir veya BGB.‟ nin 299. paragrafına göre, tam zamanında iĢtiraki gerçekleĢtirmesi konusunda sadece geçici olarak engellenmesi söz konusu olursa, bu durumda alacaklıya geciken ifanın zararlarını yüklemek doğru değildir. Bundan dolayı, davranıĢa iliĢkin yaklaĢım yanlıĢ sonuçlara götürür. Bu sebeple, her halükârda alacaklı temerrüdü gerçekleĢmeden önce, temerrüdün sona ermesi söz konusu olamaz. Bu sonuç, hâkim görüĢün bazı temsilcileri tarafından da kabul edilmektedir445.

BGB‟ nin 295. paragrafına göre, ifanın gerçekleĢmesi için alacaklının iĢtirakinin Ģart kılındığı hallerde, temerrüdün sona ermesi için sözlü bir teklifin yeterli görülmesi, hâkim görüĢün ortaya koyduğu temel düĢünceyle çok zor bağdaĢtırılır. Zira hâkim görüĢ, “edim fiilinin” temerrüdü sona erdireceği görüĢünden yola çıkmaktadır. Edim fiilinin zamanında yapılması yoluyla temerrüt engellenebilir. Yani, hâkim görüĢ, temerrüdün sona ermesi için, borçlunun borçlandığı edimi yerine getireceğine iliĢkin sözlü bir teklifinin yeterli olduğunu ve bu teklifin sunulmasıyla birlikte, borçlunun temerrüdünün ortadan kalkacağını ifade etmektedir. Ancak sözlü bir teklif temerrüdün engellenmesi için her durumda gerekli veya yeterli olmayabilir. Daha önce de izah edildiği gibi eğer, alacaklı ifa zamanında iĢtirak fiilini yerine getirirse veya ihtar süresi içerisinde ihtar çekerse, aranılacak borçlarda borçlunun bulunduğu yerde bulunursa, borçluyu temerrüde düĢürebilir446

. O bunu yapmazsa, borçlunun yapacağı bir sözlü teklif temerrütten kaçınmak için yeterli değildir. Buna karĢılık, alacaklı borçlunun yanında bulunursa, yani onun ayağına giderse, borçlu tarafından yapılacak bir sözlü teklif, temerrütten kurtulmak için yeterli değildir. Bunun için, borçlunun teklifi gerçekten ciddî olmalıdır. Hâkim görüĢün kabul ettiği gibi, temerrüde iliĢkin esaslar açık bir Ģekilde

444

STAUDINGER/ LÖWISCH, 2004, § 293, N. 25.

445 ERMAN/ HAGER, § 286, N. 73; DIEDERISCHEN, s. 825, 835; LARENZ, § 23 I d, s. 352;

Münchener Kommentar/ ERNST, 2003, § 286, N. 95. Bu yazarlar da temerrüdün sona ermesi için alacaklının temerrüdünün gerçekleĢmesini Ģart koĢmaktadırlar.

446

belirlenirse, sözlü bir teklifin temerrüdün sona ermesi için neden yeterli olmadığı, açıkça görülebilir447.