• Sonuç bulunamadı

Yukarıda sayılan özelliklerin genel özellikler olduğu, ülkeden ülkeye ve kalkınma aĢamalarına göre az çok farklılıklar göstereceği gözden uzak

tutulmamalıdır.

1.3.1.3. Demografik Özellikler

Doğum, ölüm oranları ve özellikle bebek ölümleri yüksektir.

119

Ha-Joon Chang ve Ali Cheema, ―Political and Institutional Aspects of Technology Policy Design

Implementation in Developing Countries‖, UNU/ INTECH International Eorkshop the Political economy of Technology in Developing Countries, 8-9 October 1999, s. 3.

61

Tarım ülkesi olmalarına rağmen pek çok ülkede yetersiz beslenme yaygındır. Sağlık ve koruma önlemleri geliĢmemiĢtir.

Kırsal nüfus aĢırı kalabalıktır. Genç nüfus oranı yüksektir. Toplam nüfuz içinde aktif nüfuz oranı, aktif nüfus içinde kalifiye insan gücü seviyesi düĢüktür.

1.3.1.4. Kültürel ve Siyasal Özellikler

Eğitim seviyesi düĢüktür, okuma yazma bilmeyenler nüfus içinde önemli bir yer tutmaktadır.

Çocuk yaĢta iĢçi çalıĢtırma yaygındır. Sosyal güvenlik sistemleri iĢçi sağlığı ve örgütlenme bilinci geliĢmemiĢtir.

Orta sınıf yok denecek kadar azdır. Kadınlar toplumda ve aktif nüfus içinde ikinci planda kalmaktadır.

Toplum davranıĢlarında gelenekler hakim olmaktadır.

1.3.2. GeliĢmekte Olan Ülkelerin Vergi Yapısı

Toplumsal yapı, dinamik bir özellik gösterir, dünyadaki tüm toplumlar bir değiĢim süreci içinde olagelmiĢlerdir. Bu değiĢim, toplumu oluĢturan bütün kurumların zaman içinde değiĢmesini ve geliĢmesini anlatır. Dolaysıyla toplumların ekonomik, sosyal ve politik yapılarındaki değiĢikliklere bağlı olarak vergi yapısı da zaman içinde değiĢime uğrar. Böyle bir sistem gelecekte de yaklaĢık olarak ve çok yavaĢ bir mükemmelliğe eriĢebilecektir.

Her ülkenin kendi sosyal, ekonomik ve siyasal yapısının özelliklerini ve düzeyini yansıtan kendine özgü bir vergi sistemi oluĢturulmuĢtur. Tercih hakkı söz konusu olmaksızın uluslararası hukuktan kaynaklanan bazı usullerin sistem içerisine dahil edilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle taĢıdıkları bazı ulusal özelliklere rağmen, çeĢitli ülkelerin vergi sistemleri arasında önemli benzerlikler ve ortak noktalar bulunmaktadır. Bunun nedeni de uluslararası ekonomik ve siyasal entegrasyonların giderek artmasıdır.

Vergi yapısı kavramı ile literatürde vergilerin dolaylı ve dolaysız olma kriterleri anlatılmak istenir. Dolaylı vergiler, yansıtılması kolay, yükümlüsü belli olmayan ne zaman ve ne kadar tahsilinin olacağı kestirilemeyen vergilerdir. Mesela KDV, ÖTV, Gümrük Vergileri, BSMV gibi vergileri örnek verebiliriz. Dolaysız vergiler

62

ise, yansıtılması kolay olmayan, mükellefi ve tahsil zamanı belli, vergi kaçırma olasılığı mümkün olan vergilerdir. Bu vergiler içinde gelir ve kurumlar vergileri, emlak vergileri, motorlu taĢıtlar vergisi yer almaktadır120.

Vergilendirmenin pozitif teorisine göre, geliĢmekte olan ülkelerin sahip olduğu bazı özellikler farklı analiz araçları ve modellemeleri gerekmektedir. Vergi analizlerinde dikkate alınması gereken bazı özellikleri Newbery tarafından Ģöyle sıralanmaktadır121;

Dualism (Ekonomik ve Sosyal açıdan ikili yapı), Birincil sektörün önemi,

ĠĢgücü piyasasında katmanlaĢma, Gelir dağılımı eĢitsizliği,

Firmaların dağılım hacmi, Eksik rekabet, Döviz kıtlığı,

Planlama, Genel sermaye birikimi (TeĢekkülü), Nüfus ArtıĢı, Demografik Yapı ve Eğitim Düzeyleri.

KüreselleĢme sürecinde geliĢmekte olan ülkelerde uygulanan kamu harcamaları ve kamu gelirleri politikasını ve yapısını etkileyen baĢka yapısal özellikler de bulunmaktadır. En temel özelliklerinden birisi olan yurtiçi tasarruf yetersizliği dıĢ kaynaklara olan ihtiyacı arttırmaktadır. Bir taraftan yetersiz yatırım ve tasarruf düzeyi yabancı sermaye ihtiyacını arttırırken, diğer taraftan bütçe açıkları ve borçlanma vergi gelirlerinin zaman içerisinde arttırılmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu ikilem geliĢmekte olan ülkelerin uluslararası ekonomik geliĢmeler karĢısındaki kırılganlıklarını arttırırken, iktisat politikaları küresel ekonomideki geliĢmelerin baskısı altında kalmaktadır. Dolaysıyla kamu harcamaların ve gelirlerine iliĢkin düzenlemeler geliĢmiĢ ülkelere göre KüreselleĢemeden daha büyük oranda etkilenmekte bağımsız politikalar uygulama imkanları sınırlı kalmaktadır. KüreselleĢmenin geliĢmekte olan ülkeler ekonomilerinde yarattığı genel eğilim kamu kesimi faaliyetlerinin sınırlandırılması yönünde olmakla birlikte, bazı ülke örneklerinde görüldüğü gibi, özellikle ihracat sektörlerini teĢvik etmek üzere kamusal mal ve hizmet üretimi ve vergi teĢvikleri kaçınılmaz olmaktadır. Harcamalar yatırım

120 Hakkı M. Ay ve Esra TalaĢlı, ―Ülkelerin Ekonomik GeliĢmiĢlik Seviyeleri ve Vergi Yapıları Arasındaki

ĠliĢki‖, T. C. Maliye Bakanlığı, Maliye Dergisi, Sayı:154, Ocak-Haziran, 2008, s.137.

121 David Newbery ve Nicholas Stern, ―The Theory of Taxation for Developing Countries‖, Ġçinde,

63

ortamının iyileĢtirilmesini sağlayacak altyapı ve iĢgücünün niteliğini arttırıcı harcamalara yönelmekte, sosyal refah harcamaları ise sınırlı kalmaktadır.

Diğer bir yapısal özellik, uluslararası rekabet koĢulları içinde doğrudan yabancı sermaye açısından bir avantaj sağladığı kabul edilen düĢük ücret politikasıdır. Bu genel eğilimlere rağmen geliĢmekte olan ülkelerde küreselleĢme ve refah politikaları arasındaki iliĢkiler ve politika tasarımları farklılık göstermektedir. Bunun temel nedeni ülkelerin siyasal ve kurumsal yapılarının farklılığıdır. Sendikal örgütlenme düzeyi ve siyasal süreçte sol partilerin etkisi gibi unsurlar ücret düzeyinin katılaĢmasına neden olmaktadır. ġili ve Meksika gibi geliĢmekte olan Latin Amerika Ülkelerindeki deneyimler buna örnek olarak verilebilir. Uluslararası sermayedeki hareketlilik geliĢmekte olan ülkelerde sermaye üzerindeki vergi yükünün düĢürülmesi yönünde baskı yaratırken, uygulanan istikrar programları ücretler üzerindeki vergi yükünün arttırılması yönünde baskı oluĢturur. Ancak sendikal örgütlenme ve sol partilerin baĢa gelmesi vergi politikaları üzerinde baskı yaratmaktadır. Özetle geliĢmekte olan ülkelerin küresel ekonomik sistemle eklemlenme sürecinde ulusal politikalarında özerk davranma koĢulları sınırlanmakta, ancak bu sınırlılık düzeyi ülkenin özgün koĢullarına göre farklılaĢmaktadır. Ancak geliĢmiĢ ülkeler ile karĢılaĢtırıldığında geliĢmekte olan ülkelerin politikalarındaki benzerlik daha fazladır. Uluslararası rekabet ve uluslararası kredibilite kaygısı uygulanan sıkı maliye ve para politikaları benzer Ģekilde uygulanmaktadır. Uluslararası vergi rekabetinin düĢük düzeylerde bir yakınsamaya gideceği tezi geliĢmekte olan ülkelerde bir ölçüde doğrulanmaktadır.

GeliĢmekte olan ülkelerde kayıt dıĢı ekonomik faaliyetlerin büyüklüğü ve ağırlıklı olarak tarıma dayalı üretim yapısı vergi tabanını sınırlandırmaktadır. Kayıtlı sektörlerin ağır vergilerle karĢı karĢıya kalması ise ekonomik faaliyetlerin kayıt dıĢına çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca vergi yönetiminden kaynaklanan sorunlar vergilemede etkinsizlik meydana getirmektedir. KüreselleĢme sürecinin etkileriyle, vergi tabanlarındaki ve vergi yapılarındaki olumsuzluklar birlikte ele alındığında bu süreçte geliĢmekte olan ülkelerin vergi gelirlerinde bir azalma ortaya çıkmaktadır. KüreselleĢme geliĢmekte olan ülkelerin vergi yapılarında vergi bileĢimlerini

64

değiĢtirerek vergi yükü kaymalarına yol açmakta, vergilemeye iliĢkin yapısal sorunlar vergi gelirleri miktarında azalmaya yol açmaktadır122.

GeliĢmekte olan ülkelerin vergi yapılarına bakıldığında, ağırlıklı olarak vergi gelirlerinin dolaylı vergilerden oluĢtuğu görülmektedir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı geliĢmekte olan ülkelerde yaklaĢık % 40 düzeyindedir. Vergi gelirlerinin % 25‘i (KiĢisel ve kurumsal) gelir vergilerinden oluĢmaktadır. DıĢ ticaret vergilerin oranı % 20 düzeyindedir ve toplam vergi gelirlerinin yaklaĢık olarak altıda biri sosyal güvenlik primleri ve ücret vergilerinden oluĢmaktadır. Toplamda bakıldığında dolaylı vergilerin payı 1990‘ların baĢında %30 iken dönem sonunda % 70‘lere ulaĢmıĢtır. Ancak bazı Afrika (sub -saharan) ülkeleri bu geliĢmenin dıĢında kalmaktadır.

GeliĢmekte olan ülkeler arasında yapılan karĢılaĢtırmalarda Latin Amerika ülkelerinin Doğu Asya ülkelerine göre daha hızlı bir dıĢa açılma süreci yaĢadıkları görülmektedir. Latin Amerika ülkelerinde dolaylı vergilerin GSYĠH‘ya oranı ġili ve Meksika haricindeki diğer ülkelerde yükselmiĢtir. GeliĢmekte olan ülkelerdeki genel eğilim sermaye gelirleri üzerindeki vergi yükünün düĢürülmesi yönündedir. Latin Amerika için kurumlar vergisi oranları, ortalama olarak 1986 yılında % 43 düzeyinde iken 2000 yılında % 25-27 düzeyine kadar gerilemiĢtir. Latin Amerika örneğinde kurumlar vergisi oranlarının düĢmesi yönünde bir yakınsama eğiliminde olduğu söylenebilir. Uluslararası sermaye hareketlerinin gelir vergisi üzerindeki etkisine bakıldığında, Latin Amerika ülkelerinde kiĢisel gelir vergilerindeki ortalama oranlar 1986 yılında % 49.6 iken, 2000‘li yıllarda % 27.8 düzeyine düĢmüĢtür123.

Latin Amerika‘da arz yanlı yaklaĢımın etkisiyle vergi oranları düĢürülerek öncelikli olarak etkinlik dikkate alınmaktadır. Aslında uluslararası sermaye akıĢkanlığına bağlı olarak geliĢmekte olan ülkelerin çoğunda vergi politikaları konusunda benzer eğilimlerin yaĢandığı söylenebilir. Sonuç olarak küreselleĢmenin etkinlik hipotezine dayalı varsayımların genel olarak geliĢmekte olan ülkelerdeki vergi politikalarını etkilemektedir.

122 Abuzer Pınar ve Yasemin Özuğurlu, ―KüreselleĢme Sürecinde Vergi Yapılarındaki DönüĢüm:

Türkiye Küresel Yapının Neresinde?‖, içinde ―23. Türkiye Maliye Sempozyumu: Türk Vergi Sisteminin Küresel Bağlamda Değerlendirilmesi‖, 7-11 Mayıs, Hacettepe Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, 2008, s. 56.

65