• Sonuç bulunamadı

34 birlikte küresel kriz karşısındaki tavrından dehşete düştüm Küresel iktisadi kriz,

1.3. GELĠġMEKTE OLAN ÜLKELERĠN GENEL VE VERGĠSEL ÖZELLĠKLERĠ

1.3.1. GeliĢmekte Olan Ülkelerin Genel Özellikler

1.3.1.1. Ekonomik Özellikler

Küresel ekonomik yapıya, geliĢmekte olan ve az geliĢmiĢ ülkelerin uymalarının oldukça zor olacağı tartıĢılmaktadır. Çünkü bu ülkelerde piyasa mekanizmasının çalıĢması, eğitim imkanları ve niteliği yetersizdir. Bu ülkeler doğrudan yabancı yatırımları çekmek için yeterli bilgiyi ortaya koymakta ve karmaĢık teknolojileri öğrenip uygulamakta yetersiz kalabileceklerdir. Dolaysıyla yabancı sermaye bu ülkelerde artı katkı değil, bazen eksi etki bırakabilir. Diğer yandan, bu ülkeler ekonomilerini küresel piyasalara hazırlamada geç kalırlarsa, sanayileĢen ülkelerle aralarındaki fark da giderek artabilecektir. Teknoloji ve bilgiyi hızla kavrayıp uyarlayan ülkeler, diğer ülkelere nazaran hızlı bir geliĢme sağlayacaklardır. Bunların ötesinde, bir ülkenin küresel piyasaya olumlu yaklaĢımı için; iç piyasanın ne kadar derinliğe sahip olduğu, teknik geliĢmenin ağırlığı, Pazar yapısı, ekonominin bulunduğu böyle kaynak imkanları, iĢgücünün eğitim gibi üstünlüklere sahip olması ve bu üstünlüklere dikkat çekebilmesi gerekmektedir. Ücretli mühendisler Güney Kore‘de teknoloji aktarımının önemli aracı olmuĢlardır. Bu ülkede önemli sayıdaki iyi yetiĢmiĢ mühendis arasındaki rekabet ve geniĢ eğitimli iĢgücü arzının verimli kullanılması, doğru teknoloji ithalini hızlandırmıĢtır.

GeliĢmekte olan ülkelerin genel özelliklerini dile getirecek olursak Ģöyledir; Fert baĢına milli gelir seviyesi düĢüktür, kiĢisel harcamaların büyük bir bölümü yiyecek gibi temel tüketim mallarına ayrılmaktadır.

51

Para ve sermaye piyasaları geliĢmemiĢtir. Kredi ve pazarlama sistemleri yetersizdir.

Tarımda kullanılan sermaye sınırlıdır. Tarımda faaliyet gösteren iĢletmeler oldukça küçük ve kaynakların kötü kullanımına yol açacak büyüklüktedir.

Nüfusun %70-90 oranlarında değiĢen büyük bir bölümü tarım sektöründe çalıĢmaktadır. Ülke genelinde ve sektörde nüfusun artıĢ hızı yüksektir. Tarım sektöründe iĢgücü yığılmaktadır. Tarım dıĢı faaliyetler yeterince geliĢmediğinden tarım kesiminden diğer sektörlere olabilecek iĢgücü akımı, sınırlı kalmaktadır. Tarım, ormancılık ve madencilik gibi geleneksel faaliyet kollarında çalıĢanların baĢka sektörlerde iĢ bulma imkanları kısıtlıdır.

Fert baĢına düĢen kapital ve fert baĢına milli gelir ve ticaret oranları düĢüktür. Nüfusun önemli bir kısmı en az geçim seviyesinde bulunmaktadır. Gelir dağılımında, sektörler ve gelir gurupları arasında dengesizlikler bulunmaktadır.

Halkın büyük bir kısmı tasarrufta bulunmamakta, yapılan tasarruflar ise üretimde verimliliği artıracak olanlar dıĢında yapılmaktadır. Tasarruf gücü büyük toprak sahipleri gibi çok az sayıda bir grubun elinde bulunmaktadır.

Tarımsal üretimin büyük bölümü hububattan, temel gıda maddelerinden oluĢmaktadır. Sanayi‘ye dönük tarımsal ürün üretimi sınırlıdır. Ġhracatın büyük bir bölümü yiyecek malları ve hammaddelerden meydana gelmektedir.

Toprakta verimliliği artıracak önlemler ve üretim teknikleri bilinmemekte, tarımsal üretim mevsim koĢullarından çok sık etkilenmektedir. Bu nedenle tarımsal ürün miktarında dalgalanmalar ile çok sık karĢılaĢılmaktadır.

GeliĢmekte olan ülkelerde, genelde temelinde Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) düĢüklüğünden kaynaklanan bir ekonomik kısır döngü yaĢanmaktadır.

ġekil 1‘de görüldüğü gibi:

 GSMH düĢüklüğü nedeniyle ―kiĢi baĢına düĢen ulusal gelir‖ de az olmaktadır.

52

 GSMH düĢük olduğu gibi çeĢitli toplum katmanları arasında ulusal gelir dağılımı da bozuk ve adaletsiz bulunmaktadır.

 KiĢi baĢına düĢen gelirin düĢüklüğü ve gelir dağılımının bozukluğu, yüksek vergi oranlarına rağmen ―kamu gelirlerinin düĢüklüğü ile tasarruflar ve sermaye birikiminin yetersizliği‖ sonuçlarını yaratmaktadır.  Kamu gelirlerinin ve tasarrufların düĢüklüğü nedeniyle, kamu yatırımları

ve özel giriĢimcilik yetersiz kalmaktadır.

 Kamu gelirlerinin ve yatırımların azlığı nedeniyle ücretler genel düzeyi de düĢük kalmakta, iĢsizlik artmaktadır.

 Ücretlerin geçinme sınırlarının altında kalması ve iĢsizliğin artması kamu kesiminde ve özel sektörde rüĢvetin yaygınlaĢması, kayıt dıĢı ekonominin geliĢmesine yol açmaktadır.

 Tüm bunların bir sonucu olarak da mal ve hizmet üretimi ile istihdam artırılmamakta ya da sınırlı olarak artırılabilmekte; bu da tekrar ulusal gelirin yeterince artırılmamasına neden olmaktadır.

ġekil 1: GeliĢmekte Olan Ülkelerde Ekonomik Kısır Döngüsü

Kaynak: Kenan Özden, ―GeliĢmekte Olan Ülkelerde Ġkili Muhasebe Olgusu: Nedenleri, Sakıncaları ve AĢılması Ġçin Öneriler‖, Review of Social Ekonomic & Business Studies, Vol: 9/10, 2007, ss. 355-388.

KiĢi BaĢına DüĢen Ulusal Gelirin Azlığı

Mal ve Hizmet Üretiminin, Ġstihdamın Artırılmaması

Gelir Dağılımı Bozukluğu

RüĢvetlerin Toplumsal YozlaĢmanın Artması, Kayıt DıĢı Ekonominin GeliĢmesi Tasarrufların ve Sermaye Birikiminin Yetersizliği

Kamu Yatırımları ve Özel GiriĢimciliğinin Yetersizliği

Kamu Gelirlerinin DüĢüklüğü

Ücretlerin DüĢüklüğü, ĠĢsizliğin Artması

53

Yoksulluk kısır döngüsü adını verebileceğimiz yukarıda sayılan etkenler, her ne kadar neden-sonuç iliĢkisi içinde verilmiĢ olsa da, bu etkenlerin birbiri üzerinde karĢılıklı etkisinin olduğu açıktır. GeliĢmekte olan ülkelerin sorunları ve bu kısır döngü içerisinde kayıt dıĢı ekonominin diğerlerine kıyasla ayrı bir yeri ve önemi vardır. Kayıt dıĢı ekonominin nedenlerine ve sonuçlarına bakıldığında, diğer ekonomik sorunlardan etkilenen ve bu sorunları etkileyen bazen bağımlı ve bazen de bağımsız değiĢken durumunda son derece karmaĢık yapılı bir konu oluĢturduğu görülür. Daha da önemlisi kayıt dıĢılık, yapısında ekonomik etkenler dıĢında toplumsal, psikolojik, politik ve etik boyutların da bulunduğu, kurumsal olarak birçok çözüm önerilerinin sıralandığı; ancak bir türlü ortadan kaldırılamayan bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır111.

Kamu finansmanında vergilerin ağırlıklı paya sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Ayrıca vergi gelirlerinin toplam kamu gelirleri içerisindeki payının büyük olması da ülkeler arasında geliĢmiĢlik göstergesidir. GeliĢmiĢ ülkelerde bu oran % 90‘ların üzerindeyken, geliĢmekte olan ülkelerde bu oranın % 70‘lerin altında olduğunu görmekteyiz. GeliĢmekte olan ülkelerdeki bu durum kayıt dıĢılığın açık bir göstergesidir. Vergi gelirlerindeki yetersizlikler kamu harcamalarının finansmanında borçlanma ve para yollarına gitmeyi zorlamakta bu da enflasyonist açığı sürekli geniĢletmektedir. Özellikle borçlanma yoluyla özel sektörün üretken yatırımlarına gidebilecek fonlarını kamu kesimine aktarmak ve bunları özel sektörden daha verimsiz kullanmak, büyüme hızlarını sürekli düĢürmekte ve ekonomik istikrarsızlıklara yol açmaktadır112.

Dünyada üretim faaliyetleri artık yüksek teknoloji ve beceri isteyen ürünlere yönelmektedir. Dolaysıyla kalkınmakta olan ülkelerin tabii kaynaklara ve ucuz iĢ gücü dayalı üretim kapasitelerinin göreli önemi giderek azalmaktadır. Ġleri sanayi ülkelerinde üretim faaliyetleri, sanayi ile bağlantılı hizmetler ve iletiĢim sektörlerine kaymaktadır. Bu nedenle imalat sanayinin GSYĠH içindeki payı da bu ülkelerde giderek azalmaktadır. Ayrıca, bazı geliĢmiĢ sanayi ülkeleri üretim faaliyetlerinin bir kısmını diğer ülkelere doğrudan yatırımlarla taĢımaktadırlar.

111 Kenan Özden, ―GeliĢmekte Olan Ülkelerde Ġkili Muhasebe Olgusu: Nedenleri, Sakıncaları ve

AĢılması Ġçin Öneriler‖, Review of Social Ekonomic & Business Studies, Vol: 9/10, ss.355-388.

112 Yusuf KıldiĢ, ―Kayıt DıĢı Ekonominin Ulusal-Uluslararası Boyut ve Çözüm Önerileri‖, Dokuz Eylül

54

Bazı sanayileĢmiĢ ülkeler hizmetler sektöründe yoğunlaĢırken genellikle pek yakındaki bir imalat sanayi potansiyelini kullanmayı da dikkate almaktadır. Örneğin, Hongkong hizmetler sektörüne yönelirken, Çin‘deki önemli sanayi alanlarını dikkate almaktadır. Finlandiya bilgi ve iletiĢim hizmetlerinde yoğunlaĢırken etrafındaki Baltık ülkelerinin sanayi alanını hedeflemektedir113.

Tablo 3: Dünya Ġmalat Sanayi katma Değerinde Bölgeler Ġtibariyle FarklılaĢmalar

Bölgeler Ġmalat Sanayisinin GSYĠH Ġçindeki Payları (%) Yıllık Ort. Yüzde ArtıĢ (1990 Dolar Fiyatları) 1960 1970 1980 1990 1970 - 80 1980 - 90 1990 - 95 Dünya Toplamı 29.0 28.3 25.8 23.0 3.6 2.9 1.9 GeliĢmiĢ Ülkeler 28.7 27.9 25.1 22.7 - - - GeliĢmekte olan ülkeler 20.3 20.2 20.9 21.9 6.9 4.7 6.5 Kuzey Amerika 27.9 24.8 21.5 18.5 2.3 2.5 3.1 Batı Avrupa 29.8 30.5 27.1 23.9 2.6 1.6 0.5 G. E. Ve Rusya 42.3 41.3 43.9 36.6 7.1 1.6 -9.6 Latin Amerika ve Karayipler 20.9 23.7 24.6 23.1 5.5 0.4 2.0 Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri 10.1 12.5 8.2 13.1 7.7 5.5 3.2 Güney Asya 12.0 12.7 14.8 15.4 4.2 6.8 4.5 Doğu ve Güney

Doğu Asya ülke. 14.4 19.1 22.9 26.6 11.5 8.5 7.4 Japonya 34.6 36.0 29.2 29.1 5.2 5.8 1.2 Çin - - 38.4 31.5 9.4 9.5 15.4 Kaynak: UNIDO, The Globalization of Industry, 1996.

GeliĢmiĢ ülkelerdeki azalmaya paralel olarak uluslararası toplum imalat sanayi katma değer artıĢı hızı yıllar itibariyle giderek yavaĢlamaktadır. Toplam imalat sanayi katma değeri 1970 - 1980 döneminde yıllık ortalama %3.6 oranında

artarken, 1990 – 1995 döneminde bu oran %1.99‘e düĢmüĢtür. Bu geliĢme kısmen

geliĢmekte olan ülkelerde esasen ileri Batı Avrupa ülkeleri ile Japonya ve geliĢmiĢ Asya ülkelerinde izlenmektedir.

Ġmalat sanayisindeki katma değer artıĢı yüksek büyüme oranını da beraberinde getirmektedir. Yabancı sermaye imkanlarından daha çok yararlanan Asya ülkeleri ile ihracat destekli sanayi politikaları izleyen geliĢmekte olan ülkelerin son 20 yılda imalat sanayi katma değerleri nispeten yüksek oranda artmıĢ ve ekonomileri yüksek oranda büyümüĢtür.

113

55

Bölgeler itibariyla GSYĠH‘yı oluĢturan tarım, sanayi ve hizmet sektörleri 2009 yılı için tablo 4‘te gösterilmiĢtir.

Tablo 4: Bölgeler Ġtibariyle GSYĠH‘nın Ortalam Yıllık Büyümesi ve Sektörlerin Katma

Değerleri

Bölgeler

GSYĠH Ortalama Yıllık Büyüme (%)

2000- 2010

GSYĠH’nın % si Olarak Katma Değer 2009

Tarım Sanayi Hizmetler

Dünya 2.8 3 27 70

DüĢük Gelirli Ülkeler 5.5 26 24 50

Orta Gelirli Ülkeler 6.4 10 35 55

Alt Orta Gelirli Ülkeler 6.3 17 31 51

Üst Orta Gelirli Ülkeler 6.5 7 36 57

DüĢük ve Orta Gelirli Ülkeler 6.4 10 35 55

Avrupa ve Orta Asia 5.4 7 30 62

Orta Doğu ve Güney Afrika 4.7 11 43 46

Latin Amerika ve Karayipler 3.8 6 31 63

Yüksek Gelirli Ülkeler 1.8 1 25 73

Kuzey Asia 7.4 18 27 55

Sub-Saharan Africa 5 13 30 57

Kuzey Afrika 4.7 11 43 46

Dogu Asia ve Pasifik 9.4 11 45 43

Kaynak: The World Bank, World Development Report 2012, Gender Equality and Development, s.399.

Tablo 4‘ten anlaĢıdığı gibi hizmet setktörü GSYĠH‘da en büyük paya sahiptir. Yüksek gelirli ülkelerde GSYĠH‘nın % 70‘i özellikle Avrupa ve Doğu Asia bölgelerinde % 62‘si hizmet sektöründen oluĢmaktadır. Sanayi sektörünün daha yoğun olduğu özellikle Doğu Asia, Orta Doğu ve Güney Afrika bölgelerinde GSYĠH‘nın % 45 ve % 43‘nu sırasıyla oluĢmaktadır. Buna ek olarak GSYĠH‘nın yıllık büyüme oranı açısından, orta gelirli ülkelerde % 6.4 oranıyla en yüksek büyüme görülmüĢtür. Özellikle Doğu Asia bölgesinde % 9.4 oranında büyüme kaydetmiĢtir.

1980-1998 döneminde en yüksek büyüme oranı kaydeden ülkeler arasında ihracata dönük sanayileĢme politikalarına 1960‘ların sonlarında geçen Asya ülkeleri çoğunluktadır.

56

Tablo 5: 1980-1998 Döneminde GeliĢmekte Olan Ülkelerde (Ġlk 10) Ġmalat Sanayisi Katma

Değer ArtıĢları (Yıllık Ortalama Yüzde ArtıĢ)

Ülkeler Ġmalat sanayi Katma Değeri Ġġ/GSYĠH

1980 - 1990 1990 - 1998 1980 - 1990 1990 - 1998 Çin 10.4 14.7 10.1 11.2 Güney Kore 13.0 6.9 9.4 6.1 Malezya 8.9 10.8 5.3 7.4 Endenozya 12.6 8.8 6.1 5.8 Tayland 9.5 7.7 7.6 5.7 Singapur 6.6 6.7 6.7 8.5 Hindistan 7.4 8.0 5.8 6.1 Hongkong - - 6.9 4.4 Türkiye 7.9 5.9 5.4 4.7 ġili 3.4 5.7 4.2 7.9

Kaynak: IBRD, World Development Indicators, 2000.

Dünya imalat sanayisinin üretim yapısındaki geliĢmeye bakıldığında, geliĢmekte olan ülkelerin dünya imalat sanayi üretimi içindeki payının, özellikle Uzakdoğu Asya ülkelerindeki sağlanan yüksek büyüme sayesinde arttığı görülmektedir. Ayrıca Ortadoğu ve kuzey Afrika‘da da 1980 yılından üretimine katkısı artmıĢtır. Eski Doğu Bloku ülkelerinin serbest piyasaya geçiĢ döneminde üretimlerinde keskin bir düĢüĢ yaĢanmıĢtır. Petrol fiyatlarındaki değiĢmeler, uluslararası iletiĢim, ulaĢım ile iĢlem maliyetlerindeki azalmalar sonucu, bazı sanayiler hammadde kaynağına ya da tüketici potansiyelinin bulunduğu bölgelere yönelmiĢtir. Ortadoğu ülkelerinde petrol ürünleri sektöründe yeni tesisler kurulmuĢtur.

GeliĢmekte olan ülkelerin dünya ticaretindeki payı da küresel geliĢmelerle birlikte artmaktadır. 1970‘li yıllarda dünya imalat sanayi ihracatında geliĢmekte olan ülkelerin % 5 olan payı, 1997 yılında % 26‘ya yükselmiĢtir. SanayileĢmiĢ ülkelerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı ise 1980 yılında %82‘den 1997 yılında % 71‘e düĢmüĢtür114

.

114

57

Tablo 6: Bazı GeliĢmekte Olan Ülkelerde GSYĠH‘nın Ortalam Yıllık Büyüme Oranı ve 2009

yılı için Sanayi Sektörünün GSYĠH‘daki Payı

Ülkeler GSYĠH Ortalama Yıllık Büyüme

(%) 2000- 2010

GSYĠH’nın Yüzdesi Olarak Sanayi Sektörü 2009 Çin 10.8 46 Kora Cum 4.1 36 Malezya 5 44 Endenozya 5.3 48 Tayland 4.5 43 Singapur 6.6 26 Hindistan 8 27 Hongkong 4.6 7 Türkiye 4.7 26 ġili 4 43

Kaynak: The World Bank, World Development Report 2012, Gender Equality and Development, s.398.

Tablo 6‘da seçmiĢ olduğumuz geliĢmekte olan ülkelerde sanayi sektörünün GSYĠH‘daki payı oldukça artmıĢtır. Bu ülkeler içinde Endenozya % 48 oranında zirve yapmıĢtır. Ġkinci mertebede % 46 oranıyla Çin gelmektedir. Sanayi payının en düĢük olduğu ülke ise Hongkong‘dır. Bunun nedeni ise, Hongkong özellikle hizmet sektörüne (hizmet sektörü GSYĠH‘nın % 93‘nü oluĢmaktadır) yoğunlaĢmasıdır.

GeliĢmekte olan ülkeler ekonomik yapı içinde iĢadamlarının yatırım ve üretim yapabilmeleri için gerekli taleplerini karĢılayacak özelliklere sahip bir piyasa ortamını oluĢturabilme yolunda, geliĢmiĢ ülkelere göre daha zor engellerle karĢı karĢıyadırlar. Bu engeller:

1. Yüksek enflasyonlu bir ekonomik ortam.

2. GeliĢmekte olan ülkelerin finansal piyasalarının yapısı, kurumsallaĢması

aĢamasında karĢılaĢılan sorunlar, bu piyasalarda yeniliklerin

getirilmesindeki güçlükler, vergilendirme sorunları vb.

3. Devletin etkin ve verimli iĢleyememesi, karar alma süreçlerindeki aksaklıklar, özelleĢtirmedeki gecikmeler vb. engeller olarak sayılabilir. Bu engeller aĢılmadığı takdirde geliĢmekte olan ülkelerin finansal piyasalarından beklentileri temel fonksiyonun, (fonlaĢtırma ve bunları yatırıma,

58

üretime yöneltme fonksiyonunun) uzun dönemli ifa edilmesi mümkün olmamaktadır. Uluslararası sermaye akımından beklenen yararlar gerçekleĢtirilmemektedir.

Yabancı sermaye açısından, geliĢmekte olan ülkeleri uygun görmediği ve kredi riski açısından yüksek bulduğu an, bu ülke sınırlarından uzaklaĢabilmektedir. GeliĢmekte olan ülkelerin finansal piyasalarını ülke ve kredi riski açısından değerlendiren çalıĢmalar genel olarak geliĢmekte olan ülkelerin finansal piyasalarının bu konuda yabancı sermayeye yeterince güven vermediği sonucuna ulaĢmıĢlardır115.

GeliĢmekte olan ülkelerde finans piyasalarının bugün için geliĢme dereceleri farklıdır. Ayrıca bu ülkelerdeki yabancı direkt yatırımların miktarları da farklılık gösterir. Ancak Malezya krizi, ve Asya krizi gibi olaylar geliĢmekte olan ülkelere, ekonomik kalkınma sadece yabancı sermayeye güvenmemek gerektiğini, finansal yapılarını sadece bu doğrultuda düzenlememelerini öğretmiĢtir116.

GeliĢmekte olan ülkeler ödemeler dengesi açısından ise, bu ülkeler ara mallarını yurt dıĢından karĢılamak, döviz yetersizliklerini giderebilmek ve benzeri amaçlarla, ithalatı özendirmek için düĢük döviz kuru ve reel faiz uygulamasına gitmektedirler. Yüksek reel faizler, sermaye giriĢlerini hızlandırmaktadır. Bir süre sonra ithalat, ihracatı aĢmakta, ödemeler dengesi içinde dıĢ ticaret dengesi giderek açık vermektedir.

Ülke, yeterli döviz rezervlerine sahipse ödemeler dengesi sorunları yaĢamamaktadır. Ancak böyle bir yapıda, döviz bir süre sonra, ihracat gelirleri ile değil, sermaye giriĢleri ile sağlanmaya baĢlanır. Sermaye giriĢleri, cari iĢlemler açığını kapatır, döviz rezervlerinde artıĢ da olabilir.

Faiz oranları açısından ise, uygulamada genel olarak geliĢmekte olan ülkelerde, sermaye akımının baĢladığı ilk zamanlarda faiz oranları yukarı hareket etmektedir. Ġleriki dönemlerde, artıĢ değiĢik ülkelerde değiĢik boyutlarda tersine dönebilmektedir ya da sabit kalabilmektedir. Faiz oranlarının önce düĢtüğü, sonra

115 Richard Cumberland, ―Latin Amerika‘dan Doğu Avrupa‘ya Ülke ve Kredi Riski Açısından GeliĢmekte

Olan Piyasalar‖, Finans Dünyası, Ocak 1998, s. 96.

116 Caner BAKIR, ―Güney Doğu Asya Krizinin DüĢündürdükleri, Dünyadaki Finansal liberalizasyon

Trendi Geri Mi Çeviriliyor?‖, Uzaman Gözüyle Bankacılık, Banka Uzmanlar Derneği Yayını, Yıl: 5, Sayı: 20, 1991, s. 6.

59

yükseldiği ülkeler de vardır. Kredi piyasasında fiyatlar sıkı olarak kontrol edebilen geliĢmekte olan ülkeler, faiz oranlarını sabit tutabilmiĢler117.

Enflasyon açısından ise, sermaye giriĢlerinin olduğu geliĢmekte olan ülkelerde, enflasyonun kontrol edilmesi iki yoldan mümkündür. Sermaye giriĢinin para arzındaki geniĢlemeye etkisinin sınırlandırılması ve sermaye giriĢinin döviz kurlarındaki etkisinin sınırlandırılması. Ġki yol, serbest döviz kurun uygulamasından sapılması veya ulusal paranın değeri ile ilgilidir.

Birçok geliĢmekte olan ülke, finansal piyasalarını değiĢtirebilmede bankalara muhtaç oldukları için veya uzun süre tahville borçlanmanın olumsuz etkileri güçlü olduğu için sterilizasyon politikalarını yumuĢatmak zorunda kalırlar. Aksi takdirde tahvil ihraçları, kamu kesimi iç borçlarını arttırır. Bu, faiz oranlarını yukarı çeker. Ġlave sermaye giriĢi olabilir. Ödemeler dengesi açıkları ve kamu kesimi açıkları büyür. Dengeleri korumak için, yurtdıĢı fonlara muhtaç hale gelinir. Yüksek faiz oranları, yartırımları ve büyüme hızını engeller.

GeliĢmekte olan ülkelerde sterilizasyon politikaları izlenmemesi ve sıkı para ve kredi politikasından uzaklaĢması durumunda ise, sermaye akımları parasal geniĢlemeye neden olur.

Parasal geniĢleme, bir taraftan doğrudan enflasyonist baskılara yol açar, diğer taraftan piyasadaki likidite, finansal aktiflere talebi arttırır. Hisse senedi fiyatlarının yükselmesine yol açılır. Kısa vadeli yabancı potföy yatırımları hızlanır. Hızlanan döviz giriĢi, kurlar üzerine baskı yapar. Ulusal para reel olarak değer kazanır, mali piyasalar bıçak sırtı dengesine gelir. Cari iĢlemler dengesi olumsuz etkilenir, ödemeler dengesi, kısa vadeli sermaye giriĢi ile finanse edilmeye baĢlanır. Böyle bir ortamda, finansal piyasalarda en ufak bir güven bunalımı, dengeleri alt üst edecek krizlere dönüĢebilir118.

1980 sonrasında, pek çok geliĢmekte olan ülke, enflasyonu kontrol altına almak, faiz oranlarını düĢürmek, tasarrufları özendirmek, mali sisteme yönelmesini sağlamak, tasarrufları yatırımlara kanalize etmek, böylece ülke içi üretimi ihracata yönelik olarak arttırmak için, mali sistemlerine çabasına girmiĢtir. Bu, uluslararası

117 Ekrem Keskin, ―Uluslararası Sermaye Hareketler, Nedenleri, Makroekonomik Etkileri ve Politikalar:

Asya Ülkeleri Deneyimi ve Türkiye‖, Bankacılar Dergisi, Sayı: 18, 1996, s.18.

60

sermayeyi çekerek yapılmaya çalıĢmıĢ, finansal piyasaların geliĢmesi için altyapılar oluĢturulmasına gayret edilmiĢtir.