• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. Propaganda ve Halkla Đlişkiler Desteği: Parti Gazeteleri

1.2.1. Hakem

1.2.1.3. Yayın Politikası

Gazetenin Đttihat ve Terakki’nin görüşünü temsil ettiği iddiası, içeriği dışında imtiyaz sahibi Mehmet Tevfik’in taşıdığı niteliklere dayanmaktadır. Gazeteyi çıkaran Mehmet Tevfik, Sanayi Mektebi’nin eski müdürlerindendir (Önder, 1952: 66). Gazetenin yayınından bir süre sonra şehirde açılan Đttihat ve Terakki Kulübünün başına getirilmesi (Meşrık-ı Đrfan, 23 Teşrin-i Sani 1325), Mehmet Tevfik’in yerel yapılanma sürecinde aktif bir rol oynadığını göstermektedir. Bu yükseliş memuriyet yaşamını da etkilemiştir. Sanayi Mektebi’nde müdürlük yaptığı dönem, mali açıdan kendi gazetesiyle Meşrık-ı Đrfan arasında kalem kavgalarına neden olsa da önce Maliye Sandık Eminliğine ardından Konya Maarif Müfettişliğine tayin edilir (Hakem, 24 Temmuz 1326).

Gazete, başlığın hemen altında kendini “ilmî, edebî, siyasî Osmanlı gazetesi” şeklinde tanımlamaktadır. “Osmanlıcılık” düşüncesine gönderme yapan bu tanım

35

Hüsnü Efendizade Kâzım, 1883’te Konya’da doğmuştur. Mehmet Hüsnü Efendi’nin oğludur. Đlk ve Orta öğreniminden sonra 1900’de Konya Đdadisi’nden mezun olur. 1901’de Sanayi Mektebi Türkçe öğretmenliğine atanmıştır. Konya gazetesi Başyazarlığı, Đl Basımevi Müdürlüğü görevlerinde bulunur. Đttihat ve Terakki Fırkası’ndan politikaya girerek Đl Genel Meclisi üyeliğine seçilir. Konya’daki Delibaş Olayı’nda suçlu görülmüş, Divan-ı Harp’in sürgün ve malların müsaderesi hakkında verdiği hüküm, 6 Aralık 1920’de geçersiz sayılmıştır (Çoker, 1995: 670–671). Delibaş Olayı’na karıştığı halde II. dönemde Refik Koraltan’la birlikte yeniden milletvekilliğine aday gösterilmesi, Halk Fırkası’nın yayın organı Halk’ın sahibi ve başyazarı Süreyya Sami Berkem’le parti yönetiminin arasını açmış, gazetenin kapanmasına neden olmuştur. Zira Berkem, Adana dönüşünde Mustafa Kemal’le görüşme esnasında bu şahıslar hakkındaki menfi görüşlerini açıklamış, Mustafa Kemal, bu görüşlerin isabetli olduğunu söyleyerek gazetenin bu prensipler dairesinde hareket etmesini istemiştir (Berkem, 1960: 152–172; Aydın, 2008: 58–71). Berkem’in çabaları sonuç vermez. Hüsnü Efendizade Kâzım, I, II, III. ve IV. dönemlerde Konya Milletvekili seçilmiş, 1934’te de Đstanbul’da yaşamını yitirmiştir (Çoker, 1995: 670–671).

tarihsel seyir içinde, Konya Osmanlı’da ortaya çıkan ve Türk Sözü’nde belirginleşen yeni önceliklerin işaretleyicisi olarak “Türk gazetesidir” şeklinde değiştirilecektir. Başlık klişesinde belirtilen diğer bir husus da yalnızca “vatan ve millete faydalı” diğer bir deyişle ulusal politikalarla ters düşmeyen yazıların yayınlanabileceğini ilkesidir. Đlk sayıda Ebu’l-Fahri Hüseyin Nazmi imzasını taşıyan başyazı ilk olarak, “Matbuat” ve “Đnkılâp” başlıklarıyla basının ve basının gelişme ortamını hazırlayan Meşrutiyetin önemine, Đttihat ve Terakki’nin, Meşrutiyetin ilânındaki rolüne değinir. Ardından gazeteye neden Hakem adı verildiğini ve temel yayın ilkelerinin ne olduğunu açıklar:

“Matbuatın maksad-ı ulviye ve vazife-i mukaddesesi hep efkâr-ı umumiyeye hizmet, yalnız tercüman-ı efkâr-ı umumiye-i millet olmaktır. Đşte bunun içindir ki gazetemizin namına Hakem dedik. Hakem namını, bir vaziyet-i müddeîkârânede, tavr-ı bâlâ pervâzânede bulanlar maksad-ı hakikimizi anlamamış olurlar. Gazetenin efkâr-ı umimiyeye bir mir’ât-ı in’ikâs-ı hakiki olması maksadı, milletin hâkimiyeti nazar-ı itibara alınır ise hâkimiyeti kabil-i inkâr olmayan millet-i necibenin efkâr-ı umumiyesine bir mikyas-ı hakikat olmayı meslek esası ittihaz eden bir gazetenin Hakem tesmiyesindeki vecih de, kolaylıkla anlaşılmış olur. Gazetemizin vech-i tesmiyesini şu suretle tayin ettikten sonra esasen meslek-i mahsus hakkında dahi birkaç söz söylemek icap ediyor. Gazetemiz evvela şahsiyâttan ictinab edecektir. Fakat şahsiyâta temas ediyor diyerek menafi-i umumiyeye tealluk eden mesâil-i mühimmeden bahisden de istinkâf etmeyeceği tabiidir. Yalnız tetkik-i mesâil hususunda pek ziyade dikkatli davranarak ceffe’l-kalem bu gibi mesâil hattında yürümemeye dikkat edecektir. Bi-avnihî teala miilet-i necibemizin iktisab ettiği hukuk-ı hürriyeti, hürriyet-i kanuniyeden ibaret addetmek meslek-i esasîsini düstur-u’l-amel ittihaz etmiş olan Hakem… Hukuk-ı Meşrutiyetimizin taht-ı emana alınmış olduğunu erae eden meşrutiyet ahkam-ı mecellesi dâhilinde muhafaza-i hukuk-ı ulviye-i hürriyet taraftarı olacaktır” (10 Kanun-ı Sani 1324).

Gazetenin temel önceliklerinden biri meşrutiyetin en çok tartışılan konuları arasında yer alan “eğitim” sorunudur. Çıkış amacını “tamim-i maarife hizmet etmek” şeklinde özetleyen gazete (14 Haziran 1326), bu acil ihtiyacı vurgulamak için her fırsatta mevcut eğitim sistemindeki aksaklıklardan ve modern tarzda eğitim veren okulların yokluğundan bahseder. Bir taraftan da belirtilen çerçevede bir giriş yazısıyla Selanik Đttihat ve Terakki Mektebi’nin programını yayınlanmakta, tanıtımını yapmaktadır (19 Ağustos 1325). Selanik’te açılan ve bir süre sonra

Konya’da açılacak olan Đttihat ve Terakki okulları, hâlihazırdaki eğitim kurumlarının kötümser tablosu karısında, yeni neslin öngörülen şekilde yetişmesini sağlayacak olanakların oluşturulduğu anlamına gelmektedir36. Gazete, anılan nedenlerden dolayı örgün ve yaygın eğitimi birinci önceliği haline getiren yerel parti örgütüyle sıkı bir işbirliği içindedir (21 Şubat 1324). Daha önce değinildiği gibi imtiyaz sahibi Mehmet Tevfik’in, gazetenin çıkışından bir süre sonra açılan Đttihat ve Terakki Kulübü’nün başına getirilmesi, yerel parti örgütünün etkinliklerinin, gazete sütunlarında kendine geniş yer bulmasını sonuçlandırmıştır. Cemiyetin eğitim politikasının önemini kavramakta gecikmeyen gazete, yöre zenginlerini, eğitim alanında yürütülen çalışmalara destek olma yönünde sürekli olarak teşvik eder. Gece ve Çırak Mektebi açılmış (24 Haziran 1325), tam teşekküllü bir ilkokul açmak için ise çalışmalara başlanmıştır. Bu nedenle yöre halkının desteğine ihtiyaç vardır (26 Teşrin-i Sani–13 Kanun-ı Sani 1325). Fiyatı bir kuruş olarak belirlenen Îyd-i Millî(Millî Bayram) özel sayısı geliri, açılışı ve faaliyetleri büyük bir heyecanla duyurulan ve eğitim kurumlarını himaye eden Đttihat ve Terakki Kulübü’ne tahsis edilmiştir (10 Temmuz 1325). Gazetenin yerel parti örgütünün bir organı olduğu iddiasını doğrulayan bu gelişmelere, başkentte yayın yapan Cemiyet gazeteleri konusunda sergilenen duyarlılık da eklenebilir. Okurlardan, vatana hizmet etmek amacıyla 20.000 Lira sermaye ile anonim şirket şekkinde yönetilmesi kararlaştırılan Tanin’e ait hisseleri satın almaları istenmektedir:

“Tanin gazetesi yalnızca cemiyetin âmâl-i hayriyesine değil belki umum milletin niyyât ve makasıd-i aliyesine tercüman-ı beliğ olmuş ve bütün cihan matbuatı nezdinde bir mevki-i bülend ihraz etmiştir… Binaenaleyh vatanın selamet ve tealisine hadim ve hak ve sevabı müdafi’ bulunan bu gazetenin temin-i devam-ı intişarı için çıkarılacak aksiyonlara yani eshama iştirak etmek menafi-i vatanla menfaatimizi cem etmek demek olacağından beher hissesi beş liradan ibaret olan bu şirkete dâhil olmak iktidarı olan her vatanperver için bir vazife-i hamiyetkârânedir” (23 Mayıs 1325).

Đlk sayılardan itibaren, Abdülhamit istibdadının kötülükleri ve Meşrutiyetin yararlılıkları üzerine bina edilen söylem, ilerleyen sayılarda, Đttihat ve Terakki hareketinin etkinliğini dikkate alınarak, muhalefete karşı tahammülsüzlük

36

Konya Đstinaf Mahkemesi Zabıt Kâtiplerinden Sabit imzasını taşıyan “Vilayetimizde Maarif Ne Halde Gidiyor ?” başlıklı bir başyazı bu konuda iyi bir örnektir. Aynı sayıda Konya Đttihat ve Terakki Kulübü himayesinde modern bir ilkokul açılacağı duyurulmaktadır (26 Teşrin-i Sani 1325).

örneklerinden oluşan sert bir politikaya dönüşmüştür. Muhalefetin örgütlenmeye başlamasından sonra, neredeyse tüm enerjinin siyasi çekişmelere vakfedildiği, 31 Mart Vakası ile özdeşleşen Đttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nden Ahali Fırkası’na kadar bütün muhalefetin boy hedefi haline getirildiği söylenebilir (25 Nisan–1325; 13–20 Mayıs 1325). Đkdam gazetesi başyazarı Ali Kemal’in, Paris’te Fransızca ve Kahire’de Türkçe olarak yayınlanacak iki gazete ile kamuoyunun, bilhassa Anadolu halkının fikirlerinin meşrutiyet aleyhine çevrilebileceği yönündeki düşüncesine, gazetenin verdiği cevap Hakem örneğinde Anadolu’da yayınlanan parti gazetelerine biçilen rolü ortaya koymaktadır:

“Ali Kemal laîni emin olsun ki: Firari Đzzet’in taht-ı riyasetinde teşkil eden bu mürteciler komitesinin gazetelerini okuyacak veya görünce parça parça etmeyecek Anadolu’da bir fert bulamayacaktır” (20 Mayıs 1325).

En sert tutum Đttihatçı çoğunluktan kopan mebusların oluşturduğu siyasal örgüt olan Ahali Fırkası’na (Tunaya, 1998: 267) karşı geliştirilmiştir. Zeynelabidin Efendi faktörü nedeniyle Konya’da kolaylıkla örgütlenebilen fırkanın, Cemiyet faaliyetlerini sekteye uğratacağı endişesi, olan-biteni başından beri izleyen gazeteyi harekete geçirmiştir. “Đttihat ve Terakki Fırkası” başlığını taşıyan makaleye göre, “mert adamlara yakışmayacak” bir tavır içine giren mebuslar, görünürde Đttihat ve Terakki’nin sandalye sayısını azaltsa da, gerçekte üyelerinin kenetlenmesini sağladığı için Cemiyetin güçlenmesine hizmet etmişlerdir. Ayrıca, mensup oldukları seçim bölgelerinde yaşayan halkın kendilerine yönelik tepkisi, milletin bundan böyle şahsi hırs ve menfaatlere alet olmayacağını açık bir şekilde göstermektedir. Yazara göre, Osmanlılara hürriyet ve adaleti bahşeden, milletin bilgi ve tecrübesini arttırmaya çalışan bir Cemiyeti “şan ve şereften düşürmeye çalışmak kadar budalalık tasavvur edilemez” (28 Şubat 1325). “Ahali Fırkası” başlığını taşıyan başka bir haber ise, Ahali Fırkası başkanlığına Boşo Efendi’nin seçileceğini, Rumca yayınlanan Pravdos gazetesi ile “Türkçe huruf ile tab’ edilen Sada-yı Millet jurnalinin” fırkanın yayın organı olarak tayin edildiğini yazmaktadır. Haberin sonunda, “Fırka mı, Entrika mı?” başlıklı bir dörtlükle Boşo Efendi’nin başkanlığa seçilecek olması hicvedilmiştir37 (7 Mart 1326). Gazete, Ahali Fırkası’nın yayın organı olarak

37

‘Fırka-i Đttihat’tan ayrılarak/Yeni bir fırkaya geçmişti bu, şu/Ne gülünç rol yapıyorlar hele bak!/Oluyor onlara baş şimdi Boşo.

nitelediği Sada-yı Millet’i özellikle Girit sorununa yaklaşımı nedeniyle eleştirmektedir. “Artık Sada-yı Millet’in bir sada-yı muharref olduğuna biz tamamen kani olduk” ya da “bu gazetenin hurufatından başka hiçbir suretle Osmanlılığa merbutiyeti yoktur” şeklindeki suçlamalar, Girit gibi ulusal bir sorunun günlük politik kaygılara alet edilmemesi konusundaki duyarlılığı yansıtmaktadır (6 Mayıs 1326). 24 Temmuz 1326 tarihli sayıda yayınlanan “Ahali Fırkası” başlıklı başyazı, Ahali Fırkası’nı, programını, başta Konya Mebusu Zeynel Abidin Efendi olmak üzere bu işe önayak olan mebusları sert ifadelerle eleştirir:

“Evvelce Meclis-i Mebusan’da bir Ahali Fırkası’nın teşkil ettiği malumdur. Bu fırkanın Đttihat ve Terakki Fırkasından ayrılan bazı mebusan tarafından teşkil edildiği nazar-ı dikkate alınırsa takip edeceği maksat pekâlâ tezahür eder. Bulundukları mahallin sadrında merba’-nişîn olmayı fevkalâde arzu eden zevat bittabi Đttihat ve Terakki Fırkası’ndan aradıklarını bulamamışlar. Çünkü Đttihat ve Terakki daima, insanı meziyet-i şahsiyesiyle, vatana, millete edebileceği hizmetle tartar ve ona bi-hak işgal edebileceği bir makam hazırlar. Zaten mukteza-yı Meşrutiyet budur: Her işi ehline vermek, herkesi haddi dâhilinde çalıştırmak. Ahali Fırkası, nâ bi-hengâm doğmuş ve henüz kendisine bir mecra-yı hayat tayin etmemiş bir cenin halinde bulunduğu cihetle, bittabi onun hayat-ı siyasiyesi, muvaffakıyâtı pek şüphelidir… Đstihbaratımıza nazaran Mebus Zeynel Abidin Efendi, kendilerine istinatgâh olacak bir Ahali Cemiyeti tesisine sa’y ve gayret etmekte ve emniyet ettiği bazı zevata ‘siz bana tabi olunuz, sizi herhalde hayırlı işlere sevk edeceğim’ demekte imiş! Bu mebus-u muhteremin akamet-i mesaisini görmekle biz de Konyalıların hamiyet ve vatanperverliklerini ispat edecek ve bu vesile ile ilân-ı fahr ve mübahat edeceğiz.”

Makalede ileri sürülen düşünceleri ispatlamak için Đttihat ve Terakki ile Ahali Fırkası’nın programı karşılaştırılmıştır. Buna göre Ahali Fırkası’nın herhangi bir yenilik getirmediğini, programının Đttihat ve Terakki programının bir kopyası olduğunu savunan gazete, farklılaşmanın nedeni olarak öne sürülen iki maddenin, büyük bir ihtimalle “sırf bir başkalık göstermek” ve ayrı bir esas takip edeceklerini açıklamak maksadıyla konulduğunu belirtmektedir (24 Temmuz 1326).

En sert kalem kavgaları gazetenin asıl rakibi olan fırkanın Konya’daki sesi Meşrık-ı Đrfan’la yaşanmıştır. Tiyatro vb. konularda gün yüzüne çıkan düşünce farklılıkları, yolsuzluk iddialarından, dinin siyasete alet edilmesine kadar çeşitlenen konularda karşılıklı suçlamalar ve ağır ithamlara dönüşür. Meşrık-ı Đrfan’ın 26 Haziran 1325 tarihli sayısında Paşa Dairesi talebelerinden “Abdullah” imzasıyla

yayınlanan bir makalede, Gençler Tiyatro Heyeti tarafından sergilenen bir oyun aleyhinde ifadeler vardır. Hakem, söz konusu makaleye cevap niteliğinde “Gençler Tiyatro Heyeti” imzasıyla yazılan “Hala mı Đğfal?” Başlıklı yazıyı aynen yayınlar ve Meşrık-ı Đrfan’ı, vatan iç ve dış düşmanlar tarafından kuşatılmakta iken bölücülüğe hizmet eden bu tür münakaşalardan uzak durulması gerektiği konusunda uyarır (27 Haziran 1325). “Erkan-ı askeriye, mülkiye ve ilmiyeden yüzü mütecaviz muteber imza ile alınan varakadır” başlığıyla verilen başka bir yazı ise, Sanayi Mektebi’nde sahnelenen “Sultan Selim-i Sâlis” isimli oyun aleyhinde Meşrık-ı Đrfan’da çıkan bir yazı ile ilgilidir (10Temmuz 1325).

2 Kanun-ı Evvel 1325 tarihli sayı, baştanbaşa Sanayi Mektebi hesapları ile ilgili tartışmayı konu edinmektedir. Tartışma, Mehmet Tevfik Efendi’yi aklayan komisyon raporuna ilişkin Vilayetin resmî açıklamasının Konya38 gazetesinin 9 Teşrin-i Sani 1325 tarihli sayısında yayınlaması üzerine başlamıştır. Konya gazetesinde yayınlanan açıklama, Meşrık-ı Đrfan’da, imzasız olarak yayınlanan yazılarla eleştirilmektedir (Meşrık-ı Đrfan, 16 Teşrin-i Sânî 1325). Konya gazetesi başyazarı Hüsnü Kâzım, Meşrık-ı Đrfan’ın konuya ilişkin eleştirisine, Hakem’de yayınlanan “Tebkit” (delille susturma) başlıklı başyazı ile cevap verir. Yazısında, Sanayi Mektebi hesaplarıyla ilgili olarak Dâhiliye Nezaretine dahi başvurulduğunu ancak yapılan incelemenin iddiaların aksine Tevfik Efendi’nin bu konudaki gayretini ve mektebin gelişmesine ne denli katkı sağladığını ortaya çıkardığını belirtmektedir. Yazı, Meşrık-ı Đrfan’a yönelik suçlamalarla devam etmektedir:

“Fakat Meşrık-ı Đrfancılarca, leh ve aleyhte yazı yazmak bir kaideye tabi değildir. Bugün… aleyhinde sütunlarla makaleler yazarlar, yarın… O makalenin hilâfına olarak sahifelerle lehinde yazılar yazarlar. Bunlar onlarca umur-ı adiyedendir. Her ne ise Meşrık-ı Đrfan’da yazılan türrehatı görünce Tevfik Efendi ile beraber sureti zirde münderic ihtarnameyi Meşrık-ı Đrfan Müdürü Mesulü Hatunsaray Naib-i Sabıkı Bakkal Hilmi Efendiye gönderdik” (2 Kanun-ı Evvel 1325).

Sözü edilen ihtarname, Meşrık-ı Đrfan’ın 23 Teşrin-i Sânî 1325 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Đhtarnamede Sanayi Mektebi hesaplarıyla ilgili olarak Meşrık-ı Đrfan’da yayınlanan makalelerin kimler tarafından yazılmış olduğunun ilk

38

16 Kasım 1870 tarihinden itibaren vilayet adına haftalık olarak çıkarılmaya başlanan Konya gazetesi, yayınını 1932’ye kadar sürdürür (Önder, 1999: 22).

yayınlanacak sayıda bildirilmesi istenmektedir. Bildirilmediği takdirde, söz konusu makalenin iki misli olmak üzere yayını kararlaştırılan savunma metninin, ilk çıkacak sayının ikinci sayfasının üçüncü sütununda yayınlanması, Matbuat Nizamnamesi’nin yirmi birinci maddesi gereğince zorunlu hale gelecektir. Meşrık-ı Đrfan’ın Mesul Müdürü Mehmet Hilmi, gazeteye gönderdiği cevapta, gazete sütunlarının her ferde açık olduğunu, gönderilen tüm yazıları yayınladıklarını ancak makale sahiplerinin isimlerini bildiremeyeceklerini yazmaktadır. Mehmet Hilmi ayrıca, kendilerine gönderilen ihtarnameye Hüsnü Kazım Efendi’nin de imza atmasına bir anlam veremediğini belirtmiş ve gönderilecek olan savunmaya da imza koyduğu takdirde Konya gazetesinden almış olduğu başyazarlık maaşı hakkında açıklama yapması gerektiğini hatırlatmıştır (2 Kanun-ı Evvel 1325). Mehmet Tevfik, aynı sayıda “Đlk ve Son Cevap” başlığıyla yayınladığı bir sayfayı aşkın yazıyla, Meşrık-ı Đrfan’ın ilgili sayısında, tahminen “bir mürteci bakiyesi” ile “bir hafiye artığı” imzalarıyla yayınlanan yazıda kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermiş, gazetenin imtiyaz sahibi sıfatıyla yaşananlardan dolayı okuyuculardan özür dilemiştir:

“Şu mecburiyetten dolayı şimdiye kadar gazetemizde şahsi şeyler okumaya alışmamış olan kariîn-i kirama arz-ı itizarla ba’d-ezin cevap vermek tenezzülünde bulunmayacağımı temin eder ve bir defaya mahsusu olmak üzere herkesin malumu olan şu hakayiki yazmaktan men-i nefis edemeyeceğim için afüvvlerini dilerim.”

Bir başka önemli polemik, “Cemiyet-i Mukaddeseye” karşı her daim gösterdiği hürmet ve bağlılıkla “Meşrutiyetperverliğini ispat eden” Đl Müftüsü Hacı Ahmet Efendi tarafından verilen iki fetvanın Meşrık-ı Đrfan tarafından şer’i hükümlere aykırı bulunması üzerine başlamıştır. Hakem, “Tebeyyün-ü Hakikat” (gerçeğin ortaya çıkması) başlığıyla imzasız olarak yayınladığı bir başyazıda Müftü Hacı Ahmet Efendi’ye haksız ithamlarda bulunduğunu ileri sürdüğü Meşrık-ı Đrfan’ı Şeriat örtüsü altında gizli emeller peşinde olmakla suçlamaktadır:

“Biz, Meşrık-ı Đrfan’ın kimler tarafından ne maksatla neşredildiğini, şeriat perdesi altında ne roller oynanmak istendiğini pekâlâ biliyoruz. Bunu biraz kulağı delik olanlar ve memleketimizin ahvaline vakıf bulunanlar da bilirler. Bunların mesleklerini yahut mesleksizliklerini anlamak isteyenler Meşrık-ı Đrfan’ın 31 Mart’tan evvelki nüshalarının koleksiyonunu bir maşa ucuyla karıştırmak zahmetini ihtiyar buyurabilirler. Gizli Meşrıkçılar bilsinler ve emin olsunlar ki muhterem ve saf kalpli ahalimiz artık bunların bu

gibi safsatalarına kulak vermiyorlar. Gazetelerinin her yerden reddedilerek yüzlerine çarpılması, neşriyatının efkâr-ı umumiyece tarz-ı telakkisini pek ra’na gösterir. Hülasa biz on parmağında on kara olan bu mesleksiz gazeteye mukabele tenezzülünde bulunmak istemiyorduk. Fakat bizim sükûtumuzdan bunlar da şımardıkça şımardı. Artık biz de karilerimize, halkımıza hakikati anlatmaya mecbur kaldık. Şu hale insaniyet nokta-i nazarından teessüf ederiz (28 Mart 1326).

Gazete bu yazının ardından, başta medreseliler ve Çelebi ailesi olmak üzere değişik kesimlerin mühür ya da imzasının yer aldığı uzunca bir dilekçe almıştır39. Ancak yer sıkıntısı nedeniyle imzaların hepsini yayınlamak mümkün olmamıştır. Öte yandan iktidar yayın organı olmanın verdiği güçle Meşrık-ı Đrfan aleyhine bir kampanya başlatmıştır. Kampanyaya, çoğunluğu kulüplerden oluştan yerel örgüt birimleri ve Cemiyet taraftarları katılır. Gelen mektup ve telgraflar, Meşrık-ı Đrfan’a yönelik ağır suçlamalar içermekte, gazete Đttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nin yayın organı Volkan gazetesiyle eş tutulmaktadır. Bazıları imzasız olan bu mektup ve telgraflar birkaç sayı boyunca yayınlanır (28 Mart–4 Nisan 1326). Akşehir’den gelen Karazade Hacı Bekir, Ak Ağazade Hacı Abdullah, Köse Ahmetzade Hacı Rüştü imzalı bir mektup şöyledir:

“Namlarımıza irsal kılınmakta olan Meşrık-ı Đrfan paçavrasının ba’dema irsal olunmaması ve şimdiye kadar irsal kılınan gazete bedelinin Konya tüccaranından Alâeddin Ağazade Emin Efendiye havale edildiğinden ehaze eylemesi hususunun ceride-i ferideleriyle ilânı ve tebliği müsterhamdır” (4 Nisan 1326).

Gazete Đttihat ve Terakki propagandası ve siyasi çekişmelerin gölgesinde kalsa da ulusal ve yerel nitelikteki gelişmelere de değinmiştir. Ulusal haberlerin kaynağı

39

Metinde imzası bulunan bazı isimler şöyledir: Müderrisinden Tavaslı Osman, Dağıstanlı Lokman, Nakiboğlu Medresesi Müderrisi Sadık, Müderrisinden Sivaslı Ali Kemal, Unkapanı Medresesi Müderrisi Abdullah Azmi, Mecidiye Medresesi Müderrisi Mehmet, Müderrisinden Abdullah Naci, Taşkapı Medresesi Müderrisi Mehmet Feyzi, Cıvıloğlu Medresesi Müderrisi Mustafa, Müderrisinden Kadayıfçızade Ahmet Hamdi, Gevraki Medresesi Müderrisi Ali Vehbi, Yağmuroğlu Medresesi Müderrisi Ali Küçük, Daire Medresesi Müderrisi Mehmet Tahir, Kafalı Medresesi Müderrisi Mehmet Emin, Fethiye Medresesi Müderrisi Ahmet Tahir, Zincirli Medresesi Müderrisi Mustafa Fehmi, Ovalıoğlu Medresesi Müderrisi Mustafa Feyzi, Sırçalı Medresesi Müderrisi Mehmet, Ataiye Medresesi Müderrisi Mehmet Salim, Takva Efendi Dairesi Müderrisi Ali Rıza, Kadızade Medresesi Müderrisi Ömer Lütfi, Kütüphane Medresesi Müderrisi Ali Rıza, Đhsaniye Medresesi Müderrisi Mehmet Ziyaeeddin, Müderrisinden Kazganlızade Mehmet Muhlis, Adil Çelebizade Şemsettin, Rüştü Çelebizade Tevfik, amil Çelebizade Tahir, Abid Çelebizade Đbrahim, Ali Çelebizade Şemsettin, Şemsi Çelebizade Ali Rıza, Ali Çelebizade Mehmet Rıfat, Amil Çelebizade Esedullah, Tevfik Çelebizade Mehmet Rüştü, Mithat Çelebizade Ferit, Đzzet Çelebizade Süleyman, Hacı Ahmet Dedezade Hazım, Adil Çelebizade Celalettin, Abdülhay Çelebizade Cemalettin,

Đstanbul muhabiriyle birlikte genelde, Đstanbul basını ve gazeteye gelen telgraflardır. Ulusal haberler Bâbı-ı Âlî ve Meclise odaklanırken, yerel haber ve yazılar, Donanma Yardımı ve Đttihat ve Terakki rejiminin ilk büyük bunalımlarından biri olan Girit sorunu (Ahmad, 1999: 42) etrafında vatansever duyguları aşılamayı ve kamuoyu oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu konuda ilk örnek donanmanın güçlendirilmesi için açılan yardım kampanyası ile ilgilidir. Gazete, gerekliliğini bir süredir savunduğu “Millî Donanma Đanesi Komisyonunun” kurulmasını büyük bir sevinçle haber verir, ardından liste halinde komisyon üyelerinin isimlerini yayınlar (16 Eylül 1325). Komisyonun kuruluş tarihinden 8 Nisan’a kadar “Đane-i Milliye Akçesi” olarak