• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. Propaganda ve Halkla Đlişkiler Desteği: Parti Gazeteleri

1.2.2. Konya Osmanlı

Konya Osmanlı40, Konya’da Đttihat ve Terakki güdümünde yayın yapan ikinci gazetedir. Hakem’in kapanışından bir süre sonra, Önder’in belirttiğine göre 1911’den itibaren yayınlanmaya başlanmıştır (1949: 23). Dönemin izlerini taşıyan yayın hayatı, bazı aralıklarla birlikte 1916’ya kadar devam eder (Önder, 1949: 24). Hakem deneyiminin de yardımıyla misyonunu, resmi ve gayri resmi yöneticilerinin başarısı oranında kapanışına kadar sürdürmüştür.

1.2.2.1. Genel ve Teknik Bilgiler

Gazetenin, ulaşılabilen 19 Mart 1328 tarihli 31 numaralı sayısında idarehanesi, Konya’da Telgrafhane civarında özel daire olarak belirtilmiştir. Konya Osmanlı, başlangıçta Konya Vilayet Matbaası’nda basılır (19 Mart 1328). Daha sonradan kendi matbaasını kurmuştur. Basım yeri ve idarehanesi, 99. sayıda Tekâmül Matbaası olarak geçmektedir (8 Mayıs 1329). 31. sayıda yer alan bilgilere göre gazete, Hakem’de olduğu gibi 10 Para fiyatla satışa sunulmuştur. Abone bedeli, Konya için seneliği 30, altı aylığı 18; taşra ve bağlı merkezler için seneliği 35, altı aylığı 20 Kuruştur. 99. sayıdan sonra seneliği, Konya için 60, taşra için 70 Kuruşa

40

çıkarılır. Aylık ücret ise 10 kuruştur (8 Mayıs 1329). Bu değişiklik, boyutlarının küçültülmesi de dikkate alındığında gazetenin ekonomik sıkıntı içinde olduğunu göstermektedir. Abonelik ücretlerini düzenli ödemeyen okuyuculara yönelik uyarılar bu durumu doğrulamaktadır (27 Mayıs 1329). Abone sayısı azalmış olmalı ki bir süre sonra bu miktar önce Konya için 45, taşra için 55 kuruşa (2 Haziran 1329), sonra Konya için 40, taşra için 45 kuruşa indirilmiştir (10 Haziran 1329).

Başlık, siyah ve kalın puntoyla sayfanın üst kısmında, kalın iki çizgi arasında yer almaktadır. Başlık klişesinde, daha küçük puntoyla “Konya” ve yayın yılını belirten “1327” (1911) ifadesi, klişenin üst kısmında sayı, gün ve yayın yılına ilişkin bilgiler bulunmaktadır: “Numro: 31, Pazartesi, Birinci Sene.” Başlığın altındaki çift çizginin sağ ve sol köşelerinde gazetenin satış fiyatı, iki küçük motif arasında olmak üzere ortasında, yayın periyodu ve temel nitelikleri belirtilmiştir. Tarih bilgileri ise başlangıçta Hicrî, Rumî ve Miladî olarak ilk sütunun baş tarafında, 99. sayı ve sonrasında Rumî ve Hicrî olarak başlık altındaki kalın çift çizginin sol üstünde verilmiştir. 31. sayıda belirtilen yayın periyoduna göre gazete haftada iki kez yayınlanmaktadır. Ancak olanaklar genişledikçe 37. sayıdan itibaren haftada 4 gün (5 Nisan 1328) 99. sayıdan itibaren de haftada 6 gün çıkmaya başlar (8 Mayıs 1329). Konya Osmanlı, 116. sayıdan sonra haftada 3 gün çıkmaya başlamıştır (1Haziran 1329).

Đki yaprak ve dört sayfa olarak yayınlanan gazete mevcut sayılardan anlaşıldığına göre ilk olarak 4 sütun, sayfa düzeninin büyük ölçüde değiştiği 99. sayı ve sonrasında üç sütun halinde düzenlenmiştir. Mahmut Şevket Paşa suikastında olduğu gibi olağanüstü gelişmelerin ele alındığı sayılarda sütun kuralı bozulmuş duruma uygun davranılmıştır (2 Haziran 1329). Değişik puntolarda düz yazı karakterinin kullanıldığı gazetede, dönemin diğer gazetelerinde olduğu gibi farklı türdeki haber ve yazılar, birbirinden araya konan çizgiler veya küçük motiflerle ayrılmaktadır. Gazetenin birinci sütunu, genellikle başmakaleler ve önem atfedilen haberlere ayrılmıştır. Sayfa düzeninde dikkati çeken bir diğer husus, diğer gazetelerden farklı olarak haber ve yazıların “Đcmal-i Siyasi” ya da “Vilayet Havadisi” gibi çeşitli başlıklar halinde ayrı sütunlarda verilmemesidir. Gazetede belirgin bir sayfa düzeni standardı yoktur. Đttihat ve Terakki ile ilgili haberler ilk sayfada işlenir. Bunların çoğununun içeriğini yerel siyasi çekişmeler

oluşturmaktadır. Yerel ve ulusal haberler kendine 2 ve 3. sayfalarda yer bulmaktadır. 4. sayfa ise reklâm ve ilânlar için ayrılmıştır.

Gazetenin haber kaynakları arasında, adı iri puntolarla haberin üst kısmında verilen “Osmanlı Ajansı”nın önemli yeri bulunmaktadır (8 Mayıs 1329; 20 Mayıs 1329). Dış haberler ve Mahmut Şevket Paşa suikastı gibi önemli iç siyasi gelişmeler Osmanlı Ajansı kaynak gösterilerek verilmiştir. Muhabirler ve Tanin gibi haber aktarılan gazeteler diğer haber kaynakları arasında sayılabilir. Akşehir ve Yalvaç ilçeleri, muhabir bulundurulan merkezlerden tespit edilebilenlerdir. Sınırlı sayıda sayıya ulaşılabildiğinden diğer merkezleri öğrenmek mümkün olamamıştır. Gazetenin aboneler dışındaki gelir kaynakları ilânlardır. Đlân fiyatlarının pazarlık yoluyla belirleneceği belirtilmiştir. Hastane ve ticarethane ilânları gibi küçük çaplı özel ilânlar dışında gazetenin en önemli mali desteği geniş yer kaplayan icra ve banka ilânlarıdır. Her türlü eksiğini tamamladığı matbaasıyla ticari işlere yönelmesi, gazetenin, kendi ayakları üzerinde durabilmesine yardım edecek ilave kaynak arayışı içinde olduğunu göstermektedir (8–27 Mayıs 1329; 2 Haziran 1329; 10 Haziran 1329).

1.2.2.2. Yazar Kadrosu

Sekiz sayılık koleksiyonu, gazetenin yazı kadrosu hakkında yeterli bilgi vermekten uzaktır. Yazı Đşleri Müdürlüğünü Refii Nevzat’ın yaptığı gazete (Önder, 1949: 23), taranan makalelerden anlaşıldığı üzere, öğretmenler başta olmak üzere memurlar, yerel aydınlar ve konuk yazarlardan oluşan bir yazar kadrosuna sahiptir. Önder, gazetenin yazar kadrosunda bulunan önemli isimleri, Mahmut Nedim (Güntel), Refii Nevzat, Mustafa Gündüzalp, Ahmet Mithat (Mithat Şakir Altan41)

41

Mithat Şakir Altan, 1901 Ilgın doğumludur. 40 yılı aşkın bir süre Millî Eğitim camiasında öğretmenlik, başöğretmenlik, ilköğretim müfettişliği, Millî Eğitim Müdürlüğü gibi görevlerde bulunur. Sonradan Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirerek bir süre serbest avukatlık yapmıştır. Bir dönem Konya Halkevi Başkanlığı’nı da yürüten Altan, 8. dönemde (1946–1950) CHP’den Konya Milletvekili seçilir (TBMM Albümü, 1994: 162). 1326’da Babalık’ta yayınlanan “Maarif” yazısıyla yazı hayatına atılmıştır. Henüz 12 yaşında iken Konya Osmanlı’da Ahmet Mithat imzasıyla yayınlanan ‘Fransoniz’ başlıklı siyasî yazısı büyük beğeni toplar. Babalık’ın başyazarlığını yaptığı dönemde daha çok ulusal, sosyal ve siyasal olayları analiz eden yazılar kaleme almıştır (Kişmir, Yeni

Konya: 19–24 Kasım 1961; Evren, Yeni Konya: 7–8 Eylül 1972). Babalık’ın adının Türk Sözü olarak

değiştirilmesiyle gazetenin yayın politikasına uygun olarak milliyetçilik konulu makaleler yazar. Türk

Sözü’nün yayınlandığı dönemde Konya Türk Ocağı Genel Sekreteridir (Türk Sözü, 11 Haziran 1917;

24 Mart 1918). Namdar Rahmi, Naim Hazım, Mümtaz Bahri gibi Đttihat ve Terakki’ye entelektüel destek sağlayan yerel aydınların etkisinde yetişir. Babalık, Konya Osmanlı, Türk Sözü, Hâkimiyet-i

olarak belirtir (1949: 24). Bu imzalara, gazeteden yararlanılarak Süleyman Necati, Naci Fikret ve Meşrutiyet dönemi Konya basınının daimi kalemlerinden Seydişehirli Zeki’yi; anılarından yararlanarak Namdar Rahmi’yi eklemek mümkündür (Karatay, 1952: 79–81). Gazetenin ilk sayılarında başyazar belirtilmemiştir. Başyazılar, içeriğine göre bazen “Osmanlı” kimi zaman da “Seydişehri: Zeki”, “H. Turgut” gibi yazarının imzasıyla yayınlanmıştır. Gazetenin Sorumlu Müdürü Ahmet Necip, daha sonradan başyazarlık görevini de üstlenir (Konya Osmanlı, 8 Mayıs 1329). Gazetenin yazar kadrosunda bulunan bazı isimler şöyledir: Necdet Sabri, Muallim Mehmet Feyzi, Müderris Ahmet Reşat, Ereğli Aydınlızade A. R., Mal Müdürü Refik Ahmet Hamdi. Siyasi içerikli yazılarda “Karaman’dan Bir Muhibb-i Vatan”, “Bir Yolcu” ya da üç yıldız (***) gibi müstear imzalar da kullanılmıştır.

1.2.2.3. Yayın Politikası

Konya Osmanlı, Đttihat ve Terakki’nin yayın organı bir gazetedir. Đmtiyaz sahibi, 31. sayı itibariyle adı sorumlu müdür olarak geçen Ahmet Necip’tir (Önder, 1949: 23; Konya Osmanlı, 19 Mart 1328). Ahmet Necip, ileride değinileceği üzere Đttihat ve Terakki’nin Konya delegelerindendir. Ağabeyi Süleyman Necati’nin müdür tayin edilmesiyle (1916), Đttihat ve Terakki Mektebi’nde fahrî öğretmen olarak göreve başlamıştır. Ahmet Necip imzasına Meşrutiyet devri Konya basınında ilk kez Anadolu42’da rastlanır. Konya Đdadisi’nde öğrenci olduğu dönemde, gazeteye eğitim sorununu ele alan yazılar göndermiştir (Anadolu, 20 Teşrin-i Sani 1324). Bu küçük ölçekli denemelerin ardından 1911’den itibaren kendi gazetesi Konya Osmanlı’yı yayınlar. Gazetenin sorumlu müdürü sıfatıyla “1327–28 (1911–1912) senelerinde yapılan mebus seçimlerinde bazı kimseler hakkında yazdığı makalelerden dolayı” hapis ve tazminat ile mahkûm edilmişse de sonradan affedilmiştir (BOA, DN: 87). Mehmet Önder’in gazetenin sorumlu müdürü olarak belirttiği Mahmut Nedim ise

Milliye, Halk, Ekekon, Ocak, Yeni Fikir, Aksaray, Çankırı, Duygu, Sakıt, Tarsus, Yeni Mecmua, Konya, Yeni Konya, Selçuk gibi gazete ve dergilerde çeşitli dönemlerde yazılar yazan Altan, 28 Nisan

1968’te hayatını yitirmiştir (Kişmir, Yeni Konya: 19–24 Kasım 1961; TBMM Albümü, 1994: 162).

42

Konya’nın ilk özel Türkçe gazetesi olan Anadolu, başlık klişesinde sürekli tekrarlandığı üzere 10 Temmuz 1908’den itibaren yayınlanmaya başlanmıştır. Meşrutiyetin genel havası içinde siyasi ayrışmanın henüz başlamadığı bir dönemde yayınlanan Anadolu, farklı kesimden birçok yazarı bünyesinde toplamayı başarmış örnek bir gazetedir. Gazetenin Đmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü sonradan Meşrık-ı Đrfan’ın başyazarlığına getirilen Mehmet Burhanettin’dir (Anadolu, 30 Ağustos 1908; Meşrık-ı Đrfan, 2 Temmuz 1325).

gazetenin yayınlandığı sırada Đttihat ve Terakki Fırkası’nın müfettişlerindendir (1949: 23).

Muammer Bey ve Rasim Haşmet, Konya Osmanlı’nın gelişmesinde ve yayın politikasının belirlenmesinde önemli rol oynayan perde arkasındaki destekçiler olarak nitelenebilir. Muammer Bey, 28.01.1912’de Konya valiliğine atanmıştır. Başlangıçta başlığının hemen altında kendini geniş bir çerçeveyle “siyasî, ilmî, edebî, felsefî, fennî, içtimaî, Osmanlı gazetesi” olarak sunan Konya Osmanlı (19 Mart 1328), Muammer Bey’in valiliği döneminde bu tanımı “Türk Gazetesidir” şeklinde değiştirir (8 Mayıs 1329). 1913 yılında gerçekleşen bu değişiklik, Balkan Savaşları’nda alınan yenilginin ardından Đttihat ve Terakki’de yaşanan fikrî dönüşümün yansımasıdır (Konya Osmanlı, 8 Mayıs 1329; 10 Haziran 1329; Arabacı, 2007: 241; Ahmad, 1999: 187; Tunaya, 2000: 380). 1915’te Konya Sultanîsi’ne Felsefe öğretmeni tayin edilen Rasim Haşmet’in, parti propagandasına yoğunlaşan Konya Osmanlı’yı yönettiği, öğrencilerinden Namdar Rahmi’nin anılarında belirtilmektedir (Karatay, 1952: 79).

Yayınlayabileceği yazıların temel ölçütünü, ülke yararına katkı sağlama ve belgeye dayanma olarak belirten Konya Osmanlı (19 Mart 1328), parti yayın organı kimliğinden dolayı haber ve yazılarının çatısını, Đttihat ve Terakki’yi açıkça destekleyen, muhaliflerini aynı oranda eleştiren bir çerçevede kurmuştur. Bu yönüyle siyasi rekabetin öncülüğünü hatta yöneticiliğini yaptığı, muhalefete karşı geliştirilen tavrın belirleyici aktörlerinden biri olduğu söylenebilir. Somut örneklerden biri, muhalif basınla yaşanan tartışmalar, daha doğrusu kendi nüfuzlarını genişletme amacındaki siyasi oluşumların gazeteler üzerinden yürüttükleri rekabettir. Meşrık-ı Đrfan, 276. sayısında, Vilayet Matbaası’nda basılıp dağıtılan Hürriyet ve Đtilâf Fırkası’nın programıyla ilgili bir yazı yayınlar. Yazıda Đttihat ve Terakki aleyhine ifadeler bulunmaktadır. Konya Osmanlı, anlaşılabilir bir dille kaleme alınan ve gazetenin imzasını taşıyan “Meşrık-ı Đrfan” başlıklı başyazı ile Đttihat ve Terakki hakkındaki bu iddialara cevap verir:

“Đttihat ve Terakki Cemiyeti bu mülkün selametini Şerî’at-ı Garra-yı Ahmediye’ye tamamiyle inkıyâdda görmektedir denildiği halde mektep programlarının Fransa tarz-ı tedrîsine göre tanzim edileceği Đkdam gazetesinin 227 numrolu nüshasında münderic Ajans Havas’ın beyanından anlaşılıyormuş, bu tezat ne imiş? Evet: Đttihat ve Terakki Cemiyeti bu

mülkün selametini ancak Şerî’at-ı Garrâ-yı Ahmediye’ye tamamiyle inkıyâdda görmektedir. Bugün henüz vatan ve millet hissiyle mütehassis olmayan neferciklere sorarsanız ancak din ve devlet için muhârebe ettiklerini söylerler. Onlar için yegâne düstur ölürsem şehîd kalırsam gazi düsturudur. Mevcudiyetimizi kılınçla müdafaa mecburiyeti duruken ve askerlerimiz de hissiyât-ı dîniye meşbû’ iken bu kuvveti kırıp atacak ve Şerî’at-ı Garrâ-yı bertaraf edecek hangi budala tasavvur olunabilir? (...) Fransa gibi dersler okutulacağı bahsine gelince bunu kim yazmış? Đkdam. Đkdam nasıl bir gazete? Yılan gibi alttan alta en dehşetli muhalif bir gazete. Nereden almış? Ajans Havas’tan. Bizi kendi yazılarımızla muaheze etmeli. Đkdam şimdi yapmakta olduğu gibi bir hezeyan da o zaman savurmuş olabilir. Farz-ı muhal olarak onu kabul edelim. Fransa mektepleri programının Şeriat-ı Muhammediye’ye muhalif olmayan cihetlerini almak fena bir şey mi? Đlmi nerede bulursanız alınız, teceddüdü kabul ediniz diyen diyen bir din buna mani midir? (Konya Osmanlı, 19 Mart 1328).

Hürriyet ve Đtilâf cephesinde hedef haline getirilen isim yine Zeynelabidin Efendi’dir. Medrese talebelerinin imzasını taşıyan ve Meşrık-ı Đrfan’ın, Đttihatçı müderrislerden Sivaslı Ali Kemali ve Yalvaçlı Ömer Vehbi Efendi’den “Sivaslı Ali ve Yalvaçlı Ömer” şeklinde bahsetmesini kınayan mektubun yayınlandığı sayıda, Zeynelabidin Efendi’den “Abidin ve emsali gibi yeni zuhurdan bir kaç siyasi türediler” şeklinde söz edilmektedir:

“Abidin ve emsali gibi yeni zuhurdan bir kaç siyasi türedilerinin başlıca siyaseti, çevirdikleri entrikaları Cuma’ya tesadüf ettirmek ve din-i mukaddesimizi menfaat-i şahsiyelerine alet ittihaz ederek Cumalarımızda eda-yı salât niyet-i hâlisânesiyle tecemmu’ eden ahalimizi iğfal ile âmâl ve efkâr-ı hissiyelerine nail olmaktan ibaret bulunduğu cihetle burada da bu mesleği ihtiyarda kusur etmediler” (19 Mart 1328).

Benzer tutum, “Konya’da Osmanlı gazetesi vasıtasıyla Hürriyet ve Đtilâf Şubesi Reisi Đskender’e” başlığını taşıyan ve “Koçhisar Eşrafından Çerkez Mehmet Beyzâde Harun ve Koçhisar’da Müftüzâde Sultan Alâeddin Camii Đmamı Vehbi” imzasıyla yayınlanan bir yazıda da görülmektedir:

“Vatanın her tarafında sivrilmek istediğiniz ve bu suretle evlad-ı vatanı birbirine düşürerek kelle kapmak hayal-i hamına düştüğünüz ve her türlü melanetiniz, gazetelerde görülmüş idi. Biz sizi şu malûmat ile tel’in ederken bilemeyiz ne gibi cesaretle bizi de o iğfal tuzağına sokmak istiyorsunuz? Vatanın saadeti, evladının ittihadıyla kaimdir. Nifak-âlûd sözleriniz, kustuğunuz zehirleriniz burada hiç kimseyi aldatamaz, yer bulamaz, kimseyi uyuşturamaz. Bunu böyle biliniz. Siz vatana hizmet edelim diyorsunuz, bunu utanmadan

nasıl söylüyorsunuz Kozimidinizin, Boşonuzun bütün Türkleri köpek yaptığını ne çabuk unuttunuz?” (19 Mart 1328).

Gazetenin yayın politikasını inşa eden metinler, kuşkusuz bu örneklerle sınırlı değildir. Yakın tarihimizde, şiddetli kampanya ve mücadeleden dolayı “sopalı seçim” olarak adlandırılan 1912 seçimleri (Çavdar, 2001: 197–198), bu politikanın nedenleri konusunda fikir üretmeye yardımcı olabilir. Gazetenin imtiyaz sahibinin, seçimlerde bazı kimseler hakkında yazdığı makalelerden dolayı mahkûm edildiği daha önce belirtilmişti. Đttihat ve Terakki’nin kazandığı bölgelerde sonuçlarını “Đttihat ve Terakki’nin Isparta’da galebesi”, “Đttihat’ın galebesi” vb. başlıklarla duyuran Konya Osmanlı (19 Mart 1328); Antalya, Niğde, Isparta ve Konya’da kazanan parti adaylarını açıklarken listenin altına, Konya seçimleriyle ilgili bir not düşmüştür. Bu not Hürriyet ve Đtilâf Fırkası adaylarından Zeynelabidin Efendi hakkındadır. Zeynelabidin Efendi’nin mebus seçilmeyi başarması, Karaman seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla açıklanmakta; vuku bulan yolsuzluk nedeniyle mazbatasının hemen tasdik edilmediği bildirilmektedir. Bu gerekçelerin ardından seçimlerin feshi talep edilmiş ve aynı sayfada “Osmanlı” imzasıyla Cemiyet muhaliflerine yönelik ağır ithamlar içeren bir de başyazı yayınlanmıştır (5 Nisan 1328). Hürriyet ve Đtilaf'ın olumsuz yönlerinin negatif satışını örneklendirmek için haber ya da yazıların başlıklarına bakmak yeterlidir. “Hürriyet ve Đtilâf Nasıl Aldatıyor?” başlıklı bir yazıda şu ifadelere rastlanmıştır:

“Đhtimal ki şu ser levhayı gören ahalimiz hayrete düşeceklerdir. Fakat Konya’da Đtilâf Kulübü’nün küşadından bu ana kadar çevirmiş oldukları dolaplar zannedersem hepimizce malumdur” (19 Mart 1328).

Gazete haberlerinden, parti propagandasının camilere kadar sıçradığı anlaşılmaktadır. “Meşrık’ın Nazar-ı Đntibahına” başlığını taşıyan ve “Karapınar’dan: Bir Muhibb-i Vatan” imzasıyla yayınlanan haberde, din adamı kıyafeti taşıyan birinin Sultan Selim Camii kürsüsünde vaaz etmek istediği ancak Hürriyet ve Đtilâf Fırkası lehinde konuştuğu için konuşmasının engellendiği bildirilmektedir43. Đttihat

43

“Kisve-i Đlmiyeye bürünmüş mâr-i helâhil gibi sözleriyle efkâr-ı umûmiyeyi taglize çalışan meçhulü’l-ahvâl hoca, çömeziyle beraber Sultaniye’ye geldi. Adam kılıklı bir vaiz sanatıyla Sultan Selim Cami-i Şerifi’nde o layık olmadığı kürsüye çıkmış, mensup olduğu Đtilâf Fırkası’nın muhsenatından, cûd ve sahasından menfaat-i ammeye hadim bulunduğundan bahisle vaaz ve nasihate kalkmıştı. Đbtida-yı emirde 35. maddenin tadiline muvafakat göstermeyecekleri, mebus intihâb etmeleri zemininde Đttihat’ı muhal efkâr-ı nâsı zehirleyici masallarını dinletmek istedi ise de

ve Terakki-Hürriyet ve Đtilâf rekabeti, eğitim kurumlarına da yansımıştır. Đttihat ve Terakki kendi okullarını açarken Hürriyet ve Đtilâf, var olan eğitim kurumlarında, bu bağlamda medreselerde taban oluşturmaya çalışmaktadır. Bu anlayışa yol açan en önemli gelişme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin Konya ziyaretinde yaşananlarıdır. Mustafa Sabri Efendi yalnızca müderris değildir, siyasi kimliği de bulunmaktadır. Hürriyet ve Đtilâf’ın ileri gelenlerinden Tokat Milletvekilliği ve Ayan Üyeliği yapmış önemli bir kişiliktir (Arabacı, 1998: 507). Konya Osmanlı’da, talebeden Mustafa, Mehmet, Mustafa ve Rıza imzaları ile yayınlanan bir yazı her iki gazetenin konuya yaklaşımını ve medrese talebelerinin tutumunu açıklayıcı niteliktedir:

“Gazetenizin 28 numaralı nüshasında Mustafa Sabri Efendi’nin istikbaline, Đtilâf ve Hürriyet Fırkası’nın talebe-i ulûmu davetini mutazammın ve münderic makaleyi tekzib-i vird yolunda Meşrık-ı Đrfan’ın 274 numaralı nüshasında 16 medrese namına 16 imzayı havi makale bütün talebe-i ulûmun manzûru oldu. Hâlbuki her iki gazetenin neşriyatı hilâf-ı hakikat olduğundan, hakikatin meydana ihracı için ber-vech-i âtî hadise izahatına müsâraat ederiz şöyle ki: Mustafa Sabri Efendi, Konya’ya geleceğini Đtilâf Şubesine telgrafla bildirip, şube azasından bazıları medreselere ve müderrislere Mustafa Sabri Efendi’nin geleceğini tebşîratla ale’l-umûm istikbâle gidelim, Đttihat’a karşı mahcup kalacağız, aman talebeyi bari götürelim gibi bazı menfaatperest müderrislerin teşviki daha doğrusu cebr-i manevileri neticesi olarak bazı safdil ve hakk-ı intihâbdan zaten mahrum bir takım sarf ve nahiv mollalarını götürdüklerini ve bu gibi ahval-i gayr-i layıkayı irtikap ile bilâhare de talebe-i ulûm namına nam-ı müstearla “Redd-i Erâcîf” serlevhası altındaki makale, bütün talebe-i ulûmu teessüf içinde gark ettiğinden daha vâzıhi bizler yani talebe-i ulûm hiç bir fırkaya mensubiyetimiz olmayacağı gibi siyasetle meşguliyetimiz de muvafık olmayıp ancak derslerimizle meşgul bulunduğumuzdan ber-vech-i balâ hakikatin meydana çıkmasıyla mezkûr gazetedeki imza sahiplerinin de bir kaçı müstesna olmak şartıyla umum Mekteb-i Hukuk ihtiyat sınıfı talebesinden idik ki mekteb-i mezkûrun kaydı ile ispat olunacağından umum medrese talebesi namına reddeder ve şurasını da ilaveten inzar-ı ammeye vaz’ etmek isteriz ki Konya’nın değil belki bütün Müslümanların üstad-ı küllî olan Faziletli Yalvaçlı Ömer Efendi ile Sivaslı Ali Efendi’ye Meşrık’ın “Sivaslı Ali ve Yalvaçlı Ömer” tabirlerinin

heyecanda bulunan halkın hak yolundaki irşâdı üzerine Naib-i Kaza Ali Rıza Efendi Hazretleri canibinden camide bu misillü ahvâlin vukuu nâ-revâ idi ki ve icab ederse ictima kanununa tevfikan hükümetten istihsal-i me’zuniyet buyrularak serd ve beyan etmeleri söylenmesine mebni menfaalen ve mütezellilen geldiği yere avdete mecbur olmuştur” (19 Mart 1328).

ne kadar aşağılık olduğunu da söylemekten çekinmeyiz. (...) Vaz’ olunan dört imza altmış talebe namınadır. Đcabında meydana koymaya hazırız” (19 Mart 1328).

Konya Osmanlı, seçim kampanyasının ardından tipik bir yerel gazete mahiyetine bürünür. Parti yayın organı kimliğini muhafaza etmekle birlikte yerel haberlere ağırlık vermeye, ulusal konulara eğilen başyazılar yayınlamaya başlamıştır (8–27 Mayıs 1329). Sessizliği bozan en önemli gelişme, Mahmut Şevket Paşa suikastıdır. Cinayetle ilgili yayınların; Mahmut Şevket Paşa’nın kahramanlığını ve vatanseverliğini vurgulayan başyazıların, ona ithaf edilen şiirlerin, mersiyelerin, suikast sonrası muhalefeti susturma çabalarının habercisi olduğu söylenebilir (2–3 Haziran 1329). Nitekim süreç içinde yaşananlar, Orta Anadolu’ya hitap eden muhalif bir gazete olan Meşrık-ı Đrfan’ın kapanmasıyla sonuçlanmıştır.

Önder’in belirttiğine göre Konya Osmanlı, çıktıktan bir süre sonra yayınına ara vermiş, 1915’te tekrar çıkmaya başlamışsa da bir yıl sonra kapanmıştır (1949: 24). Bu düzensizliğin siyasi ya da ekonomik sorunlardan mı kaynaklandığı tam olarak bilinmemektedir. Gazeteyi yöneten Rasim Haşmet’in, I. Dünya Savaşı nedeniyle Đstanbul’a dönmesi, gazetenin kapanışıyla ilişkilendirilebilir (Karatay, 1952: 81). Kesin olan şey Konya dolayısıyla Anadolu basınında önemli bir yere sahip olan gazetenin, Đttihat ve Terakki’den önce kapanarak basın tarihimizdeki yerini aldığıdır.