• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. Konya Đttihat ve Terakki Okulu

2.2.3. Öğretim Kadrosu

2.2.3.2. Mehmet Muhlis Efendi (KONER, 1886–1957)

Mektep Müdürü ve Tarih Öğretmeni Süleyman Necati’den sonra kaydedilen ilk öğretmen olan Mehmet Muhlis Bey, 17 Mayıs 1886 tarihinde Konya’da doğmuştur. Babası Rüştü Efendi, annesi Emine Şerif Hanım’dır. Anne tarafından soyu Hz. Mevlâna’ya dayanır. Küçük yaşta babasını kaybettiği için annesi ve dayısı Tevfik Efendi’nin himayesinde yetişmiştir (Küçükkoner, 2006: 13). Sicil bilgilerine göre Konya Đdadîsi mezunudur. Hukuk Mektebi’ndeki öğrenciliği üçüncü sınıfta sona erer (ĐTMKMSD, s. 123–124). Memuriyete, 1907’de Konya Đdadîsi’nde kâtip olarak başlamıştır (Arabacı, 1991: 160).

Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte Mehmet Muhlis, Konya’da gazete ve dergi çıkartmaya yatkın kadroların yazar gereksinimini karşılayan önemli isimlerin başında gelir. Đttihat ve Terakki’nin ilk gazetesi Hakem’de “Konya Đdadisi Kâtibi Mehmet Muhlis” imzasıyla yazılar yayınlar. Konya basınında dergi formatındaki ilk yayın organı olan ve ilk sayısı 1 Şubat 324’te (1909) yayınlanan Barika’nın, başyazarıdır (Bârika, 16 Şubat 324). “Devr-i Cedîd” (yeni dönem) başlıklı yazısında; otuz üç yıldır Yıldız zulmüne uğrayan yüce Osmanlı Milletinin, “Hilâfetinde adil, Meşrutiyetperver” bir padişahı görmekle övünç duyduğunu belirtir. Devletin ilerlemesinde her türlü zorluğu çözen, kahramanlık gösteren Đttihat ve Terakki’dir. “Hamiyetin” yaşayan bir örneği olan o “Cemiyet-i Mukaddese”, Yıldız’ın devlete tekrar vurmak istediği istibdat darbesine, keskin kılıcıyla karşılık vermiştir. Artık, “Cemiyet-i Mukaddese”, II. Abdülhamit’i tahtından indirmiştir.” “Đnkılâb-ı hürriyet”, istibdat taraftarlarına, mürtecilere öyle yok edici darbe vurmuştur ki Peygamberin ruhu şad olmuştur. Bu inkılâp, son inkılâptır; o şanlı ordu, Đstanbul’un Peygamber

müjdesine mazhar olan ikinci fatihidir. Çünkü mürtecilerin kahredici eline tekrar geçecek olan Đstanbul’u, artık ebediyen fethetmiştir (Bârika, 26 Nisan 1325). Bunlar, Meşrutiyet’i takiben birbiri ardına çıkmaya başlayan gazete ve dergilerin sütunlarında sıkça tekrarlanan düşünceler olmakla birlikte dikkate değerdir. Zira Abdülhamit devrinde açılan ve Konya’nın entelektüel yaşamına birçok isim kazandıran Konya Đdadisi’ne egemen olan havanın genel bir çerçevesini çizmektedir. Mehmet Muhlis, kâtiplik vazifesi yanında idadîde zaman zaman Türkçe, Edebiyat, Fransızca gibi boş kalan derslere de vekâlet etmektedir. Öğrencisi Namdar Rahmi, Mehmet Muhlis’in idadîdeki kâtiplik günlerine ilişkin izlenimlerini şöyle anlatır:

“Mehmet Muhlis’e karşı çocukların yüksek bir sempatisi vardı. Onu; yüksek kültürlü, zekî, hassas, edebiyat ve felsefeye âşina bir adam olarak tanırlardı. Hakikaten o, daha ilk zamanlarda ‘Anadolu Kadınları’ adlı bir piyes yazmış ve bunda hayli muvaffak olmuştu. Daha sonra memleketin gazetelerinde, mecmualarında; edebî, ilmî, siyasî yazılarla kendini tanıtmıştı. Fakat onun mukadderatı her şeye rağmen çizilmiş değil miydi? Đşte nihayet mektep kâtibi idi ve ancak o sahada terfi ederse edecekti. Gerçi o mütemadiyen çalışıyor, bir taraftan Konya’daki Hukuk Fakültesine devam ediyor, diğer taraftan kendi kendine elde ettiği Fransızca ile Garp ilminin geniş ufuklarına kanat açıyordu” (Karatay, 1952: 95–96).

Öğrencilerinden biri de Naci Fikret’tir. Naci Fikret, “ötekilerden büsbütün farklı, hakikî bir mütefekkir” olarak gördüğü hocası Mehmet Muhlis’le tanışmasını şöyle anlatır:

“Biz idadînin dördüncü sınıfına gelmiştik. Muallimi gelmeyen bazı derslere, bilhassa Türkçe veya Fransızca derslerine mektebin nahif vücutlu, soluk simalı bir genç olan kâtibi Mehmet Muhlis Bey, gelmeye başladı. Bunun ders okutuşu başka idi. Bir kere diğer muallimle gibi, sert ve soluk bir ciddiyet göstermiyordu. Bu bizim gibi idi, adeta bir arkadaş… Fakat ne yüksek, ne canlı, ne hararetli arkadaş. Söylediklerini ders şeklinde değil musâhabe şeklinde, hatta sohbet şeklinde söyler, fakat biz onları diğer derslerden daha çok sever, daha samimiyetle karşılar ve daha iyi hatırda tutardık. Ve hepimiz isterdik ki bütün derslerin muallimleri gelmeseler de hepsine de vekâleten Mehmet Muhlis Bey gelse…” (Baştak, 1944: 43–44).

Sonrasında çeşitli okullarda Fransızca, Sosyoloji, Psikoloji, Mantık, Felsefe ve Edebiyat öğretmenliği yapan (Küçükkoner, 2006: 13) Mehmet Muhlis’in, Đdadîdeki kâtiplik ve vekil öğretmenlik yılları, verimli meslek yaşamının ilk

evresidir. Đdadîdeki öğrencilerinin çıkardığı Ufk-ı Âtî ve Şahab’ı yazı yönünden destekler (Baştak, Babalık: 30 Eylül 1926). Köprübaşı’ndaki evi, gazetecilik okulu gibi faaliyet gösteren Konya Đdadîsi’ndeki kültürel hareketliliğin ikinci adresidir:

“Burası bizim için fikrî=intellectuel bir muhit-i hususî olmuştu. Her gece ve bazen gündüzler de oraya gider, saatlerce oturur; edebiyata, felsefeye dair uzun uzadıya mubâhaseler, münakaşalar yapardık… Velhasıl Mehmet Muhlis Bey, Konya hayat, fikir ve irfanının o devirlerde merkezini teşkil etmiştir” (Baştak, 1944: 44–45).

Mehmet Muhlis hakkındaki bu izlenimler, onun kendine özgü eğitim anlayışının izlerini taşımaktadır. Zira ona göre eğitim çağındaki çocuklar, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmelidir. Yeteneklerini fark etmenin yolu, onları iyi tanımaktan geçmektedir. (Koner, 1943: 43–46). Günümüz için yeni olmayan bu anlayış o dönemde sert ve soluk ciddiyetli öğretmenlerden Mehmet Muhlis’i farklılaştırmıştır. Öğrencilerini etkileyen yönü de zaten ilk bakışta diğer öğretmenlerden farklı yaklaşım sergileyişidir. Naci Fikret ve Namdar Rahmi’nin Türk düşünce tarihinde adlarından söz ettiren iki felsefeci olmasında, onları kabiliyetlerine göre yönlendiren Mehmet Muhlis’in payı büyüktür. Mehmet Muhlis’e göre bu anlayış, temelinde, felsefe kültürüyle yakından ilintilidir. Ona göre “hukuk, iktisat velhasıl bütün sosyal ilimler kuru teoriler halinde okutulursa usandırıcıdır. Felsefeci bir hukukçu, yine felsefeci bir iktisatçı; genç dimağları yıpratan uzun tasniflerden sakınarak felsefe ve iktisadın bütün bahislerini bir terkib-i zihniyet ile okutur.” Bu konuda Alfret Fuyye’den tercüme edilen “Filozofî Vasıtası ile Orta Tedrisatta Reform” adlı eserden etkilenmiştir. Ona göre “felsefe kültüründen” yoksun bir zihin, yüzeysel kavrayışa mahkûmdur. Onun için bütün alanlardaki öğretmenler felsefe kültürünü almalıdırlar. Đyi yetişmiş bir nesil için önce onları yetiştireceklerin “olması” gerekmektedir (Koner, 1944: 21–22).

Mehmet Muhlis Bey, Đttihat ve Terakki Mektebi’nde öğretmenliğe 1 Eylül 1332’de başlamıştır. Mektebin idadî bölümünün 800 Kuruş maaşlı Edebiyat, Felsefe ve Türkçe derslerine girmektedir. 1333’te maaşı 1000 Kuruşa çıkarılır ki Süleyman Necati’den sonra en fazla maaş olan öğretmen durumundadır (ĐTMKMSD, s. 123– 124). Babalık’taki yazılarıyla düşüncelerini daha geniş kitlelere ulaştıran Mehmet Muhlis’in yaşamında, aynı dönem Konya’ya vali tayin edilen Muammer Bey bir dönüm noktasıdır. Deyim yerindeyse Mehmet Muhlis’teki yeteneği de o keşfetmiştir.

Bu nedenle yukarıda belirtildiği üzere önce Türk Sözü’ne başyazar olmuş, ardından Konya Belediye Başkanlığı’na getirilmiştir. Mehmet Muhlis, bundan sonraki çalışmalarına Vali Muammer Bey’in açtığı, şehri giderek çağdaş ve millî düşünceye açık hâle getiren, “hissî faaliyet sahaları”nda devam edecektir. Đttihat ve Terakki Mektebi’nde öğretmenlik dışında, Türk Sözü ve Ocak’ta yazılar yayınlamakta, Đttihat ve Terakki Kulübü ve Gökalp Tiyatrosu’nda konferanslar vermektedir (Karatay, 1952: 96; Türk Sözü, 4 Şubat 1918; 30 Temmuz 1917). Namdar Rahmi’nin belirttiğine göre Mehmet Muhlis’in başarılı bir Belediye Başkanlığı dönemi vardır. “Konya’da belediyeyi modern bir şekilde kuran” odur (Karatay, 1952: 96). Đlk atlı tramvay hattı da 1917’de onun belediye başkanlığı döneminde faaliyete geçmiştir (Arabacı, 1991: 163). 1917–1918 yılları arasında 1 yıl süren başkanlık döneminin ardından 2 Mart 1919’da yapılan seçim sonucunda ikinci kez Konya Belediye Başkanlığı’na seçilir. 1923’e kadar süren bu dönemde, daha çok Millî Mücadele’ye katkılarıyla anılacaktır (Küçükkoner ve Kayseri, 2006: 15; Arabacı, 1991: 163–164). Mehmet Muhlis bu kadar yoğunluk arasında dikkat çekici bir şekilde öğretmenliğe ara vermemiştir. Anadolu Đntibah Mektebi’nde 1 Mart 1335’ten itibaren Musâhabât ve Fransızca derslerine girer. 15 Teşrin-i Evvel 1336’da bu okuldan ayrılmıştır (ĐTMKMSD, s. 77–78). Aynı zamanda 1922’den itibaren Konya Sultanîsi’nde Fransızca ve Felsefe, Sanayi Mektebi’nde de Fransızca okutmaktadır (Arabacı, 1991: 164).

Mehmet Muhlis, diğer Konyalı aydınlar gibi Millî Mücadele saflarında yer almış bu amaçla yine Konyalı aydınlardan oluşan, Đttihat ve Terakki’nin organı “Đhtiyad-ı Zabitân Cemiyeti”ne girmiştir (Avanas, 1998: 53; Önder 1953: 60). Millî Mücadeleci olmasından dolayı dönemin Konya Valisi Cemal Bey’in baskılarına maruz kalır. Cemal Bey’in Konya’dan gitmesinden sonra kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer almıştır. Özellikle Yunan muharebeleri sırasında, şehir halkının maddî ve manevî olarak Batı Cephesi Komutanlığı’nın yanında yer almasına ve Tekâlif-i Milliye’nin uygulanmasına ciddî katkılar sağlamıştır (Avanas, 1998, 53). Ali Kemalî önderliğinde düzenlenen Kuva-yı Milliye fikrini aşılama amaçlı mitinglerde görev alır. 15 Ocak 1920 tarihli Konya mitinginin düzenleme komitesi üyelerinden biri de Mehmet Muhlis’tir (Önder, 1954: 50–53). Delibaş Olayı’nda, kendilerine göre atamalar gerçekleştiren isyancılar tarafından

ilginç bir şekilde Belediye Başkanlığı görevinde bırakılsa da hastalığını gerekçe göstererek yerine, Belediye üyelerinden Saatçi Sava’yı vekil bırakmıştır. Sonra da istifasını yeni Vali Vekili Bakkal Mustafa Remzi’ye göndermiş ancak istifası kabul edilmemiştir. Delibaş Olayı kısa sürede atlatılır. Ancak etkileriyle özellikle de temel tüketim maddelerindeki yokluk nedeniyle baş gösteren karaborsacılıkla Belediye Başkanı olarak baş etmek zorunda kalır (Önder, 1953: 181; Arabacı, 1991: 164–167). Mehmet Muhlis, Türk milletinin haklı mücadelesine, dış kamuoyu desteği için yabancı gazetecilerle iyi ilişkiler kurmanın önemine inanan bir Belediye Başkanıdır. Millî Mücadeleyi destekleyen yazılarıyla Avrupa’da olumlu yankılar uyandıran Fransız gazeteci Madam De Gaulis’i Konya’da ağırlaması, yine Đstanbul’a gelen Fransız gazeteci Claude Farrere’e hoş geldin telgrafı çekip “asil Fransız ruhunun yegâne temsilcisi olarak hakikati anlayan bu Fransız’a Anadolu’nun yaralı yürekleri adına” teşekkür etmesi bu konuda kayda değer bir çaba sarf ettiğini göstermektedir (Arabacı, 1991, 167–168).

Mehmet Muhlis Koner; birlikte yürüttüğü yazarlık, politikacılık ve eğitim faaliyetlerine Cumhuriyetten sonra da devam etmiştir. 1927 yılında Adana Maarif Müdürü olmuş, bir ara Konya Halkevi Başkanlığı’nda bulunmuştur (Küçükkoner, 2006: 13). Halkevleri üzerinde yaptığı inceleme kapsamında Konya’ya gelen Đsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun deyimiyle o “her şeyden önce bir kültür adamı, bir değer düşünürü”dür. “Milliyet denilen ulu gerçeğe”, “Türk ulusunun üstünlüğüne” inanmaktadır. Batı’nın teknik üstünlüğünü kabul etmekle birlikte “batı kültürüne hayran” değildir (Özcan, 2006: 10). Mehmet Muhlis, 15 Temmuz 1934’te Selçuk adında bir dergi yayınlar. Dergiyi “Türkiye’ye her sahada yepyeni bir istikamet veren yüksek Halk Fırkası’nın altı umdesini” gençliğe anlatmak emeliyle yayınlamıştır (Selçuk, 15 Temmuz 1934). 1945’te Selçuk adında bir de gazete yayınlamış, bir sene sonra tekrar belediye başkanlığına seçilince 1947 sonlarında kapatmak zorunda kalmıştır. 1950’de belediye başkanlığından ayrılınca “asûde bir hayat yaşamış”, 21 Ekim 1957’de de vefat etmiştir (Küçükkoner, 2006: 13). Konya’da Babalık, Türk Sözü, Ocak, Ekekon, Öğüt, Yeni Konya, Yeni Meram; Đstanbul’da Şehbal, Ankara’da Din Yolu vb. birçok gazete de dergide yazılar yayınlayan Mehmet Muhlis Koner’in yayınlanmış eserleri şunlardır: Görüşlerim: Konya–1943, Konya Rehberi (Mümtaz Koru, Faik Soyman, Ferit Uğur ile birlikte) Đstanbul–1339/1923, Gelin-Kaynana (beş

perdelik tiyatro eseri): Konya–1943, Ayaşlı Şakir: Konya–1933, Rete ve Ben (yayınlanmamış roman), Hovarda, (üç perdelik piyes) 2004, Mesnevînin Özü: Konya–1961 (Küçükkoner, 2006: 13–14).