• Sonuç bulunamadı

Millî Mücadele Dönemine Kadar Faaliyetleri

I. BÖLÜM

1.3. Siyasi/Đdeolojik Düşünce Merkezi: Türk Ocağı

1.3.2. Millî Mücadele Dönemine Kadar Faaliyetleri

Konya Türk Ocağı, kuruluşundan itibaren kendisine sağlanan bütün olanaklarla milliyetçi düşüncenin deyim yerindeyse neşvünema bulmasına odaklanmıştır. Konferanslar, tiyatro gösterileri, konserler, toplantılar ve bir yayın organıyla desteklenen bu çalışmalar, yöre halkına özellikle de yeni nesle Türklük bilincinin kazandırılmasını amaçlamaktadır. Bu duruma örnek olarak, I. Dünya Savaşının ortalarından itibaren öne çıkan “Turan” vurgulu milliyetçi söylemin gelişebilmesi ve Türk Ocağı’nın varlığını hissettirebilmesi için elverişli bir zemin hazırlayan Millî günler ve bugünlerde düzenlenen törenler gösterilebilir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıldönümü (Millî Đstiklal) nedeniyle kulüpteki Türk Ocağı şubesinde düzenlenen tören, Đttihat ve Terakki Mektebi ve Dârü’l-Muallimât öğretmenlerinden Mehmet Muhlis Bey’in açılış konuşmasıyla başlamıştır. Mehmet Muhlis Bey’in konuşmasını, Mahmut Şevket Paşa Đlkokulu öğrencilerinden Leman Hanım tarafından okunan “Türk Ruhu” ve Şehit Muhtar Bey Đlkokulu öğrencilerinden Fâika Hanım tarafından da “Türkçe” adlı manzumeler izler. Tören, şehirdeki kız okulları için model oluşturan Đttihat ve Terakki mektebi öğrencilerinin düzenlediği “Kurultay”la sona ermiştir (Türk Sözü, 3 Kanun-i Sâni 1917). Bu konudaki ikinci örnek 1918 Mart’ında gerçekleşen ve olağan üstü önem atfedilen “Ergenekon Bayramı” kutlamalarıdır. Türk Ocağı tarafından organize edilen törene yalnızca Đttihat ve Terakki Mektebi değil Sultanî, Dârü’l-Muallimin, Şehit Muhtar Bey gibi Konya’da bulunan diğer okulların da katılımı sağlanmış böylelikle Türkçülük ideolojisini benimsemiş genç nesillerin yetişmesi amaçlanmıştır.

Ergenekon Bayramı’nın şehirde nasıl kutlandığı, “Ergenekon” başlıklı başmakaleden sonra törene ilişkin detayları aktaran Türk Sözü’nden öğrenebilmektedir:

“Dünkü Cuma günü Konya, Türklüğün pek eski bir gününü muhteşem bir ihtifal ile yaşadı. Daha sabahleyin vusta saat onda halk, bu büyük millî bayramı kutlamak için Alaaddin Tepesi’ne koşuyor, insan kitlelerinden tepe adeta görünmüyordu. Zevali saat bir buçuğa doğru, erkân-ı vilâyet, ümera-i askeriye, bil-umum mekatib talebe ve talebatı ihtifal merasim mahallini teşrif ettiler. Saat iki buçukta merasime ibtidar edildi. Đhtifali tertip eden Konya Türk Ocağı Heyet-i Đdaresi namına Başbuğ Ahmet Necati Bey tarafından bir nutuk irad ve bu günün kutsiyeti tebcil edildikten sonra millî kıyafeti hamil bir heyet tarafından ‘Ergenekon’ bestesi pek ahenktar bir surette teganni edildi. Müteakiben Sultanî, Dârü’l- Muallimîn, merkez inas ve Şehit Muhtar Bey talebe ve talibelerinden bazıları tarafından nutuklar ve şiirler okundu. Badehu heyet-i idareden Edip Raşit Bey beliğ bir hitabe verdi ve kalkan oyunları ve Sultanî talebeleri tarafından terbiyevî jimnastikler yapılarak millî çalgının ve sanayi bandosunun terennümleri arasından buradaki merasime hitam verildi. Heyetler, mektepler ve ahali, Alâeddin Tepesi’nden avdetle Hükümet Meydanına gelindi ve Đttihat ve Terakki Kulübünde Türk Ocağı ziyaret olundu. Burada Türk Ocağı Kâtib-i Umumisi Mithat Şakir Bey bugünün büyüklüğünden ve bu gibi ananevî günlerin içtima hayatlarındaki tesirat- ı milliyesinden veciz ve samimi bir lisanla bahsetti ve genç hatip, zairiyete Ocağın teşekkürlerini arz ile nutkuna hitam vererek kürsüyü istikbalin vatan yavrularına terk etti. Müteakiben Đttihat ve Terakki inas kısmı talebelerinden birkaç hanım tarafından şiirler ve nutuklar okunarak alkışlandı (Türk Sözü, 24 Mart 1918).

Kutlamaların akşamki adresi faaliyetlerin içeriğine uygun bir anlam taşımaktadır: “Gökalp Tiyatrosu”. Önceleri Rum Okulunun uygulama sahnesi olarak inşa edilen (Odabaşı, 2001: 233) tiyatro binası, 1917’den sonra, Vali Muammer Bey’in girişimi sonucu tamir edilip elektriklendirilerek “millî, içtimaî piyeslerin temsili” işlevine uygun olarak Gökalp Tiyatrosu adıyla faaliyete geçirilir (Türk Sözü, 18 Haziran 1917). Herkesin okuma-yazma bilmediği bir toplumda tiyatro, aynı görevi yerine getiren basına göre daha işlevsel bir araç konumundandır. O halde onu Türklüğün iç ve “işlenmemiş bir yurdu” olan Konya’da amacın emrine vermek gerekmektedir (21 Haziran 1917). Kutlamaların Gökalp Tiyatrosu’nda devam bölümü şöyle aktarılmaktadır:

“Gece Gökalp Tiyatrosunda yine Türk Ocağı tarafından bir müsamere ve konser tertip edildi. Evvela ‘Ergenekon’ şarkısı pek ahenktar bir surette okundu. Bunu müteakip

Mithat Şakir Bey ‘Ergenekon47‘ şiirini büyük bir kudretle inşad ederek samimi alkışlara mazhar oldu ve samiîn üzerinde pek canlı tesirler icra etti. Badehu tertip olunan program mucibince iki kemanın iştirakiyle piyanonun terennümatı büyük be bediî bir haz ile dinlenildi. Sultanî ve Dâr-ül Muallimîn Musikî Muallimi Bahattin Bey’in neyi bir vecd-i ruhanî ve sükûn-ı aşıkane içinde dinlenerek ruhlarda derin izler bıraktı. Bundan sonra Öksüz Yurdu Lütfü Bey’in Kemanı, Celal Bey’in ud ile taksimi ruhları tehzîz etti. Gösterdikleri sanatkârane kudret alkışlara mazhar oldu ve Sanayi Mızıkası tarafından müteaddit valslar ve Leblebici Horhor Ağa48 çalındı. Geceki merasim de parlak ve mutantan, bu günün büyüklüğüyle mütenasip bir surette yapıldı ve ruhlarda milliyet duyguları derin ve yüksek bir aşk ile titredi” (Türk Sözü, 24 Mart 1918).

Hürriyet ve Đtilâf iktidarıyla gelen tasfiye sürecinde kapandığı düşünülen Konya Türk Ocağı, Mütareke koşullarının getirdiği zorunlu bir aranın ardından Millî Mücadele döneminde yeniden faaliyete geçecektir49

. Mütareke döneminde faaliyetin geçici olarak durdurulması, Ocakları, milliyetçi direnişin ana kaynaklarından biri

47

Biz Türk Han’ın beş oğluyuz./Gök Tanrı’nın öz kuluyuz,/Beş bin yıllık bir orduyuz,/Turan yurdu durağımız! (…) (Gökalp, 1998: 122–129).

48

“Leblebici Horhor”, savaşta Đstanbul’da gösteriler yapan Benliyan’ın “Millî Operet” kumpanyasının repertuarında bulunan bir Türk müzikalidir. Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin başına getirilen ve konulu filmler çevirerek halka göstermenin bir öncülük görevi olduğuna Enver Paşa’yı inandıran Sigmund Weinberg, “Leblebici Horhor”u filme almayı kararlaştıysa da film oyuncularının askere alınması nedeniyle (1916) proje yarım kalmıştır (Onaran, 1999: 14; Scognamillo, 1998: 33).

49

Konya Türk Ocağı, Milli Mücadele döneminde, “isyan geçirmiş bir bölge” halkını, basın yoluyla aydınlatmayı millî bir görev sayarak Konya’ya gelen (28 Şubat 1337/1921) Samizade Süreyya (Berkem) tarafından faaliyete geçirilmiştir (Aydın, 2008: 15–23; Berkem, 1960: 142). Ocağın ilk döneminde başkanlık görevini yürüten Ahmet Necati’nin ikinci dönemde yönetim kurulu üyesi olarak çalışması (Önder, 1989: 31) Berkem’in düşüncesinin öncü “ekip”in katkılarıyla hayata geçirildiğini düşündürmektedir. Düzenlediği konferanslarla gençlere millî bir bilinç kazandırmayı hedefleyen Berkem (1960: 142), bu amaçla başyazarlığını yaptığı Babalık’a ilânlar da verir: “Türklüğün maddî ve manevî ihtilasını temin için şehrimizde küşat edilen Türk Ocağı şubesi, Türk gençliğinden teşvik ve tergib beklemektedir… Türk gençliği el ele ver, birbirine sarıl, yükselmenin yolunu ara ve bul” (Babalık, 5 Kanun-ı Evvel 1922). Mustafa Kemal, 20–23 Mart 1923 tarihleri arasında gerçekleşen Konya ziyaretinin (Önder, 1989: 26) ilk gününde, Konyalı geçlerin daveti üzerine Türk Ocağı’nı da ziyaret etmiştir. Ziyaret, Mustafa Kemal ile arasında gerginlik bulunan Ali Đhsan Paşa’nın Türk Ocağı ile ilişkisi nedeniyle gergin geçer. Ziyaret öncesinde Berkem, Paşa’nın Türk Ocağı’nda asılı bulunan resminin indirilmesi konusunda uyarılmıştır. Uyarıdan hemen sonra toplanan Ocak yönetimi, Ocaklara siyasetin giremeyeceğine ilişkin nizamname hükmüne rağmen oybirliğiyle resmin indirilmesine karar verir. Türk Ocağı’nda verilen davete Ali Đhsan Paşa’nın da katılması, Mustafa Kemal’in, dikkatini çekmiştir. Ertesi gün Ali Đhsan Paşa’nın Ocağa üye olduğunu öğrenince üyeliğinin iptalini ister (Aydın, 2008: 44–47). Mustafa Kemal, ziyaret sonunda Türk Ocağı hatıra defterine, Ocak gençliğine dönük öğütleri içeren şu kaydı düşmüştür: “Konya, muhtelif Türk devletleri yaşamış öz Türk vatanıdır. Konya, asırlardan beri tüten büyük bir Türk ocağıdır; Türk harsının esaslı menbalarından biridir. Konya Türk Ocağı, Konya Türklüğünün hakiki bir timsali olmalıdır. Bu Ocaktan milletin hissini, mefkûresini daima ısıtacak, nurlandıracak parlak alevler semalara yükselmelidir; o kadar ki bu alev, vatanın bütün ufuklarında aydınlıklar vücuda getirebilsin! Konya’nın genç dimağları müteşebbis, cesur, sebatkâr evlatları! Ocağınıza sahip olunuz! Bütün mânialar, Ocağınızın ateşi karşısında derhal yanıp duman olmaya mahkûmdur. 20–21 Mart 1339 (1923)-Gazi M. Kemal” (Evren, 1942: 3; Önder, 1989: 39–40)

olarak gören işgal kuvvetlerinin ilgisinden de kaynaklanmış olabilir (Akyüz, 1986: 205; Akçura 1981: 208). Nitekim aynı dönemde (1920) Đşgal Kumandanı Đngiliz Generali Milen’in Konya’da direnişi örgütleyen Öğüt’le yakından ilgilendiği ve ısrarla gazetenin kapatılmasını istediği bilinmektedir50 (BOA, DN: 218).