• Sonuç bulunamadı

ORHAN PAMUK’UN ESERLERİNDE METİNSEL-AŞKINLIK BİÇİMLERİ Metinlerarası yönelimli bir yazar olarak Orhan Pamuk’un romanları, Doğu ve

1. Metinsel-aşkınlık Bakımından Orhan Pamuk Edebiyatı

2.2. Türev İlişkileri

2.2.1. Yansılama (Parodi)

Yansılama, bir alt-metnin veya gönderge-metnin ana-metne aktarılmasında, gülünç etkiyle beraber yergi işlevinin gözetilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Genellikle yansılama biçimindeki bir türev ilişkisinde, ciddi/soylu/yüksek bir türün yarı-ciddi ya da ciddi olmayan, gülünç bir eser durumuna getirilmesi söz konusu olmaktadır.

Zamanımızın Bir Kahramanı, s. 45.

333

Parodi’nin hem bir edebî tür hem bir teknik olarak ele alınmayı gerektirdiğini belirten Cebeci, onun “kısaca, iki metin arasındaki ilişki” olarak tanımlanamayacak kadar kapsamlı bir faaliyet alanını ifade ettiğini; bu bakımdan, kendisinin, farklı edebî tür ve dönemler arasındaki ilişkilerin de parodik çalışmalar çerçevesinde ele alınması gerektiği334 yönünde düşündüğünü belirtir.

Parodinin köken ve tür bakımından kaynaklarının genişliğine ve işlevselliğine dikkat çeker:

“[Ç]ağdaş/postmodern edebiyat kuramı çerçevesinde, ‘metinlerarasılık’ kavramı üzerinden ifade edilen ‘esinlenme’ ve ‘metnin kendi bilincini taşıması’ kavramı üzerinden ifade edilen

‘yazma eyleminin yazının konusu olması’ gibi olguların, edebiyat eleştirisinin temel inceleme alanları hâline gelmesi, bu olguların analizi için yetkin kuramsal araçlar sağlayan parodi çalışmalarının öne çıkması sonucunu doğurmuştur. […] [P]arodinin bir tür olarak ‘mevcut sistemleri sorgulama’, giderek dönüştürme, hatta yıkıma uğratma (ve buna paralel olarak ancak zıt biçimde, savunma amaçlı olarak kullanılabilme) özelliği, bu türe çağdaş sosyo-politik edebiyatın bütün kanatları tarafından kullanılabilen bir araç olma niteliği kazandırmaktadır.”335

Cebeci’ye göre, çoğu kez iç içe geçmiş ve birbirlerine dönüşebilir olma özelliğinde bulunan komik türler, diğer bütün komik türleri oluşturan ironi tekniği ile meydana gelir ve birbirine bağlanır.336

Cebeci, Bahtin’in karnaval kuramını eleştiren Aaron Gurevich’in, gülmenin ve karnaval kültürünün yoksullar kadar seçkinler tarafından da benimsenen bir olgu olduğunu gösterdiğini ifade ederken, orta çağda kilisenin tutumunun karnaval kültürüne etkisine dikkat çeken Bahtin’in görüşlerinin aksine, kilisenin gülmeyi hiçbir zaman yasaklamamış olduğu yönünde337 bir görüşe sahiptir.

Orhan Pamuk’un Beyaz Kale ve Benim Adım Kırmızı romanlarında alaycı dönüştürüm bakımından oldukça kapsamlı birer örüntü tespit edilmektedir.

Ana-metin Beyaz Kale’de bulunan, roman kişilerinden biri olan Faruk Darvınoğlu’na ait ifadeleri içermesi nedeniyle kurmaca sayılan “Giriş” bölümünde, ana hikâyede yer alan “kitabın” Nilgün Darvınoğlu’na ithaf edilmiş olması ile Sessiz

Oğuz Cebeci, Komik Edebi Türler, s. 12-13.

334

Oğuz Cebeci, A.g.e., s. 12.

335

A.g.e., s. 16.

336

A.g.e., ss. 31-32.

337

Ev’e yönelik bir anıştırma söz konusudur. Burada başvurulan anıştırma tekniği ile okurun Sessiz Ev romanından hatırladığı Nilgün Darvınoğlu adlı karakterin şahsında geleneksel/gerçekçi roman okuru ile “[h]er şeyi birbiriyle ilgili gör[en]”338 polisiye anlatıların okurunun ve bu anlatı geleneklerinin yansılanması sağlamıştır.

Ana-metinde, Venedikli ile Hoca, padişahın ilgisine yönelik olarak hayvanlara ve tuhaf mahluklara dair risaleler hazırlamaktadırlar. Bu risalelerden birini hazırlarken, “Amerika’daki kırmızı karıncalardan söz ederek yeni bir karıncanamenin düşlerini kur[arlar]”339. Böylece, hayvan anlatılarının yansılandığı parodi metinlerden söz edilmiş olur. Beyaz Kale’de Acâibü’l Mahlûkat ile bu türdeki hayvan anlatılarının göndergeleştirildiği bu kısımlarda, “mor çekirgeler”340, “uçan balıklar”341 çizerek, fantastik hayvan anlatılarında olduğu gibi, meydana getirdikleri hayali hayvanlarla342 ilgili parodi metni resimlediklerinden söz edilmesiyle de ekfrasis konusu hatırlanmış olur.

Benim Adım Kırmızı’da, İslam toplumu içerisinde çağlar boyunca resim, resmetme, ressamlık (musavvirlik) hakkında tefsir edilen kimi hadislerin tasvir etmeyi Allah’ın ayetlerde geçen isimlerinden, “en güzel isimler”, el-esmâü’l hüsnâdan “yaratıklara şekil ve özellik veren”343 mânâsındaki “el Musavvir” ile bağdaştırılması; bu anlayıştan hareketle resmetmenin, tasvir etmenin Allah ile rekabeti temsil ettiğini öne süren bakış açısı, benzer alıntılar yoluyla parodi edilmektedir:

“‘Kıyamet günü musavvirden yarattığı şekillere can vermesi istenecek,’ dedim dikkatle.

‘Ama hiçbir şeyi canlandıramayacağı için cehennem azabına çarptırılacak. Unutmayalım;

musavvir Kuran-ı Kerim’de Allah’ın sıfatıdır. Yaratıcı olan, olmayanı var eden, cansızı canlandıran Allah’tır. Kimse onunla yarışmaya kalkışmamalı. Ressamların onun yaptığı işi yapmaya kalkışmaları, onun gibi yaratıcı olacaklarını iddia etmeleri en büyük günah.’”344

Beyaz Kale, s. 9.

338

A.g.e., s. 44.

339

A.g.e., s. 44.

340

A.g.e., s. 44.

341

A.g.e., s. 87.

342

“Esma-i Hüsna”, Diyanet İşleri Başkanlığı, s. 457. (çevrimiçi)

343

(https://webdosya.diyanet.gov.tr/Dua/UserFiles/Esamul_Husna/Ayetlerde_Esmaul_Husna.pdf, Erişim Tarihi:

28.08.2019.)

Benim Adım Kırmızı, s. 198.

344

Perspektife dayalı “Batılı” tarza uygun resim sanatına İslam dünyasındaki olumsuz yaklaşım, ana-metne “Âleme sokaktaki murdar köpeğin gözünden perspektif ile bakıp, bir at sineği ile bir camiyi -cami arkadadır bahanesiyle- aynı büyüklükte resmederek dinimize küfrettiğimizi, camiye giden müminlerle alay ettiğimizi söylüyorlar.”345 biçiminde yansılanarak dâhil edilmiştir.

Ana-metin Benim Adım Kırmızı’da parodi durumunda yer alan anlatı biçimlerinden bir diğeri, “sahih” olduğu anlaşılamayan bir takım hadisler, hadis olduğu zannedilen söylencelerdir. 1676-1749 yılları arasında yaşamış muhaddis El-Aclûnî’ye ait Keşfü’l Hafâ346 347, sahih olan ve sahih olmayan hadisleri, halk arasında yaygın rivayetleri; vecize, atasözü, hikmetli sözler gibi ifadeleri birbirinden ayırt eden bir eserdir. Orhan Pamuk romanlarında sahihliği ispat edilmemiş olan rivayetlere sıklıkla yer verilmesi, Keşf’ül Hafâ’nın bir gönderge-metin olarak İslamî kaynaklar arasında değerlendirilmesini mümkün kılmaktadır.

Dini imgelere yer veren “korku” ve “şeytan” anlatıları, romanda parodi edilmektedir. Benim Adım Kırmızı’da şeytanı arkada bırakabilmek için ömrü boyunca yürüyüp altmış yedi yıl yürüdükten sonra nihayet kaçmaktan yorulup şeytana teslim olduğundan söz edilen Şeyh Osman Baba adlı bir yazarı/ sahibi olduğu belirtilen

“Menakıbname”348, yansılanmış bir gönderge metin durumundadır.

Romanda parodi olarak yer alan bir başka anlatı biçimi, “atlar” ve “atçılık”

üzerine kurulu metinlerdir. “Nakkaşın Ruhunun Yalnızlığını Teselli İçin Anlattığı Körlük ve Üslup Üzerine İki Hikâye”349 içerisinde “Atların Nakışı”350, “Atların Akışı”351 ve “Atların Aşkı”352 adlarıyla üç ciltten oluştuğundan, bir dönem çok sevilip çok aranmış ve çokça taklit edilmiş olduğundan söz edilen, her biri atın sol

A.g.e., s. 196.

345

Ebü'l-Fidâ İsmâîl b. Muhammed b. Abdilhâdî el-Cerrâhî el-Aclûnî.

346

bk.: Ali Yardım, “Aclûnî, İsmâil b. Muhammed”, İslâm Ansiklopedisi, C. 1, TDV Yayınları, İstanbul, 1988, ss. 327-328.

Bünyamin Erul, “Keşfü’l Hafâ”, İslâm Ansiklopedisi, C. 25, TDV Yayınları, Ankara, 2002, ss. 320-321.

347

Benim Adım Kırmızı, s. 344.

348

A.g.e., ss. 350-352.

349

A.g.e., s. 351.

350

Benim Adım Kırmızı, s. 351.

351

A.g.e. s. 351.

352

ayağından başlayan üç yüz at çiziş hikâyesinin birer parodi anlatı olduğu anlaşılmaktadır.