• Sonuç bulunamadı

ORHAN PAMUK ROMANLARININ METİNSEL-AŞKIN ÖRÜNTÜSÜ Postmodern edebiyatın temel prensiplerinden biri olarak görülen metinlerarası

1. Bilim Tarihine Ait Metinler ile Felsefe Metinlerinin Göndergeselliği

Orhan Pamuk’un romanlarında, Avrupa ve Batı felsefesine ait gönderge-metinlerin yanında, İslam medeniyeti ekseninde ortaya çıkan bilim ve felsefe tarihinin başyapıtları da geniş ölçüde metinsel-aşkınlık göstermektedir. Romancının bilhassa Beyaz Kale’den itibaren meydana getirmeye başladığı “yenilikçi” romanları, Doğu ile Batı medeniyetleri arasında Batılı ve “modern” bir tercihte bulunmaktan çok, bir terkip düşüncesine yakındır. Örneğin, Batlamyus’un Ptoleme adıyla da ana-metinde anılması, Pamuk’un sıklıkla ele aldığı Doğu ve Batı izleğini, bu iki medeniyetten meydana getirilen ya da meydana getirilmesi tasavvur edilen bir terkibi düşündürmektedir. Nitekim, Orhan Pamuk’un yenilikçi ve daha fazla biçeme yönelik eserleri arasında, bir ana-metnin bölümlerinde çoğunlukla “Batılı” bir göndergeye

“Doğulu” bir karşılık denk düşmektedir.

Avrupa felsefe tarihine ait metinler, bilhassa Alman romantik felsefesinin tezahürleri etrafında yer almaktadır. Avrupa aydınlanması dönemi romantik felsefecileri arasında yer alan kendilik, benlik kavramları üzerine tartışan Rousseau , 3 Pamuk’un romanları için felsefî göndegelerden biri olarak dikkat çekmektedir. Orhan Pamuk romanlarında romantik edebiyattan bilhassa Alman romantizm akımı içerisinden pek çok eser, gönderge-metinler olarak yer almaktadır. Gutman tarafından

Bk.: Isaiah Berlin, Romantikliğin Kökleri (Haz.: Henry Hardy; Çev.: Mete Tunçay), 2. b., Yapı Kredi Yayınları (1.

3

Baskı: İstanbul, 2004), İstanbul, 2010.;

ilk romantik olarak sözü edilen, romantizmin kendisi ile başladığı belirtilen 4 Rousseau ise, Pamuk’un romanlarına felsefe metinleriyle girmektedir.

Cevdet Bey ve Oğulları romanında kimlik ve “kendilik” arayışında olan Refik, kendini unutmaya çalışarak romantik felsefenin temsilcisi Rousseau’nun İtiraflar ’ını 5 okurken, kitabın kendinden başka bir şeyi de düşündürtmediğini itiraf eder. Böylece, 6 İtiraflar, gönderge-metin durumunda ana-metinde yer alır. Rousseau’nun

“bireyleşmiş benlik” olarak, kendisinden Jean-Jacques adıyla söz edişi , onun 7

“kendilik” olgusuna gösterdiği önemden ileri gelir. Gutman, İtiraflar’da Rousseau’nun amacının, “kendisine ve ötekilere kendisini tanımlayacak bir ‘benlik’

yaratmak” olduğunu ileri sürmektedir. Romanlarında kimlik, benlik, kendilik 8 izlekleri üzerinde kapsamlı biçimde durmakta olan Orhan Pamuk için İtiraflar, izleğin ana-metin içerisinde ortaya çıkarılmasında bir gönderge-metin olarak oldukça belirgin durumdadır. Rousseau, Sessiz Ev’de de anımsanmaktadır. Fatma Darvınoğlu, ölümünün ardından eşi Selâhattin’e “Ruso gibi doğanın kucağında yaşa[ma]” 9 isteğinden söz eder.

Ana-metinde geniş bir okuma tecrübesine girme arzusunda olan Refik’in hatıra defterinde , Alman romantik felsefesinin bir temsilcisi Arthur Schopenhauer’a ait 10 Türkçe tercümesi Aforizmalar adıyla yayımlanan eser, gönderge-metin olarak yer 11 alır. Refik, on altı yaşında okuyup duyduğu heyecanı hatırladığı Zavallı Necdet’i yetişkinlik yıllarında bayağı bulur . Bu sayede, Safvet Nezihi’nın geleneksel 12 tarzdaki bir aşk romanı olan ve yayımlandığı dönemde popüler edebiyatın ürünleri arasında bulunan Zavallı Necdet romanı da gönderge-metinler arasına girer. Cevdet 13

bk.: Michel Foucault, Huck Gutman, Patrick H. Hutton, Kendini Bilmek, (Çev.: Gül Çağalı Güven; Haz.: Yücel

4

Göktürk), 3. b., Om Yayınları, İstanbul, 2001, s. 80.

Jean-Jacques Rousseau, İtiraflar (Çev.: Selahaddin Güzey-Faik Bercmen), Semih Lütfi Kitabevi Yayınları, İstanbul,

5

1943.

Cevdet Bey ve Oğulları, s. 253.

6

Huck Gutman, “Bir Benlik Teknolojisi: Rousseau’nun İtirafları”, Kendini Bilmek, s. 81.

7

Huck Gutman, A.g.e., s. 82.

8

Sessiz Ev, s. 92.

9

Cevdet Bey ve Oğulları, s. 547.

10

Arthur Schopenhauer, Aforizmalar (Çev.: Mustafa Tüzel), İs Bankası Kültür Yayınları, (1. Baskı: 1998, Kabalcı

11

Yayınları, İstanbul) İstanbul, 2008.

Cevdet Bey ve Oğulları, s. 544.

12

Safvet Nezihi, Zavallı Necdet, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1944.

13

Bey ve Oğulları’nın idealist kişisi Refik, realist ve natüralist eserlerde olduğu gibi, yaşam içerisinde oldukça romantik bir tutum içerisindedir. Romantik şair ve yazarları okur, kendi “ben”ine ulaşmak üzere egzotik yolculuklar gerçekleştirir.

Bildungsromanlarda olduğu gibi ise, daha önce okuyup etkilendiği eserleri bayağı bulmaktadır.

Erasmus’a ait Deliliğe Övgü , ana-metin Sessiz Ev’de, gönderge-metin olarak 14 yer alır. Ana-metnin geleneksel roman okurunu da temsil eden kişisi Nilgün, okumakta olduğu eserden bir alıntı yoluyla “Deliliğe Övgü’de şöyle bir parça okumuştum: Aya çıkıp dünyaya baksaydı ve her şeyi, bütün bu hareketi bir anda görseydi biri ne düşünürdü?” biçiminde söz eder. Rönesans Hümanizminin önemli 15 temsilcilerinden biri olarak sözü edilen Desiderus Erasmus, Nilgün Darvınoğlu’nun da bir ruh olarak taşıdığı hümanizmanın Sessiz Ev’de göndergeleştirilmesi maksadıyla ana-metne girmiş görünmektedir.

Ana-metin Beyaz Kale’de yer alan “Ptoleme kozmoğrafyası” ve Batlamyus 16 hakkındaki konuşmalarda , Greko-Romen literatüründe Claudius Ptolemeaios, 17 klasik İslam kaynaklarında Batlamyus veya Batlamyus el-Kalûzî adıyla geçtiği belirtilen Batlamyus’un astronomi, trigonometri, iklimler teorisi, güneş yılı, ayın periyotları, ayın yörüngesinin eğikliği, güney ve kuzey yarımkürelerdeki sabit yıldızlar kataloğu, gezegenler teorisinin esasları, Mars, Merkür, Venüs, Satürn ve Jüpiter gibi gezegenlerin hareketleriyle doğuş ve batış zamanları konularını ele aldığı on üç bölümden oluşan ve Sintaksis veya Matematikis Sintaksis adıyla anılan el-18 Mecistî adlı eseri, gönderge-metindir. Hoca ile Venedikli’nin astronomiyle uğraştığı kısımlarda da Hoca’nın tartışma konusu yaptığı ve tartışma yerine Hoca’nın anlattığı, Venediklinin dinlediği “Batlamyus’un dizgesi” nden söz ettikleri bölümde, 19 Batlamyus’un el-Mecistî ya da Almageist’i gönderge metindir.

Desiderius Erasmus, Deliliğe Övgü (Çev.: Yücel Sivri), İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016.

14

Sessiz Ev, s. 217.

15

Beyaz Kale, s. 22.

16

A.g.e., s. 22.

17

Batlamyus: Ptolemaios.

18

Cengiz Aydın, Gülseren Aydın, “Batlamyus”, İslâm Ansiklopedisi, C. 5, TDV Yayınları, İstanbul, 1992, ss. 196-199.

Beyaz Kale, s.:29.

19

Romanda Venedikli’nin “Yetersiz Türkçeme rağmen sökebildim: Almageist’in, sanırım, kendisinden değil, başka bir özetinden çıkarılmış ikinci bir özetiydi[.]” 20 ibaresinde Almageist ile de, Batlamyus’un Almagest adıyla da bilinen el-Mecistî eserinden söz ediliyordur. Umberto Eco da Gülün Adı romanında “Almagesthus”

adıyla Ptoleme veya Batlamyus’un el-Mecistî eserinden bir gönderge-metin olarak 21 söz eder. Bu benzerlik, Gülün Adı ile Beyaz Kale’yi iki metinlerarası roman durumuna getirir. Avrupalı polisiye özellikli roman Gülün Adı’nın Doğu’daki tezahürü, romanla polisiye nitelikli anlatılara benzer örüntüsü bakımından metinsellik özelliği gösteren Benim Adım Kırmızı romanı olmuştur. Böylece, ana-metin Beyaz Kale’de vurgulanan Doğu-Batı karşıtlığı ve simetrisi, üçüncü bir metnin varlığıyla Benim Adım Kırmızı ve Gülün Adı arasında metinsel-aşkın düzlemde tamamlanmış olur.

Beyaz Kale’de, “I. Ahmet’in dedesi III. Murat’ın […] rahmetli Takiyüddin Efendi’ye yaptırttığı ve sonradan ilgisizlikten yıkılan o rasathane gibi bir şey;

[…]” şeklinde tarihi kişiler ve hadiseler içerisinden alıntılar bulunmaktadır. Burada 22 klâsik İslam astronomisinin son büyük temsilcisi olduğu kabul edilen Osmanlı âlimi Takıyyüddin er-Râsıd’ın kurmuş olduğu İstanbul Rasathanesinin “içinde yalnız 23 yıldızları değil, bütün âlemi, nehirleri ve denizleri, bulutları ve dağları, çiçekleri ve tabii, hayvanları da, gözlemleyen bilginler yan yana gelsinler ve gözledikleri şeyleri konuşa konuşa ilerletsinler ki, aklımız gelişsin,” biçiminde kurmaca düzleme 24 yerleştirildiği görülür. Takıyyüddin’in Padişah’a takdim ettiği, ancak bugün kayıp olduğu belirtilen kuyruklu yıldız hakkındaki eseri Muhtıra-i İlmiye , gönderge-metin 25 olarak metinsel-aşkın örüntüye dâhil olmuştur.

Ana-metin Beyaz Kale’nin metinlerarası dünyasında Hayatü’l Hayvan ile 26 Acaibü’l Mahlûkat da kendilerine yer bulur. “[H]ayvanlar kitaplarını çok sevdiğini 27

Beyaz Kale, s. 22.

20

Gülün Adı, s. 264.

21

Beyaz Kale, s. 37.

22

Bk. : Hüseyin Gazi Topdemir, “Takıyyüddin er-Râsıd” , İslâm Ansiklopedisi, C. 39, TDV Yayınları, İstanbul, 2010, ss.

23

454-546.

Beyaz Kale, s. 37.

24

Orhan Pamuk, “Beyaz Kale Üzerine”, A.g.e., s. 145.

25

A.g.e., s. 41.

26

A.g.e., s. 41.

27

söyle[yen]” Sultan’dan söz edilen bölümlerde, 13. yüzyılda Kazvin’de doğmuş 28 coğrafya bilgini Kazvînî ’ye ait, kısaca Acâibü’l Mahlûkat olarak bilinen Acâibü’l 29 Mahlûkat ve Garâibü’l Mevcûdat adlı eserin kısaltılarak, tercüme edilerek veya 30 genişletilerek yenidenyazıldığı bildirilen fantastik hayvanlar ve varlıklar hakkındaki müstakil kitaplar gönderge-metinlerdir:

“Hoca, hemen oracıkta takvimin bazı tarihlerine mısralar düzüp, işini bitirmekte olan hattatın eline tutuşturdu; benden de mısralarının bazılarını resimlememi istedi. Öğleye doğru, ebrulu, mavi bir kapakla alelacele ciltlettirdiği risaleyi yanına alıp giderken neşesizdi, sıkıntılıydı, korkuyordu. Bana, takvimden çok, hikâyesine tıkış tıkış doldurduğu o pelikan kuşlarına, kanatlı boğalara, kırmızı karıncalara ve konuşan maymunlara güvendiğini söyledi.”31

Burada gönderge-metinler olarak anıştırılan hayvan anlatıları, ansiklopedik niteliklerine rağmen temsil ettikleri bilimsel gerçekliğin doğrulanabilir olmayışı nedeniyle parodi edilmektedir.

Benim Adım Kırmızı’da, ilk defa “Koskoca Sadıki Bey’in bir Özbek sipahisi için yalnızca kırk altına bir Acaip’ül Mahlukat resmettiği söyleniyor.” , ibaresiyle 32 birlikte gönderge-metin olarak yer alan on altıncı yüzyılın son çeyreğinde Şah Abbas’ın saray kütüphanesini yöneten ressam ve şair Sâdıkī Bey’in resmettiği 33 Kazvînî’nin Acaibü’l Mahlûkat eseridir. Her ne kadar buradaki gönderge görsel bir 34 form olsa da Acaib’ül Mahlûkat’ın bir tür kipsel dönüşüm örneği söz konusu olduğundan, resimlerin dayandığı alt-metin de gönderge kabul edilebilir. Katil nakkaşın “kederliler aşevi” dediği bir yerde karşılaşıp sohbet ettiği çelebi ile bu 35 sohbeti sırasında kendisini ona Behzad adıyla tanıtır ve nakkaş Behzad’ın üslubunun, bilhassa at resimlerinin nakkaşlar arasında taklit edildiğinden bahsettikleri sırada, Nakkaş, Çelebi’ye “Sen hiç at resmi gördün mü” , sorusu üzerine Çelebi, “Âlimler 36

Beyaz Kale, s. 43.

28

bk.: Cevat İzgi, “Kazvînî, Zekeriyyâ b. Muhammed”, İslâm Ansiklopedisi, C. 25, TDV Yayınları, Ankara, 2002, s.

29

160.

Günay Kut, “Acâibü’l Mahlûkat”, İslâm Ansiklopedisi, C. 1, TDV Yayınları, İstanbul, 1988, ss. 315-317.

30

Beyaz Kale, s. 83.

31

Benim Adım Kırmızı, s. 72.

32

Zeren Tanındı, “Rızâ-yi Abbâsi”, İslâm Ansiklopedisi, C. 35, TDV Yayınları, İstanbul, 2008, s. 60.

33

Günay Kut, “Acâibü’l Mahlûkat”, İslâm Ansiklopedisi, C. 1, TDV Yayınları, İstanbul, 1988, ss. 315-317.

34

Benim Adım Kırmızı, s. 345.

35

A.g.e., s. 348.

36

âlimi bir büyük hocanın, bir gün benim rahmetli hocama verdiği bir sihirli kitapta kanatlı bir atın resmini görmüştüm” yanıtında “sihirli” olduğu söylenen kitabın da 37 Acaib’ül Mahlûkat olduğu katil nakkaşın düşüncelerinden anlaşılır:

“Hocasıyla birlikte Acaib-ül Mahlukat’ı ciddiye alan şu sersemi şuracıkta kafasını çorba kâsesine sokup boğayım mı, yoksa bırakayım mı hayatında gördüğü tek at resmini -kim bilir ne de kötü bir nüshadır- bana ballandıra ballandıra anlatsın mı?”38

Pamuk’un Beyaz Kale romanının başkişileri ve eş ruh imgesinin unsurları olan Hoca ile Venedikli de olağanüstü konuların ele alındığı kitaplara ilgi duyan Padişahı memnun etmek üzere Acaib’ül Mahlûkat olduğu anlaşılan, harikulade canlılardan söz edildiği bilinen bir kitabı resimlerler. Çelebi’nin “âlimler âlimi bir büyük hoca” 39 olarak andığı, Beyaz Kale’nin Hoca’sı olmalıdır. Pamuk’un Beyaz Kale romanında da gönderge-metin olarak yer alan Acaib’ül Mahlûkat, Benim Adım Kırmızı ile Beyaz Kale romanlarını iki metinlerarası roman durumuna getirmektedir.

Simgesel anlatıma ve sıralı hikâyelere dayalı felsefî metin türünün bir örneği olan, çeşitli dillere çevrilmiş ve İslam dünyasının yanı sıra başta Daniel Defoe olmak üzere, Batılı pek çok sanatçı ve düşünürü etkilemiş olduğu belirtilen Endülüslü 40 filozof ve hekim İbn Tufeyl’e ait Hay bin Yakzan , ana-metin Kara Kitap’ta yer alan 41 Doğu medeniyetine ait gönderge-metinler arasındadır. Hay bin Yakzan’da varlığın ve tabiatın müstakil birer kendilik gibi algılanıp yorumlandığı ifade edilebilir. Bu anlam ekseni, gönderge-metnin ana-metne Orhan Pamuk romanlarında geniş ölçüde üzerinde durulmakta olan “kendilik, kendisi olmak” izleği çerçevesinde girdiğini düşündürmektedir. Orta çağda tıp alanının önde gelen bilginlerinden İbn Sînâ’ya ait 42 aynı adlı daha erken tarihli sembolik hikâye tarzındaki bir eserin bulunması, gönderge-metin Hay bin Yakzan ile isim bakımından metinlerarası durumda olan İbni Sinâ’nın eserinin de anıştırma yoluyla ana-metinde gönderge durumda olmasını sağlamaktadır. Gönderge-metnin ana-metinde yer aldığı bağlam da, Daniel Defoe ile İbn Tufeyl ve Hay bin Yakzan ile Robinson Crusoe arasında etki ve esinlenme

Benim Adım Kırmızı, s. 348.

37

A.g.e., s. 348.

38

A.g.e., s. 348.

39

İlhan Kutluer, “İbn Tufeyl”, İslâm Ansiklopedisi, C. 20, TDV Yayınları, İstanbul, 1999, ss. 418-425.

40

İbn Sina - İbn Tufeyl, Hay bin Yakzan (Çev.: M. Şerefeddin Yaltkaya - Babanzâde Reşid; Haz.: N. Ahmet Özalp), 5.

41

b., Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004.

bk.: Ömer Mahir Alper, “İbn Sînâ”, İslâm Ansiklopedisi, C. 20, TDV Yayınları, İstanbul, 1999, ss. 319-322.

42

bakımından bir mukayese sonucu aralarında hangisinin öncü olduğuna dair bir tespitin doğruluğunun ya da gereğinin tartışılmasıdır. Söz konusu gönderge-43 metinler, aralarındaki benzerlik ve etkilenme nedeniyle, yorumsal üst-metin bağlamına yerleşmiş olmaktadır.

Romantizmin Fransız edebiyatındaki temsilcisi François René de Chateaubriand’a ait 1841 yılında tamamlanmış olan hatıra ve tarih sahası içerisinde değerlendirilmesi mümkün eser Mezar Ötesinden Anılar , ana-metin Kara Kitap’ta 44 bulunan gönderge-metinlerden biridir. Hikâyede kayıp durumdaki Celâl Salik’in çalışmakta olduğu gazeteye giderek ona ait olduğunu belirttiği yazıları teslim etmek üzere giden Galip, yazıları teslim alan ihtiyar bir köşe yazarının masasında

“Chateaubriand’ın Mezar Ötesinden Anılar’ının eski bir yazı çevirisini” görür. 45 Gönderge-metnin bulunduğu bağlam açısından ana-metin içindeki anlamı, toplumsal ve siyasi tarih içerisindeki askerî bakış açısına sahip okura ait zihin yapısını temsil etmesi yönündedir. Bunun yanında, romantik edebiyatı yakından takip ettiği ve romanlarında buradan pek çok eseri göndergeleştiren Orhan Pamuk’un okuma haritasının bir yönünü oluşturmaktadır.

Bilim tarihi ve felsefe sahası içerisinde bulunan metinlerin Orhan Pamuk’un romanlarında bulunuşu, çoğunlukla romancının geleneksel-gerçekçi tarzdaki eserleri etrafında kalmıştır. Beyaz Kale’den itibaren, bilhassa Benim Adım Kırmızı, Masumiyet Müzesi, Kırmızı Saçlı Kadın romanları ile Pamuk, insanlık tarihi boyunca medeniyetlere yön vermiş fikirler yerine, başta roman olmak üzere, sanatlarda estetik ve kuramsal çerçeveyi oluşturmuş konular üzerinde durmuş; felsefeden çok poetik metinlerden örülü bir metinsel-aşkın çerçeve oluşturmuştur.