• Sonuç bulunamadı

ORHAN PAMUK’UN ESERLERİNDE METİNSEL-AŞKINLIK BİÇİMLERİ Metinlerarası yönelimli bir yazar olarak Orhan Pamuk’un romanları, Doğu ve

1. Metinsel-aşkınlık Bakımından Orhan Pamuk Edebiyatı

2.1. Metinsel-Aşkın Düzlemde Ortakbirliktelik İlişkileri

2.1.6. Klişe-Basmakalıp ve Alışılmış Söz Kullanımları

Göndergeleştirim yöntemleri arasında klişe ve basmakalıp söz kullanımı, basmakalıplaşmış sözcük veya söz öbeklerinin ana-metinlerde bulunarak metinsel-aşkın söyleme dâhil olmasıyla meydana gelmektedir. Bir ana-metin içerisinde bulunan klişeleşmiş ve basmakalıplaşmış sözlerden her iki unsur da birer dilsel

“alıntı” olduğundan, Aktulum tarafından metinsel-aşkınlık biçimleri arasında değerlendirilmektedir. “[Ç]oğu zaman ‘anonim’ bir bilgi kimliğiyle belir[en]”225 basmakalıp sözün, hangi yapıttan geldiğinin tespiti çoğunlukla mümkün değildir.

Aktulum, basmakalıplaşmış söz kullanımının genellikle ikinci elden bilgilere başvurulan yolculuk/gezi anlatılarında görüldüğünden söz eder. Temelde,

“sıradanlaşan her türlü anlatım biçimi”226 olan klişe ile bilhassa basmakalıp söz kullanımı, “metin” olgusuna dayanmadığından, bir tür metinsel-aşkınlık tekniğinden çok, gönderim veya göndergeleştirim işlemi olarak değerlendirilmelidir.

Bir ana-metinde tespit edilen basmakalıplaşmış söz öbekleri, deyimler, atasözleri gibi anonim ibarelerden oluşabildikleri gibi, belirli tarihî devrelerde popüler duruma gelmiş söz kalıpları biçiminde de olabilmektedir.

Klişe ve basmakalıp söz kullanımı, genellikle “türev ilişkileri”ni oluşturmada ve belirlemede başvurulan gönderim biçimleridir. Basmakalıp söz kullanımının metinsel-aşkın bağlamda kabul edilip edilmemesi konusu bir yanda iken, burada, bulundukları metinlerin “anlatı” zamanlarına dair bilgiler içerdiklerinden birer gönderge-metin olarak ele alınmaktadırlar.

Eserlerinin dilsel kuruluşunda bu türden söyleyişlere yaygın olarak yer vermediği tespit edilen Orhan Pamuk, romanlar vasıtasıyla günlük dili temsil eden kelimelerin, ifadelerin, deyişlerin saklanmasıyla birlikte, nasıl kullanıldıklarının da kayda geçirildiğini227 ifade etmiştir. Romanda basmakalıplaşmış söz kullanımı, temelde, söz konusu edilen günlük dilin kaydedilmesi işlevinin gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Kubilây Aktulum, Metinlerarasılık/Göstergelerarasılık, s. 426.

225

Kubilây Aktulum, A.g.e., s. 448.

226

Orhan Pamuk, “Müzeler ve Romanlar”, Saf ve Düşünceli Romancı, s. 73.

227

Ana-metin Beyaz Kale’de, “üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak”228 anlamında kullanılan “tuz biber ekmek”229; “kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak”230 anlamındaki “haşır neşir olmak”231 gibi Türkçede yaygın olarak kullanılan deyimlerin yanında, günümüz Türkçesinde temel anlamıyla kullanım sıklığı azalmış olan “kellesini vurdurmak, kellesini uçurmak”232 deyimleri gibi, bir kimsenin ölümünü istemek, bir kimseyi öldürtmek anlamlarında kullanılan “kellesini istemek”233 deyimi de birer basmakalıpaşmış söz öbeği olarak örüntüye girmiştir.

Yeni Hayat’ta ise, çeşitli marka adlarının yanı sıra, Türkiye Türkçesi içerisinde basmaklıplaşmış söz yapılarına da sıklıkla yer verilmiştir. “NE MUTLU TÜRKÜM diye bağıran bir kışla”234 gibi niteleme işlevli kullanımların yanı sıra, Mehmet ve Canan, “[T]ek rakibinin Türk Hava Yolları olduğu içinde yazan bir otobüse”235 bindiklerinde, 1990’lı yıllar boyunca basmakalıplaşmış ifade montaj tekniğiyle romana girmiştir.

Ana-metin Yeni Hayat’ta, “Aşkın yararlı bir acı olduğu”236 ifadesi gibi, romantiklere özgü bir duyuşun klişe ifadeleri yer alır. Canan adlı karakter için ise,

“adının hem sevgili hem Allah anlamına geldiği”237 biçiminde bir klişe alıntıya yer verilmiştir. Ana-metinde, minareli bir “saat”in özelliklerinden söz edilirken 1980’li yıllarda ve 1990’lı yılların başlarında yoğun biçimde dolaşımda bulunan iki basmakalıp söz, “Allah uludur” ve “Ne mutlu, ‘Türküm’” ibareleri bulunur:

“Bildiğimiz guguklu saatin kuşu yerine geleneksel mekanizmaya iki figür bağlanmıştı.

Namaz saatlerinde şerefe biçimindeki ilk katta belirip üç kez ‘Allah uludur!’ diyen minik bir

“tuz biber ekmek”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

228

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.) Beyaz Kale, s. 121.

229

“haşır neşir olmak”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

230

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.) Beyaz Kale, s. 123.

231

Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

232

imam ve saat başlarında yukarıdaki şerefede belirip, ‘Ne mutlu Türküm, Türküm, Türküm’ diyen kravatlı ve bıyıksız bir minik oyuncak beyefendi.”238

Burada, bir “devir tarihi”ne yer verilmesi yoluyla tarihî süreçlerle kurmaca eser arasında, alaycı ya da gülünç dönüştürüm biçiminde bir türev ilişkisi sağlanmaktadır.

Benim Adım Kırmızı, bilhassa deyim kullanımlarına yer verilmesiyle, basmakalıplaşmış sözlerin ana-metne girmesi bakımından oldukça kapsamlıdır. Bu türden ifadelerin, bilhassa grotesk ve bayağılaştırılmış sahnelerde karakterlerin şahsiyet özelliklerinin açığa çıkarılmasını sağlamak üzere kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Enişte Efendi öldükten sonra, gerçekleştirilen “ölüm sonrası” ritüelleri arasında, İslam dünyası için yaygın birer kullanım alanına sahip alışılmış söz öbeği kullanımlarına yer verilmiştir. “Artık iyice kokan iki günlük bir ceset değil de sanki ölmekte olan biriymiş gibi, ben ‘La ilahe illallah,’ dedim ki, ölmeden tekrarlasın ve son sözü bu olduğu için Eniştem Cennet’e gitsin,”239 diyen Kara’nın bu davranışı ve ifadeleri ile, “Lâ ilâhe illallah”, “Allah’tan başka ilâh yoktur”, ifadesi, İslam medeniyeti içerisinde alışılmış ve yaygın kullanım olanaklarına ulaşmış bir ifade olarak romanda yer almaktadır.

Ana-metinde Enişte Efendi’nin cenaze defni sırasında zikredilen dua,

“Mezarın çevresi sıra sıra kalabalıkla çevrili olduğu için bismillahi ve alâ milleti Resulullah deyişlerinden ve ağlayışların belirgin bir yükselişle yoğunlaşmasından, cesedin o anda mezara indirilmekte olduğunu anladım.”240 biçiminde alışılmış söz öbeği kullanımına başvurularak anıştırılır. Enişte Efendi’nin ölmüş olduğunu bildirdiği imam, “Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun,”241 yanıtını verdiğinde benzer biçimde, alışılmış söz öbeği kullanımına başvurulmuştur.

Enişte Efendi’nin cenazesiyle ilgili bir faaliyette bulunmayan roman kişisi Zarif Efendi’nin eşi Kalbiye için, “Laf kıtlığında asmalar budamak” biçiminde bir basmakalıplaşmış söze yer verilmiştir. Basmakalıplaşmış durumdaki söz, “[…]

misafirlerine tatlı söz söylemeye hiç girişmiyor, gönül almaktı, laf kıtlığında asmalar

Yeni Hayat, s. 79.

238

Benim Adım Kırmızı, s. 275.

239

A.g.e., s. 120.

240

A.g.e., s. 276.

241

budayarak hoşbeş etmekti gibi zaaflara kapılmadan hemen konuya giriveriyordu,”242 biçiminde gündelik dil içerisinde kullanılmıştır.

Çoksesli karnavalesk bir roman olan ana-metin Benim Adım Kırmızı’da konuşması olağandışı sayılmayan Ölüm’ün “Burada bana alışıp gülümsemeye başlayan bazı avanakların kafasına dank etmesi gerektiği gibi: Ölümle şaka olmaz.”243 ifadeleri, Türkiye Türkçesinde basmakalıplaşmış sözler “bir olay sebebiyle birden ayılmak, doğruyu anlamak”244 anlamındaki “kafasına dank etmek”

deyimi ve ölüm konusunun ciddiliği ile geri döndürülemez niteliği hakkındaki basmakalıp hâle gelmiş “ölümle şaka olmaz” ibarelerini içermektedir.

Romanda katil nakkaşın gitmiş olduğu Kalenderî tekkesinde ortamın soğukluğu hakkındaki “Tilkilere bakır sıçtıracak soğuk iliklerime işliyordu;

boğazımın arkasında o sinsi ağrı başlıyordu, dışarı çıktım”245, ifadesinde yer alan

“[t]ilkilere bakır sıçtırmak”246 ibaresi, bir basmakalıp söz olarak metne yerleştirilmiştir.

Çocuklarına “Söz dinlemezseniz Kara size dayağın Cennet’ten çıktığını iyice bir öğretir,”247 diyen Şeküre ile dayağın yola getirici etkisinin vurgulandığı “Dayak cenetten çıkmıştır”248 atasözü kullanılarak basmakalıplaşmış söze başvurulmuştur.

Son olarak ana-metin Benim Adım Kırmızı’da Şeküre’nin cariye Hayriye’nin “kapıda alı al moru mor”249 vaziyette bulunduğundan söz ettiği bir sahnede “telaş veya yorgunluktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş (olarak)”250 anlamındaki “alı al, moru mor olmak” ve Şeküre’nin çocukları Şevket ile Orhan arasındaki bir atışmada Şevket’in

Benim Adım Kırmızı, s. 302.

242

A.g.e., s. 161.

243

Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

244

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.) Benim Adım Kırmızı, s. 153.

245

A.g.e., s. 153.

246

A.g.e., s. 255.

247

“dayak cennetten çıkmıştır”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

248

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.) Benim Adım Kırmızı, s. 162.

249

“alı al, moru mor”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

250

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.)

“Karı gibi de korkaksın […] Arkadan saldırıyorsun,”251 ifadesinde, erkekler için

“korkak, dönek”252 anlamlarında kullanılan “Karı gibi korkak olmak” biçimindeki basmakalıplaşmış söz yapıları yer almaktadır.

Masumiyet Müzesi, basmakalıplaşmış sözlere devir tarihi ve karakter inşası bağlamında yer verilen bir diğer romandır. Türkçenin belirli devrelerinde basmakalıp biçimde kullanılmakta olan söz öbekleri ana-metinde bilhassa İstanbul’un Çukurcuma semtinde yaşamakta olan Keskin Ailesi etrafında dolaşımdadır.

Türkçede bilhassa 1980’li ve 1990’lı yıllarda kullanılmakta olan “Kumarda kaybediyorsunuz, demek ki aşkta kazanacaksınız.”, yolundaki basmakalıp söz, Kemal Basmacı’nın ifadeleri arasında da yer alır:

“Herkesin her uygun fırsatta söylediği bu sözü, 1982 yılbaşında, televizyondan naklen verilen ve Ankara’nın 1. noterinin de katıldığı çekilişten sonra, gene Füsun’a bir ikramiye çıkmayınca, sarhoşluk ve düşüncesizlikle söylemiştim.

‘Kumarda kaybettiğinize göre, Füsun Hanım’, demiştim, televizyonda seyrettiğimiz filmlerin kibar İngiliz kahramanlarını taklidini yaparak, ‘aşkta kazanacaksınız!’”253

Hikâye ve anlatı zamanının dil kullanım biçimlerinden bir örneği temsil eden basmakalıp hâldeki ifade, Kemal Basmacı için Füsun’un “Bundan hiç şüphem yok Kemal Bey!”254 yanıtındaki ifadede “aşkta kazanmak” sözüyle ima edilen, onun bir gün eşinden ayrılıp kendisine döneceği yolundaki hoş bir şaka anlamında iken, daha sonra Füsun’un alaycı bir ifadesi olarak255 anlaşılır. Pamuk’un İç Anadolu Bölgesi ile İstanbul’un “kenar” semtlerinde geçen romanı Kafamda Bir Tuhaflık’ta da Mevlut ile

“KISMET” adlı çekiliş oyunu sayesinde para kazanan, Mevlut’tan bir ücret almadan oyunu denemesine izin veren arkadaşı Ferhat arasında, Mevlut’un oyunda kazıdığı alanın boş çıkması üzerine geçen konuşmada bulunan benzer ibare, yazarın az sayıdaki basmakalıplaşmış ifade alıntıları arasındadır:

“‘Ben fakir olmayacağım, görürsün.’ Mevlut kararsızlık geçirmeden uzandı ve satıcı çocuğun hünerle verdiği toplu iğneyi eline aldı. Kartonda kazınmamış pek çok yuvarlak vardı. Özenle bir delik seçti, kazıdı.

Benim Adım Kırmızı, s. 171.

251

“karı gibi”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü (çevrimiçi)

252

(http://sozluk.gov.tr Erişim tarihi: 25.09.2019.) Masumiyet Müzesi, s. 361.

253

A.g.e., s. 361.

254

A.g.e., ss. 361-362

255

‘Kör Talih! Boş çıktı,’ dedi satıcı çocuk.

[…]

‘Boş çıkana bunu veriyoruz,’ dedi satıcı çocuk. Kibrit kutusu büyüklüğündeki bir gofret parçasını Mevlut’a verdi. ‘Evet, talihin yerinde değil, ama kumarda kaybeden aşkta kazanır. Mesele kaybederken kazanmaktır. Anladın mı?’”256

Her iki ana-metinde de aşkta kazanacaklarından söz edilen karakterler, hikâyelerinin başlarında aşkta da kazanamamış görünmektedirler. Ancak, Kemal Basmacı’nın hikâyenin sonunda çok mutlu bir hayat yaşadığından söz etmesi;

Mevlut’un niyet etmediği fakat kısmeti olan Rayiha ile geçirdiği yıllar, iki karakterin de bahtiyar birer yaşam sürdüklerini ortaya koymaktadır. Bu sonucun basmakalıplaşmış sözün vurguladığı mânâ olarak “kazanç” bakımından iki türlü yorumlanması mümkündür. Mutluluk anlarına dayanan kuvvetli aşk duygusunu Kemal Basmacı da Mevlut Karataş da içlerinde hissetmiş olmakla birlikte, Kemal’in Füsun’a duyduğu sevginin hikâyesi duygusal bir müzeye dönüşürken, Mevlut yıllarca mektuplaştığı ve adını Rayiha sandığı kişi yerine onun ablasıyla evlenmek zorunda kalır. Bu iki netice, bir yandan kahramanın duygusal anlamda tatmin olamayışı, başarısızlığı olarak anlaşılabilecek iken diğer yandan ait oldukları topluluklar içerisinde “farklı” ve “görece soylu” davranan bu roman kişilerinin duyuş biçimlerini yücelten birer netice olarak da yorumlanabilmektedir.

Kafamda Bir Tuhaflık’ta tespit edilen bir diğer basmakalıplaşmış söz, Türk Dil Kurumu’na ait Güncel Türkçe Sözlük’te “Namaza meyli (namazda gözü) olmayanın kuşağı ezanda olmaz”257 biçiminde, “‘Kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez’ anlamında kullanılan bir söz” izahıyla yer alan ibaredir. Ana-metinde Mevlut adlı başkarakterin saygı duymakta olduğu Efendi Hazretleri olarak bahsedilen hattat, niyet ve kısmet kavramları hakkındaki sohbetleri sırasında

“NAMAZDA GÖZÜ OLMAYANIN EZANDA KULAĞI OLMAZ”258 ifadesinde bulunduğundan; Mevlut’un da sonraki zamanlarda, bu söz üzerine, bilhassa

“Namazda gözü olmayan” ibaresi ile kastedilenin kim olduğu hakkında düşündüğünden söz edilir. Atasözündeki eğretileme, Mevlut tarafından açık olarak

Kafamda Bir Tuhaflık, s. 82.

256

Türk Dil Kurumu, “namaza meyli (namazda gözü) olmayanın kuşağı ezanda olmaz”, Güncel Türkçe Sözlük,

257

(sozluk.gov.tr, Erişim tarihi: 18.06.2019) Kafamda Bir Tuhaflık, s.390.

258

anlaşılmamaktadır: Bu sözle, “Yeterince namaz kılmayan ve yalan söyleyen”259 kendisi mi kastedilmektedir, bunu düşünür.

Orhan Pamuk’un eserlerinde, atasözleri ve deyim kullanımı dışında, sıklıkla gerçekleştirilen metinsel-aşkınlık teknikleri arasında bulunmayan klişeleşmiş ve alışılmış, yaygınlaşmış söz kullanımı çoğunlukla, benlik ve kimlik inşasını tekâmüle erdir(e)memiş, bir anlamda naif kişiler arasında geçmektedir. Ana-metinlerde oldukça sınırlı biçimde görülen basmakalıplaşmış sözler, az sayıda tespit edilmiştir.