• Sonuç bulunamadı

ORHAN PAMUK ROMANLARININ METİNSEL-AŞKIN ÖRÜNTÜSÜ Postmodern edebiyatın temel prensiplerinden biri olarak görülen metinlerarası

2. Kur’an-ı Kerîm ve Tasavvufî Edebiyat ile Göndergesellik

2.2. Tasavvufî Kaynakların Gönderge-Metinler Olarak Durumu

Orhan Pamuk’un romanları, Kur’an-ı Kerîm’in yanında, İslam tasavvuf düşüncesinin temellerini oluşturan edebî ve fikrî eserleri de metinsel-aşkınlık çerçevesinde ana-metinsellik ve metinlerarası biçimlerinde alıntı, gönderge, anıştırma yollarıyla içermektedir. Bunlardan tasavvufî mesnevi anlatıları farklı bir bölümde ele alınmakla birlikte, dinî ve felsefî nitelikli tasavvuf kaynakları, bu başlık altında değerlendirilmektedir.

Tasavvuf ile edebî bir kaynak olarak ilgilendiğini ifade eden Orhan Pamuk, tasavvuf edebiyatını bir edebî hazine gibi değerlendirdiğinden söz eder. Bilhassa 116 modern-sonrası eğilimli romanlarıyla, metinsel-aşkınlık çerçevesinde tasavvufî kaynaklara yöneldiği görülmektedir. Onun romanlarında Türk ve İslam edebiyat geleneğinin yanında, bu sahalara yönelik ansiklopedik bir kaynak olan, ilk cildi 1988 yılında Türkiye Diyanet Vakfı’nca kurulmuş İslâm Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü

Orhan Pamuk, “Yeni Hayat”, Öteki Renkler, s. 151.

116

tarafından yayımlanmış olan İslâm Ansiklopedisi olmuştur. Bilhassa muhtevası 117 Hurûfilik tarikatı etrafında teşekkül eden Kara Kitap’la ve mistik-tasavvufî muhtevaya sahip olan Yeni Hayat’la, dinî ve tasavvufî motiflere açıklık getirmesi bakımından İslâm Ansiklopedisi maddeleri, temel gönderge-metinler arasında 118 tespit edilebilmektedir.

Kur’an-ı Kerîm’den sonra en güvenilir kitap olarak kabul edildiği belirtilen, içerisinde sahih hadislerin toplandığı Buhârî’ye ait Türkçe tercümesinin adı Sahih-119 i Buharî olan hadis kitabı el-Câmiu’s Sahîh120, ana-metin Benim Adım Kırmızı romanında gönderge-metin olarak yer alır. Musavvirliğin değerlendirilmesi ve musavvirlerin durumu hakkındaki hadisler, buradan alıntı yoluyla romana yerleştirilmiştir:

“[…] Peygamberimiz Hazretleri’nin kıyamet günü ressamların Allah tarafından en sert bir şekilde cezalandırılacaklarını söylediğini hatırlıyorlar.

‘Ressamlar değil,’ dedi Enişte Efendi. ‘Musavvirler. Bu bir hadis, Buhari’den.’”121

İncelemenin çeşitli bölümlerinde, Kur’an-ı Kerîm başta olmak üzere, dinî ve tasavvufî metinlere gönderge-metinler biçiminde yer verilmek suretiyle meydana getirilen metinsel-aşkınlık biçimlerinin çoğunlukla parodi karakterler oluşturma, belirli durumları parodi etme işlevine sahip olduğu belirtilmektedir. Benim Adım Kırmızı’nın ilgili bölümü, işlediği cinayeti meşru bir zemine oturtma gayretinde bulunan ve inanmakta olduğu birtakım değerleri mukaddes kabul ettiği

“metin”lerden kendi algılayış biçimleri çerçevesinde, derinlikten yoksun biçimde çıkarsadığı anlaşılan; sahip olduğu bu inançlar sebebiyle cinayet işlemiş olan Leylek lakaplı katil nakkaş Velican ile ana-metinde ilim sahibi bir üstat olarak bulunan ve hikâyede Zarif Efendi gibi katledilen Enişte Efendi arasında geçmektedir. Leylek’in Peygamber Hazreti Muhammed’e izafe etmekte olduğu ifadeler, Buhârî’nin hadis kitabı hakkında bilgi sahibi olan Enişte efendi tarafından düzeltilmektedir. Nitekim,

TDV İslâm Ansiklopedisi, 44 Cilt hâlinde, yayımlanması 2013 yılında tamamlanarak yayımlanmıştır. 2016 yılında,

117

bu ciltlere ilâve olarak iki cilt yayımı gerçekleşmiştir.

İslâm Ansiklopedisi’nin, Abdülbâki Gölpınarlı’nın hazırlamış olduğu Mesnevi dipnotlarıyla birlikte Orhan

118

Pamuk’un değerlendirdiği Türk ve İslâm tasavvufî edebiyat geleneği bakımından geniş kapsamlı bir kaynak olduğu, Darmin Hadzibegovic tarafından da ifade edilmektedir. (bk.: Darmin Hadzibegovic, “Kara Kitap’ın Edebi Kaynakları”, Kara Kitap’ın Sırları, s. 68.)

Bk.: Muhammed Mustafa el-Azâmî, “Buhârî, Muhammed b. İsmâil”, İslâm Ansiklopedisi, TDV Yayınları, C. 6,

119

İstanbul, 1992, ss. 368-372.

M. Yaşar Kandemir, “el-Câmiu’s Sahîh”, İslâm Ansiklopedisi, C. 7, TDV Yayınları, İstanbul, 1993, ss. 114-123.

120

Benim Adım Kırmızı, s. 198.

121

Allah’ın isimlerinden biri olan el-Musavvîr, ressam demek değildir. Ancak, nakkaşlar arasında musavvirlik, ressamlık olarak anlaşılmaktadır. Bu anlayışa göre tasvir etmek, resmetmek işi ise günah sayılmaktadır. Burada parodi edilen Leylek, belirli bir “okuma” biçimini temsil etmektedir.

12. ve 13. yüzyıllar arasında yaşamış olduğu bilinen mutasavvıf Muhyiddin İbnül Arabî’ye ait el-Fütûhât’ül-Mekkiyye122 123 ve bütün fikirlerinin özeti olarak kabul edilen Fusûsü’l Hikem124, Orhan Pamuk romanlarında gönderge-metinler olarak yer almaktadır. Ana-metin Benim Adım Kırmızı’da, farklı bölümlerde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin tasavvufî görüşlerini geniş boyutlarıyla açıkladığı otuz yedi kitaptan oluşan125 ve tümüyle ilâhî bir ilhamın ürünü olduğu bilinen, kısa adı el-Fütûhât olan el-el-Fütûhât’ül-Mekkiyye adlı eserine anıştırma ve gönderimler; kimi zaman ise eserden alıntılar söz konusudur. Romanda, “İbni Arabi gibi geniş hayallilerin ballandırarak anlattıkları sütten, şaraptan, tatlı sudan ve baldan yapılmış o dört ırmağa da hiç rastlayamadım.”126; “İbni Arabi’nin aşktan görülmeyeni görülür kılma yeteneği, gözükmeyeni sürekli yanında hissetme isteği olarak söz etmesini böylece daha iyi anlamış oldum,”127 biçiminde alıntılar ile söz konusu eser bir gönderge-metin durumuna getirilirken, kimi zaman da İbnü’l Arabî’ye atfedilen bazı düşünceler, “Tarikatçıların akıl hocası İbni Arabi, Firavun’un imanla öldüğüne yemin edip günahkâr olmuştur.”128 ifadesinde olduğu gibi parodi edilen fikirler vasıtasıyla ana-metne yerleştirilmiştir. Arâbî’nin eseri, Yeni Hayat romanında da gönderge-metin olarak yer almaktadır.

“‘Elime bir kitap geçti. Okursan ciltli bir kitap gibi görünüyordu, okumazsan da yeşil ipekten bir top kumaş şekline giriyordu… Derken kitabın rakkamlarına, harflerine bakarken buldum kendimi ve elyazısından Haleb Kadısı Şeyh Abdurrahman'ın oğlunun yazdığını anladım.

Kendime geldiğimde ise şimdi okumakta olduğunuz faslı yazarken buldum kendimi. Ve

Bk.: Mahmud Erol Kılıç, “İbnü’l Arabî, Muhyiddin”, İslâm Ansiklopedisi, C. 20, TDV Yayınları, İstanbul, 1999, ss.

122

493-516.

Eserin tam adı el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye fî ma‘rifeti’l-esrâri’l-mâlikiyye ve’l-mülkiyye’dir.

123

Eserin tam adı “Fuṣûṣü’l-ḥikem ve ḫuṣûṣü’l-kilem” olarak belirtilmektedir. (bk.: Mahmud Erol Kılıç, “Fusûsü’l

124

Hikem”, İslâm Ansiklopedisi, C. 13, TDV Yayınları, İstanbul, 1996, ss. 230-237.)

Mahmut Erol Kılıç, “el- Fütûhât’ül-Mekkiyye”, İslâm Ansiklopedisi, C. 13, TDV Yayınları, İstanbul, 1996, ss.

125

251-258.

Benim Adım Kırmızı, ss. 10-11.

126

A.g.e., s. 145.

127

A.g.e., s. 19.

128

birden anladım ki şeyhin oğlunun yazdığı ve rüyamda okuduğum fasılla, şimdi benim yazmakta olduğum kitaptaki fasıl birbirinin aynıdır.’ İbni Arabi, Fütuhâtü’l Mekkiyye”129 Yeni Hayat’ta, bir alıntı biçiminde ana-metne montajlanan gönderge-metin, ileride ele alınmakta olan Samuel Taylor Coleridge’in bir “düş”ün ürünü olan Kubla Khan şiirini anıştırmaktadır. Böylece, bir gönderge-metin aracılığıyla bir başka gönderge-metnin anıştırıldığı iki kademeli bir tür metinsel-aşkınlık gerçekleşmekte;

Doğulu bir mistik olan İbnül Arabî’nin ilâhî ilhamlı eseri Fütühâtü’l Mekkiyye ile Batılı romantik-mistik Coleridge’in Kubla Khan şiiri, iki metinlerarası eser olarak tespit edilmektedir.

İbnü’l Arabî’ye ait diğer gönderge-metin Fusûsü’l Hikem, Avrupa ve İslam medeniyetlerine ait “melek” tasavvurlarınun bir araya gelerek izlek hâlini aldığı ana-metin Yeni Hayat’ta “‘Melekler, insan denilen halifenin yaratılışındaki sırra eremediler.’ İbni Arabi, Fususü’l Hikem,”130 biçimindeki bir alıntıyla söz konusu izleğin etrafında göndergeleşmektedir.

İslam âlimi İbn Kayyım el-Cevziyye131 ve onun “rüya, ölümle kıyamet arasındaki süre, kabir hayatı ve ruh”132 konularını ele aldığı eseri Kitâbu’r-Ruh133, Benim Adım Kırmızı romanındaki gönderge-metinlerden biridir. Eser, ilk olarak Kara’nın, Enişte Efendi’nin evinde “[…] rahlenin üzerinde açık duran Kitab-ur Ruh’a göz atarken, evin içinde gezen çocukların seslerine kulak kesil[diği]”134 sırada gönderge metin olarak anılmaktadır. Ölümle ilgili bölümde, kurnaz bir ihtiyarın ölümün resmini çizmek üzere olan nakkaşa “ilham olsun diye önündeki kitaplardan, El Cevziyye’nin Kitab-ur Ruh’undan, Gazzali’den, Kitab-ül Ahval-ül Kıyamet’ten, Suyuti’den ölüm üzerine parçalar”135 okuduğundan söz edilirken gönderge-metnin içeriğinden parçalar, ekfrastik biçimde ana-metnin hikâyesinde aktarılır:

Yeni Hayat, s. 217.

129

A.g.e., s. 216.

130

H. Yunus Apaydın, “İbn Kayyim el-Cevziyye”, İslâm Ansiklopedisi, C. 20, TDV Yayınları, İstanbul, 1999. ss.

131

109-123.

H. Yunus Apaydın, A.g.e., s. 118.

132

“er-Rûḥ” , bk.: Yunus Apaydın, A.g.e., s. 118.

133

Benim Adım Kırmızı, s. 34.

134

A.g.e., s. 159.

135

“Kitab-ur Ruh’tan eski mezar hırsızlarının tanıklıklarını, gövdesinin orasına burasına çiviler saplanmış cesedi, toprağı kazınca taze ceset yerine beliren alevleri, içerisine kurşun dökülmüş kafataslarını da okuduğu için ihtiraslı ihtiyar, onu pürdikkat dinleyen harika nakkaş benim resmimi çizerken bakanı korkutacak her şeyi koydu.”136

Enişte Efendi’nin evinde bulunan katil nakkaş ise gönderge metin Kitab-ur Ruh’tan, “ölmeye istekli bunakların bayıl[dığı]”137 bir kitap olarak söz eder:

“Enişte’nin hemen yanı başındaki eski cildin El Cevziyye’nin Kitab-ur Ruh’u olduğunu gördüm. Ölümden sonra ruhun başından geçecek serüvenleri hikâye eden bu kitaba ölmeye istekli bunaklar bayılır.”138

Katledildikten sonra, Enişte Efendi’nin ölüme dair aktardıkları da gönderge-metin Kitab-ur Ruh’tan alınmıştır:

“[…] [Y]üzleri güneş gibi parlak iki güzel ve gülümseyen melek, tıpkı Kitab-ur Ruh’ta defalarca okuduğum gibi bana ağır ağır yaklaştılar ve sanki ben artık yalnızca bir ruh değil de, hâlâ bir gövdeymişim gibi, kollarımdan tutup beni yukarılara çıkardılar.”139

[…]

“Resulullah’ın ‘Müminin ruhu Cennet ağaçlarından yiyen bir kuştur,’ hadisinden de anlaşılacağı gibi, ruh ölümden sonra gökyüzünde dolaşır. Ebu Ömer bin Abdülber’in iddia ettiği gibi, bu hadis, ruhun kuş şekline gireceği, hatta bir kuş olacağı anlamına değil, El Cevziyye’nin çok doğru bir şekilde belirttiği gibi, ruhun bir kuşun gezineceği yerlerde bulunması anlamına gelir. Perspektif seven Venedikli üstatların ‘görüş açısı’ diyecekleri bakış yerim, El Cevziyye’nin yorumunu doğruluyordu.”140

Resim ve nakış sanatında modern usulleri takip etmekte olan üstat nakkaş Enişte Efendi’nin, kendisinin ölümünden sonraki yerine dair ifadelerinde de Venedikli üstatların sevdiği, Batılı bir teknik olan perspektif usûlü söz konusudur.

Cennet ile mükâfatlandırıldığını öğrendiğimiz Enişte, bulunduğu yerde bir “görüş açısına” sahiptir. Gönderge-metin Kitab-ur Ruh, ana-metnin Batı resim anlayışı ekseninde ortaya çıkan yorumsal üst-metin bağlamını oluşturmak üzere gönderge-metin olmuştur.

Benim Adım Kırmızı, s. 160.

136

A.g.e., s. 201.

137

A.g.e., s. 201.

138

A.g.e., s. 284.

139

A.g.e., s. 286-287.

140

Ana-metin Benim Adım Kırmızı’da, 11. ve 12. yüzyıllarda yaşamış mutasavvıf ve İslam düşünürü Gazzâlî’nin141 tasavvuf, ahlâk, fıkıh, kelâm alanlarına yeni yaklaşımlar getirmiş olduğu belirtilen142 eseri İhyâū Ulûmi’d-Dîn143 gönderge-metin olarak yer almaktadır:

“Bu karanlık hayalleri Arabistan’daki bekâr gecelerim sırasında okuduğum Gazzali’nin İhya-ı Ulûm’unun evliliğin zararlarİhya-ı kİhya-ısmİhya-ından apardİhya-ığİhya-ımİhya-ı anlayİhya-ınca, gecenin ortasİhya-ında, aynİhya-ı

sayfalarda evliliğin yararları konusunda daha fazla laf olduğu geldi aklıma.”144

Eserin Rub’u’l âdât başlığını taşıyan ikinci cildinde, Kara’nın söz ettiği gibi, aile, toplum, iktisat, siyaset ilişkileriyle ilgili “dinî, ahlâkî bilgisi, bilinci, duyarlılığı ve sorumluluk duygusu gelişmiş fertler[den]”145 söz edilir; bu gelişmelerin sağlandığı fertlerin elindeki dünya hayatının kendisi güzel olacağı gibi bu hayatın âhiret mutluluğunun da hazırlayıcısı olacağı146 anlatılır.

Gazzali’ye ait “ölüm, kabir hayatı ve ahiret hallerine dair”147 ed-Dürretü’l-Fâhire, romanda yer alan bir gönderge-metindir. Enişte Efendi’nin kendi ölümüne dair “Aklım iyice karışırken ışıklar içinde o melek yaklaşıp, bana yardım etmek ister bir havayla, evet, tıpkı Gazzali’nin Dürret-ül Fahire’de söylediği gibi tatlılıkla dedi ki: ‘Ağzını aç, ruhun oradan çıkıversin,’”148 biçiminde aktardıkları, gönderge-metinden bir alıntıyı içermektedir.

Enişte Efendi’nin “[…] [Ç]ünkü her şey, bazı ufak tefek değişikliklerle, ölüm üzerine yazılmış sayfalarda Gazzali’nin, El Cevziyye’nin ve diğer alimlerin anlattığı gibi oluyordu.”149 ifadesi, gönderge-metinler ed-Dürretü’l-Fâhire ve er-Rûh yinelemektedir. Nakkaşlar arasında ilim ve bilgi sahibi bir üstat olarak dikkat çeken Enişte Efendi ve onun ölümünden sonra kendisi ölmemiş gibi gösterilmek suretiyle

bk.: Mustafa Çağrıcı, “Gazzâlî”, İslâm Ansiklopedisi, C. 13, TDV Yayınları, İstanbul, 1996, ss. 489-505.

141

Mustafa Çağrıcı, “İhyâū Ulûmi’d-Din”, İslâm Ansiklopedisi, C. 22, TDV Yayınları, İstanbul, 2000, s. 10.

142

Mustafa Çağrıcı, A.g.e., ss. 10-13.

143

Benim Adım Kırmızı, s. 67.

144

Mustafa Çağrıcı, “İhyâū Ulûmi’d-Din”, İslâm Ansiklopedisi, C. 22, TDV Yayınları, İstanbul, 2000, s. 10.

145

Mustafa Çağrıcı, A.g.e., s. 10.

146

M. Sait Özervarlı, “ed-Dürretü’l-Fâhire”, İslam Ansiklopedisi, C. 10, TDV Yayınları, İstanbul, 1994, s. 31.

147

Benim Adım Kırmızı, s. 218.

148

A.g.e., s. 284.

149

kızıyla evlenerek damadı olan Kara, ölüm, evlilik gibi toplumsal nizamın birer unsuru olan konularda, İslam düşünürlerinin eserlerini referans alarak bunlara göre davranmaktadırlar. Gönderge-metinler, Kur’an-ı Kerîm alıntılarının önemli bir kısmında olduğu gibi, karakter inşasını sağlamak üzere ana-metne girmiş görünmektedirler.

Abdurrahman-ı Câmî’ye ait sûfi tabakat150 kitabı Nefehât’ül Üns151, ana-metin Benim Adım Kırmızı’da gönderge-metin olarak yer alan tasavvuf kaynaklarından bir diğeridir:

“Şair Câmi’nin evliya menkıbelerini kaleme aldığı Nefehâtü’l Üns’ünün Lamii Çelebi tarafından çevrilmiş Türkçesinde, Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah’ın nakkaşhanesinde nam salmış üstat Şeyh Ali Tebrizi’nin, Hüsrev ile Şirin’in harika bir nüshasını nakşettiği yazılmış.”152

Ana-metinde “Üç Körlük ve Hafıza Hikâyesi” içinde bulunan “Elif” başlıklı 153 bölümde alıntı yoluyla gönderge-metin durumuna getirilmiş olan Nefehâtü’l Üns, bir içanlatıyı oluşturması bakımından da küçük hikâyenin kaynağı olarak alt-metin özelliği göstermektedir.

Ana-metin Benim Adım Kırmızı’da alıntı yoluyla yer alan gönderge-metinlerden bir diğeri Ahvâl-i Kıyâmet eserleri arasından Şeyyad Hamza’nın Ahvâl-i Kıyâmet ’idir. Şeyyad Hamza’nın eserinden başka bir Ahvâl-i Kıyamet risalesi, asıl 154 adı Şemseddin Ahmed Çelebi olan Kemal Paşazade’nin Celâleddin Suyûtî’den tercüme metni olduğu155 öne sürülmektedir. Romanın ölümden söz edilen bir bölümünde Suyuti ismine “Kitab-ül Ahval-ül Kıyamet’ten, Suyuti’den ölüm üzerine parçalar okudu”156 ifadesiyle yer verilmektedir.

İslam telif geleneğinde, sahasında tanınmış şahsiyetlerin biyografisini konu edinen telif türü. (Bk.: İsmail Durmuş,

150

“Tabakat”, İslâm Ansiklopedisi, C. 39, TDV Yayınları, İstanbul, 2010, ss. 288-290.)

Süleyman Uludağ, “Nefehâtü’l Üns”, İslâm Ansiklopedisi, C. 32, TDV Yayınları, İstanbul, 2006, ss. 521-522.

151

Benim Adım Kırmızı, s. 96.

152

A.g.e., ss. 96-97.

153

Orhan Kemal Tavukçu, “Şeyyad Hamza”, İslâm Ansiklopedisi, C. 39, TDV Yayınları, İstanbul, 2010, ss. 104-105.

154

Metnin aslının Celâleddîn Suyûtî’nin “Kitâb’ül Keşf ‘an Mücâvezeti Hâzihi’l - ümmeti el-Elf” adlı risalesine

155

dayandığı belirtilmektedir. (“Kemal Paşazade Tarafından Tercüme Edildiği Düşünülen Bir Risale: Ahvâl-i Kıyâmet” s.

296.)

Bk.: Özer Şenödeyici, “Kemal Paşazade Tarafından Tercüme Edildiği Düşünülen Bir Risale: Ahvâl-i Kıyâmet”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, TÜBAR-XXXVI-/ 2014-Güz, 2014, ss. 291-319.

Benim Adım Kırmızı, s. 159.

156

“Okumaya çalıştığım cildin, Kitab-ül Ahval-ül Kıyamet’in bir sayfasında, ölümden üç gün sonra, ruhun Allah’tan izin alıp, eskiden içinde yaşamakta olduğu gövdesini ziyarete geldiği yazıyordu. Ruh, kendi eski gövdesinin mezarda kanlar ve çürümüş sular içindeki acıklı halini görünce kederlenip, ‘Zavallı gövde, zavallı eski vücudum,’ diye ağlamaklı olur, yas tutarmış.”157

Hikâyede kendi ölüm tecrübesinden söz eden Enişte Efendi’nin ölüm, Azrail ve şeytan hakkındaki telakkileri de romanda Kitab-ül Ahvâl-ül Kıyamet158 adıyla gönderge-metin olarak yer alan bu eserden mülhemdir. Enişte Efendi, “Azrail’in bin kanatlı, Doğu’dan Batı’ya uzanan ve ellerinde bütün dünyayı tutan bir melek olduğunu”159 hatırlarken, gönderge-metinden alıntı yoluyla aktarmaktadır.

Beyaz Kale, yenidenyazım bakımından Don Quijote ve Kanuni Devrinde İstanbul alt-metinleri ile ana-metinsellik ilişkisinde bulunmakla birlikte, kimi bölümleri, Âşık Yunus’un Dolap Niçün İnilersin160 adıyla bilinen şiirinin bir tür düzyazıya çevrimi gibi okunabilmektedir. Nitekim, ana-metin Beyaz Kale’de bir gönderge-metin olarak anıştırılan manzumede, ana-metinde olduğu gibi, akıl, insan zihni, Doğu ve Batı düşünce sistemleri gibi mevzular üzerinde durulmaktadır. Dolap Niçün İnilersin, ana-metinde “yüklü dolap” metaforu ile anıştırılır:

“Hoca’nın pek bayıldığı o yüklü dolap benzetmesiyle beyinlerimizin kara bilmecesinin karışık sırlarına bir giriş sayılabilecek ölçülü bir şiir vardı. Gururlu ve sessiz diyebileceğim bu şiirin ince dokunmuş sisi, Hocayla birlikte yazdığıma kitap ve risalelerin en iyisini hüzünle bitiriyordu.”161

Ana-metinde yüklü dolap benzetmesiyle162 başlayan ölçülü şiir olarak sözü edilen ve bu sayede anıştırılan, Âşık Yûnus’a ait Dolap Niçün İnilersin şiiridir. Başka bir bölümde, “dolap” metaforunun insan zihninin ya da beynin anlaşılmazlığı ile ilgili bir benzetme olduğu anlaşılmaktadır: “[B]eyin dediğimiz, ıvır zıvırla dolu dolabın simetrisinden, ya da karmaşıklığından heyecanla söz edi[liyordur]”163.

Benim Adım Kırmızı, s. 115.

157

A.g.e., s. 218.

158

A.g.e., s. 218.

159

Bk.: Mustafa Tatçı, Âşık Yunus ve Diğer Yunusların Şiirleri, Kültür Bakanlığı Yayınları/1299, Kültür Eserleri Dizisi/

160

168, Ankara, 1991, ss. 100-101.

Beyaz Kale, s. 97.

161

“Dolap niçün inilersin/ Derdim vardır inilerem…” bk. Bu çalışmada 2. Bölüm, “2.1.5. Anıştırma”, s. 83.

162

Beyaz Kale, s. 105.

163

Orhan Pamuk’un romanlarında tasavvuf kaynakları, kutsal söz olarak Kur’an-ı Kerîm’in göndergeselliği ile benzer biçimde, benlik ve karakter inşasını sağlamak üzere metinsel-aşkınlık göstermektedir. Ana-metinlerde yer alan Kur’an-ı Kerîm alıntılarından farklı olarak, çoğunlukla tanıtlanabilir alıntılar biçiminde gönderge-metinlere dönüşen tasavvufî metinler, benlik ve kimlik konularında şuurlu, ilim ve irfan sahibi anlatı kişileri tarafından göndergeleştirilmektedir.